Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
7 ARALIK1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Avusturyalı yazar Barbara Frischmuth, bir dizi okuma günü düzenlemek üzere Türkiye'deydi
^Toplnın, renlderirıi algdamalı'
Avrupa Oscarları
En iyifilm ödülü
'Yaşam Güzeldir'in
LONDRA (AA) - Avrupa Film
Ödülü'nü Roberto Benigni'nin
yönetip oynadığı ttalyan filmi
'Yaşam Gözeldir' kazandı. Avrupa
Fiim Akademisi, ttalyanca ismi 'La
Vha e Befla' olan filmin yönetmen
oyuncusu Roberto Benigni'ye en iyi
erkek oyuncu ödülünü verdi. Film,
geçen mayıs ayında yapılan Cannes
Film Festivali'nde de Büyük Jüri
Ödülü'nü almıştı. Yanşmada, En İyi
Avrupalı Kadın Oyuncu Ödülü'nü
ise 'Mdeklerin Riiya Yaşamı' adlı
Fransız filmindeki rolleriyle Elodie
Bouchez ve Natacba Regnier
kazandı.
tsveçlı Stellan Skarsgard ise
'Amistad' ve 'Good VVill Huntiııg'
filmlerindeki performansı
dolayısıyla 'Dünya Sinema ÖdüOeri
tçinde Avrupa Başansı' ödülünü
kazandı. Adrian Biddle ise 'The
Butcher Boy' adlı Irlanda filmindeki
başansıyla En İyi Avrupalı
Kameraman seçildi. Yarışmada,
Ingıliz aktör Jeremy Irons'a ise
Avrupa Film Akademisi Özel Başan
Ödülü verildi.
'Sliding Doors' adlı Ingiliz filminin
senaryosunu yazan Peter Hovritt ise
En İyi Avrupalı Senaryo Yazan
Ödülü'nü aldı. Avrupa Dışı En fyi
Senaryo Ödülü ise 'The Truman
Shtm'u yöneten Avustralyalı
yönetmen Peter Weir'a verildi.
Avrupa Eleştiri Ödülü, 'Bure
Baruta' adlı filmi için Sırp
yönetmen Goran Paskaljeviç'e,
Avrupa Kısa Film Ödülü Fransız
' yönetmen Marie Taccou'nun 't!n
Jour'una giderken, Avrupa tlk Film
Ödülü'nü Danimarka fılmleri 'The
Celebration' ile 'La Vk? Revee Des
Anges' aldı lar. Ingiliz aktris Kate
WInslet'Tîtanic' filmindeki rolüyle
halk tarafmdan belirlenen En iyi
Avrupalı Aktris Ödülü'ne değer
göriildü.
FECİRALPTEKİN
Avusturyalı yazar Barbara
Frischmuth. Gazi Cniversite-
si, Mersin Üniversıtesi, Anado-
lu Üniversitesı, Istanbul Üni-
versitesi. Marmara Üniversı-
tesi ve Avusturya Lisesi'nde
okuma gürderi gerçekleştirmek
üzere Avusturya Kültür Ofi-
si'nin davetlisi olarak geçen ay
Türkiye'yegeldi. 1941 yılında
doğan, Türk ve Macar dıllen
üzerine eğitim gören Frisch-
muth, Türkiye'de Alevi ve Bek-
taşi kültürlerine olan ilgisiyle
tanınıyor.
Çağdaş Avusturya edebiya-
tına roman ve öykü türünde
önemli yapıtlarkazandıran ya-
zann Güneşte Gölgenin Yoko-
luşu, Geçişler(Öyküler). Pem-
be ve Avrupalılar adlı kitapla-
n Türkçeye çevrildi. Yapıtlann-
da Doğu-Batı karşılaştırmala-
rı üzerinde duran Frisch-
muth'un yeni romanı da Anna
ve Hikmet adlı kahramanlann
öyküleri çerçevesinde yaban-
cı kültürlerin kritik aynmlan-
na ışık tutuyor. Frischmuth'1a,
Istanbul'da bulunduğu süre için-
de görüştük.
- Siz, 'Türkçe benim ilk aş-
kım' dediniz hep. Türkçe ik nasl tanış-
tınız?
Etrafı dağlarla çevrili bir Avusturya
köyünde doğup büyüdüm. tnsan yılla-
nnı böyle bir yerde geçirince ister is-
temez uzaklara gitmeyi düşlüyor. Bir
de çocukluğumda 1001 Gece Masal-
lan'nı hayranlıkla ve merakla okudu-
fumu anımsıyorum. Liseyi bıtirdikten
sonra Arapça. Farsça. tbranice ya da
Türkçe okumak ıstedığıme karar ver-
dim. Ünıversitede Türkçe ve Ingilizce
öğrenmekle başladım işe. Türk dili
üzerine çalışan çok az öğrencı vardı
ve 1. dönemin sonunda aldığım burs-
la Türkiye'ye geldım. 1960'm o en ger-
gin döneminde tstanbul'daki üniversi-
teler kapalıydı. Öğrenim görebilece-
ğim tek üniversıtenın Erzurum'da ol-
duğunu öğrendim. Erzurum'da 1 yıl
Türkoloji okudum. Her şey çok güzel-
di. hem hocalanm hem de kent halkı
beni destekledi.
-Türk dilinitaıumakne gibi ufiıklar
actısize?
levi ve Bektaşi kültürlerine olan ilgisiyle tanınan Barbara
Frischmuth, her ülkede, farklı siyasi görüş ve dini inançlara sahip
insanlann bulunduğuna dikkat çeİtiyor. Frischmuth, toplumun içinde
var olan değişik renkleri algılayabilmesinin çok önemli olduğunu,
Türkiye'de de bu renkliliğin artık algılanmaya başlandığını belirtiyor.
RADYO-TELEVIZYON AYLIK HABER YAYIN DERGİSİ
% Ciddiyeti
t ve
J kalitesiyle
Başlangıçta bana çok yabancı gelen
Türkçeyi zamanla öyle beğendim ve
sevdim ki, benzeri bir dil olan Macar-
ca üzerine çalışmaya karar verdim. Bir
yıl da Macaristan'da yaşadım. Viya-
na'ya dönüşümde Macarcadan bir ki-
tap çevirisi yaptım. Türkoloji, Iranis-
tik. Arabistik ve lslam bilimi üzerine
çalışmalanmı sürdürdüm.
'Anadolu'da Alevi olmak-.'
- Peki Alevi ve Bektaşi kültürlerine
olan Ogffiiz nasri gelişti?
BırYeniçeri uzmanı olan hocam. te-
zimı Bektaşi edebiyatı üzerine yazma-
mı önerdi. Ben de yeniden tstanbul'a
gelerek gereken kaynaklan topladım.
Ancak daha sonra hocam. Arnavut-
luk'a giderek orada yaşayan Bektaşi-
ler üzerine inceleme yapmam gerekti-
ğini de söyleyince tezimi tamamlaya-
mayacağıma karar verdim. Yeni bir ye-
re gidip farklı bir dil öğrenecek ener-
jim kalmamıştı. Ancak Türkiye'den
topladığım kaynaklar üzerine çalışma-
mı sürdürdüm ve bu birikimin yansı-
malan ilk kıtabım 'Güneşte Gölgenin
Yokoluşu'nda kendini gösterdi. Alevi
ve Bektaşi kültürlerinin spiritüel yönü
etkiledi beni. Bu ruhu kendi edebiya-
tıma kattım.
-Alevfliğin son yıllarda kazandığı po-
litik kimlik konusunda ne düşünüyor-
sunuz?
Türkiye'deki Alevileri çok iyi tanı-
mıyorum, ama Viyana'da birçok Ale-
vi yakınım \ar. Viyana'da Alevi olmak
Anadolu'da Alevi olmaktan daha ko-
lay geliyor bana. Avusturya'daki hoş-
görü ortamı, Alevilerin asimilasyona uğ-
ramadan topluma entegre olmalannı
sağhyor. Kendi kimliklerini konıyor-
lar.
- Alevilik son yıllarda Türkiye'de de
konuşulup taruşılabiliyor~.
Tabii ki bu çok güzel bir gelışme. Her
ülkede yaşayan, farklı siyasi görüş ve
dini inançlara sahip insanlar vardır.
Toplumun, içinde var olan değişik renk-
leri algılayabilmeşi çok önemli. Türki-
ye'de de bu renklilık artık al-
gılanmaya başlandı sanınm.
-1960 yılıyla karşdaştirdı-
ğımzda bugün Türkiye'de ne
gjbifarkhhklar gözünüzeçar-
pıyor?
Türkiye'ye ilk geldiğimde
nüfus 27 milyondu... Her ge-
lişimde ülkenizin biraz daha
büyüyüp geliştiğini gözlem-
liyorum. Yeni yollar, inşaat-
lar beni şaşırtıyor. Eskiden
her şey daha rahat ve yavaş
işliyordu. Bugün yaşamın bü-
yük bir hızla aktığını görüyo-
rum.
- Kısa bir süreönceyeni ro-
mamnızı yayımladmız_.
Romanımın adı 'Bir Dos-
tun Yazısı' ve öykü Viya-
na'da geçiyor. Romamn kah-
ramanlanndan Anna, hükü-
met adına azınlıklann kay-
dedıldiği bir programda ça-
lışan bir bilgisayar uzmanı. Ta
ki Hikmet'le tanışıncaya ka-
dar, sadece görev anlayışıy-
la işini yapıyor ve ne yap-
makta olduğu üzerine fazla
düşünmüyor. Günün birinde
Hikmet'le tanışıyor Anna.
Ancak, bir Alevi ailesinden
gelen Hikmet, kısa süre son-
ra ortadan kayboluyor. An-
na'ya ise Hikmet'in izini sürmek dü-
şüyor. Bu sırada, yine Avusturya'da ya-
şayan ve bir hat ustasının kızı olan Se-
miha'ya rasthyor Anna. Hikmet'in, Se-
miha'nın artık hayatta olmayan baba-
sının öğrencilerinden biri olduğu anla-
şılıyor... Kitapta hat sanatı ve bilgisa-
yar. Doğu-Batı kültürleri karşılaştır-
masını simgeleyen birer metafor ola-
rak kullanılıyorlar. Romanda, gerçek-
te de Viyana'da var olan farklı kültür-
lerin nasıl bjrbirlerine kanştıklannı ve
birbirleriyle ne gibi ilişkiler içinde ol-
duklannı anlatıyorum.
- Biraz da yeni çalışmalannızdan söz
eder misiniz?
Gelecek yılın şubat ya da mart ayın-
da bir bahçe kitabım yayımlanıyor. Fo-
tograflı. biraz daedebi ve felsefı bir bah-
çe kitabı bu. 10 yıl önce. doğduğum kö-
ye geri döndüm ve dağlann arasında,
800 metre yükseklikte bir bahçem var
artık. Orada güller, çeşitli çıçekler ye-
tiştinyorum. Bu benim için bir tutku-
yadönüştü. ..*.. r
PLASTÎK SANATLAR DERNEĞt'NDEN PROJE - ÎŞ SERGİSt
'Utopya aklın rüyalandır'
ABONE OLMAK İÇİN YAZIŞMA ADRESİ
TRT Basın-Halkla İlişkiler ve Protokol Müdürlüğü,
TRT Sitesi, A Blok, 4.Kat OR-AN / ANKARA
Tel: (0.312) 490 11 19 • Fax: (0.312) 490 93 03
Kültür Servisi - Istanbullu sanatse-
verler Marmara Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi'nde açılan bir ser-
giyle plastik sanatlar alanında ürün
veren sanatçılann 'ütopyalar'ıyla ta-
nıştılar.
'Her sanatçının gerçekleştirmevi
düşleyip de gerçekleştiremediği bir do-
lu projesi olduğu' fikrınden hareketle
l'luslararası Plastik Sanatlar Derneği
tarafindan düzenlenen 'Proje-lş Ser-
gisL ekonomik, sosyal, politik ya da
daha kişisel nedenlerle gerçekleştiril-
memiş ya da bugünün teknolojisiyle
gerçekleştırilmesi olanaksız projele-
rin birer 'proje-iş' olarak izleyiciyle
buluşturulması amacını taşıyor.
1997'den bu yana çahşmalan süren
sergının Proje Koordinasyon Kuru-
lu'ndayeralan FatoşBeykaL,şöyleni-
telendiriyorsergiyi: "Biryaııdan 20001i
yülann eşiğinde, yeni bir yüzyüa giri-
şin tanığı olmanın heyecanı, diğer j"an-
dan Türkry e'nin kaotik ortamında sa-
natçı olarak yaşıyor olmanın gerçeği
arasında sıkışmışken sanatçının, öz-
gür yaraösının sınırlannı zorlayan tüm
koşuUan kaldırdığnnızda nereye kadar
uçabileceğinin bir göstergesidir bu ser-
gi-"
Sergıde proje-iş olarak tanımlanan
işleri yer alan sanatçılar arasında Ad-
nan Çoker. Turan EroL Özdemir Ai-
tan. Ali Teoman Germaner, Tomur
Atagök. Canan Be>kal, Nanc> Ata-
kan, Melik tskender, VahitTuna. Mut-
lu Erbay. Fethiye Erbaj. Hakan Özer,
O. Ferhat Ozgür. Haldun Arsiancan,
Selim Birsel. T. Melih Görgün. Erkan
Ozdilek. Gübün Orhon bulunuyor.
Sanat,fitopya ve ideotoji
Serginin açıldığı gün, sergiyle tema-
tik bütünlük gösteren bir de panel dü-
zenlendi. AH Akay, Canan Beykal ve
EmreZeytinoğlu'nun konuşmacı ola-
rak katıldığı 'Sanat ve Ütopya' baş-
lıklı panelde ütopya kavramı, nesne-
ye dönüştürülmemiş yaratılann sanat
eseri sayılıp sayılamayacağı, sanat ve
ütopyanın ilişkisi gibi konular tartışıl-
dı. Panelde ilk sözü alan Ali Akay
'ütopya' kavramını 'ideoloji1
olgu-
suyla ilişkilendirererek 'ütopya'nın
sözcük olarak Rönesans ve Reform'la,
yani moderniteyle birlikte ortaya çık-
tığını belirtti. Akay, modernleşme sü-
reci zarfında ütopya ve ideolojinin bir-
likte ele alınan iki kavram olageldiği-
ni anlattı: "tdeoloji, ilk başta var olan,
düzenden yana olan veya düzene kar-
şı. bu düzeni değiştirmek ya da yenisi-
ni getirmek üzere ortaya çıkan düşün-
celer sistemine verilen bir ad Ütopya
ise var olmayanı, yeri olmayanı belir-
leyen bir sözcük. Bu anlamda bir yer-
• Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde
açılan 'Proje-îş' Sergisi ekonomik, sosyal, politik ya
da daha kişisel nedenlerle gerçekleştirilmemiş veya
bugünün teknolojisiyle gerçekleştırilmesi olanaksız
projelerin izleyiciyle buluşturulması amacını taşıyor.
AH Teoman Germaner'in Fatih anıö ön tasanm son aşamasL
de ideotojilerin gerçeğin hayali olduğu-
nu. yani var olan dü/tnin hayali birsöy-
lemi olduğunu iddia edebiliriz. Halbu-
ki bunun bir karşırj olarak iitopy ayı da
tam tersine hayali olanın gerçekleşti-
rilmeye çahşüması olarak düşünebiü-
riz." "
Canan Beykal ise bir yapıtın elle
tutulur bir nesneye, bitmiş bir yapıta
dönüştürülmediği için gerçek dışı sa-
yılıp sayılmayacağının çok iyi düşü-
nülmesı gerektiğıni söyleyerek 'sana-
tm zihindetasanmlandığı' gerçeğinin
diğer pek çok sanat dah için kabul
edilirken nedense plastik sanatlann
bir nesneye tekabül etmesi fikrinin
hâkim olduğundan yakındı. Böyle bir
yaratının basansızlığına hüküm veril-
diğini söyleyen Beykal, "Busergiger-
çekleşmemiş işlerin sanatçısının. çalış-
malannın önemini vurgulamak için
iyi bir firsarnr ve serginin de önemi
buradadır" dedi.
Geçmişe bakıldığında gerçekleş-
memiş, gerçekleştirilmemiş, gerçek-
leşmesi istenmemiş ya da gerçekleş-
mesine gerek olmamış pek çok tasa-
nmla karşılaşıldığına değyıen Bey-
kal, sanatçının bilinçli olarak gerçek-
leştirmekten kaçındığı. olanaklar el-
vermediğinden uygulanmasını daha
sonraya ve başkalanna bıraktığı ve
daha gerçekleştirmeye zaman bula-
madan devlet otoritesiyle yanda kesi-
len ütopyalan, işleri olduğunu dile ge-
tirdi. Beykal, sanatçının kendi labora-
tuvannda yarattığı bütün formüllerin
uygulanmasırnn mümkün olmadığı-
nı, ancak keşfedilmesinin zorunlu ol-
duğunu vurguladı: "Bir sanatçı labo-
ratuvarmdaki bitmek tükenmek bflmez
çalışmalannı sürdürüyorsa ve buna
direniyorsa. bundan birilerinin habe-
ri yoksa bik. gerçekleşmemiş adı veri-
len bütün çalışmalan gerçektir. Sanat-
sal anlamda hiçbir kayıplan yoktur."
Konuşmasına Octavio Paz'ın 'Ütop-
ya aklın rüyalandır' sözleriyle son
veren Beykal'dan sonra söz alan Em-
re Zeytinoğlu da sanat yapıtınm ileri-
ye yönelmesi olgusunu anlattı. Yapı-
tın var olduğu müddetçe izleyicinin
kendisine yükleyeceği anlanüara ka-
pısını sonuna kadar açık tuttugunu be-
lirten Zeytinoğlu, ütopyamn da için-
de bulunduğumuz zamandan daha ile-
ri zamanlara gönderme yaptığını söy-
ledi. Sanatın ilerisiyle ilişki kurarken
bir tuzak da yarattığmı söyleyen Zey-
tinoğlu'na göre bu tuzak sanatın ken-
di önüne koyduğu 'heder: "Sanatın
durumu, karşısma koyduğu hedefleri
astnak üzerine kurubnuştur. Bir slalom-
cu gibi hedeflerin yanından geçerek
aşmak zorundadır. Doğuş aşamasın-
da sanatyapıtı yaratıcısını terk eder ve
her anlama kapı açar. Buradaki has-
sas nokta. sanat yapıtmın ilcridc ken-
disine yüklenecek anlamlara kapı aç-
ması ve onlan bekiemesi. Sanat yapı-
tı böylece sürekli olarak ileriye hare-
ket edecektirT
BUAŞAMADA
ŞUKRAN KURDAKUL
Bir Haklılık Savaşçısı
Esat Adil Müstecaplı
En azından yüz kişiye yakın bir topluluk vardı karşı-
mızda.
Çoğu kırk yaşın üzerinde gorünüyordu. Gözlerdeki
ışıklardan karanlığa alışmamış insanlar olduğunu se-
zinliyordunuz.
Dilimın ucuna ozanın "tükenmeyiz kırmağ ilen" di-
zesi geliyor.
Biryanımda yıllann Zitini Anadol'u, ibrahim Bala-
ban'ıGüngör Gençay'ı. Bıryanımda Esat Adil'ın de-
ğişik evrelerindekı yazıian, krtapçıklan. yayınları üzerin-
de çalışan ıkı araştırmacı-yazar: İbrahim Oluklu ve Ca-
fer Vayni.
Eskimeyen eskınin yenıye yansıması, yeniyle buluş-
ması az mutluluk mu?
Adil ve Müştak Müstecaph'nın ortak çabalanyla 28
Kasımgünü Izmıt'te düzenlenen Esat Adil'ianmatop-
lantısından söz edıyorum.
194O'lı yıllarda kendini demokratıkleşme savaşımı-
na adayanlardan biriydi Esat Adi! Müstecaplı.
4 Aralık 1945'te geri bırakılmış okumuşlann. basıme-
vini yıktıklan Tan gazetesindeki yazılanyla tantdı ilerici
kamuoyu onu.
Sonra nice özveriyie yaytmını sürdürdüğü Gün (1) der-
gısindeki başyazıları ve Türkiye Sosyalist Partisi'nin
başkanı kimliğiyle.
Kendimızden mı gızleyeceğiz?
Hukuku egemenliklenni koruma aracı olarak kutta-
nan iktıdar kabadayıları. Marksıstlere vuruyorgösterip
demokratıkleşmenın önünü kesme çabası içindeydi
andığım yıllarda
Kafalanndakı "model" güdümlü demokrasi.
Birden fazla partı kurulması yasağı kaldırılmış, sos-
yalistlerin örgütlenmesi ceza yasasındaki 141-142.
maddelere aykın eylemlerden sayılıyor.
Işçi sınıfının kâğıt üzennde sendıka kurma hakkı var,
gnev hakkı yasak.
Basının ne denlı özgür olduğunu, Marko Paşa'y' Ç»-
karma savaşımı veren Sabahattin Ali'nin, Aziz Nesin'in,
Rrfat llgaz'ın yaşamöykulennden bılıyoruz.
Sabiha Sertel'in Tan'dakı koşe yazılarının başlığın-
da kullandığı ıkı sözcük somutlanarak "Damokles 'in kı-
lıcı" gibi, düşün ve edebiyat adamlannın kafalan üze-
• rinde sallanıyor:
"Zincirii Hümyet."
Bizim kuşak, Esat Adil'ı hukukun zıncire vunılama-
yacağını savunanlardan bm olarak tanımtştı. Güncel olum-
suzlukların ülke geleceğınde yaratacağı tehlikeleri gö-
rüyor, önleme yollannı arıyordu.
Okuyacağımız satırian Gün dergisınin 10 Nisan 1946
tarihlı sayısından alıyorum:
"Içımizde hâlâ şark skolastısızmını dinltmeye çalı-
şanlar var... Köklen Mekke, Kudüs, Vatıkan'a ve dal-
lan denızler arası ülkelere yayılan bu zakkum ağacının
gölgesınde, artık uyutulmak ıstemıyoruz."
Çağdaş hümanızma ılkelennı yaşama geçirecek yd,
demokrasi yoludur, Esat Adil'e göre.
Ancak iki tür demokrasi anlayışı görülüyor dünya-
mızda.
Birincisi "sıksık faşizm arazı gösteren, zümre üstün-
lüğüne, iç ve dış sömürûye elvenşli" demokrasi anla-
yışı; ikincisı soyut haklann yetmediği, haklan kullanma
olanağı drtammtn yaraMdıgı, "azltğın değil, geniş halk
kitlelerinin çıkartannın temsil edilmesini güvence altı-
na alan" demokrasidir. (1 Temmuz 1946)
Balıkesır Halkevi Başkanı olduğu 1930'lu yıllarda
başlayan düşün yaşamı, iki ana kaynaktan besleniyor
Esat Adil'in:
Demokrasi ve sosyalızm...
Sosyalist Kültür Ansiklopedisi'nin adına ayırdığımız
bölümünde şu satırlarla anlatmıştım bu iki temel amaç
doğrultusundakı düşün adamını:
"Esat Adil, özellikle Gün ve Gerçek'te yayımladığı
yazılarda Türkiye halkının sosyalist harekete nasıl sa-
hip çıkacağı, işçi sınıfının sosyalist öğretı doğnıltu-
sunda örgütlenmesi koşullannın nasıl yaratılacağı so-
rulanna yanıt aramış, ulus, ulusçuluk, demokrasi, an-
ti-demokratik yasalar, sendikal hareket konulannda
görüşler ileri sürmüştür."
Birkaç kez cezaevlerıne kapatılmasına karşın yaşa-
mının sonuna değın bu duşüncelerınden kopmadığı-
nı biliyoruz.
Yazıian ve kitapçıklan demokrasıye geçiş dönemi-
nin vazgeçilmez yaprtlan arasındadır.
Tüm çalışmalannın yeniden basılarak günümüz oku-
runa kazandınlması dileğiyle anısına saygılar sunuyo-
rum.
(1)Gün: Haftalık kültür veaktüalitedergisi. Esat Adil
Müstecaplıoğlu yönetımınde 3 Kasım 1945te çıkan ilk
sayısında Cami Baykurt (Sulh ve Türkiye), Esat Adil {Kül-
tür Hümyet), Sabahattin Ali'nin (Cıgara) adlı öyküsü, Aziz
Nesin, Hasan Tannkut, Lütfıye Güçlü vb. yazıian yer al-
dı. Sonra Mustafa Börklüce, Hüsamettın Özdoğu, Sa-
ıt Faik Abasıyanık, Rıfat llgaz. Oktay Akbal, Fethi Gi-
ray, Asım Sarp (Kemal Sülker'in takma adı). Attilâ ilhan
(Marianne) şiıri (sayı: 24,1945). Sabahattin Batur, Ra-
uf Mutluay, Şerif Hulusi (Sulh Emrinde Fransız Düşün-
cesi, sayı: 25), Sabri Soran, Kenan Tokal dengide sık
yazan kalemler arasında göründüler. Dergı 14 Aralık'ta
çıkan sayısını izleyen günlerde Istanbul Sıkıyönetim
Komutanlığı'nca kapatıldı.
Aya İrini'de renk ve ses bir arada
• Kültür Servisi - Anıtlar \ e Müzeler Genel
Müdürlüğü. Ayasofya Müzeleri Müdürlüğü ve
Avusturya Kültür Öfisi işbirliğiyle Cumhuriyetin 75.
yılı kutlamalan çerçevesinde düzenlenen 'Farb Klang
Raum'Renk Ses Mekân' başlıklı gösteri bugün Aya
trini Kilisesi'nde saat 19.00'da gerçekleşecek. İlk olarak
1994'te Yerebatan Sarayı'nda Istanbullu sanatseverlerie
buluşan gösterinin mimarlan besteci Günther
Zechberger ve ressam Gerald K. Nitsche.
Kültür Bakanı Istemihan Talay ve Avusturya'nın
Türkiye Büyükelçısi Ralph Scheide'nm hımayesmde
gerçekleşecek programda Zechberger'ın Aya Irini için
özel olarak bestelediği 'Ka-non' adlı yapıtı. Nitsche'nin
dia projeksiyon gösterisi eşlığinde Tiroler Ensemble
Für Neue Musik topluluğu tarafindan yorumlanacak.
(223 34 69)
SİNEMA- TARİH BULUŞMASI'NDA BUGÜN
• ALKAZ.\R StSTM^Srnda saat 12.00'de 'Kuşatma
Ahında Aşk', 14.30'da 'Kaçış'. 16.45 te 'Kâğrttan
Kafalar'. 19 00'da 'Grev', 21. 30da 'Parti veKonuklar'
izlenebılir. (293 24 66)
M BEYOĞLL SİNEMASI'ndasaat 12.00'de 'Bellek',
14.30'da 'Kurtuhış', 16.45'te 'KusursuzÇember'. 19.
00 da 'Uzun Gölgeler" ve 21 30'da 'Dehşet Yıllan' yer
ahyor. (251 32 40)
• AKADEMİ ISTANBlIL'da saat 10.00'da Düşman
YoltanKesti', 12.00de 'KarartmaGeceterT. 15.00'te 'Taş
YıDan'. 18.00'de 'Tibet'te Yedi Yıl" ve 21 OO'de 'Kundun'
gösterilecek. (251 74 84)
• BORUSAN KÜLTÜR MERKEZfnde 14.00'te 'Cemal
Reşit Rüy\ 14.30 da 'Andre Malraux-Büjük Yaşam' ve
16.00'da 'Gabriel'in Düşû' ızlenebilir. (292 06 55)