14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SA/FA CUMHURİYET 18 AĞUSTOS 1996 PAZAR 12 DMYAZI Ulusal maden vepetrol davasınınyürütücüsüIhsan Topaloğlu'nun anılan... 'Bacası unutulmuş tesislerleilgilenin'• Ikokula I921'de Kılıs'te.başım- / da tesle başladiTn. Fes givmevi bir tiirlü beceremezdim Unu- turdum hep. "Tiıran Mektebi" Jive bırokul vardı. şımdi yenn- de\elleresi>or. Önceondaoku- dunı. »onra "İstiklal MeMebi" adlı oku- la gıttim. O donenı. İstıklal Harbi'nın ılk yılla- rına dcnk gelıyor Kılıs'e önce İngılızler geldi. ardından Fransızlar. îşgale uğra- *lık Senegallı askerlerı hâlâ sokaklarda göriirgibıvım Yörede Fransızlara karşı mücadele başladı Etrafta Kuvayı Mıllı- yecıler vardı. Lıderleri d e Polat Be\ adlı birkişrvdi. Aılem de Kııvayı MılJiyecf- lerc daha çok maddi vardımda bulunu- yordu Baskılar artınca. ailece Halep'e iîöçtük. Orada 1 5 yıl kaldık. Daha son- ra Halep de Fransız ışgalîne uğradı. Ha- lep'm işgalınden önce. 60-70 bın Bede- \ i kente gelmiştı. Giiva Fransızlara kar- $ı çarpışacaklardı Halep'ı talan edıvor- lardı aslında Bır sabah kalktık. dışarı Viktık kı. ortalıkta tek Bedevı kalmamış. Az sonra Fransızlar. bando çalarak Ha- lcp"e gırdiler. Çocukluktan berı mıllıyefçi tarafım \ardır Dedemden kalma Gavtun Köyü vardı Bağdathattınınyamndavdı Ahte- rin îstasyonu'na çokyakındı. Ingılizas- kerlcn geçerdi trenlerle. Ben de raylara taş kovardım. tren de\rilsin diye Şıkâ- yetlcr ülıııu^. **Ce.za keseriz" demışler. İiuhavaiçindebüyüdugiıiTuçın Halep'le gıttığım Fraıisız okulunda bızi kıliseye soknıak isterlerdı. Bızde gırmezdık. Mustafa Kemal. Ankara Anlaşmasf nı ımzalayınca. Fransızlar gen çekıldı. bız de Kılıs'e döndük. Dönüs yolunda. illa aıahaya Türk ba>rağı asılsin ıstemiştinı. Kılis"e döniişün ardından Mustafa Ke- mal'ınaskerlen Afyon"a. L'şak'agırdik- çe. top atıhrdı akşam üzen Herkes se- \inç ıçinıleydı. Babam. dedemden kalma bir miktar toprağı üjler, çiftçilık yapardı. Ortaoku- lun birinci .sınıfını bıtırdikten sonra, ba- bam. Gaziantep'te beni Robert Kolej'e nıi GalaUvıray "a mı göndereceğı konu- sunda arkadjşlarına danı^mış Sonunda "devlet okulu" olduğu ıçîn benı Istan- btfl'a. Galatasarav Lısesı'ne gönderme- \ i kararlaştınlı I 92N \ ılında Galatasarav l isesı Iui7irlık sınıtma başladım. İlko- kııkla fazla parlak biröğrencı değıldim. Aııcak. Cialatasaray 'a gırdi kten sonra ça- lcşk.ui öğrenciler arasina gırdim. 1936 \ ılında f'en şubesınden mezıın olurken. me>lek seçimim ilginç oldıı. O yıllarda. Atatürk'ıın yaptığı büvük hi7metlerden biri ol.ın. diş ülkelere teknik eleman ye- tiştırmek üzere öğrenci yollanması uy- gulaııu.sı başlamıştı. Herkes bır meslek >eçiyordu Ben tıbbiyeyi istiyordum. Ağabev ım. doktor Ata Topaloğlu'na da- nıştım. \sistanlıkyapıvor, zorgünlerge- çı11v ordıı " Doktor olacaksın da ne ola- cak?~ıle\ınee. sınıfarkadaîimSaimSa- rüeoğlu ıle kınna mühendiM olarak Al- maıuava gıtmeve karar \erdık. Baba- nıın katkisiyla 1936 sonlarında Beriın Teknık İ nı\ersıteMndeokumak ıçın Al- maııya">a gıttim. Almanyj'da. benim gibi Tiırk öğren- cilervardı. Kınıılerı. köprüyiı geçerken avıva davı demek örneğı. "Heil HiUer" selamı verırlerdı. Ben. hiç demedim. Teknık L ııı\ersite"de profesör Schleede \ardı Her ^.ıbah u Heil Hirler" der. ben de Mmaııca "Giina>dın" kar^ılığını \e- rırdım Baktı olacak gıbı değil. q da ba- na-Güna\dın"deıne\ebaşladı C'nı\er- sıtede Hıtler gençlerı. ağızlarında pipo. ba^lannda kuru kafa işaretli şapkalan. SS ünıfornıalanyla dola^ırlardı. Herke- se \ukandan bakar. dığer ulusları küçük görurlerdı "Salnız Turklere karşı saygı- hvdılar ^ıınlan söylerlerdi: "Siz Sf \ r"i j ırrtınız, biz \ ersa\ "ı \ ırta- ıtıadık." (.ekosloNakya'yı bır. Polonya'yı iki. Fransa">i üç hafta. So\\etler"ı 1.5 ayda ı^gal edebıleeeklerinı ilerı Mirer. Bulgar Kralı Bcıris'ıgenel valıgıbı goriirlerdı de Tüıkı\e ıçinînr ^e\ söyleyemezlerdi. Isviçre günieri 1939da savaş başladığında. Tiirkı- ye"\e tatil ıçin gelmıştım. Yollar kapa- nınca. de\let. öğrencilerin dış iiJkelere gitmesine ızın \ ermedı. Bır süre sonra Is- »3 %JI\ CyO Bıından birkaç ay önce Kamu İşletmeciliğini Geliştirme Merkezi (KİGEKİ), sanayi alanmda Türkiye ye önemli hizmetkrde bulunmuş eski biirokratlara bırerplaket vermiştı. Bu isimlerin arasmda thsan Topaloğlu da vardı. Topaloglu. 1960 'larda "milli petrol davası" olarak özetlenen bir savaşımın yürütücülerinden ve simgelerindendi. Ulusal petrokimya ve demir-çelik tesislerinin kurulmasında, yerii petrolün aranması, bulunması ve dağıtımında, Batman-İskenderun boru hattının yapımında önemli katkılar sağlamıştı. Dünya rezervi açısından en büyük payı Türkiye nin aldıgı boraks madeninin özelgirişimci yerli ve yabancı ellerde çarçur edilmesıni önlemek için çırpınmıştı. Ne adına? Topaloglu 'nıın tümyaşantısı. bu soruya şu yanıtı veriyor: Yurtseverlik. Çocuklugtı, Ulusal Kurtıtluş Savaşı 'nın ilk günlerine rastlıyor. Gençligi, cumhuriyet yılları iledenk. 2. Dünya Savaşı başlangıcında Almanya 'da, savaş boyunca da Isviçre'de okuyor. Yurda dönüş sonrası, bi/giyle donatılmış, atak insanlann hrtasiyecilik ile bogıdmasına tanık oluyor. 1950 sonrası DP iktidannm. içine particilik ve çıkarcıİık katılmıs dışa bağımlı kalkmma sürecini üst düzey bir bürokrat olarakyaşıyor. l960'lıyıllarda, tüm benliğini ve yüregini ulusal petrol davasına adıyor. Bu, öyle böyle bir savaşım değil. Kursmnda büyük uluslamrası petrol şirketleri, kartelleri; onların yandaşları Türk bakanlar, milletvekilleri, bürokratlar ve Türkiye 'deki temsilcileri var. Topaloğlu 'nıın, Türkiye Petrolleh Anonitn Ortaklığı (TPAO) öenel Müdürlüğü yaptığı dönemde; ülkenin. kendi özkaynaklan, işçisi, mühendisi ve bürokrutı ile birçok zorİuğun üstesinden gelebilecegine iliskin güven kazanılıyor, ancak yitiren Topaloglu oluyor. TPAO Genel Müdürlüğü görevinden "Ağırpetrol huldu" gibi "hafıf" gerekçelerle alınıvor. Topaloglu, bu kez parlamenter olarak savaşımmı sürdürüyor. 12 Mart sonrası, Enerji Bakam olduğunda, "ulusalpetrol ve maden davası "ndan geri adım atmıyor. Yine karşısma uluslamrası şirketler ve yerli yandaşları çıkıyor, bakanhktan istifa ediyor. 81 yaşındaki Ihsan Topaloğlu nun yaşamöyküsü, özellikle genç kuşaklar için kamnlık ocagı aydmlatan madenci fenerine benzer. Topaloglu 'nun, gençlere iletmek istedigi yaşam felsefesi, şu sözlerinde gizlidir: "Madenler, öyle değerti şeylerdir ki, kötü kullandın mı, yerine bir daha koyamazsın. Gitti mi gider, Bir dünyanın daha oluşması gerekir," fhsan Topaloğlu, 1915 Kilis doğumlu. Topaloğlu ailesi, çok eski biraile. Şecereye göre, 1555lerde Kilis'e gelmiş. Musul, Kerkûk Türklerinden olduğu iddia ediliyor. M,ustafa Kemal, Ankara Anlaşmasf nı imzalayınca, Fransızlar geri çekildi. biz de Kilis'e döndük. Dönüş yolunda, illa arabaya Türk bayrağı asılsın istemiştim. Kilis'e dönüşün ardından Mustafa Kemal'in askerleri Afyon'a, Uşak'a girdikçe, top atıhrdı akşam üzeri. Herkes sevinç içindeydi. viçre. Fransa, Belçika açıldı. Ben lsviç- rede. Zürih Teknik Üniversitesi'ndeegi- timımı sürdürmeyı tercih ettım. Zürih Teknik Ünıversitesi'nde herkür- sünün başında tanınmış bilim adamlan \ardı Doktora yaptığım organik kımya kürsüsünde. I9l2Uen ıtıbaren her yıl Nobel Ödülü alan hocalar görev yapı- yordu. 1942'de orada "Türkiyeli Türk TalebeCemi\eti'"nı kurduk Başkanlığı- nı üstlendık. Derneğı kurduk. amatüzük gerekli O dönemde fs\ içre'ye doktora yapmak üzere Muammer Akso> gelmış- ti.Tüzügünasılyazacağızdiyedüşünür- ken. Muammer Aksoy bize yardım ettı versiteler arası basketbol şampiyonu ol- du. 1944 yılında doktora sınavı sonrası Türkiye'ye dönmek istedim. Alman- ya'dan vize almak gerekıyordu. Vize için mart ayında başvurmuştum. 2 ağustosta Türkiye. Almanya ile ilişkileri kestiğı için yollar kapandı ve dönüş olanagı kal- madığı için 1 yıl daha tsviçre'de kaldım. Bu süre ıçınde Zürih'te bir ılaç fabnka- sında çalıştım. Şefımiz vardı Bır sabah geldigımde kıpkirmızı kesılmiş, sinir- lenmişti. Ne olduğurtu sorunca. **400gün boyunca askerlik yaptım. > ine askere ça- ğımoriar. Gitmeyeceğim, generali ara- vacağım şimdi" dedi. ls\ ıçre ordusu mi- sviçre'de savaş yıllan boyunca yiyecek için karne almayanlara 5 kupon verirlerdi. Karnelerde, ne kadar yiyecek alacağınız belliydi. Savaş boyunca bunların hiçbiri aksamadı, hiç kuyruk olmadı, karaborsa da hemen hemen yoktu. Bunu, o toplumun kültür düzeyine, devletin ciddi hesabına bağlıyorum. nal sosyalistmış. bizi de Yahudi sanmış. Polıs. adamı azarladı ve bize de "Dava açın, lehinize şahittik yapacağım" dedi. Burada polisin tavn çok önemliydi. 1945'te savaş bıtti. 60 kışilik Türk öğ- rencisine sefaret yolluk verdı. Cenev- reUen bir ağustos günü trene bındık. Tren, Fransız yapımı. Savaş yıllannda o denli eskimiş ki, aşağıdan traversler gö- rünüyor. Marsilya'nin batısında Set Li- manı"na geldık. Türkiye, eski bir Rus ça- rının yatı olan Cumhuriyet vapurunu göndermış. O gemıde. 13 gün yattık. Bu gemıyi boşaltmak için lımanda Alman esirleri çalıştınyorlardı. Almanya'dan ihsan Topaloğlu Sümerbank'tan aldığı bursla 1.5 yıl İsviçre'de öğrenim gördü. Aksoy ile dostluğumuz orada başlar. 1943'te bu dernekte toplantılardüzen- ler. Türkiye"de çogulcu demokrası olup olmamasını tartı^ır. laiklıgin Atatürk devrimlerinıntemelı olduğunu savunur- duk. Tartışmalarda Muammer Aksoy un önemli rolü olurdu. Hukuku bitırmiş. sosv al bilimler alanında bizden ileri aşa- madaydı. Aksoy. Beethoven'ın 9. Senfo- nisı konusundabilgi venr, Batı-Doğuuy- garlığı konusunda konuşmalaryapılırdı. 1943 \ ılında Türklerden oluşan bas- ketbol takımı kurduk. Üniversiteler ara- sı şampıyonaya gıderken, okuldan takı- ına ikı Isviçreli \ermek ıstedıler. kabul etmedik. Isviçrelilerin. bu karanmıza saygı göstermelen. onlann hoşgöriisü- nü göstenyordu. O takım. 1943'te üni- listı. Orduda muvazzaf albaylar vardı ve savaş sırasında onlardan bır kumandan seçilirdi. Gerçekten. general ile konuştu ve askere gıtmedı. Bu demokratik tavır, dikkatimi çok çekmışti. İsvıçre'de savaş vılları boyunca >ıye- cek ıçin karne almayanlara 5 kupon ve- rirlerdi. Karnelerde. ne kadar yiyecek alacağınız belliydi. Savaş boyunca bun- Iann hiçbın aksamadı. hiç kuyruk olma- dı. karaborsa da hemen hemen yoktu. Bunu ben. o toplumun terbıyesı ve kültür düzeyine. dev letin cıddi hesabına bağlıvorum. Birgün bırarkadaş ileyol- da yürüyoruz. Arkadan bir adam geldi. omuz attı. Almanca hakaret edip bizi po- lıse götürecegıni söyledı. Gittik. Adam. meğer Almanya'dan yeni gelmiş. Nasyo- gelen Türk öğrencılerden bazılan onla- ra ekmek verince, savaş sonrası zor du- rumda olan Fransızlar "Etiz, sizi misafir ettik. siz onlara ekmek veriyorsunuz" di- ye kızdılar. >bla çıktık. Akdeniz mayın- la dolu. Hanta üzennde yollar var. On- lan izleyerek ancak 7 günde vardık Istan- bul'a. 20 Ağustos 1945 te Türkiye'deol- duk. Sümerbank'tan aynldım. Karayollan Genel Müdürlüğü yeni kurulmuştu. Ta- nıdığım. sevdığim arkadaşlarım Kara- yollan "nda çalışıyorlar. 1950yılında Ka- rayolları'nagırdim. Benı. Araştııma Fen Heyeti'ne başmühendis olarak verdiler. Toprak. kum. çimento. asfalt üzerinde çalışıyorum. Genel müdür Amerika'da okumuş olan V'ecdi Diker'dı. Bir gün, "Ben bura- da dünya çapında adam görmek isterim" dedi. Benim ıçımden de şu söz geçti: "Diima çapında teknik adamı olan verin dünya çapında idarecisi olmak lazım." Yenı olduğum için ıçımden geleni söy- leyemedim. Bır yıla yakın orada çalış- tım. Araştırma Fen Heyeti'nin Necdet adlı birsekreten vardı. MüdürümüzOr- han llgaz'ın olmadıgı dönemlerde yen- ne vekâlet ediyordum Necdet Bey'in kadro sorunu vardı. Daire başkanlan top- lanmış karar verecekler. Beni de çagır- dılar. Necdet Bey'ın sorununu çözmek istemiyorlar. Solcularla geziyormuş. Ben, "Bu söylentilere bakarak bir insa- nın kariyeri üzerinde oynanır mı?" diye direndim. Sonra kadro sorunu çözüm- lendi. Petrolcülüğe ilk adım O sıralarda MTA Enstitüsü, petrol an- yordu. Raman'da petrol bulunmuştu. Bir petrol laboratuvarı kurulması söz konu- suydu. Ta lıseden tanıdıgım arkadaşla- nm vardı MTA'da. "İUe sen burava gel, laboratu\ar kur" dıyorlardı. I95l'in Mart ayında MTA Enstitüsü'ne geçtim. Garzan'da da petrol bulunmuştu. Labo- ratuvar kurmak için ugraşıyorduk. O sı- ra Batman rafınensi kurulması görüş- meleri vardı. Laboratuvar çalışmalarını sürdürür- ken. kömür işine bakan bır hanım arka- daş Almanya'ya gittı. "Sen, şu işlere bak" dediler. Bizim petrol laboratuvan işi tamamen unutuldu. Kömür laboratu- vannın akıntısı içine girdik. 1952 yılı içiydi. Bızi ışe götüren servise herkes bi- nerdi. Laboratuvar şefimiz Nahit adlı bey. servise bindigimiz zaman hep Ge- nel Müdür Muavini Necmettin Danış- man'atakılırdı Danışman, gülümser, bir şey demezdi. Bir gün yine arabadan in- dık, Neemettin Danışman beni çağırdı \e "Laboratuvar başmühendisi oldu- n>ız" dedi. Çok karışıkbiryerdi. Düşün- mem gerektığini söyledim. "Olmaz, M- TAGenel Vlüdürü Halil Pekmen'in em- ridir" dedi. Menderes, fabrikaya iki kez geldı. Bu ziyaretler. benim hayatımda dönüm nok- tası oldu. Bir kez geldiğinde, keten pan- tolon. kısa kollu gömlek beni vagon iter- ken görmüş. Kafasında, "Toz içjnde çalışan bir müdür vardı orada" diye kal- mış. Ondan sonra her genel müdürlük boşaldıkça Menderes beni oraya aday o- larakgösterdi. MTA, Etibank, TPAO'ya gidişimin, hep bu görüntü üzerine ol- duğu kanısındayım. YARIN: MTA direktörlüği), Etibank'a vekâlet ve TPAO Genel Müdürlüğü ÇALIŞANLARIN SORULARI /SORLNLARI YILMAZ ŞİPAL İşyerimi kapatmak zorunda kaldım S<)RL: 1976 v ılı ev lül a> ında bir kamu kurumunda görev e başladım. 1985 Ha/iran a> ında istifa ertim. Ekim 1987'de > ine eski ka- mu kurumuna girdinı. Hiçbir kesinti ve ödemeyi geri almadım. 1985"te istifa eder etmez, bir iş> eri açtını. Vergi Dairesi'ne kay- dımı \apar yapmaz Bağ- Kur'a da üye vapıldım. Ancak iki a> sonra işverimi kapamak zorunda kaidun. Vergi dairesin- den kavdımı da sildirdim. Vergi dairesine kay dımı sildirdikten sonra düzenli olmasa da Bağ-Kur'a aidatlarımı ödemeve devam ettim. 1987'de kamu kurumuna döndükten sonra Bağ-Kur'a kalan borçlarımı ödeverek 2 vıl 6 a>lık sünt'vi sa>dırmak istedim. Bağ-Kur"a başv urduğumda vergi dairesine kay ıtlı iki aylık sü- re dışında kalan sürenin sayılamavacağını, istersem primle- rimi geri alabileceğimi sö\ lediler. (Şimdilerde 50-60 bin lira tutan bu primleri o tarihte ben bileziklerimi satarak vatırmış- tını). Ben. birçok kişinin isteğe bağlı olarak prirn ödedigini, İH'iıiın de hıı şekilde işlenı görmek istediğimi söyledim. Bu- nun üzerine isteğe bağlı üyedilekçemin olmadıgı söylendi. Ya- pabileceğim bir şey >ar mı? Not: İkinci işbaşı vapışımda sozleşmeli olarak önce sigortalı yapıldım. Sonra bizi Emekli Sandığı'na geçirdiler. (A.Y.) YANIT: Bag-Kur Yasasfnın 25. maddesi uyannca. Bag-Kurzo- runlu sigortalılanndan. u a) Celir vergisi mükellefi olanlann, mükellefiyetlerini gerektiren faaliv etlerine son verditderi, b) Gelir vergisirıden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar. esnaf \e sanatkâr sıcılınden veya kanunla kurulu meslek kuruuluş- larındaki üye kayıtlarının sılındigı c) TC Emekli Sandığı'na tabı olarak çalışmaya başlayanların. emekli keseneği kesilmeye başladığı, (...) Tarihten itibaren sigortalılıklan sona erer." Gelir vergısı yükümlülüğünüzün son bulduğu gün, yasa geregi Bağ-Kur sigortalılığınız da son bulmuştur. Bağ-Kur Yasası'nın 79. maddesi ilegetirilen "İsteğebağlı sigorta- nmhangiesaslardairesindevapılacağı'1 . 5 Ağustos 1988günlü Res- mi Gazetede y ayımlanan. "İsteğe Bağlı Sigortaulık YönetmeliğT11 ıle düzenlenmiştir. Yönetmeliğin 4. maddesine göre: "a) Ev kadınlan, b) Türkıye'de ikamet eden Türk asıllı yabancı uyruklular. c) Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmayanlar, d) Yurtdışındaki vatandaşların yanlannda bulunan ve herhangi bır işte çalışmayan eşleri, e) Bağ-Kur'a tabi mecburi sigortalılık niteligini kaybedenler, is- teğe bağlı sigortalı olmak hakkından yararlanabilirler." Yönetmeliğin 6. maddesi isteğe bağlı sigortadan yararlanabilme- yı. yazılı başvuru koşuluna bağlamıştır "Bağ-Kur'a tabi mecburi sigortalılık niteligini kaybedenlerden is- teğe bağlı sigortalı olmak isteyenler dilekçe iie isteğe bağlı olarak ilk kez Bağ-Kur sigortaiısı olmak isteyenler, Bağ-Kur'a isteğe bağlı sigor- talı giriş bildirgesi" ıle müracaat ederler." Kısaca. yönetmeliğe göre Bağ-Kur isteğe bağlı sigortadan yarar- lanabılmek ıçin yazılı başvuru gereklidır ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇt Mutlu, Zor Yıllar... - Babanızın ekonomık durumu kötü değildi, değil mi diye sordum Fatoş Güney'e. - Tabii, benim babam Türkiye'nin ilksanayıcılerinden; Cumhuriyet dönemi sonrası... Fabrika vardı, nışasta, glikoz, dekstrin fabrikaları vardı. Hepsı mısırdan bun- ların. Dedeler, Türkiye'nın ilk sanayicileri, sonra ba- bamlar devralıyorlar, yürütüyorlar. Fakat babamın ölü- münden sonra şirket dağıldı, bittı. - Siz bırsıkıntı çekmediniz, size yardımı oldu değil mi? - Oldu tabii, olmaz olurmu? Ben varlıklı aileden gel- memiş olsaydım, büyük bır sıkıntıya düşerdik. Sefalet edebiyatı yapmak istemedim hiçbir zaman ama, Can- nes'da "Altın Palmıye"y/ aldığımız zaman evımize dö- nerken, cebimizde taksiparası yoktu, çevırmenimizden borç almıştık! Yani çok zor durumlar geçirdık. Yilmaz cezaevindeyken ben, küçük Yılmaz'ın kumbarasını açıp, onunla bakkala gıttiğimı anımsıyorum. Ondan sonra, sürgüne çıktığımız zaman, 1981 yılının kışı, öy- lesine karyağmıştı ki, bulunduğumuz yerde, ayağımız-- da ıncecik ayakkabılar; çocuklarla benim, hepımizın, Yılmaz'ın da olmak üzere. Yine Yilmaz, bize, bana, ço- cuklara altı kalın kauçuk, kışlık ayakkabı aldı, kendisi ın- cecik kösele ayakkabıyla idare ettı durumu. Yanı, böy- le sıkıntılardayaşandı ama, herzaman "kan kustuk, kı- zılcık şerbeti içtik!" dedik. Yilmaz Güney Vakfı da yoktan var edildı. - Vakıf ne zaman kuruldu? - Vakıf, 1991 yılında kuruldu. Kuruluşu ıçın Alman- ya 'da dört kentte gece düzenledım. O gecelerden sağ- lanan gelirie vakıf oluşturuldu. Artı, kendi şahsıma ait- paradan bir miktar koydum. Vakıf hâlâ çok zor koşul- larda ayakta durmaya çalışıyor. Amacım şu: Türkiye ekin (kültür) ve sanat alanında bir küçük mevzıdir Yil- maz Güney; Yilmaz Güney kurumlaştınlmalıydı. Benim kafamda bu vardı. Çünkü çok yönlü bır sanatçıydı. Si- yasal görüşleri, bir dünya görüşü vardı. O dunya görü- şünün üzerine yapıtlarını temellendirirdi. Bunlar, için- de hümanıstçe iletıler (mesajlar) taşıyan yapıtlardı. Film- leri, evrensel iletıler ıçerdiği ıçin de Yilmaz Güney ev- renselleşti. Bugün Türkiye'dekı sanatçılardan çok az, birkaç tane sayabıliriz: İşte biri Nâzım Hikmet, bın Az- iz Nesin, biri Yaşar Kemal, Yilmaz Güney, belkı bır-ı- ki kışı daha... - Kaç yaşında öldü Yilmaz Güney? -47, tam da en verimlı çağında tabii. - Nasıl tanıştınız? Ben onu da merak ederim... - Muş'ta askerlığiniyaptığı sırada ızınligelmişti ve bır film çekiyordu. Birkaç arkadaşım aracılığı ile film çekı- mini izlemek için sete gittik. Film nasıl çekiliyor diye. Istanbul'da Arnavutköy'de eski bır köşk vardı, orada çekiliyordu. O, vurdulu kırdılı filmlerden bır tanesıydı o zaman. - Sete gittiniz, sonra? - Sete gittik, orada işte karşılaştık. Tabii, birkaç arka- daş bırlıkte gitmıştik tesadüfen yani. Tanıştık. Sonra, benımle görüşmek ıstediği haberini fılan ıletti. Arkadaş- lararacılığı ıle, ben de çok şaşırdım. "'Negöruşebılırım?" fılan diye. Ben o zaman 17' yaşındaydım. -47'ye 17 yani?.. - 47 değildi, duri N'apıyorsun? (Güluşmeler) O za- man 30 yaşında fılan. (Kahkahalar) Ondan sonra yani, işte öyle... - 30 yaş güzel (normal) - Evet, çok fazla değildi. O, "Yeşilçam" batağının dı- şında bir şey kurmak istıyordu. Bır aile, bir yuva kur- mak istiyordu. - Sizin yaşantınız nasıldı, arkadaşlannız? - Ben birburjuva ailenın kızı olarak dünyadan haber- siz, birbülbül kuşu olarakyaşıyordum! Yilmaz'la birlik- te, benim dünyama bir pencere açıldı. Ve yepyeni bir dünya keşfettim. Özellikle "Umut" filminı çekmek için Çukurova'ya gittiğimizde, evlılığimizden birkaç ay son- raydı, ki "Umut" filmi de babasınm öyküsüdür, babası- nın evinde çekti fılmi, birköy evınde. Babası köyde ka- lıyordu o zaman... "Arabacı Cabbar'ın, Faytoncu Cab- bar'ın öyküsü." Gittik. Ben, ilk o zaman kırsal kesimi, Çukurova'yı gör- düm, çarpıldım. Altüstoldum. Bilıncım altüstoldu! Çu- kurova'yı, ırgatlan, pamuk tarlalannı, o köy yaşantısını gördüğüm zaman ani bır şok yaşadım yanı. - Siz kolejlı kızdınız! - Evet, Moda'da yaşayan birkızdım. Italyan Ftahıbe- ler Okulu'nda okuyordum. Katolık bır eğitım üstüne üstlük. Babamlar öyle sosyetikyaşayan ınsanlar değil- lerdi, feodal, "konservatif" fılan. Arnavut çünkü babam. Ben, Moda Caddesi'nden otesıni gerçekten bilmıyor- dum. Okulum ve Moda, Moda Deniz Kulübu. butunya- şantımız orada geçerdi. Böyle bır vesıleyle benim göz- lenm açıldı; yanı "Ben o zamana dek kör yaşamışım!" diye düşündüm. Kör olan gözlerım dünyaya açıldı ve ondan sonra ben görmeye başladım. - Bir şey var, aile karşı çıktı evlilığınize! - Aile önce karşı çıktı; Yilmaz Güney"m biraz şeylı bir yaşantısı vardı. Evlendıkten çok kısa bırsüre sonra, Yil- maz'ı tanıdılar. - Kaç yılında evlenmiştinız? -27Hazıran 1970'te. Çokkısa bırsüre önce, Yılmaz'ı tanıyınca bütün düşüncelen değiştı. Çünkü Yilmaz sü- per bir insandı. Ve onu gördüler. Bana karşı olan tavrı- nı, ilişkisıni, her şeyını. Ta kı, 12 Mart'larda tutuklana- na değın. Ondan sonra da bizım ilişkımız Yilmaz'la hep iyı gıttı. Yilmaz'ı sade bır eş değil, bıryoidaş olarak ay- nı zamanda algıladığım için... Sonsuz bır güven vardı, onun da bana, benim de ona karşı. Çok güzel bir say- gı vardı, hani çok güzel şeyler vardı o birliktelikte... (Fatoş'un, Yılmaz Güney Vakfı'nıntelefonu: 0212/252 25 44, faks: 245 13 04; Fatoş Güney'in asıl adı: Jale Fatma Pütün.) B U L M A C A SEDAT \AŞAYA\ SOLDAV SAĞA: I/lçınde şarap va- pılanbırçeşıttıçı... iplıklenn boyan- mak ıstenmeyen bölümlenmn ağaç 3 kabuklan.yaprak- . 1 2 3 4 5 6 7 lar ya da balmu- muyla sarılarak bovayabatınlması yoluy la uygulanan birtürboyama tek- nığı. 2/dnemlı ta- rıhsel olgu... Padı- 8 şahların vezırlere g seslenirken kul- landıklan san. 3/ Bır gös- terme sıfatı... İran'da bır kent. 4/ Otomobıllerin elektrığınisağlayanaygıt... Etek ucuna doğru genişle- 3 yen gtysı. 5/ Kuzu ağılı. 6/ 4 Kansızlık... "Tahammül gerektır — taşına" (Dert- Iı). 7/ Pırınç saplannın " örülmesıyle yapılan veju- 7 do. karate gibi sporlarda y- g er mınderı olarak kullanı- q lan kahn halı... Yığıt. 8/ "Dehn arasan bındeW — bulamazsın" (Zıya Paşa)... Kap agırlıeı. 9/ Danışıklı dövüş... Bır şeyın ıçındekı öz. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Tombul fındık grubundan bır fındık çeşıdı... Kâğıtlan bir arada tutmak ıçın kullanılan çengel. 2/ C'stü açık boru... Haykıran. seslenen, çağıran.3/Lzaklık ışaretı... Şaharın üs- tüne gıyılen veönde ıkı uzun parçası olan gıysi. 4/Avuç ıçı... Dın adamlannın simgesı sayılan başlık. 5/tasvır. 6/Eklen- mış, katılmısparça... Düşünce. 7/Bırcıns ın at... Tuzağadü- şürülen şey. 8/ Alev... Pazar ya da panayır kurulan gün. 9/ Kımı bitkılenn tohumu... Endüstrı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear