Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 NİSAN 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt
Uzun bayram tatilleri, Anadolu evleri için 'en tehlikeli günleri' oluşturuyor ,
Kühür 'sökülerek' sabhyor...
Fotoğraftaki yıldu göbeklitavan, onun altındaki diğer ahşap tavan. mer-
meroyma kurnalar veferforjedemir parmaklıklar... BunlarAnadolu 'da-
ki konağın parçalanvdüar. Şimdi İstanbui sokakiannda sorgusuz. su-
alsiz' pazarlanıyorlar~ (Fotoğraf: GARBİS ÖZATAY'dan)
tstanbul'daki "brt pazarlannı"
dolaşmaya meraklı birisi anlat-
mıştı. Anadolu kentlerindeki eski
evlerden sökülmüş "tarihi kapı-
lan" satan bir dükkânın sahibi,
aradığı ölçülerde bir "mah" bula-
mayan müşterilere "bayramdan
sonra gdmelerini" söylüyormuş.
O zaman "çeşit artacak"mış!..
"Neden bayramdan sonra" di-
ye düşündüğunüzde ıse bunun her
bayram için geçerli olmadığını
tahmın edebilirsiniz.
Bit pazanndaki kimi antikacı-
Iarda"eskie\ parçalannuı" çoğa-
labilmesi için önce Anadolu'daki
"söküm isterinin" de artması ge-
rekiyor. Bunun için de özellikle
"uzun bayram tatiUeri" galiba en
"bereketii" günleri oluşturuyor.
Aynı uzun tatillerde, ömeğin
büyük kentlerdeki "kaçak yapı-
laşma sektörü" nasıl tam mesai
yapıyorsa, benzer şekilde Anado-
lu'daki *kaçak söküm ekipleri"de
hiç kuşkunuz olmasın gûnde "üç
vardiya" çalışarak tarihi evlerin
mimari parçalannı Istanbul'a ta-
şımak üzere depoluyordur...
Şimdi önümüzdeki uzun tatilde
de eski yerleşmelerdeki ahşap ve
hınuş evlerin kapılan, kepenkle-
ri,raflan,dolap kapaklan.. sökü-
lerek istiflenecek. Tatil bitip ka-
rayollanndaki kamyon yasagı da
kalktıktan sonra başta yine İstan-
bul olmak üzere büyük kentlerde-
ki "bflinen" antikacı dükkânlan-
na "pazaıianmak" üzere taşına-
caklar.
Böylece süper-lüks dairelerin-
de ya da orman düşmanı villala-
nnda sözde "geleneksel kültüre
düşkünlüklerini" (!) göstermek
isteyen sonradan görme kara pa-
ra zenginleri, bu çalmtı parçalara
büyük paralar ödeyerek evlerini
parçalanmış bir "tarihle" dekore
edecekler...
DJvıiği'deD New-York'a
Yıllardır Anadolu'daki kültür
mirasının "yurtdışına" nasıl ve
kimler tarafindan kaçınldıfını
belgeleyerek bu konuda eşsiz bir
"uygarhk hizmeti" sürdüren Öz-
gen Acar, birkaç gün önceki ha-
berinde de DivTİği Ulu Camii'nin
ünlü Hünkâr MahfiH'ne ait ahşap
bir parçasının 'New-York'ta geçen
cuma "sanşa çıkanktığın]" kanıt-
ladı. (Cumhuriyet-29 Mart 1998)
Divriği Ulu Camii, "13. yüzyı-
lay, hemen New-York Başkonso-
losumuz Fuat Tanlay'ı arayıp
"Her türlü girişimin yapılarak bu
eserin geri alınmasını" istemiş.
Doğrusu çok merak ediyorum.
Acaba aynı şekilde bir büyük yet-
kilimiz, ömeğin kendisi de eski
bir Kültür Bakanı olan Başbakan
Mesut Yıtanaz ya da Cumhurbaş-
kara Süleyman DemireL sözgelimı
Vakıflar'dan sorumlu Devlet Ba-
kanı'nı ya da Vakıflar Genel Mü-
dürü'nü de derhal arayıp "Her
türlü gjrişiınin yapılarak bu eserin
çalınması ve New-\brk"a kadar
gjtmesinde suçlan \t ihmalleri
olanlar hakkında gerckli yasal iş-
y^nadolu'daki 'taşınır' kültür varlıklannın
yurtdışına kaçınlarak yabancı ülkelerde satışa
çıkanlması 'yetkililerin' de harekete geçmelerine
neden oluyor. Buna karşılık yine Anadolu
kentlerindeki 'taşınmaz' kültür varlıklannın, tarihi
konaklardan sökülerek istanbul'daki antikacılarda
'mimari dekorasyon öğesi' olarak serbestçe
pazarlanmasına ise yıllardır hep
'kayıtsız' kal ınıyor...
hn" ilk yansından bu yana Ana-
dolu'yu zarif mimarisiyle süsler-
ken UNESCO tarafindan da Tür-
kiye'deki "dünya kültür miras"
olarak saptanan değerlerimiz ara-
sında yer ahyor. Böylesıne bir
"evrensel emanetiır kendisiyle
yaşıt çok önemli bir mimari par-
çası ise düşününüz ki Vakıflar Ge-
nd Müdürlüğü'nün sözde sıkı ko-
ruması altındaki "eski eserter de-
posundan" çalınabiliyor...
Yine Özgen Acar'ın haberine
göre Kültür Bakanı tstemihan Ta-
lemin yapdmasmT istediler mi?..
Anadolu'dan İstanbuTa
Aslma bakılırsa, ömeğin Bar-
nn'daki tarihi bir evin Anadolu
kütür zenginliğini belgeleyen öz-
gün ahşap parçalannın sökülerek
Istanbul'da açıkça satılmasıyla,
New-York'taki fiıarda yine Ana-
dolu'ya aıt parçalann satışa çıka-
nlması arasında hemen hiçbir fark
yoktur. Hatta. biraz daha ilerisini
söyleyecek olursak, yurtdışmdaki
antika fuarlannda pazarlanan
Bakanlık 'uyarısı' valiliklerde bekliyortstanbul'un Sanyer ilçesindeki Nec-
mettin Molla Yausı'nın geçen yıl şubat
aymda (1997) yanmasından önce çalın-
dıgı bilinen 400 yıllık ahşap kapısı. bir
süre sonra varlıklı kesimin eğlence yeri
olan Zihni Bar'da bulunmuştu. Polisin
bu 'başansının' nedeni ise aynı yangının
bir 'sabotaj' olduğuna dair ihbarlar üze-
rine 'MaB Şube Kaçakçılık Bürosu' ekip-
lerinin devreye girmesi ve yalıdan kaçı-
nlan 'antikaeşyalann' peşine düşmesiy-
di...
Ne var ki mali polisin bu başansı, ls-
tanbul'un antikacı dükkânlannda açıkça
satılan yüzlerce 'tarihi konak kaptsının'
yanında elbette ki yeterli degil.
Çünkü bit pazarlanndaki her bir eski
kapı ya da her bir ahşap tavan, aynı za-
manda Anadolu'da kimbılir kaç tarihi
konağın 'sökülerek yokedilmesi' anlamı-
na geliyor. Sivil mimarlık mirasımızı
'parçalayarak' pazarlayan genış bir suc-
lular ordusu da her nedense 'kaçakçı' bi-
le sayılmayarak mali polisin ilgi alanı
dışında kalıyorlar... Işte bu aymazlığı
durdurmak ve kültür katliamımn önüne
geçebilmek için Kültür Bakanlığu yak-
laşık 4 yıl önce tüm valiliklere, belediye-
lere ve Koruma Kurullan'na bir 'uyan'
ve 'göreve davet' yazısı göndermışti.
Dönemin müsteşan Prof. Dr. Emre
Kongar ımzasıyla dağıtımı yapılan 1
Mart 1994 tarih ve 852 sayılı bakanlık
yazısını 'bugün de geçerli okhığu için
1
bir kez daha yetkililerin dikkatine sun-
mak jjerekiyor „, »,.... ~ .<.... . ..•.
"Ülkemizin çeşitli yörelerinde bulu-
nan tarihi konaklara ait yapı elemanla-
nnın sökülerek İstanbuTdaki antika dük-
kânlannda pazariandığı ve korunması
gerekli shil mimarlık örneklerineait par-
çalann giderek artan bir serbestlik için-
de vağmalanmakta olduğu belirienmiş-
tir_' şeklındekı saptamayla başlayan ba-
kanlık talimatı. bunun hangi yasalar ve
hangi kararlar karşısında 'suç' olduğu-
nu da açıkladıktan sonra şöyle bitiyordu:
"(_.) İI01İ >asa ve ilke karaıianna uyma-
yanlar hakkında \asal işlem yapılmasu."
Bakalım, özellikle istanbuPdaki vali-
lik yetkilileri. bu talimatı hiç değilse şu
uzun bayram tatilı sonrasında anımsa-
yacaklar mı? Aynı tatil günlerinde Ana-
dolu'da yaşanacak olası 'söküm operas-
yonlannın' son ürünleri, Istanbul'daki
antika pazarlanna geldiğinde, şöyle bir
dolaşarak hiç değilse "Bunlan nereden
gerirdiniz?~. "Hangi tarihi konak par-
çalandı" gıbi sorulann yanıtını merak
edecekler mi?..
Tokat'taki tarihi Taşhan'ın bahçesinde eski evlerden sökülmüş kapılar İstanbuJ'a gön-
derilmeyi bekhyoriar... (Fotoğraf: OKTAY EKİNCİ)
Anadolu'dan çalınmış eserler, ge-
nellikle "taşınır'' kültür varlıklan
türünden. Yani, bunlan Türkiye
satın alırsa ve ülkeye geri getiri-
lirse (ki örnekleri, yaşanmıştır) yi-
ne eski mekânlanna konulup "ta-
şınır kültür varüğı" olarak değeri
de korunarak saklanabilirler.
Ancak lstanbul'daki bit pazar-
lannda ve antikacı dükkânlannda
"açıkça" sanlan ve hemen hiçbir
yasal soruşturma bile açılmayan
tarihi ev parçalan ise yasal ve bi-
lımsel adıyla "taşınmaz kültür
varhklan'1
nıteliği taşıyorlar. Ya-
nı, kültür varlığı olma değerleri,
öncelikle ait olduklan tarihi bina-
nın aynlmaz bıreröğeleri olmala-
nndan kaynaklanıyor.
Bu mimari parçalar, örneğin
"göbekli ahşap tavanlar", ya da
oymalı yükliik kapaklan. ocak
mermerleri. taş kurnalar, eli böğ-
ründe parçalan. süslemeli ya da
kafesli kepenkler.. bulunduklan
evden sökülerek alındıklan za-
man, ne artıkkendileri özgün kül-
tür varlığı sayılabilir ne de geride
kalan "tavansız. kaptsız, ocaksız.
dolapsız, kurnasız-" ev, eskisi gı-
bi bir "mimarhk ve sanat tarihi
yaprtT şeklinde tanımlanabilir...
ışte bu nedenle denilebilir ki;
yurtdışına kaçınlan taşmır kültür
varlıklanna ne denli tepki göste-
riliyor ve hemen yetkililer hareke-
te geçiyorsa, yurtiçindeki antika
mağazalarına
u
Anadolu "dan kaçı-
nlan
1
' taşınmaz kültür varlıklan-
na da "en az o düzeyde" bir tepki-
nin gösterilmesi ve gerekli yasal
önlemlerin başlatılması gerekir.
Şimdi akla şu soru gelebilir; pe-
ki ama ne yapmalı? Anadolu'da-
ki bukültürkatliamını nasıl engel-
lemeli?..
Bunun yanıtı sanıldığı kadar
zor ve karmaşık def il. Çünkü as-
lında her şey "göz önünde" olu-
yor. Ömeğin Tokat'taki tarihi Taş-
han'a gıdip bakın, turistik eşya sa-
tan dükkânlann önünde üst üste
dizilmış "tarihi kapılar" görecek-
sıniz. Bunlann Istanbul'da aynı
şekilde ve açıkça pazariandığı
dükkânlar ise artık sadece Beyoğ-
lu'ndaki Çukurcuma'da değil.
Üsküdar'daki ve Aksaray'daki an-
tıkacılan dolaşın, belkı de yüzler-
ce "tarihi ev parçalan" bulacak-
sınız... Bunlar hakkında şımdiye
dek hemen hiçbir "soruşturma"
açılmamış olması, eski eser hu-
kukunun ve yasalannm bu açık
kültür cinayeti için hâlâ akla bile
getirilmemesi, polisin, savcılann
ve diğer yetkililerin bu açık "suç
pazanna" hayTet edilecek bir hoş-
görüyle bakması ve tam bir özgür
ortam yaratmalan. yine hayret
edilecek bir "avmazhk" değil mi-
dir?
Işte şimdi bir "uzun bayram ta-
tilinin" daha belki de gezi hazır-
Iıklan ıçindeyiz. Anadolu uygar-
lıklannın soygunculan ise söküm
ve taşıma malzemelerini hazırlı-
yorlardır. Tüm "valiler" ve tüm
"kaymakamlar", hiç değilse bu
tatilde eski evlenn bulunduğu ma-
hallelerde ne olup bittiğine baka-
mazlar mı?..
YEPYENİ BİR
KAMPANYA
DAHA
Kendinize ve/veya Sevdiklerinize
MÜZİĞİN USTALARI
Dizisinden
Bir ve/veya birkaç adet armağan edin
COMPACT DISC
600.000 TL
UNESCO'nun Stockholm'deki Kültür Zirvesi'nde
Basına uzanan eller kınandı
GÜRHANUÇKAN
Cumhuriyet
^ kitap kulübü
Toksim Seroi Solonu • Istiklal Caddesi (Aksonoi Karşısı) îel:252 38 81/82
Coğalojjfo Sergi Salonu - Törkotoğı Coddesi No:39/41 Tel:514 0196 '
STOCKHOLM - UNESCO'nun
Stockholm'deki Kültür Zirvesi'nin
ikinci gününde "Ozgûrlük Yoksa Kül-
tür de Yoktur" adlı panel ağırlık nok-
tasıydı. Bugünkü toplanrılar da ilk gün-
kü gibi zirvenin yapılmakta olduğu
Halkevi'nin önüne gelen Iranlı sürgün
göçmenlerin gösterileriyle basladı.
Protestocular, binaya gelen Iran dele-
gasyonunu, içine siyah boya enjekte
edilmiş yumurta yağmuruna ruttular.
Iran Kültür Bakanı'na birakç yumurta-
nın isabet ettiği görüldü. Iran delegas-
yonu, lsveç polisinin gevşek tutumunu
kınadı. Aynı zamanda, gazetelere yazı
yazan çeşitli kişiler ve gruplar, kadın-
lann taşlanarak öldürüldüğü bir ülke-
nin Stockholm 'a davet edılmesıni kına-
dılar.
Dünya Gazetecüer Birligi ile Lond-
ra 'da çıkan Indeı oa Censorship dergi-
sinin düzenlediği panel üç ayn tema
üzerindeydi: "lfadeÖzgüriüğü:BirL'ğ-
raşuı Kronokıjisi-L'ğraş Sürüyor ve Bo-
şunaBirUğraşmı?"
Almanya'da yaşarken 1996 Kası-
mı'nda ülkesini ziyaret ettikten sonra
işkence gören, hapse atılan ve ocak so-
nunda serbest bırâkıian Iranlı yazar ve
editör Faraj Sarkoohi'ye, birçok ulus-
lararası örgütün îran Devlet Başkanı
Hatemi'ye başvurmasma karşın pasa-
port verilmemesi, panelde Iranlı dele-
gelerin yüzüne kınandı. Aynı zamanda,
Sarkoohi 'nin gönderdiği mektup okun-
du, toplantıyı izleyenlere dağıtıldı. Er-
tesi gün Jsveç'in en büyük sabah gaze-
tesi Dagens Nyheter'de yayımlanan
mektupta Sarkoohi, zirveye çağnldığı
ve güç günlerinde desteklendiği için
emeği geçen herkese teşekkür ettikten
Cunta tarafindan asılan Ken-Saro VVhva.
sonra şu sözlere yer veriyor:
"Iranlı bir editör olarak, saör arası
yazmav ı öğrendim, okuriar da sanr ara-
sını okumayi öğrendiler. Önemli olayla-
n duyurmavu yansıtmavı ve gerçeğin
adı edilmeyen \önkrini anlatmav u san-
süre ugramav acak bir dille yazma>i öğ-
rendim. Rejim eleşnrmeni avdınJann,
yazarlann ve ozanlann kaldınmlarda.
çıkmaz sokaklarda nasıl kav boldukta-
nnı ince bir diDe vazmayı öğrendim. Ge-
çiküği takdirde ağır cezalar getirecek
olan kırnıı/j çizgüerin hangileri oldu-
ğunu görmevi öğrendim. Sözünü sakın-
madan konuşmanın, yazmanuı; kaçı-
nıhnaz olarak hapis cezasına, işkence-
ye, baskı alünda itirafa ve çirkin iftira-
lara yol açağmı öğrendim."
Faraj Sarkoohi, tranhalkının lOOyıl-
dır çağdaşlığın kapısını çaldığıru, an-
cak kapının zorbalar tarafindan kapalı
tutulduğunu da belirttikten sonra üç
sayfalık mektubunu, ülkesinin en ünlü
çagdaş ozanı Ahmad Shamloo'nun şu
dizeleriyle bitiriyor:
"Dünyanın bütün sözcüklerini eüme
aklım
ama dedflderim incirçekirdeğini dol-
dunnadı
eksikti bir sözcük çünkü
ÖZGÜRLÜK.
Biz demedik . ..
siz düşündünüz."
Cez^fir'de yayımlanan Al-VVatanga-
zetesinin şefredaktörüOmar Belhouc-
bet, ülkesinde basın özgürlüğüne en bü-
yük tehlikenin, köktendincilerden çok,
rejim tarafindan geldiğini söyledi. Hü-
kümetin, elindeki "ilan verme süahını"
gazetelerin içeriğine göre kullandığını
belirten Belhouchet, birçok gazeteci-
nin ülkeden kaçmak zorunda bırakıldı-
ğını ve köktendinci terörünü önlemek
için gerekli şeylerin, ülke topraklann-
daki petrol tesislerindeki yabancı çı-
karlan göz önüne alınarak yapılmadı-
ğını da belırttı.
Çinli gazeteci ve yazar Wei Jings-
heng'e, 4 yıl önce uygun görülen 'Oİof
Pahne Ödülü' ülkesinde 14 yıl hapis
yattıktan sonra geçen yıl serbest bıra-
kılmasından ötürü panelde Palme'nin
eşi LJsbet Pahne tarafindan verildi.
Yazdığı 120 kitap 20'den fazla dile
çevrilmiş olan Yunanlı yazar VassiBVa-
siükos da cunta devrinden anılannı an-
lattı ve dünya yazarlannı, ifade özgür-
lüğünü korumakta işbirliği yapmaya
çağırdı.
Nijerya'da askeri cunta tarafindan
asılan ozan Ken-Saro-Wiwı'nın oğlu
Ken Wiwa da kısa bir konuşma yaptı.
Babasının asılmasından üç gün önce
"başbakanın" kendisinden babası için
afisteğindebulunmasını istediğini, onu
"Siz zaten biidiğinizi yapmakta karar-
hsmız, istesem ne fark eder?" diye ya-
nıtladığını, ancak maşa başbakanın
idamdan sonra basına, "Babasou af et-
memizi istemedi" şeklinde demeç ver-
diğini söyledi.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Bir Yol Arkadaşlığı...
Enis Batur'un geçen pazar günü çıkan "Mus-
tafa Kemal Ağaoğlu" başlıklı yazısını okuyunca,
kendimi birandayıllaröncesinde buldum. Enis'in
sözünü ettiği YAZKO dönemini, o kurumda bir
araya gelenleri, yine o kurumda gerçekleştirilen-
leri ve gerçekleştirilemeyenleri anımsadım. Niye-
tim, o günler üzerine yazmaktı. Ama sonra düşün-
celerim, yukarıda andığım yazıyı kaleme aîana
doğru aktı. Bunun üzerine ilk kohuda direnmek-
ten vazgeçtim ve YAZKO günlerini erteleyerek bir
yol arkadaşlığından söz etmeye karar verdim.
Hep belirsiz bir "sonra"ya ertelenen konular var-
dır. "Günün birinde bunu da yazmalıyım", der in-
san. Ama bir ülkede geçerli normal yaşama süre-
si ortalamasının üçte ikisinden fazlası geride bıra-
kılınca, bunu söylemek artık eskisi kadar kolay ol-
muyor. "Günün birinde" söylemindeki "gün'ün,
hiç gelmeyecek bir gün olması olasılığı artıyor. O
zaman "günün birinde" yazılmak istenenler, bir
kez daha gözden geçirilmeli ve insan, kendine sü-
re tanıma konusunda daha bir dikkatli olmalı.
Enis Batur üzerine daha önce yazmak istediğim
zamanlar da oldu. Ama bazen üşengeçlikten, ba-
zen yazacaklanm üzerinde daha iyi düşünme ge-
reksinimini duymamdan, bazen de yazacaklanm
üzerinde daha iyi düşünme gereksinimini duy-
mamdan, bazen de gerçek ya da vehim ürünü mi-
nik iç kırgınlıkları nedeniyle, bunu yapmayı hep er-
teledim. Şimdi, dünde ve bugündeki bütün iİişki-
lerimi kişisel duygu kıpırdanmalarının biçimlendir-
diği görünümlere göre değil, daha çok geride bı-
rakılan yollarda belli bir üretkenliğin ne ölçüde pay-
laşılabildiği noktası açısından değerlendirdiği bir
dönemimde, Enis'le olan bir yol arkadaşlığı üze-
rine yazmayı fazla ertelemenin de bir anlamı yok.
Dediğim gibi aslında yalnızca bir "yol an\adaş-
lığı" oldu bizimkisi, bugüne kadar da öyle sürüp
gitti. Kişisel yaşantılanmızı da paylaştığımız bir
dostluk ilişkisine hemen hiç girmedik. Ama bu,
benim için sözünü ettiğim yol arkadaşlığının ya-
şamıma kattığı ve katmakta olduğu zenginlikleri
hiçbir zaman engellemedi. Birbirimizin "günde-
minde" hep bir şeyler üretme bağlamında varol-
duk. Böyle bir gündem paylaşmasmın da kişisel
bir dostluk kadar değer taşıyabileceğinin bilinci-
ne varmak, zaman alabiliyor.
Bir yazışmayla başlamıştı. O zamanlar Enis Ba-
tur, Ankara'da yaşıyordu. Herzamanki gibi çıkar-
makta olduğu bir dergi nedeniyle yazışmıştık. Ta-
nışmamız ise Istanbul'da, yanılmıyorsam Selim
lleri aracılığıyla oldu. Gergedan dergisinin yayın
hayatına girmesiyle birlikte, yol arkadaşlığımız da
daha bir yoğunlaştı.
Gergedan, bir aylık dergiydi. Ama gerek önce-
sinde, gerekse yayın hayatından çekilmesinden
sonra bir eşi daha çıkmayan bir sanat, kültür ve
edebiyat dergisiydi. Enis Batur yönetimindeki bu
dergi de zaman içerisinde gerçek anlamda bir
dünya kültürü mozaiği oluşturmuştu.
Gergedan'ı daha sonra Yapı Kredi Yayınları iz-
ledi. "Kâzım TaşkentKlasik YapıtlarD;z/s/"nin Da-
nışma Kurulu, YKY Yayın Kurulu üyeliği, editöriük-
ler, devam eden bir yol arkadaşlığının yeni evrele-
ri. Belki herkes zaman zaman yaşamıştır. Belli bi-
rini ne zaman arasanız ya da o sizi ne zaman ara-
sa, hep bir üretim içindir. Genelde bizim ortamı-
mızda pek sıktalep edilmeyen bir şey, belli bir Aa-
lite talep edilmektedir ve belli ki o kişi sizi, sırf üre-
timinizin kalitesine her zaman güvendiği için ara-
mıştır.
Bu, aranan kişiyi de yüreklendirir. Çünkü bilirsi-
niz ki yaşadığınız ortam zaman zaman ne denli sığ-
laşırsa sığlaşsın, sizden kalite ve derinlik talep ede-
cek birileri de vardır.
Tanıştığımız günden bugüne çektiğim çizgide,
bir nokta çok net ve tartışmasız. Günümüzde es-
tetiğe adanmış yaşamlardan biri de Enis Batur'un-
ki. Ve bu, gerçek bir sanat eseriyle karşılaştığı yer-
de çoğu zaman o eserin yaratıcısına beslemiş ola-
bileceği olumsuz duygulan bile estetik düzlemde-
ki değerlendirmelerinden dışlayabilecek yoğun-
lukta bir adanmışlık durumu.
Yaşamımda böyle bir yol arkadaşlığı olmasaydı
da yaşayıp gidecektim elbet. Ama böyle diye, ya-
şamımıza boyut getirmiş yoldaşlıkları küçümse-
mek mi gerek?
Hasan Âli Yiicel şiir yarışması
• Kültür Servisi - Ozanlanmızı özendirerek Türk
edebıyatına yeni ve soluklu şiirler kazandırmak
amacıyla UNESCO, Hasan Ali Yücel adına bir şiir
yanşması düzenliyor. Yanşmaya profesyonel ve amatör
şairler ikişer şiirleriyle katılabilecek. Konu seçiminin
serbest bırakıldığı yanşmaya gönderilecek olan şiirlerin
daha önce yayımlanmamış olması gerekiyor. Son
katılma tarihi 15 Haziran olarak belirlenen yanşmanın
seçici kurulunda ıse Ali Berktay, Hayati Asılyazıcı,
Ülkü Ayvaz, Turgay Nar. Tuncer Cücenoğlu yer ahyor.
(Aynntılı bilgi için : Atatürkçü Düşünce Derneği
Bakırköy Şubesi 570 29 22)
'Ara' sergisi uzatıldı
• Kültür Servisi - Pamukbank Fotoğraf Galerisi'nde
10 Şubat'ta açılan 'Ara: Ara Güler Klasikleri' sergisi
gördüğü yoğun ilgi nedeniyle 18 Nisan'a dek uzatıldı.
Sergide, Türkiye'de yaratıcı fotoğrafçılığm en önemli
temsilcilerinden biri olan ve 70. sanat yılını kutlayan
Ara Güler'in 1950-60 dönemine ait fotoğraflan yer
ahyor. Sergi. pazar ve pazartesi günleri hariç her gün
10.00-19.00 saatleri arasında gezilebilir.
Efflpe Becep'in resim sergisi
• Kühür Servisi - Emre Becer'in resimleri Vakko
Izmir Sanat Galerisi'nde sergileniyor. Sergi 25
Nisan'a dek görülebilecek. Sanatçı resimlerinde
mecaza, ironiye ya da mizaha dayalı imalı mesajlar
olduğunu belirtiyor. Dördüncü kişisel sergisini açan
Emre Becer'in biri yurtdışı olmak üzere sekiz ödüfö
bulunuyor.
Antatya Sanatçılap Derneği ..
etkinliklepi ;
• Kültür Servisi - Antalya Sanatçılar Derneği. nisan"
ayında resim sergisi, müzik, şiir dinletisi ve
söyleşilerle, sanatseverlerle buluşuyor. Ressam Fadime
Yıldız'm resim sergisi 2 Nisan'dan 14 Nisan'a kadar
göriilebilecek. 4 Nisan'da Mustafa Sanlı tarafindan
'Türk Milli Eğitiminde Köy Enstitüleri Gerçeği ve
Yansımalan' 11 Nisan'da Fatma Meral Horne'nin
'Uygulamalı El Sanatlan Üzerine' konulu söyleşileri
yer alacak. 15 -30 Nisan tarihleri arasında ise Nurettin
Şahin'in resim sergisi izlenebilecek. 17 Nisan'da Ömer
Yarşi'nin 'Sazlı Sözlü Afyon Türküleri ve Folkloru'
konulu müzik dinletisi ile etkınlikler devam edecek.