23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 KASIM 1998 ÇARŞAMBA 14 KULTUR Melisa Gürpınar'dan şiirsel bir düzyazı denemesi: Salkımsöğütlerin Gölgesinde 4 Geçmişi irdelemeyi denedîm' Hep geçmişi, çocukluğu, ölümü, bir hayatı irdeliyorum kendi hayatıradan yola çıkarak. AHSEN ERDOĞAN Yazm dünyasında şiirleriyle var olmayı seçmiş bir edebiyatçı Me- KsaGürpınar Tiyatro eleştirmen- lıgi ve çocuk edebiyatı alanında verdigi yapıtlar bir yana bırakılır- sa, bugüne dek 10 şiir kitabıyla buluştu okuruyla. Aşkı anlattı, çocukluğu anlattı. ölümü anlattı. 500 yıllık köklü bir Istanbul ai- lesinden gelen gerçek bir İstan- bullu olarak tstanbul'u anlattı. CanYayınlan'ndan _ _ _ ^ _ çıkan son kitabı 'Salkımsöğütlerin Gölgesinde'de, kla- sik şiirsel biçemin sınırtannın dışına çıktıgı şiirsel düz- yazılanyla kendi yazm serüveninde yeni bir pencereaç- tı. Kendisi 'dene- me' olarak nitele- miyor son kitabını, onagörebuyazılar 'kendisiyleveokur- ^^^^^^_ lanyla hayat hak- "~- ~"™^"~ kında yapnğı küçük istişareler' Gürpınar'la kitabı ve şiiri üzeri- ne konuşruk. 'Kendim kendime yetmedinT - Şürierinizde; çocukluğu, ölü- mü, aşkı,eski İstanbuTu, hayatı di- le getirijorsunuz. Bu kitabıntzda ise şiirin araçlannı. yoUannı kut- lanarak > ine şiiri anlatıyorsunuz, şiirin nasıl olması gerektiğinj ken- di ni/ce yorumluyorsunuz. Şiirin dili yetmediği için mi böyle bir düzyaa denemesine giriştiniz? Sözünü ettigıniz temalar ev- rensel temalardır. Ölüm, aşk, kent, doğa... Çünkü hayatımız bunlann üzerindebıçimlenir. Şairsınizde- dınız. Varsayalım ki öyleyim, şa- ır içın şiir de çok önemli bir ko- nu. Örneğin şu anda basılmakta olan 'Her Harf Bir Metek'te ya- zıyı harflerden başlayarak her ögesiyle ırdeledim. O kitapta şi- irle ve yazıyla daha fazla ilgilen- diğimi göreceksiniz. Modem çağ- lara girdıkten sonra pek çok şiir akımı ortaya çıktı. Beh bu kita- bımda çok yeni bir şey denediği- mi sanmıyorum. Şiiryetmedi de- gil, kendım kendime yetmedim; mutlaka okurla bütünleşmek. okurla konuşmak gereğini duy- dum. Konuşma formunu da kul- lanınca işim kolaylaştı. - Geçmişi, ölümü, kadın olma- yı, İstanbuİ'da kadın olmayı, ço- cukluğu ve şair olmayı sorgulaya- rak, okura sorular yöneltiyorsu- nuz_ Hem kendime hem onlara yö- neltiyorum. Hayatımız sorular- dan ibaret. Kaldı ki bunlann çok büyük hayati sorular olması ge- rekmiyor, çok önemsiz gibi görü- _ _ _ _ _ nen bir soru da ola- bilir şiirde yer alan. Bu noktadan çıkıp düşünmeye başladı- gınızda daha büyük sorulara akabilirsiniz de. Zaten özel olarak bir soru formu hazır- lamadım. Kendiligin- denliğı bozmamaya özen gösterdim. San- ki karşımdakinden bir yarut almışım, ben de ona vermişim, bir- liktebiraçmazadüş- müşüz de soru bura- dandogmuş gibi. - Şiirin coşkusu ve heyecanlan kadar yoksulluğu ve yalnızhğına da göndermeler yapıvorsunuz. Nedir şiiri bu yalnızliğa iten? Şiir de pek çok sanat gibi ör- negin bugün salonu olmayan, se- yircisi sabit bir sayıda kalan tiyat- ro gibi sokaklara itilmiş, yok ol- maya mahkûm edilmiş bir ko- numda. Bu sadece Türkiye için ge- çerli degil. Diger ülkelerde de şi- ir kitaplan binden, ikı binden faz- la satmıyor. Şiirin bugünkü tek- nolojik gelişmelere baglı olarak değişen hayatm dışına itildiğini, bir kenara bırakıldıgını düşünü- yorum. Oradaki simgelemelerde bunu anlatıyor. Şiiri bir insana benzetirsek her zaman valmzlık içinde sokaklarda geziniyor. Her zaman göstermelik bir coşkusu var tabii şiirin de şairin de. Ama bu, onun kabugu aslında. Şairin için- de şair olmaktan ötürü belki se- vmçleri, yakaladığı mutluluklar vardır, ama genelde hayatın aydı- na, sanatçıya verdikleri onu içsel olarak sürekli bir yıkımla karşı karşıya bırakmakta. Sanatın top- •lumda genel kabul görmesini sa» natçmm mutluluğu açısından de- B Salkımsöğüt, Gürpınar için huzuru ve gölgeyi simgeliyor. gıl, kültürün sürekliliği açısın- dan. dilin başka kuşaklara akta- nldıgından emin olmaktan gelen bir huzur ve güven duygusuna sahip olmak için istiyoruz. 'Bir üçkme olarak yazdırrT - Duyarkhklann anlatılmasın- da evrensel bir araç olarak esld- yor mu şiir? Dil önemini kaybediyor. Do- laşımda olmayan diller ancak sa- hiplerince seviliyor. Ortada büyük bir çeviri sorunu var. Bizim gibi dili dolaşımda olmayan ülkele- rin şiirini dışanda temsil eden ki- şi çok az. Tek dilli bir dünyaya dogru gıdiyoruz neredeyse. Bu- nun için de yazıyla yapılan sa- natlar müzik gibi resim gibi ev- rensel olamıyorlar. Bu baş dön- dürücü hızda gelişen teknoloji içerisinde înternet'in dahadayay- gınlaştıgı düşünülürse belki dil- ler ve edebiyat ortamlan daha çok yaklaşacaklar birbirlerine. tıka- nıklıklar da aşılacak belki. Ama bugün için kendimı 'en büyük, en kalıcı sanat şiirdir' diyerek kandırmak istemem dognısu. -KrtabıntnnbirverindeBirza- manlar düzyazı >azarcasuıa kolay yürüyordu elimin altında > üreği- min bana söz verdiği masalsı ha- yat, her vanı yırtılmış şiirden göm- leği giyen dervişi görene kadar' di- yersmuz. Şiirin yaşamınızdaki yeri nedir? Şiirle karşılaştıktan sonra ha- yat birkanal buldu kendine akmak için. Duygulardaki. düşünceler- deki birikim bu yola yöneldi. Ama kuşkusuz çok zorlaştı aynı za- manda. İçilen bir bardak çayı bir dize yapmak veya ondan bir re- sim, bir ezgi çıkarmak zorlu bir üretim sürecini gerektirir. Sanat- sal bir üst beğeni düzeyine, üst al- gılamaya, üst anlatıma ulaşma- dan ya da ulaşmaya çalışmadan yaşanan hayat bir anlamda daha kolaydır. Düzyazı- _ _ _ _ _ nın da bir anlamda şiire göre daha ko- lay oluşu gibi. Bel- ki o dervişin dünya- sı çok zengin, ama görünüşü yırtık gömleklibirderviş. -'Yazarken hepi- miz sahipsiz bir kay- nağm suyunu içer- cesine kendimizi yağmanyonız aslın- da. Bu hevecan veri- ci ama eksik bir öz- gürlük bana göre.' ~™™™"~~™ Yazma özgüriüğü neden eksik bir özgürlük? Yazmak heyecan verici, düşün- celerinizi yazıya dönüştürebili- yorsunuz ve özgürce başlıyorsu- nuz yazmaya. Ama bunu bir so- rumluluk olarak üzerinize aldı- gınızda, bir meslege, bir göreve, biraşka dönüşüyor. Özgürce baş- lıyorsunuz, ama özgürlüğünüz zedeleniyor. Yazdıklannız anlatmak istedik- lerinizin yanında çok az kalıyor. Daha geniş çerçeveli bir seziş içindesiniz, ama onlan bir biçem içine almak durumundasmız. Dü- şüncelerinizi yazının kalıplanna sığdırmaya çalıştığınız an tutsak- lığa sürükleniyorsunuz. Bir ba- tık denizaltıya girmek ne kadar zorsa dille anlahlanm içine girmek de o kadar zor. Her bir sözcüğün arkasında şairin, yazann kimbi- lir kaç sözcügü var söyleyemedi- 8i- - Bu kitap ile şiir kitabınız Ço- cukluğum ve ülümüm arasında tematik olarak paraleüikJer var. Aslında basılmakta olan kita- bım HerHarfBirMelektirlebe- rabcrbır üçJeme olarak düş%t- biliriz bunu. Eski deyişle birbfrt- . u kitapla da kendi üzerimden toplumu, hayatı, bir bütün geçmişi irdelemeyi denedim. nin mütemmimi bu üç kitap. Hep geçmişi, çocukluğu, ölümü, bir ha- yatı irdeliyorum kendi hayatım- dan yola çıkarak. 'Çocukluğunı veÖtümüm' kendimi ilkgözden geçirişim, sonra 'Her Harf Bir Melektir'de yazıyla olan ilişki- lerimi ve son olarak 'Salknnsöğüt- lerin Gölgesinde' ile de kendim üzerinden toplumu, hayatı, bütün bir geçmişi irdelemeyi denedim. Biçem açısından farklı ama söy- lem birliği içinde bu üç kitap. Da- ^ ^ _ _ ha önceki kitaplanmı yazdıgımda hayatı- mm başlanndaydım ve geleceği merak ediyordum. Bugün geldigimiz nokta çok bilinmeyenli bir denklemdi. Zaman geçti, öyle bir nokta- ya geldik ki aynı ev- rensel kaosun içine düştük yine. Hep dünyanın düzeni ve ülke koşullan değişe- ^ ^ ^ ^ ^ ^ cek diye umduk. Biz toplumun umunında bile değilken bir savaşım verdik kendimizce. Sonunda bu serüve- nin sonuna geldik ve hiçbir şey umdugumuz gibi gelişmedi. De- mokrasilerin hâlâ rayına otura- madığını ve düş kınklıîdan, bir ya- nmyüzyılı da geride bırakınca ha- yatı baştan gözden geçirmeye it- tı beni. Özel hayartan toplumsal hayata kadar her alanda yanıldı- ğımız, yenildiğimizyerleri... Tüm bunlann üç ayn türde irdelenişi- dir bu üç kitap. - Neden 'Salkımsöğütlerin Göl- gesinde'? Dikkatli bir okur, salkımsögü- tün burada bir imge olarak kulla- nıldığını görür. Salkımsöğüt be- nim için gölgeyi, huzuru, uzağı simgeliyor. Kitap, bir mutluluk, bir huzur arayışındaki sıçrama- lan, tökezlemeleri, yorgunlukla- n, düş kınklıklannı sorguluyor. Bu mutluluk arayışında ilerlerken bir yolculuğun sonunda ağaç gölge- sinde dinlenircesine ömriin bir yerinde soluklanma isteğinin sim- gesiydi salkımsöğüt. Belki ben bu soluklanmayı bulamadığım ve ülkemin insanlannın da bulama- dıgını^«ezdiğim Mn kullandım bu imgeyi. Atatürk'ünSamsun'aÇıkışı.tuvalyağhboy'a. İbrahim Safi Eserleri Müzayedesi yann Kültür Servisi - Artium Sungur Sanat Evi, 'İbrahim Safı Eserleri Müzayedesi' • düzenliyor. Yann sona erecek olan Dolmabahçe Kültür Merkezi'ndeki 'tbrabim Safi Eserleri Sergisi'nin ardından gerçekleşecek olan müzayedede sanatçınm yağlıboya tablolan ve çeşitli portre çalışmaları satışa sunulacak. Yarın saat 21.00'de Dolmabahçe Kültür Merkezinde düzenlenecek müzayedede yer alan eserler, daha önce Roche firması tarafından yapılan İbrahim Safi kitabında yer alan toplam 173 parçadan oluşuyor. Safi'nin tuval üzerine yaghboya çahştığı eserlerinden Atatürk Portresi 3.5 milyar, Atatürk'ün Samsun'a Çılaşı başlıkh tablosu ise 2 milyar 800 milyon lira açılış fıyatıyla satışa çıkanlacak. Tarihi Sanyer Börekçisi'ni resimlediği tablo 7.5 milyar ve Sarayburnu'ndan K B Kulesi başlıkh tablosu 3 milyardan; Galata Kulesi adlı çalışması ise teklifle satışa sunulacak. Eleştirmenlerce usta bir portre ressamı olarak niteletıdirilen ibrahim Safi'nin çeşitli portre çahşmalan 125 milyon lira; îstanbul. Ankara, lzmir, Antarya, Bursa gibi birçok şehre ait peyzajlan ve üshıbunun en karakteristik özelliğini yansıtan kar manzaralı eserleri de 200 milyon lira bedelle müzayedeye katılan eserler arasında yer ahyor. Aynntılı bilgi almak isteyenler 227 75 93 - 94 mımaralı telefonlan arayabilirler. Renkli, görkemlive acılı biryaşam 'Camondolar 'ın Sonuncusu 'nun yazan Pierre Assouline tstanbul'daydı ESRA ALtÇAVUŞOĞLU Fransız gazeteci-yazar Pierre Asso- uline, Osmanlı devleti zamanında îs- tanbul'da yaşayan Yahudi Camondo ailesinin yaşamını konu alan son bel- gesel romanı 'Camondolar'ın Sonun- cusu' adlı kitabmrn tanıtımı için Tür- kiye"deydi. Fransız Kültür Merkezi'nin konuğu olarak TÜYAP Kitap Fuan'na katılan Assouline'in son romanı Can Yayınlan tarafindan sunuluyor okurla- ra. - Sizi daha çok biyografı \azan ola- raktanıyoruz. 'Camondolar'ın Sonun- cusu' da belgeseJ roman niteliği taşı>or. Camondo aiksiyle duygusal bağınız nasıl kurukhı? PİERRE ASSOITCSE - Camondo aılesiyle ilk 'tanışmam' Paris'te müze olarak kullanılan Otel Camondo'yu gördüğümde başladı. Camondo evin- den çok etkilendim. Evlerinın müze olmasının dışında sahipleri hakkında fazla bir bilgi yoktu. Bu evin sahiple- ri kımlerdi diye düşünürken evin gize- mi birden çok önemli olmaya başladı benim için. On beş yıl bu evin çevre- sinde dolandım durdum. Camondo Müzesi gerçek birmüze degil bana ka- lırsa. Buranın bir ruhu var. yaşıyor... Ev sahiplerinin az önce çıktıgı, birazdan geri gelecekleri hissine kapılıyorsu- nuz. Itiraf etmeliyim ki bu kitap, evi merak eftigim için yazıldı. Çünkü ya- kın zamana kadar Fransızlar Camon- dolar'ın kim oldugunu, ne olduğunu bil- miyordu. Fransa'da, onlan hiç tanıma- yan insanlara bu kitabı anlatmak be- nim için daha kolay ama Türkiye'de he- piniz bu insanlan benden daha iyi ta- nıyorsunuz. Dolayısıyla komplekse girmiyor değilim. - Camondolar Türkiye"de çok sevi- len bir aile. Öyle ki Avram Camon- do'nun cenaze töreni gününde Jstan- bul'daki Yahuduer yas tutarken borsa ve finans kuruluşlan işierini tatü etti, Galatave Halicesnafi dükkânlannı ka- pattı. Bu kitabı yazarken Türkiye'ye gelip burada araşnrma yaptınız mı? Hangi kaynaklardan yararlandınız? - Hayır, Türkiye'ye gelmedim. lstan- bul'a geunek için hep zamanı ve ha- vayı koklamayı tercih ettim. Ashnda ki- tap. Camondo ailesinin 20. yüzyılda Fransa'daki yaşamını, göçlerini ve Fran- sa'ya entegrasyonunu anlatıyor. Ki- tapta Türkiye ile ilişkıleri flash-back'ler- le anlanlıyor. Türkiye'de araştrrma yap- mak isterdim ama Türkçe bilmiyorum. Türkiye'de Camondolar'ın yaşamınaait bilgi verecek birinci elden tanık yok. Arşivlere gelince; Istanbul'daki Mu- sevi tarihi beni çok yakından ilgilen- 'amondolar Batı'yla birleşmenin. Batı yaşamına geçişin sembollerini taşıyor. En önemlisi Ispanyol ve îtalyan kökenden geliyorlar ve Avrupalı kalan Museviler. diriyor. Özellikle Paris'te Yahudi tari- hine ilişkin oldukça çok kaynak vaı. Bü- tün dünyadan insanlar gelip buradan ya- rarlanıyorlar. Beni özellikle ilgilendi- ren Frankos arşivi oldu. Frankoslarda kökleri İstanbul'da olan Îtalyan asıllı Musevi bir aile. Musevi tarihi hakkın- da önemli kitaplann bulundugu bu ar- şiv, Ester Bombassa tarafından Fran- sa'ya götürülmüş Bombassa bu arşi- vi bana açtı ve bir ıkı ay boyunca ar- şiv üzerinde çalışma olanagı buldum. Aynca Camondolar'ın kurduğu Ev- rensel Musevi Bırligi -İstanbul'da Fran- sızcanın yayılması ve Fransızca saye- sinde Osmanlı Musev iliğinin gelişme- si konusunda araştırma yapmış bir bir- lik- arşivinden yararlandım. Avram Camondo'nun Hasköy'deki mezannın birçok fotoğrafi vardı elimde. Bir an- lamda fotograflarla Istanbul'u taşımış oldular. Istanbul'a gelmek, buranın ha- vasını koklamak benim için çok önem- liydi. Gelip Camondo merdnenlenru seyretmek örneğin... Seferat destamnı ek akhm -Peki karşılastığmız, Camondolar'm tstanbul'u mu? Bu yolculuk birçok şeyi bir araya getirdi. Burada olmaktan son derece memnunum. Çünkü birçok şeyi ilk de- fa göreceğim. tnsan bir kitabı, arşıv- lerden, fotoğraflardan yararlanarak ya- zarken gidip karşılaşacagı çeh'şkilerden çok korkuyor. Şimdi buradayım ve bir- çok şeyle ilk kez karşılaşacağım. Ki- tap bir buçuk yüzyıl öncesinden bah- sediyor. Şu an pek çok şey değişmiş du- rumda, hiçbir şey gerçekte oldugu gi- bi degil bugün. Örneğin insanlann dü- şünce yapısı bile çok değişmiş durum- da. Maalesef aradığınız bilgileri arşiv ve biyografilerde bulabiliyorsunuz. Çünkü kaynağında aradığuuzı, ya ora- da bulamıyorsunuz ya da artık yok... Camondolar Camondolar, Avrupa'da kollan bulunan Ispanyol-Portekiz kökenli bir aile... Iberik Yanmadası'ndan göç ettikten sonra birkaç yüzyıl Venedik'te yaşayan Camondo ailesi, 18. yüzyıl sonuna doğru lstanbul'a yerleşti. 1870 yilına kadar İstanbul'da kalan bu banker aile, burada kaldıgı süre- ce şehircilik çahşmalanna da büyük katkıda bulundu. Osmanlı devletinin savunma ihtiyaçlannı da finanse eden banka. Avram Camondo'nun Pa- ris'e yerleşmesinden sonra (1872) faaliyetini daralttı. Avram Camondo, Osmanlı devletinde gayrimenkul edinme izni alan ilk yabancı uyruklu kişidir. Galata ve çevresinde adlannı taşıyan hanlar ve Yüksekkaldınm'm yanındaCamondo merdivenleri ile hâlâ istanbul'da izleri bulunan aile, açtıklan okullar, tramvay ve vapur şirketleriyle de ta- rihe mal oldu. Tutucu Yahudi din adamlanna ters düştükleri için Istan- bul'daki Yahudi cemaatinin bir bölümü tarafından eleştirilen aile, Fran- sa'ya yerleşmesine karşın Osmanlı devleti ile ilişkilerini sürdürdüler. Pa- ris'te servetlerinin getirdigi lüks bir yaşama dalan Camondolar, daha son- ra sanatın en önemli destekçisi oldular. Kitabın ilk çevrildigi dilın Türkçe ol- ması da çok önemli. Aynca bir sonra- ki biyografı çalışmam Fransız fotoğ- rafçı Henri Cartier Bresson üzerine. Biraz sonra Ara Güler'le tanışacağun ve ona Bresson'un hediyesini verece- gim. -Camondolar'ın, tspamtrfengizisyo- nundan \enedik gettolanna, tstanbul saraylanndan Naziso> kınmlanna ka- dar uzanan hem renkli ve görkemli hem de acılı ve trajik bir >aşamö\ kü- lerivar_ Camondolar'ın hikâyesini son dere- ce sembolık buluyorum. Çünkü Ca- mondolar Batı'yla birleşmenin. Batı hayatına geçısin sembollerini taşıyor. En önemlisi Ispanyol ve îtalyan kö- kenden geliyorlar ve Museviler. istan- bul'da yaşarken de Avrupalı kalabilmiş ve sürekli Avrupa'yı temsil etmiş bir aile. Musevilik kavTamı içinde kendi- lerini herkesten ayırmaya çahşmalan, ayırt edici özellikler taşımalan açısın- dan çok önemli bir misyona sahipler. Diger tüm Musevilerden ve çogu Os- manlı'dan daha zenginler. Ikincisi bir Ortodoks kültürün içinde liberal kana- dı temsil ediyorlar, hatta liberal kana- dın da üstündeler. Paris'e gittiklerin- de o çok takdir ettikleri Fransız kültü- rüne entegre olmalan çok enteresan bir süreç. Örneğin kendi adlannı ko- ruyorlar. Fransa'da Museviler adlannı hatta soyadlannı hep değiştirrne yolu- nu seçmişler. Camondo adı güçlü bir biçimde Musevi referansı veriyor. Ve bu durum yaşam tarzlanyla bir çeliş- ki yaratıyor, çok aynksılar. Tüm bun- larakarşın Avrupah olmayı sürdürüyor- lar. Benim için ailenin simgesi çok önemliydi. -Khap,Camondoailesiözeünde,Ya- hudicemaatine ilişkin ipuçlan da veri- yor. Yazdığım biyografilerde beni ilgilen- diren en önemli şey bir kişinin, bir ai- lenin yaşamını anlatmak değil, bu sa- yede bir toplumu anlatmak. Dolayı- sıyla Camondolar sayesinde Paris'te 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başında var olan aristokrat Musevi toplumunun ya- şamını da anlatmaya çahştım. Işaret- lere anlam veren bir insanım. Ailenin hikâyesini anlatırken Musevi cemaati- nin ve özellikle Osmanlı Imparatorlu- ğu'nda ve Fransa'daki Musevi cema- atinin yaşamını ve çelişkilerini ele al- maya çahştım. Ömeğin az bilinen Mu- sevi asılzadelenni de bir şekılde anlat- ma olanağı buldum. Farkına varma- dan Seferat destamnı da yeniden gün- deme getirdim. Birçok kışi. "Nihayet biri çıkb da Seferatlaria ilgilenmeye başladı" dedi. DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇt Dergicilik Gürtekin Emre'den bir kart aldım. Berlin'de ya- yımlanan "Şiir-lik" dergisinin 55. sayısıyla yayın ya- şamına son verdiğini bildiriyordu. Bir de sitemi var- dı: "Ne ürün yolladın, ne de bizden söz ettin." Yirmi yıldır dergicilik yapan biri olarak yalnızca ya- zın hevesiyle dergi yayımlamanın ne denli zorlu bir uğraş olduğunu iyi bilirim. Hatta bu işlere özveriyle girişenlerin "neden" sorusuna da kolay yanıt vere- meyeceklerini düşünürüm. Bir yazın dergisi neden yayımlanır? Ülkede canlı bir kültür ortamı vardır. Bu ortamın sağladığı devinim yaygın bir okur kitlesi yaratmıştır. Bu okuriarın ilgisi dergileri ayakta tutar. Yeni bir yazm akımı ya da anlayışı dogmaktadır. Bu anlayış kendi düşüncelerini yayacak, temsilcilerinin ürünlerini tanrtacak bir yayın organına gereksinim duyar. Bunlann ikisi de olmayabilir. Durgun, heyecansız bir yazın ortamı vardır. Ama yazın ürünlennin yine de kendini gösterme yeri olan dergilere gereksinimi var- dır. Ülkemizde son yıllarda üçüncü tip dergiler çoğun- lukta. Yazartann yeni ürünleri okurlara ulaştınlıyor. Ki- mi gençlere de kitaba giden yolda basamaklar sağ- lanıyor. Merkez dışında, çevrede de pek çok dergi yayım- lanır. Bunlarda amaç, o çevrenin yazarlannın sesle- rini duyurabilmek, ürünlerini tanıtabilmektir. Dergilerin niteliğini belirleyen, nerede yayımlan- dıklarından çok, neler içerdikleridir. Bu noktada çevre dergilerinde sık rastladığım bir yanılgıdan söz açmak istiyorum: Bu dergilerden ki- mileri, sanki çıkma amaçlan kendi seslerini duyur- mak degilmiş gibi sayfalarında ünlü yazartara yer verme çabasını öne çıkanyoriar. Berlin'de yayımlanan "Şiir-lik" gibi, Bursa'daya- yımlanan "Yeni Biçem" de böylesi dergilerden. Un- lü yazarlann ürünlerini yayımlamakla dergilerinin ken- dilerine özgü bir kişilik kazanacağını düşünüyor ol- malılar. Oysa benim için "Şiir-lik", ünlü yazarlan değil, Al- manya'da yaşayan yazın kişilerimizin ürünlerini izle- yebildiğim bir kaynak olarak önemliydi. Denginin asıl kışiliğini de bu özelliği oluşturuyordu. Iki milyon in- sanımızın yaşadığı bu ülkede, elbette onlann yazırt ürünlerini tanrtacak, yayacak dergiler olmalı. "Şiir-lik" de bunu başaranlann başında geliyordu. Pek çok ye? ni yazarla ilk kez onun sayfalannda tanıştım. ; toplama yazılaria dergicilik yapılamayacağına ina- nanlardanım. Dergileri kendi yazı kadrolan ayakta tu- tar. llkeleri, kadroları olan dergiler başarılı dergiler- dir. Benzeri düşüncelere Aydın'da yayımlanan "Aydın- ca" dergisinin 1.7.1998 tarihli sayısında Kemal Gün- düzalp'in "Taşra'da Edebiyat ve Edebiyat Dergile- ri" adlı yazısında da rastladım. O da yayımlamakta oldukları dergilerinin kendi yazarianyla yayımını sür- dürüyor olmasından haklı bir gururia söz ediyordu. Yine de aynı yazıda kimi Izmirli yazarlann Aydm- ca'dadeğil de, Bursa'dayayımlanan "Düşlem"öer- gisinde yazıyor olmalanna içerlemeden edemiyor. Sorunun bir de okuriar yönü var: Okurların yayım- lanan dergilerin tamamını izleyebilme oianaklannın bulunmadığı ortada. Okur, sevdiği, yakınlık duydu- ğu yazarlann yazdığı dergileri izlemek ister. Yazar sü- rekli dergi değiştirir, her dergide görünmek isterse, okuru kendisini nasıl izleyebilir? Özellikle genç yazariarda görülen bir zayıflık, he- men her dergide yazma isteği. Sanki ne denli çok dergide yayımlanırsa o denli çok tanınacak. Bu dav- ranış bana doğaı görünmüyor. Bir dergide görünmek, o derginin kişiliğinin bir parçası olmaktır. Her dergi- de göründüğünüzde, okuriann kafasında nasıl bir ki- şilik oluşur? Gözlemlerim, şu durgunluk içindeki dergi yayım- cılığımızın bile, son derece işlevsel yönleri bulundu- ğunu gösteriyor. Pek çok okur, yazarlanmızı tek tek kitaplan yerine, dergilerde yayımlanan ürünleriyle iz- liyor. Üç-beş yüz satılan şiir kitaplannın yazariannın bunca tanınması, sözlerinin edilmesi, dergi yayım- cılığının başansı değil mi? Omer Seyfettin'in öykücülüğü • Kültür Servisi - Edebiyat dergisi Üçüncü Öyküler'in ikinci sayısı çıktı. Her sayısında öykücülügümüzün bir kilometre taşını ele alıp irdeleyen derginin son sayısının kapak konusu Ömer Seyfettin. Sennur Sezer, 1. Güven Kaya ve Necati Mert yazılanyla Ömer Seyfettin'in öykücülüğünü ve Türk edebiyatuıa katkılannı değerlendiriyorlar. Geçen aylarda yitirdiğimiz Bekir Yıldız da 'Dünyadan Bir Atlı Geçti' adlı öyküsüyle anılıyor. 'Öykü Serüvenleri' bölümünde Mehmet Zaman Saçlıoğlu konuk olurken 'Unutulmuş ÖykülerAJnutuhnuş Öykücüler'de Ilhan Tarus'un 'Konserve Kutusu' adlı öyküsü yer ahyor. Fahrettin Demir 'Öykü Üzenne Saptamalar', Celal tnal 'Bir Öykü Sevdalısı: Özcan Karabulut' başlıklı incelemeleriyle katılıyorlar bu sayıya. Aynca Ruşen Hakkı, Mehmet Güler, Jale Sancak. Tacim Çiçek. Yusuf Eradam, Bilge Öngöre, Sefer D. Turhanoğlu, Bürçin, Şener Aksu, Fatma Nemika. Afşar Çelik ve Didem Dilmen de öyküleriyle okurla buluşuyorlar. Derginin 'Dünya Öyküleri' köşesinin konugu ise Ernest Hemingvvay. K Ü L T Ü R İ Ç t Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear