25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 AĞUSTOS 1996 SALI i. 14 KULTUR INSANLAR, SOKAKLAR VE ŞEYLER ENİS BATLR NUMARA 14: Işlem tamamBir açıdan bakıldığında. trajik bir du- ruma /w/eeğilmenin. ondan hareket ede- rek (görünüşte) buncaio^ı/A'biralıştırma yapmaya kalkışmanın insafsız bir çaba olduğunu söylemek güç değil. Fatma Kaptan'dan bir çırpıda bir şiir kahruma- m \aratmak. o yoldan belki hafiflemek daha da kolay olurdu -üstüne üstlük. etik kıvancın ranıı da eklenirdı buna. estetik knançla birlıkte düşünülürse. ne kadar ağır bir yük kaldınrdı üzerimden o tür bir alıştırma. Oysa. ilk andan başlayarak, hayırezik- lik diyemem. düpedüz ezilme yaşattı bu olay bana. Yamyassı oldum ya, toparlan- mak için iki çare buldu hızla calışan zi- hin çarklarım: Simsiyah bir mizah tonu- nunbuzul optığınesığınmak(birbakıma Swift'm çözüm yolunu benımsemek). bir: alışiırmayı monolog katından diyalog ka- tına taşımak. iki. Inartın. derdim okurun başma dert açmak. köşemde çözdügüm bulmacanın çözülmemiş halini ona ulaş- tınp keyıfle kayboluşunu izlemek olma- dı kesınkes. Ne çözmesi. tam tersine, için- de yitiverdim karenin. sizi, hepsi hepsi içeriyeçağırdım: 18Temmuz I996tarih- li gazete sayfalarına. Oradan İcalkarak, birlikte, karşılıklı, dört ana işlem üzerinde. kara mizahın bi- ze sağlayabileceği gotik zeminde zincir- leme bir alıştırma kurmaya çalışalım, di- yorum: Toplama(k), çıkarma(k), çarp- ma(k) ve bölme(k). Matematik gerçekte her şeyin başı sonu. Fatma Kaptan, emekli matematik öğ- retmeniymiş. Eşinden yıllar önce aynl- mış. biroğlu babayla gitmiş. Öteki onun- la kalmış. Ikı yıl önce kaza geçirmiş Le- vent Kaptan. felç onu yatağa çivilemiş. Fatma Kaplan'ın ekonomik güçsüzlüğü tedavinin, bakımın boyutlannı kısıtlamış, koşullan iyiden iyiyezorlamış. Bir yıl ka- dar Önce çöp toplamaya başlamış. Kayma nır> tam ne zaman başladığını bilmiyoruz. Bunu ola ki, kimse. hekim- ler bile, kestiremeyecek. Ikili. ortak bir kayma mı söz konusu anayla oğul arasın- da. sanmıyorum: Ogul belli ki midye, ka- buğunun içine çekiliyor. kapağını ana açabiliyor. açabiliyorsa ve buna açmak denebilirse. Toplayan. toplamaya karar veren Fatma Kaptan. Bir eşikten sonra oğlunun da bir torbaya dönüştüğunü, sa- kallannı ve tırnaklarını kesmediğine gö- re onu da biriktirdiğini dü$ünmüş olabi- lir. (Hevesliler psikanalize başvurabilir- ler: Özellikle de. Kristeva'nın "FoUe Ve- rite/ Çılgın Hakikat"ına ve "Pouvotrs de l'Horreur/Yılgının Erk AlanlarTnın Incıl ve Celine'in yapıtında "pistik"in didik- lendiği bölümlere.) Tam ne kadar çöp Gazeteler. iki yıla yakın bir süre için- de kaç ton çöp. kaç çöp torbası topladığı- nı belırtmiyorlar. ("Kesinlik bu durum- larda ah ne kadar önemlidir") Dogal bu: Sağlıklı. akıllı uslu dünyanın üyeleri içın bu işlemin sonuçları. sonucun kesinliği herhangi bir önfm taşımıyor. Televizyon ekranından görebildığim kadarıyla. be- şinci kattakı apartman dairesini boşalt- mak için seçtikleri pencerenin aJtında du- ran kamyon kasasını tepeleme dolduru- yordu. Fatma Kaptan ın topladıgı torba- îar. herhalde beş tonu aşan bir birikim oluşmuştu. Gene de. kesin bir sonuç olmalıydı eli- mızde, hayıflanıyorum. Fatma Kaptan. amaçsız bir ışlem yapmıyordu. bunu kim- se ilen süremez sanıyorum. Amacı ve yü- riittüğü ışlem toplumun ölçülerinden, bir- den fazla anlamsal düzlemde. taşıyordu. Başkalarının. ötekilerin çıkardığını toplamak -toplum. kendı çıkarma işlemi- ni eşyanın mantığı saymış, çıkardıklan- nın toplanması işlemini esasa dayandır- mış. bunun mekanızmasını yaratmış ve geliştirmiş. toplananların istiflenmesi bağlamında, sık sık sorunlar yaratsa da. stratejilerve "topos"larbelirlemişti. Çöp. çöp torbalan zaten, elberte toplanıyordu: başka türlüsü düşünülemezdi; işçisi, işve- reni. ücret politıkası. araç gereci. farklı rürlerden toplanma yerleri "contrat soâ- al" ile belirlenmişti. Bir de. derkenarda gelişmiş. gelişme- sine zorunlu olarak (ve kayıtsızlıkla) göz y umulmuş bir etkiniik daha vardı. dü'nv a- nın bütün (özellikle) büyük kentlerinden fışkırdığına tanık olduğumuz. kendi eko- nomik denklemlerını yaratan bir etkın- lik: Yalr.ızca "homeJess"lann. "sans do- micilefixe" statüsünde yaşayanların. Abe Kobo'nun nefis romanı "Kutu Adam"dantanıdığımızevsizbarksızlann değil. ekonomik acz içınde kalan her ke- sımden cemaat üyesinin zaman zaman. sık sık. hep başvurduğu bir kaynaktı bu: Çöp toplanıyordu nicedir. her yerde. Once. ama. her hanede toplanıyordu çöp: Yaratılıyordu. Daha önce toplanan- lardan -yani. para harcanarak alınanlar- dan- çıkanlar. artanlar. olumsuz anlamda artanlar. kalanlar. eksiltmek ya da dışlan- F atma Kaptan'ın mantığı sağlam bence. Çünkü etiği sağlam. Matematik formasyonu, elde etmesi gereken için onu doğru denklem kurmaya yöneltiyor. Bir toplama ulaşmanın tek yolu toplamak'tır, diye düşünüyor. Toplumun eğri denklemlerini görmüyor mu: Bir iki dolap çevirmek varken dönme dolap olmayı seçiyor? mak istenenlerdi bunlar. I Lı r.ai.uim so- pü torbada, torbalarda toplanıp her soka- gın başında, ucunda, ortasında bir daha toplanıyor, sonra da götürülüyordu. götü- rülmesi uygun görülen yerlere. Arada devreye giriyordu ara-işlem: Bi- risi için yararsız, gereksiz, fazla, elden ve evden çıkarılması doğru göriilmüş şey (nesne, araç, madde...) bir başkası için yararlı, gerekli. eksik. toplanılası olabili- yordu. Madem öyleydi: Çöp, tamıtamına çöp sayılmayabilirdi. Sayılabilir miydi? Sağda solda üretim. dağıtım, tüketim eksenli. insanoğlunun ekonomik etkinli- ğinin yasalarını kuşatmaya, çözümleme- ye. iyileştirmeye yönelik ne çok kuram- sal çalışma yapılmıştı -birekonomi çöp- lüğünün ortaya çıkmış olduğunu pek az ler kahrediyor insanı). 14 numaralı daıre- de toplanmış çöp torbalanyla ilgili kesin bir ölçü elde edememiş olmamızın öne- mi bir kez daha ortaya çıkıyor. Agırlık açısından değil birtek.tabii."değer"açı- sından da bir ölçüm yapılmış olmalıydı. Çöpün, hurdanın. artığın, atığın değiş-to- kuş denklemlerini kuran; dönüşüme da- yalı bir yeniden-üretim çarkı yaratabilen piyasada. Fatma Kaptan'ın birikimmm bir karşılıgı gerçekten de yok muydu? Süphesiz. burada. gerçeği, düz gerçe- ği yokuşa sürdiiğümü düşünmek iistün çaba istemiyor. Fîilin, "toplamak" fiilinin düz ve yan anlam alanları buna izin veriyoroysa - ne izin vermesi: Yol açıyor düpedüz. Fatma Kaptan. bir matematikçi, topla- ma işleminde karar kılıyor. çünkü haya- (Fotoğraflar: tSMAIL POLAT) Çöp. "değersiz" bir toplam belki. ama içinden "değerlTparçalarçıkabiliyor: En "büyük değer" sayılan ~para"ya dönü>e- bildigine göre. Degerı çıkarmak için de- ğersizi toplamak. garip gelse bile mantık- sız değil: Firmalar, kişiler başvuruyor bu yönteme. Demek. olabılirin, olabilirliğin sınırlan içindeyiz. imdi tahvil. bono. döviz. altın, tapu. antika toplamak daha mantıklı olurdu. Fatma Kaptan düşünmüş. toplayabilece- ği tek şeyin çöp olduğunu görmüştür. Hiçbir şey toplamasaydı olmaz mıydı? Olmazmış. olmamış: Fatma Kaptan'ın amacı var. hem de yasamşal önem taşıyan bir amaç, kalan enerjisini ona harcamak- ta kararlı davranmayı seçmiş. Akıldışı olan, akıldışı bulunan çöp top- lamak değil ki burada: Pek çok insan. bel- • Ortalama zekâmı zorluyorum. Fatma Kaptan'a güçlü 'sponsor'luk bulmanın bir yolu olmalı. Şaka elbette değil, son yıllann en etkili. Osmanlı şamarı. en anlamlı enstalasyon'una destek bulmak şart bana kalırsa.Yalnızca Istanbul Bienali'nde başköşeyi ona ayırmak yeterli olmaz: yurtdışındaki bazı büyük kültür etkinliklerinde Türkiye'yi temsil etmesini sağlamak için de uğraş vermek gerekir: Hem Türkiye'yi bundan iyi ne temsil edebilir bugün? kişi tark etmiş. yeryüzünün gıderek çöp- lüğe dönüşmesini ünlemlerle gögüsleme- ye kalkanlar "rerf" düzlemin dışına itilı- vermişti. Bütün bu karmaşanın içinde "maPı •*çöp"ten ayıran değeri ölçmek. görecilik \e gereksinme kutuplan arasında, ola- naklı mıydı. bugün? Gelgelelim, Fatma Kaptan'ın durumu. konumu. koşulları farklıydı. farklı görül- müştü -ona müdahale edildiğine. etkinli- ği sekteye uğratıldığına göre böyleydi bu. Haklı idi"ler": Ruhsatlı bir işyerinde is- tedigı kadar çöp toplayabilirdi o emekli öğretmen. bir apartman dairesinde bu işe soyunmak işin özünü değiştiren etmen ol- muştu zaten. Nedeni açık: Fatma Kaptan. "araç" ile "amaç" arasındaki köprüden başka bir yakaya. anlaşılan -baştan beri- öteye geç- mişti. Baglarbaşı Mahallesı, Turgut Reis So- kak. Kurtuluş Apartmanı (bu özel ısim- tına çıkarma işlemı ağırlığını fazlasıyla koymuş. Denge sağlamak zorunda oldu- ğunu o kadar iyı biliyor ki: "AJdığım emekli maaşı oğlumun teda\i masraflan- nı karşılamı>ordu. Ben de çöpleri topla- maya başladım. Biriktirdiğim çöpleri sa- tıp oflumu özel bir hastanede en iyi şekil- detedaviettireceğiııı.''Gazete. karakamu- nun infaz cümlesini ekliyor hemen: "Fat- ma öğretmenin akli dengesinin >erinde ol- madığı bildirildi. ilk teda\isinden sonra Erenköy Ruh \e Sinir Hastalıklan Has- tanesi'ne sevk edildi." "Tam" süphesiz doğru olsa gerek. Jyı de. bu doğruyu Fatma Kaptan'ın açıkla- masında bulamıyoruz ki. Onun açıklama- sı, bize bir tek, içinde yaşadığımız düze- nin akli dengesinin bozuk olduğunu anımsatmaya yarıyor. Bir değer teorisi Akıl. tuhaf trafo. Akıl akla bakarken açık seçik gözüküyor bu. ki başka emekli matematik öğretmenleri de aynı yolu deniyor. kullanım tarihi aşıl- mış diye atılan konserve kutularını. bir hurdacıyadevredebilecekleridemir. cam eşya parçalarını. eski gazete ve dergileri topluyorlar. Sorun, Fatma Kaptan" ın eşi- ginde gelip düğümleniyor. Topladığını dönüştürmemiş. Toplamaktan çıkmış onunkisi, bıriktirmek. hatta yığmak ağır basmış. Birolasılık, güçlüolasıhk.zihni- nin girdabında dönme dolap. durmama- casına toplamaya koyulmuş olmasıdır. Amacı olan oğlunun da bir torbaya dö- nüştüğünü farkedememişartık. hatta ken- disinin. bütün hayatının çöplükle özdeş- leşmesini sağlamış. bile diyebiliriz. "Kaçırmış işte"*~ demek ne kadar da kolaydır. Sayfayı çev iripdevamermekne kadar kolay. Hedefveetik Oysa. bunca toplamanın, iki yıldırçöp biriktirmenin. sahiden de nısvonelbir va- m \ar, öteki kefeye bakarsak: Fatma Kap- tan'ınbu ekonomik etkinliğiningerekçe- si gündelik yaşamının daralan cephesine küçük katkılarda bulunmak. geçim ko- şullarının amansızlığının yarattığı tıka- nıklıkları açmak için ufak tefek kazanım- lara ulaşmak değil: Hedefi. felçli oğlunun özel birhastanede bakımını sağlamak yo- lunda büyük bir "meblağ" elde etmek: Çok para bulmak için çok çöp toplamak, biriktirmek bir bakıma zoruniu(ymuş). Fatma Kaptan'ın mantığı sağlam ben- ce. Çünkü etiği sağlam. Matematik for- masyonu, elde etmesi gereken için onu doğru denklem kurmaya yöneltiyor. Bir toplama ulaşmanın tek yolu toplamak'tır, diye düşünüyor. Toplumun eğrı denklem- lerini görmüyor mu: Bir iki dolap çe\ ir- mek varken dönme dolap olnıav ı seçiyor? Görmek istememiş. Görmüş herhalde. ama gördüğü gönlünde. kafasında kabul görmemiş. "Ne kadar para gerekhorsa, bendeokadarçöptoplanm"diye akıl yü- rütecek hizaya gelmiş. Yaptığı işlemin sağlamasını yapmak şimdi bize düşüyor: bundan. olsa olsa kaçabiliriz- "kaçırmış işte" diyerek. Kara mizahın bana sunabilecegi en ağır, okkalı. zalim önerı ne olabilir bura- da? Gördüğüm andan beri canımı yak- mayı sürdüren o hançer-gerçeğe. hançer- duruma karşı panzehir. "her şey"le han- gi yoldan alay edebilirim? Sponsor arama ilanı Ortalama zekâmı zorluyorum. Fatma Kaptan'a güçlü "sponsor"luk bulmanın bir yolu olmalı. Şaka elbette değil, son yıllann en etkili, Osmanlı şaman. en an- lamlı enstalaınon'una destek bulmak şart bana kalırsa: Yalnızca Istanbul Biena- li'nde başköşeyi ona ayırmak ve sözgeli- mi Fen Fakültesi'ninbirsalonundabuçöp toplamını sergilemek yeterli olmaz; yurt- dışındaki bazı büyük kültür etkinliklerin- de Türkıye'yi temsil etmesini sağlamak için de uğraş \ ermek gerekir: MOM A'da. Beaubourg'da. Documenta'da ses getire- ceğinden kendi payıma eminim. Hem Türkiye'yi bundan iyi ne temsil edebilir bugün? Gelgelelim, bu çözüm yolu yeterince güçlü gelmiyor bana. "Enstalasyon"kav- ramıyla dalga geçtiğim. ya da sık rastla- dığım sıradan kayramsal sanat ürünlen- ne dolaylı yoldan yüklendiğim düşünüle- bilir. böyle bir tasam yok oysa. tersine, "olay"a kavramsal sanatın olanaklanyla müthiş bir yüklem de getirilebilir, inan- cını taşıyorum. En kötüsü. Fatma Kaptan'ı bu eşiğe ta- şıyan. oradan taşıran onamı yaralayacak. cezalandıracak. eğitecek, ne bileyim ak- lını başına geıırecek bir yaklaşım dog- muyor buradan. Bir adım sonrası için. ipucu gene ola- yın içinden çıkıyor. biraz daha bakınca: Fatma Kaptan'ın. iki yıldır çöp topla- dıgı fark edilmemış miydı? Oğlunun felç- li olduğu, ciddi maddi ve manevı sorun- lar yaşadıkları komşulan. yakın çevrede- kiler tarafından algılanamamış mıydı? Görmüyor. anlamıyor muydu insanlar? Beş duyudan biri mi işliyordu onlarda? Kokunun fenomenolojisi Çevre. bir aşamadan sonra devreye gir- miş. yetkeyi müdahaleye çağırmıştı: So- run Fatma Kaptan'ın ve oğlunun 14 nu- maralı dairede dayanılmaz koşullaraltın- da yaşamayı sürdürmelerinden kaynak- lanmamıştı: Sorun, 14 numaralı dairenin kendisinden taşması \ e çevre "sakin'"le- rinin hayatını etkilemeye başlamasıyla başgöstermişti: "Kurtuluş Apartmam'nın 14 numara- lı dairesinden haftalardır dayanılmaz bir koku yavılması üzerine*" diyor gazete ha- berinde: "Apartman sakinleri dün sabah Maltepe Belediyesi'ni aravarak yardım is- tedTler Fatma Kaptan'ın çöp toplamaözgürlü- ğü. temmuz sıcağında, sınınna dayanmış- tı. Neyi ne için ne kadar toplayacaksa top- layabilirdi. kimseyi ilgilendirmezdi bu, ne ki çöplerin kokusuna katlanmak. hat- ta dayanmak olanaksızdı artık. harekete geçilebilirdi. Fatma Kaptan. işleme dalmış. işlemin yan sonuçlannı. artan bir unsurun hesabı altüstedeceğıni hesabakatamamıştı. Ko- kunun. koku haddinin her toplumda bir ölçüsü vardı. bu toplumda bile -beşinci duyu bu kadarım kaldıramazdı. Kükürt dioksit. azot, egzoz. lağım. yağ. ter. hacıyağı. alkol. tütün. gübre. çürüme erime, bozuşma kokulannın yüksek doz- da ortalamasına alışılmış bir ortamda, baskın çıkan bir başka koku. öteki-koku ancak korku kaynagı olabilirdi. Fatma Kaptanı unutmamak için. bir vakitler RolandTopor'un ChanneTe yap- tığı gibi. "ıNumara 14"ü şışelemek. mo- dasını lanse etmek. bir kampanya başlat- mak ola ki yapılabilecek en doğru iştir. Kitapta KDV'nin yüzde 15'e çıkanlmasma Edebiyatçılar Derneği ve yaymevlerinden tepki RP-DYP koalisyonu 'kitapsız bir Türkiye' istiyor Kültür Semsi- Edebiyatçılar Derneği. kitapta KDY'nin yüzde 15'e çıkanlmasını şiddetle kınaya- rak, bu uygulamanın ardında 'ekonomik sansür' an- layışının yattığını belirtti. Konuyİa ilgili olarak Yürütme Kurulu tarafından yapılan basın açıklamasında: RP-DYP hükümetinin kültür düşmanlıklannrn bir eseri olarak kitapta yüz- de 8 olan KDY oranını. yüzde 15'e çıkarmak istemek- le. uvguladıklan kültürsüzleşmepolitikalarının sonu- cu olarak her yıl azalan okur sayısını tamamen azalt- mak. yok etmek amacında olduklan belirtildi. Kitaplann satış oranlannı düşünce, kıtap basımla- rının da azalacağına. yazarlann kıtaplannı yayınla- tamaz hale gelecekleri'ne değinilerek. RP-DYP hükü- metinin henüz açıkca söylemekten çekinse de gerçek hedefinin 'kitapsız bir Türkiye' olduğu \ urgulandı. Yapılan açıklamada şu görüşlere yer venldi: "Yönetenlerin, kendileri için'Dıkensiz gül bahçe- si' yaratma ö/lemleri hep olmuştur. Kültürel biriki- mi. zenginliği olmavan. tek değer olarak 'para'yı gö- ren anlayışın politikada egemen otnıası- Dikensiz gül bahçesi' özlemiyle bütünleşince. kültür düşmanı po- litikalar ortaya çıkmaktadır. Son RP-D\'P koalisyo- nu ile, yöneticilerde zaten \ar olan 'düşünen' değil, dogmaİara esir Ortaçağ toplumu yaratma arzusu da biri\iceöneçıkmıştır.Onlar. kendi keselerini altın- la doldurmak \e çiftlik alanlarını arttırmak için uğraşıyorlar. o kadar. Bütün bunları yaparken halkın gözünü kolayca bağlayabilmek, belleksiz, her şeye e\ et' diyen bir toplum yaratmak için de en başta kültürü, aydınlanmayı düşnıan bellemektedir- ler." Hükümetın kültür düşmanı politikalarını. uygula- malannı, kitapta KDV'nin yüzde 15'e çıkarılması şiddetle kınayan Edebiyatçılar Derneği Yürütme Ku- rulu, "Bilmeİerini istiyoruz ki. Türkiye'yi kitapsızlaş- tıramayacakiar! Bi/ler. bu ülkenin şaûieri.yazarlaru gerektiğinde kitaplanmızı ilkel y öntemlerie çoğaltıp, MikakJarda dağıtmavı da biliriz 1 * dedi. Yayınevleride KDV'nin yüzde 15'eçıkarılmasına karşı. Afa Yayınlan sahibi ve Yayıncılar Birliği Baş- kanı Aül Ant tüm dünyada olduğu gibi KDVv nin sı- fırlanması gerektiğini belirterek, "Devletten birikmiş KDV alacaklanmız varken, oranlann arttınlması doğru değil. Kitap fiyatlarının KDV nedeniyle art- ması okuyucuy u ve bizi iyi >önde etkilemiyor. Kinıse- nin mağdur durutna düşmemesi için devİet yayıncı- lann biriken KDN alacaklannı diğer vergilerinden mahsup etmelidir" dedi. Varlık Yayınlan'ndan Filiz Nayır ideal olanın KDV alınmaması gerektiğini be- lirtti. KDV uygulanacaksa oranlann sık sık değiştiril- memesini isteyen Nayır. yayıne\ ı olarak KDV konu- sunda her zaman alacaklı olduklarına ancak bu para- nın da ödenmediğine değindi. Parantez 'S'ayınlan'ndan MetinCelal ıse. "Gümrük Biriiği'ne girdıysek, tüm üye üikelerinde uygulanan KD\ düzenlemelerinin bizde de uvgulanması gere- kir. Bu da KDV oranının sıfırlanması ve var olan KDV alacaklanmızın da gelir \ergisi gibi >a\ıncılann yü- kümlü olduğu vergilere mahsup edilmesi demekn'r" dedi. Gan Yayınevi'nden tlknurÖzdemir. KDV oranla- rına uygulanacak zammın kitap satışlannı düşürece- ğinden endişe duyuklannı ve bu konuda ilk planda Yayıncılar Birliği'nin tüm yayınev leri adına tepki ver- mesi gerektiğini vurguladı. Inkılap Yayınevi'nden AJto Baklacıoğlu da. KDV zammının zaten az olan kitap satışını daha da düşü- recegini söyledı. Cep Yayınlan'ndan Osman De- niztekin . kitaba gelen KDV zammıyla ilgili olarak iki noktanın altını çizdi: "Oranın yüksekolması du- rumunda, özellikle öğrenci kesinıi için korsan ki- tap satışlarında artış olacaktır.Düşük olması du- rumunda ise bütün sektörün devletten alacakla- rının mahsup edilmesi gerekir." YAZIODASI SELİM İLERİ Yadsınmış Romanlar Günlerdir Peride Celal okuyorum. Oğlak Yayıne- vi, Peride Celal'e Armağan adlı bir kitap yayımlaya- cak. Seçkin yazarlarımızın incelemelerinin. kişisel ta- nıklıkların yanı sıra, ben de değerli rornancının eser- lerinden küçük bir seçki hazırjamaya çalışıyorum. Peride Celal'le söyleştik. Oç Kadın'a (1954) ula- şıncaya kadar yazdığı romanlan yadsıyor. Yadsıyor, dememeliyim belki de. Gerçi yazımın başlığı "Yadsınmış Romanlar" ama, Peride Celal, Sönen Alev'den (1939), sonra, o çizgideki romanla- rından konuşmak bile istemiyor, o romanlannı anıl- maya değer bulmuyor. Yadsımak değil, edebiyat dı- şı saymak... Gerçekten öyle mi? Raşit Çavaş'la Tunay Aydın bu usta yazarımız için bir bibliyografya hazırladılar. Bibliyografya şim- di önümde duruyor. 1935-1995 arası otuz iki sayfa- ya ancak sığmış. Raşit Çavaş daha eksikler olduğu- nu söylüyor. Öyküler, romanlar, tefrika halinde kalmış roman- lar, uzunöyküer, çeviriler, uyarlamalar. yazılar... Ina- nılmaz ve neredeyse gizli tutulmuş bir çalışkanlık! Peride Celal'in ilk öyküsü "Ak Kızın Hikâyesi" 27 Kasım 1935 tarihli Yedigün dergisınde çıkmış. Se- dat Simavi, Peride Celal'i keşfeden, yayımlanmaya değer bulan editör. Sonra Tan gazetesindeki öykü- ler, arka arkaya, hemen her gün bir öykü! Tan'dan sonra Son Posta ve Cumhuriyet gazete- lerinde sürüyor bu öyküler. Peride Celal'in Cumhu- riyet'e büyük emeği geçmiş. Şimdiye kadar kitap olarak yayımlamadığı, yayımlamak istemediği Rüya- larEvi, Sahildeki Ceset, Karanlık Oda gibi romanla- rı da Cumhuriyet'in tefrika romandan caymadığı sa- yılarında duruyor. Peride Celal, gazetelerdeki öykülerini "magazin öyküsü" diye sıfatlandırıyor. Yüzlerce öykü. Ister ma- gazin öyküsü olsun, ister olmasın, her birinin kalem bilediği nasıl görmezden gelinir? Burada hemen şunu da söylemek istiyorum: 1930'ların, 40'lann, hatta 50'lerin gazeteleri her gün bir öykü sunarak, okurun öykü sanatıyla içli dışh ol- masını sağlamışlar. Edebıyatımız o süreçte bir öykü bereketi yaşamış. Keşke yeniden aynı tutuma dönül- se... Azıcık avuntu^. Söyleşimizde şöyle diyor Peride Celal: "Hadi canım siz de... Seneler öncesinin karalama- ları... Bir tanesini okuyayım dedim, elime aldım, iki sayfa sonra bıraktım." Ben bırakmadım. Nice zaman sonra yine Sönen AJev'i okuyorum. Yazarının söylediği gibi bir "pem- beroman" Sönen Alev. On dokuz. yirmi yaşında bir genç kızın öyküsünü yine yirmilennde bir yazar ka- leme almış. Sönen Alev, hayalleriyle kupkuru dünyamıza azı- cık avuntu getirmış. Elbette başka özellikleri var: Peride Celal, daha o yıllarda, bir "öyküleme" us- tası. Tahkiye sanatını gerçekten anıimaya değer bir yeteneğin süzgecinden geçiriyor. Pembe roman de- diğimiz tarzın çok da önemsemediği ince ruh çö- zümlemelerine yer veriyor. Üstelik, 1930'lar için ter- temiz bir Türçeyle. Çumhuriyet'te tefrika edilmiş Yaz Yağfnuru'nda da (kitap olarak yayımlanışı 1940) aynı yazınsal kay- gı sürüp gider. Aşkın Doğuşu'nda da (1944)... Belki de bütünüyle kendine özgü bir popüler roman dizi- si. Ama eleştiımenler ciddiyetle eleştirmemiş. Maddi sorunlara göğüs gerebilmek amacıyla ya- zılmış bu romanlar bence Dar Vb/'la (1949) sona eri- yor. Peride Celal, Dar Yol'la birlikte onca emeğinin, birikiminin kılavuzluğunda asıl "Peride Celal Roma- n/"nayöneliyor. Defalarca okuduğum romanları söz konusu. Unu- tulmayacak öyküler söz konusu. Küçük, sayfaları kı- sıtlı seçkiye hangilerini seçeceğime bir türlü karar ve- remiyorum. Edebiyatımızın en verimli yazarlarından biriyle kar- şı karşıya olduğumun bilincindeyim. O yüzlerce öy- küye ulaşmadan böylesi bir seçkiyi göze almam, düpedüz haksızlık. Yazarın kendisine gelince, yıllardan beri tanıyo- rum, yazı masası başında sessizce çalışıyor. yalnız- ca alçakgönüllülüğü önemsiyor. Benzerine çok az rastlanılacak bir serüven... Adalet Ağao^iu'nıın düzeliyor Kültür Servisi- Geçen perşembe günü bir ameliyat ge- çiren Adalet Ağaoğlu'nun tedavısi yoğun bakımda sürü- yor. Doktorlannın Ağaoğlu'nun yoğun bakımdan çıkıp. özel odada kalmasına izin vermesine karşın. eşi Halim Ağaoğlu. Adalet Hanım'ın bir süre daha dinlenip topar- lanması için yoğun bakımda kalmasını istedi. Eşinin per- şembe gününe kadar ziyaretçi kabul edip. fotoğraf çek- tirmesini istemeyen Halim Ağaoğlu. "Yoğun bakımda ben bile Adalet'i az görebili- yorum ama onun ve diğer hastalann sağüğı için biraz sabırlı olmahya" dedi. Kendisiyle ilgili yazılarıbkuNor Adalet Ağaoğlu'nun ba- cağı geçen hafta geçirdiği ameliyat sırasında yapay de- ri ile kapatılmıştı. Yaklaşık iki hafta içinde asıl "grafla- ma' ile bacağı kapatılacak olan Ağaoğlu'nun bacağın- daki 'fixatör'ü de altı ay ka- dar taşıması gerekiyor. Ameliyattan sonra sağlığı beklendiği gibi gelişen yaza- nn üç hafta içinde hastaneden çıkması bekleniyor. Adalet Ağaoğlu'nun bilinci de hızla yerine gelirken doktorlan yazann kendisiyle ilgili yazılan okumasına artık izin veriyorlar. Çe\resindeki hastalann durumun- dan fazla etkilenmemesi içın yoğun bakımda ses \e görüntü geçirmeyen özel bir bölümde kalan yazanmız perşembe gününe dek eşinin kendisi için biriktırdiği yazılan okuyarak oyalanacak ve dinlenecek. POLlTlKAdLAR! Dünya 15 yıllık zorunlu TEMEL EGİTİM'e geçerken. çocuklanmızın ÖDÜNSÜZ^- KOŞULSUZ 8 yıllık TEMEL EĞİTİM görmelerini siyasal pazarlığa dönüştürmeyiniz! Cahil ve işsiz. 2. sınıf insanlar olmalannın günahını üstlenmeyiniz. ÇYDD
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear