Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK1997SALI
12 KULTUR
PORTAL DtKMEIV GÜRÜN
Tîyatro eğMminde çeyrek asır\hmet Leveudoğlu ve Tiyatro Stüdyo-
su. Tı>atro StUyosu ve Ahmet Leven-
doğla.. Birbımle adeta özdeşleşmiş iki
isım. Yönetmen, oyuncu. oyun çevirme-
nı. yönetıcı ve eğıtimci. (Yayıncılık yanı-
na burada değirmiyoT sadece Yapı Kredi
Yaymlan'nın onun sayesinde okûyucuya
ulaşan önemlı tiyatro yapıtlannı anımsı-
yorum.) Bugüne dek ortaya koyduğu ça-
lışmalar hep başan grafiğinın üst düzey-
lennde doiaşmış Bir tıyatro msanı olarak
ödünsüz ve her türlü polemığm dışında
çizgısıni korumuş. Bireğitımci olarak da
pekçok değerlı sanatçı yetiştırmış. Haluk
Bilginer. Zuhal(Mcay, .AhmetUğurlu bun-
lardan bırkaçı. Evet. tam 25 yıl tiyatroya.
tiyatromuza "eğitiın" penceresinden de
eğılmış ve önemlı katkılarda bulunmuş
Levendoğlu.
-Saym Levendoğlu, 25yıl süresince özd-
likle oyunculuk eğitimi veren kurumlar-
da çalıştınız. Tıyatro eğitimi konusunda
görüşlerinizi alabilir miyim? Bu alanda
kuşkusuz temel bazı eksiklerimiz var. Ne-
lerdir bunlar? Kısacası nereden nereye
geldik?
A. L. - Birkaç bağlamda düşünmek ge-
rekıyor Türki>e'dekı tıyatro eğıtimını:
Doğrudan oyunculuğa yönelik olan kon-
servatuvarlar ve aynı çızgi paralelinde son
dönemde bu eğitimi devletin üstünden al-
maya yönelen kuruluşlar kı sanıyorum
bunlann başında da şu anda benım eğit-
menlığini sürdürdüğüm Akademı lstan-
bul yer alıyor. Konservatuvarlardakı ek-
siklikler tiyatro kamuoyunda zaten çok
konuşulan. tartışılan bir konudur. Eksik-
lıklerın kaynağına ınmek. çeşıtlı neden-
len deşmek ışi bu söy leşı kapsamına sığ-
mayacaktır. Ancak bir ıki önemlı yanına
değınılebılır, ama genelde konsenatuvar
eğıtıminın yeterli olabıldığinı söylemek
olanaklı değıldır. tkinci bir bağlamda yal-
nızca oyunculuk eğitimine yönelik olma-
yan. doğrudan doğruya kuramsal ya da
yan kuramsal eğitim veren kurumlar dı-
ye düşüncbıleceğimiz bir çerçeve daha
var. Bunun dışında da ender olarak yarar-
lı olabıldığıni gördüğümüzçeşitli tiyatro-
lann ya da tiyatro ınsanlannın yönettıği
genellikle geçici kurslardan söz edilebı-
lir.
Tiyatro eğitımının nereden nereye gel-
diğine yaklaşmaya çalışırsak. elbettekı bu
işe başladığım 25 yıldan bu yana bazı
olumlu aşamalardan geçılmıştır ama. yı-
ne de bunun yeterli bir noktada olduğu-
nu söylemek çok zordur.
Tiyatro bilincini geliştirmek
- Bunun nedenlerini biraz açabitir mi-
yiz?
A. L. - Özellikle konservatuvarlar bağ-
lamına dönersek; bana göre konservatu-
varlann temel amacı oyuncu yetiştirme-
ye yönelikse de eğitim anlayışında öğ-
rencinın tıyatro duyarlılığını ve bilincini
geliştırmeye yönelik başka çalışmalar.
başka dersler yer almahdır. ama alma-
maktadir. "Oyuncu" tanımı yenne "tiyat-
ro insanı" yetiştirmek dıye bir tanımdan
yola çıkılmasının çok daha doğru bir yol
olacağını her zaman düşünmüşümdür.
Şimdi de aynı düşüncedeyım. Yalnızca
oyuncu yetiştirmek diye ele alınsa da, ve-
rilmeye çalışılan birtakım donanımlann
yeterli olup olmadığı ayn bir konu. ama
tiyatro insanı yetıştirme yolunda konser-
vatuvarlar büyük eksiklıkler içenyor.
- 'Tiyatro insanı' yetişmemesi gibi bir
sorunun yaşanıyor olmasını genelde eği-
tiın sistcminin eksikliklerine bağlayabili-
riz herhalde.
A. L. - Kuşkusuz. Bunun sonucu olarak
da yaygın bıçimde gördüğümüz; konser-
\atuvardan oyuncu olarak çıkan genç in-
• Tiyatro eğitiminde, bu işe
başladığım 25 yıldan bu yana
bazı olumlu aşamalardan
geçilmiştir ama yine de bunun
yeterli bir noktada olduğunu
söylemek çok zordur. 'Oyuncu'
tanımı yerine 'tiyatro insanı'
yetiştirmek diye bir tanımdan
yola çıkılmasının çok daha
doğru bir yol olacağını her
zaman düşünmüşümdür. Şimdi
de aynı düşüncedeyim. Tiyatro
insanı yetiştirme yolunda
konservatuvarlar büyük
eksiklikler içeriyor. Her şeye
karşın yine de tiyatrolann
izleyicisinin önemli bir kesimini
gençlik oluşturmakta. Bu, bence
tiyatro açısından umutsuzluğa
düşmemek için bir neden. Başta
genç kesim olmak üzere
Türkiye'de hâlâ bir tiyatro
izleyicisi var. Gençlik tiyatroya
adım attığı sürece de krizden söz
etmek bence doğru değil.
san şöhrete ulaşmak için çok kısa yollar
aramaya başlıyor. Türkiye'de tiyatrocu-
luk (tırnak ıçinde yapıyorum tiyatrocu'
tanımını) çok özveriye dayalı bir uğraş.
Bu nedenle gençler kolayca daha ucuz di-
yebıleceğimiz yollara sapabiliyorlar. Te-
lev izyon komikliğı, sunuculuk gibı med-
ya hızmetınde işlere götürebiliyorlarken-
dilerini. Bu da konservatuvar çıkışlı po-
tansiyelın asıl kullanılması gereken tiyat-
ro alanma değil başka \e yoz alanlara licay-
ması gibı bir durum ortaya koyuyor. Son
derecede sakıncalı bir durum.
- Tiyatro eğitiminde acaba günceii ya-
kalayamamak gibi bir sorun da söz konu-
su mu? Belli kalıplann dışına çıkamıyor
muyuz? Çıkamıyorsak bunun nedenleri
nası) açıklanabilir?
Afife Jcde
f
mnyakhğıı§ığısahiplenelimi• TOBAV (Devlet Tiyatroları Opera ve Balesı Çalışanlan Vakfı), "Sanata Evet"
etkinlikleri kapsamında Beşiktaş Belediyesi işbirliğiyle oluşturulan Ortaköy'deki
Sanat Merkezi'nin içinde yer alan Afife Jale Sahnesi'nin tamamlanabilmesi için
katkı ve destek bekliyor. Özel kamu kurum ve kuruluşlannm, çağdaş sivil toplum
örgütleri ve üyelerinin, medyanın bu kampanyanın içinde yer almalannı istiyor.
f
Kültür Servisi- Hep başınıza
gelmiştir. Sizce çok önemli bir ko-
nuyu başkalanna açtıgınızda. bu-
nun ne kadar önemsiz olduğuna
sızı ikna etmeye çalışıp daha son-
ra da *O kadar heyecanlanma. bu
dünyada hiçbir şeyi değiştiremez-
sin, onun için her şeyi olduğu gibi
kabul et" demışlerdir. Afife Jale
için soru yönelttiğimız kişiler ara-
sında onun önemlı bir sanatçı ol-
madığını. neden bu kadar öne çı-
kanldıgi.nı anlayamadığını söyle-
yenleroldu. İçinde bulunduğumuz
günlerde. TOBAV'ın (Devlet Ti-
yatrolan Opera ve Balesi Vakfı)
da Ortaköy'de ılk kez bir sanatçı
snil toplum kuruluşunun inşaatı-
nı tamamlamaya çalıştığı bir sah-
neyi de Afife Jale sahnesı olarak
isimlendırmesı de. topjumsal açı-
dan önem taşıması gereken bir o-
lay olması gerekiyor. Ancak TO-
BAV. inşaatın bitirilmesi için ka-
muoyundan destek istiyor. fakat
destek yerine kendilerine başvur-
duklan önemli bankalardan böyle
bir başvuruda bulunduklan ıçın
"Teşekkür ederiz ama dunımu-
muz müsait değil" şeklinde yanıt
alıyor.
Bir koltuk 100 miıyon TÎT
Oysa 320 metrekare alanı kap-
sayan, 250 koltuk kapasiteh Afife
Jale Sahnesi'nin tamamlanması
için 15 milyar liraya gereksinim
var. Koltuklardan birinin arkasına
ismının yazılmasını isteyenin 100
milyon lıra bağışta bulunması ye-
terli. 220 koltuk kişılere ya da ku-
ruluşlara satıldığında sahne hemen
açılabilecek. Şimdilik 100 koltuk
satıhrsa mart a> mda açılma olası-
lığı bıle var. Destek ve katkıda bu-
lunmak isteyen kurum ve kuruluş-
lar, Vakıflar Bankası Taksim Şu-
besı 22292 hesap numarasını kul-
lanabilirler.
TOBAV yöneticileri, Susurluk
olayının unutulmaya terkedildiği,
Fadime Şahin ve arkadaşlarının
daha ön plana geçmeye başladığı
günlcrden sonra ne gelecek dive
merak etmeye başladıklannı belir-
terek duyarsızlıktan yakınıyorlar.
" Çeşitliyolsuzluklar, milleftekille-
rinin banka genel müdiirlerinüı
odalannda iş takipçiliği yaptığı şu
günlerde, TOBAV'ın Afife Jale
sahnesi inşaatını bir örnek olarak
gerçekleştirmek istemesi kime
ne?" Bırçok kimse Afife Jale ısmi-
nı zaten duymamış. duyanlannbir
kısmı ise "O kadar önemli bir sa-
natçı değildi" gibi bir cümleyı kul-
lanabiliyor. Afife Jale'nın gerçek-
leştırdiği öncülükle onun oyuntu-
luk kalitesini karşılaştıımaya kal-
kıyor.. sanki zamanında onu izle-
mış de beğenmemiş gibi.
K.adının sahneye çıkmasının ya-
sak olduğu günlerde her şeyi göze
alarak AFıfe'nin sahneye çıkması
sankı hıç önemli bir iş değilmiş gi-
bı gelebiliyor demek bazılanna!
Prof Dr. MetinAndbakınTürk
Tıyatrosu Tarihi kıtabında o döne-
mı nasil anlatıyor: "1920 >ilında,
Darülbedayi,Hüseyin Suat'ın' Ya-
malar' adlı oyununu sahneye koyu-
yordu. Bu oyunda Emel adlı kızı
oynayan Elıza Binemeciyan top-
luluktan aynlıp yurtdışına gittiği
için bu görevi yüklenecekbir bayan
aranıyordu. Bu rol için seçilen Afi-
fe, Kadıköy'de Apollon Tiyatro-
su'nda sahneye çıkü. Daha sonra
"Tatlı Sır
1
ve "Odalık' oyunlannda
da polis baskısı ve kovuşturması ile
karşılaştı. İçişleri Bakanhğı'nın
gönderdiği bir genelgey le Müslü-
man kadınların sahneye çıkmala-
n y asaklandı. Ancak bu işin bir de
öncesi vardı. 10 Kasım 1918'de,
Behire, Memduha. Beyza. Refika
ve Afife adında genç kızlar Darül-
bedayi'e girmişler fakat sonra bt-
rakanlar olmuştu. Bunlardan Re-
fika ve Afife stajyer kadrosuna ka-
bul edUmişlerdir. İkisi de sahneye
çıkmamışoimakla biıiikte, Refika
suflör olarak çalışıyordu. Biitün
baskıya ve kovuşturmaya ragmen,
bundan sonra Burhanettin toplu-
luğunda Senıye, Yeni Sahne'de Şa-
ziye (Moral). Münire (Neyyire
Neyyir), Bedia (Muvahhit), Milli
Sahne'de Huriye ve Hikmet, Ruhat
gibi Türk kadınlan Afife'yi Ldedi-
ler."
Nezihe Araz'ın kaleminden Afi-
fe bize "Beni acıyarak değil, düşü-
nerek, severek, kucaklayarak ha-
tırlayuı" diye sesleniy or. Oy sa, bu
sözlen şimdi, "Kendinize acıma-
yın, yaşamın gerçeklerini farkedin
ve hiçbir şeyin tesadüflere dayalı
olmadıgını farkedin ve mutlu gele-
ceği oluşturmak içingeçmişömek-
leri unutmadan yaşayın" şeklinde
algılamak gerekmez mi? Afife Ja-
le 24 Temmuz 194 l'de 39 yaşında
Bakırköy Akıl Hastanesi'nde ya-
şamını yitirdi. Başka ülkelerde, o-
nun nıtelıklennde bir sanatçı. üs-
telik böyle bir öncü mısyon da
yüklenmişse kahraman ilan edili-
yor. tüm topluma örnek olabılme-
si ıçın. ibret vermesi için anıtme-
zarlara taşınıyorlar. Biz de ise unu-
tulmaya terkediliyor. ya da kimi-
len sanatsal gücünü tartışmaya
kalkışıyor. TOBAV'ın Ortaköy'de
gerçekleştirmekte olduğu sahne
inşaatını destekkyelim. Afife Ja-
le'nin unurulmaması için ne gere-
kiyorsa yapalım.
Buna ulusça ihtıyacımız var!
Tîyatro eleştirisi tarüşıhyorKültür Servisi - Tiyatro Tiyatro dergisi. o-
cak sayısında tiyatro eleştirmenliğini masa-
ya yatınyor. Oyun yazarlany la başlanan zin-
cirin halkalan eleştirmenlerle tamamlanıyor.
Sevda Şener, 'Eleştinnenin Yeri, İşlevi, So-
rumluluğu' başlıkJı yazısında tıyatro yapıtla-
nnı etraflı olarak inceleyen, derinliğine çö-
zümlemeler yapan yazılan. tiyatro eleştirisi
saymama, eleştiriyi yalnızca yapıt hakkında
yargı bildirme olarak anlama eğilimınin aşıl-
ması gerektiğinden söz ediyor. Ayşegül Yük-
sel'in 'Tiyatro Eleştirmeni Ne İşe Yarar' baş-
lıklı yazısı ise Türkiye'deki tıyatro eleştir-
menliğini konu alıyor. Yüksel. eleştırmenin
sıradan seyircinin yapamadığı bir eylemı ger-
çekleştirerek bir tiyatro dönemi içinde olabil-
diğince çok oyTin izleyip o dönem içinde ti-
yatro bağlamında nasıl bir çizgi oluşturduğu-
nu belirlemek dunımunda olduğuna dikkat
çekerek "Tiyatro eleştirmeninin asal görevi.
okurla tiyatro olavı arasında bir köprü olnıa-
dır" diyor.
Yüksel, tiyatro eleştirmeninin geleceğı ko-
nusunda da şu saptamayı yapıyor. ''Türki-
ye'de kültür ve değerler erozyonu arttıkça ve
bu sürecin hem yaratıcısı hem de üriinü olan
basındaki' satış' ve görüntülü medyadaki' ra-
ting' yanşı sürdükçe, geleceğin tiyatro eleştir-
meninin kimliği ve hünerleri de değişecek gi-
bi görünüyor." Zeynep Oral'ın 'Eleştiri Cze-
rine Post Scriptum' yazısında ise Türkiye'de
tiyatro eleştirisine talep olmadığının altı çizi-
lıyor.
'Eleştiri Tarihe Belgedir' başlıkJı yazısında
Seçkin Selvi,eleştirinin seyirciye ulaşmadığı-
na \e dolayısıylaeleştiri konusundagelişeme-
yen seyircinın 'kalite' talebınde bulunmadı-
ğına dikkat çekiyor. HülyaNutku ise "Tiyat-
romuz var, ama maalesefeleştiri ruhu yok" di-
yerek gerçek bir eleştiri kurumuna ka\aışmak
zorunluluğundan söz ediyor.
Emre Koyuncuoğlu'nun performans sana-
tı üzenne yazısı, Türkiye'de son yıllaTda hız-
la yaygınlaşan bu sanat dalının temel hareket
noktalannı belirliyor. Murat Tuncay'ın 'Se-
yirci Olmak ve Seyirci Kalmak' üzenne yap-
tığı araştırma ise eleştırel boyutlanyla dikkat
çekicı bir inceleme. Ahmet Cemalve Memet
Baydurda Tiyatro Tiyatro dergisindeki yazı-
lannı ocak sayısında da sürdürüyorlar.
Selanik, 1997'de Avrupa'nın kültür başkenti
ANKARA (ANKA) - Avrupa
Bırliği ülkelen kültür bakanlan.
Selanık'ı 1997 yılının Avrupa
Kültür Başkenti seçti. Bütün bir
yıla yayılan geniş kapsamh
etkinliİdere Türkıye de
katılacak.
Dışişlen Bakanlığı'nın
organizasyonunu yaptığı
etkinlıklerde Karagöz ve kukla
gösterileri sunulacak. Devlet
Tiyatrolan 'Gılgamış' adlı
oyunu sahnelerken Prof. Dr.
Metin And. 'Karagöz' konulu
konferanslar verecek. Ayla
Algan'ın Yunus Emre ve Pir
Sultan konserleri sunacağı
etkınliklerde Kültür Bakanlığı
Istanbul Tarihi Türk Müziği
Topluluğu da konser verecek.
Kudsi Ergüner ve topluluğunun
'Sufiden Flamenkoya'
konsennın de etkinlikler
arasında yer alabilmesi için
girişimler sürüyor.
Selanik Belediye Başkanı ve
Avnıpa Kültür Başkenti Selanik
'97 Organizasyonu Başkanı
Constantinos Kospoulos, yılın
ılk 4 ayının sanat programının
kesınleştiğini bildirdi. Müzik,
tıyatro. edebiyat, resım, heykel,
sınema ve dans alanlanndaki
etkınliklenn kentın her yennde
sergileneceğinı belirten
Kospoulos, her gün en az bir
konunun ele alınacağını söyledi.
Selanık'teki kültürel etkinliklere
herkes davetli olacak.
Etkinlikler sırasında Selanik
Devlet Orkestrası, Rusya Ulusal
Orkestrası konserler verirken
Yunan Ulusal Operası,
Puccini'nın 'La Bohem' ve
V'erdfnın 'La Traviata'
operalannı sahneleyecek.
Fotoğraf sergileri. Balkan
yazarlan toplantısı. pıyano
resitalleri ve vvorkshop'iar da
genış kapsamlı etkinliklerin
arasında yer alacak.
Avrupa Birliği ülkeleri kültür
bakanlannın 1983 yılında kabul
ettikleri bir kararla her yıl bir
kentın Avrupa Kültür Başkenti
olarak belirlenmesi
öngörülmüştü. Bütün bir yıla
yayılan bir etkinlik olan Avrupa
Kültür Başkenti etkinlikleri,
1996'daKopenhag'da
düzenlenmişti. Türkiye,
Kopenhag'daki etkinliklere
'Doğu Köprüsü' çerçevesinde
katılmıştı.
A. L.-Günceii yakalayamamak önem-
libır sorun tabii. Bunun bir nedeni şudur:
Zaman zaman bazı kışılerin dürtüleriyle
ve hazırhklanyla eğitim yönetmelikleri
yenilenir ki ben bunu çok yapmışımdır.
25 yıl boyunca bulunduğum okullarda,
konservatuvarlarda bu eksikliğin giden-
lebilmesi için pratik anlamda gerekli olan
yönetmelık değişikhklenni önermişim-
dir, yeni taslaklar hazırlamışımdır ki dün-
yanın ilerlediği çizgi doğrultusunda yeni
anlayışlara. yeni çalışma olanaklanna ka-
pılar açılabilsin. Ama kâğıt üstündeki bu
değişiklikler, yenilenmeler gerçekleşse
bile, genelde aşınmış eğitim anlayışlan-
mn ve kalıplann pek değişmediği görü-
lür. Bir başka sonın şu: Türkiye'de kon-
servatuvar eğitimi veren kişiler profesyo-
nel tıyatroculardan oluşmakta. Bu, birba-
kıma kaçınılmaz, ama pratıkte şöyle bir
sonuca getiriyor bizr. Bu kişiler çoğun-
lukla eğitim dışı uğraşlanna öncelik ver-
diklerinden. turneleri, provalan, giderek
çekımleri nedenıyle derslennin boş geç-
tıği sıkça görülen bir olgudur. Eksik ya-
pılan bir ışte de "güncel" ne denli yaka-
lanabilir... Övünerek söyleyebilirim ki 25
yıl boyunca ben önceliği hep eğitımden
yana kullanmayı hiç aksatmadım.
Izlevicinin çoğunluğu gençlik
- Sizce ülkemizde tiyatronun dununu
nedir? Bir tiyatro krizinden söz etmek
mümkün mü? Tiyatro-seyirci ilişkisi na-
sıl bir yerde? Gelecek için umutlu musu-
nuz? "
A. L. - Eğer genel bir krizden söz ede-
cek olursak eğitim yetersizliği etkenler-
den birı kuşkusuz. Bana göre bir başka
önemlı etken, 80 sonrası yetışen genç ku-
şağın depolitizasyon sürecinden geçınl-
mesi, sonra Ozal Türkiyesi'nin köşe dö-
nücü, iş bıtinci sözde felsefesiyle büyü-
müş olarak yaşamdaki önceliklerıni sap-
taması. Gençleri potansiyel izleyici ola-
rak düşünebıleceğımıze göre gençliğın
genel yapısı bu olduğunda tiyatro ana iz-
leyici kaynağını yitıriyor görünebilir. A-
ma. bunu söylerken aynı zamanda şunu
da belirtmek gerekiyor ki her şeye karşın
yine de tiyatrolann izleyici-
sinin önemlı bir kesimini
gençlik oluşturmakta. Bu
bence tiyatro açısından
umutsuzluğa düşmemek için
bir neden. Başta genç kesim
olmak üzere Türkiye'de hâlâ
bir tiyatro izleyicisi var.
Gençlik tiyatroya adım attı-
ğı sürece de knzden söz et-
mek bence doğru değil.
Destek yetersiz
- - Evet, genç kesimin tiyat-
roya ügisi çok önemli. Bu ilgi-
yi ayakta tutmak da tiyatro-
lara düşüyor. Düzeyli yapıt-
larla. Peki, devlet desteği ko-
nusunda ne düşünüyorsu-
nuz? Son gelişmeleri kastedi-
yorum.
A. L. - Bızim tıyatromuz
birkaç ay içinde 7. yılını dol-
dunnuş olacak. 6 yıldır dev-
let desteği alıyoruz. Bu süre
içinde ben ve tiyatromuz bu
desteğin dağıtımı konusun-
daki bütün polemiklerden
uzak durduk. Kısaca bugün-
kü devlet desteğinın oluşum
mekanizmasına bakacak
olursak; haziran ayında yeni
bir atılım diye görünen bir
girişim başlatıldı. Ağustos
ayı ortalannda verilmekte
olan başvuru dosyalannın ta-
rihi öne çekılerek hazirana
alındı. Buna göre değerlen-
dirme mekanizmasmın çalış-
ması da en az iki ay önce dev-
reye girmelıydı. Ama böyle
olmadı.
Eylül geçti, ekim geçti ve
değerlendirme kurulunun
hâlâ bakanlık tarafından top-
lantıya çağnlmadığını duyar
ve okur olduk. Kurul ancak
kasım ay ında toplandı ve çok
komik bir durum ortaya çık-
tı. Değerlendirme kurulunda
bütün derneklerden önce yer
alması gereken Tiyatro Ya-
pımcılan Derneği'ne, Tİ-
YAP'açağnyapılmadı. Han-
gı nedenle çağnyı yapma-
dıklannı bılmiyoruz. Ama
sonuçta şöyle birçelışkili du-
rum yaşanmakta: Devlet
kendinı hem veli hem vasi ta-
yin etmiş oldu. Yani "Size
yardım ederiz ama, şurada
bir yanda oturun. Çıkacak
yardımdan yararlanırsınıza-
ma, size yönelik değerlendir-
menin nasıl obnası konusun-
da siz söz hakkına sahip de-
ğiLsiniz. Bunu biz bilir,biz ya-
paru" gibı son derecede çar-
pık bir anlayış çıktı karşımı-
za.
Aynca. çagn alıp Değer-
lendirme Kurulu'na katılan
dernekler varsa da kurulda
yine devlet egemenliğini
yansıtan bir kompozisyonla
karşı karşıyayız. Bu da ışın
tartışılması gereken bir baş-
ka önemli yanı. Bütün bun-
lar bizi gene işin temel nok-
tasına götürüyor: Devletin
kültür sanat politikası. buna
bağlı olarak bakanlığın kül-
tür sanat politikası her zaman
yetersiz ve zaman zaman da
çarpık olduğunu bildiğimız
bir çızgide ilerlıyor. Burada
kökten bir değişım olmadık-
ça özel tiyatrolara dev let des-
teği adı altında yapılan yar-
dımlartutarsız, yetersiz kala-
caktır.
- Teşekkür ederim.
Y4ZIODASI
SELIM ILERI
Cihangir
Çocukluğumun bir bölümü Cihangir'de geçti. Ci-
hangir'ı dikyokuşlan, taşlan yenik merdivenleriyle
hatırlarım.
Bu yokuşlar, bu merdivenler mutlaka rüzgârlı bir
dönemece, bir denız manzarasına açılırdı. O rüz-
gâr yaz kış dinmezdi. Sonra deniz sanki daha ma-
vi, daha ışıltıh...
Cihangire Kadıköyü'nden taşınmıştık. Kadıkö-
yü'nde de 'apartıman'da oturuyorduk. Ama Kadı-
köyü, benim için bir bahçeler demetiydi.
Cihangire gelince şaşırmıştım; çünkü Cihangir
baştan aşağı apartmanlıktı. Çocuk parkını unuttu-
ğum sanılmasın. Çocuk parkında çok oynadık. Tah-
terevallıde parmağım bıle sıkıştı.
Cihangir'in çocuk parkı o zamanlar ağaçlıktı. Bir
de öbek öbek tahtlarda mevsıme göre çiçekler be-
lirir kaybolurdu: Hercaı menekşeler, ateşçiçekleri,
kırmızı pembe papatyalar...
Ege Bahçesi vardı. Şimdi yerinde yeller esiyor.
Şımdı orası bir bar. Ege Bahçesi'ne bütün yaz gi-
dilırdi. Çay, kahve, gazoz ve köpüklü bira. O köpük-
lü bira pek ender olarak beyler tarafından içilir, ha-
nımlar içmezlerdi. Içen hanımlar çıkarsa da, onlar
semtimizin yabancılan, Ege Bahçesi'ne şöyle bir
uğrayıvermiş hanımlardı...
Ege Bahçesi'ne gittiğimiz bazı sonbahar günle-
rini hatırlıyorum. Cihangir llkokulu'nda birinci sınrf,
sonra Firuzağa llkokulu. Annem okul çıkışı beni alır,
Yeni Yuva Sokağı'ndaki fırından sıcak halkalar sa-
tın alınz, hafif eğimli yokuştan doğru aşağı ve Ege
Bahçesi'nde bir akşamüstü çayı.
Artık gün batıncaya kadar bahçede, açık hava-
da otuaıruz. Ege Bahçesi Lenger Sokak'tadır ve
zaten asıl adı 'Ege Aile Bahçesı'dir. Buradan bü-
tün Sarayburnu görülür. Vapurlar, gemiler görülür-
dü. Özellikle sonbahar akşamlarında ışıklar, renk-
ler keskinleşir, gün birçok şurup alacasıyla batar-
dı.
Demin Cihangir'in apartmanlık haline şaşıp kal-
dığımı söyledim. Tabii bunca apartmanın bir öykü-
sü olmalı. O zaman babam anlatmıştr. Apartman-
lar on dokuzuncu yüzyılın sonuyla yirminci yüzyı-
lın başında Cihangır'i kuşatıyorlar. Beyoğlu'na iyi-
ce yakın oluşundan olacak, azınlık yurttaşlarımız
oturuyor bu apartmanlarda. Galiba bir ara Beyaz
Ruslar da yaşamış.
Cihangir'in apartmanlarını çok severim. Hepsi
kararık yüzlüdür, gelgelelim hepsinden bir 'yuva',
'ocak' duygusu duyumsanır.
Sonra her birinin özenıle bezenile, arana tarana
konulmuş adları vardır. Şimdi bu adlann tabelalan
köhnedikçe köhnüyor. Bazılarındaharflersiyah üs-
tüne yaldızlıydı; yaldızlar döküldükçe dökülüyor,
adlar yazık ki siliniyor.
Biraz da Firuzağa llkokulu'ndan söz açayım, Ka-
pısının önünde tatlıcılar, macuncular, turşucular
bekleşirdi. Çocuklann çoğu hepsinden tadarken,
bu tatlılar, macunlar, turşular bazılanmıza yasaktı.
Büyüklerimiz: "Sokaktan bir şey yenmez, pis mi te-
miz mi, mikroplu mu mikropsuz mu bilinmez..."
derler ve çok önemli bir şey söylediklerini sanırlar;
biz küçükler, aklımız turşularda, macunlarda, tatlı-
larda kalarak evin yolunu tutardık.
Firuzağa llkokulu' nun geniş geniş pencereleri her
bayramda Türk bayraklarıyla, Atatürk'ün resımle-
riyle bezenirdi. Kırmızı, beyaz krepon kâğıtlarından
süsler yapardık.
Geçenlerde bir gece özlemle gittim. Okulumun
taş tabelası yerli yerinde duruyor. Okşadım tabe-
layı. Nıce zamanların bir dostuna kavuşur gibi ol-
dum.
Cihangir'in ünlü pastanesi Savoy'du. Savoy kre-
malı, çikolatalı pastalarının üstüne şekerden güller
kondurur, kırmızı, pembe güllerin yemyeşil şeker-
den yaprakları olurdiı. Onları hep bir sanat eseri,
göz nuru el emeğı gibı anarım.
Cihangir'in bir de ünlü kadın berberi vardı: Figa-
ro! Hanımlar Figaro'ya giderler permanat yaptırır-
lardı. Bu permanat nasıl bir şeyse, bukleler dört beş
ay bozuimaz. hanımlar kaskatı bukleli saçlarıyla
dolaşırtardı.
Handiyse kırk yıl öncesınin dünyasında sevgili
'radyo' baş köşedeydi. Yaz gelince pencereler ar-
dına kadar açılır, radyonun büyüleyıci ses Cihan-
gir1
in sokaklarına yayılır, sokaklarda dalgalanır, so-
kaklarda yankıyıp eriyip gıderdi.
Sonra yine merdivenler, yine yokuşlar, birden de-
niz, birden rüzgâr... Acaba bugün de rüzgârgülü
satıcıları geçiyor mu Cihangir'den?..
Çocuk yayıncılığında karikatür
• Kültür Servisi- 'Çocuk Yayıncılığında Karikatürün
Yeri' başlıkJı söyleşı 23 ocak perşembe günü Istanbul
Karikatür ve Mizah Müzesi'nde gerçekleştirilecek.
Mustafa Emektar"ın yöneteceği söyleşiye Ferit Avcı,
Güngör Kabakçıoğlu ve Yurdagün Göker konuşmacı
olarak katılacaklar. Panelde çocuklann okuma ve
görsel eğitiminde önemli bir işlev üstlenen çocuk
kitaplanndaki karikatür ve mizah tartışılacak.
Şahkulu Sultan Vakfı'ndan gençlik
odullerı
• Kültür Servisi - Şahkulu Sultan Vakfı Gençlik
Komisyonu'nun düzenlediği 1. Gençlik Ödülleri şiir,
makale ve araştırma dallannda verilecek. Şiir seçıci
kurulunu Erdoğan Alkan, Enver Ercan, Abbas
Altunkaş. Burhan Kocadağ; makale seçici kurulunu
Nasuh Bann, tlhan Cem Erseven. Abbas Genç,
Mehmet Aydogmuş; araştırma dalının seçici kurulunu
ise Alı Aktaş, Ayşe Ceren De Barros, Cemal Şener.
Karih Vorhoff ve Ali Yaman oluşturacak. Son katılım
tarihinin 15 Nisan 1997 olarak belirlendiği 1. Gençlik
Ödülleri konusunda daha fazla bilgi 368 55 25 nolu
telefondan alınabilir.
Arhan Güıter Mengi resim sergisi
• Kültür Servisi -1976 yılmdan bu yana Hollanda'da
yaşayan sanatçı Arhan Güner Mengi'nin resim sergısı
bugün Denmod Sanat Galerisi'nde açılıyor. Uzun yıllar
doğa temasını işleyen sanatçı, son resimlerinde sanat
ve halk sanatının (kitsch) resımsel dili arasındaki
arayışı konu alıyor. Çalışmalannda sanat tarihi ıle
kitsch arasındaki farklılık ve ilişkilere yer veriyor.
BUGÜN
• SOKAK ÇOCUKLAR1 VE ÇOCLK İSTİS\L\RI
konulu söyleşi saat 17.00'de Pimapen Kültür Evi'nde
gerçekleştirilecek. (248 52 99)
• ISTANBUL DEVLET OPERA VE BALESİ Aida'
operasını saat 20.00'de sahnelıyor.
• YAZARLAR VE ŞAİRLER TOPLANTISI saat
14.00'te Eleştiri Kitabevi ve Kültür Merkezi'nde
gerçekleştirilecek. (373 38 24)
• CEM YILMAZ 'Bir Tat Bir Doku' başlıklı tek
kişilik gösterisinı saat 21.00'de Beşiktaş Kültür
Merkezi'nde sahnelıyor. (259 24 36)