Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 ARALJK 1997 PAZAPTESİ • • • • CUMHURİYET SAYFA
HABERLERIN DEVAMI 15
Istanbul
Edirne
Kocaelı
Çanakkale
Izmir
Manisa
Aydın
Denizli
Y
Y
Y
Y
Y
Y
Y
Y
9
4
9
7
17
13
18
17
fURKİ
Sinop 13 Adana 18
Samsun 14 Mersin 18
Trabzon Y 15 Diyarbakır Y 8
' 11Giresun Y 16 Şanlıurfa
Ankara 9 Mardin 10
Eskişehir Y 9 Siirt
Konya
Y 11
Y 10 Hakkâri
Sıvas 8 Van
Zonguldak Y 10 Antalya Y 18 Kars
Bütün bolgeterçok bu-
luttu ve yağışlı geçe-
cek. Yağışlar yağmur
yer yer sağanak, Trak- _
ya, Batı Karadenız'ın ıç Helsinkı
AYMUPA
K -3
K 2
kesımlen ile Doğu Ana- Stockholm ÇB 4
dolu'nun kuzey doğu- . .r%A
— v — T Q
sunda karla tanşık L o n d r a Y 1 3
yağmurvekarşeklınde Amsterdam Y 7
olacak. Hava sıcaklığı Brüksel Y 5
yurdun kuzey batı ke- pğpis Y ÎÜ
sımlerinde biraz azala- = — f^—«-
cak diğer yerlerde de- p o n n
v° °
ğişmeyecek. Münıh ÇB 5 Milano
Berlın
Budapeşte
Madrid
Viyana
Bekjrad
Sofya
Roma
Atina
ÇB
ÇB
Y
PB
ÇB
ÇB
PB
Y
b
1
11
5
-1
-1
12
12
PB 12
Moskova -4
Aşkabat
Almatı
Taşkent
Bakû
Bişkek
Tiflis
Kahire
PB
PB
PB
PB
PB
Y
Y
16
-2
13
7
4
13
21
Şam 20
Stslı Bulutlu k Çok bulutlu ı Yağmurtu > Gok gürulMJ
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
Huntington'un Beştirisi
Huntington'un son derece aynntılı dipnotlan-
mış ve pek çok örneklerte dolu kitabı, çok etkile-
yici olmakla birlikte, ilk bakışta bile göze çarpan
bazı eksiklik ve tutarsızlıklaria dolu.
Birinci olarak; dine ve kültüre büyük önem ver-
mesine karşın, tanımlanan uygarlıklann temel ni-
telikleri ne din, ne mezhep, ne ırk, ne de milliyet
bazında aynı.
Bir başka deyişle, Huntington'un sınıflaması
birörnek bir kültürel ölçüte dayanmıyor.
Kimi zaman Islam uygarlığı adı altında aynı din-
den olan, ama birbirinden çok farklı nitelik taşıyan
ülkeleri aynı gruba koymuş, kimi zaman da aynı
dinden olan Hıristiyanlan farklı gruplara ayırmış.
Oysa din bazında bir karşıtlık ya da beliıieyicilik
söz konusu olsaydı, en azından Musevilik, Hıris-
tiyanlık ve Müslümanlık gibi üç büyük semavi din
ve Budizm ya da bunlann mezhepleri, farklılık öl-
çütleri olarak kullanılmalıydı.
Ikinci olarak; saydığı uygarlıklar çerçevesinde
(Türkiye ile übya veya Iran gibi ya da birbirleriyle
yıllarca savaşmış olan Iran ve Irak gibi) birbirine hiç
benzemeyen toplumlar, aynı uygarlık içinde görül-
müş.
Buna karşılık birbirine çok benzeyen toplumlar
da (özellikle Uzakdoğu'nun Budist toplumlan ve
Batı'nın Hıristiyan toplumlan gibi) farklı uygarlıklar
içinde birbirine karşrt olarak alınmış.
Üçüncü olarak; Huntington, kültürleri birbirine
benzer ülkelerin ittifak yapacağını söylerken çok
basit birgerçeği, uluslararası ilişkilerde, çıkarlann,
her türtü duygunun önüne geçtiği gerçeğini göz ar-
dı etmiş.
Tüm tarih bize devletlerarası ilişkilerde duygu-
lann ve kültürel kimliklerin değil, çıkarlann daha
önemli rol oynadığını öğretmiyor mu?
En son Iran-lrak savaşı bunun son örneklerin-
den biri değil mi?
Niçin 21. yüzyıl, bu ilkenin değişmesine ve "kül-
türel kimlik" adı altında son derece muğlak bir öl-
çütün, uluslararası çıkarlann, özellikle de ekono-
mik ulusal çıkarlann önüne geçmesine neden ol-
sun?
Dördüncü bir nokta Huntington'un, kültürel ant-
ropolojide, uygarlıkların birbirlerini etkilemelerini
açıklayan "akkültürasyon" ve "inkültürasyon"de-
nilen, "kültürleşme" ve "kültürienme" süreçlerini
göz ardı etmesidir.
-^Birbirleri ile temastaolan uygarkklar ya da küU
türler, zamanla kaçınılmaz olarak birbirlerini etki-
ler ve birbirlerinden etkilenirler. Böylece gittikçe
birbirlerine benzemeye başlarlar. Bu nedenle de
pek çok kültürü ya da uygarlığı çok kesin çizgiler-
le birbirlerinden ayırt etmek olanaksızdır. Orneğin
Batı uygarlığı ile llatin Amerika uygarlığının ortak
yönleri, farklılıklarından daha fazla değil midir?
Beşinci olarak; Batılılaşma ile modernleşme
(çağdaşlaşma) aynmı, hem net değil hem de an-
laşıldığı kadanyla, modernleşmeyi, sadece teknik
olanaklann kullanılması olarak kabul etmesi doğ-
ru değil.
Yeni çölde, elindeki bilgisayarla sakat bir din ve
yanlış bir Allah anlayışına dayalı olarak kellesini ke-
seceği insanlan izleyen, deve üstündeki bedevi,
modern midir?
Altıncı bir nokta ise doğrudan doğruya Türkiye
örneğinin yanlış yorumunda ve aynca bu yoru-
mun statik karakterinde yaüyor.
Huntington, modemleşmenin Batılılaşma olma-
dığını söylüyor ve ne denli modernleşirse modern-
leşsinler, farklı uygariıklardaki toplumlann uygar-
lık değiştiremediğini ve Batılılaşamadığını belirti-
yor. Hatta bu nedenle, bir de "bölünmüş ülkeler"
listesi veriyor.
Her modemleşmenin, zorunlu olarak Batılılaş-
ma olmadığı, daha doğrusu, modernleşen ülkele-
rin, kendi öz kültürlerini de bir ölçüde koruyarak
değiştikleri bir gerçek.
Fakat belli bir teknolojik düzeyin, zorunlu top-
lumsal ve kültürel değişmeleri de birlikte getirdiği
ve bu "birömekleştirici" etkinin tüm kültürleri bir-
birine yaklaştığı da ayn bir gerçek.
Türkiye acaba şu anda hem kültür hem de uy-
gariik olarak yani hem yerel hem de evrensel ola-
rak Suudi Arabistan'a ya da Iran'a mı daha yakın,
yoksa, Batı'ya m\?
Aynca Türkiye toplumu nereye doğru değişi-
yor? Irak'a ya da Libya'ya doğru mu yoksa Fran-
sa'ya ya da AJmanya'ya doğru mu?
Işte tam bu noktada Huntington'un toplumsal
değişme sürecini yadsıyan ve toplumlan statik,
(hem durgun hem de durağan) varfıklar olarak gö-
ren çözümlemesinin yanlışlığı da ortaya çıkıyor.
1923'ten beri hızlanan bir biçimde, aslında kö-
kü 1800'leredayanan birmoderîeşme projesi, Tür-
kiye'nin gündeminde.
Bu proje hiç kuşkusuz Türkiye'yi. kendi kültürü-
nü de koruyarak Batı dünyasının bir parçası yapa-
cak.
Bu süreç belki, Avrupa Birliği ile değil, Japonya
ile bütünleşerek gerçekleşecek, ama mutlaka ger-
çekleşecek.
Huntington'un görüşlerinin eleştirisi bitmedi, a-
ma yerimiz bitti.
Devamı haftaya.
Medya notu: Televizyonlanmız, gerçekleştirdik-
leri büyük atıbmlarla (!) her yaşta ve her kültürde-
ki insana bir şeyler öğretmeye (!) devam ediyor. Ör-
neğin ben, bütün vücudunu saran sımsıkı bir elbi-
se giymiş sekiz-dokuz aylık hamile bir kadının
"showyaparken" ne denli rahatsız edici görüne-
biieceğini, ancaktelevizyon sayesinde, geçen haf-
ta öğrendim. Çünkü hamileliğini ve doğumunu pa-
ra kazanmak uğruna sahnede bu biçimde kulla-
nan bir kadını daha önce hiç görmediğim için bu
denli rahatsız olunabileceğini de bilmiyordum. Yi-
ne de ekranda o denli rahatsız edici işler yapan er-
kekler var ki acaba bu hanım da "eşitlik uğruna"
hoş karşılanabilir mi diye düşünüyorum.
e-posta: Emre.Kongar (« raksnet.c m
web safyası: http://remzi.com.tr/yazar.htnril
Yüzde 30luk zamma protesto
Haber Merkezi- Kamu Emekçi-
leri Sendikalan Konfederasyonu,
(KESK) dün bütün yurtta "Yüzde
30 DeğiL,Toplusozkşme" mitingi dü-
zenJedi. Istanburdakı mıtingde ko-
nuşan KESK Genel Başkanı Siyami
Erdem, 11 Aralık Perşembe günü iş
bırakma eylemi yapacakJannı belir-
tirken Şanlıurfa'daki mitinge valılik,
"ülkenin bölünmez bütünlüğünü bo-
zabüeceğj" gerekçesiyle tan verme-
di.
Istanbul Beyazıt Meydanı'nda sa-
at 12.00 sıralannda toplanan binJer-
ce kamu çalışanı, KESK'e bağlı sen-
dikalann pankartlan altında tram-
vay yolundan Sultanahmet Meyda-
nı'na doğru yürüyüşe geçti. Çevik
kuvvet polislerinin güvenlik kordo-
nu arasında yürüyen kamu emekçi-
leri, "Çeteler halka hesap verecek",
"Ssvaşa değfl, eğtâme bütçe", "Yüz-
de 30 zamlar kader değadir", -Söz,
yetki karar. çansanlara" ve "Susma,
sustukça sıra sana gelecek " slogan-
ian atarak 55. hükümetin yüzde
30'luk memur maaş zammını pro-
testo etti. Yürüyüş nedeniyle tram-
vay seferleri aksarken duraklarda
bekleyen yurttaşlar, kamu emekçile-
rini alkışlayarak destek verdı. Fet-
huDah Gülen'e aıt FEM dershanesi-
nin balkon ve camlanna çıkan öğ-
renciierin bozkurt işareti yapması,
yürüyüşe katılan üniversite öğrenci-
leri tarafindan yuhalandı. Sultanah-
met Meydanı'nda basın açıklaması
yapan KESK Genel Başkanı Siyami
Erdem, 8 yıl önce kurulan KESK'in
banş, özgürlük, demokratik haklar
ve grevli, toplusözleşmeli sendıkal
haklar ıçın yürüttüğü mücadelenin
bugün de sürdüğünü \ urguladı.
1998 bütçesınden kamu emekçi-
lerine aynlan payın düşüklüğıine de-
ğınen Erdem, "Bütçe bizim için bü-
yük bir çöküntüdür. Sefalet zammı-
nakarşjtoplusözleşnx»taJebimiridu-
yurmak için Türkiye geneünde ey-
lemler yapacağız. 11 Aralık Perşem-
be günü iş bırakma e> iemini hayata
DISK
6
îş, ekınek, gelecek' için yollarda
I Bastara.fi. 1. Sayfada
dığını vurguladı. Budak, işkolu
ve işletme barajlan ile üyelik ve
istifa için istenen noter şartının
sendikal örgütlenmenin önünde
büyük engeller oluşturduğunu
kaydetti. DÎSK Genel Başkanı
Budak, grev prosedürünün işve-
rene grevi etkisiz kılmak için her
türhl olanağı sağladığını belirte-
rek grev sırasmda işyerinden
hammadde çıkanlması, sokulma-
sı ve bu uygulamalar sonucu üre-
tim faaliyetine olanak tanınma-
sının grevleri kırmanın bir yolu
olarak kullanıldığını söyledi.
Sorunlan çözmesi gereken si-
yasetin tümüyle tıkanmış durum-
da oldugunu, siyasetçinin toplu-
mun beklentilerini karşılayacak
çözüm üretmekten uzak olduğu-
nu savunan Budak, parlamen-
tonun bütün toplumun beklentisi
olan dokunulniazlıklar konusun-
da adım atamadığını kaydetti. Bu-
dak, işsizlik ve hayat pahalıhğı
baskısı altında ezilmiş olan toplu-
mun giderek gelecekten de ümi-
dini kestiğiııi ileri sürerek şunla-
n söyledi: "Toplumun en koby
örgütlenmesi gereken kesûni olan
i^fler,yani üretenler scndikalaşa-
mıyor. Çünkü,scndikalaşma ana-
yasal bir hak oimasma karşın. 12
EyfüJhukukunungetiniiğiyasak-
lar ve işverenlerin kaü tutuinu so-
nucu Gflen engettenhor. Yalmzca
son fld yılda DİSK'li olmak iste-
diklcri için işten atüanişçilerin sa-
Sorunlar var_ SKasef akanraış,
topiunı sh-asetçiye güvenmiyor, Üİ-
ke mafyacüann efine teslim edü-
mek üzere,Bütünbu ohımsııduk-
lar karşsında seyirci kafana>'aca-
ğız. Biz bu topraklarda \uşayan-
lann yarattı^u toplumun bağrm-
dan çıkan bir örgüt olarak. Tür-
kiye'nin üretenieri olarak, siyase-
te müdahale etme>i bir görev- bi-
liyoruz. tstanburdan AÖkara'ya
yürüyoruz. tşsizliğin azabnas, iş-
ten aühnalann son bulması,hayat
pahahhğuıa, zamlara karşı. iş, ek-
mek ve gelecek için yürüyoruz."
Gazeteciler Fatih Altavh, Bekir
Coşkun, sanatçı ve yazar Zülfii
Livaneii ile çok sayıda Istanbul
milletvekili yürüyüş sirasında
DlSK'in yanındaolacaklannı bil-
dirdiler.
Petrol-tş ve Atatürkçü Düşûn-
ce Etemegi ile çok sayıda sendi-
ka ve kitle örgütü temsilcisi de
yürüyüşe destek veTdiklerini
açıkladılar.
geçireceğiz. Emekçüer, meydanlan
demokrasi şölenine çevirecek" dedi.
Şanlıurfa'da valiliğin izin verme-
mesine karşın KESK'ın eylem tak-
vimini işleteceğine ilişkin karan, po-
lisi alarma geçirdi. Sabahın erken
saatlerinden ıtibaren belediye bina-
sı karşısındaki Tarım Gıda-Sen Şu-
besı'nin bulunduğu çevrede geniş
önlemler alan polis, kentin gıriş çı-
kışlannı da denetim altına aldı.
KESK Genel Sekreten Faysal Öz-
çiftyaptığı yazılı açıklamada, KESK
Şanhurfa Platformu'nun düzenle-
mek ıstedıği "Yüzde 30 DeğiL Top-
lusözkşme" mıtmgınm "ülkenin bö-
lünmez bütünlüğünü konıma" ge-
rekçesiyle engellendiğini belirterek
şunlan söyledi: "Oysaki KESKola-
rak bize dayaülan yüzde 30"luk sefa-
let ücretini kabul etmemek ve grevli,
toplusözkşmeü sendikal hak ve öz-
güriüklerimizi sa\unmak için, ülke-
nin dört bir \amnda kasun ayından
itibaren bildiriler, afişler, basın açık-
lamalan. oturnıa eylemleri miting-
ler ve benzeri etkinlikler hayata ge-
çirihnekte, hükümeti uyaraıa ve ka-
muoyu oluşturma faaliyetierini ger-
çekleştirnıekteviz. Tüm bunlaryaşa-
nırken söz konusu faaliyetlerin Şan-
lıurfa'da engeflenmesi nasıl izah edi-
lcbilir. Başbakanlık genelgesinden
sonra Şanhurfa'da gelişen bu durum
keyfi uygulamanın bo\ utlarını daha
açık göstermhor mu?
r
Sınop'ta ise KESK'e bağlı 9 me-
mur sendikasınm binlerce üyesi dün
saat 12.00'deTuzcularCaddesi'nde
toplandı ve Uğur Mumcu Meyda-
nı'na kadar yürüyüş yaptı. Mey-
danda toplanan memurlar burada
hükümetin uygulamalannı slogan-
lar atarak protesto ettiler, halaylar
çektiler.
Anlaşmazhk vergî refortnunu tıkadı
• Baştarafı 1. Sayfada
kanlmasını istiyor. Türkiye'detop-
lam vergi gelirlerinin yüzde 50'si-
ni ödeyen çalışan kesim temsilci-
leri, vergi alanında reform yapıla-
rak ücretliler üzerindeki ağır yü-
kün hafıfletilmesini ve sermayenin
de vergilendirilmesini istiyorlar.
1998 bütçesinin yüzde 4O'ı, topla-
nan vergi gelirlerinin de yüzde 70'e
yakın bölümü faiz ödemelerine ak-
tanlırken Türk-Iş, "böyle bir or-
tamda reform >apılarak \çrgi gelir-
lerinin arttınlmasının sonuç ver-
meyecegine, faiz ödemeierinin ya-
kın bir zamanda tüm vergi geiinni
yutacağuıa" dikkat çekiyor.
Gelir vergisinin yandan fazlası-
nı ödeyen ücretlilere, ulusal gelir-
den yalnızca yüzde 22 oranında
pay bırakılırken hizmet için kulla-
nılması beklenilen vergiler serma-
yeye aktanlıyor. Sanayi üretimin-
deki 500 büyük kuruluşun kârlan-
nın yandan fazlası "faaliyetdışıka-
zanç" adı altında görülen büyük öl-
çüde faiz gelirlerinden oluşuyor.
Hükümetin vergi reformu ise üc-
retlilerden alınan gelir vergisinde-
ki düşüşe karşılık, sermayenin öde-
diği kurumlar vergisinde de indi-
rim öngörüyor.
Kamu açıklannm nedeni olarak
gösterilerek özelleştirilmeleri iste-
nilen KİT'lerin ise verimlilikJeri
giderek artıyor. Hükümet, enflas-
yonla mücadelesini KTT üriinleri-
ne zam yapmamaya dayandırabilir-
ken 1998 bütçesine bu kuruluşlar-
dan 241.7 trilyon lira gelir tahak-
kuk ettirmeyi planlıyor.
Pefrol-Iş'in "500 Büyük Firma-
nın Öteki Yüzü" ba^lıkh araştır-
masında, bu fîrtfîaTarirrekonomi-
ye katma değer sağlamayan, üret-
meden alınan ürünlerin satış oranı-
nın, üretim sonucu elde edilen
ürünlerin satışının yüzde 27'sine
çıktığı belirtildi. Raporda, 1996 yı-
lında bu fırmalann sanayi kârlan-
nın içinde faaliyet dışı kârlann yüz-
de 53'e çıktığına dikkat çekilirken
kamu kesiminin 1996 yılmda 500
büyük firmanın yarattığı gelirin
yüzde 55.3'ünü oluşturduğu vur-
gulandı. Yaratılan gelırden alınan
pay. 1996 yılında ücretlilerde yüz-
de 17. 2'ye düşerken 449'u özel,
51 'i kamuya ait olan 500 büyük
firma için ise yüzde 82.8'e yüksel-
diği kaydedildi.
Hükümetin 1998yıhprogramın-
da, KlT'lerin bu yıl içinde 428 tril-
yon lira fazla verdiği ve bütçeye de
126 trilyon lira gelir aktardığı göz-
ler önüne seriliyor. Türk-lş'in 1997
yılhğında KİT'lerin 1994 yılı itiba-
nyla gayri safı ulusal gelirin yüz-
de 14.1 'ini ulaştırdığına dikkat çe-
kilirken aynı yıl içinde toplam ver-
gi gelirleri içindeki payının da yüz-
de 63'e çıktığı vurgulandı.
Raporda, bunalım yılı olan
1994'te KlT'lerin Hazine'nin en
büyük destekçisi olduğu belirtile-
rek "Son ydlarda yamızca özelleş-
tirmeyk' anıbr haJe gelen, aleyhle-
rinde kamuoyu oluşturma çabala-
n yoğunlaşırken, ekonomiyeyük ol-
duklan kldia edilen KİTİer ülke-
deki vergi gelirlerinin büyük bölü-
münü sağtamalannın yani sıra ku-
rumlar vergisinin de önemli bölü-
münü ödemektedirler" denildi.
. Stratejik önemi olan santrallar,
maden ocaklanna kadar vardınlan
özelleştirilmeler, mahkemelerin ip-
tal kararlanna karşı gerçekleştiril-
meye çalışılıyor. Sermaye keşimi,
hükümetin ANAP kanadı ve Özel-
leştirme Idaresı Başkanlığı,
KİT'lerin bir an önce özeileştiril-
melerini isterlerken sendikalar di-
renişe geçtiler. Işçi kesimi temsil-
cileri, özelleştirmelerle "işten çı-
karmalann ve işsiziiğin yoğunlaştı-
ğınu tekellerin oluştuğunu, ücretie-
rin düşürüldügünü, sendikasızlaş-
tırma ve taşeronlaştırmanuı yay-
gmlaştınldığmı" vurgulayarak
KİT'lerde gerçekJeştirilecek refor-
mun "peşkeş gibi saüşlar" yerine
kârlılıklannı arttırmaya yönelik ol-
ması gerektiğını savunuyorlar.
Sermayeden faiz baskısı
• Baştarafı 1. Sayfada
da faiz gelirlerini arttıran ve 1996 yılında 500 bü-
yük finna için bu oranı yüzde 53'e çıkaran serma-
ye kesimi, 1.5 milyar lirayı aşan faiz gelirlerinin
Mart 1998'de beyan edilerek vergilendirilmesine
ilişkin düzenlemenin uygulanmaması için baskı ya-
pıyorlar. Buna gerekçe olarak, paranm dışanya ka-
çacağını; iç borçta tıkanıklık yaşayan ve dış borç bu-
lamayan Türkiye'de sıcak paraya dayalı politikala-
nn önem kazandığını gösteriyoriar. İstanbul Men-
kul Kıymerier Borsası "nın da, bu yasanın uygulan-
masından olumsuz etkileneceği iîeri sürülüyor.
Maliye Bakanı Tetnizel, bu yasanın 1995 yılın-
da ç tktıgını, 1997 yılında uygulamaya konulduğunu
ve bu yıl içinde tüm işlemlerin buna görc düzenlen-
diğini vurgulayarak, geri dönüş olamayacağını bil-
dirdi.
Sermaye kesiminin, REFAHYOL dönemmde fa-
izlere vergilendirmenin uygulanmayacağı yönünde
güvence ahndığı gerekçelerine. "Bu yasa ancakye-
ni bir yasayla yürürlükten kaMınlabüir. Parlamen-
tonun yetkisindeki bir konu hakkında kimse güven-
ce veremez. Verflmişse tophunu aldatmıslardır" ya-
nıtı veriliyor. Küçük mevduat sahıplennın bu yasa
gereğiyle ödediklen stopajlan geri alacaklan, bu
nedenle de onlann haklan gasp ediierek, faizleria
vergilendirilmesinden vazgeçilemeyeceği belirtili-
yor. Küçük tasarruf sahiplerinin başvurusu sonu-
cunda yasanın uygulanmaması için çıkanlacak ya-
sanın iptal edilebileceği kaydediliyor.
16 Mart sanım Bakû darbecisi K
-I Baştarafı 1. Sayfada
Istanbul Üniversitesi öğrencilerinin
üzerine 16 Mart 1978 günü bomba atıl-
ması ve öğrencilerin silahla taranması
olayının planlayıcısı ve azmettiricisi
olarak 1992 yılından bu yana Istanbul
6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafindan
aranan eski polis Mustafa Doğan'ın,
Azerbaycan darbesinin planlandığı dö-
nemde Azerbaycan'a gittiği belirlendi.
Mustafa Doğan'ın sahte Azerbaycan
pasaportuyla bu ülkeye gittiği dönem-
de, Azerbaycan'da özel savaş teknikle-
ri uzmanı Harry Aderholt, yine özel
savaş uzmanı Richard Secord tarafin-
dan kurulan Mega Oil adlı Amerikan
petrol şirketinin petrol işi yaptığı sap-
tandı.
Şirket kuruculanndan Richard Se-
cord'un 25 adamı ile birlikte Azerbay-
can'daki dört kampta Türkiye'den gi-
denlere özel savaş eğitimi verildiği
Türk ve Azeri makamlan tarafindan
biliniyordu. Richard Secord, bir kok-
teylde Özer ÇiDer'le tanıştınlmıştı.
Darbecilerden Ruşen Cevadov'un
Ankara Stad Oteli'nde Mehmet Ağar,
Kemal Yılmaz, İbrahinı Şahin ve Kor-
kut Eken'le buluşmaları aynı döneme
rastlıyor.
Istanbul Üniversitesi önünde öldü-
rülen yedi gencin avukat olan arkadaş-
lan, 16 Mart katliamı davasmm peşini
bırakmayıp Mustafa Doğan'ın adım
ortaya çıkardıklan 1992 yılının bahar
aylannda, katliam sanığı Doğan'ın
Pendik Kurnaköy'deki Baybora çiftli-
ğine yerleştiği ortaya çıktı. Baybora
çiftliğinin sahiplerinden, koyu MHP'li
Kemal Öktem'le tanışıp aricadaş olan
Mustafa Doğan 'ın ciğerlerinden rahat-
sız oldugu, çiftlik havası iyi geleceği
için Kemal Oktem tarafindan çiftliğe
davet edildiği, 1997 yılı Ocak ayında
çiftlikle ilgili soruşturmanın ifadele-
rinden saptandı. Kemal Öktem'in kız
kardeşi, Mustafa Doğan'ın imam ni-
kâhlı eşi Benginur Öktem'in Pendik
jandarmasına verdiği ifadede, katliam
sanığı Musîafa Doğan'ın Azerbaycan
macerası şöyle anlatılıyor:
"Mustafa Doğan'ın 1980 sonrasıpo-
lislikten abldığım bilhorum, ancak
hangi suçtan. neden anldığını bilmiyo-
rum. Bir pazar günü bana, 11 Temrauz
1993 günü beyaz bir taksi gelecek, ge-
lince bana haber verirsin, dedi. Taksi o
gün geunedL Ertesi gün kendLsi kalkb
gittL Bir daha kendisinden haber ala-
madım. Ancak kendisine daha önce pa-
saport çıkarmışü. Pasaportu çıkardık-
tan sonra memleketi olan Adana'ya an-
ne ve babasının yanına, onlann nzası-
nı aunayHgitn. Azerbaycan 'a savaşmak
için gjdecekti."
Mustafa Doğan'ın ımam nikâhlı
eşinin "kendisine pasaport çıkartü"
dediği pasaportlann niteliğini ise çift-
lik sahibi Kemal Öktem'in eniştesi
Muzaffer Eke şöyle açıklıyor: "Mus-
tafa Doğan'ı elinde Azerbaycan pasa-
portuyla gördüm. Ben ,\zerbajcan'a
gideceğim diyordu."
Mustafa Doğan'ın sanığı olduğu 16
Mart davasının avukatı Cem Alpteldn,
Mustafa Doğan ve Kemal Öktem'in
Azerbaycan'a gidiş tarihlerine dikkat
çekerek şöyle konuştu: "Mustafa Do-
ğan, 1993 Temmuz ayında Azerbay-
can'a gidiyor. Bu dönem Azerbaycan
darbesinin hazıruklannınyapddığı dö-
nemdir. Eşinin ifadesine göre Kemal
Öktem 1995 yıhnın ilk a>lannda gidi-
yor. Azerbaycan darbesinin tarihi 15
Mart 1995'tir. Yani darbe strasmda her
ikisi de Azerbaycan'da.
Mustafa Doğan 16 Mart katttamı-
nın planlayıcıSL Kath'amda kullanılan
patlayıcılar, Abdullah Çatlı'mn esra-
rengiz yüzbasıdan aldığı ve sanıklara
verdiği patiayıcılar. Yani bağlanö ta
1978'lerden gelhor. .Azerbaycan dar-
besinin planlayıcılanndan biri Abdul-
lah Çatiı ve 1978'deki adamı Mustafa
Doğan yine onun yanında. Azerbay-
can'da_."
Baştarafı 1. Sayfada
nın yakınlanndaki Zap,
Haftanin ve Pirbela'da ope-
rasyonlannı sıklaşûrdı.
Pirbela ve Haftanin'de şu
ana kadar 17"ye yakın "bü-
yük" sığınağın ortaya çıkar-
tıldığı bildirildi. Haftanin
yakınlannda yer alan Bego-
va kasabası çevresinde bulu-
nan IKDP karakollanna P-
KK'liler tarafindan önceki
akşam yapılan saldınlar sı-
rasında 5 peşmergenin öldü-
ğü bildirildi. Askeri operas-
yonun, Süleymaniye kentin-
de IKDP dışındaki 16 Kürt
parti ve örgütünün katılı-
mıyla düzenlenen "Kürt
UlusalKongresTne hazırlık
konferansının yapıldığı gü-
ne rastlaması da dikkat çek-
ti. Aralannda PKK ile Sür-
günde Kürt Parlamento-
su'nun temsilcilerinin de y-
er aldığı toplantıya çeşitli
Kürt örgütleri kahldı.
Öte yandan Iğdır'ın Taş-
lıçay Köyü kırsalında gü-
venlik kuvvetlennin ger-
çekleştirdiği operasyonda 4
terörist öldürüldü, 3 kişi de
vakalandı.
G U N D E M MUSTAFA BALBAY
• Baştarafı 1. Sayfada
yesindeki bu Türkçe hatasına üzüldüğümüzü vurgu-
layıp kuruttaya girelim.
14 Kasım 1985'te DSP yoluna koyulurken Ecevit-
ler'le ilgili duygulann ortası yoktu.
"Birbölen" adını takıp nefret edenler...
"Karaoğlan neredeyse oradayız" deyip lider par-
tisine kayıtsız şartsız destek verenler.
Siyasi yasaklann kalkmasından sonra genel baş-
kanlığı eşi Rahşan Eceviften devralan Bülent Ece-
vrt, 12 Eylül sonrası ilk katıldığı 1987 seçimlerinde
yüzde 8 oy alıncaTBMM dışında kaldı. DSR 20 Ekim
1991 'de yapılan erken genel seçimden yüzde 10 oy
ve yedi milletvekiliyle çıktı.
DSP'nin milletvekili traftği bu tarihten itibaren sü-
rekli değişti. Yedjj üçe indi. Ecevit'in yanında sade-
ce Hüsamettin Ozkan ve sonradan "çile çiçekleri"
adını yakasına takıp partiden aynlan ya da ayırtılan
Erdal Kesebir kaldı.
'95 seçimleri öncesinde ise Ecevit, CHP'ye yöne-
lik çağn yaptı:
"Namuslu olanlara kapım açık..."
Kapıdan 17 kişi girdi, DSP seçimlere ramak kala
grup kurdu. 24 Aralık 1995 erken genel seçiminden
merkez solun en büyük partısi olarak yüzde 14 oy
alarak 76 milletvekiliyle çıktı.
Ecevit çevresınin iddiası şu:
"7995 seçimlerinden hemen sonra Ecevit kapıyı
açsaydı, CHP'den en az on kişi gelirdi, açmadı."
Zamanla tersı oldu. Aradan iki yıl geçti. 13 kişi par-
tiyi değişik nedenlerle terk etti. Şimdi 63 milletvekili
var.
DSP tarihini özetledikten sonra soralım:
- Ecevit'i duygularla mı değerlendirmek gerekiyor
gerçeklerle mi?
Duygular dersek olumlu-olumsuz söylenecek çok
şey var. Bunu okuyucunun kalbine bırakıp beynine
gelelim. Çok geriye gitmeden, gelinen sürecin baş-
langıç noktasını DSP'nin kurulduğu tarih olarak alır-
sak Ecevit 12 yıldır hemen hemen aynı siyaseti uy-
guluyor. "Ben öuyum'diyor, "Bunu kabul eden ge-
lir, etmeyen gelmez."
Türkiye'nin böyle bir lüksü var mı yok mu ayn ko-
nu. Ama, DSP bugün merkez solun birinci partisiy-
se Ecevit'in tutumunu onaylamayanlann ona kızmak
yerine doğrusu neyse onuyapmalan gerekiyor.
Hem yapmam hem kızarımla vanlacak bir yer yok.
Kururtaya ulaşma çilesi...
DSP'nin Türk-Metal Sendikası salonundaki kurul-
tayı adı gibi olağandı. Kurultay misafirleri ve gazete-
ciler "çile çiçekleri" gelir mi gelmez mi sorusuyla yo-
la çıktılar ama asıl çileyi kendileri çekti. Zira kurultay
ulaşılmaz hale geldi. Başkentteki yağmur, kurultay
yolunda çamura dönüşünce salona ulaşmak için
"özelmisafır kartı"n\n yanında kararlıhk gerekiyonju.
Ecevit'in konuşmasının siyasi yani ûç bölümden
oluşuyordu:
- Parti içindeki durum.
- Hükümette yaşananlar.
- CHP...
Parti içini şöyle yorumladı:
"Meclis'te azalıyoruz ama toplumda çoğalıyoruz."
Bunun Türkçesi şu:
"Giden gider, kalan sağlar bizimdir."
DSP'li bakanlar Ecevit'ten tam puanı almış görü-
nüyordu. Ankara kulislerinde bizim de sık sık tanık
olduğumuz söz şu:
"DSP'li bakanlar ANAP'ınkilerden dûrüst"
Bu düşünceye biz de katılıyoruz ama, dürüst ol-
mak tek başına yetmiyor. Süreç, toplam başarısızlı-
ğın faturasını iktidar ortaklarına sayıyla zrt oranda çı-
karabilir.
önemli bir böiüm de CHP'ye aynlmıştı. Salonda-
ki kalabalık Ecevit'in düşüncelerine, "Vurvurinlesin,
Deniz Baykal dinlesin" sloganıyta eşlik etti...
Baykal dinliyor muydu bilmiyoruz...
Bugünlerde Moon Tarikatı'yla din'leniyor da...
iktidar hareketsiz
AÜER
Başbakan Mesut Yılmazın
Güneydoğu gezısı sırasmda
yaptığı "ulus-de\1et tanımı"
ile MGK Sıyaset Belgesi'nin
"yerdkültürteringeuştirihne-
sini'' isteyen yaklaşımını de-
ğerlendiren siyasiler ve bilim
adamlan. devletin zirvesinde,
Kürt sorununun demokratik
çözürnü için yeni yaklaşımlar
benimsendiğini belirttiler.
Gazetemize değerlendirme-
lerde bulunan siyaset bilim-
cilerve politikacılar, siyasi ik-
tidann, devlet zirvesindeki
yeni yaklaşırm hayata geçir-
mekten uzak oldugunu vur-
guladılar.
Galatasaray Üniversitesi
Ögretim Üyesi Prof. Dr. Sü-
heyl Batum, devlet zirvesinde
yeni yaklaşımın, terörün kont-
rol aİtına alınmasıyla birlikte
artıkkültürel yasaklann kaldı-
nlmasını amaçlar gözüktüğü-
nü söyledi. Prof. Batum şöy-
le konuştu: "Kültürel haklar
mutlaka bütün insaniann in-
san olduğu için sahip oidukla-
n şe>lerdir. Bunu kültürel
alanda mıraaka ve mutlaka -
yani bunun başka yolu yok-
gerçekleştinnemiz lazun." tÜ
Sıyasaj BilgilerFakültesi Öğ-
retim Üyesi Prof. Dr. Bakır
Çaglar da sıyaset belgesinde
yerel kültürlerin gelistirilme-
sinin istenmiş olmasını çok
önemli bulduğunu söyledi.
Çağlar şöyle devam etti • "Bu,
bölgeselihtiyaçlann co'aplan-
dmlmasıyta sınırtı inLsiyarifler
kurulabilir demektir. Yani dfl-
selsorun. kültürelsorun, kim-
liksorumı potitikleşıneden çö-
zülecek. Ama bunun öcesinde
Avrupa Konseyi'nin kabul et-
tiği ve şu anda birçok ülkenin
imraladığı 'ulusal azınlıklar
çerçeve sözleşmesi' var.
MGK karan, biraz da bu söz-
leşmenin etraftndan köşesin-
den dönerek çözüm bulma
arayışıduf
Koç Üniversitesi Ögretim
Üyesi Prof. Dr. iherTuran ise
gehşmelen "Soruna mevcut
vaklaşımı aşan yeni bir \akla-
şunuı genrihnesûıin biMndne
vanlnuş olduğu gözüküyor"
sözleriyle yorumladı.
CHP Milletvekili Ercan
Karakaş, Başbakan Yıl-
maz'ın söyledikleriyle ile
MGK siyaset belgesinin di-
rektifi yan yana getirildiğin-
de. sorunun bugüne dek gö-
riilmeyen boyutunun artık
devlet zirvesinde de görülme-
ye başlandığının anlaşıldığını
kaydetti.
lşçı Parhsı Genel Başkanı
Doğu Perinçek. siyaset belge-
sındekı düzenlemenin Kürt
sorununda demokratik çözü-
me yönelışi ifade ettiğinı, an-
cak PKK'nin büyük devletle-
rin sorunamüdahalelerini kış-
lartan uygulamalannın bu yö-
nelişe engel oldugunu savun-
du.
HADEP Genel Başkanı
Murat Bozlak ise bu denli
önemli bir sorunun "ohımlu
unsurlar tasısa büe" gizlı bel-
gelerde yer almasına sıcak
bakmadıklannı kaydederek
"OnemB ofeuı sorunla ilgiligö-
rüşlerin kamum'u önünde
açıkça dik getirümesidir*' de-
di. Bozlak, sorunun çözümü-
ne ilişkin hükümetten hiçbir
mesaj almadıklannı da ifade
etti.
Hükümetin büyük ortağı
ANAP Genel Başkan Yardım-
cısı Yıhnaz Karakovunlu ve
Devlet Bakanı Cavit Kavak
konuyla ilgili sorulanmızı ya-
n'tlamaktan kaçındılar.