25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 EYLUL 1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 ALLEGRO EVtN İLYASOGLU IDSO'dan güvenceK bir program Bu yılki şefler Nihan Yapalı İDSO'yu bu vıl İS şef yönetecek. Orkestramızın kadrolu şefı Erol Erdinç'ın dört programından birin- cısı Atatürk'ü Anma başlığı altında. Devlet sanatçı- mız A>la Erduran'ın Prokofief ikıncı keman konçer- tosu ıl'e katılaeağı bu konserin diğer yapıtı bır başka Rus bestecinin. Çavkovski'nın Pastoral Senfonisi. Er- dınç'ın şubat ayındaki konserine devlet sanatçımız Ayşegül Sanca. Ravel'ın sol majör konçertosu ıle renk kaiacak. İzlenimcıhk agırhklı bu konserde Debuss) \e Franck'in yapıtları ve bir de neo-klasık bir çalış- ma. Prokofief ın Klasık Senfonisi yer alıyor. Er- dınç'in nısan konserınde ise ılginç ikı konçerto \e il- gınç ıkı solıst var: St. Petersburg Senfoni Orkestrası kemancılarından Shutsin.Giazunm 'un konçertosunu: Almanva'da ödüller kazanan fagotçumuz Selim Av- kal da bır Fın bestecisinin. Bernard CnısePın (1775- 1838) fagot konçertosunu çalacaklar. Bahar Konse- n"nin tüm programı kesmleşmemış. ancak saksofon- cu AtiIlaŞentin'ın solistlığınde Jacqueslbert"in kon- çertosu bu konser içın seçılmış renklı bir yapıt. Diğer Türk şeflerden EnderSakpınar'm yönetece- ğı konsere genç Türk pıyanıstlerinden Nihan Yapalı. Rachmanınof un ikıncı pıvano konçertosu ıle katıla- cak. Ender Sakpınar. programın geri kalan bölümün- de fılm müzıklerı ve müzıkallerden seçmelerle neşe- lı. kevıfli \e kalıplardan sıynlmış bir dınletı düzen- Hakan Şensoy lar. Berlin Filarmoni'nin çellıstlerinden D. Schvval- ke'nın çalacağı Şostakovıç vıyolonsel konçertosunu; geçen yıllardan zevkle dınledığımiz Jiri Barta'nın çalacağı D\orak viyolonsel konçertosunu; Hovvard GrifFiths ile CD'de yer alan obuacı K. Meir'ın aynı konserde hem obua hem de Ingiliz kornosu içın Kalivoda (1770-1836) \e Rekha'dan (17^0-1836) çalacağı ikı vapıtı; Japon kemancı Udagawa'nın çala- cağı Barber keman konçertosunu; Solti'nın ünlendir- dığı genç pıjanist Patricia Pagny'nin çalacağı Saint Saens 5. pıyano konçertosunu \e Fransız pıvanist Bruno Peltre'nin çalacağı Liszt 1. pı>ano konçer- tosunu merakla beklemekteviz. Genç şeflerimizden Orhan Şalüel'ı son tstanbul Festi\ah"nin açılış konsenndekı co^kulu yönetimden anımsıyoruz. Bu kez programda bır coşkulu solıst \e dörtcoşkulu Rus bestesı var. Hakan Şenso>. Çaykov- kı'nın keman konçertosunu çalıvor. Diğer parlak va- pıtlariseŞostako\iç,Stra>inski\eBort)din'eaıt. Hik- metŞimşek'ınyöneteceğı konserde çocuk korosuver alacak. Ancak program henüz açıklanmamış. Şefler arasında Strugala gıbı artık Türkleşmiş ola- rak kabu! ettığımız Galati \e Criffiths'ın yanı sıra or- kestramızı son vıllardaçok sık yönetenlerın adına yi- ne rasthyoruz. Orneğın: Aslanov, Anguekn. Kahidze, Vronsky ve Altschulergibı. Bildik şefler, tanıdık solistler Strugala'nın ekım konserlerınde yıne tanıdık solist- ler yer alacak: Güzel tonuvîaanımsadığımızkeman- cı Slassimo Quarta, Paganını'nın ikı numaralı kon- çertosunu; Chopın varışması ikıncısi piyanist Sulta- no\ Chopin'ın ikıncı konçertosunu \egeçen yıllarda flütçü Ranıpal'ın yanında çok başarılı bır resitai su- nan arpçı Nordmann. Saınt-Saens ile Pieme'nin arp vapıtlarını sunacaklar. Nordmann'ın katılaeağı kon- ser. Lutoslavvskı'nın 4. senfonisi ile mevsimin en il- gınç dınletılerınden birını oluşturacak. Fransa'da son yıllarda Rampal'den sonra en ünlü flütçülerdenbirıolarakanılan PatrickGalk>is,yinees- kılerden tanıdığımız bir şefin. Erich Bergel'ın \öne- tımınde lbert'm konçertosunu çalacak. Ve aynı kon- serde orkestramız ıçm tarihi değeri olan Franck'in re mınör senfonisi ver alacak (Cemal Reşit Rey'in ku- rup 1945 'te ı Ik konserinı yönettığı v e bugünkü orkest- ranın tohumu olan topluluk. ılk konserinde bu senfo- nıvı çalmi}). Bır başka bildik şef de Gusta\ Kuhn. Bır zaman- lar koro yönetmenı olarak operada göre\ yapan. şim- dılerdeoperaşefiolarakünlenen Kuhn. UNICEFya- rarına ücret aimadan çalacak. Aynı konsenn solisti Hüse>in Sermet Mendelssohn'un ikı numaralı piya- no konçertosunu seslendirecek. Geçen yılki tstanbul Festısalf nde orkestravı >öneten Ingiliz şef Andrew Green«ood,Yaughan \Villiams'ın 5. senfonisini çal- dıracak. Bu konser gerçekten ilk kez duyacagımız seslerle örülü: Kornocu D. Pyatt, Richard Strauss'un korno konçertosunu \e vıvolacı Tuba Özkan, Hoff- meıster'in ( P54-1812) \ ıvola konçertosunu çalacak- İDSO. 32 Bratislava Festivali'ne katılarak mevsi- me başlıvor bu vıl. 2 ekımde şef han Anguelov vö- netimindeki konsere Suna Kan solist olarak katıla- cak. Programda Ulvi Cemal Erkin'den keman kon- çertosu. Prokofief'ten Iskit süiti. Mussogrsky'den Çıplak Dağda BirGece veÇa>ko\ski'den RomeoJıı- liet var. A\rupa"nın önemli topluluklannm katıldı- ğı bu festhalde lstanbul Devlet Senfoni Orkestra- sı'nın adını görmek kıvanç verici. Bu türorganizas- yonlarda hep son dakikaya dek bır yürek çarpıntısı vardır. Umanz Bratislava'ya ulaşmak konusunda herşey yolunda gi- der vegüzel birkonservapılır. Şımdilik kontratlar imzalan- mış. bakanlıktan yol paralan çıkmış durumda. Festivaller. müzikçilerekendilerini kanıt- lama fırsatı, ülkelere de kültür düzev lerini tanıtma fırsatı ve- riyor. Bır tür uluslararası kül- türel alışveriş pazan. Bu pa- zarda yer alabilmek için belli bir ölçütün üstüne çıkmış. e\ - • İDSO'nun son yıllarda belirli bir çizgisi oluştu. Olanaklannı, sınırlarını düşünerek kendini güvenceye ahyor: Bildiği şeflerden, güvendiği solistlerden, tanıdığı yapıtlardan şaşmıyor. Bunu bir bakıma "yaptığını iyi yapmak" politikası olarak değerlendirebiliriz. Ne de olsa yeni yapıt demek, yeni nota larla. büyük riskler aimadan yeni bir konser mevsi- mtnin programlan hazırlanmış durumda. Örneğin koro ya da şan içeren hiçbir yapıt seçilmemiş. Çün- kü koro bulmak. maddi vemanevi zorluklarla dolu. Orkestranm kendi programına uyacak. elinin altın- da bırkorosu yok ki! Sayısı otuz altıyı bulan 1996-97 mevsimi prog- ramlannda ilk kez nota getirtilip dağarcığa katıla- cak üç orkestra yapıtı var; Yaughan VVılliams'ın 5 Senfonisi, Prokofiefin Iskit süiti ve Lutoslawski'nın 4. Senfonisi. Me\simin tümü içinde Türk bestecilerinden üç yapıt seçilmiş. Bunlardan ikisi he- men en çok çalınan, en şans- hlan: Erİdn'in 1943"teyazdı- ğı "Köçekçe'"si ve Tüzün'ün 1965'te yazdığı "Esintiler''i. Sinangirin 1953'te yazdığı "V'ayü Sazlar Sürtj" ise orkest- ra içın yeni sayılır. tDSO'nun yöneticilerinden şeflerin ken- di programlannı kendilerinin^ ^ J ' ^ - ^ t ^ ^ ^ L U l l U O l U l L ^ ^ l n l J l l - ^ ^ ^ * , _ - , « , ~ İ^I 141 L/l V L 1 U 1 1 U U 1 1 M I I \ V I I U I 1 L 1 111111 renselbirdeğerkazanmışola- getirtmek, yeni bir masraf kapiSl vaptıklarını.dolavısıylaTürk bılmek gerekıyor. İDSOnun son yıllarda be- lirli bir çizgisi oluştu. Olanak- lannı. sınırlarını düşünerek kendini gü\enceyealıyor: Bıl- ^ ^ — — • — ^ " ^ " ^ diği şeflerden. gü\endiği solıstlerden. tanıdığı yapıt- lardan şaşmıyor. Bunu bir bakıma "yaptığını iyi yap- mak" politikası olarak değerlendirebiliriz. Ne de ol- sa yeni yapıt demek. \eni nota getirtmek. yeni bir masraf kapısı açmak demektir. L'nlü solist \eya şef peşinde koşmak. dar bütçesi içinde düş görmektir. Biraz daha günün bestecisini. çağın müziğini çaldırt- mak ise üyelerin daha çok çalışmasını. daha çok tar- tışmayı ve daha çok telıf masrafını gerektırecektir. Böylece tanıdığımız sanatçılar ve tanıdığımız yapıt- açmak demektir. Ünlü solist \eya şef peşinde koşmak, dar bütçesi içinde düş görmektir. SolistlerimizBizim usta solıstlerimizden Verda Erman, Chopin (No 1) konçertosuyla ve Gülsin Ona\, Schumann'ın konçertosuyla katılıyorlar orkestramıza bu yıl. Aynca uzun yıllardır Amenka'da yaşayan bir pıyanistimiz, Hüsnü Onaranda Mozart (No27) konçertosuyla ılk kez orkestraya katılacak. Genç kuşağın parlak solistlerinden Cihaf Aşkın, Wieniawsky; Fazı) Say, Saint- Saens (No 2). Tuncaj- Yılmaz, Bruch konçertolannı çalacaklar. Birçok usta solistimizin yanı sıra Cihat Nihan, Tuncay, Fazık Selim. Hakan gibi genç ve parlak yeteneklerimizin de bu programlar arasında yer alması sevindirici. Ancak Pekineller, Ruşen Güneş, Gürer A> kaL Gülşen Tatu. Meral Güne>man. Güven Yaşlıçam gibi sanatçılanmıza rastlanmaması da üzücü. Ayrıca bir de orkestra solistleri olayı var. Orkestradaki kimi kadrolar tepeden inme solist kadrolanyla doldurulmuş durumda. Yalnız lstanbul değil. Ankara. Izmir. Çukurova'da da durum aynı. Bu iş nasıl başlamış. bu solistler ne kadar hizmet vermişler. hangi kıstaslara göre. hangi kararnameye göre seçilmekteler. bir karmaşa! Haftada iki gün konser veren orkestra üyeleri ile yıl boyu aynı maaşı alan ve belki de orkestra ile hiç çalmamış. çalmayacak olan solistler var. Aynı zamanda orkestraya gerekli elemanların. aileyi tamamlayıcı üyelerin alınması da böylece işgal altmdaki kadrolarla engellenmiş oluyor. lstanbul Devlet Senfoni Orkestrası yönetim kurulu iki yıldır bu konuvu açıklığa kavuşturmak üzere kollan sıvamış durumda. Üstelik haklı oldukları kanıtlanmış. Yine de çözüm gelmemiş. tDSO yönetimindekilerbu vıl kendi orkestra solistlerine konser vermemekle bir çeşit protesto halindeİer. Bızlerde böylece Pekineller. Gülşen Tatu. Meral Güneyman. Mehmet Okonşar. Arın Karamürsel gibi sanatçıları, lstanbul orkestrası ile dinlemekten voksun kalmış durumdayız. Gelecek haftaki vazımızda "orkestra soüsrieri" konusunu irdeleveceğiz. Programa bütünüvle bakıldığında zengin bir solist kadrosu. pek yenilik olmasa da sağlam bir şef kadrosu göze çarpıyor. Programlann içeriğine gelince neredeyse tümiiyle 19. yüzyıla aynlmış. Orkestranın da dinleyicinin de tanıdığı yapıtlar. Ilginç bir rastlantı. Rus bestecilere ağırlık verilmiş olması. Bol bol Şostakoviç. Prokofief v e Rachmaninof var. Yirmınci yüzyıl biterken biraz daha atak, biraz daha çeşitli programlarla boyutlanmızı geliştirmeye yardımcı olacak tek kuruluş da yine kendi kentinizin orkestrasıdır. Radvolarda ne dinleyeceğinizi v a da plak dükkânından neyi nasıl seçeceğinızi yönlendiren. eğiten kuramlardır orkestralar. Bu nedenle çok boyutlu bir sorumluluk taşırlar. Dilediğimiz çeşitliliğin gerçekleşmesi bütçe sorununda düğümleniyor. Kurulduğu günden beri orkestrav a destek çıkmış Filarmoni Derneği. yine topluluğun en önemli sponsoru. Bu yıl ayrıca Oyak Bank'tan büyük bir destek alınmış. Böylece sahnedeki akustik panolar yenilenivor. Nota kiralan ve haftalık gazete ilanlan bu kaynaktan destek buluvor. Böylesi çabalar için İFJSO yönetıcilerinı kutlamak. özel kuruluşlan da vüreklendirmek gerekir. FaalSay Cihat Aşkın bestecılennı de onlann seçıp getirdiğini öğrendik. llginç olan Strugala'nın SinangiTi, Svvoboda"nın Tüzün'ü ~™^^~^^"^^^"~ Kuhn'un Erkin"i seçmiş ol- malan. Hıçbır Türk şef. hiçbir Türk bestecisi öner- memiş bu durumda. Biraz sitem etmemek elde de- ğil doğrusu! Bildik bestecilerimizin hâlâ raflarda bekleyen nice yapıtı var. Erkın. sadece "Köçekçe" bestecisi değil. Tüzün de "Esintiler" bestecisi değil sadece. Cumhurivetten bu yana altı-yedi kuşak bes- teci yetiştirdik. Onlan kim çalacak. neden yazsınlar,. neden konservatuvarlarımız kompozisyon eğitimi yapsın? Genç kuşaklann yurtdışına gitmesıne ora- larda ortam bulup vapıtlarını canlı tutmalanna artık kimse engel olamaz. Bu topraklarda doğup büyüyorlar. öncü bestecileri- mizle besleniyorlar. buralardakı esin- lerinı başka ortamlarda geliştirip ün- leniyorlar. Heryıl orkestra program- lanna göz altınca nerede bizim bes- tecilerimiz diye v akınır dururuz. Ni- ce yabancı bestecinin yıldönümleri kutlanırken bizımkilerin de uygun ta- rihlerini bulup anımsatınz orkestra- lanmıza. Ne yazık ki hiçbir yeni yıl öncekinden farklı değil. Anma konserleri Bu vıl bütün dünyada Brahmsve Schubertyılı olarak kutlanıyor. Or- kestralar programlannda bu bestecı- lereayn biryerverirken. seminerler- le. yayınlarla onlann daha iyi tanın- masını sağlıyorlar. İDSOdaanmalar çerçevesinde değişik tatlarda prog- ramlar hazırlamış: Brahms'ın 100. ölüm yılı nedeniyle "Brahms Hafta- lan" düzenlenmiş. Orkestramıza her zaman değerli katkılar getiren şef Strugala. bu yıl altı konser yönete- cek. Ilk grupta 10 ocaktan 26 ocak ta- rihine dek Brahms çaidırtacak. Ke- mancı Kulka. Brahms'ın keman kon- çertosunu; Idil Biret tek bir konser- de her iki piyano konçertosunu; bir başka konserde ise üçüncü senfoni- nin ardından kendi piyano düzenle- mesi olan üçüncü senfoniyi ve Schu- mann'ın Brahms'a ithafettiği *"Giriş ve Konser Allegrosu'"nu çalacak ve bu enerjik sanatçımız. böylece yeni bir maraton oiuşturacak. Schubert'i anma konserlerinde hoş bir rastlantı var: Şef Rengim Gökmen bestecinin tam doğduğu gü- ne rastlayan 31 ocak tarihinde beste- cinin "Büyük Senfonisi"ni ve **ttal- yan Tarzında L'vertür"ünü vönete- cek. Aynı konserde Fransa'da yaşa- yan Petrossian ikilisi de Mozart'ın KV 365 mı bemol majör piyano kon- çertosunu çalacak. Schubert'in hiç orkestra-piyano birleşimi çalışması olmadıgından ona en yakın sanatçı olarak Mozart seçilmiş programa. Mendelssohn'un 150. ölüm yılı anısına baştan sona bestecinin yapıt- lanndan oluşan bir programı ilk kez tanışacağımız bir Çek şef yönetecek. Genç bir Çek kemancı Pavel Sporcl da bestecinin az çalınan re minör konçertosunu seslendirecek. DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Ölüm Cezası Şöyleydi o sözler: "Bana sorarsanız, öncelikle, 'kanı yerde kalmaya- cak' duyarlığından sıyrılmak, ölümle oynanan her türlü yüreklilik oyununa son vermenin yollarını ara- mak gerek. "Kimse kimseyi düşman bellemesın... "llişkilerimizde yüreklilik ölçüsü olarak görmekten de vazgeçelim ölümü göze almayı. "Ne yasalann yıldırıcılığında kalsın ölüm cezası. ne de insanlar haklarını ölüm orucuna yatarak arasın- lar..." Telefondaki ses soruyor: - Yani şimdi siz ölüm cezasına karşı mısınız? - Elbette karşıyım... - Toplumumuzun ne duruma geldiğinı görüyorsu- nuz. Sokaklarda insanları tarıyorlar, kahvelerı bom- baltyoriar, bir otel dolusu aydını yakıyorlar. Ceza/a- nn caydıncılığını azaltmak mı gerekir? • Telefondaki sesin kaygılarını anlıyorum. Pek çok ki- şi bu kaygıları taşıyor. Yasalann ceza biçerken suç işleyenleri eğiterek yola getirme, topluma yeniden kazandırma yüküm- lülüğünün ötesinde, bir de caydırma, suçun ışlenme- sini önleme yükümlülüğü var. Ben bu iki yükümlülüğün birbirine ters düşmeme- si gerektiği kanısındayım. Suç işleyen bir kişinin eğitilerek yola getirilip geti- rilemeyeceği, topluma yeniden kazandırılıp kazandı- nlamayacağı işlediği suçtan belli olmaz. Oysa ceza.işleyene göre değil, suça göre belirle- nir. Ölüm cezası biçilen bir suçu, eğitilerek yola getıri- lebilecek, topluma yeniden kazandırılabilecek bir kı- şi de işleyebilir. Onu ölüm cezasına çarptırırsak yasalann asal yü- kümlülüğüne olanak tanımamış oluruz. Yasalann asal yükümlülüğü, hiç kuşkusuz. suçlu- yu eğitmek, iyileştirmek, topluma yeniden kazandır- maktır. Ölüm cezası belli bir süre ya da ömür boyu ceza- evinde tutulmaktan elbette daha caydıncıdır. Ama yasalann asal yükümlülüğüne olanak tanı- mamaktan başka sakıncalan da var. Diyelim ceza uygulandıktan sonra, yargılama sıra- sında bir yanılgıya düşüldüğü anlaşılsa, ölüm ceza- sına çarptırılıp öldürülen kişinin suçlu olmadığı orta- ya çıksa, ne yapılır? Arkada kalanlardan özür mü dilenır!.. Olaya bir de yargıç açısından bakalım: Yargıç ölüm cezası verince kalemini kırıyor... Bu bir üzüntü gösterisi... Kendinizi yargıcın yerine koyun: • Yasalann kıskacında da olsanız, bir insanın ölümü- ne karar veriyor, bir can alıyorsunuz... Yasalar sizi tetikçi olarak kullanıyor... Yaşamları dürüstlük üzerıne kurulu insanlara nasıl böyle düşlerine girecek, uykularını kaçıracak bir gö- rev verilebilir!.. Olaya bir de cellat açısından bakalım: Yaptığınız işi para için istemeye istemeye yapıyor, uygulamanın öncesinde. sonrasında beyninizi uyuş- turmak için iyice kafayı çekiyorsunuz. Toplum içinde bir "cellat"sınız, hiç saygınlığınız yok, kimse size içtenlikle yaklaşamıyor. Ölüm ceza- sına karşı olmayanlar da, can vermelerinı sağladığı- nız kişilerin ölüm cezasına çarptırılmalarını doğru bu- lanlar da sizin yanınızda bir soğukluk duyuyorlar. Uygulamaların arası kesılirse. gelirinız azaldığı için sıkıntıya düşüyor, dört gözle yeniden çağrılacağınız günü bekliyorsunuz. Ama çağnlınca da dünyanız kararıyor: "Içmeden, ayık kafayla kesinlikle gidemem..." Böyle bir uğraş olabilir mi? Bir insanın böyle bır uğ- raşla geçimini sağlaması. çoluk çocuğunu geçindir- mesi düşünülebilir mı? Olaya bir de ölüm cezasına çarptırılan ınsan açı- sından bakmak isterseniz bu konuda yazılmış pek çok kitap. anı, roman, belge var. Yasayla can alınması korkunç bir şey, ayrıca, veri- len yargının kesinleşmesiyle uygulanması arasında geçen süre ise tam anlamıyla bir işkence süresi... Hem cezaya çarptırılanlar, hem de yakınları için... Halkının yüzde yetmişe varan bir çoğunluğuyla uy- garlık yolunda ilerlemek, gelişmek isteyen bir ülke, kanımca, caydırıcılığa ağırlık veren ilkel tüze anlayış- lanndan kalma ölüm cezasını yasalarından çıkarmak zorundadır... Tıpkı kör etmek, organlannı kesmek, taşlamak vb gibi... Ortaçağın "kanıyerde kalmayacak" duyarlığından kesinlikle sıyrılınmalıdır... En başta da yasalar uzaklaşmalı bu duyarlıktan... "Çocukla çocuk olunmaz!" diyoruz. Niçin? Çünkü biz çocuk değiliz... insanın aklını daha iyi kullanabildiği biryaştayız... Yasalara da, "Katille katil olunmaz!" demek yaraşır... Goethe idealinde özgür etkileşim AHMETSA^ ANKARA - Türkıye ile ilişkilerde Federal Almanja'nın dış politikası. kültür alanındaki en küçük aynntılara kadar yansır. Bu ayrıntılardan yola çıkarak Almanya'nın Türkiye'ye bakışında son durumun ne olduğunu kestirebilirsıniz. Örneğin. genç Türk mıizikçilerin vararlandığı Alman dev let bursu eğer verilmediyse, bilin ki o >ıl Almanya ile ilişkilerimiz **soğuk"tur. Alman Başkonsolosluğu'nda vize işlerine bakan görevlilerin yüzündeki ıfade bile dünden bugüne değışebilır. Geçici polıtikalar ile bir müzik olgusunun va da \ıze memurunun yüzündeki ıfadenin özdeşleşmesi. Türk avdınları için yadırgatıcıdır. Gereğinden fazla duyarlıklı ve alıngan da\ randığımız düşünülmesin. Müzik "universal" bır dildir ve bizce geçici polıtikalar kapsamında değildir. Müzik burslan ise. "uluslararası kültür etküeşimi'" düşüncesinin doğal bir sonucu olarak değerlendinlir. Insan ilişkilerinde davranış biçimlerinın ilk yörünümü sayılabilecek yüz ifadesinin geçici politikalara göre değişmesini anlamak da zordur; çünkü insanlar arasındaki dostça iletişimin temelinde >ıne "universar bırvaklaşım vardır. Ben bu düşünceleri Goethe'den öğrendim: Johann VVolfgang von Coethe (1749-18321. benim gözümde sadece büyük bir şair. romancı. tiyatro yazan, hukukçu, dev let adamı. ~"W~ "Tİuslararası kültür etküeşimi ideali, Goethe'nin kişiliğinde kök salmış, insanlığa m I mal olmuştur. Türkiye'de yaygın biçimde 'Alman Kültür Merkezi' sözcükleriyle • / bilinen kurumun özgün adının "Goethe Enstitüsü' olması anlamlıdır. Böylelikle ^m*S 'uluslararası kültür iletişimi' vurgulanmış olmaktadır. Merkezi Münih'te bulunan örgütün Almanya'da 17. beş kısadaki 70 ülkede ise 150 şubesi bulunmaktadır. Ankara, lstanbul ve tzmir cleki kültür merkezleri Münih'in şubesidir. ekonomist. botanikçi değil. "universal konzepfin düşünsel v e kültürel planda bilinçli önderidir. simgesidir. "lîluslararası kültür etkileşimi" ideali. onun kişiliğinde kök salmış, insanlığa mal olmuştur. Türkiye'de vavgın biçimde "Alman Kültür Merkezi" sözcükleriyle bilinen kurumun özgün adının "Goethe Enstitüsü" olması anlamlıdır. Böylelikle "uluslararası kültür etkileşimi" vurgulanmış olmaktadır. Enstitünün Türkiye'deki çahşmalannı da tabii ki Goethe'nin düşüncesine yakınlığı açısından değerlendirmek durumundayız. Goethe Enstitüsü Merkezi Münih'te bulunan örgütün Almanya'da 17. beş kıtadaki 70 ülkede ise 150 şubesi bulunmaktadır. Ankara, İstanbul ve İzmir'deki kültür merkezleri Münih'in şubesidir. Ankara'daki Goethe Enstitüsü'nün etkinliklerini 1970'li yıllardan beri izlemeye çahşınm. Düşün. vazın ve müzik alanındaki birkaç etkinlige küçük katkılanm da olmuştur. 1980 ve 1981 yıllannda yönettiğim "Türkiye Yazüan1 " dergisi olarak Alman ve Türk yazarlann. düşün adamlannın katıldığı "•Çağdaş Hümanizmin Sorunları*" başlıklı bir sempozyum ve "Basınıtnız*' üzerine bir dızi açık oturum düzenledik. Müzik alanındaki projem ise. Türk bestecilerın seslendırilmemış olan "solo keman"' ve •'keman-piyano''" için yapıtlarının u ilk seslendirme"sini Türkiye'de gerçekleştirmekti. Bu amaçla I988'de Berlin Senfoni Orkestrasf nın konzertmeister'i ve çağdaş yapıtların ilk seslendirme çaltşmalanyla tanınan kemancı Götz Bernau ile eşlikçisi Fazıl Say Almanya'dan getırilerek Adnan Saygun. IMuammer Sun, İlhan Baran. Hayrettin Akdemir ve Fazıl Sayın yapıtları Ankara'da Alman Kültür Merkezf nde. Istanbul'da AKM'de seslendirildi. aynca radyo ve televizyon kayıtlan yapıldı. Goethe Enstitüsü Ankara"da müzik etkinliklerine önem vermekte. müzikal vaşamımıza veni soluklar getiren ılginç çalışmalara yönelmektedir. Bu kapsamda çağdaş Alman bestecilerinin ve çalgı solistlerinin düzenlediği "atöhe çalışmalan" (vvorkshop'lar). müzik öğrencilerinın ufkunu genişletmekte. müzikal binkimlerini geliştiren venilikler sunmaktadır. Merkezin 250 kişilik sevimli konser salonunda genç müzikçilerimize resital ve oda müziği konserleri olanağının tanınmasını ise. •% etkileşim*'in incelikli örnekleri olarak değerlendiriyoruz. Bu olanak. kuşkusuz ki gençlenmizin kariyerinde ilk önemli adımları oluştunnaktadır. Uluslararası Ankara Müzik Festivali'ne enstitünün katkılanyla gelen Alman müzikçilerin. beklentilerimizi her zaman karşıladığı söylenemez. Festıval kapsamında yer alan bu sanatçılann özellikle "festival için" gelnıediği, enstitünün olağan etkinliklerinin bu fırsatla festivale taşındığı anlaşılmaktadır. Bu rastlaşmanın getirdiği düş kırıklıklan. daha çok festival düzenlevicilerinin sorunudur. Geçen sezonda. "Rönesans\eerken barok" müziğinde yetkin bır topluluk olan "Sequentia". oda müziği çeşıdınde **TrioOpus8" ~.\felos Quartet'\ "Mandelring Quartet", Ankaralı müzikseverlerin beğeniyle izlediği konserler vermişlerdir. Fiyanist Thomas Duis'in resitalini de bu kapsamda değerlendiriyoruz. Öte yandan. "Südpool Caz Dörtlüsü", "Modern String Dörtlüsü" v e "Triocolor" gibi Alman toplulukları. "Avnıpa cazı n nı temsil eden gruplar olarak görmediğimizi belirtelim. Ankara Goethe Enstitüsü. önümüzdeki sezonda Mainz kentindeki Peter Comelius Konservatuvan ile Ankara Devlet Konservatuvarf nın işbirliğiyle bir dizi atölye çalışması planlamaktadır. Bu tür etkinliklerin, Almanya'dan getirilmesi düşünülen rock ve pop gruplanna göre, çok daha olumlu izlenimler bırakacağı görüşündeyiz. Birkaç ay önce Ankara'ya atanan yeni müdür. Bayan Marion Haase've başanlar dilerken yıllardan beri üzerinde düşündüğümüz genel bir uygulama biçimine onun da eğilmesini bekliyoruz: Türkiye'ye gelen Alman sanatçılar. Münih'teki Goethe Enstitüsü tarafından saptanmaktadır. Bu uvgulamanın kaliteyi öngören "seçmeci" bir yaklaşımdan kaynaklandığinı anlıyoruz. Oysa hangi gerekçeyle olursa olsun. tek taraflı u seçmeci" yaklaşım, "etkileşim"i değil, "etkileme"yi önplana getiriyor izlenimi vermektedir. Türkiye'den gelecek istekleri belli bir oranda yaşama geçirmek için acaba etkinlikler geliştirilemez mi? "Goethe ideali"ni böylece daha özgür, kendiliğinden gelişen etkinliklerle desteklemeyi düşünür müsünüz? İdil Biret bugün Köln'de konser verecek BONN (AA> Dûnyaca ünlü pivanist İdil Biret. bugün Almanya'nın Köln kentinde Betin Güneş'in yöneteceği Köln Senfoni Orkestrası esjiğinde bır konser verecek. Köln Filarmoni Salonu'nda verilecek konserde Bela Bartok. Frederic Chopin. Betin Güneş. Gustav Hols ve Ferit Tüzün'ün vapıtları seslendirilecek. Biret'e. Köln Senfoni Orkestrası'nın yanı sıra yine bu orkestradan kurulu Mondial Oda Orkestrası eşlik edecek. Rüştü Koray yarışması sonuçlandı Kültür Senisi - Bigadiç Kültür ve Eğitim Vakfı'nın düzenlediği "Redd-i İlhak Cemiyetleri se Balıkesır Kongreleri'nin Kurtuluş Savaşımıza Katkılan' konulu Rüştü Koray yarışması sonuçlandı. Yaşar Aksov (\azar-araştırmacı). Prof. Sina Akşin (SBF Öğretim Uyesi). Alev Coşkun (yazar. eski bakan). Şükran Kurdakul (edebiyat tarihçisi. şair) ve Prof. Bilge Umar'dan (yazar. araştırmacı) oluşan seçici kurul, ov çokluğu ile birinciliğe "Ya tstiklal Ya Ölüm' rumuzlu Zekeriya Özdemir'in. ikinciliğe 'Doktor" rumuzlu Dr. Hasan Ileri'nin. üçüncülüğe ise 'Kaşıkçf rumuzlu Dr. Şerafettin Zeyrek'in çalışmalannı seçti. Yarışmacılara ödülleri 5 eylül perşembe günü saat 17.30'da Balıkesir Ticaret Odası salonunda yapılacak bir törenle verilecek. Törende Prof. Bilge Umar. Şükran Kurdakul ve Yaşar Aksov "Ulusal Kurtuluş Savaşımız" konusunda konuşma vapacaklar. Erhan Şakar, Cabaret-Cine'de Kültür Servisi - Arif Sağ'ın prodüktörlüğünü yaptığı "Bız N'Olucaz" isimli ilk albümü ile müzik dünvasına adım atan genç sanatçı Erhan Şakar. pazartesi. saiı. çarşamba akşamlan saat 23.00'te Arnavutköv Cabaret-Cıne'de sahne alı>or. Şakar, repertuvarında gitar ve ağız armonikası ile çok değişik dünva ve Türk müziklerinden örnekler verivor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear