25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 OCAK 1997 CUMARTESİ HABERLER îzmir DGM'de şaşırtıcı hapis cezalanna çarptınlan lise öğrencilerinin avukatlan tepki gösterdi 'Gerçek çeteler chşarıda'NECATİ AYGIN İZMİR -l^kence gören liselı öğrencilere izmırDGM'nın '•çe- te" suçlamasıyla ceza vermesı sanık avukatlannca tepkiyle kar- şılandı. "Manisalı liseü öğrenci- ler" da\ası olarak bilinen. DHKP-C dava^nda yargılanan gençlerin üzennde tırnak maka- sı bıle bulunmadığını belırten avukatlar"Bu suçsuzçocuklarçe- te olmaktan cezalandınlıp hapse auhrken. asıl çeteler elk'rini kol- lanmsaüayarakdolaşıyorlar"' de- diler. Mahkemenın ışkencealtın- da alınan emniyet ifadelenne da- yanarak karar verdığine dikkaı çeken avukatlar karan temyiz edeceklerını açıkladılar. Avukat- lar. Yargıtay'dan da olumlu karar çıkmaması halınde konuvu Av- rupa Insan Hakları Mahkeme- si'negötüreceklennı belırrtıler. Lıseli gençlenn avukatların- dan İHD lzmır Şube Başkanı Er- can Demir. DGM'nın müvekkıl- lenyle ılgılı verdıği karan değer- lendırmek üzere bu dav aya giren tüm meslek- taşlannı iHD'de toplantıya çağıracağını söy- ledi. Demir, üzerlerinde çakı hatta tırnak ma- kası bılebulunmayan mü\ekkillennın "çete" suçlamasıyla mahkûm edılirken. asıl çetele- rin dışanda ellerını kollarını sallayarak dolaş- tıklannı vurgulayarak tepkısını şöyle dıle ge- tirdr "İnsanlar. işkence altında kabul ettirilen ifa- deierle mahkûm edilemez. Türkive'de yaşa- yan tüm insanlann kişi güvenliğinin vakıcı bir şekıkJe tehdit eden DGM'lermutlaka kapahj- malıdır. Bu gençler, silahlı çete oluşturduklan Manisa'daki 15 sanıklı davada, 5 oğrenci 12 yıl 6 ay ağır hapse mahkûm edildi. Avukatlar karan temyiz edecek. iddiasıyla cezalandınldılar. Ancak dosyada si- lah. bıçak. tırnak makası hatta daha masum silah sayılabilecek araçlar bile yoktur. Zaten savcı da dahil hiç kimse. gençlerin silahlı bir e> lem planladıklanm iddia ermemektedir. Bu gençlere silahlı çete denirken, Çatlı \e benzer- lerinin oluşturduklan çeteler DGM kapsamın- dan çıkartılmakta ve bırakın cezalandınlma- \L yargılamalan dahi vapılmamaktadır." A\ ukat Mehmet Nur İerzi de tüm sanıkla- nn Manisa Emniyet Müdürlüğü'nde yasak sorgu yöntemıyle sorgulandıklarını, bunun hukuka aykın olduğunu vurguladı. Terzı, ya- sak sorgu yönetıyle alınan ıfadelenn mahke- mede delil olarak gösterilmesının hukuka ay- kın olduğunu vurgulayarak şunlan söyledi: "Türkiye'de 1992'de Ceza Muhakemeleri L'sulü kanunıTnda değişiklik vapılırken. 254/2 maddesinde yasak sorgu yön timiyle elde edi- len delillerin hükme esas alınamayacağı belir- tildi. Bu hüküm bu davada uvgulanmıyorsa Türkive'de hiçbir zaman uvgulanmayacağı anlanıına gelmektedir. İşkence olayının bu ka- dar sabit ve açık olduğu. işkence vapanlann yargılandığı bir soruşturmada elde edilen ifa- deier yasak sorgu savılmazsa. arnk hiçbirsey vasak sorgu yöntemi sayıla- maz. Dehşet \erici bir durum- dur. Türkiye'deki hukuktan unıudu kesmek üzereyim. Bu davaYargıtay taranndanonay- lanırsa Avrupa İnsan Haklan komisyonu'na gideceğiz ve inanıyorum ki Türkiye bir kez daha mahkûm olacakhr." Mahkemc karannı çok ağır bulduklannı. bu kararla, genç- lerin geleceklennın köreltıldı- ğıni belırten Avukat SemaPek- taş da tepkısını şöyle dile ge- tırdi. " Tiirkiye'deyaşıyorol mak- tan bir kez daha korkrum. Hu- kukçu olmaktan hele hek çok daha fazla utandım. Oysa Tür- kive'nin hukuk dev leti olduğu- nu her tarafta hay kıra haykıra sövlemek isrJvorum. Maaiesef bize buniarı söy letmivortar. Biz \dalerin Türkive'de gerçekleş- mesini istiyoruz Strasbourg'da değil. Türkive çok karanhk bir noktada. gençlerimizi feda edi- yoruz, geleceğimizi feda ediyo- ruz. Bu haberleri okuyan gençler elbette siva- setle ilgUenmeyeceklerdir. Çünkü çok ağır bir faturası \ar." Av ukat Mehmet Süriicü de mahkemenın verdıği karan temyiz edeceklerıni belirterek. " Sonuç itibanyla mahkemenin verdiği çok ağır bir karardır. l ınanm Yargıtav bozar. Bu çocuklann cezaevlerinde kalmalan cezaevle- rinin yapısı itibanvla ileride beyinleri yıkan- mış. gerçek tetöristlerle karşı karşm kalabili- riz. Bu endişeyi. bu ülkenin vöneticileri, vasa- ma organı \e vargı organı da pa> laşmalıdır" dedı. DAVANIN HUKUKt BOYUTU Suçlamalar ve savunmalar IZJVllR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Manı- sa'da liselı öğrencilerın yargılandığı davada. salt işkence altında alınan ıfadelerden başka önemlı bir delılın bulunmadığı ıddıanamede DGVI savcısı Ali Acar'ın suçlamaları şöyle "... fldeoluşturulmava çalışılan Silahlı Pro- paganda Biriiği (SPB) onun talimahv la haya- ta geçirilmeye çauşılmıştır. SPB'ye Faruk De- niz, Mahır Göktaş ile dışandan gelen Ccngız ve Kemal isimli şahıslann katıldığı, ancak Za- fer Sankaya'nın yakalanmasıvla bu kişilerin Manisa'yı terk ettikleri anlaşılmıştır. Mani- sa'da örgütünüsorumlusunun \\\ Göktaş ol- duğu, yapüanmaya giden örgüt, eleman ka- zanmak için Dt'mukratlk Lise Mücadele Ko- miteleri (DLMK) adında liselerdebirim oluş- turmuştur. Santklar. Özgür ZeybeK. Jale Kurt. Sema Taşar »çbazılan örgutebu yoldan irtibatlandınlmışlardır. Örgüt üvelerllise öğ- rencilerini. başlangıçta liselerdeki haksızlık- lara karşı toplu davanışma içindeolacağız di- ye ajitasyona tabi tuttuklan. bövlece DLMK'ye alınan kişilere örgütün paralelin- de yayın yapan dergiler okutturularak örgu- te sokulmuşlardır. Esasen tüm sanıklar DLMK'nin örgütün lise birimi olduğunda it- tifak etmişlerdir. Daha ziyade secim sathı ma- iline girilirken Buca Cezae\i"nden gelen tali- matia bölgede pankart asma ve va/ılama ey- lemleri yapılmıştır. Bunun amacı hem secim- leri protesto etnıek hem de örgütü ey leme so- karak adının duvurulmasını sağiamaktır. Önemli miktarda v a/ılama ey lemlerinin doğ- rudan örgürün istemiy le değil de DE\-(îENÇ imzasıyla gerçekleştirildiği göriilmiişrür. Bu- nun sebebini Emrah Saıt Erda polis ifadesine açıklamıştır. İl sorumlusu Alı Göktaş vazıla- malarda örgürün değil.onun gençh'körgütlcn- mesi olan DEV-GENÇ imzasının kullamlma- sını istediğini ifade etmiştir. Bundan da anla- şılmaktadır ki. DE\-GENÇ imzası 12 Eylül öncesinin örgütü olan müstakil bir örgüt oW mayıpDHKP/Cörgütüne bağlı gençliğehitap eden bir oluşum olduğu. en azından örgütün bazen kendi adı verine bu ismi kullandığı an- laşılmıştır. DHKP/C örgütü içinde yer aldık- lannı söyleyen sanıklar polis ifadesinde. Aş- kin Yeg'ın," DGM C. Sa^cılığfnda DEV- GENÇ imzasıyla jazılamalan kendilerinin vaptıklannı açıkça anlatmışlardır." Savnnmalan Liseli öğrencilerin yargılandığı da\a bo- yunca savunnıa şu esaslara göre vapıldı. lluslararası antlaşmalar vönünden: 1987"de Avrupa İnsan Haklan Komisvonu'na bireysel başvuru hakkı, 1990'da da dıvantn yetkisini tanımasmın ardından Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin Türkiye gündemin- de önemli biryerkazanmıştır. Da- vada Avrupa İnsan Haklan Söz- leşmesi'nin 6. maddesinde belırti- len adil yargılama ilkesi ihlal edil- mektedir... Sözleşmede, "Taraf- sızlık. davaların çözümünü etkile- yecek bir önyargı vokluğu. özeitik- le mahkemenin ve mahkeme üve- lerinden bazılannın taraflardüze- yinde onlann leh ve aleyhlerinde bir duyguya ya da çıkara sahip ol- masıdir" denılmektedır DGM'le- nn kuruluş vasası. asken yargıcın varlığı. tabii hâkımlık ilkesinın yok saytlması ve kurulduğu gün- den bu yana toplum katmanların- daki tartışmalı yen dikkate alındı- ğında. DGM'lenn anılan tarafsız- lık ve objektiflik öçülenne uyma- dığı açıktır. Bu nedenle. yargıla- manın DGM'lerdeyapılıyorolma- sı. 6. maddedeki adil yargılama ıl- kesinin ıhlali ıçın yeterlı bir ne- dendir. Çocuk haklan: Çocuk Haklan- na Dair Sözleşme'de anavasanın 90. maddesı gereği 27.01.1995 ta- rihi ıtıbanyla ıç hukumuzda vasa olarak kabul edılmıştır. Sözleşme- nin 1. maddesı gereği 18 ya^ına kadar her ınsan çocuk sayılır Ço- cuk Mahkemelerinın Kuruluş Gö- rev ve Yargılama Lsullerı Hakkın- daki Yasa'nın 6. ve41. nıaddelen bu sözleşmeye açıkça aykındır. Yasanm 41. maddesinde. "Bu kamındaki küçük deyimi, suçu işlediği tarihte henüz 15 vaşını bitirme- miş kimseleri kapsar" demekte, 6. maddesı ıse "15 >aşını bitirmeyen küçükler tarafin- dan işlenen ve genel mahkemelerin görevleri- ne giren suçlaıia ilgili davalara Çocuk Mah- kemeleri bakar. Olağanüstü haller. sıkıvöne- tim ve sa\aş hali ile askeri mahkemelerin gö- rev lerine giren suçlar ve anayasanın 143. mad- desinin 1. fıkrasında sayılan suçlara dair hü- kümler saklıdır" demektedır. Bu durumda her ikı madde sözleşmeye açıkça aykındır Çocuk mahkemeleri: Çocuk mahkemele- rı^siıç işlediği iddiaedılep çpcı^^larırı yargı- lamalarmın yapılması. gereklı tedbır ve ce- zalann venlmesıyle ilgili görevli uzmanlık mahkemelerıdır. Böylesı bir amaçla mahke- me kurduktan sonra sözleşmedekı yaş sının- nı da hıçe sayarak belırlı suçlarda çocuklann çocuk mahkemelerınde değil. olağanüstü mahkemelerde vargılanmaları sözleşmeye avkındır. CMUK açısından: Yargılamanın adil ola- bilmesi ıçın haziTİık soruşturması sırasında dosyaya giren bürun e\raklannjok hükmün- de sayılması gerekir. Ulusal mevzuat vönün- den bile hüküm içın. hazırlık soruşrurmasın- dakı ev raklann duruşmada delıl olarak okun- ması ve bunlann hükme esas alınması huku- ken mümkün değildır. Bu nedenle hazırlık so- ruştunnası sırasında dosyava gırmış bütün evrakların dosyadan çıkanlması gerekmek- tedır. Zıra CMLK'un 234. maddesı gereğı, vasak sorgu yöntemlenyle elde edilen deli- ler yok hükmündedir. Yargıtay Ceza Genel Kufulu'nun 1990 6-257 E. 1990 335 sayılı 10 12.1990 tanhlı kararı gereği de "Savcilık \eya kollukta ikran içeren tutanaklar duruş- mada kanıt olarakokunamaz. Dolayısıy la ka- nıt olarak hükme esas alınamaz." İşkence ve baskı \"ar: Butün sanıklar savci- lık ve sorgu hâkımlığınde ıfade venrken.yan- lannda duran polıslerin baskı ve tehditleri ile bırtakım ey lemlen kabul etmişlerse de hep- sinın ortak söylediğı bir şey vardır. Hemen hepsı. "Ben vasadışî örgüt üyesi değUim" de- mışlerdir. Sonuç olarak sanıkların savcilık ve sorgu ıfadelennden. devletin aleyhıne silah- lanmış yasadışı bir örgüt üyesi oldukları so- nucu çıkmamaktadır. Ve toplanan kamu de- lıleri sanık aleyhine olmak bir vana tam ter- si sanıklar lehınedır Bunlann dışında yargı- lama aşamasında araştınlması ıstenılen tüm taleplerreddedılmiştir. Araştırılsa ıdi. bunla- nn da sanık lehıne olacağı bizce kesindir. Ha- zırlık soruşturmasımn dışındaki evrakların dosyayı oluşturduğunu düşünülürse. sanık- lara ceza verilmesi mümkün değıldir. Savunma avukatlan cezaları ağır buldular BeraatkaranbekJeyengençlerha\alkınklığınauğradı.(Fotoğraflar: NECATİ AYGIN) Once işkence sonra hapis İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)- Manisa'da çoğu lise öğrencısı olan gençlerin vargılanmasında DGM'nın verdıği cezalar "beklenmedik ölçüde aşın bulundu." Liselı gençlenn yaşamlarını karartan süreç Manısa Emniyet Müdürlüğü'nün 26 Aralık 1995 tarıhinde yaptığı operasyonla başladı. Emnıyetın açıklamasına göre operasyon "DHKP-C örgütü"ne düzenlenmiştı. gözaltına alınan ve yaşlan 14 ile 24 arasında değişen 16 genç Manısa Emniyet Müdürlüğü'nde 11 gün sorgudan geçınldı. Gençler 11 gün boyuca işkence gördü. İşkence altında alınan ifadelerle hazırlanan polis fezlekesinde bu kişılenn "yasadışı örgüt" üyesi oldukları belırtıldı. Delıller arasında ne silah vardı ne de başka bir suç unsuru. Ancak. DGM Savcılığı salt emniyet ifadelenne dayanarak soruşturma açarken: çeşıtlı sivıl toplum örgütleri. tzmır Barosu. CHP İzmir Milletvekılı Sabri Ergül harekete geçtı. Gözaltının ba^lamasıvla bırlıkte devTeye giren CHP'lı Ergül. öğrencilere işkence yapıldığını. bunun raporlarla belgelendığıni açıkladı ve kendısınin de emniyette bu insanlık suçuna tanık olduğunu belirtti. İzmır Barosu. ışkencenın önlennıesıne ılışkin vetkililerı göreve çağınrken, işkence ıddıaları Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'ne götürüldü. Bu süreçte Manisa Cumhuriyet Savcılığı. yapılan suç duyurusu üzenne emnıyette görev lı 10 polis hakkında "işkence ve kötü muamelc vapmaktan" dava açtı. Duruşmalar dış basının da ılgı odağı olurken anne ve babalar doğruluğu kesin olmayan "duvarlara yaa yazmak" gibı sudan savlarla gençlenn geleceğınin karartıldığını vurguladılar. Gözyaşlan arasında duygusal tablolarla geçen duruşmalann ılkınde tahliye bekleyenler hayal kınklığına uğrarken kızı cezaev mde olan bir anne şunlan söylüyordu: "Çocuklanmız bir inattaşmanın kurbanı oluyor. İşkence iddialannın vurtdışına uzaması. polisler hakkında soruşturma açılmasıvla biriikte adını adım cc/alandınlnıava doğru «idilivor. Devlet ceza verecek ki sonunda. bakın bunlar suçluymuş. diyecek. Çocuklanmız kurban ediliyor»." Duruşmalar boyunca tanıklann dınlenmemesı ıse savunma açısından kavgı vencı bulunuyordu. Savunma temel olarak hiçbir cıddı delıl olmadığı ıçın "beraat" karan beklerken. Başkan Niyazi Erdoğan. üyeler Hâkım Albay M. Selçuk Avunduk. ĞalipDinçer'den oluşan mahkeme heyetı umulmadık cezalar yağdırdı. Karar. beklentilenn tersıne çıktı. Av ukatlar karan temyiz edecekler. Şımdi Yargıtay aşaması başlıyor. Tepkiler 'Kamu vicdanı rahatsız' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-REFAHYOL koalisyonu. Susurluk olayında ortaya çıkan \e faili meçhul cinayetlerle ılıntılı olan devlet ıçındeki karanhk bağlantılar ıçin "çete" değerlendirmesı yapmaktan kaçınırken İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin |DGM) emniyette işkence gören liselı öğrencilerı "örgüt ü>eliğj" gerekçesıyle mahkûm etmesı. bazı siyasi partilerin de tepkisine neden oldu. DSP Genel Başkanı Bülenl Ecevit, "Yalnız kamu vicdanını değil, karan veren yargıçlan da rahatsız eden bir olay. O yargıçlann da üzüntü duyduğuna inanıyorum" dedı. Manısa"da yaşlan 19-25 arasında değişen lOgence toplam 76 yıl 3 ay hapis cezası venlmesıne tepkı gösteren DSP liden Ecevit. hukuk düzenınde cıddi bazı aksaklıklar olduğunu söyledi. Ecevit. "Manisa'da suçlan duvarlara slogan yazmak olan öğrencilere verilen cezalan üzüntüyle karşıladık. O cezalan veren yargıçlarda inanıyonım. üzüntü duymuşlardır. Ancak onlar vasalan uyguluyoriar. Ceza sistemimiz gözden geçirilmeli"dedi. CHP Istanbul Milletvekılı Ercan Karakaş da "Gerek Manisa'da verilen cezalar, gerek V ÖK'e karşı öğrenci gösterilerinden sonra verilen cezalan çok ağır cezalar olarak göriiyarum»<'' Çeteler. soy "uncular, .. mafyalar serbest dolaşırken, masum demokratik haklannı kullanan öğrencilere ağır cezalar verilmesi kamuoyu vicdanını rahatsız ediyor" görüşünü dile getirdı. Karakaş. mahkûmiyetlere yol açan yasa maddelerinın öncelikle ele alınması gereğine dikkat çekti. DYP Grup Başkanvekıli Mehmet Gözlükaya ise mahkeme kararlanna saygılı olduklannı belirterek "Mahkeme beraat etmesi gereken sanığı mahkûm etmez. Ancak yerel mahkeme kararian kesin değildir, gerçekten suç yoksa Yargıtay karan bozar" dıye konuştu. RP Genel Sekreten Oğuzhan Asütürk Manisa'da yargılanan gençlerle ilgili çete suçlaması yapılırken. Susurluk olayında bu değerlendirmeden kaçınılmasının çıfte standart olup olmadığına ilişkin bir soru üzenne. "Bu çifte standart olarak değerlendirilemez. Manisa'da yargılama aşamasına gelinceye kadar diğer aşamalar geçilmiştir ve sonuçta bağımsız mahkeme karar vermiştir. Diğer olay ise henüz mahkeme öncesi aşamadadır" dedi. âlFmNOKTASII ORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planet.com.tr Göktepe'nın katilleri sokakta dolaşsın. Duruşmayı her sefe- rinde bir başka yere gönderin. Katilleri çağırmakzahmetine bi- le katlanmayın... Özel Harekât Dairesi Baş- kanvekili İbrahim Şahin, koru- ması Ayhan Akça, Sedat Bu- cak, Haluk Kırcı, Mehmet Ağar yargı önüne bıle çıkarıl- masın. Hâlâ "Vatan, millet, Sa- karya" edebiyatıyla caka sat- sınlar... "Yeşil" kod adlı katil, devle- tin en üst çevrelerinden destek alarak insanlara kan kustursun. Cinayetleri karşıhğında devlet- ten aldığı paralarla ticaret yap- sın. Emniyet amirlerinin koltu- ğunda siyasilere tehditler yağ- dırsın. Güvenliği veadaleti sağ- lamakla görevli kurumlar, bütün şikâyetlere rağmen, bırakın "Yeşil"ı aramayı, kim olduğunu bile merak etmesinler. Lice'de yurttaşlar zorla ve baskıyla korucıı yapılmak ıs- tensin. Insanlar ölümü göze alarak, koruculuğu reddettikle- Yaşasın Adalet(!) rini söylesinler. Milletvekilleri bu gerçeği yerinde görüp sapta- sınlar. Ama kimse bunu yapan- ların üzerine gidemesin. Bıra- kın baskılann hesabını sorma- yı, milletvekilleri bile "durdu- o/n"demecesaretini kendinde göremesin. Diyarbakır Cezaevi'nde 11 tutuklunun kafasını demir çu- buklarla, ezerek ve parçalaya- rak öldürün. Hakkınızda ciddi bir dava bile açılmasın. Bunun karşısında bu cinayetleri sapta- maya giden ve gerçeği ortaya çıkaran insan haklarr heyetinın üyelerini gözaltına alın, heyet üyeleri hakkında davalar açın. Abdi Ipekçi'nın, Uğur Mumcu'nun, Musa Anter'ın, Izzet Kezer'ın katillerıni ara- mayın. Çetelerın üzerine gıtme- yin. Ortaya çıkmış ipuçlarını ko- valamayın. Hırsızları bırakın, Amenka'ya yerleşsinler. Katillere sahte pa- saport ve kimlik hazırlayın. El- lerine sılahlartutuşturun. Onla- rı devlet görevlısı yapın. Yaşar Kemalı yargılayın, ga- zetecileri öldürün, muhalifleri susturun. TBMM'de pankart açan küçük çocuklara işkence yapın, onlardan örgüt ıfadesi alın ve 18 yıla mahkûm edin. Bütün bu olanlar, insanlann yüreğinı yakıyor. onları ısyan et- tiriyor. Bunun farkında mısınız? Bu ülkenin insanları, derın bir güvensizlık içinde. öfke içinde, çaresizlik içinde. Anlıyor musu- nuz? 19 yaşındaki kız çocuğunu TV haberlerınde dinlerken mil- yonlarca ınsanın bu sısteme la- net okuyacağını hıç duşündü- nüz mü? O çocuklara dun izmır Devlet Güvenlık Mahkemesi, "silahlı çete" oluşturdukları ge- rekçesıyle ceza yağdırdı. O ço- cuklar kı, lisedeki sınıflanndan alınıp Emniyete götünjlmüşler, kız erkek demeden ışkenceye tabi tutulmuşlar ve cinsel taci- ze uğramışlardı. O çocukların hiç birisınde silah yoktu. Hak- larında hıç bir silahlı eylem id- diası da yoktu. Tren vagonuna kiremit parçasıyla yazılmış ma- sum bir slogan ve defterlerine yazdıkları birkaç satırlık tepki sözcüğü dışında mahkemenin önüne hiç bir kanıt getirileme- mişti. İşkence altında alınmış ıfadelerden başka bir malze- mesı yoktu savcının. 10 gence toplam 76 yıl ceza verildi. Okullarından oldular, eğitim olanaklarını yitirdiler. En önemlisı gelecek umutlarını yi- tirdiler. Güzel düşlerinı yitirdiler. O çocuklann annelerıni, baba- lannı kız kardeşlerıni tanıyorum. O çocukları tanıyorum. Onlar bızım çocuklanmız. Öf- keli, sessiz, yüreklerı ezilmiş. Bu ülkede neden yerden biter gibı, şıddete eğilimli örgütler doğuyor? Hıç merak ettıniz mi? Yoksa böyle olması işinize mi geliyor? Sevgili.Ayşe, Mine, Münire, Sema, Özgür, Jale, E.Şait, Levent, Faruk, Aşkın, Ali! TV kameralarına ve gazete sayfa- larına yansıyan gözlerinızdeki çaresizliği ve tepkiyi anlamaya çalışıyorum. "Türkiye'yi bizler mi bu hale getirdik" diye sorar gibisiniz. Sizler, bu haksız ve adaletsiz sisteme küçücük yü- reklerınizde öfkeler duydunuz. Küçük küçük eleştiriler yapma- yaçalıştınız. Size bu kadar acı- masız davranacaklarını aklınız- dan bıle geçirmemiştinız. Bu devletin en kritik noktalarında "silahlı çeteler olduğunu da hesap edememişsinızdir. Şimdi her şeyi daha lyi anla- dınız. Bızdeanladık. Katıller, iş- kencecıler dışarı. Genç liselı öğrenciler hapse. Yaşasın ada- let. yaşasın eşıtlik.. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Ulemâ Bazı sözcüklerın gızemli bir etkileme gücü var- dır. Bu gızem, sözcüğün anlamının belirsizliğinden, bulanıklığından, hayal gücünü kışkırtan birtakım bulanık, dumanlı çağrışımlar uyandırmasından ge- lir... Çocukluğumun bir bölümünün geçtiği Çankın'da mahalle ve çocukluk arkadaşlarımdan Erol bir ka- laycı dükkânında çıraktı... Adı Şükrü olan ustası, anımsayabildiğim kada- nyla Çankın'nın yakın köylerınden ve Orta Anado- lu esnafının birçoğu gibi "mukallit", muzip, ilginç bir adamdı. Erol'un anlattığına göre bu Şükrü Usta, dükkâ- na kap kalaylatmaya gelen köylülere kendisini ba- zen "Bana Buharalı Şükrü Usta derler" diye tanı- tırmış... Küçük Orta Anadolu kentınde. büyük olasılıkla da Çankın'dan başka kent görmemiş köylülerin hayal dünyasında bu "Buharalı "lık kım bılir nasıl çağrışım- lar uyandırmaktaydı... Adlarının başlanna ya da sonlanna tumturaklı la- kaplar eklenmiş birtakım din grubu temsilcilerine Başbakanlık Konutu'nda verilen iftar yemeği son- rasında bu kişılenn bir de "ulemâ" sözcüğüyle ni- telendirilmesı bana çocukluğumun bu sevimli anekdotunu anımsattı... • • • Arapça "ilm" (ilim) sözcüğünden türetilmiş "â//m"in çoğulu olan "ulemâ", "bilginler" anlamı- na geliyor... Osmanlı döneminde yüksek din, hu- kuk ve bilım adamlarına, topluca, "ulemâ" denir- miş... Yahya Kemal'ın en sevdığım şiirlerinden "It- rî"de bu sözcuk tam yennde kullanılmıştır: "O kı bir ıhtışamlı dünyaya I Ses ve tel kudretiy- le hakimdi / Âdeta benziyor muammaya I Ulemâ- mız da bilmiyor kımdi?.." Yahya Kemal'in şıirındekı "ulemâ"ya kimsenin birdiyeceğıolamaz... Fakat Refah Partisi Rize Mil- letvekılı Şevki Yılmaz'ın birkaç gün önce bir TV programında, Başbakanlık Konutu'ndaki ünlü iftar yemeğme katılan "zevat"\ "u/emâ"sözüylenitele- mesinı doğrusu yadırgadım... Yemekte ilahiyat fakültelenmızin sayın hocalan da bulunmuş. Bu sayın hocalar kendılerıne "ulemâ" sözünü ya- kıştınrlar mı. bılemem... Beni asıl yadırgatan. "tankat" ve "cemaat" lide- rı olduklannı öğrendiğımiz, yemeğe genellikle "mer- cedes" marka arabalarla gelen sakallı, sarıklı, cüb- belı bazı kimselenn "ulemâ" olarak adlandırılma- larıydı... Yahya Kemal'in şıırindekı "ulemâ", "Itrîmuam- ması"ru çözmeye uğraşadursun, günümüz "ule- mâ "sı acaba hangı "muamma "ları çözme uğraşın- da ve hangı eserlerin sahibidır? • • • TV muhabirinin bu yöndekı ısrarlı sorularını ya- nıtlamaktan ısraıia kaçınan Refah Milletvekili, bu- nun yerıne. devlet adamlanmızın "ulemâ'ya gele- neksel saygısını örneklemek için Yavuz Sultan Se- |i«n te şeyhulıslam Zembilli Ali Efendi arasında Mısjr Seferi sırasjnda geçtiği söylenen olayın öy- küsünü anlattı... Öyküye göre, Zembılli'nin atının toynağından kaf- tanına çamur sıçrayan "cihan sultanı" Yavuz Sul- tan Selım, gazaba gelmek şurda dursun, şimdi özel bir değer kazanan bu kaftanın, öldüğünde kendi- sıne kefen yapılmasını buyurmuş... Yavuz'un bu vasiyeti yerine getırildi mı bılmem, fakat öyküyü bi- liyordum... Buna karşılık ünlü şeyhülislamın lakabının köke- ni hakkında bilgi sahibi değıldım... Meğer şeyhü- lislam Ali Efendi (asıl adıyla Alaattin Ali Cemali) kendisinden herhangi bir konuda "fetva" isteyen- lere kolaylık olsun dıye evının penceresınden bir zembil sarkıtır, zembilı yukarı çekip fetvasını yaz- dıktan sonra yıne aynı pencereden aşağı ulaştırır- mış... Iyı yürekli şeyhülıslama "zembilli" lakabı bu nedenle yakıştırılmış... 1503 yılından ölüm tarıhi 1525'e kadar şeyhülis- lam olarak kalmayı başaran Zembilli Ali Efendi'nin Islam hukukuyla ilgili ("temizlik", "kutsallık" diye çevrilebilecek) "el-Mutahharat" adlı bir de yaprtı var... Çeyrek yüzyıl şeyhülislam olarak kalabilmek ba- şarısı âlımliğiyle mi, yoksa bir islam ülkesinin bir başka Islam ülkesine (Yavuz'un Mısırseferine) "ce- vaz" veren "fefva"nın da sahibi olarak uyumlu ki- şilığiyle mı ilgili, bu sorunun yanıtını günümüz "u/e- mâ"sı versin... • • • Refahlı Şevkı YılmazTV programındaki "ilmi" ko- nuşmasında "ortodoks" sözcüğünü (herhalde kö- tülemekamacıyla) birkaç kez "ortodos" biçiminde teleffuz ederek bir zamanlar Çankaya'yı ziyaret et- miş olan "ortodos Rum patriği Yakovas" kâfiriyte Yakup Hoca Efendi (her kimse) arasında karşılaş- tırmalaryaptı... iftar yemeğme katılan zevatı "ilmin sembolleri" sözüyle niteledı ve "Mevlana neyse bu saydığımız isimler odur" buyurdu. Sokrates, Aristo gibilere değil, "ılmin sembolleri"ne dönülmesi gerektiğinı anlattı. Bu arada aynı programa katılma bahtsızlığına uğrayan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Baş- kanı Profesör Türkân Saylan a bazen "kız karde- şim" bazen "sen". bazen "siz" dıye hitap ederek Kuran kursu öğrencisıne Islamın şartını sorarcası- na Atatürkçülüğün şartlannı sormaktan, Atatürkçü- lük ve çağdaşlık dersı vermeye yeltenmekten de geri kalmayıp herkese derin bir ilım. felsefe, sıya- set, edebiyat, ahlak. nezaket ve belagat dersi ver- mişoldu... • • • XVI. yüzyılın Zembilli Ali Efendi'sine rahmet okutturacak sahte bir "ulemâ"n\n bir süredirtop- lumsal yaşamımızın her alanında nasıl dal budak sardığını hep biriikte izliyoruz... Bunlar "tak/yye"cılikte, laf cambazlığında usta oldukları gibi. meddahlık alanında da (kendisine gerçek bir saygı duyduğum) Dümbüllü Ismail Efendi'yı kıskandıracak yetenek sahibiler... Bugün iktıdar koltuğunda oturmakta olan bu in- sanlann daha da gelışip güçlenmeleri önlenemez- se, ülkeyi çok kararlı bıçimde götürmekte oldukla- rı yeri hep biriikte görmekte de korkarım ki gecik- meyeceğiz... • • • Manisalı lise öğrencilerı silahlı gızli örgüt kurduk- ları iddiasıyla ağır hapis cezalarına mahkûm edil- diler. Metin Göktepe cınayetı sanığı polisler ise bir görevlerıne döndurülüyor bir görevlerinden alınıyor- lar. "Turk demokrasısi" bu ikiyüzlülükle daha ne kadar sure yaşayacağını tahmin edıyor?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear