23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 ARALIK 1997 PAZARTESİ CUMHURfYET SAYFA HABERLER İşçiler, 'Sendikal Haklar Yürüyüşü'nün 7. gününde Eskişehir'de görkemli bir şekilde karşılandı m yurüyıışıı sıırııyorALİER ESKİŞEHİR - DİSK'li ış- çiler 8 Aralık'ta Istanbul'dan başlattıklan sendikal haklar yürüyüşunün 7. gününde yağ- mur altında Eskişehir'e ulaş- Olar. Burda görkemli bir şekil- de karşılanan DtSK yönetici- leri ve işçıler yarın saat 10.00'da Ankara'ya ulaşmayı planlıyorlar. DtSİC kafilesini Ankara'da aralannda mıllet- vekilleri, siyasi parti temsilci- leri, sendika ve sivil toplum ör- gütü temsilcilerinin de bulun- duğu kalabalık bir kitlenin kar- şılaması bekJeniyor. DtSKyü- riiyüşünü "Siyasete isyan yü- rûyûşü" olarak tanımlayan DlSK Genel Başkanı Rıdvan Budak'ın ilk görüşeceği poli- tikacı Çalışma Bakanı Nami Çağan olacak. Başbakan Me- sut Yılmaz ve Başbakan Yar- Yann saat 10.00 sıralannda Ankara'ya ulaşması planlanan DİSK'li işçilerin kalabahk bir kitie tarafindan karşılanması bekkniyor. (Fotoğraflar: HATİCE TUNCER) dımcısı Bülent Ecevit ile de görüşecek olan Budak, DİSK'in taleplennin toplumun taleplenyle buluştu- ğunu belirterek "DİSK'in seri Türİdye'nin seskür* dedi. Budak bu eylemden sonuç alınamaması duru- munda yürüyüşü lzmir. Adana, Mersin, Bursa gibi büyük kentlere taşıyacaklannı söyledi. Saat 10.00'da Bozüyük'ten yola çıkan DÎSK'li iş- çilen Bozüyük Belediye Başkanı MehtnetTalat Bak- kalaoğlu CHP ve ÖDP yönetici ve üyeleriyle Frigo- Pak ışçileri kent merkezinin dışına kadar eşlik ede- rek uğurladılar. DtSK kafilesınin Bozüyük içinde geçişi sırasında da balkon ve pencerelere çıkan Bo- züyüklüler kafileye alkış ve el sallayarak sevgi gös- terisinde bulundular. DlSK kafilesı saat 16.00 sıralannda ulaştığı Es- kişehir girişinde CHP, ODP, İP, EMEP. SİP, TMMOB, KESK ve Türk-Iş Eskişehir bölge temsilcilerinden oluşan bin kişilik bir topluluk tarafindan karşılandı. Kafile katıluncılarla bırlıkte, "İnadına sendika, ina- dına DİSK", "DİSK'in işçisi demokrasi bekçisi" slo- ganlannı atarak konaklayacaklan düğün salonunun önürıe geldiler. Eskişehir Demokrasi Platformu, iş- çilerin onuruna akşam düğün salonunda şenlık dü- zenledi. Bugün Eskişehir'den Sivrihisar'a yürüyecek olan DlSK kafılesini saat 14.00'de Eurogold fırmasının Türkiye'de altın arama çalışması yaptığı 14 ayn böl- geden gelecek çevrecıler karşılayacak. Karşılamaya çevrecılerle birlikte Bergama köylülerinin de katıla- cağı belirtildi. DlSK kafılesi yann saat 10.00'da An- kara'da olacak şekilde yürüyüşünü programladı. Bu nedenle yolun büyük bölümü otobüslerle aşılacak. DlSK kafilesını ODTÜ önünde, "DİSK'lileri bak- lavayla karşılayacagız'" diye açıldama yapan ANAP Genel Başkan Yardımcısı Avni Çarsanacaklı'nın da aralannda bulunduğu çok sayıda politikacı ve sen- dikacı karşılayacak. Kafileyi karşılayanlarla birlikte saat 11 00'de OD- TÜ önünden yürüyüşe geçecek olan kafıle Çalışma Bakanlıgı'na yürüyecek. Budak saat 14.00'te Nami Çağan ile görüşecek. Aynı gün, DlSK'le her an gö- rüşmeye hazır olduğunu belirten Ecevit'le de görüş- menin olabileceği bildinlirken Budak'ın Ankara'da- ki siyasilerle görüşmesinin Yılmaz ve cuma günü de CHP grubundayapacağı konuşmayla süreceği belir- tildi. Yüriiyuşün bugüne kadarkı bölümünü değer- lendiren Budak, kendilerine geçtikleri kentlerdeki halk desteğı ve sevgiye değınerek "DİSK'in takple- ri halkın talepleriyle buluştu. İstanbul'dan çıküktan sonra DİSK'in taleplerini Kocaeli, Adapazan, Büe- cik, Eskişehir ve bu sanayi hatn üzerindeki işçiiere, otoyol üzerinde seyreden emekçilere aniattık. Onia- rdan destek aldık. Bu destek, aynı zamanda bu talep- lerin onaylanması anlamına geliyor. Takplerimizi halkla ortaklaşordık ve DİSK'in sesi Türkrye'nin se- si okhı." Kendilerine sık sık bu yürüyüşten sonuç alamaz- larsa ne yapacaklannm sorulduğunu anımsatan Bu- dak, makul bir sürede sonuç alınamaması durumun- da yürüyüşü büyük kentlere taşıyacaklannı anlattı. RECEP TAYYtP ERDOĞAN yeni kurulacak bir dinci partinin en güçlü lider adayı Şeıiata kadar demokrasi-1- Günümüzde kentler demokrasinin 'be- şjğp, belediyeler de demokrasinin 'kalete- ri' kabul ediliyor. Bu nedenle kalenin yö- netimine geçenler, daha aday olduklan an- dan itibaren 'en demokraük anlayışT da kendilerinin yaşama geçireceğini söylü- yorlar... NitekimRecepTayyipErdoğandabuge- nel söylemle seçim yanşma başlamış, ör- neğin 19Ocak 1994günü SheratonOteTnde yaptığı daha ilk basın toplantısında, Istan- bul'u nasıl Tarkh' >öneteceğini şöyle açık- lamıştı: "Hemen beürteyim ki Refah iktidan. bu- güne kadar işbaşınagelen bütün iktidarlar- dan farkb olarak, asla bir tek Idşi veya klik iktidan otmayacaknr_" 27 Mart 1994'te 'çöplükiere anlan oy pusulaianyla' da tarihe geçen yerel seçim- leri >aklaşık 'yüzde2Soyla' kazandıktan son- ra da, 15 Nisan 1994'te yapılan Büyükşe- hir Belediye MecBsi'nin ilk toplantısında- ki 'açıhş konuşmasında' şunlan söylemiş- ti: "Bence demokratikrejimlerinen erdem- li yanı, ama maalesef bugüne kadar bir tür- lü gerektiği kadarönem veribneyenyaru,hal- kın. seçtiklerinidenetkfneskfir.Siztere ve siz- ler vasrtasıvla tstanbul halkına düyurmak isterim. Bizim yönetimimiz süresince hal- kın seçtiklerini denetiemesiiçingereklişaıt- lar hazuianacaktnu." Erdoğan 'ın yine aynı konuşmasında *par- tiye değO kente hizmet' ilkesiyle yola çık- tığını vurgulayan şu sözleri de ertesi gün kimi gazetelerde öne çıkartılan haber spot- lan arasında yer aldı: "Inanıyorum ki bu- günden itibaren hepimizkişjsel vepartiti kim- liklerimi/Je burada olduğumuz kadar, rü- zel kişiüğimize daha bir özen göstereceğiz. Burada bulunan 198 değerii meclis üvesi- nin tamamı. İstanbul halkuun temsücfleri- dir-" Tek kişi ya da 'kük' iktidarlannı eleş- tirerek 'srvasal monarşizme" karşı çıkan, toplumsal denetimi isteyerek şeriat düze- ninin tam tersi bir 'demokratik rejimi' sa- vunan, kenti yönetırken de 'Refahh kimü- ğini' değil, başkanhk görevinı öne çıkara- cağına söz veren Recep Tayyip Erdoğan'ın, bütün bu söylemlerde daha ilk günden iti- baren aslında tala>ye' yaptığı da yine ay- nı Büyükşehir Belediye Meclisi toplanO- sıyla birlikte hemen ortaya çıktı. Erdoğan, bunun ilk göstergesi olarak. meclis toplantısmı açarken önce Refahh kimliğiyle öne çıkmış ve İstiklal Marşı ye- rine 'fatiha' okuyarak gündemin görüşül- mesını başlatmıştı. Buna itiraz eden ve Ata- tûrk'e saygı duruşu yapılmasını da isteyen RP dışmdaki meclis üyelerinin yazılı öner- gelenni 'işJemebilek£r.Tnadıgında' iseüye- ler topluca ayağa kalkmış ve yine topluca İstiklal Marşı'nı söyleyerek 'annhuriyetge- tenegini' yerine getırmişlerdi. Seçümişlere 'veto' Recep Tayyip Erdoğan, demokrasi ve rejim konusundaki 'söylemiyie davrantşı' arasında gözlenen bu farkı, yine aynı mec- lis toplantısındaki seçım sonuçlannı 'veto ederek' de doruğa çıkardı. 15 Nısan 1994 tarihindeki ilk toplanu- da, Büyükşehir Belediye Meclisi'nin 'ço- ğunlufunu" oluşturan RP dışmdaki partili üyeler ittıfak ıçıne girerek, Erdoğan'ın bu ideolojik tutumuna da bir tepki olmak üze- re meclis başkanvekillerinı 'kendi aralann- dan' seçtiler RP'nin 88 üyesinın bulundu- ğu 198 kişilik meclis, 1. bajkanvekilligine 104 oyla ANAP'lı Kemal Özkan'ı, 2. baş- kanvekilliğine de 108 oyla SHP'li ÖzkalY\- d'yı getirdı. Oysa, aynı mecliste ANAP'ın Türkiye'nin ve hatta Avrupa'nın en büyük kenti İstan- bul'u 1994 yılının Mart ayından bu yana yöneten siyasal parti, 'ûlkede şeriat düzenini kurmak' iddiasıyla ve 'ka- padbnak istemiyle' Artayasa Mahkemesi'nde yargılanı- yor. Aynı partinin yandaşlan ise özellikle 'çağdaş bir kün- lik' taşıdıklannı kanıtlayabilmek ve kamuoyunu da bu- na inandırabilmek için, Recep Tayyip Erdoğan'ın yürüt- tüğü tstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı çalışma- lannı 'ömek' gösteriyorlar. Dahası, kimi 'Kberal' basın ve yayın organlan ile bazı 'demokrat' yazarlar, aydınlar ve televizyon programcıla- n da bu 'imajın' genel bir toplumsal kanıya dönüşmesin- de, bazen 'Refahülan bileşaşırtan' katkılarda bulunuyor- lar. O kadar ki: 'Refah Partisi bir yana, Tayyip Bey bir ya- na' şeklindeki değerlendırmeler, kımı zaman özel konuş- malan da aşarak yazılara ve ekranlara yansıyabiliyor. Üs- telik. aynı Tayyip Bey'in sanki bu tür yorumlan 'uyar- mak' istercesine, RP'nin ve Refah ideolojisinin 'en mDi- tan' savunucusu olduğunu, belli zamanlardakı konuşma ve eylemlerinde 'enradikal' söylemlerlekanıtlamayaça- lışmasınarağmen... tşte bu 'belli zamanlardan' biri de Anayasa Mahke- mesi'nin RP'yi kapatma davasmdaki 'karar verme aşa- maana' geçtıği şu son günler oldu. RP'yı ya da olası ye- ni kurulacak dinci partiyi hiç değilse 'anayasaya uygun' bir çizgide tutma konusunda büyük umutlann bağlandı- ğı yeni lider adayı olarak Erdoğan'ın Sürt'te yaptığı ko- nuşma, İstanbul'dakj farklı imajının 'yanıltKi otanaması' yönünde yaptığı çıkışlann belki de en anlamlısıydı. Çünkü Erdoğan; "Minarelersüngümüz.kubbelermiğ- ferirnE.carnilerdekışIamızdır" şeklindeki eskı bir 'şöri'(!) dile getirirken, kuşkusuz sadece 'şair ruhlu bir İstanbul- hı' olduğunu göstermek isterruyordu. Tayyip Bey, yine ken- disini 'kravatı göstermelik takmadığı' için öbür Refahçı- lardan ayn görmekte ısrarlı olanlara da 'nazire' edercesi- ne, 'şeriata bağb RP tabanına kteoJojik güvence' vermiş oluyordu... Peki... Acaba 1994'ten bu yana süren Recep Tayyip Erdoğan yonetimi ve bu yönetimin İstanbul 'a hiz- met anlayışı, gerçekten 'farklı' mıdır? Söylemde ve ide- olojik çıkışlarda şeriata olan bağlılık sık sık dile getirilir- ken, yerel yönetim sorumluluklannda 'bu sivasetten pek beklenmevecek' çağdaş tutumlar mı sergitenmektedir?.. Yoksa. 'kravatiı' bir görüntü altında, aslında tstanbul'u siyasal hedeflerine ulaşmanın eşi bulunmaz bir 'aracı' ola- rak mı kullanmaktadırlar?.. Bu dosya, bir yandan bu gi- bi sorulann yanıtlannı irdelerken, öbüryandan Tayyip Er- doğan'ın şeriatçı söylemlenyle belediye uygulamalan arasındaki 'uyumu' da belgeleme amacını taşıyor. Çün- kü bu gerçek görülmediğı zaman, ömeğin kaldınmlara dikilen fıdanlar sadece arka taraftaki çırkın yapı görün- tülenni örtmekle kalmıyor, İstanbul'un ormanlık ve su hav- zası alanlannın o fıdanlan diken anlayış tarafindan nasıl yağmalandığını da gizlemiş oluyor... Sözün kısası. tstan- bul yıllardır sadece rant için yağmalanmıştı. 1994'ten bu yana da 'şeriat düzenine rant ve örgüüenme kajnagı" olarak yağmalanıyor... Bu süreci 'yöneten' ıse'basardarm- dan' ötürü olası yeni kurulacak bir dinci partinin 'en güç- hı lider adayı' oluyor... Başkan seçildiğinde siyasal kimliğini bırakbğuıı söyleyen Erdoğan türbanJı öğrencileri eylemlerinde yalnız bırakmarruşG. 64, SHP'nin ise sadece 21 üyeliği vardı. Ka- lan 20 üyeyi DSP. 5 üyeyi de DYP kazan- mıştı... Erdoğan. bu sonuç üzenne meclis komis- yonlannm da 'aynıittifakiçinden'oluşaca- ğı kaygısına kapılmca, geleneklere de ters düşerek 'Vakit geç oldu' gerekçesiyle da- ha akşam bile olmadan toplantıyı kapattı. Önceki dönemlerde ilk meclis oturumu- nun gerektiğinde sabaha dek sürerek komis- yon seçimlerinin mutlaka tamamlandığını bilen üyelerin ısrarlı itirazlarını ise hiç din- lemedi. Toplantıyı 19 Nisan 1994'e ertele- diğini açıklayarak RP'Ii üyelerle birlikte salonuterketti. Büyükşehir Belediye Başkanı'nın mec- lisi yeniden toplamasma kadar geçen bir- kaç gün içinde İstanbul'un sorunlanna yö- nelik 'çözüm önerileri\1e' ilgili ilk açıkla- malan da yme ağırlıklı olarak 'Refahh ol- manmfarkmı' vurgulama anlayışına daya- nıyordu. Orneğin 18 Nisan 1994 günü su sıkıntısmı çözmek üzere "Yağmnr duası- na çıkjyoruz" diyor ve bunun bir 'kutsal kampanya' olarak Istanbul'a yayılması çagnsını yapıyordu. Yine aynı günlerde RP hderi Necniettin Erbakan'la birlikte 27 Mart gününün bundan böyle her yıl 'Re- fah'ın Yerel Yönetim Bayramı' olarak kut- ianacağını açıklaması dâ istanbul Beledi- ye Başkanlığı'nı demokratik rejimin se- çimle gelen bir kamu görevlisi kimliğiyle değil, bir 'parti miBtanı ve görevlisi' anla- yışıyla yapacağının açık ışareriydi... Nitekim, 19 Nisan 1994 günü yeniden toplanmak üzere Belediye Sarayı'na gelen meclis üyeleri, geçen toplantıdaki başkan- vekilliği seçimlerinin de Recep Tayyip Er- doğan tarafindan 'veto' edildiğini şaşkın- lık içinde öğrendiler. 'Muhalefet' bu işle- min iptali için hukuk devletindeki tek yol olan mahkemeye başvunna hazıriığına baş- larken aynı vetoyla ilgili Erdoğan'ın yap- tığı açıklama ertesi gün basmda şöyle yer alıyordu: "Bu, çahşmanın sağMh yürüye- bilmesi için atünuş bir adımdır.(_)3030sa- >ih >asa, bu noktada Belediye Başkanı'na gerekli zemini hazırlryor-." Demek ki Erdoğan, yine önceden söy- lediğinin tersine sadece 'kendiegemenliğın- deki' bir yönetimle sağhkJı çahşacağına inanıyordu. Dahası. bu anti-demokratik davTamşı için de kendı hukuk danışmanla- nnın 'hukuk dışı vorumlanna' güvenmiş, 3030 sayılı yasadaki meclis kararlanna ait vetoyetkisini 'meclis görevlendirmesineve seçime' karşı kullanmıştı. Aslında böylesi bir yetki olsa bile hiç değilse birkaç gün önceki 'söylemine uya- rak' yasaya sanlmaması gereken Erdo- ğan'ın bu vetosu ilerleyen aylarda yargıdan döndü. Ne varkı artık takke devrilmiş, 'kd- Hk' olanca çıplakhğryla açığa çıkmıştı. Tay- yip Bey'in asıl özlemı ve niyeti, 'şeriatiçin' demokrasiydi. Bunun 'dışa vnrumu' için de 27 Mart'ın ardından henüz 20 günün geç- mesi bileyetmişti... Recep Tayyip Erdoğan"ın "Bizim yöne- timimiz denetime açık olacak" şeklindeki söyleminin de içtenlikten uzak ve sadece bir kandırmaca olduğu, ilginçtir, yine ilk 20 gün içindeki bir başka karanyla su yü- züne çıktı. Daha önce Nurettin Sözen dö- neminde başlanan ve TMMOB'ye bağlı mimar ve mühendis odalannın 'imarsûre- dne kadlımının' ön adımı olan 'ortakmes- leki denetim' uygulaması. bununla ilgili protokolün Erdoğan tarafindan tektaraf- h feshedilmesi' sonucunda 1994 yılı Nisan ayında yürürlükten kaldınldı. Sanki Istanbul'un en ivedi imar sonınu bu uygulamaymış gibi hızlı bir 'operasyo- nd' davranış içinde meslek odalanna ha- ber bile verilmeden feshedilen protokol, aslına bakılırsa 'teknik denetimi çıkarlan- na aykın bulan' inşaatçı kesimin pek iste- medikleri bir süreci tanımlıyordu. Özellikle imarkurallanna aykın yapılaş- ma bölgelerindeki 'Refah Partisi'nin de yandaşı olan' bu inşaatçı kesim, meslek odası denetimi sonucunda 'kalitesi yfikse- len' mimarlık mühendislik projelerinin ay- nı zamanda 'maliyetleri de artnrmalan' nedeniyle düşmanı kesilmişlerdi. İstanbul, 'ucuza maledip, pahahya satmanın' eşsiz bir cennetıvdi ve büyük rant pazannda 'vüksek kazana azahacak her tûrlü dene- tim' de\Teden çıkartılmalıydı... Erdoğan, aynı zamanda siyasi olarak da "hasun' olarak gördüğü meslek odalanm iş- te böylesi beklentilere prim vererek imar sürecinden dışlarken Bayındırlık Bakanb- ğı'nın yine aynı inşaatçı çevrelerin etkisi al- tında yıllardır sürdürdüğü benzer politika- yı da kendisine 'dayanak' aldı. Bakanlığın, 'Yasalarda oda denetimi şarn yoktur' şek- lındekj 'anlaşmab' bir resmi yazısına dört elle sanlırken buna karşılık 'denetim >ap- malan yasaktır şeklinde bir hüküm de bu- lunmadığı' yönündeki 'demokratik uyan- lan' ise tartışmaya bile yanaşmadı... Erdoğan'ın İstanbul'u yönetirken özel- likle imar konusunda mesleki ve bilimsel denetımden tflmfiyle kurtulmak' isteme- sinın en açık göstergesi ise 19% yılı baş- lanndaki mimarve mühendis odalan seçim- lerinde taraf olarak militanca ortaya çık- masıydı. Uzun yıllardır ilk kez bir kentin belediye başkanı, böylesine açık, öfkeli ve kararlı bir şekilde oda sejimlerine ağırlı- ğını koyuyordu. Başta MUSİAD gibi yan- daşı kuruluşlann ve hatta RP'Iİ belediye- lerin tüm teknik ve parasal olanaklannı kullanarak Refahh ya da refah'a yakm rai- mar ve mühendislerin oda yönetimlerine gel- mesi yönünde siyasal kampanya başlatan Erdoğan. 'kelaynaklar' dediği solcu, sos- yal-demokrat ve liberal kadrolann 'devril- mesi' için tüm ağırlığını koydu. Nev-arki O'nun bu tutumu deyim yerindeyse tersi- ne tepmisti' ve Oda'lan şenata teslim et- memek için harekete geçen mimar ve mü- hendisler, önceki yıllara göre rekor sayıda denilebilecek kitlesel katılımlarla genel ku- rul ve seçim sonuçlannm yine demokrasi ve laiklikten yana kadrolan göreve getire- cek şekilde gerçekleşmesini sağlamışlardı... istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan, aynı kentin meslek odalanyla olan bu kavgasını, yine aynı tür kunıluşlar- la 'ortakkk' öngören K4BITAT-n KentZir- vesi'ne taşıyarak, sadece kımı şenatçı der- nek ve vakıflan 'sivil toplum kuruluşu'(!) sayan farklı bir çalışma içerisıne girdi. HA- BfTAT'ın 'yerelyönetimler' toplantısma ev sahipliği yaparken de forumu 'mehter ta- kunı gösterisiyie' açması, yine çağdaş Tür- kiye'nin İstanbul Belediye Başkanı kimli- ği yerine 'Refahkkimlğini' öne cıkarma po- litikasının çarpıcı birömeğiydi... SÜRECEK AYDEVLANMA EMRE KONGAR Huntington, YDD ve Türkiye Sevgili okuyuculanm, size dört hafta boyunca, Huntington adlı Amerikalı bir siyasal bilimcinin gö- rüşlerini aktardım. Umanm sıkılmamışsınızdır. Çünkü bu görüşler, Yeni Dünya Düzeni (YDD) ya da küreselleşme (globalleşme) denilen olayın tepe- sinde oturan Amerika Birleşik Devletleri'nde ciddi- ye alınabilecek bir yaklaşımın yansımaları. Bu görüşleri bilmeden ne YDD'den ne de küre- selleşmeden söz etmek olanaklı. Aynca "siyasal Islamın" rolünün çok sıcak olarak tartışıldığı günümüz Türkiyesinde, bu konudaki "dış dinamikleri" de bilmek zorundayız. Hiçkuşkunuzolmasın, °s/yasa//s/am/n"Türkiye'de- ki yazgısında Amerika'nın rolü, Amerika'nın rolün- de de Huntington'un görüşierinin payı büyük ola- cak. • • • Evet, geçen haftadan devam ediyoruz Hunting- ton'un eleştirisine. Yedinci olarak, yine Türkiye'yı de ilgilendiren bi- çimde, Batılılaşma süreci için tslami değerierin tü- müyle yadsınması gerektiğini söylüyor. Oysa böyle "toptancı" yaklaşımlar. çoktan terk edildi sosyal antropolojide. Huntington, Hınstiyanlıktaki bölünme- lere, uygarlık farklılaşması açısından aşın değer ve anlam verirken, Islamı, nedense hâlâ ilk çıktığı an- daki gibi dogmatik, değişmez ve daha önemlisi "monolitik" bir yapı olarak kabul etme yanlışını ya- pıyor. Sekizincibirnokta, kültürel farkhlık, (ister dine da- yansın, ister ırka) bu denli önemliyse, neden kültü- rel farklılıklar, uygarlıklar arası çatışmalan belırliyor da aynı devletin içindeki farklı kültürler açısından iş- levsel olmuyor? Örneğin çokkültürtü bir yapıya sahip olan ABD, bu açıdan nasıl çatışmalara gebe olabilir? Hunting- ton bu konuyu da es geçiyor. Dokuzuncu bir nokta, özellikle kültürel açıdan bö- lünmüş ülkeleri değerlendirirken, seçmen davranı- şının, yani oy dağılımlannın belirleyici olduğunu dü- şünmesi, bu nedenle de uygarlık aynmı gibi temel kültürel bir konu ile günlük siyasal tercihlerin bire bir örtüştüğü gibi bir yanlışa düşmesi, üstelik bu yak- laşımına karşın Türkiye'deki durumu da yanlış yo- rumlaması, yüzde 20 oy alan bir partiyi neredeyse halkın çoğunluğu gibi göstererek, Refah Partisi'nin "yüzde 99'u Müslüman olan Türkiye 'de biz çoğun- luğu temsil ediyoruz" söylemi ile yaptığı propagan- dada düştüğü aynı hatayı tekrariamasıdır. Onuncu bir nokta, "uygarlıklar arası çatışmalar- dan kaçınılması" görüşünün, çok yakın tarihte ve gü- nümüzde tanık olduğumuz Amerika'nın Körfez Sa- vaşı gerçeği ile doğrudan çatışıyor olmasıdır. Günümüzdeki gerçeklerle bile uzlaşamayan ve da- ha da önemlisi bu gerçekler yanlış ise doğru yolu göstermekte de hiçbir ipucu veremeyen ve başan gösteremeyen bir kuram, geleceği ne denli açıkla- yabilir? ••• Bence Huntington'un bu çok tartışmalı ve bilim- sel olmaktan çok, spekülatif nitelik taşıyan çalışma- sının tek bir doğru yanı var. O da bütün kültürlerin, uyuşturucu ile rüşvetle ve kara para ile savaşmak zorunda olduğu ve bu konuda uygarlıklar ve dev- letler arası işbirliğinin gerçekleştirilmezorunluluğu. Bu önerisi bir yana, Batı dünyasını yönetenlerin, Huntington'un şovenizme yakın duran ve tam bir ay- nmcılığı teşvik eden genel kuramına çok prim vere- ceklerini sanmıyorum. ABD ya da Batı Avrupa olarak bir yandan dünya- da insan haklannın şampiyonluğunu yapacaksınız ve bu konuda tüm insanlıktan gerçek bir destek alacaksınız, öte yandan kendi uygaıiığınız dışmda- ki tüm kültürleri aşağılayıp onlara karşı bir "Haçlı nı- hu" ile saldıracaksınız. Bu denli ikiyüzlülük, uluslararası ahlak (yani ah- laksızlık) açısından olanaklı olsa bile, "küreselleşen dünyamızda" gizlice becerilebilecek bir davranış gibi gözükmüyor. Huntington'un Türkiye ile ilişkili olarak önerdiği, Atatürk'ün mirasının olduğu gibi yadsınması ve Türkiye'nin yedinci yüzyıl Islam uygartığına dönme- si, yani bir şeriat devletine geri grtmesi ise yalnız Tür- kiye'nin değil, tarihin ve bilimin gerçeklerine de ay- kındır. Çünkü Atatürk, hem Türkiye'ye hem de insanlı- ğa, HrUer faşizmi ya da Stalin komünizmi gibi ta- rihsel bir parantez değil, tarihin akışını yakalamış bir devrimcinin, insanlığın gelişme sürecine uygun atı- lım uygulamalannı getimniş bir devrimcidir. Medya notu: Star televizyonunun 9 Aralık ak- şam haber bülteninde Kuzey Irak'taki operasyonu anlatan iç haber spikeri, uzun "â" ile "râkım" biçi- minde söylenmesi gereken, "yükseklik" anlamın- daki sözcüğü, kısa "a" ile, "şarabım" der gibi, "ra- kım" diye kısa "a" ile telaffuz etti. Birisi bu çocuk- lan eğitmeli diye düşünüyorum. 11 Aralık günü sabah haberlerini okuyan Radyo Foreks spikeri kızımız, YAŞ toplantısından söz eder- ken, "ilişiği kesilecekpersonel" yerine "işbirtiği ke- sHecek personel" dedi. Bu kadar mantıksız bir dil sürçmesi olabilir mi? Metni anlamadan ve çok hız- lı okursaolurtabii. e-posta: Emre.KongartŞ raksnet.com web sayfası: http:/remzi.com.tr/yazar. html Yağışlar EgeMe su baskınına neden oldu İSTANBUL/ İZMİR (Cumhuriyet) - Sağanak yağış tüm yurdu etkisi al- tına alırken Izmir'de met- rekareye 21.8 kilogram yağış düştü. Istanbul'da bir otomobil denize uçtu. Kazada 1 kişi öldü, 5 ki- şi de yaralandı. Yetkili- ler, Ege Bölgesi'ndeki ya- ğışlı havanın çarşamba gününe kadar kıyı bölge- lerinde etkisini sürdürece- ğini belirttiler. Izmir'in Selçuk, Ay- dın'ın Söke ve Kuşadası ılçesinde sağanak yağış, su baskınlanna yol açtı. Selçuk ilçesinde önceki geceden bu yana devam eden yağış nedeniyle dev- let hastanesinin bodrum ve zemin katlan su altın- da kaldı. Aydın'ın Söke ıl- çesinde de belediye fen işleri mudürlüğüekipleri- nin uyanlan üzerine, Ke- malpaşa Mahallesi'ndeki bazı ev ler göçme tehlike- si nedeniyle boşaltıldı. Kuşadası'nda ise sağanak vağış nedeniyle lOdola- yındaevı subastı. Öte yandan, Üsküdar Sultantepe Sahıl Yolu'nda kayganlaşan yolda virajı alamayan 34 POJ 68 pla- kalı otomobil önceki ge- ce denize uçtu. Kazada, Şadi Alturan öldü, aynı aileden 5 kişi de yaralan- dı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear