15 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 1998 ÇARŞAMBA 12 KULTUR 4 8 . U L U S L A R A R A S I B E R L İ N F İ L M F E S T 1 VA L 1 Berliıı üzerinde HoflywoodGÜNERYÜREKLtK BERLtN - Bu yıl 48.si dûzenlenen Uluslararası Berlin Film Festivali, bu ak- şam Irlandalı yönetmen Jim Sheridan'ın 'The Boxer' adlı ABD yapımı filminin gösterimiyle başlıyor. Tam 11 gün süre- cek festivalin yanşma (Wettbewerb) bö- lümüne bu yıl 25 film katılıyor. Robert Alrman, Neil Jordan, Barry Levinson, Quentin Tarantino, Alain Resnais gıbi ta- nıdık isimlerin yer aldığı festıvalde 6 ABD yapımı yanşıyor. 113 dakikalık "The Boxer"da Daniel Day- Levrö, Emi- K VVatson, Brian Cox ve Ken Stott baş- rolleri paylaşıyorlar. Öteki filmler ise şunlar: "The Butcher Boy" (Yön.Nefl Jordan Oyuncular: Stephan Rea, Flona Shaw, Earmonn Owens)."VVfegthe Dog" (Barry Levinson/ Dustin Hoffman, Ro- bert De Niro, Sharon Stone). "The Big LebowskT (Joel Coen/JeffBridges, John Goodman, Steve Buscemi, John Turtur- ro). "JackkBrown"(QuentinTaraııtiııo/ Pam Grier, Samud LJacksoo, Robert Forster, Bridget Fonda, Robert De Niro) ve "Good\\ill Hunting" (Gus vanSant/ Matt Damon, Ben Affleck, Robin Wîffi- ams). Türkfılmi 'Kasaba' Altın ve Gümüş Ayı heykelciklerinin verildiğı yanşma bölümünde bu yıl ikin- ci ağırlıklı ülke Fransa. Üç fîlmle temsil edilecek Fransa, Alain Resnais'nin "On connait ia chanson", Jacques DoiDon' nun "Trop (peu) d'amour" ve OBvier Ducas- telile Jacques Martineau'nun "Jeanneet le garson formkJable'' adlı yapıtlanyla şansını deneyecek. Almanya, Ingiltere ve Avustralya ise ikişer filmle katılıyorlar yanşmaya: Al- manya, Mkhaei Gwbdek'in "Mambos- pieT ve George Sluizer ın "The Com- nüssioner"i ile, Ingiltere ise Mkhaei Winterbottom'un "I W*nt You" ve Nick Hurranın "Girls Nighfı ile, Avustral- ya da Rowan VVoods'un **Tbe Boys" ve Richard Fbnagan'ın "The Sound öf One HandClapping" adlı fılmiyle temsil edi- lecek. Bu yıl yanşmada birer filmle ismi ge- çen öteki ülkeler ise şöyle: lspanya: "La mida del otro" (Vkente Arandas). ttalya: "Utestimonedeflospo- so*(PupiAvati), Hollanda: "LeftLugga- ge" (Jeroen Krabbe), Danimarka: "B«r- bara" (Nils Mahnros). Rusya: "Stnuu Ghıchkh" (Vaierij Todorovskij), Brezıl- ya: "Central BrasiT (\Valter SaBes) 'ugün başlayan festivalin bu yılki onur konuğu Catherine Deneuve. Berlin'e gelmesi beklenen sanatçının 1963-1996 arasında çevirdiği 13 filmi gösterilecek ve dünya sinemasına katkılanndan dolayı Altm Ayı heykelciğiyle ödüllendirilecek. Jüri başkanlığını Ben Kingsley'in üstlendiği, 25 filmin yanşacağı festıvalde altı ABD , üç Fransız, ikişer de Alman, Ingiliz ve Avustralya yapımı film yer alıyor. ABD'de yaşayan Çin asıllı yönetmen Joan Chen de "Xiu Xlu" adlı filmiyle katıhyorbu yılkı yanşmaya. LinCheng- Sheng (Fang Lang) ile Stanley Kwan da (Hold You Tight) yanşmada filmlerini izleyeceğimız Çınlı yönetmenlerden. Ja- ponya da Nobuhiko Obayashi'nin *Sa- da" adlı filmiyle sesini duyurmaya calı- şacak. Robert Altman'ın "TheGingerb- read Man"i ile birlikte dön film VVettbe- werb bölümünde 'yanşma dışı' gösteri- lecek. Bu yılki festıvalde bir de Türk filmi var. Nuri BügeCeylan'ın "Kasaba" adlı filmi, Uluslararası Genç Filmler Foru- mu'nda seyirciye sunulacak. Uluslararası Berlin Film Festivali'nin bu yılki onur konuğu Fransız oyuncu Catherine Deneuve. Sanatçının 1963- 1996 arasında çevirdiği 13 film, festiva- lin " Hommage" bölümünde gösterile- cek ve Berlin'e gelmesi beklenen sanat- çı. dünya sinemasına katkılanndan dola- yı Altın Ayı heykelciğiyle ödüllendirile- cek. Retrospektif bölümü ise kanyerlerine 1929 yılında başlayan yönetmen Robert Siodmak ile senaryo yazan Curt Siod- mak kardeşlere aynldı. Normal seyirci- ye kapalı olan ticari amaçlı Avrupa Film Marketi'nde yer alan 350 kadar filmi de sayacak olursak, Wettewerb, Panorama, Uluslararası Genç Filmler Forumu, Ço- cuk Filmleri Şenliği, Yeni Alman Film- leri, Retrospektif ve Hommage gibi bö- lümlerden oluşan festivalde bu yıl da 700'e yakın film gösterilecek. Bu yıl Altın ve Gümüş Ayı ödüllerini dağitacak 11 kişilik seçici kurul başkan- lığina tngiliz aktör Ben Kingslev getiril- di. 48. Uluslararası Berlin Film Festivali, 22 Şubat akşamı ödüllerin dağıtımı ve Francjs Ford Coppob'nın "The Rainma- ker" adlı kapanış filminin gösterimi ile sona erecek. Yanşma dışı gösterilecek filmde Matt Damon, Danny De Vito ve Claire Danes başrolleri paylaşıyorlar. Coppola'nın, John Grisham'ın aynı isim- lı romanından sınemaya uyarladığı film- de, genç bir avukatın bir hastalık sigor- tasıyla ilgili skandalı ortaya çıkarma ça- balan ve karştlaştığı yolsuzluklar, entri- kalar anlatılıyor. Herzaman ciddi ve kaliteli Küttûr Servis- SloganJara sığınma- yan, ciddi bir festival, Beriin Fihn Fes- tivali. Göneş ve deniz mevsiminde, bir sahil kasabasında değil de kışın büyük kentte dûzenlenen, yalnızea sinemayı meslek edinenlerin değil de büyük kent- lerde yaşayan her türden msanın ve özellikle de gerçek sanatseverlerin iz- leme olanağı bulduğu Avrupah tek fdm festivali. Çeşitli retrospektiflerle geç- mişin sinemasına olduğu kadar, Forum ve genç sinemacılara tanınan olanak- laria geleceğin sinemasınada böyle ge- niş yer veren tekfestival.Geçen zaman ıçinde organizasyon geleneklerine ve klasikiestniş kadrosuna sadık kalan tek festival. Bir kentin adryla sembolfcşmiş tek festival. Ve sinemaya ilışkin neden- lerden çok politik nedenierle. ideolojik çattşmalann yaşandığı soğuk savaş yıl- larmdadoğuylabatı arasında bir kültür köprüsünü temsil etmek için 50 yıl ön- ce dogan. böylece de dünyanm birbiri- ne kapalı bu iki ayn bölgesine tanışma şansı veren tek festival. Beriin duvan yıkjldığında festival de anlamını yitirecek gibi görünüyordu önceleri, ancak Neo-Nazikr, etnik sa- vaşlar, din kavgalan ve anti-faşizm ha- reketleri gibi dünyada yaşanan çeşitli olaylara paralel olarak festivalin sosyal ve politik anlamı daha da belirginleşti. Şatafat ve pınltı Cannes'a, akadeniik gösteriler de Venedik'e bırakılmışö ar- üL Yönetmen MoritzdeHadefaı'in ese- ri 1993 yılında ötnriinü tamamladı. 1994 yılmda îngiltere'nin baskılan kar- şısmda bağımsızhk savaşı veren trlan- dalilann öyküsünü anlatan 'Babam tçta' ya da AIDS hastası eşcinsellerin haklannt savunan 'Philadelphia' gibi filmlerin gördüğü ilgi ve itibar iyice art- 0. Her festival gibi Berlin'in de iniş ve çıkışlan oldu. Bazen fazla Amerikalı, bazen fazla Avrupah, bazen de fazla Asyah bîr göriinüm sergiledi ve bu yıl yine daha çok Amerikalı bir kimlik ta- şıyor, ama Berlin Film Festivali hiçbir zaman sloganlara. yeni modalara, aşı- nlıklara ve yükselen değerlere tutsak olmadı. Berlin, her zaman için ciddi ve kaliteli bir festival olma özelliğini, sa- hip olduğu kimliği korudu. Paris 'te ilk CD sini çıkaran ve konser veren Fazıl Say, Diapason dergisine kapak oldu n gelenekdeğUdir'Kültür Servisi - Fransa'da her ay yayımlanan 'Diapason' dergi- si, Fazıl Say'ı bu ayki sayısında kapak yaptı. Fazıl Say'm yeteneğinden, bu- güne dek katettiği yoldan, Fransız şirket 'VV^rnerMusic'ten çıkan ilk CD'si ve Paris'te verdiği ilk kon- serden söz edilen dergide, Say'la yapılan bir söyleşi de yer alıyor. - MontpeDier-Franstz Radyosu Festh-ali'nde, Menton'da ya da te- levizyonda sizi dinle>«n müzikse- >cıierdışında Fransa'da Fazıl Say adını bilen neredeyse yok gibL Fa- zıl Say Idmdir? FAZIL SAY-1970 yılında Tür- kiye'de Ankara'da doğdum. Mü- zisyen bir aileden geliyorum. Ba- bam yazardı ve müzikte ilerle- mem için beni kendi halime bı- raktı. 17 yaşında Almanya'ya, Düsseldorf Robert Schumann Enstitüsü'ne, DavidLevine'le bir- likte çalışmak için gittim. Bu, Berlin Müzik Akademisi'ne ka- bul edilmeden önceydi. Leip- zig'de dûzenlenen 'European Yo- ung Artists Concert Auditions'da ve New York'taki 'Young Artists Concert International Auditi- ons'da ödül aldım ve müziksever- lerin karşısına çıkmaya başladım. O zamandan beri New-York'ta ya- şıyorum. Kariyerimin başmd^ım - Doğru düzgün piyano eğJtimi veren bir okulun olmadığı bir ül- keden gelhorsunuz, Bu sizi hiç ra- hatsız etmedi mi? Kökenle ve ulusla ilgili sorula- ra artık bir son verilse iyi olur sanıyorum; çünkü ben bunun kişilikle ilgili olduğunu düşünüyorum. Kişi- liği yaratan gelenek değildir. Serkin Rus asılh bir Amerikalıy- dı. Ancak bu, onun Alman mü- ziğini en iyi icra eden müzisyen- lerden birisi olmasını engelleme- di. Gieseking'i veya Michelange- K'yi göz önüne alın. tkisı de De- bussy'nin en iyi yorumculanndan. Oysa ne Fransızlar, ne de Fransız kökenlı bir okuldan mezunlar. Ça>kovski 'Conceıto' şampiyonu Martha Argerich, Arjantin'den gelmiyor muydu? - Sizin de beste yapttğnuzı biB- yoruz. Bu sizin piyanoçahşbicimi- niaetkfleyebflirnii? Bunun yapıtlara daha 'in- cekyid' bir biçimde yakla- şımımı sağladığını söyleye- biliriz. Daha net bir biçim- de bestecilerin tutumlannı anlamama yardımcı oldu- ğunu da... Belki de pıya- nomladaha kişisel, daha ya- kın bir ilişki içinde olmamı da sağlıyor. Doğaçlama üzerine yaptığım pratikler bana konserde yardımcı oluyor. Örneğin, en ufak bir bölümü o anlık unutsam bı- le çok kısa sürede tekrar her şey yoluna giriyor. Besteci olarak da, piyanonun fızık- sel ve morfblojik özellıkle- ri hakkında yeterince bilgi- ye sahip olmak bir üstünlük. - Dokunuşunuz ve sesler- de var olan bir şey bazen caz müziğinin ünlü ph-anistleri Art Tarum ya da Fats VVal- ler'ı hatırlatı>or_. Bu sizin içmneifadeedivor? Cazı seviyorum. Bazen kendim için de çalıyorum. Ancak içtenlikle söylüyorum; be- nim modellerim daha çok Horo- wto ya da Gould'a yakm. Her ne kadar yaptıklannın hepsinı be- nimsemesem de. Ama her şeyin ötesinde Friedrich Gukla'yı mü- ziğe karşı serbest yaklaşımından. geleneksel müzige kendi kurgu- lannı katmasmdan dolayı seviyo- rum. Eğer ben bunu gerçekleşti- rebilecek kadar serbest olsaydım, vereceğim resitallerde programın önceden belirlenmemesini, o an- da içimden geldiğı gibi çalabıl- • Fazıl Say, dergıde yer alan söyleşide, kökenle ve ulusla ilgili sorulara son verilmesi gerektiğini belirterek, kişiliği yaratanın gelenek olmadığını savundu ve bu görüşüne müzik dünyasından örnekler verdi. meyi isterdim. Ne yazık ki kariye- rimin daha çok başındayım ve or- ganizatörlerin çalmamı istedikle- ri yapıtlan öğrenmek zorunda- yım. Gelecek yıl New York Filar- moni Orkestrası ile birlikte çala- bilmek için Gershwin"in 'Second Rapsodv'si üzerine çalış- mayı kabul ettim. Bu ger- çekten de hakkında hiçbir şey bilmediğim bir yapıt. - Kötü bir olasılık, aynı yansmalardaki gibL Kesinlikle. Kendini tanı- tabılmek adına bir yanşma- ya gırme girişiminde bulun- mak. hiçbir girişimde bu- lunmamaktan ıyidir. Yanş- mada gerçekten doğru ka- rarlar alındığından emin de- ğilim; çünküjüri iyi niyetli olsa bile, her üye kendi zev- kine göre adaylar arasında en çok beğendiğine aynca- lık gösterecektır. Ayncaher yıl, dünya çapında alün, gü- müş ve bronz madalyalann verildıği pek çok yanşma yapılıyor. Bence en önemli olanlan para, unvan yerine anlaşma yapma olanağı ve- renler. 'Young Artists' (Genç Sanatçılar) yanşma- sına katılmamın nedeni de buydu. Yanşmada aldığım ödül Amerika'nın büyük şehırle- rinde ve Japonya'da piyano çal- mamı sağladı. - CD'ler tanıümda daha mı et- küi? Bu alanda ilk düzenlemesini gercekleştirmiş bir piyanist ola- Herkül beyazperdede daha güçlü CUİVIHUR CANBAZOĞLU Disne>'in 35. uzun met- rajlı çizgi filmi Herkül, şubat tatilinde öğrenciler için iyi bir eğlence seçe- neği oldu. Filmle birlikte yayımlanan müzik albümü de Tarkan'ın yorumladığı Yolum- da\ım adlı parçanın yardımıyla ilgi görmeye başladı. Albümü oluşturan 28 parçaarasında Erdal Kıalçay'ın Türkçe'ye uyarlanan- lar için düzenlemeleri yazdığı ya- pıtlan Tarkan'dan başka Işın Bü- vükkaraca, Melis Sökmen, Tuba Önal Sibel Gürso> \ e \bnca Koca- dag'ın bir arayageldiği bir koro. Ze>nep Önkaja, Ahmet Erez söylüyor. Müziklerini Broadway müzikallerinde ve Disney'in çizgi filmlerinde ünle- nen Alan Menkinın yazdığı albüm- de birçok enstrümantal parçadan ge- nye kalanlannı geçen yılın en ünlü gruplanndan Boyzoneve Rkk> Mar- tin. romantik yorumuyla bizde de bir haylı hayranı olan IVİichael Bolton, BelindaCarfee,JocehtTi Brovvn v e dev koro Sounds of Blackness yorumlu- yor. Bu albümün müziklerinin pop müzikle büyüyen bizim gençlere faz- la bir şey vereceğini iddia etmek iyimserliİc olur, ama birçok sinema- da gösterilen filmin müzik albümü- ne göre şansı daha fazla. Herkül, ma- sal ya da popüler öykü yerine mito- lojiden esinlenerek hazırlanmış, ço- cuklara yönelik bir müzikal komedi. Esinlenmiş diyoruz, çünkü Disney' in kalem oynatarak değiştirdiği tarih. birçok yazar tarafından film gösteri- me girdiğinden bu yana gündeme ge- tiriliyor. Ancak aynı 'düzenlemeleri' Alaaddin, Peter Pan gibi klasiklerde de yapan şirket, daha önce 772 mil- yon dolar kazanan Aslan Kral'da da denediği 2000 yıllannm uzun met- rajlı çizgi filmleri içinplanlanan ılke- lerin bir bölümünü HerküPde de uy- gulamaya koyuyor. Nedır bunlar? Olabildiğince heyecan yaratmak, çok özgün espriler bulmak, fark ettirme- den özel efektlerin ağırlığını arttır- mak, sürpriz fınaller bulmak. Disney'in film sayısı artıyor, çiz- gi filmler masumiyetini yitirip hedi- yelik eşyasıyla, kitabıyla, kasediyle, giysisiyle, bardağıyla. şapkasıyla tam bir ekonomik silah haline geliyor. Bu arada 2000'e iki kala Amerikan şir- ketleri yedi uzun metrajlı çizgi filmin hazırlıklannı sürdürüyor. rak size ne ölçüde cevap verebili- rim, bilmiyorum. CD dışında, Amerika'da kendi müziğimi ya- parak atılım gösterdim. Onlar bi- raz gizli kaldı ama... Umanm ilk CD'm ve bundan sonra çıkaracak- lanm bana yardımcı olacaktır; an- cak bıraz para bulunca CD çıka- ranlan görünce bundan da emin olamıyorum. Kariyer delisi deği- lim; yılda 150 konser verip, 5 CD çıkartmaktan daha önemli düşün- celerim var. Benim aradığım baş- ka şeylerle kendim arasmdaki bağlantıyı müzik sayesinde kur- mak. Resital verir gibiydim - Modern bir pi>anoda 18. yüz- )il müziklerini vorumlayarak baş- langıç yapmak biraz riskli değil mi? Eğer Bach, Leipzig'den Lu- beck'e birkaç gün yerine uçakla yarım saat içinde ulaşabilseydi, bu şekilde davranmaz mıydı? Bu tartışmanın sonu yok; bugünkü müzik aletleriyle yorumlanama- yacak bir şey yok. Ben 27 yaşın- dayım, 250 değil. Mozart'la kar- şılaşmadım ve ona benim yorum- ladığım Steinway hakkında nedü- şündüğünü de soramadım. Tabii ki müziğe yeni bir soluk getiren Hamoncourt'a saygım büyük, çünkü onlann yaptığı atılım gele- nekselden öte yenilikçiydi. - Gelecekteki projeleriniz ara- sındayeni bir CD söz konusu mu? Evet. Bundan sonraki CD'mi Bach'a adamayı düşünüyorum. Daha sonra belki de Liszt ve Stra- vinsky için olabilir. Ama bir kez daha söylüyorum. kendimi baskı altında hissetmek istemiyorum. Biliyor musunuz, karanlık ve boş bir salonda, tek dinleyıcinizin kır- mızı bir lamba olduğunu bilerek piyano çalmak hiç de coşku veri- ci değil. Mozart CD'm için ilk kez bütün ekibin önünde çalarak bu zorluğu aştım. Arkadaşlanm için bir resital verir gibiydi. flk kez kayda alman ve kullanılan da bu çalışma oldu. Çünkü çok canlıy- dı. Daha sonrakileri sadece mon- tajdaki düzeltmeler için kullandık. Bundan sonra da bu şekilde çalış- mayı düşünüyorum. llham kayna- ğı olan seyircinin varlığını hisset- mek; bana en çok zevk veren şey de bu zaten. DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ "AMdeler" "Abideler" yazılı tabelalann yanlanndan gelip ge- çerim yıllardır, her geçişte içimin ürpertisi azalmadan. Çünkü bu topraklar Batı Anadolu'nun yabancı iş- galcilerden temizlendiği son savaşın yapıldığı 26-30 Ağustos 1922'deki, tarihin o unutulmaz değişiminin yaşandığı yerlerdir. Kütahya-Afyon-Uşak üçgeninin Afyon'a yakın bö- lümünde yer alan Dumlupınar yerleşimi ile çevresi u- lus olarak varlık-yokluk savaşımımızın verildiği alanı oluşturuyor. Daha eskiden beri yöre, tarihsel önemi nedeniyle koruma altında sanırdım. Oysa daha 1981 'de ulusal park olması kabul edilmiş, 26 Ağustos 1922'deki Ko- catepe ve 30 Ağustos 1922'deki Dumlupınar utku- lannın kazanıldığı alanlara anıtlar dikilmiş, şehitlikler düzenlenmiş ve bir de müze açılmış. Bu kez, ülkemiz tarihinin bu belki de en önemli ala- nından geçerken içim burkuldu. Anayoldan aynlır ay- nlmaz, bozuk, dar, çukurlu yollar, az sayıdaki ağaç- lar dışında neredeyse çıplak topraklar, buralann son derece bakımsız olduğunu düşündürdü bana. Hele Dumlupınar yerleşimi. Kış günü her yan ça- mur içinde. Öteki geri Iç Anadolu kasabalanndan hiç farkı yok. Böyle mi olmalıydı? Bu küçük yerieşimde, pınl pı- nl, çiçekli çimenli, ağaçlar arasında güzel yapılann y- er aldığı; sokaklannda buralan görmeye gelmiş in- sanlann, cıvıl cıvıl öğrencilerin kutsal bir dingilik için- de o günleri düşündükleri bir düzenleme istiyor gö- nül. Tarihsel alanlan bir kararia ulusal park ilan etmek- le bitmiyor iş. Yörenin tarihsel önemine uygun düzen- lemeter deyapılmalı. Sözgelimi 35.500 hektarlık park alanının tümü bir "Ulusal Egemenlik" ormanı olarak düzenlenemez mi? Ülkemizin, tarihsel savaş alanı olması nedeniyle ulusal park olarak dûzenlenen ikinci alanı olan Geli- bolu Yanmadası Ulusal Parkı bu açıdan daha başa- nlı. Anıtlar, özellikle de Çanakkale Şehitleri Anıtı, ta- rihsel önemine uygun bir yapı. Geçen yıllarda orman örtüsüne büyük zarar veren yangın sonrası, kamu du- yariığıyla kısa sürede yeniden ağaçlandırılması da örnek bir davranıştı. Tarih bilinci güçlü ülkelerde böylesi duyariıklar da- ha yoğun, Fransa'nın üç-beş bin nüfuslu küçücük yerleşimlerinde kent alanında ülkesi için savaşmış as- kerlerin anılanna dikilmiş heykeller vardır. Heykelle- rin altlannda da o yerieşimden savaşlara gidip yur- du için canını vermiş insanlann tek tek isimleri yazı- lıdır, her an göz önünde kalmalan, unutulmamalan için. Goethe'nin yaşadığı kent olması nedeniyte Alman- larca özel bir özenle korunan küçük VVeimar kentin- de yalnızca çeşitli sanatçılann evlen değil, Goethe'nin sevgililerinden Frau von Stein'ın evı bile bugün mü- ze olarak korunmaktadır. Bizdeki bir başka sorun da müze vb. yerierde ça- lışan insanlann durumu. Nasıl seçiliıier, nasıl atanır- lar, kendilerinde ne gibi özellikler aranır. bugüne dek anlayabilmiş değilim. Dumlupınar'daki müze önünde içeriyi gezme iste- ğiyle bir an durdum. Sonra pek çok kez başıma ge- len, kapıdan girdiğimde içerideki görevlinin, "Bu da şimdi nereden çıktı?" diyen bakışlanyla karşılaşma düşüncesi içimdeki isteği söndürdü. Dumlupınar, iç Anadolu bozkırianyla, Ege'nin be- reketli topraklannın da birbirinden aynldığı sınırda. Uşak yoluna çıktığımda, benzersiz Ege doğası yü- zünü göstermeye başladı. Başkomutanlık Meydan Savaşı'nı kazanan askerlerin lzmir"e doğru yürüyü- şe geçtiklerinde Ege doğasıyla karşılaşınca içlerinin nasıl sevinçle dolmuş olabileceğini düşündüm. Koruduklan tepelerde bugün bile partıyor gözleri (koca bir bayrak, göz alan bir ateş) ve ufkun dört kapısına kanat çırparak binlercegüvercin havalanıyorellerinden herşafak. Ekrem Kahraman'ın resim sergisi • Kültür Servisi - Ressam Ekrem Kahraman'ın resimleri, tstanbul'da aynı anda iki galeride sergileniyor. Yapıtlannda yeryüzü ile gökyüzünün birbiri içerisinde kaynaştığı kendine özgü bir atmosfer yaratan Ekrem Kahraman, tuval üzerinde mistik bir hava eşliğinde uçsuz bucaksız boşluklar, düzlükler, kıvrtmlar. kuytular, taşlar, ağaçlar, bannak çagnşımlı formalar türünde sembolik öğeler yerleştiriyor. Kahraman, koyulaştııma, flulaştırma, sılme, kazıma türünde bir takım fırça ve yüzey hareketleriyle kurguladığı atmosferini biçımlendiriyor. Kahraman'uı sergileri Beyoğlu Tünel'deki Emlak Sanat Galerisf nde 10 Şubat-6 Mart tarihleri arasında, Asmalımescit Sanat Galerisi'nde 17 Şubat-10 Mart tarihleri arasında gezilebilecek. K Ü L T Ü R » Ç t Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I » - <**
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear