Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURtYET 2 ABALIK 1998 ÇARŞAMI
10 DIŞ HABERLER
HfilMîl^üı Köktendinci îslami hareketlerin iktidar savaşımını inceledi
'Hedef: Dimya Mıuıı Devlefi'Derleyen AYÇAATAY/
AŞKEVELÇt
Almanya'da yayımlanan Der Spiegel
dergisi, tslamın dünyayı ele geçinneye
çalıştığı korkusunu taşıyan Batılılara,
Islamiyeti ve köktendinci lslam ile ge-
leneksel lslam arasındaki farklan tanı-
tan bir dosya hazırladı.
ABD'nin önde gelen üniversitelerin-
den Harvard'ın Uluslararası llişkiler
Bölümü öğretim üyesi, Suriye asıllı si-
yaset bilimci Besim Tibi tarafından ka-
İeme alınan "tslam yeni bir diinya gücfi
mü" başhklı makalede, Osmanlı devle-
ti son tslam imparatorluğu olarak nite-
lendinldi.
Tibi'nin makalesinde, lslam uygarlı-
ğınm, Osmanlı İmparatorluğu'nun son
dönemlerinde, Batı ile karşı karşıya gel-
mesinden itibaren Müslüman dünyasm-
da yaşanan gelişmeler ele alındı.
Islamiyetin Batı modernizmi karşı-
sında kendisini yeniden tanımlama sü-
recine girdiği belirtilen makalede, Isla-
miyetin günümüzde yaşadığı temel so-
runun "Banhlaşma ama nereye kadar"
olduğu belirtiliyor.
'Lluslaşma velaikiik'in Batı 'dan ithal
edilen kavramlar olarak Islamiyetteki
'ümmet' anlayışının yerini aldığı belir-
tilen makalede, lslam âleminin bugün
55 ulus devlete bölündüğü ve Uluslara-
rası lslam Konferansı Örgütü'nün şem-
siyesi aitında örgütlü olan bu ulus dev-
letlerin bir dünya gücü oluşturmak gi-
bi bir hedef gütmediklerin'ın altı çizili-
yor.
Bugün köktendinci hareketlerin, 'Ba-
tı teknotojisine evet,kültüriine hayır' te-
zinı işlediklen belirtilen yazıda, uygar-
Iığın bir bütün olduğu, bölünemeyece-
ği tezi işleniyor.
Besim Tibi, bunun ötesinde, kökten-
dinciliğin kendisinin de çağdaş bir kav-
ram olduğunu ileri sürüyor.
Tibi'ye göre köktendinci hareketler,
küreselleşme içerisindeki çağdaş dün-
yanın yansımaİan. Köktendinci hare-
ketlerin 'ümmrtegeridönûj' ütopyası da
bu olgunun bir göstergesi.
Batı uygarliğmın, bölünmez bir bütün
olduğunu, bilim ve teknolojinin aitında
yatan laik kültûrel degerlerin yadstnama-
yacağını belirtiyor.
Çağdaş bir kavram olarak tammladı-
ğı köktendincilik ise ulusçuluk ve laik-
lik kavramlanyla bölünmüş lslam üm-
metini yeniden toparlamayı hedefleyen
bir hareket. Tibi 'nin uygarlığın bölüne-
meyecefi tezine karşı, Mısırlı yazar Ne-
dp Mahfuz ise farklı bir yorum içerisin-
de. Amaçlanna giden yolda, fîziksel ve
psikolojik terör uygulamaktan çekin-
meyen köktendinci örgütleri, mafya ola-
rak nitelendiren Mahfuz, dünya kültür-
lerinin karşılıklı etkileşim olduğu tezi-
ni ileri sürüyor.
Mahfuz'a göre, kültür heryerde ve her
zaman almak ve vermek demek.
Dünyayı kendi eksenlerinden algıla-
Din alet
ediliyor
Der Spiegel dergisi, hazıriadığı
tslam dosyasında
Baü tarafiiidan endişeyle karşılanan
köktendinci tslami hareketieri ele
ahyor. Dergiye göre, "Köktendinci
Müsiümanlar Iran, Sudan ve
Afganistan'da 120 mihondan fazla
insanı yönetiyorlar. Cezayir, Mısır ve
Türkrye'deki 150 milyon insanı da
egemenKkleri atana yolunda
yürüjwtar. AHah yohında
savaştddanna inanan bu fanatikler,
bir Islami dünya imparatorluğu
olusturabffiriermi?"
Köktendindlere ateş pösküren
Nobd Edebiyat ödülii sahibi Necip
Mahfuz ise dergide yer alan yorum
ya/Kanda, bu hareketlerin isJamın
içeriğini tahrip ederek dini
amaçlanna alet ettiklerini belirtiyor.
ma eğilimi taşıyan Batılılara gerçekçi bir
lslam portresini sunmayı hedefleyen ya-
zıda, farklı birörtünme biçimi olarak çar-
şafin içerdiği sembolik anlam da tartı-
şılıyor.
Der Spiegel, aslında bir tek soruya
yanıtanyor: "Köktendinci Islamm dün-
yadald diğer u\ gariıklara sa\ urduklan
bu tehditi ciddhe almaya deger mi?"
Çarşaf dinsel simge
Sosyolog Göie'ye göre hiç bir semboi Islamın farkhhğuu çarşaf kadar güçfö ortaya koyamıyor.
Çarşaf, Batı için modern çağ öncesinden kalma
bir semboi. 20'li ve 30'lu yıllarda modernleşme
akımlannı izleyen birçok Müslüman kadın,
çarşafını ve başörtüsünü çıkardığı halde
günümüzde yine kapanmak zorunluluğu
ile karşı karşıya.
lslam içi tartışmalarda çarşaf ya da
başörtüsü, yaşanan kültür çatışması içinde
politik/dinsel bir tepki olarak kabul ediliyor.
Der SpiegePin görüşlerine yer verdiği
Sosyolog NUüfer Göie'ye göre 'hiçbir semboi,
tslanun farkiıhğını çarşaf ya da başörtüsü
kadar güçlü bir şekilde ortaj a koyamıyor ve
çarşaf, Batı medeniyetiyle İslam medenryeti
arasındaki aşılmaz sıntn vurguluyor.'
Oysa kadının çekiciliğini gizlemek için
kullanılan örtü, ne geleneksel bir
zorunluluk ne de Kuran'ın uyulması kesinlikle
gereken biremri.
Antik Doğu'da örtünme, daha çok yüksek
statüde kadınlara yakıştınlan bir turum. Farklı
bir amacı olan çarşaf ya da başörtünün,
günümüz fran'ında kadınlara daha fazla sosyal
hareketlilik sağlayan bir araca dönüşmesi son
derece çarpık birgelişme. Iran'da kıyafet
yasalanna uymayan kadınlara uygulanan 74
kırbaç ya da 2 ay hapis cezası ve aynı suça
Afganistan'da verilen ölüm cezalan, bu
çarpıklığın uzantılan.
Tfirban İslami yaşamı simgeliypr
Der Spiegel'în lslam Dosyası'nda yaptığı
yoruma göre, laik Türkiye'de ise genç kadmlar,
başörtülerini laik düzeni ve devletin kurucusu
M.K. Atatürk'ün kıyafet devrimini protesto
etmek için takıyorlar. Onlar için bu örtü, tercih
etrikleri fslami yaşamı sergiliyor. Nilüfer
Göie'ye göre, bu rutumlanyla köktendincilere
alet edildiklerinin çoğu zaman farkında bile
değiller. Yazar Ece Temelkuran ise Türk
kadınlannm bu tutumunu kolektif (toplu)
intihar olarak niteliyor.
Radikal Islamcı hareketler Batı'nm teknolojisini alıp kültürünü reddetmek istiyorlar
Yarı modernleşme rüyasıDer Spiegel 'deyayımlanan lslam
dosyasında. 'son lslam imparator-
luğu' olarak tanımlanan Osmanlı-
lar'ın çöküş dönemlerine girdikle-
ri, 18. yüzyılda, dünyanın yeni sü-
per gücü olan Batı'nın sırnru keş-
fetmek için Paris'e temsilci gönder-
dikleri anlatılıyor.
Paris'e geden ilk Osmanlı Büyü-
kelçilisi Batı'mn sırnnı keşfeder:
"Bflim ve modern teknotoji".
Bu sırra Osmanlı devlet ahalisin-
den gelen ilk tepki, "bflim vetekno-
lojiye evet, kültüre hayır" biçimin-
dedir.
Der Spiegel'deki tslam dosyası-
nı hazırlayan siyaset bilimci Besim
Tibi, Osmanlı tmparatorluğu'nun
parçalanmasıiTin ana nedenini, 'Ba-
n'nın lslam dünyasmın ber alanına
girmesi' olarak niteliyor.
Ümmetten miflete
Tibi'ye göre Müslümanlann "mft-
let" olgusunu benimsemeleri, îs-
lam'ın evrensel "ûnunet" anlayı-
şıyla örtüşmez. 19. yüzyıhn ilk ya-
nsında Avrupa'ya açıldıklan dö-
nemde Osmanlılar, Kuran dili olan
Arapçada mıllet sözcügünün eşan-
lamlısını, bu kavrarrun fslama uzak-
lığı nedeniyle.bulamazlar ve millet
kavramı için 'ümmet' sözcügünü
kullanmayı secerler.
Ancak ıkj sözcüğün anlamlan çok
farklıdır ve bırbirleri yerine kulla-
nılmalanran yaratüği olumsuz sonuç-
lar görmezden gelinemez.
Çünkü tslam tarihinin çekirdek
halkJanru oluşturan Araplar, Acem-
lerveTürkler,aynı ümmete mensup
olmakla birlikte a>n dillere, etnik kö-
kene ve kültüre sahiptirler.
Sömürge imparatorluklannın cö-
zülmesi ve Avrupa'nm ulus devlet
anlayışının bemmsenmesi sonucun-
da, Batı'run (knetimindeki birçok
bölgede bugün bagımsız Müslüman
devletler kuıumus durumdadır.
Dünya üzennde günümüzde nü-
fusunun çoğunluğu Müslüman olan
55 ülke var.
'lslam Kbnftransı Orgütü' ile bir-
birlenne sınırlıbir jekilde bağlı olan
bu ülkeler. köktendincilerin aksine,
birdünya gûcûolmapeşinde değil-
ler. Yönetim prensibi olarak dinin
polirikayla örtüşmesini talep eden
köktendinci gruplann tavn, nüfus-
lannın çoğunluğu Müslüman olan
bu modern devletlerinkinden çok
farklı.
Son zamanlarda yaşanan mülte-
ci akını da göz önüne alınırsa, Av-
rupa'da toplam 13.5 milyon Müslü-
man yaşıyor. Köktendinci oluşu-
munlar tohumlarını Avrupa'ya da
atmış durumda. En önemli kökten-
dinci hareketlerin Londra'da ve di-
ğer Avrupa başkentlerinde bürolan
bulunuyor.
Batı tarafından fundamentalizm
(köktendincilik) olarak adlandınlan
bu akımlar kendilerini İsJami Uya-
ntsçılar olarak adlandınyor.
Dar-ül Islam'ı dünya üzerinde
egemenkılmayı amaçlayankökten-
dincilik akımı 70'li yıllarda başla-
dı. 1967'deki 6 gün savaşlan ardın-
dan, Araplann Israil karşısuıda al-
dıklan yenilgi, küçük düşmelerine
ve sarsılmalanna neden oldu. Isra-
ilgibi küçük birdevletin yengisinin
nedenini anlayamıyorlardı. Bu so-
runun yanıtı, 70'li yıllarda, könten-
dinci tslamın ıdeoloğu kabul edilen
Yusuf El-Karadavıden geldi.
Mısırlı şeyh, gelinen noktayı, 3
ciltlik bir kitapta, "nlus devktiere
bötünmenin ve potitika>ıdjndenayır-
manınbirsooucu" olarak göstenyor,
lslam ülkelerini "acflen ûmmetkav-
rammadönmevpvıeonunbirtiğinden
doğacakgüce stğmmaya" çagınyor-
du. Karadavi, ümmet anlayışına dö-
nüşün, dünyanın güç dengelerini de-
ğiştireceğinden emindi.
Batı ise köktendinciliğin yükse-
lişini, Şah'ın devrilişi ve Humeyni
devrimi gibi yanlış ölçütlere bağlı-
yor ve sorunun tran Şiasından de-
ğil, Arap Sünniliği içinden doğdu-
ğunu göremiyordu. tran devriminin
başansı, zaten var olan politik Isla-
ma, iktidara gelmek aracılığıyla ce-
saret vermiş olmasıydı.
Köktendinciler, Müslüman gele-
nekçilerin aksine, bilim ve teknolo-
jinin karşısında değiller, hatta bu
yönde teşvik edici birtutumlan var.
ıslam dünyasında hiç kimse, faks-
tan Internet'e yeni iletişim teknolo-
jilerini Islamcılar kadar yoğun kul-
lanmıyor. Ancak bu araçlan düşün-
sel olarak Batı'nın modernizmin-
den ayırma eğilimindeler. Buna ts-
lamın yan modernleşme rüyası da
denebilir.
Teknolojik olarak moderne buka-
dar açık kitleler, dinsel anlamda son
derece tutucular ve Kuran'ın top-
lumsal ve bireysel yaşamı tüm ge-
rekleriyle belirlediğine inanıyorlar.
tslam Batılılaşma ile çakışmadığı
halde, kimliklerini kaybetme kaygı-
sı içinde geçmişe sanhyorlar.
Teknokjiye evet ama.
Batı mddernizminin sömürgeci-
lik eğihmi, içinden doğurduğu Hît-
lerve Stain gibi isimler, Müslüman
dünyasını büyük birhayal kınklığı-
na itmiş durumda.
Teknoloji ve biüm onaylanırken
aynı zamanda laiklik, demokrasi ve
insan haklan reddediliyor. Gelecek
için şanslannın ne olduğu tahmini
yapılacaksa, şu önemli farka dikkat
çekmek gerekiyor: Isiam kökten-
dincileri geleneksel Müslümanlar-
la aynı kefeye koyulamaz çünkü Is-
lamcılar bir AJlah Devleti isterken
ikinci grup sadece dine biraz ba-
ğimlı bir politika istiyor.
Petrol monarşisi Suudi Arabis-
tan, geleneksel tslam vepolitikanın
saldırgan ormayan kombinasyonu-
na ömek olusturabilır. Geleneksel ls-
lam, Müslürnan bir evren istemek-
tedir ki bu tslami bir dünya gücü
ütopyasıyla aynı şey demek değil-
dir.
İkinci büyük fark ise lslam ve te-
rör arasındadır. Batı'nın kavramak
durumunda olduğu, her köktendin-
cinin bir terörist olmadığıdır. Dün-
yada şiddete başvurmadan, politik
yollarla iktidaragelmeye çalışan Is-
lami hareketler de bulunmaktadır.
Hiç kuşkusuz 21. yüzyılda, Ba-
tı'dan sürekli kopmakta olan lslam
uygarlığının daha da büyük bir an-
lamı olacaktır. Ancak tslam birçok
nedenden ötürü, köktendinciler Mı-
sır, Cezaytr gibi ülkelerde iktidara
da gelseler, birdünya gücünedönü-
şemeyecek.
Çünkü Islam'ın geleceği, ümmet
ve onu yönetebilecek tek bir imam
anlayışında değil, politik/kültürel
çoğulculukta ve dinin politikadan
aynhnasında yatıyor.
C l A d e s t e k l i S u u d i m i l y a r d e r B i n L a c f i n
'ABD egemenliğineson'
Bin Ladin'in kendisine bağlı
20.000 askeri var.
Kenya ve Tanzanya'daki Amerikan
büyükelçiliklerine karşt geçen agustosta
girişilen bombalı saldın sonrasında admı
dnyuran Suudi Arabistan asıllı milyarder
Usante bin Ladin, Sovyet işgali sırasmda
Afganistan'da mücahitlerin yamnda savaştı.
Kendisine bağlı 20 bin kişilik bir gücü
olduğu belirtilen Bin Ladin'iT o dönemde,
komünizm düşmanlığmdan dolayı,
Amerikan gizli haberalma teşkilatı
CIA'nın destekJediği belirtiliyor. Kör İmam
olarak da bilinen Şeyh Ömer
Abdülrahman'm liderliğıni yapüğı Mısırlı
tslami Çemaat örgütüne de, maddi yardım
yaptığı belirlenen
Bin Ladin'in yeni amacı ABD'nin dünya
üzerindeki hegemonyasını yıkmak. Bin
Ladin, geçen yılm mart aymda CNN
muhabiri Peter Arnett'in kendisiyle yapögı
söyleşide şu ifadeleri kullanmıştı:
"Afganistan savaşında biz Müslümanlann
edindiği en önemli deneyim, bir süper gücü
dcvircbilect'ğimLd öğrenmif olmanuzdı.
AOab'uı savaşçılan olan mücahitter,
Sovyetler Birtiği'ni yıkılma noktasına
getirdiler. Başta Amerikahtar ohnak üzere
tüm Batıldara sesteniyoruz; Müslümanlann
kutsal toprakJannı (Suudi Arabistan) terk
edin. Vbksa siviJ vatandaslannızın yaşsuo
guvenliğini garanti edemeyiz."
Yazar Necip Mahfuz.
'İktidar
duşkunu
mafya'
Der Spiegel dergisinin
tslam dosyasında
görüşlerini ifade eden
Nobel Edebiyat Ödülü
sahibi Mısırlı yazar
Necip Mahfuz, "AIlalTın
düzenini dünya üzerinde
egemen kıbna" amacıyla
kitleler üzerinde
fîziksel ve ruhsal terör
uygulayan örgütleri,
"Islamın admı kötüye
çıkaran iktidar düşkünü
mafya" olarak
nitelendiriyor.
Mahfuz, açık toplum ve
demokratik özgürlerin
düşmam olarak nitelediği
bu örgütlerin îslamı
tahrip ettiklerini
belirtiyor.
Bu örgütlerin, kültûrel
alanda bir Batı işgalınden
söz ettikJerini kaydeden
Mahfuz, "kültûrel işgal"
kavramının saçmalık
olduğunu söylüyor.
Mahfuz'a göre 'Kültür,
her zaman ve her yerde
almayı ve vermeyi içerir.
Gerçek lslam da dünyaya
açıknğı öngorür'.
Mısırlı edebiyatçı
Mahfuz, 'hiç khnsenin
İslanun terör ve geri
kaJmışlığı öne çıkardıgını
sö\ lemeye hakkı
olmaması gerektiğini'
vurguluyor.
BIÇAK SIRTI
EROL 31ANİSALI
Mutluluk Görece Bir
Kavramdır, Ancak...
Bir Çinli, bilmem kaç yıl önce, bir bisiklet sahit
ise çok mutluydu, çünkü çoğunluğun bisikleti yok
tu. Bugün en küçüğünden de olsa bir otomobil sa
hibi olmak, onun hayalini süsleyen bir "mutlulul
sınındır." Ortalama bir Japon için ev, otomobil, iy
bir evlilik, yılda birturistik dünya gezisi şimdilik ye-
terlidir. Vasat bir Kanadalı ve Isveçli için bunlanr
üzerine bazı şeylerin eklenmesi gerekir. Özel ho-
bilerin gerektirdiği tüketim kalıpları söz konusu-
dur. Aynı Kanadalı ve Isveçli için 25 yıl öncesinin
ölçüleri farklıydı.
Birey için "öznel" anlamda baktığımızda, iktisa-
di olarak mutluluk, tamamen "görece" bir algıla-
madır. Yakın çevre, uzak çevre (toplum) ve dünya
karşısındaki 'karşılaştırmalı konumu" onun mut-
luluk ölçülerini belirler. Ingiltere son 25 yılda Avru-
pa'da, altıncılıktan on birinciliğe düştüğü için insan-
lar kendilerini mırtsuz hissetmeye başladılar. Oy-
sa reel anlamda gelirleri artmıştı.
1950'li yıllarda bir Batı Avrupalı için otomobil sa-
hibi olmak bir ayncalıktı. Bugün ise otomobil sa-
hibi olmak, çorap giymek kadar doğal karşılanır ol-
du. Iktisadi olarak, bireyin mutlak durumu değil, "gö-
rece'durumu, dartanım içinde, onun mutluluğu-
nu belirler.
Birey, yakın ve toplumsal çevre ortalamasının
altinda ise "mutsuzdur."
Günümüzde iletişimin ve reklamın dünyanın her
köşesine ulaşır olması, dev adımlarla gelişmesi, bi-
reyi koşullandırmaktadır. Birey bir yandan, üst tü-
ketim kalıplannı görmekte, ona ulaşma özlemi içt-
ne ginmektedir, diğer yandan da karşılaştırmalan-
nı artık daha uzak, gelişmiş ve yüksek tüketim top-
lumlan ile yapmaktadır. Az gelişmiş toplumlar bu
anlamda, dar çevrenin dışına çıkmakta, tam anla-
mıyla "kümselleşmektedirier." İletişim olanakJan ön-
lerine, gıdadan giyime, konuttan otomobile, hiç
duyup görmedikleri hobilerden karmaşık elektro-
nik aygıtlara kadar özendirircesine her şeyi getir-
mektedir.
Şu ya da bu toplumda birey, önüne sunulan bu
çeşitliliği, olanaklan ölçüsünde, belirli bir noktada
yakalayabilir. Artık "karşılaştırmasını" yalnız yakın
çevre ile değil, uzak çevre ife de yaptığı için göre-
ce, daha da geriye, alt noktalara ındiğinin "bilin-
cindedir." Bu da birey üzerinde olumsuz etki ya-
par. Gelişen iletişim, birey üzerinde "sürekli bir
olumsuz baskı ortamı" yaratır.
Bugün insan ilişkilerinde bu "maddeci altyapı"
ilginin odak noktası durumuna gelmiştir. Büyük
çoğunluk, bunlan düşünür, konuşur, yazar hale dü-
şürülmüştür. Kişiliklerin tüketim kalıplan ile marka-
larla özdeşleştiği bir ortam yaratılmıştır.
Türk basınının 30 yıl öncesi ile bugününü karşı-
laştırdığımız zaman haber ve diğer yazılann bu an-
lamda çok değiştiğini, tüketime yöneltici bir işlev
üslendiğini açık bir biçimde görebiliriz. Gazete açı-
sından ise bu "gelir" an/amına gelmektedir. Onlar
da "sistem "in parçası olmuşlardır.
Iktisatta, alt gelir gruplannın, üsttekilerin tüketim
kalıplannı izlemek istemelerigenel kuraldır. Bu ge-
nel kural, dünya çapında iletişimin olağanüstü ge-
lişmesi ile insanlar üzerinde "mutsuzluk yaratan"
bir sonuç doğurmuştur. Kişi başına gelir düzeyi
düşük, gelir dağıhmı bozuk olan toplumlarda du-
rum çok daha kötüdür. Geniş kitieler kendilerini "mut-
suzluğa mahkûm edilmiş " gibi görmeye başlamış-
lardır. Çünkü 24 saat önlerine sunulan tüketim ka-
lıplan, hiçbirzaman ulaşamayacaklannı bildikleri bir
noktadadır.
Bir yandan mtrtluluğun maddi ölçüleri öne çıka-
nlarak, öte yandan tüketim araçlan önlerine sunu-
larak, insanlar tam birkıskac/n içinesokuldular. En
azından, dünyanın çok büyük bir kesimi için. Bu
kıskaç ve baskılar hem bireysel bazda hem top-
lumsal bazda, insanlan daha mutsuz kılan bir so-
nuç yaratıyor.
Küreselleşme, insanlann daha keskin bir biçim-
de üst tüketim kalıpları özlemi içine girmelerine
yol açtı. Adeta tek amaç, mutluluğa ulaşmanın tek
yolu, bir üst (ya da en üst) tüketim kalıbına geç-
mek biçiminde algılanmaya başlandı. İnsanlar bu
yönde koşullandınldı.
İnsanlann yaşam felsefesinin bu sığ alana sıkış-
tınlması, bireysel ve toplumsal olarak, insanlığın ge-
lişme sürecini de bozdu, olumsuz etkiledi. Yaşam
felsefesinin açısı daraltıldı.
Dünya genelinde yeraltı ekonomisi büyüdü, maf-
ya faaliyetleri genişledi, terör arttı. Tüketimdeki kü-
reselleşme, her şeyi tüketime göre endeksleyen an-
layış, yenibir canavar yarattı.
Eğer mutluluk üst tüketim düzenini yakalamak-
sa, insanlar da bunu, rter ne pahasına olursa ol-
sun gerçekleştinne anlayışına itildi. Ve mutlu olmak
adına mutsuz oldular. Çünkü toplumsal çürüme ve
bozulmalar arttı.
KARŞIYAKA 5. ASLtYE HUKUK
MAHKEMESİ'DEN
Sayı: 1998/907
Davacı Emel Sağlam tarafindan davalı Yüksel Sağlam
aleyhine açılan boşanma davası sebebiyle,
Davacı, davalı Yüksel Sağlam ile 1995 tarihinde evlen-
miş olduklannı, bu evlilikJerinden bir müşterek çocuklan
bulundugunu, davalı ile aralannda şiddetli geçimsizlik bu-
lunduğunu, devamlı ve çekilmez bir hal almış müşterek
bir hayatı sürdürmenin imkânsız bulunduğunu ve davalı
ile bir süredir ayn yaşadıklannı beyanla boşanmalanna
karar verilmesini talep etmiştir. Adı geçen davalı Yüksel
Sağlam 'a Zübeydehanım Cad. No: 14 Daire: 4 Derya Apt.
Karşıyaka adresıne dava dilekçesinin gazete ılanı ile teb-
liğine karar verilmiştir. Adı geçen davalmın 8.12.1998
günü saat 09.00'da mahkememizde hazır bulunması, ken-
disini bir vekille temsil etmesi, aksi takdirde duruşmanın
yokluğunda da yapılacağı HUMK'nin 509 ve 510. mad-
deleri yerine kaim olmak üzere iJanen tebliğ olunur.
23.11.1998 Basın: 60836
ADANA 7. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'DEN
Sayı: 1998/371
Davacı Çiğdem Erbeyi vekili avukat Mehmet Bülbül
tarafından davalı Musa Erbeyi aleyhine açılan boşanma
davasında: Davalı Musa Erbeyi adresinde bulunmamış,
gerekli emniyet arastırması yaptınlmış, yine adresi tespit
edilemediginden bu kerre davahnın davetiyesinin ilanen
yapılmasına karar verilmiş olduğundan karar gereğince
Musa Erbeyi'nin duruşma günü olan 14.12.1998 günü sa-
at 09.00'da mahkemede hazır bulunması veya bir vekil
göndermesi, gelmedigi veya vekil de göndermediği tak-
dirde duruşmalann gıyabında yapılacağından ve karar ve-
rileceğinden ışbu ilan davalı Musa Erbeyi'ne davetiye ye-
rine kaım olmak üzere iJanen teblig olunur. 25.11.1998
Basın: 60783