Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 2 EYLUL 1997 SALI
10 KULTUR
PORTAL DİKMEN GÜRUN
Öykii ild ucu keskm. bir kdıçtırTadashi Suzuki'nın. Euripides'ın
"Bakkhalar"ından yola çıkarak yazdığı
veyönettiğı "Dionysus" 1990'danbuya-
na SCOT repertu\annın değışmeyen
oyunlarından. Pek çok dünya kentinde
sergilenen bu yapıt Suzuki'nin klasikle-
ri temel alarak yaptiğı çalışmalann önem-
lı halkalanndan birini oluşturuyor. Oyun,
Toga Festivalı'nde Japonca ve İngilizce
olarak sahnelendı.
Sütunlarla çevrilı boş bir alan. Geri
planda kırmizı rengin hâkım olduğu üç
pano \e panolajın önüne yerleştirilmış
altı ıskemle. Yaşlı adam (Kadmus) güçlü
bir müzik eşliğınde ağır adımlarla sahne-
ye gırer Aynı anda tepeden vuran ışık
yerde y atay çızgilerden bir kafes oluştu-
rur. OyTinun temelındeki çatışmanın, iki-
lemin bir bıçımde dışa yansımasıdır ka-
fes. Kadmus'u Dionysus'un rahiplen iz-
ler. Süzülerek ılerler ve onlara aynlmış
olan iskemlelere otururlar. Hepsınin vü-
cutlan gergin, bakışlan dık. beyaz boya-
lı yüzleri donuktur Bir tabloyu anımsa-
tırlar. Bu tablodan dışan taşan enerji oyun
süresince yaşanacak olan duygu yoğun-
luğunun. sahneden seyırciye yayılacak
elekrriğın ılk belırtileridir.
Karşıtiann dramatik birtiktcliği
Tadashi Suzuki'ye göre; 'öykii' insan
yaşamında önemli bir yer tutar. Mıt. des-
tan, masal... Bu bağlamda herhangı bir
'öykii' tanhsel gerçeklen içerir. toplum-
sal ideolojilen vansıtır. Öyküler, anlatılar
insanlan bırleştiren, onlan bütünleştıren
toplumsal olgulardır. Bütünleşmenin öte-
smde. başkaldınnın temehni de oluştu-
rurlar. Öy küler her ıkı koşulda da doğru-
luğunu kanıtlamak isteyen kitleler ıçın
gereklidir. Bu açıdan bakıldığında; oyun-
da sorgulanan bir yanda insanlan duygu-
sal anlamda etkıleyen (ya da sömüren)
bir oluşumu yansıtan Dionysus miti, öte
yanda ise sıyasal otontedır. Sanatçı, Di-
onysus-Pentheus çatışmasında amacının
tann-birey hesaplaşmasımn altını çizmek
olmadığını belırtır.
Oyunda üzerinde durulan; 'övkü'nün
"yunda
üzerinde durulan;
'öykü'nün
toplumsal
işlevinden hareket
ederek bilinçsiz
kolektif inançta
simgeleşen
dinsel baskı ile
siyasal otorite
arasmdaki
çelişkidir.
Suzuki, 'öykii'
geleneğinin
özellikle din
baskısı ve totaliter
yönetim
biçimleriyle
bağlantısmı
irdeler.
toplumsal işlevinden hareket ederek bi-
linçsiz kolektif inançta simgeleşen dinsel
baskı ile siyasal otonte arasındaki çeliş-
kidir. Suzuki. 'öykii' geleneğinin özellik-
le din baskısı ve totaliter yönetim bıçim-
lenyle bağlantısmı ırdelerken her iki du-
rumda da 'öykü'nün insanlara umut ışığı
yaktığını, ama kolaylıkla baskı unsuruna
dönüştüğünü de vurgular ve "Öykii iki ta-
rafi kesltin bir kıhçtır" der. Bu bağlamda.
"Dionysus" oyununda bir taraftan 'öy-
kü'nün belirledıği sınırlar içınde kontrol-
den çıkan kitlesel hareketlerin sorgulanı-
şı. öte taraftan da yine aynı öykü içınde
karşıt hareketlerin. karşıt değerlerin irde-
lenışı söz konusudur. Aynı düzlemde var
olan uçlar arasindaki çelişkidir bu. Yatay
bir çelişkidir Yazarın tanımıv la, karşıtia-
nn dramatik bırhktelığıdir.
Euripides'ın "Bakkhalar"ında Pent-
heus Dıonvsus ile yüzleşir. Burada ıse
Dıonj, sus çıkmaz karşımıza. çünkü o ko-
lektif bir ınancın sımgesıdır. Onun ağzın-
dan rahiplen konuşur. Pentheus ile rahip-
ler aralanndaki tartışma oyunculann ses
kullanımındaki ustalıklannın öne çıktığı
düz ama kesişen çizgiler üzennde gelişir.
Bu arada, Maenadlar korosu ise kırmızı
rengin hâkım olduğu beyaz çizgili uzun
kuyruklu kimonolan içinde çarpıcı stili-
ze hareketleriyle Dionysus'un takipcile-
ndir. Izleyen sahnede. rahıplerin Bakkha-
lar olarak karşımıza çıktığı anda ıse düz
ve kesişen çizgiler yerlerini gıderek yu-
\arlak çizgılere, dairelere bırakacaktır.
Pentheus'un çevresınde gıttıkçe daralan
bir çember, geri plandan duyulan Aga-
ve'nin zafer çığlıklan ve ölüm... Rahip-
ler oyunun başındaki yerlerini alırlar...
Tadashi Suzuki "Öykü iki tarafi keskin
bir lalıçtır" derken oyunun gelışim çızgi-
sinı de buradan yola çıkarak belirler. Bir
yanda iki çatallı kolektif hareket, öte yan-
da ızole edılmış birey yeralmaktadır. "Bi-
linç bir hapishanedir" der. "Tarih. bu ha-
pishanenin duvariarmı oluşturur." Üze-
rinde önemle durduğu taşkm kitlesel ha-
reketler ve ızole edilmiş birey, gerilmış ta-
nh yayinda iki kutuptur. Kitle psikoloji-
si -dinsel baskı ve totaliter rejimlerde- ve
bu psikoloji içınde bir günah keçisine ge-
reksınim, ınsanlık tarihınde ortakbır nok-
tadır. Işte oyunun vardığı bu noktada. gü-
nah keçısi olarak Agave ortaya çıkar. Kit-
lesel enerjımn odaklanacağı bırnokta. bir
günah keçisı. "Bu durum günah keçisi
konumundaki bireye/bire> lere ya yeni bir
öy künün yaratunı için itici bir güç olur ya
da onu/onlan öykünün akışı dışına iten,
yalnızlığa sürükkyen bir şok etkisi yara-
ur." Agave gerçekle yüzleştiği anda oyun-
daki ikilem daha da belırgınleşir.
Umut ve kurtuluşa yer yok
Bu sahne oyunun en etkıleyicı sahne-
lerinden bindir. Ortadaki pano iki yana
açılır ve Agave elinde oğlunun kesik ba-
şı, onun ölü bedeni üzerınden atlayarak
sahneye gırer Ellen Lauren'ın yorumun-
da güçlü. gücünü bastığı yerden ve elin-
dekı kesık baştan alan bir kadındır. Çev-
resine hükmeder. Müzik bu atmosferi
güçlendırir. Dionysus'un şuursuz takip-
çıleri onunla birlıkte tutkulannı sonuna
kadar yaşarlar. Sözlen aksiyonlandır.
Kadmus ve Agave'nin karşılıklı kaldığı
an genç kadının aydınlanma sahnesidir.
Sessız bir çığlık yükselir. "Bu noktada
Agave klasik öykü dünyasından çıkarak
tarihsel akışın ötesine geçer ve diğer uca
doğru yok-uluğuna başlar,öykünün olunv-
suz imgesine doğru."
"Suzuki'nin oyunlannda 'umut' ve
'kurtuluş'a yer yoktur" diyor Akihiko
Senda. "Onun sahnesi kurtuluşu arayan
insanlann duygu yüklü seslenişleriyle
kaplıdır. ama, bu seslenişlere yanıt gei-
roez."
2000e dek sürecek
Topkapı
Sarayı'nda
onanm
başladı
Kültür Servisi- Kultür Bakanlığı,
bıraz geç kalınmış da olsa Topkapı
Saray ı'nda onanm v e restorasyon ça-
lışmalannı başlattı. Kültür Bakanı İs-
temihan Talay'ın talimatıyla Topka-
pı Sarav ı'nda incelemelerde bulunan
Kültür Bakanlığı Müsteşar Yardımcı-
sı Dr Hüner Tuncer. sarayın dış ta-
rafındakı snalann ve boyalann dö-
küldüğünü. binalann ıçındekı duvar-
larda çatlaklar oluştuğunu \ e bunla-
nn en kısa sürede onarılacağmı söy-
lüyor. "Topkapı Sarayı Türkiye'nin
en önemli kültür variıklanndan biri.
Sarayın bu kadar bakımsız bırakıl-
masını anlayamıyorum. Tarihimize
tanıklıketmiş bir yapının bu halde bt-
rakılmaması için çahşmalan hemen
başlatnk."
Topkapı Sarayı'mn Harem Daire-
sı'nin de ancak 1 10'nun ziyarete
açık olduğunu behrten Tuncer, en kı-
sa zamanda bu bölümlenn onanlaca-
ğını \e ziyarete açılacağını da ıfade
etti. "Harem. Topkapı Sarayı'nın en
önemli bölümierinden biri. Büyük bir
kısmı ziyarete açık değil. Bir an önce
onanmmın tamamlanarak ziyarete
açılmayan bölümlerini de açmak için
çalışacağız,''
Topkapı Sarayı'nın en önemli so-
runlannın başında eleman yetersızlı-
ğının geldığını belirten Tuncer, sanat
tanhçilerıne çok ihtiyaç olduğunu ve
açılacak bir sına\la sanat tanhı me-
zunlannın müze araştırmacısı olarak
görevlendirileceğinı. fakat bu tarihın
henüz belırlenmedığinı dıle getirdi.
Sanat tarıhçilerin \ anı sıra sedef us-
tası. çini ustası. sıvacı. bekçi. boyacı
ve güvenlik görevlılenne de gereksi-
nim olduğunu belirten Tuncer. en kı-
sa zamanda bunun da çözümlenece-
ğinı bıldırdı.
Onanm, restorasyon ve çe\Te dü-
zenlemesı ıçın 2 mılyar 250 mılyon li-
ra gerektiğıni belirten Tuncer, bu ça-
lışmalann 2000 yılına dek sürmesi-
nin planlandığını da belirttı.
Yüdız Sarayı ve Kapadokya
Çalışmalarının sadece Topkapı Sa-
rayı ve Harem Dairesi'yle sımriı kal-
mayacağını sö\leyen Tuncer. Yıldız
Sarayı ve Kapadokya'nın da ayn bir
proje dahilınde ele almacağını ve dış
kaynaklann da harekete geçirileceği-
ni söyledi. Ayasofy a \e Aya İrinrnin
de\apılacak incelemeler sonucunda
onarımlarının belırleneceğini belir-
ten Tuncer, Türkiye'nın en büyük ha-
zinesinın tarihi eserleri olduğunu da
belirttı. Bugüne dek sadece Osmanlı
ve Selçuklu yapıtlannın öne çıkanl-
dığına değınen Tuncer. bütün Ana-
dolu medenıyetlerine sahıp çıkma-
mız gerektığıne de değindi.
Mastroianniyaşamını 22yıldır beraber olduğu Anna Maria Tato 'ya anlatmıştı
'Heranısı büyVİeyidbwmmd
y
Kültür Servisi - Marceüo
Mastroianni Yenedik'e geri
döndü. Yakışıklı görünümü ile o
şımdi her yerde. Mastroian-
ni'nin "LaDolceVlta"daki (Tat-
lı Hayat) gülen \üzü şu günler-
de festival konuklannı ağırlıyor:
poster ve biletlenn üzerinde bı-
le. Aslında zamanlama harika:
Mastroianni"nin ölümünün üze-
nnden henüz bir yıl bile geçme-
di ve havada hâlâ hüzün var.
Kent, festivalin açılış töreni
için seçilmış çok özel bir filmiy-
le Italya'nın bu en sevilen aktö-
rünün anısını onurlandırdı 27
Eylül akşamı. Mastroianni'nin,
ölümünden bir hafta önce 22 yıl-
dır beraber olduğu Anna Maria
Tato'nun kamerasının karşısına
geçerek anlattığı >aşamından
oluşan ve bu yıl Cannes'da da
bir buçuk saatlik kısa versıyo-
nuyla gösterilen otobiyografı nı-
teliğindeki "Mi ricordo. si, k) mi
ricordo" (Hatırlıyorum. evet.
hatırlıyorum) adlı filmın prömı-
yerine aktörün eski eşi FloraCa-
rabella. büyük aşkı Catherine
Deneuve ve iki kızı Chiara ile
Barbara katılmadılar Bu dört
kadının, otobiyografisi üzerin-
dekı kontrolü Tato'ya verdiği
için Mastroianni'ye hâlâ öfkeli
olduklan ve hatta Deneuve'ün,
filmin Cannes'dakı gösterimini
engellemek için elinden geleni
yaptığı söyleniyor. "Bu filmin
neden böy lesi çılguıcapolemikle-
re yol açtığını bilmiyorum. İn-
sanlar daha nimin tek bir sahn-
nesini bile görmeden bana karşı
cephe aldılar" dıyor Tato: "Sa-
nınm asıl sorun. Marcello'nun
sanat mirasını pazarlama hak-
kını bana bırakmış olnıası."
Her şe>i bana bırakti
Roma'nın Cınecıtta fılm stüd-
yolannda, Mastroıannı'nın. son
fılmi" Vbyagetothe Beginningof
the World"ün çevnldiği Porte-
kiz'de çekılmış fotoğraflanyla
bezelı çalışma masasının başın-
da Tato ile yapılan söyleşi. The
European'da yayımlandı.
"Marcello kendisiyle ilgili her
seyi bana bırakü*' dıyor Tato kı-
nlgan bir sesie. "Bir aktör ola-
rak imajuonun kimliğiydi. Bunu
bana vererek. tüm benliğini de
bana emanet etmiş oldu. Mar-
cello'nun banaolansevgisinin bu
son işaretiyle gurur duyuyo-
rum."
Mastroianni'nin eski karısı
Carabella. duyduğu öfkeyi Ta-
to"dan "o kadın" di\e söz ede-
rek dile getinyor. Kendisiyle ya-
pılan bir röportajda Tato'nun,
Mastroianni'nin >aşadığı her
ilişkinin ardından omzunda ağ-
ladığı bir kızkardeş gibi olduğu-
nu anlatırken, Deneuve'ü "ince
nıhlu ve cana yakın bir kadın".
Faye Dunawa>'ı de "tipik Ame-
rikalı \e biraz da sofıstike" ola-
rak tanımlıyor.
Mastroianni. eski eşi ve Tato
da dahil olmak üzere beraber ol-
duğu tüm kadınlarla çahşmalan
sırasında tanışmıştı. Onunla av-
nı fılmde rol almak, onun ılgısi-
ni çekmenin en ıyı yoluydu.
Sophia Loren ile birliİcte oldu-
ğu yolundaki dedikodulan inkâr
etmesinin dışında, yaşamına gı-
ren hiçbir kadın hakkmda ko-
nuştuğu görülmedi. "Öyküleri-
ni satanlaıia ilgUennüyorum; a-
ma ben bunu asla yapmayaca-
ğun" demışti Mastroianni. Du-
naway. e\ lenmek ve çocuk sahı-
bı olmak istediğı ıçın ilışkıleri-
ni bitirdiğını açıkladığında. Özel
yaşamı hakkında asla konuş-
mazdı: sadece annesini. babası-
nı ve biraz da kızı Chıara'yı an-
latmıştı yaşamı
boyunca. "Sade-
ce çalıştığı za-
nıanlarda işin-
densözetmeyise-
verdi" dıvor Ta-
to. "İşinin bir
oyun gibi olduğu-
nu söyler ama
setteyken olağa-
nüsrü ciddi görü-
nürdü.". Bu
fılmde de aşkla-
rını ele verme-
meyede\amedı-
yor Mastroianni. Mastroianni'
Her zaman olduğu gibi esprili,
kıvrak. hazır cevap, gururlu a-
ma alçakgönüllü. Mastroianni,
Orson VVelles'in kendi yaşamını
anlattığı bir video filmini izle-
dikten sonra karar vermiş geç-
mışıne ilışkın bazı anekdotlan
\e anılannı kaydetmeye. "Filmi
12 günde tamamladık. Biliyo-
rum, olanaksız gibi görünüyor:
ama Marcello tek bir kareyi bile
tekrarlamaya gerek duymadı"
dıyor Tato. "Hiçbir hata ya da
şüphe anıyla karşı karşıya kal-
madık: Çeho\'dan yaptığı bir
monolog sırasında bile. Konu-
şurken herkesin dikkatini üze-
rinde rutabiliyordu. Bu Rlmin.
ona ihtiyaç duyanlan birazolsun
doyurabileceğini umuyorum.
Bence Marcello da o büvülü va-
nin bir aktör olarak imaju onun
inna Maria
Tato, ünlü
oyuncunun
ölömünden çok
kısa bir süre
önce 12 günde
yaptıkları bufilm
için, "Bu,
Marcello 'nun
yapmayı kabul
ettiği tek
otobiyografik
çalışma.
Marcello, harika
bir öykü
anlatıcmydı;
zaten kitap da
bunu kanıtlıyor.
Filmi izlerken ve
onu dinlerken ise
her anısının
büyüleyici bir
masala
benzediğini
hissediyorsunuz"
diyor.
şamı üzerine konuşmaktan bü-
yük keyifaldı ve istemediği soru-
laria karşılaşmayacağını bildiği
için de oldukça rahattı. Özel ya-
şamına Uişkin hiçbir soru sorma-
ma sözü almıştı benden. Ben de
Marcello'nun bu isteğine saygı
gösterdim ve hassas konulara
ginnedim."
"Marcello, hakkında konuşul-
masından ve dedikodudan nefret
ederdi" dıyor Tato. "Ben de hiç-
bir zaman ilişkimiz hakkında ko-
nuşmamaya dikkat ettim. Söy le-
yebileceğim tek şey var ki, bizim
aşk ö> kümüz tam 22 yıl sürdü.
Marcello'nun yaşadığı en uzun
beraberlikti bu".
Tato. çok nadiren "geçmiş za-
man" kullanarak söz ediyor
Mastroianni'den; sankı hiç öl-
memış gibi. Se-
yahat etmek, şarkı
söylemek, araba-
lar \e mimariye
olan tutkusunu an-
latıyor Mastroian-
ni'nin. "Mi ricor-
do, sL io mi ricor-
do" sırasında çe-
kilmiş bazı fotoğ-
raflannı gösteri-
yor. Sonra kitabı-
nın arasından, be-
raber çıktıklan bir
tatıl sırasında ka-
kimliğiydi. meraya gülümse-
yerek çektirdikleri başka bir fo-
toğraf çıkanyor Tato. "tşte mut-
luluğun resmi" diyor. "Onun bu
gülüşünü asla unutamam"
Federico Fellini ımzalı "La
Doke VHa" ve "8 l/2"un Mast-
roianni'yi insanlann gözünde
gerçek bir "Latin Lover"a dö-
nüştürdüğünden söz ediyor. "Bu
etiketten nefret ederdi" diyor
Tato. "Bu imajdan kurtulmak
için elinden geleni y aptı. Zayıf bir
adamı, hamile bir adamı. hatta
bir homoseksüeli canlandırdı; a-
ma 72 yaşına gekliğinde bileo hâ-
lâ bir Latin Lover'dı."."Mi ricor-
do, si, k) miricordo"dada bu etı-
ketı aşmaya çalışıyor Mastroian-
ni.
Minnet borcumu ödedim
Mastroianni, ölümünden bir
hafta önce Paris'te birlikte yaşa-
dıklan evlerinde bu son filmin
tüm haklannı Tato'ya vermiş.
Mastroianni ve Deneuve'ün kız-
lan Chiara ise bu durumun ya-
sallığını sorgulamaya devam
ediyor. Aktörün uzun zaman
menajerliğini yapmış olan Gi-
ovanna Cau'ya göre her iki tara-
fın çabası da anlamsız; çünkü
Mastroıanni'nın imajı zaten bü-
tünüyle satılmış durumda.
"Bütünüyle değil" dıyen Ta-
to. filmin başka bir kopyasının
dünya pazarlanna sunulmasını
da engellemiş. Sadece Baldı-
nı&Castoldı'den bir kitabıMast-
roıannı'nın bu otobiyografisi-
nın "Kitabı okuyanlann da ona
filmi izleyenler kadar yakınlaşa-
bileceklerini umuyorum. Aynca
bu, Marcello'nun >apmayi kabul
ettiği tek otobiyografik çalışma*"
diye açıklıyor Tato. "Marcello,
harika bir öykü anlatKisıydı; za-
ten kitap da bunu kamtlıynr. Fil-
mi izlerken ve onu dinlerken ise
her anısının büyüleyici bir masa-
la benzediğini hissediyorsunuz."
"Acı" denildiğinde sesı katı-
laşıyor Tato'nun. "Başka insan-
lara ne kadar acı çektiğinizden
söz ettiğiniz zaman, duygulan-
nızuı K'i boşalıyor birden. Acunı
göstermekten nefretederim. Fil-
mi Marcello'yaolan minnet bor-
cumu ödemek için \apüm ve bu
da onu mutlu etti. Filmin adını
bile kendisi koydu.".
Festivalin 6 Ey lül akşamı ger-
çekleştinlecek olan kapanış tö-
renınde, Mastroianni'nin son
olarak rol aldığı tiyatro oyunu
"The Last Moon"un da banttan
göstenmı yapılacak ve bir kez
daha onun ölmüş olduğuna inan-
makta güçlük çekecek insanlar.
Filmde de söylediği gibi: "Bu-
gün 72 yaşundayım ve kendimi
hâlâ yaşlı hissttmiyorurn. Genç-
liğimde, yaşamın sonsuz ol-
duğunu sanırdım..ama insan
belli bir yaşa geldiğinde zamanın
nasıl uçup gittiğini anhyor."
YAZIODASI
SELtM tLERİ
Baronyan, Hagop ve
Ötekiler
Balyan Ailesi konusunda bilgi edinmek ıstıyor-
dum. Daha önce Pars Tuğlacı'nın kıtabını okumuş-
tum. Bir de okul yıllarımızda bıze öğretilenler var.
Okul kitaplanmız, son dönem Osmanlı mimarisi-
nin soysuzlaşmaya koyulduğunu yazariardı. Bilmem
hâlâ aynı sav geçerli mı? Bu arada Balyan Ailesi'nin
mimarı eserien de üslupsuzlaşmaya yönelik karma
bir üslubun cılız örnekleri sayılırdı.
Öyle sanıyorum kı babamın kuşağı da benzeş dü-
şünceler. savlarla donatılmıştı. Hatırlıyorum, Topka-
pı Sarayı Muzesi'ne gitmiştik; babam, sarayın mi-
marısinı özgun buluyor. öyle anlatıyor, sözgelimi
Dolmabahçe Sarayı'nın ise işte artık nasıl özgünlü-
ğünu yitirmış bir mımarinin verimi olduğunu söylü-
yordu.
Uzun yıllar hiç araştırmadım, bu yargılara kandım
ve kapıldım. Sekiz dokuz yıl önceydi, bir seçici ku-
rulda birlikte bulunduğum Sn. Günsel Renda böy-
lesi savlann kofluğunu dile getirdi, bilgi verdi ve son
dönem Osmanlı mimarisinin estetik değeri üzerin-
de durdu. Birdenbire aydım.
işte geçenlerde istanbul Ansıklopedisi, Balyan
Ailesi'ni nasıl yorumlamış diye maddeyi arıyordum.
Söz konusu maddeyi değerlı Afrfe Batur kaleme
getirmiş.
Afife Batur: "Özetle" diyor, "Sarkis Bey ve kar-
deşleri, Osmanlı mimaıiığının çağdaş biriddiası ve
mimarlık tahhine özgün bir katkısı olması için tüm
yetenekleriyle çalışmış meslek adamlan olarak be-
tımlenebilirter. "Geçmişın tuhaf yargıları. demek git-
gıde siliniyor.
O gün bütün akşam üzeri İstanbul Ansıklopedı-
si'nin ikinci cildine dalıp gittim. Balyan Ailesi mad-
desinden beş on sayfa "Baronyan, Hagop" mad-
desiyle karşılaştım. Daha önce hiç gözüme çarpma-
mış. Sih/a Kuyumcuyan'ın yazdığı maddeden öğ-
rendiğimize göre Hagop Baronyan usta bir mızah
yazarı, ılk seçkin gazetecilerden bin. Ermeni edebı-
yatına büyük katkısı söz konusuymuş.
Fakat yalnız Ermeni edebiyatına mı?
Hagop Baronyan yazarlık yaşamı boyunca 7s-
tanbul'u yansrtmış, dolayısıyla bir yandan da 'İstan-
bul edebiyatı'na katkıda bulunmuş.
Bugün hâlâ geniş yelpazeli 'İstanbul Kitaplığı'vm-
zın olmayışına yerinmek gerekir. Bu utanç verici ek-
sikliği. istanbul'un şiııii yazılannı yazan Çelik Güler-
soy, hem yazar, hem yayıncı kımliğıyle gıdermeye
çalıştı durdu. Okurların ilgisi mi dardı, ne olduysa, o
eserlerden yoksun kalmış bulunuyoruz.
Hagop Baronyan'ın hiçbir esen Türkçeye çevril-
memiş. Ansiklopedide, Kasımpaşa'yı betimleyen
kısa bir alıntı var. Yurttaşımız Ermeni yazan daha
1880'de diyor ki:
"Dikensiz gül olmadığı gibi, lâğımsız bir Kasım-
paşa da düşünülemez ve gülü seven dikenini de
sevmelidir."
Baronyan 1843'te Edirne'de doğmuş. Bir bakıma
kendi kendini yetiştirmiş. 1871 'de Yeprad (Fırat) ga-
zetesinde meslege atilıyor. Üç dört yıl kadar Tiyat-
ro adlı, hem Türkçe, hem Ermenıce mızah gazete-
si yayımlamış.
Yazdığı makaleler, fıkralar, kronik ve günceler, tah-
min edilebileceği gibi, çokluk, gazete köşelerinde
unutulmuş. Bir bölümü kitaba dönüşebilmiş. De-
minkı Kasımpaşa alıntısı o kitaplardan birinden, İs-
tanbul'un Semtlehnde Bir Gezinti'den.
İstanbul'un Semtlerınde Bir Gezinti'de otuz dört
semt gelenek ve görenekleri, kadın-erkek insanla-
n.yaşamabiçimikültürleri.değişik meslek topluluk-
lanyla anlatılıyormuş. Geçen yüzyılın sonunu kav-
ramak açısından nasıl önemli bir belgesel eserle
karşı karşıya olduğumuz ortada.
Baronyan, halkın sesini Tann'nın sesi sayarmış.
Yaşamı boyunca yoksulluk ve yoksunluk çekmiş.
Zaten hepı topu kırk dokuz yaşında ölmüş. Ailevi
Manzaralar, Hoshos Notları, Muhterem Dilenciler
bazı eserlerinin adları.
Osmanlı Ermenilerinin cumhuriyet dönemine de
sıçrayan kültürteri, özellikle istanbul yaşayışında de-
rin iz bırakmıştır. Mimari, edebiyat, tiyatro... Devam
edelim: Kuyumculuk, yemek kültürü, dinî resim sa-
natı... Dergicilik ve gazetecilik... Yaşayan en eski
gazete Ermenice. En uzun yaşamış tiyatro dergisi
Kulis de Ermeniceydı.
Yaşadığımız şehrin, yaşadığımız toprağın kültü-
rüne büyük katkılan olmuş. Uskumru dolmalannı,
topiklerini afiyetle yemışiz. Fakat Hagop Baron-
yan'ın istanbul'u kucaklayan eserini Türkçeye çe-
virmemişiz...
Takvimde İz Bırakan:
"llle de çoğu Müslümanlardan daha sağlam Os-
manlı olduklan halde, çoluk çocuklanyla beraber
gaddarca öldürülmüş, göğüslerindekı sadakat,
şefkat, liyakat madalyalanyla gururlu Ermeni me-
murlar, esnaflar, sanatçılar, bunlann kızları, kanla-
n... Palabıyık Rum beyzadeleri, tombul kokalar,
çapkın kokoniçalar..." Kemal Tahir, Yol Aynmı,
1971.
Ege Sanat Festivali sona erdi
• Kültür Servisi - 23 Ağustos günü Türk ve Yunan
sanatçılannı film, plastik. edebiyat ve heykel sanat
dallannda bir araya getiren 1. Ege Sanat Festivali 30
Ağustos günü sona erdi. Festivaîde çağdaş Türk ve
Yunan sanatlan temsilcileri tarafından bir sergi
açıldı. Türk ve Yunanlı sanatçılar ortaklaşa Çeşme
hükûmet meydanı önündeki duvara resim yaptılar.
Aynca Cumhuriyet meydanına konan banş ve
dostluğu simgeleyen iki yönlü bir duvara Maris
Savastaki ve Prof. Dr. Adem Genç resim yaptı.
Yunanlı sanatçılann bir hafta boyunca
gerçekleştirdikleri tuval üzerine resimlerse Emir
Çaka Bey Kültür Merkezi'nde sergilendi. Festivalin
en dikkat çeken etkinliklerinden bın, kente dikilecek
bir Anıt Çeşme Heykel Projesi oldu. Mustafa
Altıntaş, Rasim Konyar, ve Halis Başanr tarafından
hazırlanan projeler Çeşme Belediyesi'nce
değerlendırilecek. Festival öncesı çalışmasına
ba^lanılan Yunan sanatçı Mihalis Papadakis'in Banş
veya Bağ adlı heykeli de törenle açıldı. Festival
boyunca Satılık Yaşam. Horozun Karili, Üç Mevsim
adlı Yunan filmleri. Tabutta Rö\eşata, Akrebin
Yolculuğu, Deniz Beklıyordu. Sokaktakı Adam
filmleri de galalan ile gösterildi. Festivalin son günü
bir araya gelen Türk ve Yunan temsilcileri ortak1
'
bir derneği hayata geçırmeye karar verdilc
amaçla bir bildiri yayımlayarak imzab
Festivale yakında tzmırli Ninem -;'1
yayımlanacak Elsa Hiu da kat'1
'
Edebıyatmı ve kitabını sanr
Çapan \ e Turgay Gönenr
Ritsos'u bir söyleşi ile
Festival önümüzdekı