23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 NİSAN 1997 PERŞEMBE 12 DIZI Büyük Britanya Büyükelçisi Sir Kieran Prendergast: 'Türkiyebenim ilk aşkım' 7 diplomat / bizi bize / anlatıyor Hazırlayan: ÖZCEN ACAR 3 Türkiye de tanıdığım her insan, Türkiye 'nin iyi bir geleceği olduğuna inanır. Eğer 15-20 yıl ileriye doğru bakacak olursanız, Türkiye'nin iyi bir geleceği olduğunu düşünüyorum. Çünkü ekonomide, özellikle özel sektörde büyük bir ilerleme vardır. Türkiye 'nin poîansiyelinin sınırı yok. Buna ek olarak çalışacak istekli genç kitleler var. Bu boks gibidir. En iyi boksörler, fakir ülkelerden gelmektedir. Çünkü onlar açtır ve bunun için isteklidirler. ''Türkiye de açtır, fakirdir..." demek istemiyorum. Insanların ilerlemek için istekli olduklarını söylemeye çalışıyorum. Aynı şeyin sosyal güvenlik alanında var olduğunu söyleyemem. ^ ngılız Dışişleri Bakanhğf ntn diplomatlara M uyguladığı ilgınç bir yabancı dil yöntemi m vardır. Mesleğe yeni başlayan diplomat. daha M sonra atanacağı ülkeye bir yıllığına dil JL. ö|renmek üzere gönderilir. Ûrneğin Türkıye'ye gelen genç Ingiliz diplomatı ya Bursa ya da tstanbul'da bir yıl bir ailenin yanında kalır ve Türkçeyi iyice öğrendikten sonra görevine başlar. İngiliz Büyükelçisi Sir Kkran Prendergast da onlardan biri. Hatta Istanbul'da dil öğrenirken Sultanahmet'e yanlışhkla polis tarafindan göz altına dahi alınmıştı. Kendismden önceki gibi şimdi yerine yeni atanan Ingiliz Büyükelçisi David Logan da Türkçeyi aynı yöntemle türkiye'de öğrenenlerden. Komşu Sofya ve Bakû'deki İngiliz büyükelçileri de Bursa ve İstanbul'da Türkçe öğrenip. 60'h yillann sonunda Ankara'da başkâtiplik yapanlardan. Büyükelçi Prendergast. bu rnülakatı yapmamızdan birkaç gün sonra sürpriz bir gelişme ile Birleşmiş Mılletler Genel Sekreter Yardımcılığf na atandı ve kısa bir süre önce Ankara"dan aynldı. Cumhurbaşkanı \e başbakan -protokol gereğı- vedası için kendisini kabul ettiklennde, büyükelçiye "bu yeni ve önemli gorevinde başanlar" diiediler. Dışişleri Bakanı Tansu ÇBler. her nedense değil geleneksel veda yemeği vermek, Sir Kieran'a nezaketin gerektirdıği randevuyu dahi vermedi. Çok iyi Türkçe bilen ve İngiliz diplomasisinin bu deneyimli dipiomatı Sir Kieran Prendergast ile tngilizce yaptığımız söyleşımizin çevirisi şöyle: - Siz, Türkiye'ye yeniden gelmeyi kendiniz mi istediniz yoksa Türkçe bildiğiniz, Türkiye uzmanı olduğunuz için mi buraya gönderildiniz? - Ben Kenya'da büyükelçi ıken çok mutluydum. Benden Türkiye, Ğüney Afrika ve Irlanda arasında seçim yapmam istenildi. tlk tercih Güney Afrika olabilirdi. Ben Afrika uzmanıydım. Dublin de ilginç bir yerdi. Oysa ben Türkiye'ye gelmek istediğimi söyledim. Çünkü Türkiye'nin insanlar üzerinde belirli bir büyüsü var. Buraya ilk geldiğimde çok mutluydum. tlk dış görevimdi ve her zaman romantik anılar aklımda kalmıştır. Çünkü o da ilk aşk, ilk sevgili gibiydi. İlk diplomatik görevin aşkı... Bu nedenlerden dolayı buraya tekrar gelmek istedim. Eşimle de bûrada tanıştım. Eşim Türk değil, İngilizdir. Burada Amerikalılarla çalışıyordu. Türkiye'nin geri gelmek için güzel bir yer olduğunu düşündüm. Göreve en başta en küçük diplomat olarak başladığımız yere daha sonra en yüksekteki diplamat olarak yeniden gelmenin bir de romantik yanı vardı. Türkiye mesleki açıdan çekici. her zaman ilginç bir yer. Sovyetler Birliği'nin dağılması ile daha da ilginç olmus,tur. Bir konferansta birisi "Türkiye; kuzeyin güneyi, güneyin kuzeyi, batuun doğusu. doğunun batBKÜr" demışti kı bu doğrudur. - Bu nedenden dolayı mı buradasınız? l rnanm muüusunuzdur'. - E\et. Bundan dolayı Güney Afrika ya da trlanda'da değilım ve buradayım. Buraya geri döndügüm ıçin mutluyum. Türkiye her zaman ilginç, hatta bazen çok fazla ilginç. Her zaman mesleki açıdan ya da bir bunalım ya da bir sıcak nokta olmuştur. Geçen yıl Noel'den hemen önce genel seçimler vardı. Bu yıl Çekiç Güç'ün uzatılması olayı yaşandı. Böyle olunca da bir türlü Noel tatili yapamadık. -30 yıl öncesine kıvasla sokaktaki Türk insanı ile resmi görevlikrin davramşlannı değeriendirir misiniz? - Ilişkiler 1 %0'larda resmi olarak iyı ve kolaydı. Çünkü kanşık olabilecek tek konu vardı. O da Kıbns idi. Ancak şimdi bizim ılgilendiğimiz, ancak farklı düşündüğümüz başka zor konular var. Örneğin Kuzey lrak. Hâlâ Kıbns... Sizin görüşleriniz. görüşlerimiz var. 1960'larda anımsıyorum. Bazı enformasyon malzemelen gönderirdik. Zarflann üzerine "Kıbns Davası dolayısıyla iade" gibi not düşülürdü. Güçlü duygular anlatılırdı. Türkiye'nin AB ile olan ilişkileri hakkında sorular vardı. Ben, bizim daha farklı bir bakış açısına sahip olduğumuzu söylemıyorum. Ama bunun aşılması gereken yeni bir öğe olduğunu söylüyorum. - Türkiye'nin AB'ye gjrişi ile DgiM gelişmeieri değeriendirebilir misiniz? Neden bir gedkme olmuştur? - Ne yazık ki 1970"lerde AB'ye tam üyelik için Yunanistan ile aynı zamanda başvurmadınız. Bu bence olumsuz bir şeydir. Eğer başvurmuş olsaydmız, belki de şimdi AB üyesiydiniz. Bundan sonra Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin donduğu uzun bir sürece girihniştir. 1992 yılının ilk yansında, Türkiye'nin AB ile olan ilişkilerini canlandırmak için başlıca girişimi. AB Başkanhğımız döneminde biz yaptık. Bize göre Türkiye'nin AB ve Batı Avrupa ile yakın ve ıstikrarlı ilişkiler içinde olması gerekmektedir. Kendinizi, daha AB gündeme bile gelmeden çok uzun süre önce, Atatürk'ün başlattığı, uzun bir yolda olduğunuzu görmenız gerektiğine manıyorum. Bu Batı'ya doğru uzun bir yoldur. Attığınız her aduna dikkat etmelisinız ve attığınız her adımdan sonra o adımın doğru olup olmadığını ve sizi Batı'ya götürüp götürmeyeceğıni sormalısımz. dengelenmiştir. Görünmeyen kalemlerden Türkiye Ingiltere'den çok daha fazlasını kazanmaktadır. 1964'te Türkiye'ye ekonomik yardım prograrrumız vardı. Çünkü Türkiye o zaman gelişmekte olan bir ülke idi. Gerçekten o zamanki Büyükelçim Dennis ADen ile birlikte, zamanın başbakanı Sukyman Demirere Türkiye'de yapılması düşünülen yeni bir petro kimya projesine yapılacak İngiliz yardımmı görüşmeye makamına gittiğimizi anımsanm. Oysa bugün biz. Türkiye'ye artık ekonomik yardım vermiyoruz. Çünkü Türkiye'nin artık yabancı yardımına gereksinimi kalmadı. Bu 30 yıl içinde ortaya çıkan gelişmenin en önemli örneğidir. - Laiklik konusundaki değişiktikieri yanniamayı düşünür müsünüz? - Bence bu konu Türklere bırakılmalıdır. Bu konuda yayunlanacak bir röportajda. kim ne derse desin, bu çok iyi analiz edilse bile ve her iki taraf görmek istediği yanıtı burada bulabilir. Ben bu konuda SİR KİERAN PRENDERGAST Sir (Walter) Kieran Prendergast (54) Ingili: Dışişleri Bakanlığı 'nda çalışmaya 1962'de başladı. tkiyüsonra htanbul'a dil öğrenmeye geldi. 65-67yıllan arasında Ankara ya 3. kâtip olarak gönderildi. 1967-69 yıllan arasında Londra 'da Dışişleri ve Milletler Topluluğu 'nda görev yaptı. Kıbns a atandığında adada üçyılkaldı. 1972'de başkâtip oldu ve Ingiltere nin Hollanda Büyükelçiliği 'nde önce basın. sonra ekonomik ilişkilerle ilgilendi. 1979'da Londra'ya Dışişleri Bakanı nin Özel Kalem Müdür Yardımcısı olarak döndü. Daha sonra kendisine BM Genel Sekreter Yardımcılığı görevi ile ilgili kapıyı aralayacak olan • tngiltere 'nin Ney.- York taki BM " • temsilciliğfne.aUndı. 1.982 de Tel Avh-'demüsteşâr ve başkonsolos olarak bulundu. 1986'da bakanlığın Güney Afrika bölümünün başına getirildi. Oradan Harari ile Nairobi 'de olmak üzere Afrika'datoplam altı yıl "Yüksek Komiser" olarak görev yaptı. 1995'te büyükelçi olarak döndüğü Ankara da iki yılını lamamlayamadan New York'a atandı. Eşi ile Ankara da tanışıp evlenen büyükelçinin dört çocuğu var. Bence, gümriik birliği (GB) Batı Avrupa'ya doğru atılan önemli bir adımdır. 1994-96 yıllannda Türkiye'ye, -aynı zamanda lngiltere'ye de- yapılan itiraz. önemsenmemıştir. Bu önemli bir şeydi. Hiç kuşkusuz, AB'nin pazarlıkta ekonomik yardım konusunda verdiği sözü henüz yerine getirmeyişi konusunda Türkiye'nin kızgınlığını anlıyoruz. Bunun en kısa zamanda ortadan kalkmasını diliyoruz. Aynca, biz GB'nin en son adım olmadığını, Türkiye'nin AB ile olan ilişkilerini geliştirmesindeki son aşama olmadığını kabul ediyoruz. GB bir nehri geçmek için üzerine bastığınız büyük taşlardan biridir. Ama çok büyük bir taş. Ancak burada daha sonraki taşlara da bakmamz gerekmektedir. Biz bu taşlann ne yönde olduğunu biliyoruz. - 30 yûnk Türkiye ve İngütere ilişkileri hakkında ne düşünüyorsunuz? - Bizim ihracatımız eskiye kıyasla artmıştır. Bizim ihracatımız sizinkinden fazladır. Fakat Türkiye'ye yılda 1 milyon ingiliz turist gelmektedir. Daha az sayıda Türk ise tngiltere'ye gidip para harcamaktadır. Gördüğünüz gibi bu ticareti kimsenin hedefı ya da bir aracı olmak istemiyorum. Kendi hedefınizi kendiniz belirlemeniz gerektiğine inanıyorum. Tek söyleyebileceğün şey dinsel olmadan laik olabileceğinizdir. Türkiye 19%'da 1964'te olduğundan daha dindar bir ülke olmuştur. - Türkiye'nin sorunlan hakkında ne düşünüyorsunuz? Ne gibi bir getecek görüyorsunuz? - Türkiye'de tanıdığım her insan, Türkiye'nin iyi bir geleceği olduğuna inanır. Eğer 15-20 yıl ileriye doğru bakacak olursanız, Türkiye'nin iyi bir geleceği olduğunu düşünüyorum. Çünkü ekonomide. özellikle özel sektörde büyük bir ilerleme vardır. Türkiye'nin potansiyelinin sının yok. Buna ek olarak çalışacak istekli genç kitleler var. Bu boks gibidir. En iyi boksörler, fakir ülkelerden gelmektedir. Çünkü onlar açtır ve bunun için isteklidirler. "Türkiye de açür, faku-dir~" demek istemiyorum. tnsanlann ilerlemek için istekli olduklanru söylemeye çalışıyorum. - Türkiye'nin hangj yörderini ziyaret eöiniz? Aynı yerieri kıyaslamanız mümkün mü? - 1960'larda buradayken bütün Ege ve Akdeniz kıyılanra, Marmara Bölgesi'nin büyük bir bölümünü 6 Kıbrıs'ta geüşmeler donmuştur' - Kıbns sorunu 1963te başladı. O zamanki ve bugünkü Kıbns'ı karşdaşnrabilir misiniz? Neter oluyor? Ne gibi geüşmeler oldu? Neler değisu? - Değişiklikler volkanik bir biçimde oluyor. 1963'tekorkunçolaylar, 1974'te Yunan darbesi ve Türk müdahalesi gerçekleşti. O günlere kıyasla şimdi bir sessizlik egemen. Büyük olaylar souncunda bir gerileme oldu. 1974'ten beri Kıbns çözülmesi daha zor olan sorunlardan daha az olan ilerleme göstermiştir.Bu nedenle Dışişleri Bakarumız bu konuda yüksek bir rol oynamamız gerektiğine karar verdi. Çünkü o kendi kendisine şöyle dedi: "Ortadoğu'da, İsrail ile Fdistin arasındaki sorun, Kıbns sorunundan daha zor ve karvnaşıkür. Örneğin Kıbns'ta bir Kudüs yoktur. Rauf Denktaş, Birleşmiş Milletier'in önerilerinin vü/dc 90'uu kabul ettiğini açıkladı. Böylece çuğu konuda anlaşmaya vanlmışnr. Her iki taraf, Ud bölgeİi, ikitoplumlu,eşit siyasal hakla bir "federasyon" anyor. Yani anlaşmanın sadece ana hatian değii, bütününde de bir açıklık vardır. Eğer Ortadoğn'da gelişme sağlavabiüvorsanız, eğer ırk ayrunı sorununu. daha karmaşık olan Namibva ve Rodezva sorunlannı çözebifiyorsanız, Bosna'da Dayton Anlaşmasf nı sağlayabiliyorsanız, Kıbns'ta da neden olmasın? Kıbns sorunu neden kcndine özgü, eşsiz otsun? O halde denemek gerekir." Şimdi bizim yaptığımız da budur Denemek. 1974 ile 1996 arasında gelişmeler donmuştur. Ama biz bunun kalıcı olduğunu düşünmüyonız. Yazuı ortaya çıkan ölünıler ve olaylar, düş kınklığı durumunun sabit olmadığını gösteriyor. Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. - Türkiye'nin dış sivasaanda 30 \~û öncesine kıyasla büyük değişiklikler oldu mu? - Çok büyük degişiklikler olmuştur. 1960'larda iki kutuplu bir dünyada yaşıyorduk. Soğuk savaş vardı ve Türkiye NATO"da cephe ülkesiydi. Türk arkadaşlanm bana Türkiye'nin bu cephenin yüzde 30'unu koruduğunu söylerlerdi. 1980'lerin sonunda, 1990'lannbaşında Sovyetler Birliği'nin dağılmasmın ardından, büyük değişiklikler oldu. Bütün bunlar, şu konulan yanıtlayacak yeni bir dış siyasanın gelişmesine neden oldu. Birincisi, Sov^etler Birliği'nin artık var olmayışına ilişkin ve ikincisi ABD'nin tek süper güç olduğu tek kutuplu bir dünya ile uğraşacak yeni bir dış siyasa gelişti. Artık, Türkiye'nin doğu suıınnda Sovyetler Birliğı değil Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan, daha doğuda Türk cumhuriyetleri, kuzeyde Bulgaristan, Romanya, Moldova ve Ukrayna var. Bir başka değişiklik ise ben 1960'larda buradayken Pan-Turanizm hemen hemen yasaklanmıştı. Anımsadığun kadan ile Albay Alparslan Türkeş'in bu konudaki görüşlerinden dolayı zaman zaman başı derde giriyordu. Ancak şimdi Türk dış siyasasıntn en önemli öğelerinden biri bu... Çünkü bu ilişkide Bağımsız Devletler ile Uişki içindesiniz. Türk cumhuriyetleri üzerinde bu kardeşlik kavramının büyük etkisi var. Kazaklar, Özbekler, Kırgızlar ve Moldova'daki Gagavuzlarla bugünkü ilişkiler, Sovyetler Birliği dağılmadan önce pek mümkün değildi. Eskiden bir devletle ilişkideydiniz. oysa şimdi yanm düzine devletle ilişki kurmak daha zor bir durumdur. - İnsan haklan ve demokratikleşnıe hakkında konuşuyorsunuz. Bu knnukrdaki değişimi kıyaslavabüir misiniz? - 1960'lardan beri Avrupa'da da büyük değişiklikler olmuştur. Çünkü, demokratik standartlar ve insan haklan gibi konularda ağır baskılar ortaya çıktı. Türkler, bazen, bu baskılann sadece kendi ülkeleri için olduğunu düşünüyorlar. Eğer sadece o açıdan bakarsamz. sadece böyle görürsünüz. Avrupa'da 1974-75 yıllarrnda ortaya çıkan Avrupa Güvenlik ve Işbirliği Konferansı, sonucundan dolayı başlayan gözlemler, "içişlerimize başkalannın kanşmaa" gibi bir izienim yaratmıştır. Türkiye de Moskova Bilgirgesi'ni imzaladı. Siz de Avrupa tnsan Haklan Sözleşmesi'ne tarafsmız. Bir başka gelişme ise vatandaşlık haklan ile ilgilidir. Vatandaşlar artık mahkemeye başvurabiliyorlar. Bazen Türkiye'nin, bazen de İngiltere'nin bu konuda utanç duyacağı olaylar ortaya çıkmıştır. Yapılması gereken doğru şey bu kusurlan kabul etmektir. insan haklan, her ülkenin, özellikle kışilerin sorumluluklan ve haklan ile ilgilenilmeyen belirli önemli bölgelerde, kendi performansıru ölçtüğü objektif bir standarthr. Biz kendi standartlanmızı bu standartlara göre ölçeriz. Biz performansımızı arttırmayı deniyoruz. Bence, Türkiye'nin insan haklan ve demokratikleşme konulanndakı standartlannı yükseltmeye çalışması ve sürdürmesi, Batı Avrupa için çok önemlidir. gezdim. Kaş, Kalkan gibi yerlere gitmek çok zordu. Hiçbir araç yoktu ve ancak gemi ile gidilebiliyordu. Antalya küçük. güzel bir kentti. Oraya gitmek bile macefalı idi. Çünkü Afyon'un ötesinde doğru dürüst yol yoktu. Toros Dağlan'ndan geçtiğiniz zaman küçük bir kasaba ile karşılaşıyorsunuz. Son gelişimde oraya yeniden ilk kez gittiğim zaman, Toros'lan saatte 100 km ile geçtık. Aşağıya doğru indiğiniz zaman, çok şeritli bir karayolu ile karşılaşıyorsunuz. Antalya sınınna vardığınu zaman, büyük blok binalanyla sanki Marsih/a'ya gitmiş gibi oluyorsunuz. Kemer gibi tatil yerleriniz var. O zamanlar ancak küçük bir pansiyon bulunabilirdi. Kuşadasrnda sadece Tusan gibi birkaç iyi motel vardı. Bugün artık Kuşadası büyük bir tatil merkezidir. Kıyılann aşın ölçüde bozulup bozulmadığına dikkat etmek gerekir. Özellikle düşük kalitedeki kooperatiflerin yaptıgı. bırbiri üzerine yığılrruş, hiç kimsenin doğru dürüst manzara görmediği evler. mimari açıdan da iyi tasarlanmıyor. - Türkiye'nin doğu bötgcsi hakkında ne düşünüyor sunuz? - Oraya fazla gitmedim. Bir kez Van'a gittim. Ama şimdi Erzurum, Kars, Diyarbakır, Mardin. Midyat Adana, Antakya, tskendenın, Urfa, Adıyaman. Gaziantep'e gittim. Bugün bunu daha kolay kılan şey THY'nin birçok yere uçan tarifesidir. Artık Erzurum'a uçabilirsiniz. Oradan Kars'a ve lshak Paşa Sarayı'nı görmek için Doğu Beyazıt'a kadar gittim. Sonra Kars'tan uçakla geri döndük. Bu çok rahat bir yolculuktu. 1-1.5 saat içinde Ankara'dasınız. - Ankara ve İstanbtıl hakkındaki iztenimleriniz nelerdir? Kentleşme. nüfus arnşu çevre sorunlan açısuıdan kıvaslavabilir misiniz? - Ankara, Istanbul'dan daha kolay yaşanabilir bir kent. Çünkü Ankara'nm biçüni, yani coğrafyası çok zor. Tepeler var. Daha yüksek olan Çankaya, ortada Atatürk Bulvan, Anıtkabir var. Bunlar, tepelerdeki gecekondulann kenarlanndan fişlonmş görülebilen sınır işaretleridir. Kent biçimi hâlâ açıknr ve yönlerini kolay anlayabilirsiniz. Ankara, 1960'larda olduğundan daha fazla yeşildir. Bence yeşillikler; barailar, göller. göletlerle artmış ve bu durum ikJüni »İeğiştirmiş-,'Vışlffi daha ıltmarî öTmfıştur. Eskideh'* * Ankara çpkjgug^du. Şimdi akadar lajrudegMr..-; iOl istanbuÛİHvcb^afyası çok gelişrniştir. Eğer karayollanndan birinde Kâğıthane ya da Okmeydanı'na gidiyorsanız ve eğer nereye gittiğinizi bilmiyorsanız çok kolay kaybolabilirsiniz. Çünkü gelişmeden dolayı bir vadiden diğerine geçiyorsunuz. Gelişme çok hızlı yayılmış, Istanbul çok büyük bir kent olmuştur. Belki de Avrupa'daki en büyük kenttir. 1960'larda Ankara havası kirli bir kentti. Çankaya'dan aşağıya baktığımda, tepeye kadar ulaşan, linyit kömürü yakılmasından kaynaklanan gri bir bulut görünürdü. İstanbul'un havası oldukça temizdi. Şimdi doğalgazdan dolayı Ankara daha iyi. Bu arada îngiltere bu konuda bir sözleşme ile bağıtlıdır. tstanbul'da gaz şebekesi bitirilrnediği için hava kirliliğı artmıştır. Kimse Türkiye'de, hızla gelişen kentleşmeyi görmemezlikten gelemez. Nüfusun büyük çoğunluğu doğudan batıya geliyor. Bu yüzden; hükümetin, doğunun gelişmesine büyük önem göstermesi gerekir. Böylece insanlar, belki gelmekten vazgeçerler ya da gelmiş olanlar da geri dönerier. - Türkiye'nin ekonomik ve maK durumunu karşılaşnrabilir misiniz? - Türkiye 1960'lardan çok daha farklı bir ülkedir. O zamanlara kıyasla çok ama çok daha zengindir. Özellikle Türkiye'nin batı kesimi. Kayseri gibi bazı yerlerin de iyi geliştiğini söylemeyi ihmal etmek istemiyorum. Doğuda Erzurum ve fakir bir yer olan Kars'ta paket bir gelişme gerçekleştirmek istiyorsanız, artık her şey değişmiştir, altyapı şimdi farklıdu". Şimdi otoyollar var. 1960'larda otoyollar yoktu. Türkiye'de herkesin telefonu var. Türkiye bu konuda ve özellikle cep telefonu konusunda çeşitli ülkeler arasında en üst sıralarda yer alıyor. Türkler, bence çok meraklı insanlar. Eğer bir Türkle bir görüşme yapıyorsanız ve eğer birisi içeri girerse, "Şu an konuğuin var, sonra getebflir misiniz?'' der. Ancak aynı durumda telefonla konuşmayı sürdürürler. Sanki modern kültürün bir gereği olarak telefonun yanıtlanması zorunludur gibi davTanıyorlar. Uydu antenleri: ben Kars'tan Doğu Beyazıt'a giderken üzerinde uydu antenleri olan kerpiç evleri görüyorum. Bunun altyapısı Türkiye'de çok gelişrniştir. Türkiye'de her köyde elektrik var. 60'larda yoktu. - Bana sokaktaki insanın tepkDeri konusuDda ömekler verebiHr misiniz? - Türklerin konukseverlik konusunda iyi bir ünü var. Bu değişmemiştir. Türkiye'de nereye gittiysem, kentlerde ya da kırsal yörelerde dostça bir yanıttan başka bir yanıtla karşılaşmadım. Bu hiç değişmemiştir. Sanınm değinmek istediğiniz nokta turizm ounalı. Milyonlarca Türkün milyonlarca tngilizi, milyonlarca Ingilizin de milyonlarca Türkü turizm nedeniyle tanımış ohnasıdır. Ingilizlerin yüzde 95'inin buradan çok güzel anılarla aynldığını biliyorum. Türklerin konukseverliğinden çok etkilenmişlerdir. Çok az sorunlan olmuştur. Bu ilişkiler, hükümetİer arasındaki ilişkiler kadar önemlidir. Bu 1960'larda bu kadar yoğun değildi. Çünkü uluslararası turizm, "charter" uçuşlar, 1960'larda yoktu ve turistik yerlerdeki gelişme, o zamanlar, bu kadar iyi değildi. Ben, tur temsilcilerine Bodrum'da ve Marmaris'te bir parti verdim. Onlar "buraya gelmekten hoşlandıklannı" ve "otel sahiplcri ise elemanlannın turistleri sevdiklerini ve istediklerini" söylediler. Eğer bir sorununuz olursa, gece yansı bile telefonla aradığmızda hemen size gelip yardım etmektedirler. Gece yansı elektrik anzasını gidermektedirler. Gerekirse hemen arabanızı ya da otobüsünüzü onanrlar. Birçok ülke fazla gelen turistten bıkmıştır. Onlardan yardnn istediğinizde "Czgünüm şu an 'siesta" yapıyorum. Sonra da bir başka işim var. Yann gelirim" derler. Oysa turistler, Türklerin beklenmedik sorunlanyla her zaman uğraşmalanndan hoşlanıyorlar. Sürecek ANKAItA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Korkiram! Bugün Azerbaycanlı taşlama ustası Sabir in (1862- 1911) taşlamasını yazrnak istiyorum. Sabir'in taşlamala- nnı çok kişi bilir. Ruhi Su'dan, Azmi'den dinlemişlerdir aynca. Anımsatmak istedim: "Payi piyade düşirem çöliere/harda magilan görirem korkmiram Seyredürem berri beyabanlan/guli beyaban görirem korkmiram Gârı o//ram bahirde zevrekneşin/dalgalt tufan görirem korkmiram Gâh çtgıram sahile heryanda men/vahşigiran görirem korkmiram Gâh şafak tek düşirem çöllere/yankılı volkan görirem korkmiram Gâh enirem saye tek ofmanlara/yırtıcı hayvan görirem korkmiram Üz koyuram gâh neistanlara/bir sürü aslan görirem korkmiram Makberelikte edirem gâh mekân/kabirde hortdan gö- rirem korkmiram Menzil olur gah bana viraneler/cin görirem can göri- rem korkmiram Harid mülkûnde de hatta gezüp/çog tuaf insan göri- rem korkmiram Bu küre-i arzda min muhtasar/muhtelif elvan görirem korkmiram Leyk bu korkmazlık ile doğrusu/ay Dadaş, vallahi, bil- lahi, tallahi/harda Mûslüman görirem korkiram Bi sebep korkmiram vahi var/neyteyim ahir bu yok ol- muşiann/fıkrinikan, kan görirem korkiram/korkiram, kor- kiram korkiram." Dizelerde geçen kimi sözcüklerin Türkçeleri şöyle: Payi piyade: Yayan yapddak. Guli beyaban: Korkunç çöller. Elvan: Renkler. Hortdan: Hortlak. (Taşlamacı Sabir'in asıl adı, Mirza Ali Ekber Tahirza- de'dir. "Hophopname"ad\\ taşlamalan ünlüdür. Ana Bri- tannica'yagöreFarsçaöğrendi, Iran ileTürkistan'ı dolaş- tı. 1910'da Bakû'ya göçtü. Doğum yeri Kafkasya'da Şa- mahi'dir. Öğretmenlik yaptı. Yoksulluk içinde geçen ya- şamı, aynı biçimde sona erdi. Takma adlayayımlanan taş- lamalannda bozuk düzeni eleştirdi, mezhep çekişmete- rini yerdi. Çocuklar için eğitici şiirler yazdı.) • • • 148, hâlâ, çocuğunu neden imam-hatipten alıp, Ayran- cı üsesi'ne yazdırdığmı açıklamadı. Belki de çocuğunu Harp Okulu'na yollamak istiyordu, ondan. Ama, bu ko- nuda pekyürekli davranamadı. Çocuk. Başkent Üniver- sitesi'ne yerleştirildi. İyi mi? "Aydınlık" dergisinin son sayısında, "Refah, uyuşturu- cunun göbeğinde" savı yer alıyor. Göbekte de 148'in takkeli, tespihli bir fotoğrafı. Çok ibret verici bir fotoğraf. Görmediyseniz, bulup kesinlikle bakın, gözlerini kısmış, ne düşündüğü anlaşılmasın diye, fotoöraflann çekilip bit- mesini bekliyor gibi. Alacası içinde mi? Milli Güvenlik Ku- rulu kararlarını sulandırmak için elinden geleni yaptı; üni- versiteden çömezine (Oğuzhan Asiltürk) demeçler ver- dirrji. Sonunda sayım suyum yok deyip basını da suçla- dı, çekildi tespihini çekmeye başladt. Aydınlık dergisinin "uyuşturuculuk"la ilgili kapak baş- tıklan bile insanın kanını dondurmayayetiyor. Kimileri şöy- le: "Bir yanda MİT, JtTEM ve korucular, öte yanda PKK, Hizbullah, Suriye ve kan. Refah Partisi tam da bunlann ortasında. Hepsiyle teması var." "Refah'ın Bosna-Kıbns uyuşturucu hattı." "Şebekenin Bosna'daki başı, eski Bosna Içişleri Ba- kanı Bekir Alisipabiç." "78 yıl önce Erbakan hakkında açılan dava." "Uyuşturucudan sabıkalı RP'li milletvekıii." "Avrupa'da uyuşturucu ticaretinde camger kutfahıh- yor." . - . - — ı Haberlerin'Daş1îkİan_6öyTe. Içeriğini artk siz okuyun. * 148 kilo altını varken, gazetecileri dava ederek attınla- nna altın eklemek mi istiyor? Yıllann gazetecisi Turhan Dilligil. ölümcül yatarken sayn yatağtnda Hadeverdi. Mil- yartık davadan aklanma karannı öğrenmeden de öldü. Aydıniık'in kapağındaki fotoğrafa geliyorum, o surat- tan korkmaz mısınız? Olup bitenleri seyredenler, Müslümanlığından ırtanı- yor, "Bunlar ne biçim Mûslüman?" diyor, şeriatçı yazar- lara. Bu dönemde olduğunca, Müslümanlık hiçbir dö- nemde yara almadı, bunu görmüyor musunuz? "Bunlar Müslümansa, ben değilim!" deme çizgisine geldi çok ki- şi. Şeriatçılann yüzünden, Müslümanlık korkulacak bir din oldu çıktı! Onlann gözünde, şeriatçı olmayan Mûslü- man sayılmryor. Ne olacak o zaman? Nerde kakjı yüzde 99 Müslümanlık? imam-hatipler, Kuran kurslan konusunda, kör olası çı- karları için, her çeşit sömürüyü yapariar da, tüm halk ço- cuklannın okumasını sağlama amacıyla kurulmuş, Köy Enstitüleri geçince, hiç ağızlannı açarlar mı? Tek satırlık olumlu bir yazı ya2ariar mı? Bunlann kişiliklerini ölçmek için bir ölçü olabilir bu. Onlaria ilgili bir kanıya varabilirsi- niz. Olayı bilip, kavrayıp da, Köy Enstrtülerini anmayan, insandan sayılmamak gerekir. 148'in, CHP-MSP ortaklığında, ABD'nin "ambargo" uyguladığı sırada, Bakanlar Kurulu'nda ortaya attığı "Rum kulağı" olayını anımsayan var mıdır bilmem. Yalnız, 148, Araplardan yardım koparabilmek için, bir miktar "Rum ku- lağı" götürrneyi öneriyordu. CHP'li bakanlar önce "şaka yapıyor" diye düşündüler. Bakanlar Kurulu'na bomba gi- bi düşen öneri şaka değildi, götürülecek olan ekşimsi "kuzukulağı"üeğ\\, Rumların kesilecekkulaklanydı. 148, Rum kulağı karşılığında Suudilerden yardım sağlayaca- ğını söylüyordu. (Ergün Poyraz'ın, yeni hazıriamakta ol- duğu "Refah'ın Gerçek Yüzü-2" adlı kitabında, bu konu- da aynntılı, oldukça eğlenceli bilgiler olacak.) BULMACA SEDAT YAŞAYA1V 1 2 3SOLDAN SAĞA: 1/Osmanlı döne- minden Gumhu- riyet'in ilk yılla- nna kadar Mani- sa iline verilen ad. 2/ Alan Par- ker'm bir fılmi... Soyundan geli- nen kimse. 3/ Bir burç adı... Bahk akım.4/Gözeba- tan, dikkat çe- ken... Eski dilde yüz,çehre.5/Ge- milerin bannarak yûk alıp boşaltmalanna uygun doğal ya da yapay sığınak. 6/Çin ve Japon- ya'da oynanan bir strate- 2 jioyunu... Agzıgeniştek 3 kulplusu kabı. 7/Aidat... 4 Bernardo Bertolucci'mn bir filmi. 8/ Eskiden Anadolu'nun güneyinde ° konuşulan ölü dil... Ar- 7 goda karnı aç ya da pa- 8 rasız kimse. 9/"Memduh g ": Sinemayönetme- nimiz... Halk dilinde_patatese verilen ad. YUKARTOAN AŞAĞIYA: V Orta Anadolu'da, zengin bir kuş yapısına sahip olu- şuyla ünlü göl. 2/Halk dilinde sebze bahçesi... Metin E- loğlu'nun bır şiir kitabı. 3/ Suudi Arabistan'm para biri- mı... Konut. 4/ Utanrna duygusu... Kırda yenen yemek. 5/Vücudun herhangi bir yerini hafıfçe çizip üzerine boy- nuz, bardak ya da şişe oturtarak kan alma. 61 Kendi ken- dine cinsel doyum sağlama. II Bir meyve... Olumsuzluk belirten bir önek... tnce sicim. 8/ Dolaşma... tkinci de- recede olan. 9/ Bir derebeyin hizmetindeki Japon savaş- çısı. ÖZÜR: Dünkü bulmacanın yukarıdan aşağıya 7 'n- ci sırasımn sonıları düzeltmeyanlışı sonucuyer alma- mıştır. Ozür dileriz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear