14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 ARALIK 1998 S> 14 KULTUR I SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Tıpkı filmlerdeki gibi...Çağdaş tspanyol tiyatrosunun, Fede- ricoGarcia Lorca'nm iç savaşta kurşu- na dizilmesiyle duran yüreği, çok uzun yıllar süren Franco faşizminin ardından ancak 801i yıllarda yeniden atmaya baş- ladı. Üç dört yıl önce Ankara Sanat Ti- yatrosu'nda sahnelenen "AyCannda", yazar Süütstr-a'mn faşizmle hesaplaştı- ğı bir oyunuydu. Yeni dönemde Anka- ra De\ let Tiyatrosu bir başka çağdaş Is- panyol yazanru tanıtıyor. JoseLuis Aİon- sode Santos'u Dilimıze Engin Karacaören'in ka- zandırdıgı "Türöncü DükkânT ilk kez 1981 'de sahnelenmış. Bizim sahneleri- mize ulaşması 17 yıl almış demek. Oy- sa Türkiye bu oyunu ve yazar Santos'u sevecek gibi görünüyor. Akıllanndan çok yüreklerinin rüzgâ- nna yelken açan insanlann oyunu "Tü- tüncü DükkânT. Erkeklerin "maço" kılıfı altında çocuksu bir ürkekliği ya- şadıği, kadınlann en durmuş oturmuş gö- rüneninin bile halkezgilerinin çekicili- ğine dayanamayıp orta yere firladığı, cinselliğin bir an bile göz ardı edilme- diği. şiddetle sevecenliğin, hiddetle iş- venin birbinni mantık dışı bir hızla iz- leyebildiği, pişmanlıkJa diz dövmekten utanılmadığı, yanlışlarla doğrulann her an yer değiştirebildıği bir dünyanın kü- çük insanJan arasındayız. Bizim gibi, Yu- nanlılar gibi, şu sıralarda sevmekten vazgeçmiş olsak da Italyanlar gibi Ak- deniz insanlan onlar. Birbırinin yüzün- de ayna gibi yansıyan... (Televizyonda izlemişsinizdir. ttalyan polisi de öğren- cileri tıpkı bizimkilergibi dövüyor.) Biri orta yaşlı öteki genç iki hırsız, el- lerinde silahlar, bir yaşlı kadınla toru- nunun işlettigi tütüncü dükkânını soy- maya kalkıyorlar. Zora gelip de kaçama- yınca "rehineJeri" ile birlikte içerde tı- kılıp kalıyorlar. Tıpkı fılmlerdeki gibi... Ne ki yazar Santos öyle tipler çizmiş ki, durum filmlerdeki gibi olmaktan çıkrp gülmeceyle kucaklaşıyor. İçerde kopan şamata, güvenlik güçlerinin içeri "dok- tor" kılığında yolladığı "polis" arka- daşlannın da katılımıyla baş edilmez boyutlara ulaşıyor. Commedia dell'Ar- te kıvraklığıyla biçimlendirilmiş, tadı- na doyum olmaz bir şamata bu. Yine de AJollanndan çok yüreklerinin riizgânna yelken açan insanlann oyunu •'Tütüncü Dükkânı". aşk varoyunda. Bu tür filmlerde hep ol- dugugibi... Yazar Santos iki perde dört sahne bo- yunca yaşanan seriiveni "güriHtülü1 " bir gerilim parodisine dönüştüriirken top- lumsal çerçeveyi çizmekten de geri kal- mjyor. Belli ki haksız kazanç sahıpleri- nin başköşeye oturmasına izin verildi- ği, namuslu işçılikten para kazanılma- dığı, Hollyvvood işi fılmler ve medya gös- terileriyle, insanlann eğri yoldan çabu- cak köse dönmeye özendirildiği bir top- lumdayız. Franco faşizmiyle palazlan- mış güvenlik örgütü cahil, beceriksiz ama acımasız. Üstelik tspanyol demok- rasisinin başına dert olan aynmcı ETA terör örgütünü ezebilecegini gösterme adına, sıradan bir soygun olayını bile "sh'asaJ bir hareket" olarak sunma fir- satını kaçırmıyor. (Ferhan Şensoy'un "ÇokTuhafSoruştunna"sını anmamak ne mümkün!) Içen doktor kılığında sı- zan polisin "duygusaT davranışı da çer- çeveyi tamamJıyor. "Hırsız"ın hiç mi suçu yok diye so- rabılırsiniz. Santos silahlı soygunu onay- larruyor elbette. Ama kapısında'suçlu- lan her an parçalamaya hazır öfkeli bir güruhun bekledigi, kapıya dek gelen valinin, soygunculan "uyan" konuş- ması ile biryardım demeginin açılışı için yapacagı konuşmayı birbirine kanştır- dığı, güvenlik güçlerine güven duyulma- djgı birortamda, tütüncü dükkânında rut- sak kalan kahramanlanndan da se\e- cenligini esirgemiyor. "Tütüncü Dükkânı" içeriğin derinli- giaçısından büyükbiroyundeğil. Ama ustaca yazılmış bir "ovuncu 1 ' oyunu. Yönetmen Mehmet Ege'nin yoğunlaş- tığı aian da oyunculuk olmuş. Sonuç se- vindirici. Son derece hızlı bir tartım içinde ge- lişen ilk iki sahnede yogun bir hareket ve söyleşim düzeni geçerii. Tıpkı film- lerdeki gibi gerçekçi bir görüntü veril- mesi gereklı. Ege, biraz "koreografik" görünse de hareket ve söyleşimler bağ- lamında seyircide "gerçeklik" duygusu uyandırmayı başanyor. Seyircinin bez- gin bakışlarla, oyuncuların oyuna ısın- malannı bekledigi dönem böylece -hiç yaşanmadan- atlatılıyor ve seyirci hiç kopmamacasına oyuna baglanıyor. Yalnızca seslerini duydugumuz, ama baştan sona oyunun içinde olan güven- lik güçleri ile kapıda biriken halk ise ay- nı devingen anlayış içinde işlev taşımı- yor. Görsel ve işitsel efektler yetersiz kal- dığı gibi, içerden taşan sesleredjşardan gelen tepkinin de yeterince eşleştiril- mediği görülüyor. Sözgelimi içerde bir silah patlıyor. Kapıda bekleyen heye- canlı kalabalığın tepkisi ancak beş da- kika sonra geliyor. Böylece, sahnede yaşanan, "tıpkı filmlerde olduğu gibi" olmuyor. Çözülmesi zorunlu bir sorun. Çünkü oyunun toplumsal çerçevesi ge- ri düzleme iyice itiliyor. GünerSümer'in "Hüzzam"ından bu yana, soluklu dramatik rollerde görme- yi özledigimiz değerli sanatçı Maral Üner, dükkân sahibi Büyükanne'de he- defi on ikiden vuruyor. Konuşmadığı ve devinmediği zamanlarda bile gözle- riyle, mimikleriyle "öynuyor". Saç bi- çimiyle, giysisiyle, unutulmaz dans gös- terisiyle ve "Cannen"den söylediği ar- yayla sanki rol, onun için yazılmış duy- gusunu uyandınyor. Ostlendiği rolü böy- lesine doğallaştıran, aynı zamanda da böylesine "tiyatro" kılabilen sanatçıla- nmız ne yazık ki çok değil. Bu neden- le de "Maral Ünerfirsaü''nı çok iyi de- gerlendirmesi gerekiyor Devlet Tiyat- rolan'nın. AIi tpin orta yaşlı soyguncuda, daha önceki başanlı oyunlannın da önüne ge- çen bir oyunculuk sunarak Oner'in ulaş- tıgı düzeyi pekiştiriyor. Çünkü oyunun tümü oyuncular arasındaki "elektrik- lenroe" üstüne kurulmuş. Polis'i oyna- yan Güven Besûnoğlu da, üstünde iğre- ti duran doktor gömleğinden başanlı ses değişimlerine, eli kolu baglı ve ağ- zı tıkalı oldugu anlarda bile kompozis- yonunu sürdürmesine dek, baştan sona kışilikli ve sahne olayıyla bütünleşen bir yorum sunuyor. Oyunun dört başrolünden ikisini üst- lenen Torun'da Berrin Demir Öney ve genç Soyguncu'da Okan Şenozan kı- demli agabey ve ablalanyla yanşan bi- rer oyunculuk sergüiyoriar. ilk birkaç da- kika içinde yaşadıklan "ısuıma" soru- nunu saymazsak herikisinin de oyunun tartımını düşürmeden sürdürmede kat- kısı büyük oluyor. Oyunun "motor"u olan Tocho'da sergilediği yorum Okan Şenozan'ın gelecekte üstlenebileceği başrolleri de muştuluyor. En güzeli, sahnedeki beş oyuncu ara- sında kurulan iletişimle, Santos'un yapıtının "rumturaklı" Devlet Tiyat- rolan oyunculugunun dışına çıkan bir tiyatro keyfi oluşturması... Yürekli siııeıııa<*uuıı trajık öliiıııüKültür Servisi - Amenkan sinemasmın son 40 yı- lına, özellikle de 1970'li yıllarına damgasını vur- muş, deneyimli yazar-yönetmen Alan J. Pakula. ! 9 Kasım'da New Ybrk'ta Long Island'a gıderken an- cak filmlerde rastlanacak cinsten feci bir araba ka- zasına uğradı. Öndekı aracın çarpmasıyla havalana- rak Pakula'nın arabasınm ön camından giren 2 met- relik bir metal kazık, ünlü yönetmenin azraili oldu. Hastaneye kaldınhrken yolda ölen Pakula 70 yaşm- daydı ve Doris KearnsGoodwin'in Roosevelt'in Be- yaz Saray dakı başkanlık günlerini anlattığı "No Or- dinary Time" adlı kıtabından uyarlayarak senaryo- sunu yazdıgı yeni bir filme hazırlanıyordu. Pakula'yı. Robert.MulHgan'la verimli biryönet- men-yapımcı ikilisi oluşturduğu yıllar öncesinde ta- nımıştık; Anthon>' Perkins'in oynadığı, sinir knzle- ri geçirerek kafayı üşüten bir beyzbolcunun dramı- nıanlatanu FearStrikesOut-BuhranJıYıiIar''( 1957), bir zencıyi savunan güneylı a\ukat rolündeki Gre- gory Prek'e ve senanst Horton Foote'a birer Oscar getiren "ToKilla MocJdngbird-l ğursuzKuş" (J 962). New Yorklu çalışan kız Natalie VVbod'la trompetçı SteveMcQueen'in romantik aşkıru aktaran "LOVBWWI the Proper Stranger-Aradığım Aşk" (1963), yine Steve Mc Ouen'lı ve Lee Remick lı "Baby TbeRa- in Must Fall-Kaderin Ojnnu" (1965), Natalie Wo- od'laRobertRedford'u eşleştiren "InsideDaisyClo- ver" (1966), Bel Raufinan'ın \ew York okulianna ilişkin çok satan kitabmdan uyarlanan "UptbeDtMiı Staircase-Kolejdeki Günlerim" (1967), Gregory Peck'li ve EveMarie-Sainfli Vvestern "TheStalking Monn- Görünmejen Dtişman" (1968) gibi filmle- riyle. Mulligan'ın filmlerine katkısı görmezden geline- meyecek Pakula, ikilinin daha çok geride duran ada- mıydı ama.. sadece yapımcıbkla yetinecek değildi. Tiyatro aşkına yakalandığı lise yıllannda oyunlar yazıp sahneye koymuş, Yale Drama Schoordan me- zun olmuş Pakula, gencecik bir Liza Minneüi'ye ilk başrol şansını \erdigi "The Sterile Cuckoo-Bahar Rüzgân"yla (1969) yönetmenliğe başladı 41 yaşın- dayken. 'Sophie'nin Seçimi' çok ses getirdi tlk cinsel deneyimlerini yaşayan kolejli genç kız Pookie Adams'ın (L. Minnelli) hayai kınkJığına uğ- radığı ilk aşk hikâyesini anlatan bu duygusal kome- diden sonra, Jane Fonda'yla Donald Sutnerland'ı yöneftıgi ikinci filmi "KJute-Fahişe",Pakula'nın yö- netmenlik yetenegini kanıtladı 1971 'de. Bir katilin tehdit ettiği, orta sınıf kökenli bir fahişeyi oynayan Jane Fonda ilk Oscar'ını kazandı, sofistike. psikolo- jik-polisiye gerilim denemesi "Klute''la. VVarren Beatrv ile çevirdigi "The Parallaı Vlew"i (1974) izleyen "All the President's Men-Başkanın Bütün Adamlan". Pakula"nın adını çağdaş sinema tarihine kazıdı. Medvarun gücüne ilişkinfilmlerinpro- totipi sayılacak "Başkanın BütünAdamlan'! ,( 1976) 1970'lerin yarısmda ABD'yi sarsarak Rkhard Ni- xon'ın başkanlıktan istifa etmesıne yol açan Vv'ater- gate skandalını meydana çıkaran iki gazetecinin, Ro- bert Redford'la Dustin Hofrrnan'ın oynadıklan Was- hington Post muhabirleri Bob Woodward'la Cari Bernstein'in kıtabına dayanıyordu. Basını konu edinen gazeteci fılmleriyle polisiye dedektif serüvenlerini ve heyecan-gerilim türünü harmanlayıp kaynaştıran Pakula'nın başanlı belge- sel-röportajımsı tarzıyla ve oyuncu yönerimiyle seç- kinleşen "Başkanuı Bütün Adamlan" New Yorklu film eleştirmenlerinin ödülüyle 4 Oscar (Jason Ro- bards'a en iyi yardımcı erkek oyuncu, senarist Wil- Yönetmenin en iyi döneminden 'Başkanın Bütün Adamlan'nda Dustin Hoffman ve Robert Redford. liam Gofdman'a en iyi senaryo, en iyi sanat yönetı- mı veen iyi sesOsear'larOkazanarakbir'olaj-fflm'e dönüştü zaman içinde. Pakula'nın •paranoid üçfemem' olarak ifade etmek- ten özellikle hoşlandığı "Klute", "The Parallaı VI- ew" ve "Başkamn Bütün Adamlan", yönetmenin en iyi dönemi olan 1970'li yıllann ürünüydü. VVUliam St>Ton'un romanjndan uyarladığı "Sophie'sChoice- Sophie'nin Seçimi" (1982) ise Pakula'nın çok ses ge- tıren bir başka önemlı fılmi oldu. Savaşın ertesinde yazar olmak için Nevv York'a gelen genç şair Stin- go'nun (PeterMcNicol), savaşta Nazı toplama kamp- lannda kaimış, iki çocuğunu kaybetmiş Polonya Ya- hudisi göçmen Sophie (MerjlStreep), deli dolu. den- gesiz entelektüel Nathan (Kevin Kline) çiftiy le yaşa- dığı deneyi anlatan bu Pakulabaşyapıtı da Meryl Stre- ep'e Oscar kazandırdı. Gözde oyuncusu Jane Fonda'yla yaptıgı "Comes a Horseman-Eve Gelen Atlı" (1978) ve "Roltover" (1981) "Klute"un yanına bile yaklaşamayan başa- nsız filmlerdi. "Dream Lover" (1986) felaketinı iz- leyen. Albert Finney-Matthevv .Modine-Kevifl An- derson'un harika petformanslannın da kurtaramadı- ğı "Orphans" ve yönetmenin otobiyografisi niteli- ğindeki "See Vbu in the Morning" de Pakula'nın 1980'lerin ikinci yansındaki düşüşünün sürdüğünü gösteren yanm başanlardı. Harrison Ford'lu \e he- yecanlı bir mahkeme dramasını aktaran, 1990 yapı- mı "Presumed Innocent-Şüphe Alnnda'', hatın sa- yılır gışe hasılatıyla artık 60'ını dönmüş emektarya- zar. yapımcı, yönetmene yeniden bir sayginlık kazan- dırdı Hollyvvood'da. Kariyerinın son filmi 'Sessiz Düşman' Ama 1990'h yıllar Pakula'nın artık iyiden iyiye yorgunluk dönemine girdigini örnekleyecekti: Kevin Kline'la Kevin Spacej'in kanlannı değişen iki kom- şuyu oynadığı "Consenting Adults" vc Julia Ro- berts'Iı, Denzel VVashington'lu. John Grisham ro- manından uyarlama "ThePelican Brief-Pelikan Dos- yası" gibi kötü filmlerle. Irlanda'dan Amerika'ya postalanmış, gözükara IRA tetikçisi Brad PHt'le onu ev inde konuk eden, trlandaasıllı Amenkan polisi Har- rison Ford arasındaki çekişmenin hikâyesine yan- sıdığı son filmi de siyasal bir gerilim serüveniydi: "The Devil's Own-Sessiz Düşman". Geçen yıl sine- malarda ızledığimiz bu polıtık 'thriller". 1949'da \Varner Bross'un animasyon bölümünde çıraklık ederek Hollyvvood'a girmiş, Alan J. Pakula'nın ya- nm yüzyıllık kariyerinin son fılmi oldu. Polonyalı-Yahudı asılh, matbaacı- reklamcı bir babanın oğlu olarak 7 N'ısan 1928'de Bronx-New York'ta doğan Alan Jay Pakula, 19 Kasım 1998'de eşine ender rastlanan bir kazada ölene dek, toplam 23 film yaptı yarım yüzyıllık meslek yaşamında. (Robert Mulligan'ın yapımcısı olarak 7 film, yönet- men olarak da 16 film.) Ardından iyi konuşmayı hak ettirecek (en azından) 5-6 filmi bulunan ve kuşku- suz Amerikan sinemasının New Yorklu yönetmen- leri arasında seçkin bir yere sahip Pakula, komplo te- orileriyle hayal kınklıldanndan geçilmeyen, Viet- nam ve Watergate sonrasının fokur fokur kaynayan atmosferinde serpilip gelişti, 1970'li yıllarda da pa- ranoya ve kötü niyetten bütünlenen bir dûnya yarat- maktaki becerisüıi sergilediği 'paranoid üçlenıe"siy- le ünlendi. Kişisel anlafamıyla her tfirde film yaptı 1982 'de "Sophie'nın Seçuni"yle ustalığmı perçin- leyen Pakula daha sonra gitrikçe tıcari çarka teslim olarak sıradan filmler imzaladı, büyük yönetmenle- re özgü pınltısıru, coşkusunu gitgide yitirdi. Polisi- ye ve siyasal gerilim serüvenlerinden, psikanalize ka- pı açan psikolojik öykülere, komediden vvestern'e ka- dar her türde film yapan, uzun planlara dayanan, özenli, kişisel bir anlatımı geliştiren, özellikle oyun- cu yönerimiyle efsaneleşen, genelde geri pianda bı- rakılmış bu yürekli Hollywood emektan, çelebi ya- pımcı-yönetmen, ilk evliliğini 1963 'te oyuncu Ho- pe Lange ile yapmıştı. 1969'da boşanan Pakula, 1973*te de 5 çocuk annesi (ilk kocadan), tarihsel ro- manlar yazan Hannah Cobn Boorstin'la ikinci kez dünya evine girmişti. Filmlerindeki belirgın paranoya eğiliminin, yülar önce yatağından kaçınldığı, çocukluğunda yaşadığı bir terörolayıyla açıklandığı, yıllann sinemacısı Alan J. Pakula'nın trajik ölümü, üstünden günler geçme- sine karşın hâlâ konuşulup tartışıldığı Hollyvvood'da sıcak ve taze. Belki de yeni bir Hollyvvood yapımına konu edilir Pakula'nın trajik ölümü. kimbilir?.. Amerikan sinemasının son 40 yılına damgasını vuran Alan Pakula, Harrison Ford ve Brad Pitt'le. YAZIODASI SELtM İLERİ 'Şimdi üzaklardasın' Şimdi Üzaklardasın, Mehmet H. Doğan'ın y< ni kitabı (Adam Yayınlan). Edebiyatımızadeğerli ete: tiri yapıtlan kazandırmış Mehmet H. Doğan, b kez, yazariığının bir başka yönünü yansıtıyor: "Şimdi Uzaklardasın'ın, yazarken özelbiryerio, duyaşamımda. Onun üzerinde çalışmak için hef. gecenin tekbaşıma olabildiğirn ıssız, sessiz, ge saatlehni seçtim. Kitap halinde yayımlandıktaı sonra da böyle özel biryeri olacak. Birilerini özle diğim, anımsadığım zaman açıp okuyacağım. Tıp kı eski mektuplan okur gibi." , Bir anı kitabı, içli bir anı kitabı. Yazar: "Dilerim okuyanlar da böyle düşûnür böyle okur" diyor, eski mektuplan yeniden okur gi- bi. Mektup saklamadığım için eski mektuplar ben- de hep bir 'izlenim'dir, 'izdüşüm', uzak, öte bir yansıma. Bazı sözlerini bölük pörçük hatırlayıp üzülürüm. Hemen okumaya başladığım Şimdi Üzaklarda- sın da özleyişlere, hüzünlere alıp götürdü. önce gökyüzünde. Gökyüzünde zaman dediğimiz kav- ramın geriden ileriye yol alışı bir an durdurulabili- yor sanki: "Alabildiğine sonsuz geriye ya da ileri- ye yaşamak olası yani." Sonra Edip Cansever çıkageliyor. Mehmet H. Doğan'ın Edip Cansever'i, benim Edip Canse- ver'imle örtüşüyor mu? Anılann zenginliği, olana- ğı burada: Kimileyin örtüşüyor, kimileyin yeni bir Cansever tanıyor, duyumsuyorsunuz. Ama Edip Cansever'i tanımışsanız, şiirini özüm- semişseniz, geriye hep o 'yokluk, yitirmişlik' sızı- sı kaJıyor. Birgazete kesiği (Cumhuriyet'ten); "Şa- irEdip Canseveröldü" başlığı: Mehmet H. Doğan'ın yazısına eski bir hatıra defterinin sayfalannda sak- lanmışçasına eklenivermiş. Turgut Uyar, Metin Eloğlu, Cemal Süreya, Necatigil, Metin AKıok, Sevgi Soysal Halikar- nas Balıkçısı, başkalan, onlar, hepsı sayfalardage- lecek bir zamana emanet ediliyor. Bilge Karasu'yu kaleme getiren yazar, bircüm- lesinde kendini dışa vuruyor. Ankara, Kızılay, Pik- nik. Bilge Karasu'nun Uzun Sürmüş Bir Günûn Akşamı yeni çıkmış. Mehmet H. Doğan bu yaprt için henüz yazmamış olduğunu düşünüyor: "Bir insana yapılacak en büyük kötülük nasıl onu yalnız bırakmaksa, bir yazar için de bu, yaz- dıklan karşısında suskunluktur, kesin." Yetmişlerin sonuydu, belki 1979. Derin yürek burkuntusuyla birtatil yöresınden kaçmış, Izmir'e geJmiştim. Otobüslerdolu; ancak geceye uçak bi- leti. Izmir'de yapayalnız. Pekaztanıdığım Mehmet H. Doğan'ın telefonunu postanedeki rehberden buluyorum... Kaç yıl geçti üzerinden, o günü unutmadım. Edebiyattan, kitaplardan, şiir ve romandan konuş- muştuk; votka içmiştik. Havaalanına giderken baş- ka bir insandım, barrşmıştım, iyileşmiştim... Şimdi Uzaklardasın'ın her satırındar* bir insanı yalnız bırakmamış bir yazann içten duyarlılığı alınv fanıyör. Şairleri, edebiyat-sanat adâmlarinı 'ğer^ çekten sevmiş, sevebilmiş bir yazann anılan. An- lamsız dargınlıklann, yersiz öfkelerin, kjrıcı tartış- malann alabildiğine ötesinde bir panorama usul usul örülmüş. Sonra bir şey daha düşündüm: Yaklaşık otuz yıl- da ne çok sevgili insan aynlmış hayatımızdan. Mehmet H. Doğan'ın anılan beni onlara götürdü. 'Zaman 'ı ben de gökyüzünde 'görmek' istedim. Izmir'deki o öğleden sonra, akşamüzeri, o ge- ce başlangıcı öyle bir zaman dilimiydi. Şimdi Üzaklardasın'da iki de anı-kent var; Istan- bul ve Adana. 1946 tarihli bir fotoğraf: Yaşamı ilk- gençliğinde sürdüren yazann kendisi. Bu fotoğra- fa baktıkça, ilkgençliğimin fotoğraflarını hatırla- dım, hiçbiri yok artık bende, geçmişi silmek mi is- tedim, öyleyse böylesi fotoğraflar beni neden bun- ca etkiliyor? Sayfalarda, fotoğrafiarda öğretmenim Rauf Mut- luay, Mehmet H. Doğan'ın arkadaşı Mutluay. Bir piknikte onunla, arkadaşlarımla, bütün sınıf çek- tirdiğimiz fotoğraflar vardı... Sayfalarda, sayfalar boyu Mehmet H. Doğan'ın iyilikdolu söylemi!.. Takvimde tz Bırakan: "Birkelebeğin ömrü gibi, tanışıklığtmızın birgün sürdüğü, sonra bir daha rastlaşamadığımız dost- lar vardır. 'Dostlar, 1 diyorum, çünkü dostluğun ku- rulabilmesi için gerekli her şey o bir tek gün için- de olup bitiyorbu gibi durumlarda..." Mehmet H. Doğan, Şimdi Üzaklardasın, Adam Yayınlan, 1998. Fotoğrafın içindeki fotoğrafçı • Kültür Servisi - Gültekin Çizgen'in 40. yıl sanatsal etkinlikleri, 12 Aralık saat 18.00'de Armada Otel'de gerçekJeştirilecek olan Nevzat Çakır ve Mehmet Kısmet'in 'Fotoğrafin içindeki Fotoğrafçf başhklı dia panorama gösterisiyle sona erecek. TÜRSAK'a yeni bir mekân • Kültür Servisi - Istanbul Defterdan Akif Hamzaçebi'nin Beyoğlu'nun tarihi binalannın eğitim ve kültür kurumlanna tahsis edilmesi konusunda yapnğı çalışmalar çerçevesinde Türkiye Audiovisuel Kültür Vakn (TÜRSAK), kültürel etkinliklerini daha kapsamlı yürütebilecegi bir mekâna kavuştu. TÜRSAK Vakfi, 1999 yılının ilk aylannda onanm çahşmalannı başlatacagı binanın bir katını sinema alanındaki araştırmacılann. ögrencilerin ve sinema ilgililerinin yararlanabileceği görsel \e işitsel mecralann derlendiği bir kütüphane, bir katını ise videotek arşivi olarak düzenleyecek. Vakfin sinema konusunda yürüttüğıi seminerler, söyleşiler ve paneller yeni binada da sürecek. Tıyatrokare'den Şen Makas • Kültür Servisi - Tiyarrokare, Charlie Chaplin Komedi Ödüllü oyun 'Şen Makas'ı sahneliyor. Eczacıbaşı ve Schwarzkopf'un katkılanyla sahnelenen oyıınun yönetmeni Nedim Saban. Şafak Sezer, Şoray Uzun, Çiçek Dilligil Öztoprak, Hilmi Erdem, Hülya Karakaş ve Deniz Oral'ın rol aldığı ve konusu bir kuaförde geçen 'Şen Makas'ın finali, seyircinin oyunculara yönelttiği sorular doğrultusunda her gösterimde değişebiliyor. Abadan Giizel Sanatlar Merkeri • Kültür Servisi - Oğuz Abadan Güzel Sanatlar Merkezi'nin kurs ve eğitim programlan yeni seçeneklerle zenginleştirildi. Etkinlikler raüzik, resim, drama, sinema/TV ve fotoğrafçılık olmak ûzere beş başlık altında toplanıyor. Müzik bölümünde, Oğuz Abadan, Halıl Karaduman ve Özlem Yazıcı; resim bölümünde Özlem Türkkan; drama bölümünde Semih Sergen; sinema/TV bölümü Ümit Elçi, Agâh Özgüç ve Özdemir Öğüt; fotoğrafçılık bölümünde ise Celal Yılmaz eğitimci olarak yer alıyor. (293 24 42)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear