Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 23 NİSAN 1998 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Böyle mi Olmalıydı?1 YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN ullukkölelik anlayışına ve hukuk dışı buyruklarla kendini Tann adına yetki li sayanlann yönetimine dayanan ümmet düzeninin yıkılarak onur ve erdem sayılan hak ve özgürlükleriyle kişilikli birev lerden olusan ulus düzenine geçmenin temeli ulusal egemenlik. hukuksal yapıyı tüm gerekleriyle belirlemeyi ulusa bıraktığından. bir anlamda laikleşme ve uygarlaşmadır. Bağımsızhk ve egemenlik. birbirinin olmazsa olmaz koşuludur. Bu nedenle demokrasiyle doğrudan ve sıkı biçimde bağlantıhdır. Siyaset kuramında egemenlik. ülkeyi ve ulusu kapsayan bir insanhk ve hukuk kurumu niteliğiyle devletin kararalma veyaphnm uygulama gücünü anlatır. Ulusaİ bağlamda yetki ve gücün kaynağı ile yoğunluğunu özetleyen egemenlik. uluslararası bağlamda bağımsızlıkla yansır. Bizim için. varsayımla kabullenilen soyut dayanaklardan kurtanlıp us (akıl)la ve bilinıle benimsenen çağdaş temeline oturtulmuştur. Gerçekte. 1921 Anayasasrnın 1. maddesinde "BağımsızÜL bağsııkoşulsuz ulusundur. Yönetim yöntemi. halkın geleceğini kendisinin veeylernü btçimdc beiirlemesi ükesine dayanmaktadır" denilınekle uygar. hukuksal ve laik düzen yeğlenmiştir. Günümüzün Türk PENCERE rasiye geçişimizi borçlu olduğumuz egemenliği yitirince mi çözüm arayacağız? Değerini bilmek ve onu güçlendirmekle yükümlüyüz. Içtenlikli ve gerçekçi birtutumla, olmamız gereken yerde ve diizeyde değil, olmamamız gereken bir "yerindesayma" ya da "geriye gjtme" durumunda bocaladığımızı açıklamak zorunday ız. Gerçek kalkınmışlık ve gelişmişlik. bilim ve tekniğin endüstriye uygulanmasını anlatan teknoloji olanaklanyla değil. insan hak ve özgürlüklerini, eşitliği yansıtıp yaşatan demokratik yapılanma, evrensel ilkelerle ulusal değerlere gösterilen özen, hukukun iistünlüğüne saygı. siyasetten ekonomiye her alanda adalet. anlayış ve ahlakta yücelik. toplumsal banş ve onurlu duruşla tanımlanabilir. Buölçil 19191938"le 195019981 K çesiyle aldığımız anayasa kuralına uygun yasalar ve yaşamla laiklik. Cumhuriyetin değiştirilmesi önerilemez nıteliklerinin en önemlisi olmuştur. Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sıvas Kongrelerinden sonra TBVEVI'nin açıimasıyla bağımsızhk ve ay ğu ilkelere göre ulus adma yetki kullanırlar. Egemenliğin kullanılması. hiçbir biçimde belli bir topluluğa. sınıfa ya da kişiye bırakılamayacağı gibi hiçbir kimse ya da organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi de kullanamaz. K.imilerinin eski alışkanlıkla söylediği gibi "TBMM egemenliğin belirdiği tek yerdir" sözü tü dınlanma savaşı hukuksal odağından yönetilmeye başlanmıştır. Aslında 20.1.1921 günlü Anayasa dan aylarca önce, 23 Nisan 1920"de gerçekleşen açılış, Türklük ve uluslaşma bilinciyle bağımsızhk. özgürlük ve çağdaşlaşma özleminin kurumlaşmasıdır. Bu nedenle ulusal egemenliğin somutlaşarak yasama geçmesinin başjangıcı sayıyoruz. Yeniden doğuş anlamındaki tertemiz kuruluş gününü "Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramr olarak ulusumuza armağan eden Alatürkün anlayışındaki yücelik. ınsanüstü güçleri. aile ve belli topluluk yönetimini, Padişahlık ve Halifelik önerilerini geri çevinp yasal gereklerine uymak koşuluyla her kapıyı herkese açık tutmakla en belirgin kanıtını bulmuştur. Ulus. kendi gücünü kendi eline almıştır. başka güç tanımamtştır. Bağımsızlığın ve demokrasinin özü değeriyle gündeme gelen egemenlik, birey lerin ödünsüz eşitliğine dayanır. Ancak. anayasanın uyulmasını ve iç hukukta uygulanmasını öngördüğü uluslararası kurallarla smırlanabilir. Yasama. yürütme ve yargı erkleri. anayasanın koydu müyle yanlıştır. Anayasa yargısının benimsenmesiyle birlikte egemenliğin yetkili organlarca kendi alanlannda bağımsız, ulusal alanda birlikte kullanılması "Egemenlik ulusundur ama TBMMnin değildir" anlayışmı doğal ve geçerli kılmıştır. Çoğulcu. katılımcı. kurallar ve kurumlar düzeni olan demokrasi azlığın hak ve özgürlüklerinin güvencede olmasını zorunlu kıldığından. öğretide (doktrinde) ulusal egemenliğin seçilmesiyle ulusal istenç (irade) anlayı^ının dışlandığı savunulmaktadır. L'lusal birliğin kutsal yapısı ve en temel organı TBMM'nin özgün konumu kuruluşun kutlama coşkusunu duyurmaktadır. Açık yürekle belirtmek gerekir ki 75. yıldönümünde karşılaştığımız aykırılıklann burukluğunu da duyuyoruz. Sık sık değişik çevrelerden gelen "Böylehukukdevleti, böyle demokrasi mi olur? Ulusal egemenlik bu mudur?" yakınma ve eleştirilen yurttaşlık sorumluluğu taşıyan herkesi düşündürmelidir. Baskıcı, kişisel vedinsel düzenden cumhuriyet yoluyla demok karşılaştmp değerlendirmekte kullanılırsa karamsar ve umutsuz olmasak, yorgunluk ve bıkkınlık duymasak da doyurucu belirtilerbulduğumuzu söyleyemeyiz. Böyle mi olmalıydı? Büyük ATATÜRK. tarihsel bir destan, ulusal bir kaynak ve hukuksal bir belge değeriyle önemi tartışmasız Söylev'inde (Nutuk'unda) 19191927 dönemini kanıtlany la anlatırken öncesini eleştirmiş. sonrasına ilişkin kestirmelerini de (tahminlerini) belirtmiştir. TÜRK GENÇLİĞİ'ne emanet ettiği bağımsızhk ve cumhuriyetimizin günümüzdeki görünümleri iç açı cı olmaktan uzaktır. Bugünlere. bu durumlara durduk yere gelinmedi. Siyasal amaçlı ödünlen cumhuriyet ve Türkiye düşmanlanna karşı anlamsız ve yararsız hoşgörüler, partizanlıklar, çıkar güdüleri, tutuculuk, etnik dinsel katılık ve aynmcılık, gösteri sayrılıklan, özentiler. eğitimsizlik ve aldınşsızlıkla. içimizdeki sapkınların ve sözde dostların katkısı yadsınamaz. Demokrasiye kıyanlann "demokrasi şehidi" olarak anıidığu vatan kurtarıp devlet kuranlara saldıranlann devlet görev inde tutulduğu. demokrasiyle bağdaşmayan ayncalıklann anıtmezar yapımlarına kadar uzandığı bir ortamda mutluluk savı inandırıcı olabilirmi? Süslü sözler, söylemlerle çatışan ve çelişen eyiemler, karşısındakine göre yapılan ilkesiz, dayanaksız konuşmalar. gerçeklere aykın tutum ve davranışlar. çelişkilisakat işlemler. ayncalıklar. yolsuzluklar, kayırmalar. yargıya uzandığı söylenen mafya yakınmalan. çeteler, işkence ve sanığı saptanamayan ölüm olaylan nedir? Kimi siyasal kuruluşlarla kimi yargı organlarımn görevierini savsaklayarak anayasayı çiğnemeleri dogru mudur? Anayasaya aykın davranmak ve yargı karanna uymamak eşdeğerdir. Ulusal egemenliği nasıl kazandıgımız gözetilmeli, nelere mal olduğu asla unutulmamalıdır. Bu yazım yann da sürecek. 23 Nisan'la gelen Eegemenlik Bayramf mız kutlu olsun. Cihat Bayrağı Açan Belediye Başkanı... Istanbul'un Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan, Siirt'teki Refah mitinginde çıkmış kürsüye, almış mikrofonu eline, veryansın etmiş; "Minareler süngümüz Kubbeler miğferimiz ..•. Camiler kışlalarımızdır. Okunan ezanı kimse susturarnayacak. Türkiye 'deki ırk ayrımına kesinlikle son verece9'ZBizi hiçbir zaman sindiremezler. Gökler açılsa Üzerimize tufanlar, yanardağlar salınsa Yolumuzdan dönmeyiz. Benim referansım Islamiyettir. Bunu dile getiremiyorsam Yaşamanın ne anlamı var?,." Belediye Başkanımız Istanbul'da kent hizmetlerini dinle imanla çözüverecek; ama Türk Ceza Kanunu'nun 312'nci maddesinden haberi yok... • 312, yıllardan beri solculara karşı işletilirdi; açtın mı ağzını, buyur savcılığa; 312 olmazsa 142 vardı, 158 vardı, 159 vardı; Istanbul Üniversitesi'ndeki Ceza Kürsüsü'nde emre hazır ve nazır bilirkişiler vardı, Ankara'dan buyruk veren başbakanlar ve bakanlar vardı... Kırk yıl canımıza okudular!.. Neden?.. Çünkü "sola kapalı sağa açık" çok partili rejimi demokrasi adıyla yutturmak üzerine "karşıdevrim tezgâhı" çalışıyordu. Doğu Batı blokları ayrışmasında "Demir Perde" sanki Türkiye'nin üstüne inmişti. O dönem aşıldı. Sovyetler yıkılınca komünizm tehlikesine karşı irtica seferberliğine dönüşen dincilik politikasına paydos borusu çalındı. Yoksa 1923 Devrimi gitti gidiyordu. 'Karşıdevrim 'e karşı 'devrim' sürecinin yeniden gündeme girmesi süreci başladı. • Islamcı ne diyor: Camiler kışlamız Kubbeler miğferimiz . • Minareler süngümüz... Dinci, kışlasından çıktı, miğferini giydi, süngüsünü taktı, cihat başladı, başlayacak... Ama bir şey unutuldu. Türkiye'de askerin de kışlası vardı, miğferi vardı, süngüsü vardı; Türk Silahlı Kuvvetleri'nin karşısına ikinci bir ordu çıkarmak olanağı var mıydı? • • Demokrasi ayağına din devletini Türkiye'de yeniden kurmak isteyenler yanılıyorlar. Çünkü demokrasinin anayurdu Batı'da, demokrasi, din devletini yıkarak kuruldu. • Istanbul12 milyon... Hollanda, Belçika, Danimarka kaç yazar?.. Yunanistan'dan büyük birnüfus; bir devlet; bir ülke!.. Bu ülkenin maddi gücünü elinde bulunduran Islamcı Başkan, Siirt'te nutuk atıyor: Camiler kışlamız • • • Kubbeler miğferimiz Minareler süngümüz... Istanbul Belediye Başkanı "banş" adına söylev vermelidir; dinci silahlanmanın cihat bayrağını açan nutkunu patlattığı zaman, toplum hop oturup hop kalkar... Vayvayvay.. Insan Haklan Ihlallerine Tazminat Av. G Ü N E Y D İ N Ç Eski hmir Barosu Başkanı le kö> lerini bırakarak başka \crlere göçmek zorunda A \rupa Insan Hakları Mahkemesi"nde (AİHM) Türkiye'nin yargılandığı birçok dava karara bağlandı. Mahkemenin gündemini izleyenler. önümüzdeki aylarda da Türkiye açısından büyük önem taşıyan dav alann art arda sonuçlanacağını kolaylıkla görebiliyorlar. Mahkeme kararları kesinlik taşıyor. Yani bu kararlara karşı. itiraz, temyiz gibi başvuru yolları bulunmuyor. A\rupa tnsan Haklan Sözleşmesinin 53. maddesine göre. Avrupa konseyi'ne üye 40 devlet "...taraf nı düzeltiyor. b) Sorun. ulusal yasalann 'sözleşme'ye aykırılıgından kaynaklanıyorsa. böyle durumlarda yasalann yenilenerek 'sözleşme'ye uyarlanması gerekiyor. c) Heriki koşuldada. ÂİHM bu doğrultuda bir karar almışsa, zarar gören kişi ya da kuruma, tazminat ve yargılama giderleri ödeniyor. Bu çok yalın işleyiş. Türkiye'de anlaşılamamıştır. Daha doğru bir anlatımla. anlaşılması istenmemektedir. Bir dava sonunçlanınca. görsel yayın ve basm, olayı "Türkiye tazminata mahkum oldu" başlığıyla kalmalanndan" sorumlu tutuldu. Aksoy dav asında Türkiye "çok ciddi ve canice iş kence olarak tanımlanabilen, kişinin iki kolunun feİç olması sonucu getiren Filistin Askısına göz yummak" oMuklan mahkeme karaıianna uvmavı taahhütetmiş" bulunuyorlar. Kararların uygulanmasını. AK"nin yüriitmeorganı konumundaki Bakanlar Komitesi denetliyor. .•VİHM'nin. bir temyiz mahkemesi gibi ulusal yargı kararlannı bozma ya da değiştirme yetkisi bulunmuyor. Uluslararası yargının başlıca görev i. iç hukuk uygulamalannı AtHS karşısında değerlendiımek ve eğer varsa sözleşmeye aykırılıklan saptamakla sınırlı kalıyor. Bu şekilde verilen kararlar. AK üyesi devletlerin iç hukuklarını başlıca üç temelde etkiliyor: a) \akınılan olay 'sözleşme'yle birlikte ulusal yasalara aykın bulunursa. ilgili devlet, yasalannı değiştirmek zorunda kalmaksızın iç hukuk uygulamalan duyurmaktadır. Kimi politikacılar. hatta konunun uzmanı geçinen bazı bilim adamları (!) bile. "öde, kurtul" anlayışı içinde, kararlaştırılan tazminatın ilgilisine ödenmesiyle, uluslararası yargı karannın uygulanmış olacağı, böylece dosyanın kapanaca|ı yolunda demeçler vermektedirler. Lzunca bir süreden beri hükümetler de. tazminat ve yargılama giderlerini ödemekle yetinmekte. uyuşmazlığın temelindeki yanlışları düzeltmek için etkili çözümlere yönelmemektedirler. AİHM. hangi davalarda Türkiye'nin sözleşmeyi çiğnediği yargısına vardı? Şimdilik yalnız üç örnekîe yetineceğim. Akdıvar davasında Türkiye "...güvenlik giiçlerinin başvuruculann evlerini yakmalanndan \e bu neden tan sorumlu bulundu. Türkiye Birleşik Komünist Partisi'nin Anayasa Mahkemesi'ncekapatılması.sözleşmenin 11. maddesi ile güvence altında tutulan örgütlenme özgürlüğünün çiğnenmesi olarak nitelendirildi. AlHM'nin kırk yıla yaklaşan tarihinde. köy yakmaktan, işkence yapmaktan. siyasal parti kapatmaktan mahkum edilmiş başka tek bir ülke bulunmuyor. Buna karşılık işkence. köy yakma. yargısız infaz konulannı kapsayan Türkiye'ye yönelik yüzlerce başvuru, komisyonda ya da mahkemede sıralannı bekliyor. Anayasa Mahkemesi'nce kapatılan partilerden insan haklan yargısına başvuranların sayısı altıyı buldu. Çok yakında AlHM'nin ülkemizdeki düşünce açıklama özgürlüğüne ilişkin değerlendirmelerini de göreceğiz. Dünyanın her köşesinde insan haklarının korunup geliştirilmesi. ulusal organlann çabalanyla sağlanıyor. AlHS'nin yapılanması da, bu temele dayanıyor. Yoğun, kaba. süreklilik taşıyan ölümcül insan haklannın yaşandığı ülkemizde: yasama. yargı ve yürütme erklerine çok iş düşüyor. Mahalle bekçisinden valiye. ilçe yargıcından Yargıtay'a kadar, kamusal süreçte görev alan her kişi ve kurum, insan haklannın korunmasında doğrudan sorumluluk taşıyor. Onlann gereken özeni göstermeden uygulamaya koyduklan bir işlem, hiç beklenmedik zamanlarda uluslararası yargının gündemine taşınabiliyor. Acaba tüm kamu göreviileri bu bilicne ulaşabildiler mi? Değişimi ve yenilenmeyi yadsıyarak. olduğu gibi kalmakta direnerek insan haklanna uyum sağlanamaz. Oysa. kolaycılığın batağma saplanan Türkiye'de, yeni açılımlara yönelmek bakımından devlet durmuş gibi. Dava sonuçlannı salt tazminat düzeyinde algılamak. işi ciddiye almamak anlamını taşıyor. AİHM, sözleşme ihlallerini saptadığı birçok olayda tazminata gerek görmeyebilir. Mahkeme. davacılann manevi tazminata hak kazandıklannı açıkça vurguladıktan sonra, böylesine önemli bir hukuksal çözüme katkıda bulunmanın. onlar için yeterli doyum nedeni sayılabilecegini karannda belirtiyor. Bu gerekçelerin de ortaya koyduğu gibi. tazminat ve yargılama giderleri. davaların ikincil sonuçlarıdır. Önemli olan, uyuşmazlığın temelinde yatan hukuksal çarpıkhklara çözüm getirmektir. Insan haklan tazminatlarının Türkiye bütçesindeki yeri. bir yağmur damlasından daha etkili olmayabilir. Ancak. o damlanın ardında. kan var. ateş var, gözyaşı var. Bu acılan sona erdirmenin yollan bulunmaİıdır. ÇED ve Kent Planlaması DarBoğazı Ç evre yönetimi ve çevresel yaşam niteliğinin (kalitesini) yükseltmeye yönelik bir uygulama aracı olarak geliştirilen "ÇED" ülkemizde işletme ölçeğindeki bireysel yatınm faali yetlerinin çevre üzerindeki etkilerini belirlemede. olumsuz etkilerin azalmasına yönelik bir mekanizma olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu özelliği ile ÇED prosedürü. iki önemli saptamayı gündeme getirmektedir. Çevresel Etki Değerlendirmesi'ne (ÇED'e) konu olan proje yatınmlannın genelde verilmiş bir yer seçimi kararından sonra ÇED yaptırması. kent planlaması ile ÇED'in bağlantısını koparmaktadır. Böylelikle yanlış yer seçimi kararları üzerine oluşturulan işletmelerin yapacağı ÇED çalışması, çevreye verilen zarann envanterini yapmaktan ileri gidemeyecektir. Böyle bir süreç bizi, birinci sınıf tarım toprağı üzerinde Haydi buluşatım! Çocuklar, dünyanın ilk ve tek çocuk bayramında buluşmaya ne dersiniz? TRTnin düzenlediği ve Koç Holding A.Ş.'nin desteklediği TRT 20. Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği programını sakın kaçıımayın! Eglence ve sürpriz dolu 23 Nisan'da dünya çocuklanyla ekran başında buluşun! kurulması düşünülen bir ayakkabı fabrikasının "ÇED"ini yapmak gibi bir kısır döngüden ileri götüremez. Mevcut ÇED Yönetmeliği (1993) çevreye verilen zararlan işletme bazında ele aldığından, alana bağlı kümülatif etkileri hesaba katmaz. Bir bölgenin ya da korunması gerekli ekolojik değerlere sahip bir yerin çevresel taşıma kapasitesinin belirlenmesi, söz konusu bölgeye daha sonraki yıllarda yapılması gereken yatınmın türü ve miktannın belirlenmesi açısından önemlidir. Fakat ne yazık ki. bu kapasite beiirlemesi (doğanın taşıma kapasitesi) böyle bütüncül bir yaklaşım içinde ele alınmamaktadır. Ülkemizde ise. "Çevre Düzeni Planı" olarak adlandınlan makro ölçekli imar planlannın yapımında, çoğu kez ekoloj ik değerler bilimsel yöntenıbilimden (metodolojiden) uzak, sezgisel yaklaşımlar içerisinde ele alınmaktadır. Kurumsal yapı ve mevzuat düzeyinde ise bu konuda birliktelik yoktur. 23 Haziran 1997'de(no. 23028) Resmi Gazete'de değişikliğe uğrayan "ÇED" yönetmeliğini incelediğimizde 8. maddede. öneri faaliyeti için yer seçiminin tetkiki ile ilgili olarak valiliğin (mevzuat) açısından bir sakınca olmadığına dair bir raporundan sonra ÇED sürecinin başlayacağını ve Çevre Bakanlığf nınbuaşamadan sonra araya gireceğini belirtmektedir. Yönetmeliğin 10. maddesinde yer alan mevzuat açısından sakıncalı olmaması deyimi yeri ne ekonolojik açıdan sakıncalı deyiminin kullanıl 23 Nisan günü saat l7:00'de TRT l'de. maması talihsizliktir. Yönetmeliğin ileri sayfalannda. mevzuattan kastının planlama olduğu ve de valilik ve belediye tarafından doğruluğu onaylanmış faaliyetyerinin seçiminin "Çevre Düzeni Piam" (1 25.000) ya da imar planlanna bırakıldıgı anlaşılmaktadır. Hatta bunlann olmadığı durumda boş bir arazi kullanım haritası üzerinde bile gösterilmesinde bir sakınca olmadığı belirtilmektedir. Kısaca. yer seçimi aşamasından sonra ÇED süreci başlamakta ve yer seçimi aşamasında taalivetin çevreye olanetkilerinindeğerlendirilmesi fiziksel planlamaya bırakılmaktadır. Kentsel planlama faaliyeti sonradan gelen zaman ahcı bürokratik bir engel olarak algılanmaktadır. Çevre düzeni planlan ve bölge planlan için genel kapsamlı bir Stratejik Çevre Değerlendirmesi (SÇD) yadsınmakta hatta adı bile geçmemektedir. Böylelikle; makro ölçekli fiziksel planlamanın, politikaplanprogram düzeninde çevresel etkilerinin ve seçenekleri belirlemeye yönelik olarak sürdürülebilir kalkınmanın en son aracı olarak geliştirilen ve Avrupa Topluluğu Beşinci Eylem Programı'ndazorunluluğu dile getirilen "Stratejik Çevre Değerlendirmesi" yapılmadan ekolojik değerlendirmeden yoksun kent planlan üzerinde oturulan faaliyetlerin yanlnış yer seçimi kararlan da erken bir safhada önlenememektedir. Bu konuda, Türkiye'de "ÇED" mevzuatını ve imar kanununu, (planlama) yasalannı eşgüdüm içine sokacak bir çerçeve kanuna ve yöntem arayışına gereksinim duyulmaktadır. 19931996 yıllan arasında Çevre Bakanlığı'na iletilen toplam 165 ÇED raporunu incelediğimizde toplam ÇED olumlu belgesi alan firmalar içerisinde yüzde 38'i madencilik faaliyetlerinde yoğunlaşmaktadır, yüzde 4 ise enerji sektörü kapsamındadır. Sanayi faaliyetlerinin toplam içindeki oranı ise yüzde 36'dır ve tüm sanayi yatınmlanna ÇED olumlu belgesi verilmiştir. Makro ölçekli kentsel planlama için herhangi bir ÇED yapılmamış olması ve bu yönde bir talebin gelmemiş olması ise ilginçtir. Aynı tarihler arasında ÇED olumsuz belgesi almış faaliyetlerin sayısı ise yanlızca dörttür. Yukanda sözü edilen yüksek kabul oranlan bize ÇED Yönetmeliği'nin ne kadar başanlı ve hızlı bir şekilde uygulandığını. çevre sorunlannı çözmede etkin biraraç olarak kullanıldığını göstermesi açısından önemlidir! Kaldı ki, Çevre Bakanlığı tarafından incelenen ve sonuçlanan ÇED raporlannın yüzde 80'i özel. yüzde 20'si kamu yatınmlandır. Birçok sanayi kuruluşu ise; yatırıma başladıktan veya bitirdikten sonra ÇED raporu hazırlatmaktadır. Yatınmcılarhalen ÇED'ni zaman alıcı bürokratik engel olarak görmektedir. 19931996 yıllan arası " Ç E D " formatı gönderilen genel toplam firma sayısı 487'dir. Bunun 261'i kaçak ya da yatınmdan vazgeçen işletme sayısıdır. 226'sı "ÇED" olumlu ve olumsuz belgesi verilen firmadır. Sayılann değerlendirmesi bize "ÇED" uygulanabilirlik düzeyinin düşüklüğünü göstermektedir. ÇED yönermeliğinin gerçek katkısı kalkınma planlannın ve fızik planlarının tamamlayıcısı olduğu zaman ortaya çıkacaktır. Bu ise; etkin bir yerel ve bölgesel çevre yönetim modelinin, Türkiye'de düşülmesinin zamanının geldiğini kaçınılmaz olarak ortaya koymaktadır. TAHİRÇALGCNER VEFAT Baromuzun 1699 sicil sayısında kayıtlı AVUKAT vcfat etmiştir. Aziz meslektaşımızın cenazesi 23.4.]998 Perşembe günü (Bugün) Suadiye Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakip ebedi istirahatgâhına defnedilecektir. Merhuma Tanrfdan rahmet. kederli ailesine ve meslektaşlanmiza başsaglığı dıleriz. REVNAK YALAP İSTANBLL BAROSU BAŞKANLIĞ1 MERHABAANNE Uzun bir yıl bizim için ve belki de kısa Emir için... Sana geliyor, elini soruyor çiçeği için oynatıyortaşları, görüyorum diyor... Sen artık uzaklarda kaldın, ama rüzgârı olmayı sürdür Emir'in. Seni seviyoruz. BİLÂLEMİR CumhuriYet kitap kulübü Uluslararası Sanatsal, Kültürel, Bilimsel, Eğitsel, Akademik ve Güncel Kitaplar Fuarı'nda İMZAGUNU 26 Nisan Pazar KİTAP 98 Koc 23 NİSAN ULUSAL BAGIMSIZLIK ve ÇOCUK BAYRAMI'NI Çağdaş uygarlığa katılmanın birbirimizi sevmenin yasama sevincinin bayramı olarak kutluyoruz. Atatürk'ü çok seviyoruz. KIRMIZI BALIK AİLESİ SUKRAN . KURDAKUL Saat: 15.0017.00 ÇETİNKAYA Saat: 17.0019.00 Gazi Ünhersitesi Şehir ve Bölge Pln. Bölümü Adres: Istanbul Hilton Exhibition Center