23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7NİSAN1998SAU 10 KULTUR SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL avaştan barışl Yüce önder Atatürk, TV için yapılan "Kur- tuluş" ve "San Zey- bek"in başansından sonra tiyatromuzun da gündemine geldi. Ata- türk'ü sahneye çıkartan oyunlar, Orhan Ase- na'nın "Candan Can- dan Koparmak" yapı- tıyla başladı, Müşfîk Kenter'in "Nutuk"uyla sürdü. Recep Bügjner'in 199O'lı yıllann başm- dan bu yana üstûnde ça- lıştığıvel996'daDevIet Tiyatrolan'na sunmuş olduğu "Savaştan Ban- şa Aşktan Kavgaya", içinde bulunduğumuz tiyatro döneminde, "Nutuk"un ardından sahnelenen üçüncü Ata- türk oyunu. Bu yönelişin düşûn- dürücü bir yanı var. 90'lann başından bu ya- na, "bu ülkede demok- rasi varsa, herkes istedi- ği düşünceyi savunabi- Hr" yönünde basmda ve görüntülü medyada "demokrasi" söylevleri çekme aymazlığımızın ardından, kamuoyunu yeşil bayrakh so- kak gösterilerinin, çarşaflı kadınlann, sanklı yobazlann görûntülerine, şeriat savunuculannın söylemlerine iyice bir alıştırdıktan sonra, siyasetin ipliği paza- ra iyice düştükten sonra, ülkenin Kur- tuluş Savaşı öncesinin kargaşasına sü- rûklenmekte olduğunu çok şükür fark ettik. Atatürk oyunlan yoluyla 75 yıllık Cumhuriyet tarihinin değerlendirmesi- ni yapma olanağı bir kez daha dof uyor. Ancak, bu yönde uzun bir yol aldığı- mız söylenemez. Bir ulusun yazgısının değiştirilmesi yolunda ortaya konan ça- banın boyutlan, bu çabanın çeşitli yön- leri, karşılaştığı engeller ve bugünün Türkiyesi'ne, yaşanan "destansT dene- yimin ışığında getirilecek olan alulcı uyanlar henüz ne sinemada ne de tiyat- roda tam anlamıyla biçimlenebildi. Tarihi, hele yakın tarihi tiyatro sah- nesinden -bir izlenişte algılanabilecek biçimde- aktarmanın zorluklan ortada. 1 * AŞKTAN KAVGAYATiyatroda yakın ilişkilerin, bu ilişkile- rin gerektirdiği söyleşimlerin, kısacası "kurmaca"nın ön düzeye geçtiği bir dramatik ortam, başkişi Atatürkse, o- nun kişiliği iistünde daha bir odaklanan bir bakış açısı gerekiyor. Bu da kaş ya- parken göz çıkarma tehlikesini getiri- yor. Dramatik çatışma ortamını yarat- mak için nasıl kişisel ilişkiler kotara- caksınız? Atatürk'ün, belgelenmiş söy- lemi dışında kalan. saygin bir "söylen- ce" uzakhğındaki ilişkilerini ve iç dün- yasını, herhangi bir "çarprtma" ruzağı- na düşmeden, nasıl bir kurmaca yakla- şımla irdeleyeceksıniz? Recep Bilginer'in, Ankara Devlet Ti- yarrosu tarafından sahnelenen oyunu "Savaştan Banşa Aşktan Kavgaya " tüm bu zorluklan göze alan, ama "kurma- ca"nın getirebileceğı sakıncalan, "bel- geseitik"le ortadan kaldırma çabasını da açıkça yansıtan bir çalışma. Bilginer. oyununun odak noktasına Mustafa Kemal Paşa'nın Latife Ha- nım'la olan e\ liliğini almış. Tiyatro için çarpıcı bir çatışma öğesi. Bir ulusun yazgısına imza atmış, yaşamını bir ulu- sun esenliğine adamış, toplumsal kim- li|ininbire>selyaşantısınınönüne geç- tiği bir konumda var olacak olan güçlü bir erkek. sevdi|i kadının özlemleri doğrultusunda bir evlilik sürdürebilir mi? Kişilikli ve tutkulu bir kadın, ikin- cil düzeyde bırakılmış bir evlilik düze- nine katlanabilir mi? Bilginer ''drama- tik'' olabilecek bir malzemeden yola çi- kıyor. . Yazar, oyunun merkezine Latife Ha- nım'ı yerleştirerek. kendisine, oyunun "kurmaca" boyurunu özgürce irdele- me şansını tanımış. Eşini koca birulus- la paylaşmaya boyun eğmeyen bir ka- dın yaratmış. Zeki, atılgan, ne yaptığı- nı bilen, ama gelişmiş mantığını ve dav- ranışbilirliğini duygulanna egemen kı- lamayan, bu nedenledeyaşamındaki en büyük rutku olan Atafürk'ü yiriren ka- dın... Bilginer"in, Latife'ye yüklediği "kurmaca w söylemle. bu çok özel ka- dın-erkek çatışmasını son derece tutar- lı ve ınandınci bir yaklasımla kotardı- gını düşünü}orum. Ancak. çatışmanın öteki yanını belir- leyen Atatürk'ün söylemi hiç kuşkusuz sınırlı kalmaktadır. Bilginer, Atatürk'ün siyasi boyutunu sahneye getirerek, bu sınırlılıfı aşmayı. Atariirk'e ilişkin "bel- geseTbilgiyi de oyuna katarak. "aşktan kavgaya" ana izleğini "savaştan ban- şa" izleğiyle çerçevelemektedir. Böyle- ce Latife-Mustafa Kemal ılişkisi. Iz- mir'in kurtuluşuyla başlayıp 1925'te boşanmalanna dek geçen siyasi ve top- lumsal olaylann "beJgeseTanlatımı içi- ne sindiriîmiş. böylece Mustafa Ke- marın söylem boyutunun "kurmaca- laştınlma"tehlikesi ortadan kalkmıştır. Doğrusu yazar. "Atarîirk böyle sözfer söylemez"biçımındekıkaçınılmazeleş- BURSA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Karar No: 1998/26 Sayı: 1997/669 Davacı Sevim Aktan Vekili Av. Mübeccel Pınarlı- dağ, Av. Zehra Aşıkoğlu tarafından davalı Levent Aktan aleyhine açılan boşanma davasının mahke- memizde yapılan yargılamalan sonunda: Mahke- memizin 04.02.1998 tarih, 1998/26 Karar, 1997/669 Esas sayıh davasında, davanın kabulü ile M.K.'nun 134/1-2 maddesi uyannca Çanakkale ili. Bayramiç ilçesi, Tepecik Mah. C: 003-01. S: 77, K.SN: 63'de nüfusa kayıtlı Yusuf ve Kibar oğlu, 1967 d.lu Levent Aktan ile Hulusi ve Kıymet kızı, 1968 d.lu Sevim Aktan'ın boşanmalanna karar verilmiş, davahnın adresi tespit edilemediğinden dava dilekçesi de ila- nen tebliğ yapılmış olmakla işbu ilanın yayım tari- hinden itibaren davalının 15 günlük temyiz müdde- ti olduğu, bu müddet içerisinde temyiz talebinde bu- lunmadığı takdirde karanmızın kesinleşecegi dava- lı Levent Aktan hakkında mahkememiz karan tebliğ yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 12295 KADKÖY1.AŞLİYE HUKUK HÂKİMLİĞr\DEN DosyaNo: 1997/1125 Gaipler: 1 - Ohannes Turşucuyan Keork ve Mar- yam Margarit'ten olma Üsküdar 6.1.1946 d.lu. 2- Siranuş Arusyak Turşucuyan Keork ve Maryam Margarit'ten olma Bostancı, 26.9.1948 d.lu. Davacı Keork Turşucuyan tarafından mahkememize açılan gaiplik davasının yapılmakta olan duruşmasında: Yukanda adlan ve kimlikleri yazılı gaiplerin adres- lerini ve bulunduklan yerler hakkında malumatı olan kişilerin mahkememizin 1997/1125 esas sayıh dosyasına bildirilmeleri için M.K.nun 32/2. madde- si gereğince gazete ile ilanen tebliğine karar verile- rek duruşmanın 26.3.1998 günü saat 10.00'a bırakıl- mıştır. Karar gereğince adı geçenleri tanıyıp veya bi- lenlerin mahkememiz dosyasına ilandan itibaren bir yıl içinde müracaat etmeleri hususu ilan olunur. 5.3.1998 Basın: 10490 Inatro • 1 ı\ulro tSTANBUL3. ŞULH HUKUK HÂKİMLİĞt'NDEN Sayı: 1997/254 Mahkememizde açılan Mehmet AIi oğlu 1313 d.lu Ramis Danacı hakkındaki veraset davasında: 1973 yılında ölen Nazan Örü eşi, Tezcan Örü'ye teb- ligat yapılamadığından: Mirasta mülkiyet veya inti- fayı tercihi hususunda beyanda bulunmak üzere 29.4.1998 günü saat 10.00'da mahJcemede hazır bu- lunması, gelmediği takdirde mülkiyet hakkını tercih etmiş sayılacağı hususu ilanen tebliğ olunur. 25.3.1998 Basın: 13978 Yönetmen ERDENTURAı -Ahmet Uğurlu Şf«£ „ JTıkret Kuşifen Jale Arıkan"V^^i EFES Püsen'in kültür ve sanata katkıları artarak sürecek. ilanlarınız İçin: İ 293 89 78 (3 hat) | Mfe IRCJPOL 425 74 78 GALERIA 459 03 10 BAŞAK 215 15 76 KUMLUK 234 61 21 SARAY 321 00 06 GARNİZON 412 46 19 11 30-13.30-15 30-17.30-19.30-21 30 12.15-17.00 11 45-14 00-16 15-18 30-20.45 11 30-13 30-15 30-17.30-19 30-21.30 1 5 30-20 30 19 00-21 00 I İSTAN8UL BÖYÛIÇgHİg BüfOİVISİ; U^(> »ILCVAfl-V*ı.Z0tUT*«,Ç«.rOUUY» T M a | u-muattm U „_„..,... . „ ,.„ ™, «... FATIH RE5AT NURI SAHNESI C2 EVLİLİK EVUÜK HÛNEVyn-MHASUHMj 2 Sîû SJ (10 ALAADOİNİN StHttÜ M«rat AUTEV ÛDIKOY HAtDUN TANER SAHNESI 02 U J49 04 63 KUTRUKLUYIDIZALTINDA NEHEfSİNEHİÇBlRİ(w CÛLMEKOMŞUNAJ AH MMGÖZ YAH UHAGOZ KO, MLET MTIŞ itHUMt. $CHm TİYlTHOUm CİŞELERİ VE IMDIKÖr H1LDUH TtNER (HEME2 GISES SES-1885 ORTAOYUNCULAR İSTİKLAL CAP. NO. 140 TEL: 251 18 65-66 FJUfc 0212.244 43 27 Feıhan Şenjoy'un ÇOK TUHAF SORUŞTURMA Cuma 21.00 C.tesi 18.30-21.00 Pazar 15.30-18.30 KÛMur Bakanlığının Katkttanyta Fertvon Şensoy FERHANGİ ŞEYLER Salı 21.00 Feftwo Şensoy FELEK BİR GÜN 5ALAKKEN Çarjamba 21.00 HALDUN TANER KABARE KÜCUK SAHNE SADRİ ALIŞIK TİYATROSU "ALLAHAISMARLADIK CUMHURİYET"*Yazan: SKll.M İI.KRİ Yoııılıi). AIIVI ( Zl YtT.Vr.VN COI.PAN İI.IIAN. MRSK1.İ İI>İZ. KOKSAI. i:i\<il K. AVIAÇ OZll.NA 11. 12. 18NısanSaat: 15.00 Kuçük Sahne Atlas Sineması Pasaji f ^.FES \ No: 209 Beyoğlu " V l n U e n ıl Gıse Tei- (0-212ı 292 39 19 ^Sh-i^r EFES Pılsen in kültür ve sanata katkıları artarak surecek. 00001170 nolu pasomu kaybettim, hükümsüzdür. SADIKARDA BAHADIROĞLU Sigara içenler! Bugün kendinize değerli bir fırsat verin: Sigarayı bırakın. TÜRKKALPVAKFI 19 Mayıs Cd. No: 8 Şışlı/İSTANBUL Tel: (0 212) 212 07 07 (pbx) 10 Hat Faks: (0 212) 212 68 35 Nüfus cüzdanımı kaybettim, hükümsüzdür. SATILMIŞ KORKMAZ tiri bombardımanını, Mus- tafa Kemal kişiliğini olabil- diğince belgesellikle sınır- layarak engellemekle akıl- lıca bir iş yapmıştır. Ancak, sahneye hem özel hem de siyasi yaşa- mıyla getirilen Mustafa Ke- mal'in serüveni oyuna 50 dolayında tablo yazılması- nı zorunlu kılmıştır. Böyle- ce, oyun zamanının yakla- şık dörtte biri, oyunculann sahneye girip çıkmasıyla geçmektedir. Bu arada oyundaki siyasi boyutu di- le getiren sahnelerin kala- balıkiığı ve kısalığı, izleyi- cinin algılamasını bir oran- da zorlamakta. Mustafa Kemal'i canlandırma yo- lunda zor bir görev üstle- nen oyuncuya rahatlık sağ- lasa da, kendilerine üstün- de yoğunlaşma olanağı ta- nımayan kısa rollerde önemli tarihsel kişilikleri canlandırma dummunda ka- lan oyunculann işini iyice güçleştirmektedir. Yönetmen Raik Alnıaçık, ûstlendiği görevi titizlikle ve duyarhkla gerçekleştirmiş- tir. Sahne trafiği hızla ak- makta. Behlüidane Tor'un dekoru trafi- ğin akışı yolunda işlev görmekte, Ersen Tunççekiç'in ışık düzeni sahnedeki za- man ve uzam geçişlerini algılanabilir kılmaktadır. Alnıaçık, yaklaşık dört yı- lı içeren sahne olayının tarihsel aynntı- lannı projeksiyonla yansıtılan fotoğraf- larla belgelemiş ve üç saat süren oyu- nun devinimini tempolu bir anlatımla sahneye aktarmış. Bir yanıyla hoş ve aydınlatıcı, öte yanıyla da ben ilkokul çağındayken yaptığımız tarih şeritleri- ni anımsatan bir uygulama. Alnıaçık, sahnede "süslü" öğeler se- ven bir yönetmen. Latife Hannn'ı. fo- toğraflanndan bildiğimizin çok ötesin- de şık ve çekici kılmış. (Giysi tasanmı Nalan Türkoğlu'nun). Mustafa Ke- mal'in dizine oturan, boynuna sanlan, onun kucağında yatak odasına giden, onunla uzun uzun vals yapan, cilveli bir Latife var karşırruzda. (Bütün bu "kur- maca" öğeler pek de rahatsız etmedi beni. Ama Latife Hanım'a böyle davranışlan yakıştır- mayan kımi seyircilerin homurdandıklannı da duy- dum.) Zerrin Tekindor, Alnı- açık'ın yorumu doğrultu- sunda çok renkli bir yorum sergileyerek oyunu baştan sona götüren dinamo işle- vini taşıyor. Fotoğraflann- da ağır başlı bir insan ola- rak gördüğümüz Latife Hanım'ı -gerçek olsa da olmasa da- son derece çar- pıcı bir sahne kjşiliğine dö- nüştürüyor. Perçemleri ba- şörtüsünden fışkıran, yü- reğinı sözlerine akıtmak- tan bir an bile geri durma- yan. bakışlan ışıltılı, naz- lı, işveli, davranışlan Os- manlı terbiyesiyle Batı eğitimi görmüş şımank kolejli kız arasında gidip gelen, yer yer de çizmeyi aşabilen bir Latife var kar- şımızda. Bilginer'in, Alnı- açık'ın ve Tekindor'un La- tife'sine katılmayabilirsi- niz, ama oyunun eksenin- deki çatışmayı teatral bo- yutlanyla seyirciye akta- ran da bu yorum... Kâzım Akşar sahnede ikinci kez Mustafa Ke- mal'i canlandınyor. özen- li ve duyarlı bir yorumla bir kez daha zor görevin üstesinden geliyor. Fikri- ye'de Seda Oksal. Mustafa Kemal'in dünyasındaki kadınlardan bir başkasını, konumu gereği daha dra- matik boyutlarda canlan- dınyor. İndMeiisPars,do- ğallığı içinde sevimli ve vakur bir Zübeyde Hanım olmuş. Levent Çetonen, Ya- ver Salih'te sıcak, yumu- şak bir kompozisyon sunu- yor. Tüm oyuncular, rolle- rinin kısalığına karşın say- gılı, ölçülü yorumlar ser- giliyorlar. Bilginer'in, bir tiyatro oyunu olmaktan çok (ta- rihsel, siyasi, toplumsal boyutlan daha da zengin- leştirilmek koşuluyla) bir TV dizisi olmaya daha yat- kın olduğunu düşün- düğüm yapıtını bir sahne olayına dönüşrürme yolun- da verilen emeği alkış- lıyorum. YAZIODASI SELtM tLERİ Istanbul'da Son Karagöz Ylne kırk beş yıl öncesine döneceğim. Belki da- ha da geçkin bir zaman. Kadıköyü'nde Süreyya Paşa Sineması'nın üst katında, geniş salonda bir sünnet düğünündeyiz. Hayal meyal hatıriıyorum. Sünnet yatağı süslen- miş, beyaz parlak kumaştan sünnet takkesi gümü- şîpullu, rengârenk balonlar... Sonra bir hareketlilik başlıyor, iskemleler dizili- yor, duvara koşut bir yere hayal perdesi kuruluyor. Karagöz ustası gelmiş, Karagöz oynatılacak. Bü- tün çocuklar, itiş kakış, iskemlelere diziliyoruz. Hangi oyundu, hiçbir şey hatıriamıyorum. Yalnız, hayal perdesinde beliren, gölgelerte be- zenen, ufalıp kısalan, derken büyüyüp uzayan fi- gürlere gönül verdiğimi unutmadım. 'Göstermelik' adeta aşı boyalı, cumbalı, pence- releri kafesli, iki katlı bir evdi. Kafeslerin üstünde- ki perdeler çağla yeşili. O zamanlar Istanbul'un yoksul düşmüş semtlerinde tektük hâlâ rastlanı- lan ahşap evlerinden. Hacivat'la Karagöz'ü Tanpınar'ın "Yaz Yağmu- rv" öyküsünde, öykü kişisinin bir ömür boyu iç seslerle konuşturduğu bu iki gölge oyunu kahra- manını ilk kez görüyordum. llki daha kentli de, ikin- cisi kalendermeşrep, hallerine, yüzlerineyansımış kişilikleri. Karagöz ustası onlan seslendirdikçe gülüşüyo- ruz, boyuna gülüşüyoruz. Ama niye? Derken Zenne çıkıyor; elinde yelpazesi var. Uzun siyah saçlarını gri-rnavi bir fıyongayla toplamış. Elâ gözleri o kadar iri ki, Zenne'yi tek bir göz sa- nırsınız. (Ben öteki gözünü de hayal etmeye çalı- şıyorum, fakat Zenne hep profilden görünüyor). İkinci Karagöz'üm yine bir sünnet düğününde. Bu kez Boğaz'ın Anadolu yakasında, Demirağ ko- rusundayız. Sık ağaçların gızlediği köşkte, salon- lardan birinde Karagöz oynatılıyor. Oyunun sözleri uçup gitmiş. Zenne'nin elinde yelpaze yerine arkası kakmalı ayna. Bir de Bebe- ruhi var ki, evde bana sık sık Beberuhi dendiğin- den, hayal perdesinden kendimi görüyorum... Üçüncü Karagöz'üm Cihangir'de Ege Parkı'nda. Yaz gecesi, denizden ince bir esinti Ege Bahçe- si'ni dolaşıp durur. Karagözcü gelmiş deniyor ve komşumuz Melâhat Hanım çocukları toplayıp hayal oyununa götürüyor. Karagöz, Hacivat'a teyzesinin adının Kereviz, halasının adının ise Yeralması olduğunu söylüyor. Herkes kahkahalarla gülüyor. Gülmemiştim. Hele Kereviz Hanım'la Yeralma- sı Hanım'ın Maydanoz, Tereotu, Nane, Topsalata adlı çocukları olduğunu öğrenince sebzeler, mey- veler arasında akrabalıklar kurup, aileler yaratıp büyülenmiştim. Bu bakımdan "Yaz Yağmunı'nun Sabri'sine benzerim. Düşlerimde yaşayan, bizim gibi seven, üzülen, sevinen sebze- meyve aileleri vardır... Son Karagöz'üm Gülhane Parkı'nda. Artık mo- da dışı olmanın derin hüznünü yaşıyordu. Seyirci- lere ayrılmış iskemleler neredeyse seyircisizdi. Za- ten biz de oturmamış, bir süre ayakta izleyip, çay bahçesinden çıkmıştık. Bir zaman dergilerde şurda burda Yunanlılann Karagöz'ü bfzden çaldıklanna -Yunanlılanrfbir g * leneğe sadık kaldıklan düşünülmez de, bizden hep bir şey çaldıklanna inanılır- dair yazılar okudum. Sonra onların da arkası kesildi. Tam otuz yıl önce Bilgi Yayınevi Cevdet Kud- ret imzalı üç ciltlik Karagöz toplu oyunlarını yayım- ladı. Cevdet Kudret geleneğin yeni zamanlarla beslenmesini diliyor, inanılmaz bir emek sonucu Karagöz oyunlarını günümüze armağan ediyordu. Bu üç cilt yıllarca okur bekledi, sanınm hâlâ bek- liyor. Andığım üç ciltte Karagöz'ün kendine özgü di- li, sözcükleri ayrıca açıklanmış, göz kamaştıncı bir Karagöz sözlüğü ortaya çıkmıştır. Orada Karagöz 'kravat'a 'kerevet' der: "Hani kerevetim?" Bugün de birçok 'bey' kerevet takmıyor mu, üs- telik Karagöz'ün masumiyetini taşımayarak. Takvimde lz Bırakan: "Kaldıysa tuhaflığı kalmıştır perdede I Çektik- lerine gülünüyor hâlâ memlekette I Zekâsı dola- şırdı üç beş dilde I Ne yapar çileli HACİVAT şim- di mezarda" Salâh Birsef, "Hacivat." Türkçe ldtaplar yurtdışuıa saühyor KühürServisi-Türkiye Yayıncılar Bırliği ve lstan- bul Fuarcılık tarafından 20-29 Mart tarihleri ara- sında CNR -Dünya Tica- ret Merkezi- Yeşilköy'de düzenlenen 1. Uluslarara- sı tstanbul Kitap Fu- an'nda Türkçe kitaplann tüm dünyaya toptan satışı konusunda önemli ternel- ler atıldı. Dünya Yayıncı- lar Birliği'nin destekledi- ği fuar süresince '1%8 KuşağT hareketlerinin 30. yıldönümü, Cumhuri- yet'in 75. Kuruluş Yıldö- nümü, Alfabenin 70. yılı ve Bertoit Brecht'ın 100. Doğum Yılı kapsamında düzenlenen etkinlikler zi- yaretçilerin yanı sıra fu- ann yabancı konuklannın da ilgisini çekti. Dünya Yayıncılar Birli- ği Genei Sekreteri J. A. Koutchoumov, Susanna Tamaro, Alberto Korda, Jacques Julliard, Paul Strathcrn ve Fred Halli- day gibi konuklann katıl- dığı fuarda; Amerika, Av- rupa ve Türki cumhuriyet- lerin kütüphane temsilci- leri de Uluslararası Istan- bul Kitap Fuan'nda bir araya geldiler. 'ÇokKüJtürlülbplum- larda Rütüphanelerin tş- levi'nin konuşulduğu Kü- tüphaneciler Toplantısı için Düsseldorf Merkez Kütüphanesi Müdürü Hans Martüı Sonn. Hol- landa NBCL Kütüphane- si 'nden Aib Söomez, Bri- tish Library Doğu ve Hint Koleksiyonu sorumlusu Dr. Muhammed lsa Wm- ley, Almanya Duisburg Kütüphanesi'nden Tayfun Demir, tsveç Hanine Kü- tüphanesi'nden Lena Mfester, Danımarka Göç- men Kütüphanesi'nden Benedikte Kaegh Schwarz ile Türkiye'deki 11 Halk Kütüphaneleri'nden ve Kütüphaneler Genel Mü- dürlüğü'nden, Üniversite Kütüphaneleri yetkilileri Istanbul 'daki meslektaşla- nyla buluştular. Microsoft Yayınevi yö- neticilennden Deborah Vogel, Mc Graw Hill yayı- nevi Telif Haklan Koordi- natörü Francesca Miner- va, Oxford Univenity Press'in Telif Haklan So- rumlusu Aleundra Muc- weü, National Book Cent- re of Greece (Yunan Llu- sal Kitap Merkezi) Direk- törü Mirsini Zorba ve Kl- man Kültürsekretariat V- RW Müdürû Dietmu- Schmidt'in de aralannia bulunduğu prcfesyonelri- yaretçiler, dahı fazla kkap alımı için iş görüşmeîeri yaptılar; stantlarda ve Ca- ğaioğlu'nda dclaşarak çok. sayıda sipariş \erdiler. Sa- dece Almanyı Duisbcg kütüphanesi 6 milyar l n - lık kitap satın ıldı. 'l luslararaa Kitap Fı— an'nı bu yıl 45 CO0 kişi a - yaret etti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear