23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 31 MART1998SALI 4 HABERLER Cezaeyleninde açık görüş • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Adalet Bakanlığı'na bağlı ceza infaz kurumlanndaki tutuklu ve hükürrüüler Kurban Bayramı dolayısıyla açık görüş yapacak. Adalet Bakanı Oltan Sungurlu imzasıyla Cumhunyet Başsavcılıklanna gönderilen genelgeye göre. yaptınlacak açık görüşten, "Ramazan Bayramı'nda verilen açık görüşten sonra firar eden veya firara teşebbüs edenler, cezaevi idaresine karşı isyan edenler, terör suçu veya terör amacı ile işlenen suçlardan dolayı hûkümlü ve tutuklu olanlar" yararlanamayacak. Açık görüş Ankara, tstanbul, Izmir, Adana. Mersin. Bursa, Antalya, Gaziantep ve Diyarbakır kapalı cezaevlerinde 8-9-10 Nisan tarihlerinde olmak ûzere 3 gün, diğer bütün cezaevlerinde 9-10 Nisan tarihlerinde 2 gün yaptınlacak. 3 HADEP'Iİ gözaltına alındı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattıgı soruşturma üzerine haklannda yakalama talimatı bulunan HADEP Parti Meclisi (PM) üyeleri Sırn Sakık. Feridun Yazar ve Sedat Yurtdaş ifade vermek için geldikleri, Ankara OGM'de Terörle Mücadele Şubesi ekiplerince gözaltına alındı. Şubeye götürülen HADEP'lilerin, bugün savcılığa sevk edileceği öğrenildi. Ankara DGM Başsavcılığı. HADEP'in bastırdığı 1998 yılı takvimiyle ilgili başlattıgı soruşturma kapsamında partinin 51 PM üyesi hakkında yakalama talimatı vermişti. Kıngız panlamentepler • tstanbul Haber Ser\isi - TBMM Başkanı Hikmet Çetin'in davetlisi olarak Türkiye'ye gelen Kırgızistan Temsilciler Meclisi Başkanı Abdıgani Erkebayev başkanlığmdaki parlamento heyeti, dün Istanbul'da turistik yerleri gezdi. Heyet üyeleri, programlan gereği Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakan Mesut Yılmaz'la da görüşecekler. Töre cinayeti davası • ŞANLIURFA (Cumhuriyet) - Bakışlar köyünde Şemse Kaynak adh genç kızın töre uğruna öldürülmesi davasına dün Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı. Sanıklar Halil. îbrahim ve Buğdat Kaynak, genç kızın çalı toplamaya giderken traktörden düşerek öldüğünü, ifadelerinin de işkence ile ahndığını öne sürdüler. Duruşma. işkence ile suçlanan jandarma görevlilennin ifadelerinin alınması için 30 Nisan 1998 tarihine ertelendi. Fırar duruşması • BURDUR (Cumhurhet) - Ülkücü baba adıyla bilinen Kürşat Yılmaz ve arkadaşı Ali Oymak'ın Burdur Cezaevi'nden uzman çavuş Numan Güvenir'le birlikte firar etmesiyle ilgili davaya Burdur Asliye Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Cezaevi Müdürü tbrahim Bülbül ve yardımcısı Zihni Güngör'ün tutuksuz yargılandıklan davada, tutuklu olarak yargılanan Cezaevi 2. Müdürü Ferhat Özkan tahliye edildi. Yılmaz ve Oymak'ın Burdur Cezaevi'nde kaldıklan süre içinde her an firar etme şansına sahip olduklannı belirten Özkan, "Kaçan hükümlülere karşı bütün müdürler aynı şekilde bir davTanış içindeydiler" diye konuştu. Duruşma ilerijci bir tarihe ertelendi. 1918 Eylülü J nde düşmanla çarpışarak kolordusunu nehrin karşı kıyısına geçirdiği yerdeydim... Yll 1912 İnönü Yemen'de Fiiistin ve Suriye cephesinde görev yapan kurmay Bnb. İsmet (İnönü) Yemen'de Ahmetİzzet Paşa'nın karargâhında (Orta sırada sağdan birinci). İstiklal savaşında destanlar yazan memleketin komutanlan buralarda büyük tecrübeter kazandı. Şeria'dababamın izinde• • nümüze çıkan bir Ürdün astsu- O bayına geliş nedenimizi anlattık. 80 yıl önceki savaşta Osmanlı askerlerinin nehri geçtikleri ye- ri aradığımızı ve benim o za- manki kolordu komutanının oğlu olduğu- mu duyunca bize inandı mı bilmiyorum, a- ma bü>ükelçiliğin makam arabasını görün- ce herhalde "Sefiri Türkiye'' ile konuştuğu- na güvendi ki komutanına haber vereceğini söyleyerek bizi barakasına aldı. lçeride on beş yirmi dakika bekledik. Bu arada başka bir askerle de konuştuk. O bizi dışan çıkararak, yamacm kenanna daha ya- kın bir yerde kurulmuş, etrafı açık başka bir barakaya götürdü. Oradan aşağıdaki vadi bi- raz daha iyi görünüyordu ama, ağaçlar neh- ri gene saklıyordu. Bu sırada hava birden değişti. O zamana kadar pınl pınl olan gök birdenbire karardı ve yağmur başladı. Biz beklemeye devam ederken yağmur hızla şid- detlendı ve bir de sert rüzgâr çıktı. Öyle ki.. altında bulunduğumuz sundurma bizi hiç koruyamıyor, fırtınanın etkisiyle yağmur barakanın bir yanından girip öbür yanından çıkıyordu. Beş dakika içinde sınlsıklam ol- muştuk. Sonunda komutanın arabası, biraskeri cip gözüktü. Içinden çıkan bir teğmen bizimle biraz konuşup amacımızı anladıktan sonra, büyük iyi niyetle. "Getin ben sizi nehre gö- türeyim'" dedi. Yağmur altında koşarak ara- baya doluştuk. Cipin kapısını kapattığımda, üst kenarda birikmiş sular başımdan aşağı döküldü. Teğmenin arazi arabası, çamurlu bir yol- da bata çıka ilerledi ve bir iki sonuçsuz de- nemeden sonra bizi nehrin kenanna kadar götürdü. Tam orası olduğunu kuşkusuz söy- leyemem ama, herhalde babamın 1918 Ey- lülü'nde kolordusunu geçirdiği yere yakın bir noktadaydık. Yağmurdan kabarmış ne- hir, önümüzde coşkulu biçimde akıyordu. Genişliği on metreden fazla görünmüyor- du. Fakat vadinin iki tarafı hemen dik ya- maçlarla yüksetiyordu. Etrafa bakarken, bir düşmanla savaşarak buradan geçmenin ne kadar zor olacağını düşündük. Prens Hasanın evlnde Teğmen. cipiyle bizi tekrar tepeye çıkar- dı. otomobilimizin yanına getirdi. Halimize bir göz attım. Nehre girmiş gibi yukandan aşağı ıslanmıştık. Yardımlan için tejğmene ve astsubaylara teşekkür ederken. "Urdün, 80 yıl önce Şeria'yı geçen babamın anısına saygı göstermek için bizi de onun kadar ıs- latü!" dedim. Gülüşerek aynldık. O akşam Veliaht Prens Hasan'ın evinde yemeğe davetliydik. Kendisini görünce sa- bahki gezimizi ve nedenini anlattım. Baba- mın öyküsü çok ilgisini çekti. Hemen içeri- ye kütüphanesine gidip. 1918 savaşlannı an- latan İngilizce bir kitap getirdi. İçinde Am- man etrafındaki muharebeyi gösteren bir ha- rita buldu ve "Benim büvük amcam Prens Anıların P Ürdün f den Ipi Yemen' a ^- ERDALİNON Zeid de buradaydı" dedi. Yalnız o. Osman- lılara karşı tarafta. İngilizlerle beraber Am- man"ı almak için savaşıyormuş. Zeid'in oğ- lu Prens Raab da, veliahtın konuğu olarak oradaydı. "Şimdi bepüniz dostuz" diyerek babalanmızı saygı ile andık. Yemen gezisi Yemen, Arap Yanmadası'nın güneyinde yer alan, üç tarafı denizle çevrili, yüzölçü- mü Türkiye'ye yakın, nüfusu bugün 17 mil- yonu bulan ve her yıl yüzde 3.9 oranmda ar- tan büyük bir ülke. Herhalde doğasının çe- şitlihğinden dolayı Batı'nıneskikıtap- lannda mutlu Ara- bıstan (Arabia Fe- lix) diye tanınıyor. Osmanlılar Ye- men'de iki kez ege- menlik kurmuşlar. Birincisi 16. ile 17. yüzyıllar arasında olmuş. tkincisi ise ondokuzuncu yüz- yılın ikinci yansın- da başlayıp Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar de- vam etmiş. Bu ikinci ege- menliğinsonyılla- nnda İsmet İnönü, 1910-1913 arasın- da üç yıl, Ye- men'de, Ahmet İz- zet Paşa komuta- sındaki Osmanlı sefer gücünün bir kurmay subayı ola- rak görev yapmış- tır. Seferin amacı, yaygın bir ayaklan- mayı bastınp yeniden Osmanlı yönetimi al- tında asayiş ve güvenliği sağlamaktı. Baş- kaldıranlar, Yemen'in ortasındaki dağlık bölgede yaşayan, Zeydi mezhebine mensup büyük halk kitlesidir. Başlannda dini ve sı- yasi liderleri İmam Yahyavardır. Ayncaku- zeyde Yemen ile Hicaz arasındaki Asir böl- gesinde başka bir topluluk, Seyit İdris'in eğmenin arazi arabası, çamurlu bir yolda bata çıka ilerledi ve bir iki sonuçsuz denemeden sonra bizi nehrin kenanna kadar götürdü. Tam orası olduğunu kuşkusuz söyleyemem ama, herhalde babamın 1918 Eylülü'nde kolordusunu geçirdiği yere yakın bir noktadaydık. Yağmurdan kabarmış nehir, önümüzde coşkulu biçimde akıyordu. Genişliği on metreden fazla görünmüyordu. Fakat vadinin iki tarafı hemen dik yamaçlarla yükseliyordu. Etrafa bakarken, bir düşmanla savaşarak buradan geçmenin ne kadar zor olacağını düşündük. başkanlığında isyan halindedir. Bunlarakar- şılık Yemen'in Kızıldeniz kıyısındaki düz- lük bölgede oturan ve Şafii mezhebinden olan halk isyana katılmamıştır. Sefer gücü Hamidiye kruvazörü ile Kızıl- deniz'deki başlıca liman olan Hudeyde'ye - gelir Yemen'e varchkiannda durumu nasıl gördüklerini. babam "Haüralar" kitabmda (Birinci cilt, s. 61) şöyle anlatıyor: "Hudeyde'ye mart nihayetlerine doğnı vardığımın tahmin ediyorum. Alışmadığı- mız bir sıcakta, boğucu bir hava içinde çalış- maya başladık. Yemen'in Tahama denilen kısmı düz, bildiğimiz az irtifalı sahil arazisi 3. Kolordu Komutanı Alb. İsmet (İnönü), Suriye cephesinde denetimde. tabiatında idi. Halkı Şafii olarak Zeydi ima- mına mezhepce tabi değildi. Sâkin ve devle- te sadık bulunuyorlardı. Yemen'in Cebel' denilen doğu kısmı ise Zeydilerie meskûn, kâmilen ayaklanmış haldeydi. Yemen'de as- keri işgaL, idarenin emniyetini muhafaza için daimi bir usul sa> ıhrdı. tlçeleri ve bölgeleri vilayet merkezi Sana'ya bağlayan yoUar da- imi karakollaıia tutulur ve menzil yanlann- da büyücek merkezler, kuvvetli birüklerie tahkim edilerek ufak çevreter halinde muha- faza edilirdL L'mumi isyan olduğu vakit her tarafta halk karakollara ve merkeztere hü- cunı eder. zaptedemediklermi kuşataraK bfi- tün bölgede her türiü gkllş gelişi keserdi. İs- yan başlannda Sana'da ve büyük merkezler- de bulunan ihtiyat kıtalan her tarafa yetişe- rek taarruz kuvvetlerini dağıtmaya çalışır- lanü. İsyan mayalandıkça ve genişledikçe ar- bk etrafa yetişmek mümkün olmaz, kuman- danlann ve idarenin takdirine göre muhasa- ra hali kunılurdu. Bundan sonra anavatan- dan bir yeni kuvve- tin gelip muhasa- rayı kaldırması ve eski kıtalardan kurtarabiklikleriy- le beraber devlet idaresini yeni bas- tan emniyete koy- ması icap ederdi. Biz Hude>de'ye geldiğimiz zaman Zevdilerin hâkim olduğu bütün doğu ve doğu-kuzey kıs- mı muhasara edil- miştL" Daha önce yıl- larca Yemen'de bu- lunmuş, birçok se- ferde insanlan ve koşullan iyice öğ- renmiş olan Ah- met İzzet Paşa'nın bu durum karşısın- da verdiği karar, ilk önce olabildi- ğince hızla Zeydi bölgesinde devlet yönetimini kur- mak, ondan sonra Asir'e karşı hareket düzenlemek oluyor. Bu amaçla kuvvetler toplandıktan sonra Hu- deyde'den Sana doğrultusunda harekete ge- çiliyor. Babam bu gelişmeyi kısaca şöyle anlatıyor: "Geniş ve sarp Menaha bölgesi işgal olu- narak mahsur asker kurtanldı ve ileri hare- kâtdevam etti. Sana'ya kadar müteakip böl- gelerde çetin muharebeler oluyordu. Ye- men'in kendisine mahsus sa\-aşâdetlerini iyi tanıyan ordu kumandanı, mukavemetleri kV rarak ileriiyordu. Dört beş muhtelif yerde Yemenlilerin kesin bir şekilde muharebe ka- bul ettiklerini hatırlıyorum. Sekiz on gün içinde Sana'\ a \ardik. Muhasara açüdı. Ha- reket, Sana'dan idare olunmava başladL" Babamın 1910 yılında çarpışarak aştığı Hudeyde-Sana arasındaki sarp araziyi 88 yıl sonra 11 Şubat 1998 günü Yemen Büyükel- çimiz SanhTopçuoglu ve eşi ile birlikte, çok daha rahat koşullarda geçtim. Bugünkü Ye- men Cumhuriyeti'nin başkenti Sana. 2300 metre yükseklikteki bir yaylaya kurulmuş tarihi birkent. Buradan sahilde Hudeyde'ye giden asfalt yolu, Çinliler bir teknik yardım programı içinde yapmışlar. Çetin, engebeli arazide iki defa tepelere çıkıp inerek, sürek- li dönemeçlerden geçerek 220 kilometrelik " uzaktığ'ıotomobille ancakdört saatte alabil- dik. Sava$tan kalan izler Sana'dan çıkarken yolun kenannda Arap stilinde yapılmış güzel, zarif bir anıt gör- düm. Büyükelçimiz bunun. Cumhunyetin 1962'dekurulmasıöncesindelmamlığabağ- lı olanlarla Cumhuriyet taraftarlan arasında yaşanan iç savaşta Cumhuriyetçilerle birlik- te çarpışırken ölen Mısırlı askerlenn anısı- na dikilmiş olduğunu söyledi. Biraz daha ilerde Çin pagodalannı andıran küçükyapı- lann süslediği bir parkın yanından geçtik. Bu da bir anıt-mezar imiş ve burada yolun yapımı sırasında meydana gelen kazalarda ölen Çinliler yatıyormuş. Arka arkaya geç- tiğimiz bu iki anıt, Yemen'e gelmiş jaban- cılann ölülerine saygı sunarken bence. Ye- men insanının ve doğasının karakterlerini de iyi özetliyordu. Döne döne çıktığımız bir tepenin >ama- cındaki ufak bir kentte durduk. Burası. ba- bamın anılannda adı geçen Menaha idi. Aşağımızda kalan uçurumlarla karşırnızda- ki kayalık tepelerin oluşturduğu göıkemli manzarayı seyrettik. Orada oynayan çocuk- larla beraber resimler çektirdik. Bu sırada yanımıza gelen birkaç kişi Arapça bilen şo- förümüzle konuşmaya başladılar. Iktidar partisinin yerel örgütüne mensup imişler. Bize kenti göstermek ve özellikle birkartal yuvasını andıran tepeye çıkarmak istiyor- lardı. Daha çok yolumuz olduğunu söyleyerek özür diledikse de dinlemediler. Herhalde merkezden kesin talimat almışlardı. Bir ara- zi arabasıyla önümüze düştüler. Büyükelçi, olacaklan önceden tahmin ettiği için biz de arazi otomobiliyle gelmıştik. Yol denemeye- cek bir patikadan hoplaya zıplaya geçerek, arada bir durup yürüsek mi diye düşiherek, tepeye vardık. SÜRECEK TIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@plaret.com.tr PARİS - Avrupa insan Hakları Federasyonu'ndan avukat Bene- dict'le Chatelet'de bir bulvar kah- vesinde oturup Türkiye üzerine sohbet ediyoruz. Benedict, fede- rasyonun Türkiye bölümü sorum- lusu. Nefis bir Paris bahan, herta- raf günlük güneşlik, havalar aç- mış. Benedict, iki gün önce Paris'te- ki bir yürüyüşten söz etti. Le Pen'in önderlik ettiği Milli Cep- he'nin büyümesi ve yüzde 15'lik bir oy oranını koruması Fransızla- n ciddi ciddi korkutuyor. Özellik- le, son yerel seçimlerde bazı mer- kez sağ siyasetçilerin Milli Cephe ile ıttifak yapması, ılımlı Fransızla- nn kanının tepelerine sıçramasına neden olmuş. Merkez sağın lide- ri durumundaki Cumhurbaşkanı Chirac, bu tepkiyi sert bir dille or- Rodin Müzesi'nde Camille Claudel taya koymuş. Cumhurbaşkanı bu tür seçimlerde tarafsız gibi görün- mesi gerekirken dinlemeyip, tav- nnı açıkça dile getirmiş. Fransızlar, şimdi Le Pen daha güçlenirse nasıl önlem alırız diye aralannda tartışıyorlar. Türkiye'de siyasi islama karşı ne yapılması gerektiğine benzer düşünce ayrı- lıklan, Fransa'da Le Pen'in parti- si konusunda da ortaya çıkıyor. Yüksek orandaki işsizlik, sağ ve sol partilerin, rekabet sırasında Le Pen'i birbirlerine karşı kullanma- ya kalkışmaları, Milliyetçi Cep- he'nin büyümesi ve varlığını kav- raması konusundaki temel etken- ler olarak ortaya çıkıyor. Bu gidiş- le aşın ırkçılık tehdidi, Fransa'nın korkusu olarak önümüzdeki dö- nemde de gündemi işgal edecek. Paris'in müzelerini ve tarihi yer- lerini daha önce birkaç kez do- laştığım için, bu kez kafelerde oturmayı, sokaklarda yürümeyi yeğliyorum. Yıne de özel bir me- rakım nedeniyle D'Orsay Müze- si'ni ve Rodin Müzesi'ni gezece- ğim. Daha önceki yıllarda Rodin Müzesi'ni dolaştığımızda bir sürp- rizle karşılaşmıştık. Rodin Müze- si'nde, Rodin'in heykellerinin ya- nı sıra Camille Claudelın hey- kelleri de yer alıyordu. Enfes erkek - kadın figürlerinin yer aldığı Camille Claudel'in hey- kellerinin altındaki küçük yazıları görmezseniz ve özel bir ilgiyle bakmazsanız, bu heykellerin ona ait olduğunu anlamanız mümkün değildi. Hiçbirtanıtma kataloğun- da da bu konuda bir bilgi yer al- mıyordu. O gezide ipek'le birlik- teydik, ipek bu tabloya tepki gös- terdi ve tepkisini müze yetkilileri- ne bildirdi. Rodin Müzesi'nden çıktık, D'Orsay Müzesi'ne gittik, bu mü- zede de bir Rodin bölümü yap- mışlardı. Rodin bölümünde yine Camille Claudel'in heykelleri de yer alıyordu veyine o Rodin'in adı arkasmda gölgede kalmıştı. Cla- udel'in kadın olarak adı yoktu. Claudel ile Rodin arasındaki acı- larla dolu aşk serüveni birçok araştırmaya konu olmuştu. Kadın yazarlar bu ilişkide Claudel'in na- sıl ezildiğini ve esas acı çeken ta- raf olduğunu dile getirmişlerdi. Bütün bu çabalara, gösterilen tepkilere karşın Paris gibi bir şe- hirdeki müzelerde Claudel'in adı, Rodin'in adı altında ezilmeye de- vam ediyor ve buna da kimse cid- di bir tepki göstermiyordu. 7 yıl önce bu durum canımızı sıkmış ve karşılaştığımız müze yetkilile- rine eleştirilerimizi iletmiştik. 7 yıl sonra bir değişiklik var mı diye ye- niden bugün bu müzeleri dolaşa- cağım Benedict'e sordum. Onun bu durum fazla dikkatir çekme— miş, "Bir değişiklik olduğjnu san— mıyorum" dedi. ••• Fransızlar, bu yılın haziranında» yapılacak olan Dünya Fjtbol Ku— pası'na ev sahipliğine lazırlanı— yorlar. Her yer, bu kupenın mas— kotlanyla dolu. Bu amaçla kupa— nın ambleminin yer ald^ı bıçak— lann Paris'teki dükkânlaın vitrin— lerini süslemest, dünyann çeşitlB yerlerinde tepkilere neden oluyor^. (ngiliz ve Almantelevizycnlan, ho— liganlarınelinegeçecekDu bıçak— • lann tehlikeli sonuçlara nedert» olabileceğini söylüyoriave bu bı— çaklann satıştan kaldınhasını is— tiyorlar. Dün dükkânlarca bu bı— çaklar satılmaya devar ediyor— du... Işte size bir Paris marzarası...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear