23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 EKİM 1997 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Yargı ve Yargıç Nasıl Kurtulur? PROF. DR ERDOĞAN SORAL U ltra-liberalizmin ölüm- cül darbeleri altında toplumsal dengelerin her geçen gün bıraz daha bozulduğunu, devlet düzeninin etkin- liğini giderek yitirdigini ve Fransa'nın "Cumhuriyetçi kimliği''nin endiğini gözlemleyen Fransız halkı, daha çok li- beralizm (!) istemiyle genel seçimleri biryıl önceye alıp parlamentoyu, feshe- den ve ülkeyi iktidardaki sağ koalisyo- na soluk aldırmak için bir ay gibi kısa bir zamanda apar topar genel seçımle- re görüren Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'a sıyasal yaşamında unutama- yacağı bir dersi veriyordu. Fransız ulu- su, cumhuriyetçi gür sestni bir kez da- ha yükseltiyor, ülkenin ekonomisini ve toplumsal düzenini alt üst eden ultra-li- beral uygulamayı elinin tersiyle bir ya- na itip üçüncü yılını bile doldurmamış sağ koalisyonu yönetimden uzaklaştın- yordu. Sosyalist iktidann yeni başbakanı Li- onel Jospin, Fransız halkını bir "değtşim projesi" etraftnda toplumsal bir sözİeş- me bağıtlarraya çağırmaktadır. (*) Fransa'nın ekonomik ve toplumsal sorunlannı teker teker ele alan ve çö- züm yollannı cumhuriyetin temel yapı- lannda arayan uzun söylemiyle Jospin, benzer nedenlerle ölüm yatağına düş- müş kimi azgelişmiş ülkelere esin kay- naguolabilecek çağdaş, demokratik çö- züm yollannı göstermektedir. Acaba nedirbunlar? Jospin, Fransa'nın çözüm bekleyen sorunlan arasında önceliği "yargı ve yargjca" veımektedir. Ona gö- rc "Bir iilkede cumhuriyeti yaşatmak, savgınlığı inanca atüna aunnuş, özel çı- kariar uğruna adaletten ve doğruluk- tan sapmayan, hukukun üstünlüğüne inanan, tarafsız bir devlete sahip ohnak- la olanaklıdır". Böyle olunca, yargıya öncelik tanımak "Hukuka duyulan say- gırun. cumhuriyetin ve demokrasinin te- mel göstergesi olmaktadır. Böyle bir te- melden yoksun olmak, toplumsal bağla- nn kopmasına, cumhuriyetçi kurumla- nn yozlaşıp ağııiıklannı yitirmelerine neden olmaktadır." Jospin'e göre bunu önlemenin yolu, devlet için betimlenen temel nitelikle- rin yargıda da bulunması, yargının tam bağımsız ve tarâfsız olmasıdır. Jospin, Fransa'nın kendine özgü yö- netsel yapısında varolan yüksek yargı kurullannı, aralannda fark gözetmeden ele alıyor ve başta "Yüksek Yargjçlar Kurulu" olmak üzere, Daıuştav ve Sa- yıştay'ın yönetsel kurullanna yargrçla- ra tanınan bagımsızlığın ve özerkliğin sağlanacağmı yalın bir dılle belirtiyor- du. Jospin bu gereksinimi acaba neden duyuyordu? Fransa, 1970'ten beri yürûdüğü ultra- liberal ince uzun yolda olmadık olaylar- la karşılaşmıştır. Bunlann bir bölümü, Fransa'nın yönetsel yapısında mevcut yetki yığışımından (cumul des man- dats) kaynaklanmıştır. Yetki yığışımı devletin üst yönetiminde görevli olan- lann yerel yönetimlere de seçilebilme- sidir. Bakanlann, saylavlann, belediye başkanı, meclis üyesi vb olabilmesidır. Bu yasal konumlanyla bakanlann, say- lavlann ellerinin yerel yönetimlere uza- nabilmesi, özellikle 1980'liyıllardayol- suzluklann ve büyük soygunlann kay- nagını oluşturmuştur. Marsilya Banka- sı'nın bilinçli olarak batınlması, Paris Belediye Başkanı'nın kansına 300.000 frank karşıhğında saçma sapan bir ra- porun yazdınlması, su yüzüne vuran yolsuzluklann bazı ömekleridir. Fran- sa'da. ülkemizde oldugu gibi ince ayar "dokunulmazlık'" kurumunun olmama- sı bazı ünlü sağcı ve solcu bakanlarla saylavlara hapishanenin dikenli yollan- nı açmıştır. Demokrasinin suç aracı ol- madığı ülkelerde. soygunun kuçüğü ile büyüğü arasında bir fark gözetilmediği gibi sağcısıyla solcusu arasında da fark gözetilemez. Çünkü soyguncu dinı, mezhebi, rengi, cinsiyeti, unvanı ve söy- lemi ne olursa olsun, soyguncudur. Geleüm Tûrkiye'ye^. Jospm'in belirttiği gibi acaba Türki- ye'de cumhuriyeti yasatacak, saygınlı- ğı güvence altına ahnmış, özel çıkarlar uğruna adaletten ve doğnıluktan sap- mayan, hukukun üstünlüğünü özümse- miş tarâfsız bir devlet var mıdır? Bu so- ruyu yanıtlamak için ülkemizde huku- kun üstünlüğünün ve hukuk devletinin varlığı ya da yokluğu sorgulanmalıdır. Eğer bunlar yoksa. cumhuriyeti yaşata- cak "saygm bir devlet"de yok demektir. Çünkü cumhuriyetin ve demokrasinin temel taşlan, hukukun üstünlüğü ve hu- kuk devietidir. Böyle bir temelden yok- sun olmak. ülkemizde gözlendiğı gibi toplumsal bağlann kopmasına ve cum- huriyetçi kurumlann yozlaşıp, saygm- lıklannın yitmesine neden olmaktadır. Bunu önlemenin yolu yargının tam ba- ğımsı/ ve tarâfsız olmasını sağlamaktır. Türkıye'de bu gerçekleşebilir mi? Bu sonınun olumsuz yanıtı olamaz. Türki- ye'nm çağdaş ülkeler arasında özlenen yerini almasmın ön koşulu budur. Tür- kiye bunu yargıda değil, disiplinin ve katı kurallann egemen oldugu bir ku- rumda, Türk Silahlı Kuvvetler'nde (TSK) gerçekleştirmiştir. Çahşkan,dü- rüstcumhurrvetçiorducahsanlan hiz- met içı eğitiminde geçtikJeri sınav ile testlerden sonra zamanı geldiğinde ba- şanlanna göre terfi edebılmekte ve gu- rurla emekliye aynlabilmektedirler. Bu- güne kadar ne bakanın, ne şunun ne de bunun, ordunun iç işlerine kanştığı gö- rülmüştür. Doğal olanı da budur. Tür- kiye'de ordu özerk, adalet bağunhdır. Bu olacak iş değildir. Böyle ise acaba neyapılabilir? Ülkemizde .vargı kurumlaruida hiz- met sunan tüm yargıclara ve savcılara tam bağunsızük tanınmalıdır. Gerçek demokrasinin olmazsa olmaz gerekle- rinden biri budur... Danıştay, kamuda çalışanlann, çalıştıklan kamu kuru- muyla aralannda doğan ihtilafın yargı- lanıp çözümlendiği bir yüksek yargı ku- rumudur. Burada çalışan onurlu yargı- cın, büyük olasılıkla ruh sağlığı bozuk bilgi ve ekin (kültür) birikimi çağla ça- kışmayan bir adalet bakanının soluğu- nu ensesinde duyarak hizmet vermesi- ni beklemek, yargıci anılan adalet ba- kanıyla özdeşleştirmek olur ki bu yar- gıca yapılabilecek en büyûk aşağılama- dır. Yalnız Danıştay'ın çahşanı değil, devletin hesaplannı denetleyen, ulusun parasını son kuruşuna kadar gözetle- mek sorumluluğunu taşıyan Sayıştay çahşanı da şu ya da bu bakanın sulta- sından kurtarılmalı, özerk olmalıdır. Tıpkı Yargıtay'ın saygıdeğeT çalışanla- n gibi. Yargıçlara tanınan özerldik, onlann yönetsel üst kurullanna hiçbir avnmda bulunmaksızın tanınmalıdır. Yargıçlar Yüksek Kurulu'nun özerk kararlannı yargıya ayak bastıklan günden, yorgun yaşh bedenleri ve ak saçlanyla veda ko- nuşmasım yaptıklan emeklilik gününe kadar en büyük güvence olarak taşıma- hdırlar. Tüm çağdaş ülkelerde oldugu gibi... Yargıçlann bilgi ve ekin biriki- minden hizmet içi eğitimine nakillerin- den özlük haklanna kadar tüm kararlar bu kurulda alınmahdır. Bu yüksek kurulu kim seçecektir? Yargjçlar™ Yargıçlar kendilerini yönetecek yük- sek kurullannı kendi özerk istençleriy- le (irade) doğrudan seçmelidirler. 1960'tan sonra oldugu gibi... 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesine devrim ol- mak niteliğini kazandıran sayısız kaza- nımlardan biri de budur. 1982 Anaya- sası'yla bu kazanımlar isim olarak ko- runmuş, fakat içleri adım adım boşal- tılmıştır. Demokrasi havarilerinin ayak oyunlanyla yargı yüksek kurullan doğ- rudan seçilmek yerine. dolaylı bir yön- temle seçilmeye başlanmıştır. Örneğin, Yüksek Yargıçlar Kurulu'na on üye se- çilecekse, yargıç adaylan arasmdan el- li üye seçilmekte, elli aday arasından on kişinin belirlenmesi temsili demok- rasinin ürünü seçilmisler tarafından ya- pılmaktadır. Acaba neden? Açıklaya- lım, elli aday adayı belirleıürken genel- likle parlamentoda grubu olan partile- re yakın kişilerden oluşmasına özellik- le özen gösterilir. Önemli olan demok- ratik görüntüyü korumaktır. Elli kişinin belirlenmesinde iktidara yakın yargıç- lann seçilmesi şaşırtıcı değildir... Hat- ta doğal bile karşılanır. Diğer partiler- den bir karşı tepki gelmez... Çünkü ge- lecekte aynı kartlan onlar açacaktır... Bu demokrasiye, temsili demokrasi de denemez. Türkiye, bugün dünyada tar- tışılan temsili demokrasiye bile elini uzatamamıştır. Türkiye'deki demokra- si, temsili demokrasi bile değilse, aca- ba nedir? Ülkemiz koşullanna uygun oldugu söylenen bu demokrasiyi mut- laka tanımlamak gerekirse "Köy ve kır (odak. mera). demokrasisi, denebilir". Adam. hazin hazin kaval çalacak. kuzu- lar sıçrayarak ve zıplayarak merada oy- nayacak ve zaman geldiğinde mezbaha- ya yollanacaktır. Türkiye'nin müzelik parti liderleri, Türk ulusuna böyle bir otarşik gözlükle bakmaktadır. Yargıçlara insanca yaşayacak ücreti ve yargıya, saygınlığını simgeleyen heybeti yeniden kazandırmak için zo- runlu kaynaklan sağlamak gereklidir. Bu özveriye rağmen yüz kızartıcı bir suçu (zimmet, rüşvet, ihtilas. vb) işle- mekten zanlı duruma düşcn bir yargı- cın durumunu Yüksek Yargıçlar Kuru- lu enine boyuna incelemeli, suçu sabit görülürse suçlu cezalandırmalı ve avu- kathk yapmak hakkı da böyle bir yar- gıcın elinden yasal olarak alınmahdır. Yargıcın özerkliğini kazanması, yar- gının sorunlannın çözülmüş olması an- lamına gelmez. Bize göre yargının en önemli sorunu, yasama erki tarafından hazırlanıp TBMM'de onaylanan ve yü- rürlüğe konan yasalann cumhuriyeti ve gerçek demokrasiyi yaşatmak istemiy- le hazırlanmalannı sağlamaktır. De- mokrasi, salt sandıktan çıkmak olmadı- ğına göre demokratik kazanımlann ge- niş halkyığınlanna ulaştınlması ve ulus olarak özümsenmesi, demokratikleşme alanında atılan çok önemli adımlar ola- caktır. Bu hedefe ulaşmak için 1982 Anayasası'nın şunun, bunun kafasına göre değil, Türk halkının toplumsal ve ekonomik eğilimerine göre değiştiril- mesi gündeme gelecektir. Türkiye'nin toplumsal ve ekonomik örgütlenme bi- çiminin (siyasi rejiminin) yeniden yapı- lanması gerekecektir. Bunun öncülüğü- nün Türk ulusu adına TBM Meclisi ta- rafından yapılmasında sayılmayacak kadar büyük yararlar vardır. Bu düşün gerçekleşmesi, yasama ile yargı, yargı ile yürütme arasındaki iliş- kilerin gerçek demokrasi platformunda yeniden değerlendirilmesi demektir. Sosyal hukuk devletinin yeniden doğ- ması demektir. (*) Le Discours de Lionel Jospin: Le Monde 21 Haziran 1997 68'liler Kuşağı ve Kitap SELAR4TTİN DEMİRACO Emekli Tarih Öğretmeni Y üce peygamberimiz Sayın Muhammed'e gelen ilk vahiy "oku"dur. Lakin, bugün kütüphanelere giden kaç orta yaşh insan vardır! Gençlerin, 18 yaş üstü kütüphane- ye gelenlerin az olmadığını öğrendim. Sevindim. Se- fim tleri, 7 Ekim 1997 günkü Cumhuriyet gazetesin- de, ÇelikGülersoy'la söyleşirken şöyle diyor, "Istan- bul'a göç edenlerin' tstanbul uanlatan kKaplann ya- nında dolanıp durduklannı.lakin bir kitap bile alma- dıklannı" yazıyor. Korkunç bir şey. Nıçın okumu- yoruz diye düşündüm. Ki yıllardır elimden kitap düş- mez. Okuyanlan da çok severim. Kahveler, meyha- neler doludur çoğu zaman. Şiir yazanlardan kütüp- haneye gidıp, şiir kitaplan alan var mıdır? Türk şi- iri, dünya şiiri hakkında konuşabilecek kaç aydın dost ya da insan vardır? Kitaba gelen, kâğıda gelen korkunç zamlar. ne zaman duracak? Alım gücümüz düşük. GeTİçlerin bazılanrtda Parliament. Marlboro sigaralan gün boyunca yanar durur. Hava atmayı se- vıyoruz herhalde!.. Zamlara çok kızanm. Her gün, her şeye niye zam yapılır diye düşünen. araştıran var mıdır? Üniversite yıllanmda haksızlığa, sömürgeci- liğe, halkj ezenlere duyarlıydık. Ve sonra bizim ku- şağa "68'liler kuşağı'' dend'i. Bu gün de 68'liler ko- nuşuluyor. Çok okur, tartışırdık. Yalanı, dolanı, soy- gunu sevmezdik. 68'liler kuşağını seven var, sevme- yen var. Yanlışlar yapılmıştır ama elimizden kitap düşmezdi. tnsancıl (hümanist), dürüst kişilerdi. Eşıt- likten, adaletten, halk ve insan sevgisinden yanaydı- lar. Şiddete yönelmeleri yanlıştı. Bugün sivil toplum örgütleri de enflasyon canavanna, haksızlığa karşı mücadele ediyorlar. Bir ders kitabı, lise, ortaokul, fark etmıyor. serbest piyasada beş yüz bin lira. Bir defter üç yüz bin lira. Neden serbest piyasa çok acı- masız, vahşi? Eğitim harcamalan korkunç boyutlar- da. Milli Eğitim yayınevierinde kitaplar biraz daha ucuz. Nitelikli kitaplar basılsa, icerigi güzel olsa. in- sana okuma aşkı aşılayan konularla dolu olsa öme- ğin. Geçenlerde emekliler yürümüş Ankara cadde- lerinde. Başbakan Mesut Y ılmaz ile konuşamamış- lar, randevulan oldugu halde. Çok üzüldüm. Yıllar- ca yurduna, insana gönül vermiş bu insanlar bu va- tanın insanlan değil mi? Eğitim okumuktan, kitap- tan geçer. Okuyan, araştıran, öğrenen, düşünen in- sanlarla bu güzel yurt cennet olur. Bizi yönetenler, hangi parti olursa olsun. iktidara gelince halktan, ta- bandan niçin kopuyorlar? En güzel rejim değil mi de- mokrasi ! O zaman haikın. aydınlann sesine kulak ve- relim. Duyarsızlıklarkahreder hepimizi. "Karanbğı ayduılatan yıküzlar / Tonguç ve Yücel / Eğitimin sönmeven güneşidir onlar / Selam ölüm- süzlere sonsuza kadar" derken Köy Enstıtülennın ka- patılmasıyla eğitimin yozlaştığı ve çağdışı olduğu- nu düşünmemiz gerektiğini sanıyorum.... Sekiz yıl- hk kesinosiz eğitim güneş olsun, yıldız olsun Türki- ye'ye. PENCERE Şiro'nun AteşiL Mahmut AJınak'ın yüreği dakikada kaç kez atar?.. Bilmiyorum. 60 mı, 70 mi, 80 mi?.. Ama bu yüreğin her atışta insan sevgisini vojrguladığını bili- yorum. Alınak'ın bu ülkede yaşayan "vicdanlı insanlar"a seslenişini birlikte okuyalım. • "Yırmi beş yıllık politikacıydım ve politika yap- mak istiyordum; ama Ankara DGM'ce verilen ha- pjs cezası politika yapma hakkımı elimden aldı. Üstelik suç, milletvekiliyken ileri sürdüğüm düşün- celerdi. Bu durumda köy muhtartığına bile aday olamıyorum. Yırmi bir yıllık avukattım; ama avukatlık yapma hakkım da elimden alındı. Politik kitap yazmak istedim, yazdım. Ama 'HEP- DEP ve Devlet' adlı kitabım toplatıldı ve hak- kında Beyoğlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ceza davası açıldı. Ben ve kitabım halen yargılanıyoruz. Roman yazmak istedim, 'Şiro'nun Ateşi' adlı ro- manımı yazdım. Kitap birkaç gün önce yayımlan- dı. Ama ne var ki yazdığım bu roman da toplatıldı. Istanbul DGM, 14.10.1997 tarih ve 1997/442 sa- yılı karan ile 'Şiro'nun Ateşi' romanı hakkında top- latma karan verdi ve kitap hakkında soruşturma açtı. Kitabın toplatılması yetmiyormuş gibi, bir de bu kitabı yazdığım için TCK'nin 312/2-3. madde- sine aykınlıktan iki yıldan altı yıla kadar hapis ceza- sı istemiyle DGM'de yargılanacağım. Silahlı çete kurmak serbest; kitap yazmak suç! Işte Türidye'nin demokrasi fotoğrafı! 'Şiro'nun Ateşi' artık bundan böyle bir suç aleti! Bana şimdi politika yapmak yasak, avukatlık yapmak yasak, kitap yazmak yasak! Elinizi lütfen vicdanınıza koyun! Bu durumda 6e- nim için serbest olan ne kaidı? Oturup ölümü bek- lemek mi, Türkiye 'yi terk etmek mi? Önümde baş- ka hangi demokratik seçenek var, lütfen siz söyle- yin! Ûzetle, 'Şiro'nun Ateşi' bir yıllık emeğimin ürü- nüydü. Kitabımın toplatıldığını öğrendiğimde, çok sevdiğim bir yakınım öldüriılmüşçesine sarsıldım ve tanımsız acılar çektim. Yöneticileri düşünceyi özgür bırakmaya mecbur edecek olan, bu ülkede yaşayan insanlann duyar- lılığıdır. Ve kamuoyunu duyarlı kılmak bu ülkenin aydınlarının, bu ülkenin sanatçılannın, bu ülkedeki tüm demokrat insanlann, yani sizlerin görevidir." • Türkiye'yi bugün dünyanın gözünde vurgulayan iki sözcük var Çeteieri.. Yasaklari.. Kimi sorunlan çözmek zordur, enflasyonu indir- mek kolay değil, çeteieri haklamak güç!.. Çünkü bu iki sorun çetrefil!.. Meclis çoğunluğu toplanıp iki ya- sa çıkanrsa bir elde bu iki sorunu çözemez. Peki, fikir yasaklannı kaldırmak da mı zor?.. Üç beş maddelik bir yasa hapishanede fikir suç- lusu bırakmaz... Meclis neden bu sorunu çözmüyor?.. Hükümet ne duruyor?.. Asker mi karşı çıkar?.. • . Haydi canım sen de!.. • Mahmut Alınak diyor ki: "Yöneticileri düşünceyi özgür bırakmaya mec- bur edecek olan, bu ülkede yaşayanlann duyariığı- dır." Duyarlık silinmiş, yerine bir sağır duvar oluşmuş; ama bu işin de sönu geliyor; ülke büyük bir hesap- laşmanın arifesırirJedir. Çünkü hiçbir toplum çete- lerie yasaklann sarmalında ve yüzde 90 enflasyon cenderesinde kirienıp yozlaşarak özgürlüksüz sür- git yaşayamaz. HAYDİ CAM ŞİŞELER KUMBARAYA! Tuketici Cam Şişe Kumbarasına atiınız Katitesinden kaybeîmeden %100 gerı dönüşebilen cam, Şişecam'ın Cam Şışe Kumbaraları sayesinde sonsuz hayat şansı buluyor. Kuımbaralara attığınız şişeler yeniden şekillendiriliyor, yeni bir şişe, yeni bir kovanoz olarak size geri dönüyor Camın sonsuz hayat çemberi sizin de katkınızia aralıksız dönüyor lade ettiniz Hammadde Işleme Tesisi Satın aldınız Toplandı Cam Fabrikası Dolum Tesisi Dolduruldu Yeni bir şişeye dönüştü CAM AMBALAJ Bilgi için : (0262) 653 80 36 ÇEVKO ŞİŞECAM SİŞECAM I! TÜRKİVE İŞ •AMKASI Kuruluşüauı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear