23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 EYLÜL 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Aydın Teker'in genç Türk dansçılanyla son çalışması: 'Sıkı- ş(tır)mak' Dansta yeni bir <lil ohısıımu NANCYATAKAN Eğer bir koreograf. dansm gelenek- sel veya denenmiş birtakjm formlan- nın dışa vurulmasını reddederse. o za- man yeni bir dil arayışı içine girmek zorundadır. Koreograf, dansçı ve eğit- men Aydm Teker, genç Türk dansçıla- nyla birlikte dansta bu süreci başlatmış bir sanatçıdır. Çalışmalan gerçek ya- şamla sanat arasındaki sınırlan oldu- ğu kadar, çeşitli sanat disiplinleri ara- sındaki smırlan dabulanıklaştırmıştır. tnsanlann yavaş yavaş bazı sözcükle- ri kullanma alışkafılığını yitirmesi ve başka sözcükleri benimsemeye başla- masıyla her dil. hatta dans dili bile de- ğişim gösterir. Aydın Teker"in, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfi ile Türk Net tarafindan destekJenen ve Disıplinlera- rası Genç Sanatçılar Derneği'nin (DAGS) organizasyonuyla tarihi Darphane'de gerçekleştirdıği en son çalışması işte böyle bir çalışmadır. Bu çalışması bir dilin ölümü ıle yeni bir di- lin doğuşunu belli belirsiz dengede tut- maktadır. Böyle bir süreci izlemek. du- yumsamak. deneyimlemek ve yaşa- mak da katılmak kadar heyecan veri- cidir. Bekçi. müze yönetıcisi, elektrik- çi. marangoz da dahil olmak üzere pro- jeyle ilgili herkes, dansçılar kadar, Ay- dın'ın çabalannın önemini. ivediliğini ve haklılığını kavTamakta ve projenin gerçekleşmesi için bir araya gelerek çözümler aramakta, önerilerde bulun- maktadır. Böylece gösterinin şekillen- me süreci içinde yaşananlar. sonuç ka- dar önem kazanmaktadır. Onun coşku- suna kendini kaptıranlar için mantık dışı olan, mantıklı; olanaksız olan, ola- naklı hale geliyor. Izleyiciler bu yeni- likçi sürecin sonucunu, 11. 12. 13 ve 14 Eylül tarihlerinde, önceden telefon- la yer ayırtarak tarihi Darphane'de iz- leme olanağı bulacaklardır. (Tel: 212 5132035 522 0202/513 5082) Geçen hafta böyle bir çalışma orta- mında yaşananlan ben de paylaştım. O gün dansçının bedeninden akması ge- reken ve cenin sıvısı izlenimi vermesi istenen bir sıvmın bulunmasına yar- dımcı oldum. Herkes bir şey öneriyor- A.ydın Teker bu son çalışmasında yeni yollarla tekrar tekrar tanımlayarak, içgüdülerini kullanarak, yeni biçimler deneyerek ve dansçılanyla etkileşime girerek, çağdaş dans diline bir seçenek aramaktadır. Yere özel her işi mekânın kısıtlamalan ve olanaklanyla biçimlenir. Oran, perspektif ve bedenin mekânla ilişkisi önem kazanır. 2. Performans Günleri başlıyor Kültür Servisi - 11-14 Eylül tarihleri arasında tarihi Darphane"de Disiplinlerarası Genç Sanatçılar Derneği (DAGS) tarafindan '2. Performans Günleri' düzenlenecek. '2. Performans Günleri', plastik sanatlar, tiyatro, modem dans, grafik, fotoğraf, müzik. edebiyat ve sinema gibi farklı sanat dallanndan yaklaşık 30 sanatçı ve grubu ile gerçekleştirilecek. Dört gün boyunca sürecek olan '2. Performans Günleri'', Açık Radyo'nun katkılanyla düzenlenecek. 24-28 Arahk 1997'de Atarürk Kültür Merkezi'nde birincisi yapılan ve büyük bir izleyici kitlesine ulaşan 'Performans Günleri', sanat tarihinde performans sanatı adına yeni bir bellek oluşturma kaygısı ile DAGS tarafindan gerçekleştirilmişti. Bu yıl çağnlı sanatçı sistemiyle düzenlenen etkinliğe, Tank Günersel, O. Cem Çetin. İsmet Doğan. Yaşar N. Eyüboğlu, Alper MaraL Ferdi Vrutan. Ergün Arda, Cem Bilge, Aydın Teker, Taner Ceylan, EBf Kalpak, Vahit Tunajıisel tnal, Uğur Köse, Öykü Potuoğlu, Zeynep Günsür, XXL ve Zazou katılacaklar. Etkinlik çerçevesinde. 13 Eylül cumartesi günü saat 14.00"te, Ayşın Candan. Ozgür Uçkan, Hüseyin Alptekin, Arhan Kayar, Öykü Potuoğlu ve Zeynep Günsür'ün katılacağı 'Performans Sanaü" ve 14 Eylül pazar günü saat 14.00 te Aykut KöksaL Emre Zeytinoğlu ve Nilüfer Ergûı'm katılacağı 'Sanatta Disiplinlerarasüık' adlı iki panel de düzenlenecek. du, birisi arapsabunuyla jelatin alma- ya giderken. birisi telefonla duvar kâ- ğıdı zamkının vücuda sürüldüğünde kanserojen etkiler bırakıp bırakmaya- cağmı öğrenmeye çalışıyordu. Bütün bu koşuşturma arasında Aydın'ın sesi duyuldu "Sıvının dansçılanma bir za- ran olmayacağından emin olmalıyız". Olay acil ama çözüm insancıl olmalı. Acaba arapsabunu çok kaygan olur ve dansçının düşmesine ya da gözlerini tahriş etmesine neden olur mu? Aydın, insan bedeninin bütün boyutlanna say- gı ve sevgi duyuyor. "Dansçılanm her şeyi yapabilir ama bedenlerine zarar vermeyecek biçimde." Dansçılann mi- nimal hareketleri üzerinde konsantre olmak, izleyici tarafindan daha önce fark edilemeyen hareketlenn algılana- bilmesini sağlar. Herhareket sanki bir büvüteç altındaymışçasına ortaya çı- kar. Evet. Aydın bu son çalışmasında yeni yollarla tekrar tekrar tanımlaya- rak. içgüdülerini kullanarak, yeni bı- çimler deneyerek ve dansçılanyla et- kileşime girerek. çağdaş dans diline bir seçenek aramaktadır. Yere özel her işi mekânın kısıtlamalan ve olanakla- nyla biçimlenir. Oran. perspektif \e Deüenın mekânla ilişkisi önem kazanır. Bir dansçıyı nasıl seçtiğini sorduğum zaman bana şöyle dedı: "Bu dansçıyı seçtim, çünkü saç ve ten rengi duvann rengine kanşıyor." Gösteri artık yaşamdan aynlmış bir sahnede yer almıyor. Rüzgânn sesi, dansçının nefesi. izleyicilerden gelen bir öksürük gıbi doğal sesler ve köşe- deki örüm'cek ağı. bırperde üsrüne dü- ^şen \aprak gölgesı gıbı dokunulma- mış bir çevreye özgü doğal öğeler ya da küçük biryere doluşan kalabalıktan yükselen ten kokulan işe müdahale et- mek verine. işi tamamlıyor. Aydın Te- ker, ortaya attıgı düşüncelerinin besle- nerek ve gelişerek yaşamasını sağlar; dansçılannın, bu düşünceleri, kendi- lerine göre görselleştirmesine yardım- cı olur. Onun için yanlış. doğru yok- tur, yalnızca bir anın ya da hareketin o iş için işleyip işlememesi söz konusu- dur. Aydın'ın dansçılarla ilişkisi gele- neksel olmadığı gibi, izleyici kitlesin- den beklentileri de geleneksel değildir. Izleyiciler. edilgen bir biçimde sahne- lenen olayı seyretmek yerine bir me- kân içinde dansçılarla birlikte dolaşa- rak, bir deneyimi paylaşırlar. Talay*m emirleri yasaya aykırıdır AHMET SAY ANKARA - Yeni hükümette Kültür Bakanı olarak tstemihan Talay yer alınca herkes gibi ben de sev indim. Talay' ı des- tekleyen yazılar yazdım. Sevincimiz iki temel nedene dayanıyordu: Gerici uygu- lamalanyla kültür yaşamımızı kâbusa dö- nüştüren eski bakandan kurtulmuş ol- mak; kültür işlerine yakın ve yatkın ol- ması gereken DSP'li bir bakaiun kişili- ğinde güven ve umut tazelemek. Kültür Bakanlığı. ülkemizin müzik ya- şamında "lokomotif" konumunda bulu- nan "Devlet Opera ve Batesi" ile "Devlet Senfoni OrkestralarTnı bünyesinde ba- nndınr. Türkive'de müzik etkınlılderini ağırlıklı olarak temsil eden bu dev kuru- luşlar, kendi "özelyasalarTnın güvence- si altındadır; "kuruluş yasalan"nın ka- zandırdığı güvenceler sayesinde. yapılan- ması ve işleyişiyle "özerk"tir. Opera-ba- le ile senfoni orkestralanmıza "müdaha- le" etmek için yasalan çiğnemeyi göze al- mak gerekir. Son kurulan 55. hükürnete kadar "Türk-lslam sentezi" görüşünde olan ya da sadece "Islamcı" olan bakan- lar. özerk müzik kurumlanmıza müda- hale etmeyi denemişler, ama karşılann- • Opera-bale ile senfoni orkestralanmıza "müdahale" etmek için yasalan çiğnemeyi göze almak gerekir. 55. hükümete kadar "Türk-Islam sentezi" görüşünde olan bakanlar, özerk müzik kurumlanmıza müdahale etmeyi denemişler, ama karşılannda yasalan ve yargı organlannı bularak avuçlannı yalamışlardır. Şimdiyse Istemihan Talay, müzik kurumlarımızın özerkliğini hiçe saymakta, "yasa tanımaz" uygulamalarla yıkıcılığa yönelik"müdahale"lerde bulunmaktadır. da yasalan ve yargı organlannı bularak avuçlannı yalamışlardır. Eğer opera ve bale kuruluşlarımız ıle senfoni orkestra- lanmız, yasa güvencesiyle donatılmayıp da şu ya da bu görüşteki politikacılann uygulamalanyla yönetilseydi, yineliyo- rum. gardırop görevlisi orkestraya "şef"; kamyonetle patates ve soğan satanlar operaya "bariton" olarak atanırdı. Müez- zın Ebüziddın Efendi de "solist tenor" yapılırdı. Şimdiyse tstemihan Talay, müzik ku- rumlanmızın özerkliğini hiçe saymakta, "yasa tanımaz" uygulamalarla yıkıcılığa yönelik"müdahale"lerde bulunmaktadır. Verdiği emirler. yaptığı ışlemler. şimdi- ye kadar "görülmemiş." müdahaleleri ör- neklemektedır. Bu bir "itham", "isnat" değildir. "gerçek"tir. Ben ne yazdığımı biliyorum; bir müzik yazan olarak "mü- zik kamuoyu"nu temsil etme sorumluiu- ğunun bilincindeyim; gerçekleri sergiler- ken argümanlannı (tanıtlannı) göstermek zorunluluğunu duyuvorum; yazdığım gerçeklerin hesabını vermeye hazırım ve "belgeler"e dayanınm: Kültür Bakanı. lstanbul Devlet Senfo- ni Orkestrası'na gönderilen 18 Ağustos 1997 tarihli yazıyla orkestra "şef yardım- cısı" kadrosuna vekâleten görev lendirme yapmıştır. Bakanın böyle bir "görevlen- dirme" yetkisi yoktur. 6940 sa> ılı orkest- ralar yasasına aykındır: Orkesrralann "özerkliği"ni perçinleyen bu yasanın 8. maddesine göre. bir müzıkçınin "orkest- ra şefyardıması'' olabilmesi. genel sanat yönetmeni ve orkestra şefinin önensini gerektirir. Tepeden inme bir yazıyla ve yasayı çiğneyerek orkestralarda şef yar- dımcısı görevlendirme gibi bir uygula- ma geçerlı olsaydı düşünürdük: Gardırop görevlisi ile Ebüziddin Efendi'nın ne ek- siği var? Kaldı ki "şef yardımcısı" olmak isteyen müzikçı, bu göreve getirilmek için yargı yolunu denemiş, ancak yargı organlan bu ısteği reddetmiştir. Son yar- gı karan. Danıştav 'ın kısa süre önce ver- diği ret karan olmasına karşın. Bakanlık, bundan üç gün sonra "görevlendirme" yazısı göndermiştir. Yasalan ve yargı ka- rarlannı hiçe sa>an daha açık bir örnek gösteri lemez. İstemihan Talay. 28 Ağustos 1997'de gönderdiği bir yazıyla lstanbul Devlet Senfoni Orkestrası Müdürü Türkmen Güner'i "göriilen lüzum üzerine"' gerek- çesıv le görevden almıştır. Bakan'm böy- le bir yetkisi yoktur. Orkestranm beş ki- şilik yönetim kurulu ve onun başkanı olan "orkestra müdürü", yasaya göre "orkestra genel kurulu" tarafından seçi- lir. Türkmen Güner v e arkadaşlan bu gö- reve "seçinTle gelmişlerdir. Talay. seçim- le geleni "emir"le görev inden almakta- dır. yasav ı çiğnemektedir: dahası, orkest- ranın yönetsel yapılanmasım yok etmek- 43. Altın Portakal Film Festivali'ne 14 film başvurdu Altuı Portakal adayları beOi oldu Kültür Serhisi - Altm Portakal Kültür ve Sanat Vak- fı tarafindan düzenlenen "34. AHın Portakal Film Fes- tivafi" 1-5 ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Bu yıl 120 sanatçının davet edildiği festivalde. Türk sine- masına katkıda bulunanJara onur ödülleri verilecek. Onur Ödülü Müjde Ar, Türkan Şoray. Ydmaz Duru, Nejat Saydam'a verilecek. 3 ekimde "Onur Gecesi" başiığı altında düzenlenecek gecede, sanatçılann "fil- mografik yasam öyidileri" beyazperde- den izleyicilere sunulacak. Son bir yıl içinde çekimi gerçeklesen ve hiçbir ulusal yanşmaya katılmamış filmlerin katılabileceği yanşma bölü- İnünde. filmleri desteklemek amacıyla 8n üri yer almayacak. Festival kapsa- bıında aynca. bu yıl üçüncüsü gerçekleş- İirilecek olan Altın Portakal Uluslarara- sı Kısa Film Video Festivali de yer ala- fcak <t .Mtın Portakal Kültür ve Sanat Vak- İfi'nn festivalden sorumlu genel müdür yardımctsı İGoksel KumsaL önceki gün yaptığı açıklamada. "Bu yıl düzenlenecek olan festival için şu ana kadar dokuz ffln başvunıda bulundu. Ancak önümüzdeki birkaç giic içinde yeni müracaatlann da olmasıru b€kli>oruz. Baa fîller laboratuvar çalışmalannı tamamlayamad)- ğı îdn son başvuru tarihini bekliyor" dedı. lestivalin yanşma dışı filmler kategorisinde; Nejat Sa>dam'ın "Köçek" ve "Bahçevan",Ydmaz Dunı'nun "İBceCumaB" ve "Bin YıIhkGöç" adlı filmleri ve Ya- vuuTurgul'un "Eşkıya''adlı filmiyeralacak. 34. An- talja Altın Portakal Film Festivali'nin bu yılki bakış • 1-5 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek 34. Altin Portakal Film Festivali'nin bu yılki bakış açısıru göç olgusu oluşturuyor. açısını ise "Göç Olgusu" oluşturuyor. "Göç Olgusu" hem sosyolojik hem de sinema dili ile ele alınacak ve göç gerçeğinin yansımalannın sinemaya etkisi irdele- necek. Festivalin bu yılki uluslararası konuğu ünlü yönet- men Andrei Konçakjvski Konçalovski'nin bir bölümü Antalya'da çekilen son filmi "Odesaw mn galası ve Tür- kiye prömiyeri festival kapsamında gerçekleştirilecek. Aynca yönetmenin "Maria's Lover" isimli filmi de sinemaseverlerle buluşa- cak. "A Man for a young VV'oman" ve ~How the Wor Begon my Island" isimli filmlerise "Dünya Sinemalanndan Seç- kiler" başiığı altında gösterilecek. 34. Antalya Altın Portakal Film Fes- tivali'nin diğer bakış açısı da "Türk Si- nema Seyircisi''. Türk sineması bitti de- nildiği dönemde seyirci rekorlan kıran "Eştaya"nın öyküsü ve "Türk Sinema Seyirdsi INeredeydi" konulu panel gerçekleştirilecek. "Yazuk süıemalarr ın da bu yılki festivalde yine ya- şatılması amaçlanıyor. Şehrin üç noktasında kurulacak perdelerle izleyici geçmişe yolculuk yapacak ve geç- mişten günümüze uzanan birçizgide Altın Portakal ka- zanan filmler seyirciyle yeniden buluşacak. 34. Antalya Altın Portakal Film Festivali'ne başvu- ruda bulunan 14 film ise şöyle: "Yanlış Saksının Çi- çeği" (FkkMotan), "Masumiyet" (Zeld Demirkubuz), "Ekmek" (Faik Ahmet Akıncı). "Hamam" (Ferzan Özpetek). "Mektup"(AliÖzgentürk), '-Usta Beni Öl- dürsene'ıBanş Pirhasan). "Kuşatma Altında 'Nihavent Mucize' Aşk"(Ersin Pertan), "Çökertcıe"(Tunca Yönder). "Köpekler Adası" (HalitRefîğ). "Dünya KadınlaGü- zeldir" (Yıhnaz Duru), "Kasaba" (Nuri Bilge Ceylan), "İnsan Kurdu" (Fatih Arslan). "Solgun Bir Sangül" (Canan Evcünen Içöz). "Nihavend Mucize'" (AtıfYd- maz). tedir, kurumun işleyişini engellemekte, "özerk"liğini ortadan kaldırmaktadır. Ta- lay'ın uygulamalan. gelmiş geçmiş bütün Kültür Bakanlarının yeltendiği yasaya aykın işlemlerin toplamına bedeldir. Temmuz ayında dört senfoni orkestra- mıza Talay imzasıyla gönderilen bir ya- zıda, orkestra programlanna ve solistle- rin değerlendirilmesine açıktan "müda- hale" edilmekte. "konserprogramlannı- zm hazırianışı sırasında Bakanlığımız kadrosunda bulunan devlet ve solist sanat- çılaruıa en az iki konser verdirilmesi ve programlann buna göre düzenlenmesi" buyurulmaktadır. Bu Bakan, ne müziğin "m"sını ne de "program"ın "p"sini bil- mektedir. Bakanlığa bağlı görev yapan ve hepsi de çok değerli sanatçılanmız olan devlet sanatçılan ile solistlerimizin toplam sayısı 35'tir. Bu 35 virtüözümü- ze "ikişer konser" verdirilmesi halinde 70 konser haftası dolacaktır: oysa orkestra- lann konser sezonu 30 hafta dolaymda- dır. Böylece yıllar geçip duracak ve "ilaç için" bir tane bile yabancı solist dinlene- meyecektir. "Orkestra solisti" konumundaki de- ğerli sanatçılanmızın durumu da müz- min bir sorundur ve müsebbibi Kültür Bakanlığı'dır. Çünkü orkestralanmızda "solist" diye bir kadro yoktur ve "solist" olarak maaş almalan söz konusu değildir. Bu sorunun kökten çözümü. önce "so- list" kımlığini ve görevlerini yönetme- likte belirlemek, sonra da Maliye Bakan- lığı'ndan yeterince kadro almaktır. Ne yapalım, kültür politikalanmız hep bu doğrulruda süregelmiştir. Söz konusu "polis kadrosu" olunca on binlerce kad- ro verilmiş, dünya çapındaki sanatçılan- mızdan "solist" kadrosu esirgenmiştir. ts- temihan Talay da bu politikanın sürdürü- cüsüdür. Müziğin "m"sinden habersiz M. iste- mihan Talay, tüm orkestralanmıza gön- derdiği ve "dikkat edilerek uygulanma- sını" istediği 27 Ağustos tarihli yazısın- da. orkestralanmızın yıllık programlann- da "hiçbir dernek. kurum veya kuru- luş"la işbirliği yapılamayacağını buyur- muştur. Bu Bakan, senfoni orkestralannı düpedüz batırmak mı istemektedir? İste- mihan Bey ne istemektedir? Programın "p"sini bilmeden, "Bakanlık izni alına- rak onaylanan programlar dışmda der- nek. kurum. kuruluş ve vakıflarla birlik- te ortaklaşa konser yapabilecekkri husu- su"nu. "dikkat edilerek, önemle rica" et- mektedir. Orkestralanmızın programlan, "Bakanlık izni"yle mi belirlenecektir? Destek kuruluşlar, sponsorlar dışlanırsa konser sezonu hangi olanaklarla gerçek- leştirilecek, geliştirilecektir? Bunun adı yoksa Türkiye'mizin konser yaşamını sallayıp sallayıp duvara çarpmak mıdır? Bütün bunlan Refahlı bakan yapma- mıştır. Evet, "tstemihan Tala> gerçeği" budur. Ama durun, Talay'ın daha çok ma- rifetı var. onlan da yazacağım, bağlan- tılannı da göstereceğim. Gerçeğe iliş- kin ne varsa tek tek belirteceğim. BU AŞAMADA ŞUKRAN KURDAKUL Yarın 9 Eylül 78 yıl önce 14 Mayıs 1919 gecesini yaşayan Iz- miriilerden biri olarak düşünelim kendimizi. Direnç hareketinin öncüsü 'Redd-i llhak Cemiye- f/'nin çağnsına uyarak bağımsızlık mitingine katıla- bilecek cesaretimiz var mı? Padişah-Halife, Şeyhülislamı, sadrazamı, öteki devletlileri seferber etmiş. Beyinleri yıkamaya çalı- şıyor. Işgal anlaşma gereğidir. XIX. yüzyıl boyunca 'yan sömürge' olmaya boyun eğen mantığın son perdedeki buyruğu bu. Işgal anlaşma gereğidir. Cesaretiniz var mı bu kuşatılmışlığa karşın örgüt- lenme bilincinizi yaşama geçirmeye? Ve Ödemişve Aydın, Denizli ve Bıgadiç, Burhani- ye, Ayvalık savunma hatlannda göğsünüzü siper et- me gücünüz var mı? 15 Mayıs sonrası 9 Eylül demektir. John Berger, XIX. yüzyıla damgasını basan dev- rimci hareketlere değinirken öncü güçlerin 'insanı, olmaya zorlandığı durumdan çıkararak ne olabile- cekse o olmasını gerçekleştirecek duruma' getirdi- ğini yazar. Kuvayı Milliye, 'ne olabilecekse o olmayı' gerçek- leştiren bir kuşağın öncü gücüydü. Kaynağında insanın özgür olma istenci. Emperyalizmin de işbirlikçilerinin de dar günlerde bile ulaşamadığı gizilgücü var insanoğlunun. Düşünmek.. Yaşadıklarını algılayarak kendı duru- munu ve davranışını saptamak. Düşünme yeteneği söylemini belirfer, söylem ey- lemini. Ne Padişah-Halife buyruğu yetebilir önlemeye, ne Şeyhülislamın idam fervası. Ne işgalci Ingilizin altını söker, ne de süngü. Balıkesir, Alaşehir, Erzurum, Sıvas kongrelerine varlığınızı armağan edebildiniz mi? Inönü'lerde, Sakarya'larda direnebildiniz mi em- peryalizmin silahlanna... Yannı 9 Eylül demektir. • • • Öteden beri emperyalizm denince bize düşman kesilen karşıtlanmız, özellikle 1950'den sonra, 9 Ey- lül'ü yaratan Kurtuluş Savaşı felsefesini silmek iste- diler yakın tarihimizden. Savaşın 'emperyalizme ve kapitalizme karşı' ve- rildiğini unutturmaya çalışarak. Yeniden emperyal güçlerin dümen suyuna girerek. Karşı karşıya kaldığımız sorunlan çözebilme gü- cündeki iç dinamiğin önünü keserek. Tabandakilerle yukardakiler arasında sürüp giden çatışkı temeldekı bu çelişkinin ürünüdür. Onlar "MilliMücadele"yı. Osmanlı sarayını ve ken- di sınıflarını kurtarma hareketi olarak görüyorlar. Biz, Anadolu ihtilalinin utkusu olarak görüyonjz. Onlar için 9 Eylül son. Bizim için, ulusal demokratik devrim sürecinin ilk aşaması. "Bir Kitap Bir Dünya" karikatür yarışması • Kültür Servisi-3-12 ekım.tanhleri arasuıda lstanbul Yeşılköy Dünya Ticaret Merkezi'nde düzenlenecek olan kitap fuan kapsamında Karikatürcüler Demeği. CNR Fuarcılık işbirliği ile "Bir Kitap Bir Dünya" konulu bir karikatür yanşması düzenliyor. Yayıncılık dünyasını ilgilendiren her türlü konunun işlenebileceği yanşmaya son katılma tarihi 1 ekim. Yanşmaya katılacak eserlerin. 30x40 cm'deıı büyük olmaması gerekiyor. Yanşma seçici kurulu ise Atıl Ant. Oğuz Gürel. Metin Peker. Canol Kocagöz. Erdoğan Başol ve Sema Ündeğer'den oluşuyor. Yanşma sonuçlan 3 ekimde kitap fuannda açıklanacak. Yanşmaya katılacak karikatürlerin; Karikatürcüler Derneği "Bir Kitap. Bir Dünya" karikatür yanşması Yerebatan Sarnıcı Çıkışı. Sultanahmet lstanbul adresine gönderilmesi gerekiyor. CRR Opera ve Senfoni Orkestrası sınav açıyor • Kültür Senisi - 1997-1998 konser sezonunda sahnelenecek eserler için soprano. alto. mezzo soprano, tenor. bariton. bas ses renklerinde şan sınavı açılacak. 20-21 eylül tarihlennde gerçekleştirilecek sınav için başvurular CRR Genel Sanat Yönetmenliğine şahsen yapılacak. Akatiar Kültür Merkezi'nde yeni sezon • Kültür Servisi - Haziran 1997 tarihinde inşaatı tamamlanan ve 15 ekimde faaliyetlerine başlayacak oian Beşiktaş Belediyesi Akatiar Kültür Merkezi'nde. 1997-98 sezonu için hedeflenen geniş kapsamh kültür ve tiyatro etkinlikleri için bir danışma kurulu oluşturuldu. Kültür Merkezi'nin genel sanat yönetmenliğine atanan Hakan Altıner'in başkanlığında. TİYAP Başkanı. TODER Başkanı. Devlet Konservatuvan Tiyatro Bölümü'nden bir öğretim üyesi.lstanbul Devlet Opera ve Balesi'nden bir sanatçı ve Beşiktaş Belediyesi adına başkan danışmanmdan oluşan Danışma Kurulu. dönem repertuvannı saptayacak. Tam donanımlı 280 kişilik bir salona sahip olan Akatiar Kültür Merkezı haftanın yedi günü kültür ve sanat etkinliklerine açık olacak. Atölye çahşmalanyla üst düzeyde bir oyunculuk okulu oluşacak. "Oyuncu Stüdyosu" adını alacak olan okul 20-40 yaş arası herkese açık olacak, başvuru ve seçmeler ise ekim ayında gerçekleştirilecek. Leyla Gencer Şan Yanşması sonuçlandı • Kültür Servisi- 2. Yapı Kredi Uluslararası Leyla Gencer Şan Yanşması'nın finali Cemal Reşit Rey'de yapıldı. Yanşmada fmale kalan isimler arasından, Norveç'ten soprano Hege Gustava Tjonn birincilik, ttalya'dan soprano Paola Cıgna ikincilik. Yugoslavya'dan bariton Nikola Mijailoviç \e Gürcistan'dan Lasha Nikabadze üçüncülük ödüllerini alırken; ülkemizden basbariton Güneş Gürle ve tenor Şakir Şenol Talınlı mansiyon ödüllerine layık görüldüler. Yanşmada birinci>e ödülünü Leyla Gencer. ikinciye Aydın Gün, üçüncülere ise ödüllerini diğer jüri üyeleri verdi. Cem Mansur yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası eşliğinde ödül alan sanatçılar, bugün Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda orkestra eşliğinde bir gala konseri verecekler.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear