Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
15 ARALIK 1997 PAZARTESİ CUMHURfYET SAYFA
HABERLER
İşçiler, 'Sendikal Haklar Yürüyüşü'nün 7. gününde Eskişehir'de görkemli bir şekilde karşılandı
m yurüyıışıı sıırııyorALİER
ESKİŞEHİR - DİSK'li ış-
çiler 8 Aralık'ta Istanbul'dan
başlattıklan sendikal haklar
yürüyüşunün 7. gününde yağ-
mur altında Eskişehir'e ulaş-
Olar. Burda görkemli bir şekil-
de karşılanan DtSK yönetici-
leri ve işçıler yarın saat
10.00'da Ankara'ya ulaşmayı
planlıyorlar. DtSİC kafilesini
Ankara'da aralannda mıllet-
vekilleri, siyasi parti temsilci-
leri, sendika ve sivil toplum ör-
gütü temsilcilerinin de bulun-
duğu kalabalık bir kitlenin kar-
şılaması bekJeniyor. DtSKyü-
riiyüşünü "Siyasete isyan yü-
rûyûşü" olarak tanımlayan
DlSK Genel Başkanı Rıdvan
Budak'ın ilk görüşeceği poli-
tikacı Çalışma Bakanı Nami
Çağan olacak. Başbakan Me-
sut Yılmaz ve Başbakan Yar-
Yann saat 10.00 sıralannda Ankara'ya ulaşması planlanan DİSK'li işçilerin kalabahk bir kitie tarafindan karşılanması bekkniyor. (Fotoğraflar: HATİCE TUNCER)
dımcısı Bülent Ecevit ile de görüşecek olan Budak,
DİSK'in taleplennin toplumun taleplenyle buluştu-
ğunu belirterek "DİSK'in seri Türİdye'nin seskür*
dedi. Budak bu eylemden sonuç alınamaması duru-
munda yürüyüşü lzmir. Adana, Mersin, Bursa gibi
büyük kentlere taşıyacaklannı söyledi.
Saat 10.00'da Bozüyük'ten yola çıkan DÎSK'li iş-
çilen Bozüyük Belediye Başkanı MehtnetTalat Bak-
kalaoğlu CHP ve ÖDP yönetici ve üyeleriyle Frigo-
Pak ışçileri kent merkezinin dışına kadar eşlik ede-
rek uğurladılar. DtSK kafilesınin Bozüyük içinde
geçişi sırasında da balkon ve pencerelere çıkan Bo-
züyüklüler kafileye alkış ve el sallayarak sevgi gös-
terisinde bulundular.
DlSK kafilesı saat 16.00 sıralannda ulaştığı Es-
kişehir girişinde CHP, ODP, İP, EMEP. SİP, TMMOB,
KESK ve Türk-Iş Eskişehir bölge temsilcilerinden
oluşan bin kişilik bir topluluk tarafindan karşılandı.
Kafile katıluncılarla bırlıkte, "İnadına sendika, ina-
dına DİSK", "DİSK'in işçisi demokrasi bekçisi" slo-
ganlannı atarak konaklayacaklan düğün salonunun
önürıe geldiler. Eskişehir Demokrasi Platformu, iş-
çilerin onuruna akşam düğün salonunda şenlık dü-
zenledi.
Bugün Eskişehir'den Sivrihisar'a yürüyecek olan
DlSK kafılesini saat 14.00'de Eurogold fırmasının
Türkiye'de altın arama çalışması yaptığı 14 ayn böl-
geden gelecek çevrecıler karşılayacak. Karşılamaya
çevrecılerle birlikte Bergama köylülerinin de katıla-
cağı belirtildi. DlSK kafılesi yann saat 10.00'da An-
kara'da olacak şekilde yürüyüşünü programladı. Bu
nedenle yolun büyük bölümü otobüslerle aşılacak.
DlSK kafilesını ODTÜ önünde, "DİSK'lileri bak-
lavayla karşılayacagız'" diye açıldama yapan ANAP
Genel Başkan Yardımcısı Avni Çarsanacaklı'nın da
aralannda bulunduğu çok sayıda politikacı ve sen-
dikacı karşılayacak.
Kafileyi karşılayanlarla birlikte saat 11 00'de OD-
TÜ önünden yürüyüşe geçecek olan kafıle Çalışma
Bakanlıgı'na yürüyecek. Budak saat 14.00'te Nami
Çağan ile görüşecek. Aynı gün, DlSK'le her an gö-
rüşmeye hazır olduğunu belirten Ecevit'le de görüş-
menin olabileceği bildinlirken Budak'ın Ankara'da-
ki siyasilerle görüşmesinin Yılmaz ve cuma günü de
CHP grubundayapacağı konuşmayla süreceği belir-
tildi. Yüriiyuşün bugüne kadarkı bölümünü değer-
lendiren Budak, kendilerine geçtikleri kentlerdeki
halk desteğı ve sevgiye değınerek "DİSK'in takple-
ri halkın talepleriyle buluştu. İstanbul'dan çıküktan
sonra DİSK'in taleplerini Kocaeli, Adapazan, Büe-
cik, Eskişehir ve bu sanayi hatn üzerindeki işçiiere,
otoyol üzerinde seyreden emekçilere aniattık. Onia-
rdan destek aldık. Bu destek, aynı zamanda bu talep-
lerin onaylanması anlamına geliyor. Takplerimizi
halkla ortaklaşordık ve DİSK'in sesi Türkrye'nin se-
si okhı."
Kendilerine sık sık bu yürüyüşten sonuç alamaz-
larsa ne yapacaklannm sorulduğunu anımsatan Bu-
dak, makul bir sürede sonuç alınamaması durumun-
da yürüyüşü büyük kentlere taşıyacaklannı anlattı.
RECEP TAYYtP ERDOĞAN yeni kurulacak bir dinci partinin en güçlü lider adayı
Şeıiata kadar demokrasi-1-
Günümüzde kentler demokrasinin 'be-
şjğp, belediyeler de demokrasinin 'kalete-
ri' kabul ediliyor. Bu nedenle kalenin yö-
netimine geçenler, daha aday olduklan an-
dan itibaren 'en demokraük anlayışT da
kendilerinin yaşama geçireceğini söylü-
yorlar...
NitekimRecepTayyipErdoğandabuge-
nel söylemle seçim yanşma başlamış, ör-
neğin 19Ocak 1994günü SheratonOteTnde
yaptığı daha ilk basın toplantısında, Istan-
bul'u nasıl Tarkh' >öneteceğini şöyle açık-
lamıştı:
"Hemen beürteyim ki Refah iktidan. bu-
güne kadar işbaşınagelen bütün iktidarlar-
dan farkb olarak, asla bir tek Idşi veya klik
iktidan otmayacaknr_"
27 Mart 1994'te 'çöplükiere anlan oy
pusulaianyla' da tarihe geçen yerel seçim-
leri >aklaşık 'yüzde2Soyla' kazandıktan son-
ra da, 15 Nisan 1994'te yapılan Büyükşe-
hir Belediye MecBsi'nin ilk toplantısında-
ki 'açıhş konuşmasında' şunlan söylemiş-
ti:
"Bence demokratikrejimlerinen erdem-
li yanı, ama maalesef bugüne kadar bir tür-
lü gerektiği kadarönem veribneyenyaru,hal-
kın. seçtiklerinidenetkfneskfir.Siztere ve siz-
ler vasrtasıvla tstanbul halkına düyurmak
isterim. Bizim yönetimimiz süresince hal-
kın seçtiklerini denetiemesiiçingereklişaıt-
lar hazuianacaktnu."
Erdoğan 'ın yine aynı konuşmasında *par-
tiye değO kente hizmet' ilkesiyle yola çık-
tığını vurgulayan şu sözleri de ertesi gün
kimi gazetelerde öne çıkartılan haber spot-
lan arasında yer aldı: "Inanıyorum ki bu-
günden itibaren hepimizkişjsel vepartiti kim-
liklerimi/Je burada olduğumuz kadar, rü-
zel kişiüğimize daha bir özen göstereceğiz.
Burada bulunan 198 değerii meclis üvesi-
nin tamamı. İstanbul halkuun temsücfleri-
dir-" Tek kişi ya da 'kük' iktidarlannı eleş-
tirerek 'srvasal monarşizme" karşı çıkan,
toplumsal denetimi isteyerek şeriat düze-
ninin tam tersi bir 'demokratik rejimi' sa-
vunan, kenti yönetırken de 'Refahh kimü-
ğini' değil, başkanhk görevinı öne çıkara-
cağına söz veren Recep Tayyip Erdoğan'ın,
bütün bu söylemlerde daha ilk günden iti-
baren aslında tala>ye' yaptığı da yine ay-
nı Büyükşehir Belediye Meclisi toplanO-
sıyla birlikte hemen ortaya çıktı.
Erdoğan, bunun ilk göstergesi olarak.
meclis toplantısmı açarken önce Refahh
kimliğiyle öne çıkmış ve İstiklal Marşı ye-
rine 'fatiha' okuyarak gündemin görüşül-
mesını başlatmıştı. Buna itiraz eden ve Ata-
tûrk'e saygı duruşu yapılmasını da isteyen
RP dışmdaki meclis üyelerinin yazılı öner-
gelenni 'işJemebilek£r.Tnadıgında' iseüye-
ler topluca ayağa kalkmış ve yine topluca
İstiklal Marşı'nı söyleyerek 'annhuriyetge-
tenegini' yerine getırmişlerdi.
Seçümişlere 'veto'
Recep Tayyip Erdoğan, demokrasi ve
rejim konusundaki 'söylemiyie davrantşı'
arasında gözlenen bu farkı, yine aynı mec-
lis toplantısındaki seçım sonuçlannı 'veto
ederek' de doruğa çıkardı.
15 Nısan 1994 tarihindeki ilk toplanu-
da, Büyükşehir Belediye Meclisi'nin 'ço-
ğunlufunu" oluşturan RP dışmdaki partili
üyeler ittıfak ıçıne girerek, Erdoğan'ın bu
ideolojik tutumuna da bir tepki olmak üze-
re meclis başkanvekillerinı 'kendi aralann-
dan' seçtiler RP'nin 88 üyesinın bulundu-
ğu 198 kişilik meclis, 1. bajkanvekilligine
104 oyla ANAP'lı Kemal Özkan'ı, 2. baş-
kanvekilliğine de 108 oyla SHP'li ÖzkalY\-
d'yı getirdı. Oysa, aynı mecliste ANAP'ın
Türkiye'nin ve hatta Avrupa'nın en büyük kenti İstan-
bul'u 1994 yılının Mart ayından bu yana yöneten siyasal
parti, 'ûlkede şeriat düzenini kurmak' iddiasıyla ve 'ka-
padbnak istemiyle' Artayasa Mahkemesi'nde yargılanı-
yor. Aynı partinin yandaşlan ise özellikle 'çağdaş bir kün-
lik' taşıdıklannı kanıtlayabilmek ve kamuoyunu da bu-
na inandırabilmek için, Recep Tayyip Erdoğan'ın yürüt-
tüğü tstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı çalışma-
lannı 'ömek' gösteriyorlar.
Dahası, kimi 'Kberal' basın ve yayın organlan ile bazı
'demokrat' yazarlar, aydınlar ve televizyon programcıla-
n da bu 'imajın' genel bir toplumsal kanıya dönüşmesin-
de, bazen 'Refahülan bileşaşırtan' katkılarda bulunuyor-
lar. O kadar ki: 'Refah Partisi bir yana, Tayyip Bey bir ya-
na' şeklindeki değerlendırmeler, kımı zaman özel konuş-
malan da aşarak yazılara ve ekranlara yansıyabiliyor. Üs-
telik. aynı Tayyip Bey'in sanki bu tür yorumlan 'uyar-
mak' istercesine, RP'nin ve Refah ideolojisinin 'en mDi-
tan' savunucusu olduğunu, belli zamanlardakı konuşma
ve eylemlerinde 'enradikal' söylemlerlekanıtlamayaça-
lışmasınarağmen...
tşte bu 'belli zamanlardan' biri de Anayasa Mahke-
mesi'nin RP'yi kapatma davasmdaki 'karar verme aşa-
maana' geçtıği şu son günler oldu. RP'yı ya da olası ye-
ni kurulacak dinci partiyi hiç değilse 'anayasaya uygun'
bir çizgide tutma konusunda büyük umutlann bağlandı-
ğı yeni lider adayı olarak Erdoğan'ın Sürt'te yaptığı ko-
nuşma, İstanbul'dakj farklı imajının 'yanıltKi otanaması'
yönünde yaptığı çıkışlann belki de en anlamlısıydı.
Çünkü Erdoğan; "Minarelersüngümüz.kubbelermiğ-
ferirnE.carnilerdekışIamızdır" şeklindeki eskı bir 'şöri'(!)
dile getirirken, kuşkusuz sadece 'şair ruhlu bir İstanbul-
hı' olduğunu göstermek isterruyordu. Tayyip Bey, yine ken-
disini 'kravatı göstermelik takmadığı' için öbür Refahçı-
lardan ayn görmekte ısrarlı olanlara da 'nazire' edercesi-
ne, 'şeriata bağb RP tabanına kteoJojik güvence' vermiş
oluyordu... Peki... Acaba 1994'ten bu yana süren Recep
Tayyip Erdoğan yonetimi ve bu yönetimin İstanbul 'a hiz-
met anlayışı, gerçekten 'farklı' mıdır? Söylemde ve ide-
olojik çıkışlarda şeriata olan bağlılık sık sık dile getirilir-
ken, yerel yönetim sorumluluklannda 'bu sivasetten pek
beklenmevecek' çağdaş tutumlar mı sergitenmektedir?..
Yoksa. 'kravatiı' bir görüntü altında, aslında tstanbul'u
siyasal hedeflerine ulaşmanın eşi bulunmaz bir 'aracı' ola-
rak mı kullanmaktadırlar?.. Bu dosya, bir yandan bu gi-
bi sorulann yanıtlannı irdelerken, öbüryandan Tayyip Er-
doğan'ın şeriatçı söylemlenyle belediye uygulamalan
arasındaki 'uyumu' da belgeleme amacını taşıyor. Çün-
kü bu gerçek görülmediğı zaman, ömeğin kaldınmlara
dikilen fıdanlar sadece arka taraftaki çırkın yapı görün-
tülenni örtmekle kalmıyor, İstanbul'un ormanlık ve su hav-
zası alanlannın o fıdanlan diken anlayış tarafindan nasıl
yağmalandığını da gizlemiş oluyor... Sözün kısası. tstan-
bul yıllardır sadece rant için yağmalanmıştı. 1994'ten bu
yana da 'şeriat düzenine rant ve örgüüenme kajnagı"
olarak yağmalanıyor... Bu süreci 'yöneten' ıse'basardarm-
dan' ötürü olası yeni kurulacak bir dinci partinin 'en güç-
hı lider adayı' oluyor...
Başkan seçildiğinde siyasal kimliğini bırakbğuıı söyleyen Erdoğan türbanJı öğrencileri eylemlerinde yalnız bırakmarruşG.
64, SHP'nin ise sadece 21 üyeliği vardı. Ka-
lan 20 üyeyi DSP. 5 üyeyi de DYP kazan-
mıştı...
Erdoğan. bu sonuç üzenne meclis komis-
yonlannm da 'aynıittifakiçinden'oluşaca-
ğı kaygısına kapılmca, geleneklere de ters
düşerek 'Vakit geç oldu' gerekçesiyle da-
ha akşam bile olmadan toplantıyı kapattı.
Önceki dönemlerde ilk meclis oturumu-
nun gerektiğinde sabaha dek sürerek komis-
yon seçimlerinin mutlaka tamamlandığını
bilen üyelerin ısrarlı itirazlarını ise hiç din-
lemedi. Toplantıyı 19 Nisan 1994'e ertele-
diğini açıklayarak RP'Ii üyelerle birlikte
salonuterketti.
Büyükşehir Belediye Başkanı'nın mec-
lisi yeniden toplamasma kadar geçen bir-
kaç gün içinde İstanbul'un sorunlanna yö-
nelik 'çözüm önerileri\1e' ilgili ilk açıkla-
malan da yme ağırlıklı olarak 'Refahh ol-
manmfarkmı' vurgulama anlayışına daya-
nıyordu. Orneğin 18 Nisan 1994 günü su
sıkıntısmı çözmek üzere "Yağmnr duası-
na çıkjyoruz" diyor ve bunun bir 'kutsal
kampanya' olarak Istanbul'a yayılması
çagnsını yapıyordu. Yine aynı günlerde
RP hderi Necniettin Erbakan'la birlikte 27
Mart gününün bundan böyle her yıl 'Re-
fah'ın Yerel Yönetim Bayramı' olarak kut-
ianacağını açıklaması dâ istanbul Beledi-
ye Başkanlığı'nı demokratik rejimin se-
çimle gelen bir kamu görevlisi kimliğiyle
değil, bir 'parti miBtanı ve görevlisi' anla-
yışıyla yapacağının açık ışareriydi...
Nitekim, 19 Nisan 1994 günü yeniden
toplanmak üzere Belediye Sarayı'na gelen
meclis üyeleri, geçen toplantıdaki başkan-
vekilliği seçimlerinin de Recep Tayyip Er-
doğan tarafindan 'veto' edildiğini şaşkın-
lık içinde öğrendiler. 'Muhalefet' bu işle-
min iptali için hukuk devletindeki tek yol
olan mahkemeye başvunna hazıriığına baş-
larken aynı vetoyla ilgili Erdoğan'ın yap-
tığı açıklama ertesi gün basmda şöyle yer
alıyordu: "Bu, çahşmanın sağMh yürüye-
bilmesi için atünuş bir adımdır.(_)3030sa-
>ih >asa, bu noktada Belediye Başkanı'na
gerekli zemini hazırlryor-."
Demek ki Erdoğan, yine önceden söy-
lediğinin tersine sadece 'kendiegemenliğın-
deki' bir yönetimle sağhkJı çahşacağına
inanıyordu. Dahası. bu anti-demokratik
davTamşı için de kendı hukuk danışmanla-
nnın 'hukuk dışı vorumlanna' güvenmiş,
3030 sayılı yasadaki meclis kararlanna ait
vetoyetkisini 'meclis görevlendirmesineve
seçime' karşı kullanmıştı.
Aslında böylesi bir yetki olsa bile hiç
değilse birkaç gün önceki 'söylemine uya-
rak' yasaya sanlmaması gereken Erdo-
ğan'ın bu vetosu ilerleyen aylarda yargıdan
döndü. Ne varkı artık takke devrilmiş, 'kd-
Hk' olanca çıplakhğryla açığa çıkmıştı. Tay-
yip Bey'in asıl özlemı ve niyeti, 'şeriatiçin'
demokrasiydi. Bunun 'dışa vnrumu' için
de 27 Mart'ın ardından henüz 20 günün geç-
mesi bileyetmişti...
Recep Tayyip Erdoğan"ın "Bizim yöne-
timimiz denetime açık olacak" şeklindeki
söyleminin de içtenlikten uzak ve sadece
bir kandırmaca olduğu, ilginçtir, yine ilk
20 gün içindeki bir başka karanyla su yü-
züne çıktı. Daha önce Nurettin Sözen dö-
neminde başlanan ve TMMOB'ye bağlı
mimar ve mühendis odalannın 'imarsûre-
dne kadlımının' ön adımı olan 'ortakmes-
leki denetim' uygulaması. bununla ilgili
protokolün Erdoğan tarafindan tektaraf-
h feshedilmesi' sonucunda 1994 yılı Nisan
ayında yürürlükten kaldınldı.
Sanki Istanbul'un en ivedi imar sonınu
bu uygulamaymış gibi hızlı bir 'operasyo-
nd' davranış içinde meslek odalanna ha-
ber bile verilmeden feshedilen protokol,
aslına bakılırsa 'teknik denetimi çıkarlan-
na aykın bulan' inşaatçı kesimin pek iste-
medikleri bir süreci tanımlıyordu.
Özellikle imarkurallanna aykın yapılaş-
ma bölgelerindeki 'Refah Partisi'nin de
yandaşı olan' bu inşaatçı kesim, meslek
odası denetimi sonucunda 'kalitesi yfikse-
len' mimarlık mühendislik projelerinin ay-
nı zamanda 'maliyetleri de artnrmalan'
nedeniyle düşmanı kesilmişlerdi. İstanbul,
'ucuza maledip, pahahya satmanın' eşsiz
bir cennetıvdi ve büyük rant pazannda
'vüksek kazana azahacak her tûrlü dene-
tim' de\Teden çıkartılmalıydı...
Erdoğan, aynı zamanda siyasi olarak da
"hasun' olarak gördüğü meslek odalanm iş-
te böylesi beklentilere prim vererek imar
sürecinden dışlarken Bayındırlık Bakanb-
ğı'nın yine aynı inşaatçı çevrelerin etkisi al-
tında yıllardır sürdürdüğü benzer politika-
yı da kendisine 'dayanak' aldı. Bakanlığın,
'Yasalarda oda denetimi şarn yoktur' şek-
lındekj 'anlaşmab' bir resmi yazısına dört
elle sanlırken buna karşılık 'denetim >ap-
malan yasaktır şeklinde bir hüküm de bu-
lunmadığı' yönündeki 'demokratik uyan-
lan' ise tartışmaya bile yanaşmadı...
Erdoğan'ın İstanbul'u yönetirken özel-
likle imar konusunda mesleki ve bilimsel
denetımden tflmfiyle kurtulmak' isteme-
sinın en açık göstergesi ise 19% yılı baş-
lanndaki mimarve mühendis odalan seçim-
lerinde taraf olarak militanca ortaya çık-
masıydı. Uzun yıllardır ilk kez bir kentin
belediye başkanı, böylesine açık, öfkeli ve
kararlı bir şekilde oda sejimlerine ağırlı-
ğını koyuyordu. Başta MUSİAD gibi yan-
daşı kuruluşlann ve hatta RP'Iİ belediye-
lerin tüm teknik ve parasal olanaklannı
kullanarak Refahh ya da refah'a yakm rai-
mar ve mühendislerin oda yönetimlerine gel-
mesi yönünde siyasal kampanya başlatan
Erdoğan. 'kelaynaklar' dediği solcu, sos-
yal-demokrat ve liberal kadrolann 'devril-
mesi' için tüm ağırlığını koydu. Nev-arki
O'nun bu tutumu deyim yerindeyse tersi-
ne tepmisti' ve Oda'lan şenata teslim et-
memek için harekete geçen mimar ve mü-
hendisler, önceki yıllara göre rekor sayıda
denilebilecek kitlesel katılımlarla genel ku-
rul ve seçim sonuçlannm yine demokrasi
ve laiklikten yana kadrolan göreve getire-
cek şekilde gerçekleşmesini sağlamışlardı...
istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Erdoğan, aynı kentin meslek odalanyla
olan bu kavgasını, yine aynı tür kunıluşlar-
la 'ortakkk' öngören K4BITAT-n KentZir-
vesi'ne taşıyarak, sadece kımı şenatçı der-
nek ve vakıflan 'sivil toplum kuruluşu'(!)
sayan farklı bir çalışma içerisıne girdi. HA-
BfTAT'ın 'yerelyönetimler' toplantısma ev
sahipliği yaparken de forumu 'mehter ta-
kunı gösterisiyie' açması, yine çağdaş Tür-
kiye'nin İstanbul Belediye Başkanı kimli-
ği yerine 'Refahkkimlğini' öne cıkarma po-
litikasının çarpıcı birömeğiydi...
SÜRECEK
AYDEVLANMA
EMRE KONGAR
Huntington, YDD ve
Türkiye
Sevgili okuyuculanm, size dört hafta boyunca,
Huntington adlı Amerikalı bir siyasal bilimcinin gö-
rüşlerini aktardım.
Umanm sıkılmamışsınızdır.
Çünkü bu görüşler, Yeni Dünya Düzeni (YDD) ya
da küreselleşme (globalleşme) denilen olayın tepe-
sinde oturan Amerika Birleşik Devletleri'nde ciddi-
ye alınabilecek bir yaklaşımın yansımaları.
Bu görüşleri bilmeden ne YDD'den ne de küre-
selleşmeden söz etmek olanaklı.
Aynca "siyasal Islamın" rolünün çok sıcak olarak
tartışıldığı günümüz Türkiyesinde, bu konudaki "dış
dinamikleri" de bilmek zorundayız.
Hiçkuşkunuzolmasın, °s/yasa//s/am/n"Türkiye'de-
ki yazgısında Amerika'nın rolü, Amerika'nın rolün-
de de Huntington'un görüşierinin payı büyük ola-
cak.
• • •
Evet, geçen haftadan devam ediyoruz Hunting-
ton'un eleştirisine.
Yedinci olarak, yine Türkiye'yı de ilgilendiren bi-
çimde, Batılılaşma süreci için tslami değerierin tü-
müyle yadsınması gerektiğini söylüyor. Oysa böyle
"toptancı" yaklaşımlar. çoktan terk edildi sosyal
antropolojide. Huntington, Hınstiyanlıktaki bölünme-
lere, uygarlık farklılaşması açısından aşın değer ve
anlam verirken, Islamı, nedense hâlâ ilk çıktığı an-
daki gibi dogmatik, değişmez ve daha önemlisi
"monolitik" bir yapı olarak kabul etme yanlışını ya-
pıyor.
Sekizincibirnokta, kültürel farkhlık, (ister dine da-
yansın, ister ırka) bu denli önemliyse, neden kültü-
rel farklılıklar, uygarlıklar arası çatışmalan belırliyor
da aynı devletin içindeki farklı kültürler açısından iş-
levsel olmuyor?
Örneğin çokkültürtü bir yapıya sahip olan ABD,
bu açıdan nasıl çatışmalara gebe olabilir? Hunting-
ton bu konuyu da es geçiyor.
Dokuzuncu bir nokta, özellikle kültürel açıdan bö-
lünmüş ülkeleri değerlendirirken, seçmen davranı-
şının, yani oy dağılımlannın belirleyici olduğunu dü-
şünmesi, bu nedenle de uygarlık aynmı gibi temel
kültürel bir konu ile günlük siyasal tercihlerin bire bir
örtüştüğü gibi bir yanlışa düşmesi, üstelik bu yak-
laşımına karşın Türkiye'deki durumu da yanlış yo-
rumlaması, yüzde 20 oy alan bir partiyi neredeyse
halkın çoğunluğu gibi göstererek, Refah Partisi'nin
"yüzde 99'u Müslüman olan Türkiye 'de biz çoğun-
luğu temsil ediyoruz" söylemi ile yaptığı propagan-
dada düştüğü aynı hatayı tekrariamasıdır.
Onuncu bir nokta, "uygarlıklar arası çatışmalar-
dan kaçınılması" görüşünün, çok yakın tarihte ve gü-
nümüzde tanık olduğumuz Amerika'nın Körfez Sa-
vaşı gerçeği ile doğrudan çatışıyor olmasıdır.
Günümüzdeki gerçeklerle bile uzlaşamayan ve da-
ha da önemlisi bu gerçekler yanlış ise doğru yolu
göstermekte de hiçbir ipucu veremeyen ve başan
gösteremeyen bir kuram, geleceği ne denli açıkla-
yabilir?
•••
Bence Huntington'un bu çok tartışmalı ve bilim-
sel olmaktan çok, spekülatif nitelik taşıyan çalışma-
sının tek bir doğru yanı var. O da bütün kültürlerin,
uyuşturucu ile rüşvetle ve kara para ile savaşmak
zorunda olduğu ve bu konuda uygarlıklar ve dev-
letler arası işbirliğinin gerçekleştirilmezorunluluğu.
Bu önerisi bir yana, Batı dünyasını yönetenlerin,
Huntington'un şovenizme yakın duran ve tam bir ay-
nmcılığı teşvik eden genel kuramına çok prim vere-
ceklerini sanmıyorum.
ABD ya da Batı Avrupa olarak bir yandan dünya-
da insan haklannın şampiyonluğunu yapacaksınız
ve bu konuda tüm insanlıktan gerçek bir destek
alacaksınız, öte yandan kendi uygaıiığınız dışmda-
ki tüm kültürleri aşağılayıp onlara karşı bir "Haçlı nı-
hu" ile saldıracaksınız.
Bu denli ikiyüzlülük, uluslararası ahlak (yani ah-
laksızlık) açısından olanaklı olsa bile, "küreselleşen
dünyamızda" gizlice becerilebilecek bir davranış
gibi gözükmüyor.
Huntington'un Türkiye ile ilişkili olarak önerdiği,
Atatürk'ün mirasının olduğu gibi yadsınması ve
Türkiye'nin yedinci yüzyıl Islam uygartığına dönme-
si, yani bir şeriat devletine geri grtmesi ise yalnız Tür-
kiye'nin değil, tarihin ve bilimin gerçeklerine de ay-
kındır.
Çünkü Atatürk, hem Türkiye'ye hem de insanlı-
ğa, HrUer faşizmi ya da Stalin komünizmi gibi ta-
rihsel bir parantez değil, tarihin akışını yakalamış bir
devrimcinin, insanlığın gelişme sürecine uygun atı-
lım uygulamalannı getimniş bir devrimcidir.
Medya notu: Star televizyonunun 9 Aralık ak-
şam haber bülteninde Kuzey Irak'taki operasyonu
anlatan iç haber spikeri, uzun "â" ile "râkım" biçi-
minde söylenmesi gereken, "yükseklik" anlamın-
daki sözcüğü, kısa "a" ile, "şarabım" der gibi, "ra-
kım" diye kısa "a" ile telaffuz etti. Birisi bu çocuk-
lan eğitmeli diye düşünüyorum.
11 Aralık günü sabah haberlerini okuyan Radyo
Foreks spikeri kızımız, YAŞ toplantısından söz eder-
ken, "ilişiği kesilecekpersonel" yerine "işbirtiği ke-
sHecek personel" dedi. Bu kadar mantıksız bir dil
sürçmesi olabilir mi? Metni anlamadan ve çok hız-
lı okursaolurtabii.
e-posta: Emre.KongartŞ raksnet.com
web sayfası: http:/remzi.com.tr/yazar. html
Yağışlar EgeMe su
baskınına neden oldu
İSTANBUL/ İZMİR
(Cumhuriyet) - Sağanak
yağış tüm yurdu etkisi al-
tına alırken Izmir'de met-
rekareye 21.8 kilogram
yağış düştü. Istanbul'da
bir otomobil denize uçtu.
Kazada 1 kişi öldü, 5 ki-
şi de yaralandı. Yetkili-
ler, Ege Bölgesi'ndeki ya-
ğışlı havanın çarşamba
gününe kadar kıyı bölge-
lerinde etkisini sürdürece-
ğini belirttiler.
Izmir'in Selçuk, Ay-
dın'ın Söke ve Kuşadası
ılçesinde sağanak yağış,
su baskınlanna yol açtı.
Selçuk ilçesinde önceki
geceden bu yana devam
eden yağış nedeniyle dev-
let hastanesinin bodrum
ve zemin katlan su altın-
da kaldı. Aydın'ın Söke ıl-
çesinde de belediye fen
işleri mudürlüğüekipleri-
nin uyanlan üzerine, Ke-
malpaşa Mahallesi'ndeki
bazı ev ler göçme tehlike-
si nedeniyle boşaltıldı.
Kuşadası'nda ise sağanak
vağış nedeniyle lOdola-
yındaevı subastı.
Öte yandan, Üsküdar
Sultantepe Sahıl Yolu'nda
kayganlaşan yolda virajı
alamayan 34 POJ 68 pla-
kalı otomobil önceki ge-
ce denize uçtu. Kazada,
Şadi Alturan öldü, aynı
aileden 5 kişi de yaralan-
dı.