Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 7 NİSAN 1996 SAU
EKONOMt
Uzmanlar Türkiye'nin ekonomik açıdan 1950'lerin gündemine döndüğünü belirtiyor
Yeııideıı yapüaıımaAvrupa Birliği'nin başkenti Brüksel'de
Türk Sanayicileri ve tşadamlan Derneği
(TÜSLAD) ile Türkiye lş\eren Sendıka-
lan Konfederasyonu'nun (TİSK) temsil-
ciliklerini bir arada yürüten, Bahadır Ka-
leağası. 2000'li yıllardaki Türkiye ekono-
misini Avrupa penceresinden degerlen-
dirdi.
Aynı zamanda Brüksel Üniversitesi'nde
ögretim görevlisi olan Kaleagası'na tele-
fonla ulaştık. Avrupa'nın ekonomik ve
sosyal devrime ilişkin son hazırlıklannı ta-
mamladığı, ancak 21. yüzyıla Türkiye'nirı
hazırhksız yakalandığı görüşünde.
(
Tek para hâkim olacak'
Kaleağası dünyada tek paranın hâkim ola-
cağı günlerin yaklaştığını, dolayısıyla Tür-
kiye'nin dış ticaretinin yüzde 50sini yap-
tığı Avrupa ile dış tıcaretimızın parasal de-
ğerinin tek birime inecek olmasından ka-
çınılmazolaraketkileneceğınibelırtti. Ka-
leağası, Türkiye'nin diğer partneri ABD,
Rusya, Orta Asya, Akdeniz ve Uzakdoğu
ülkelerinin de Avrupa ile ticaret yaptığını
anımsatarak. hepsinin EURO'ya endeks-
lenmesinin yaratacagı etkilerin unutulma-
ması uyansında bulundu.
"Bu durumda Türkiye neler yapmalı?"
sorusuna Kaleagası şu yanıtı \envor: "Her
Ud durumda da bankacıhk sisteminıizin
kendisini ayarlaması. ittıalat \e ihracatta
Türk firmalannın \cni uluslararası dü-
zenlemetere uvum sağtamalan ge-
rekmektedir. Bu halküzerinde de
ctkili olacak. Türk halkı enflasyon-
la yaşama} a alışık. Para biriminin
değişmesine kolaylıkla uyum sağ-
lar. Avrupa halkı önemli bir man-
talite. sosyolojik devrime haarla-
nıyor. Türkiye hasbelkader için-
dc olsaydı çoktan uyum sağlar-
dı."
Türkiye"deki sıyasi mekaniz-
mayi eleştirenler kervanına katı-
lan Kaleagası, de\let mekaniz-
ması içinde üretmedikleri parayı
harcayan kesimın varlığını üzü-
lerek di le getirdi. Kaleagası, Tür-
kiye'yi gelişmiş ya da az gelişmişler ay-
nmında hiçbir yere oturtmuyor. Türki-
ye'nin gelışmekte olan ülkeler grubuna
adım atmasına karşın, dığer ayağınm ça-
murda olduğunu söyleyerek devam ediyor
"Bankacıhk. dış ticaret, bilim teknoto-
jisine ayakuydurma..diğeryandanda top-
lumun yüzde 40'ını kapsayan tanm kesi-
mi milli gelirin sadece yüzde 16'sını üreti-
yor. Bu çokbüyük çarpıkuk,ancak çokge-
ri kalmış ülkelerde olur. Biriikte yaşama-
>an iki ekonomi biriikte olma\a çalışıyor.
Bunlann olumsuz sonuçlanyla uğraşıjor
Türkiye. Bir yandan kalkınmış ekonomi
içinde rekabet gücünü arttırma\a çalışan
birekonomi,öbüra>^ğıçaıraırabatmış eko-
nominin batağında."
HAZAL ATES CAKIR'NURSEL KARSAVURAN
"2000'li ydlarda Türkiyeekonomisi na-
sü olacak? Türkiye yeni çağa girerken so-
runlannın çözümü için hangi önlemkri
almah?" sorulanna genç işadamı Murat
Bekdik, "îki gün sonrasuu göremiyonız"
diye yanıt veriyor.
Yaşları 25 ile 45 arasındaki işadamla-
nnın üye olduğu Türkiye Genç Işdamla-
n Derneği (TÜGİAD) başkanlığı görevı-
ni uzun süredir yürütüyor. Dernek, Tür-
kiye'nin 2000'li yıllardaki sorunlanna iliş-
kin hazırladığı çok sayıda raporla dikkat
çekiyor. Murat Bekdik, Türkiye'nin bugün-
kü tablosu ile önünün açılamayacağını,
önemli bir sistem değişiklığmin zorunlu
olduğunun üstüne basarak şunlan vurgu-
luyor. "Avnıpa Birliği. 65 milyonluk, pe-
rişan bir ekonomisi olan Türkiye'yi ne ya-
pacak? Türkiye'de reformlar hep
askeri iteklemelerte, darbe veya
uyanlarla yapüıyor. Belki de bep
boyle olacak."
Bekdik, diğer sorunlann yanın-
da gelir dağılımındaki adaletsiz-
ligin üzerinde özellikle duruyor.
Murat Bekdik'e göre. "ABTür-
kiye'yi almadı diye feryatlanmız
ayyukaçıktı. Ni>e almadılar, insan
haklan. demokratikleşme. hepsi
makyaj. GeHrdüzeyi tdşi başına 25
bin dolarolsavdı. tek haneii enflas-
yon olsaydı, bal gibi ahrlardı."
"Türkiye 50'lerin yarısındaki
gündemine döndü" diyen Bekdik.
sıyasılerin geleceğe yönelik yatınmlar ye-
rine ara rejim gibi tartışmalarla gün öldür-
düklerini dile getirdi.
Dunıma göre Keynesçiler
Hükümet politıkalanna akademisyen-
ler arasında farklı bir bakış açısı Prof. Dr.
tlker Parasız'dan geliyor. "Monetarist"
iktisatçı olarak tanman ve bu konuda da
bir kitabı bulunan Uludag Üniversitesi
Öğretim Üyesi Parasız, Türkiye'deki sağ
partilerin "duruma göre KeynesçT poli-
tikalar izlemesini eleştiriyor. Parasız, sağ
partilenn sol partilerin söylemlerini kul-
landığı tespitinde bulunuyor.
Neler yapılması gerektıgi konusunda
Parasız'ın önerileri şunlar:
• 2000'lere girerken Türkiye'nin "üret-
ken sanayinin" önünü açması için bilgi
sermayesi. Ar-Ge. beşeri sermaye. nitelık-
lı üretime ıhtiyacı var.
• Rekabet gücünü arttıracak yatınmlar
yapacak özel sektörün önü tıkanmamah.
•Uygulanacak makro ekonomik poli-
tikalar dünya ile uyumlu olmalı.
• Hükümetler popülist politikalardan
vazgeçerse enflasyon. işsizlik gibi acil so-
runlar çözülebilir.
Sorun siyasette
Sivil toplum örgütlerinin bir araya ge-
lerek politikalar ürettiği günlerde. İstan-
bul Ticaret Odası da (ÎTO) Odalar Kon-
seyi içinde yer alıyor. Hükümete yönelik
serteleştirilerini bizimle görüşurken de sür-
düren Başkan Mehmet Yddırun, değil
2000'ler, iki ay sonrasında ne olacağının
belirsizliğinden şikâyetçi.
Yıldınm "Yüzde 50 enflasyon hedefi
rafakalkacak.budurumdal999w2000'ler
de feda edilecek" diyor. 2000'lere hazır-
lık için Yıldınm'ın tespitleri şunlar:u
Üre-
timi beceremiyoruz. Eşitsizlikler içinde ka-
os yaşa\an bir ülkeyiz. \na\asa değişikfi-
ği \apilmah. Eğitim reformu yapılmah.
Kalite > ükseltilmeli. adalet reformu yapıl-
malı. Bu seçim sistemi ile tablo değişmez.
Liderier sultası ortadan kalkmalı."
Sürecek
'Felaket dönemi
yaşanacak'
• Istanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Gülten Kazgan, küreselleşme diye dayatılan yeni
emperyalizmin yeni bir dünya depresyonu yaratacagı
görüşünü dile getiriyor.
Istanbul Bilgi Ünıversitesı'nde-
ki odasında görüştüğümüz eko-
nomist Prof. Dr. Gülten Kazgan'a
göre, serbest piyasa ekonomısıy-
le, ulusal hedeflerin belırlendiğı
planlı ekonomideki gibi kalkınmak
mümkün değil.
Kazgan'a sorulanmızı yönel-
tirken, eşi Prof. Dr. Haydar Kaz-
gan da arada sırada söze kanşa-
rak düşüncelermi dile getirmeden
edemiyor. Türkiye'de 1930-1980
yıllan arasında kurulan ağır sa-
nayinin yerinde saydığını üzüle-
rek ifade eden Kazgan. "Şimdi
dokuma diye tuttunıyorlar. Tür-
Idye yakında dokuma krizine gi-
recek" diyerek teknolojı \e bilı-
me yatınm yapılmamasını üzün-
tüyle karşılıyor. Kazgan'ın soru-
lanmıza yanıtlan şöyle:
- Türkiye serbest piyasa düzeni
0e kalkınabilir mi?
- Serbest piyasa ekonomisi ile
ulusal hedeflerin belirlendiği plan-
lı ekonomideki gibi kalkınma
mümkün değil. 1930-1980'eka-
dar böyleydi. Ağır sanayı tesisle-
ri bu dönemde kuruldu. Türkiye,
dokuma, giyım diye krize gire-
cek. Çünkü pazarlayacağı alan
yok. Uzak Doğu krizi nedeniyle
sektörde ciddı bir tehdit var. Ya-
kında yüzde 40 kapasite ile çalı-
şılırsa şaşırmayın.
-Sizce, Türtdye'nin şu amta sâr-
' dfirdüğü ö/elleştirme polittfcasi
290Q'li yütarda nasıl bir seyir izte-
yecek?"
- Özelleştırme, küreselleşme
diye ifade edilen yeni emperyalizm
sürecınde devreye sokulan bir po-
lıtika. Savunma, enerji tesıslerini
yabancı sermayeye sattığında ulu-
sal politika ızleyemezsinız. Tü-
mü yabancı şirketlenn elıne geçer.
. Küresel kâr hesaplanna göre ıs-
ter kapatır, ıster geliştırir. Nasıl
19.yy'da lngiltere baskısıyla orta-
yaçıkan küreselleşme büyük dün-
ya depresyonu, savaşlarla sonuç-
landıysa buradada bir felaket dö-
nemi yaşanacak.
-Türidye'nin mescut ekonomik
yaptsı ve 2000'ti yülara ilişkin he-
defleri konusunda öngöruleriniz
neler olacak?
- Dinsel örgütlenmenin getır-
diği düşünce kararması, rasyonel
düşünce yerine paslanmış zihin-
leryaratıyor. Buriın en belirgin Qr-
. neği Arap ülkesi. Sadece petroi.
bunun dışında üretim yok. Türki-
ye'nin teknolojik bağımlılık ora-
nının yüksek olması da eksıleri-
dir. Varlıklı sınıfın tüketim eğili-
mi çok yüksek, tasarrufu düşük.
Türkiye'de marka yapıp dünya pi-
yasasına çıkmaya çalışıyorlar. Ken-
dilerini kanıtlamalan lazım. Dün-
ya piyasası çok farklı, herkes her-
kesi yemek istiyor.
Taştan ekmek çıkaran bır kesim,
diğer bir yandan kahvelerde otu-
ran insanlar var.
'Bilgisayar mühendisi
finansta çalışıyor'
Istanbul'da büro olarak kullan-
dığı villasında görüştüğümüz es-
ki Merkez Bankası Başkanı ve
ANAP lzmir Milletvekili Rüştü
Saracoglu, 2000'li yıllara ilişkin
umutsuz düşüncelerini dile geti-
rirken, enflasyon hastalığının de-
ğişmesi için devletin zihniyet de-
ğişikiigine gitmesini öngörüyor.
Cumhuriyet'in Türkiye eko-
nomisinin mevcut durumu ve
2000'lı yıllara yönelik he-
deflerine ilişkin sorulannı
Saracoğlu şöyle yanıtladı:
- Türkiye 2000 U yOlara
nasıl bir enflasyoıüa gire-
cek?
- Enflasyonist süreç
kontrol altına alınırsa ciddi bir sa-
nayi atılımı yapılabilir. İşsizlik,
milli gelirkaybı önlenmiş olacak.
Büyüme hızı 8.5 oranında yük-
selecek. Enflasyonu sistemden
temizleyecek olan devlet idare-
sinde toplumun anlayacağı şe-
kilde zihniyet değışikliği gereki-
yor. Türkiye'nin yeni yüzyıla
farklı enflasyonla girmesı müm-
kün olmayacak. Şu anda umut-
lu olmam gerçekçi olmaz.
- Mevcut özellestirme politi-
kasını nasıl degeriendiriyorsu-
nuz?
- Hükümetin mevcut özelles-
tirme politikası bu şekilde sür-
dürülürse 2000 yılına kadar ta-
mamlanmış olacak. Ümit ediyo-
nım ki tamamlayabilirieT. Ve ümit
ediyorum ki hükümetimiz ka-
muoyunun vicdanını rahatlata-
• Eski Merkez Bankası Başkanı
Rüştü Saracoğlu, çok iyi yetişmiş
bilgisayar mühendislerinin enflasyon
nedeniyle,finahs alanında çalıştığıhı
dile getiriyor.
cak bir şeffaflıkla özelleştırilen
şirketlenn 2000'li yıllarda istih-
dam yaratmasını yaşayacak.
- Türkiye, sözde 1990 önccsi
politikalaıia ihracat patlaması
yapacak ve sanayh i canlandıra-
cakti. Sizce neden düş kınknğı
yaşandı?
- Sanayi atılımında bugün ar-
tık eski halk kazanlannın çalış-
tığı sanayi modeli değil daha yük-
sek teknolojiye yönelmeli. Ağır-
lik.li olarak elektronik sanayiin-
de, tanma dayalı sanayi teknolo-
jilerinde çalışmalar yapılmalıdır.
- Yatırunlar açısından bölgeler
arasında eşitsizlik gözeçarpıyor.
Türkiyebu tabionun neresinde ?
- Türkiye ciddı olarak uygu-
iayacağı politikalarla hangi ülke-
ler arasında yer alacağını göste-
recek. Dogmalardan kurtulmaz-
sa gelişmiş ülkeler arasın-
da yerini zor alır.
- 2000'li yıllara doğru
Türkiye ekonomisine iliş-
kin ongöriileTİniz neler'.'
- Yüksek teknolojiye
hazırhkh olunmah. Bilgi-
sayar teknolojisine önem veril-
meli. Bugün çok iyi yetişmiş bil-
gisayar mühendisleri, yetiştikle-
ri sahada değil enflasyon nede-
niyle finans alanında çalışıyor-
lar. Enflasyonun gidişinin bır ta-
kım yan etkilen bunlar olacak-
tır. Mühendislerin yansı finans
sektöründe kullanılmak yerine
sanayide kullanılsa teknoloji atı-
lımı gerçekleştirilebilir.
Bilgiçağınageçiş
Tam 20 yıl boyunca Ame-
rika'da yaşamış Sûreyya Ci-
Bv. Üstelik Amerika'da bir
şirket de kurmuş. Artık Mic-
rosoft'un Türkiye Genel Mü-
dürü. Söze, "1 Ocak2000" di-
ye başlıyor. Ciliv'in bize an-
lattıklan şöyle:
"Bilgisayarın intemetin
ekonomiyi iş dünyasuu nasıi
değiştireceği önemli. Bilgi ça-
ğına geçiş çok gerçek.
tnternefte istediğiniz şirke-
tin hisse senedini üstelik o şir-
ket ile Ugili tüın bilgUere ula-
şarak daha ucuza alabilirsi-
niz. Butarzda çabşmayan şir-
ketler artık rekabet edemez-
ler. Süinipgidecekler. ABD'de
bir sürii şirket ayak uydura-
mayıp süinip gidiyor.
Elektroniğin en iyisini en
ucuz >f kalheli arabayı Ja-
ponlar yupıyor. ABD bu ko-
nularda rekabet edemiyor.
Bilgi teknolojLsini kullanarak
adeta şirketleriıü altüst ettiler.
Gecegündüz çabştılar. Bu fır-
sattanyaraıianddar. Bilgitek-
nolojisini kullandıklan için.
Skmens'te bir müdür ba-
na, İtalyanlar turizmdeler,
Fransızlarda yemek yaparlar.
Tüm Avrupa bizim kontro-
lümüzde, biz herşeyi hallet-
tik. Endüstri ve bankacılık
bizim' demtştLBunuhiçumıt-
madım."
^ tahrrm
3?S?5E?5$fc^wV'''
Bankalar birleşiyor
Ziraat Bankası Genel Mü-
dür Yardımcısı Emin Erdem
20001i yıllarda Türk banka-
cılığının mevcut durumunu
ve hedeflerini değerlendirdi.
Dünya bankalannın birleş-
meye gittiğini kaydeden Er-
dem bu konudaki gelışmele-
ri şöyle sıraladı:
-Ziraat Bankası'nın aktif
toplamı 15 miiyar dolarken,
tsrail'de Bank Hapoalim'in
41 nühardolar. Avustuna'da
Bank Austria'nın 69 miiyar
dolardır. En büyük bankamız
ashndaotdukçaküçük bir ak-
tif yapıyasahip.
- Bu yapı ıçerisinde kamu
bankalannın bölünerek satıl-
ması, daha küçük aktif yapı-
lara sahıp bankalann oluşma-
sına yo! açacak.
-Kamubankalannmbirieş-
tirüerek tek ve güçlü bir ban-
ka baline getiriimesi, sektör
açısından çok daha etkin bir
yöntemdir.
- Birleşmeden sonra kuru-
lacak ortak bankaya ciddi dü-
zeyde kaynak takviyesi sağla-
yacaktır.
- Kamu bankalanıun özd-
leştirflmesi yerine befirti iâke-
lerçerçevesindebirteştirüme-
lerinin gündeme gelmesi, bir
taraftan sektöre dinamizm
sağlarken. diğer taraftan kü-
çükbankalann birteşerek da-
ha güçlü bir yaptya kavuşma-
lanna öncûlük eikcektir."
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
İşBulmaDaralıyoPd)
Bir ekonominin sağlık durumunun en önemli
göstergelerinden biri iş bulmadır. Ekonomi yöne-
timinin başarı derecesi ile işsizlik oranının azaltıl-
ması eşdeğerdir. İşsizlik oranını azaltan hükü-
metler başarılı sayılır.
Bu noktadan gidılerek, iş bulma ve işsizlik ko-
nusundaki toplumsal duyartılık ile demokrasinin
işlerliği arasında doğrudan bir bağ kurulmakta-
dır. Demokratik toplumlarda halk, öncelikle, iş
arayanlara iş bulunmasını ister. Çünkü işsizlik
her yönüyle, birey ve toplum için, yıkımdır. De-
mokratik hükümetler için iş bulma yaşamsaldır.
• • •
Ülkemizde işgücü verileri yılda iki kez, nisan
ve ekim aylarında derleniyor. Geçen günlerde
Ekim 1997 verileri yayımlandı.
Veriler, 12 artı yaştaki nüfusun Ekim 1996-
Ekim 1997 bir yılında bir milyon 60 bin kişilik art-
tığını gösteriyor. Çalışabilir nüfus toplamı 47 mil-
yon 195 bin kişi oluyor. Ancak bunlann tamamı
çalışmıyor, yalnızca 22 milyon 359 bin kişi çalı-
şıyor. Buna göre toplam işgücü bir önceki yıla
göre net 671 bin kişi azalmıştır. Azalma, yüzde
4 dolayındadır ve her yirmibeş çalışandan biri,
geçen yıl işten çıkarılmış ya da işsiz kalmıştır.
Ekonominin yüzde 6 dolayında büyümesinin
beklendiği 1997'de bu ölçüde iş alanı daralması,
ashnda, gelir-çalışma bağının kopukluğunun so-
mut bir kanıtı sayılmalıdır. Yani, ulusal gelirin artı-
şı büyük ölçüde işgücü kullanılmadan ya da iş-
gücü kullanmayan sektörlerde gerçekleşmekte-
dir. Türkiye ekonomisinin gelişimi açısından bu
noktanın, özellikle ekonomi politikası ile uğra-
şanlarca, çok yakından irdelenmesi ve degerien-
dirilmesi gerekir.
Sonuçta, işsizlik oranı, 1997'de, önceki yıla
göre bir puandan çok bir artışla yüzde 5.8'den
yüzde 6.9'a yükseliyor. İşsizlik artışı oranının bir
puanla sınırlı kalması, çok tartışmalı olan bir de-
ğışkenin, işgücüne katılma oranının bir yıl gibi
işgücü yapısı açısından çok kısa sayılabitecek
bir sürede yüzde 49.9'dan yüzde 47. 4'e düşü-
rülmesidir. Bunun sonucu olarak, 24 milyon 836
bin kişi, yani çalışabilir nüfusun yüzde 52.6'sı,
çaltşma çağında bulunmasına karşın, işgücüne
katılmamaktadır. Başka bir anlatımla, Türkiye
çalışma çağı nüfusunun yansından daha azına
iş alanı açabilen bir ülkedir.
İşgücüne katılamayanların içinde ev kadınlan
toplamın yansından çoğunu oluşturuyor; bunlan
yüzde 20 gibi bir pay ile öğrenciler, yüzde 9.1
emekliler izliyor.
Gerçekten de ülke ortalaması olarak yüzde
47.4 olan işgücüne katılma oranı, kentlerde yüz-
de 41.4'e kadar düşmekte; kentli kadınlarda da
yalnızca yüzde 16.1 dolayında kalmaktadır. Bu
oran son on yıl boyunca artmamış, tersine azal-
ma eğilimi göstermiştir.
Özetle, iş alanı daralması asıl nüfusu 20 bini
aşan yerleşim birimlerinde, yani kentlerde çok
jdaha.ağırlaşıyor. Kentlerde özellikle de kadınlar
..işIbuiamıyor. Oysa, kaRtli kadınlar hayat pahalılh
ğt ve enftasyon nedöhlyle ekonomik baskl altın-
da olduklanndan daha yüksek oranda işgücüne
katılmaları gerekir. Buradaki tıkanıklık ekonomi-
nin iş bulma olanağı yaratamamasının doğrudan
sonucudur. iş bulamayan ve buradan ekonomik
özgürlüğü yönünde adım atamayan kadınların
oluşturduğu toplumsal yapıların, çocuklann ve
gençlerin yetişmesinden demokrasinin işleriiği-
ne uzanan çok yaygın bir alanda olumsuzluk ve
yıkımlar yaratması kaçınılmazdır.
Işsizliğin bir alt grubu daha var; eğitilmiş
gençlerin işsizliği. Bu konuyu Devlet Istatistik
Enstitüsü'nün, burada kullanılan verilerin alındı-
ğı, 25 Mart 1998 tarihli Haber Bülteni'nden izle-
yelim:
"Eğitimli genç nüfusun işsizlik oranında da
belirgin bir artış olmuştur. Türkiye'de eğitimli
genç nüfusun işsizlik oranı yüzde 28'den yüzde
30.4'e yükselmiştir. Eğitimli gençler arasında iş-
sizlik, en çok kırsal yerlerde gözlenmektedir.
Buna göre kırsal yerlerde eğitimli gençler ara-
sında işsizlik, erkeklerde yüzde 25.3, kadınlarda
ise yüzde 45.3 olarak tahmin edilmiştir. (s.3)"
Eğitilmiş genç tanımına lise ve daha yüksek
eğitimi olanlar giriyor. Türkiye, bu düzeyde eği-
tim gören ve geçerii ücretten iş arayan her on
gencinden üçünü; kırsal kesimde de çalışmak
isteyen eğitimli kadınların yaklaşık yansını işsiz
btrakmaktadır.
Ekonomik ve toplumsal yapı bozukluğunur, ya
da bunlara dayalı bunalımlann ana nedenlerin-
den biri şudur: eğitilmiş gençlerin işsizliği.
Özetle, Türkiye ekonomisi, kentli kadınlan ve
eğitilmiş gençleri dışlayan bir iş bulma süreci
sergiliyor.
• • •
İş bulma konusu gelecek yazıda da sürdürUe-
cektir. Bayramınız kutlu olsun.
21. yüzyıl çokuluslu şirketlenn olacakMUTLU DEMİRKAN
Dünya kendi çevresinde dönüşünü bir
günde tamamlıyor. Ancak dünyadaki tek-
nolojik ve ekonomik gelişmelerbaş döndü-
rücü bir hıza sahıp. Bu hızlı gidiş sırasında
ülkeler ve bölgeler arasında kıyasıya bir ya-
nş da sürüp gidiyor. Bu yanşta hiçbir ülke.
diğerlerinin geride kalıp kalmadığına bak-
madan kaynaklan daha fazla kullanabilmek
ve daha üst sıralara erişebılmek için uğraşı-
yor. Bu teknolojik ve ekonomik ağırlıklı ya-
nşın 2000'li yıllara taşan etaplannın nasıl ge-
lişeceği de bir büyük merak konusu.
20. yüzyılın özellikle son 20 yılındaki ge-
lişmeler ve eğilimler. yaklaşan yüzyılda ne-
ler olacağının ipuçlannı da günümüze taşı-
dı. Özellikle 19801i yıllarla biriikte dünya
ekonomisinde bazı eğilimler ön plana çıktı.
Çokuluslu şirketlerin dünya çapında büyü-
melerini ve etkinliklerini arttırmalannı ko-
laylaştırmak için yürütülen çabalar yoğun-
laştınldı. Aşın derecede borçlanarak dünya
mali sermayesine bağımlı hale getirilen ge-
lişmekte olan ülkelerin. başta özellestirme
olmak üzere çeşitli yöntemlerle ulusal sı-
nırlannı çokuluslu sermayeye sonuna kadar
açmaya zorlanmalan bunun en çarpıcı öme-
ğini oluşturdu.
Işte dünya ekonomisinde 2000'li yıllarda
da sürecek eğilimlerin satır başlan:
• Dünyanınen büyük 100 ekonomisinin
50'si özel şirketlerin elinde. Kamusal eko-
nominin geri plana itilmesi ile özel şirketle-
rin oranı daha da artacak
• Bugün 20 civannda banka, mali piya-
sanın yüzde 80'ine sahip durumda. Dünya-
nın en büyük 10 fon yöneticisi 1996 Mar-
tı'nda 3.492 tnlyon dolarlık bir fonu yöne-
tiyordu. Bu rakam 1997 Martı'nda 4.220
trilyon dolara ulaştı (Türkiye'nin 1998 büt-
çesinin yaklaşık 70 bin katı.) Bankacılıkta-
ki birleşme eğilıminin önümüzdeki yüzyıl-
da da sürmesi ve 5-6 tane bankanı mali pi-
yasalara egemen olması bekleniyor.
• Dünya 21. yüzyılda mali sermayenin,
üretken ve işletmeci sermaye ile yanşına
sahne olacak. Üretmeden kârelde etmeye yö-
nelik mali sermaye enstrümanlannın çeşit-
lilik ve yaygınlık kazanarak bu yanşta öne
geçmesi bekleniyor. 1982'de uluslararası
bankalar 16 miiyar dolar hacminde yeni his-
se garanti etmiş ve satmış. 1996 yılında ise
rakam yaklaşık 10 katına, 115.6 miiyar do-
Dünya ekonomisinde yüzyılın son 20 yılında ortaya
çıkan eğilimler 2000'li yıllarda da sürecek. Çokuluslu
şirketlerin ve mali sermayenin egemenliği artacak.
Petroi stratejileri yerini su stratejilerine bırakacak.
Zenginlerin serveîi, yoksullann sayısı artacak.
lara ulaşmış. Döviz piyasasının günlük hac-
mi ortalama olarak 1.5 trilyon dolar.
• Dünyayı yönlendiren 200 çokuluslu şir-
ketin toplam satışlan dünya üretiminin yüz-
de 25'ine ulaşıyor. Dünyanın en büyük 500
çokuluslu şirketi ise dış kaynaklı yatınmla-
nn yüzde 80'ine sahip ve dünya ticaretinin
yüzde 70'inde aktif rol oynuyorlar. Aynca
bu 500 şirketin 222'si ABD. 145'i ise Avru-
pa kökenli.
• Zenginler sayıca azalırken servetleri
büyüyor. Buna karşın daha fazla sayıda yok-
sul sahip olduğu kaynaklan daha da yitiri-
yor. ABD'deki dolar milyarderlerinin top-
lam serveti. dünya nüfusunun yüzde 56'sının
yaşadığı en yoksul ülkelerin toplam gelirin-
den fazla.
• 20. yüzyılın en stratejik maddesi olan
petroi, 21. yüzyılda yerini suya bırakacak.
Çoğalan nüfus ve azalan kaynaklar nede-
niyle kullanılabilir suya olan gereksinim gi-
derek artacağı için yeni yüzyılın stratejisi su
üzerine kurulacak. Bugün dünyanın 5'te bi-
ri hiç su bulamazken pek çok yerde de kıt-
lıkçekıliyor. Yeni yüzyılda her4 kişiden bi-
rinin su kıtlığı çekeceği hesaplanıyor. Su sa-
vaşlannm çıkması da olası görülüyor.
• Gelecek yüzyılda ülkelerin ortak çıkar-
larnedeniyle bir arada hareket edecegi üç blok
etrafında toplanmalan bekleniyor. Bu üç
blok. Avrupa Birliği, K.Amerika ve Asya-
Pasifık.
Asya'da krizle pençelesen ve başından be-
ri Batı'dakinden farklı bir gelişim rotası iz-
leyen ülkelerin 3. bin yılın başlannda so-
runlannı aşıp aşamayacaklan hâlâ belirgin-
lik kazanmadı.
Asya krizi aşabileeek mi ?
Güneydoğu Asya ülkeleri 1960'lann ikin-
ci yansında başlayan dışa açık ekonomik
büyüme hamlesi ile yüzde 10'lan aşan bir
büyüme hızı yakaladı. Dünya ekonomisiy-
le bütünleşme ölçüsü olarak gösterilen dış
ticaretin GSMH'ye oranı 1980-89 dönemin-
de yüzde 87.2'ye ulaştı.
OECD'nin hesaplamalanna göre. Asya-
Pasifık bölgesının 1989'da yüzde 24 olan
dünya gelirinden aldığı pay 2030 yılında
yüzde 35"e, 2040 yılında ise yüzde 50"ye yük-
selecek. Yani dünya ekonomik faaliyetinin
yansı bu bölgede gerçekleşecek.
Geçen yıl haziran ayında başlayan ve 'Kap-
lanlar'dan Japonya'ya yayılan mali krizin yı-
kıcı etkileri ve ekonomik gerilemenin etki-
siyle hesaplamanın bir miktar şaşması bek-
leniyor. Ancak krize karşın bölge ekonomi-
si, gelecek yüzyılda da dünya ekonomisin-
de ağırlıklı bir yere sahip olacak.
2030 yılında Çin'in ekonomik alanı ola-
rak adlandınlan Çin-Tayvan-Hong Kong
bölgesinin dünya GSMH'sinin yüzde 12'si
ve dünya ticaretinin yüzde 20"sini oluştura-
cagı hesaplanıyor.
Dünyanın geldiği nokta ve Çin'in ekono-
mik. sıyasi ve sosyal koşullannı göz önüne
alan birçok uzman Çin'in, gelecek yüzyıl-
da dünya gücü olacağını düşünüyor.
Dünya genelinde yaşanan 'fazla üretim-
eksik tüketim''çelişkisinin biryansıması )la-
rak görülen Asya Krizi'nin getirdiği nali-
çöküş domıno taşlan gıbı yayıldı
Şimdi bu ülkeler kriz dönemınde M F
yardımı şemsiyesı altında normaidekiden
daha yüksek faizle krediler almaic zoruda
kaldılar.
Şimdi ise uzun yıllar bu yüksek fızli
borçlannı ödeyebilmekle uğraşacak ve ırun
yıllar düşük bir ekonomik büyüne hi2yla
yaşamlannı sürdürecekJer.
Bölge, 21. yüzyılda büyük iç pazan, ısuz
işgücü kaynağı, askeri olanaklan.oluştuiu-
ğu kapitalizm ile sosyalizm arasırda ekoo-
mık yapılanması ve nüfusu ileÇin. ya dsle-
ri teknolojiye dayalı sanayi, dev bsnkalar ve
çokuluslu şirketleri, uluslararası geçerl ıığe
sahip para birimi ile Japonya'nın Hderliârı-
de yine de güçlü bir blok oluştursbilir.
Ancak başta Güney Kore, Endcnezy ıjl-
mak üzere IMF reçetelenne bağlaarak öl-
ge dışındaki diğer üçüncü dünya 3keler|î-
bı bir borç batağı ve istikrar (!) programı ar-
maşasının içine itilecekler.
Yarın: ABD, AB ve umutsuz Afrüca