29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 TEMMUZ 1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER CÜezaevlerindeki ölüm orucunda bir kişinin daha yaşamını yitirmesi, kitle örgütlerince tepkiyle karşılandı "()Kuııleıiıı sorumhısu Kazan 9 Haber Nlerkeri - Cezaev lerınde ıkıncı &lüm olavının ardından Çağdaş Hukükçu- l a j Derneğı tÇHD). Adalet Bakanı Şevket KLazan hakkında suç duvuruîunda buiu- nurken, avukat olan bakanın kavdının >ı- linmesı ıstemiyle Ankara Barosu'na baş- vurdu. Cezaevleri sorununa çözüm bul- tTLamakta direnen REFAHYOL hüküme- tinetepkiyağarken Fransadahükümetten, açlık gre\ ine son verilmesı ıçm önlemler almasım istedi. ÇHD Genel Sekreten Mehmet Cengiz dün Ankara Adlıyesı önünde düzenlediği basın toplantısında. Adalet Bakanı Ka- zan'm tutuklu ve hüküınlülerin savunma hakkını hıçe savdıgını \e bu davranışının avukatlık mesleğıne avkırı oldugunu \ ur- juladı. Cengız. "Bu nedcnle meslek itiba- n n a gölge düşürcn Şev ket Kazan hakkın- da gerekli işlemin yapılarak baro levha- sından kaydının silinmesini istiyoruz" de- di. Cengızın dün ayrıca Ankdia Cunıhu- ri>et BaşsavalığMia sunduğu suç duvu- rusudılekçesinde. K.azan"ıngörevıninge- rektırdıgı özeni göstermedığı belırtıldi. Kazan'ın yavımladığı genelgenın yjsalj- ra aykırı birlutum sergılediği ıleri sürüle- rek açlık gre\i eylemlerinden s.onımlu ol- • Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Adalet Bakanı Şevket Kazan hakkında suç duyurusunda bulunurken avukat olan bakanın kaydının silinmesi istemiyle Ankara Barosu'na başvurdu. Dernek genel sekreteri Cengiz, Kazan'ın tutuklu ve hükümlülerin savunma hakkını hiçe saydıgını ve bu davranışının avukatlık mesleğine aykın oldugunu vurguladı. dugu belirtildı. Dilekçede aynca Adalet Bakanı hakkında da\a açılması isteminde bulunuldu. Ankara Adlıyesi önünde top- lanan tutuklu yakınlan da Kazan'a tepki göstererek "O bir dinci değil, cebennem zebanisi. Sıvas'ta 37 kişiyi katledenlerin avukattığmı yapan kazan'dan bir şey bek- lemiyoruz. Kazan aklını başına alsın. Bi- zim isteğimiz halkın bu konuda gereken duyarlılığı göstermesi" dıye konuştular. Türk Dış Hekimleri Birlıgı, Türk Ecza- cıları Bırligi. TMMOB. Türk Tabipleri Bırhgı ve Türk \'etenner Hekimleri Bir- lıgı; Cumhurbaşkanı, TB.MM Başkanı ve Başbakan'dan bugün ıçın acıl randevu ta- lebınde bulunarak ölum oruçlannın biti- rilmesı ıçin gorüşmek ıstedıler. Bu örgut- lenn ortak açıklamasında. "Daha fazla ölümün. sakat kalmanın yaranlnıaması için bir an önce girişimlerde bulunulmau- dır. \etkililerce tutuklu ve hiikümlülerie diyaloğa gidilerck haklı insani talepler ve- rine getirilmeü"" görüşü kaydedildi. TMMOB tarafından Şevket Kazan'a gönderilen mesajda, tüm önerilere karşın hükümetin tutuklu ve hükümlü temsilci- leriyie görüşmedigi \urgulanarak " Ba- kanlığınızı başka ölümleri bekktnekten vazgeçmeye, gırvdekilerin temsilcileriylc görüşme yapmak üzere Bay rampaşa Ce- zaevi'ne yefkilileri göndermeye, insani is- tekleri kabul ederek grev i derhal sona er- dirmeye çağınyoruz" denildi. ORKAM-SEN Genel Başkanı l'sta, dün yaptıgı açıklamada. "siyasetçilerin inadının açlık grevcilerini ötiime göndere- ceğine" dıkkat çekerken. CHP. EP. HA- DEP, ÖDP. SİP Ankara il örgütlerı ve Sos- yalıst Işçi Partısi Ankara Ginşımı'nden oluşan Ankara Demokrasi Platformu da yaptıgı açıklamada. cezaev lenndeki olay- lan "katiiam girişimi" olarak nıtelendir- dı Açıklamada. "Cezaevleri kanayan bir" toplumda banştan sözedilemez. l'nutma- yın ki banşın olmadığı bir coğrafy ada ada- letten söz edikrnez" denıldı. HADEP Genel Başkan Vekıli Güven Özata. REFAHYOL hükümetinin sagır, kör \e duyarsızlığı sonucu ölüm olayının yaşandıgını belirtti. Eğıtım-Sen Yönetim Kurulu'ncayapılan açıklamada. "Duyar- lı olmak için daha kaç ölüm gerekli" de- nıldı CHP İl Insan Haklan \e Hukuk Ko- misyonu adına açıklama yapan Muhar- rem Sançiçek "Bu hükümet ve bakanla- n, sonımluluklannı insanlan yok etmek üzere kurmuş gibiler" dedı. Sosyalıst Iktıdar Partısi Genel Başkanı AydemirGülerdedevletın "katliam" dü- zenlediginı öne sürdü. Tüm Bel-Sen Istan- bul l Nolu Şubesı yaptıgı yazılı açıklama- da. uluslararası kamuoyunun gündemın- de yer alan cezae\ lennı de\ letin gönnez- den geldigini savundu. Demokratik Mü- cadele Platformu ve Emekçi Kadınlar Bır- liğı de devleîin cezae\lerine yönelik sal- dınlannı kınadığını bildinrken, Gelişim Hukuk Bürosu adına açıklama yapan Avu- kat Faruk Ertekin. "Bu bir katliamdır,ci- najettir ve cina\eti işleyenler belMdir" de- di. Direnış gazetesi, devletin ölümlere ça- nak tuttugunu savunurken Bırleşik Taşı- macılık Çahşanlan Sendikası. ıkinci ölüm olmasına karşın devletin sessiz kalmasını eleştirdi. Halkevleri I. Bölge Temsilcili- gi de devletin tutukluların taleplerini ka- bul etmesi gerektigini kaydetti. Demokrasi ve Ban* Partisı (DBP) Ge- nel Başkanı Refik Karakoç, daha fazla in- san acıya bogulmadan ve toplumsal hu- zursuzluk artmadan açlık grevleriyle ölüm oruçlannın önöne geçılmesini iste- di. DBP lstanbul İl Başkanı Kemal Yük- sel de REFAHYOUu ölümlerden sorum- lu tuttuklarını belirtti. Kamu Emekçilen Sendıkalan Konfe- derasyonu (KESK) Genel Başkanı Siya- mi Erdem ise hükümetin cezaevındeki ölümlerın getirecegi agır sıyasi bedeli ödemek zorunda kalacagını v urgulayarak, dünyanın hiçbıryerinde benzeri görüime- yeceknedenlerlecezaevlerinedoldurulan insanlann feryatlannın artık duyulması gerektigini kaydetti. Bir annenin dramı Çocukluktan ölüm orucuna • Anne Güzel Şahin. 63 yaşında. 2 oğlu eezaevlerinde, açlık grevinde. Tunceli'den i'ağa zulmü" yüzünden IstanbuFa göçmeleriyle başlayan zorlu öyküleri. şimdi açlık grevlerinde uç veriyor. ECETEMELKLRAN AJS'KAR.\ - Anne Güzel Şahin. şımdı ölüm orucunun ölüme yaklaşan ucuna gelen aileöykülerınıanlatıyor. Bir oğlu Gıresun. dıgerı Ba\- rampaşa Cezae\ ı"nde. Anne Güzel. ölüm orucunun 22. gününde, öyküvü en başın- dan, ağa zulmünden başla- yarak anlatıyor: "Biz Tunceli'nin Kızılme- dtKövü'nde>aşardık Ekin ekerdik. Güz oldu mu. aga gelir ekinin yarısını alırdı. Vermesek yakardı. Halk kor- kuyordu. Kendi aç kalı>or- du.ağaya verivordu. mecbur veriyorduk. Biz I stnc \er- medik. Bundan 30 sene unce oluyorbunlar. Ağa haber >ol- lanıış, evimi/i \ıkacakmış. Bcvim Istanbul'a girti. gece- kondu \aptı. Bi/ de gittik. Ağa adam taktı peşimbe. ÖMimden degil, ama namus meselesi olur di>e korku>or- duk. Biz Doğu insanıviA na- mus için ölürüz. Ertesi >ıl. başka bir aile daha ekinini vermedi, dirvnmc başladı. Ağa bütün kö\ ü cczalandır- dı. Hem bizden alıyoriardı hemdehergün birc«,ağanın evinin hizmetini görürdü. Çocuğu mu ölmüş. aç mı. ağa sormazdı." Güzel, sonra başlavan "di- ğer göçler"ı an latı\ or. "Sonra diğer göçler başla- dı. De\ letin askeri geldi köje. Benim kardeşlerim ö\ le göç ettiler. Kadınları smarlardı. Erkekk'rin saçlanndan tu- tup baktınrlardı. Bakmaz- larsa ayaklarına kurşun sı- katiardı. Benim iki kardesi- mi başüstü asmışlar. kan ku- sunca\a kadar. Bir türkü ka- seti varnıış, onun \ü/ünden. Sonra terörist kılığinda gel- mişler. Ekmek istemişler. Kardeşlerûn "Bızde ekmek yok' demiş. Komşulardan aiın demişler. Ertesi giin as- kerter gelip 'Sız terönstlere eJonek \erdimz" demiş.Tabii verir, onun elinde silah. sen- de can korkusu. V'ermez mi- sin? İnsanlar. çoluk çocuk. yazortasında unu ambarda, ekinleri tarlada bırakıp. göz- yaşlarıvla geldiler. İnanıvor nausun, teknede hanıur bı- r^ktılar. tstanbul'a gelditer. 2 cŞk;bire\edoluşruk. \bimi, 1 hafta sonra gelip Di>arba- kır'a götürdüler işkence etti- ler. Ailelerimin hepsi sakat şjmdi." Oykü kentte sürüyor^ ' Kentm ortasındalar artık. ^laltepe'de bir gecekondu- d^. kınk dökük, şaşkın \ e ça- rçsiz. Ekmegı taştan çıkan- ybrlar: "Çocuklanm küçükken bjri boyacılık > apı>ordu, biri Şinıitsamordu. Ben bahçede tavuk ve keçi beslivordum. Îİ€cekondu neredeyse >ıküı- yor. Ama huzurlu, onuıİu bir güe> dik.çahşıyorduk. Bugü- he kadar ailece çalıştık, ama birşe> sahibiolamadık Eşim düşük bir ücretle çalışı>ordu. $iz her zaman. herkes bir ol- •un. eşit olsun istedik. Çocu- ğum sûnite gidiyordu. Bele- diveciler rastgeîiyordu. Ce- Dindeki parayı alıvuriar. si- tfûx tepsinini atıvoıiar. dö\ ü- yorlar gönderi>orlar. Karde- şinın de bo> a sandığı var, bir- likte gidiyorlar, patasız dö- nüvorlar. Ben onlara serma- >eksinler di>e bahçede yetis- tiaTJiğinı may danozlann pa- rasını veriyonım. bunlar ağ- layarak geri dönüyorlar. Ba- basıyla kızıyorduk bunlara çok. 'Denıze mı gırdınız?" diyorduk. Sonra sonıyorduk ki! polis mi, belediyeci mi bi- risi, buıılan dövüp gönderi- yor. Hergün böyleydi. Aç ka- İıyorduk. Sonra okumayı öğ- rendiler. Hem okuyup hem çalıştılar. Ama para yetmedi. Oğullanmdan birinin beyni çok iyiy di. öğretmeni çok gel- di e\e. okutalım diye. ama para yok Biroğlumu 17'sine bastığı gün içeri aldılar. Çok işkence yaptılar. Tırnaklan- nı çektiJer yav runıun. Bu ço- cuklanmm peşinde ben de 10 kere gözaltına alındım. Bir tanesi de Cumhuriyet oku- maktan. Bir kere gözalnnda belime vurdular, kanama ol- du; belimle başım oralarda sakatlandı. Ne /anıan görii- şe gitsem gözaltına alıyorlar- du. "Nı\e geldın?' diye. Be- nim dğcrim kopmuş, gelmez miyim?" Güzel Anne'nın kocası, İstanbul'da, yaşlılıktan, has- talıktan gelemıyor. Güzel Anne. 50 kilo kaldı. Kollar- da. bacaklarda kasılma var. doktor ara sıra taşlaşmış el- lennı açmaya çalışıyor. Ge- celeri yataktan kalkmaya ça- lışıyor. Çünkü oglu geliyor gözünün önüne. stı \ermeye çahşıyormuş. \eremeden düş bıtıyor: *Elimi uzatıyoru m, su ver- mek için, düş bitiyor." Ölüm orucunda yaşamını yitiren Aygün Uğur'un babası Gülabi Uğur 'Bu devletin ayıbıdır' Açlık greviniıı ilk kurbanı Aygün Uğur'un yakınlan üzüntülerinin yanı sıra kızgınhklannı da gizlemh'or. Uğur'un ailesi tepkilerini, "NasıJ bizi yaktılarsa, Allah da onlan yaksın" diyerek dile getiriyor. I ECEVİT. DEVLETİN ÖLÜM ORUCUNU ÖNLEMESİ GEREKTİGİNİ SÖYLEDİ 4 Olüm orucu intihardır'• DSP lideri Bülent Ecevit öiüm orucunun bir tür intihar oldugunu belirterek "Fatih Köprüsü'nden atlayanlara engel olmak devletin, yurttaşlann görevi de. ölüm orucunu engellemek neden görev değil? Tıbbi müdahale yapılmah" dedi. ANKARA (Cumhuriyet Büro- su)-Cumhurbaşkanı SüleymanDe- mirel. Ankara Ünıversitesı Tıp Fa- kültesi Radyasyon Onkolojı (Clinı- gi'nin açılışı sırasında gazetecile- rin cezaev lerindekı ölüm orucuna ilı^kın sorulan üzerıne. •'Birsürii güzel şey söytedim. Bunlarla yeti- nin" dedi. DSP Genel Başkanı'Bü- lent Ecevit ölüm orucunun bir tür ıntıhar oldugunu belirterek "Fatih Köprüsü'nden atlayanlara engel ol- mak devletin, yurttaşlann görevi de, ölüm orucunu engellemek ne- den göre> değil? Tıbbi müdahale yapılmalı" dedi. Ecevit. yüzlerce kavbın bulunduğuna dikkat çeke- rek "Bu gibi olaylann üstiine yü- rünmesini. devlet içinde, ancak de\ let denetimi dışında bazı kuru- luşlarengelliyorolabilir'*değerlen- dirmesini yaptı. CHP Genel Baş- kanı Deniz Baykal da açlık grevi e> lemlennin amacının "siyasi" ol- dugunu sa\ unarak "Hiçbir siyasal amaç, insan yaşamından değeıii olamaz" dedı. Baykal. eylemcile- re de açlık grev lerine son vermele- ri çağrısında bulundu. DSP lideri Ecevit, cezaevlerin- dekı ölüm olaylarının insani açı- dan çok üzücü oldugunu. hızla ön- lemler alınmazsa başka ölümlerin A d a l e t B a k a n l ı ğ ı r a p o r u Cezaevleri hükümsüz dolu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-Terörle Mücadole Yasası (TMY) çerçevesinde cezaevlerine konulan 8 bin 652 kişiden. 4 bin 909'unun henüz tutuklu statüsünde oldukian belirlendi. Cezaevleri ndeki hükümlü sayısınm ise 2 bin 852 olduğu kaydedildi. Adalet Bakanlıgı Tetkik HâkJmi Yıhnaz Sağiam tarafından ! 5 temmuzda hazırlanan raporda, cezaevlerindeki 4 bin 909 tutukludan 4878'inin sol görüşlü, 31 'nin de sağ görüşJü olduğu belirtildı. Rapora göre 2 bin 852 hükümlüden 2 bin 714'ünü sol, 138'ini de sağ görüşlüler oluşturdu. Rapordaki diğer saptamalar ise şöyte: - En fazla tutuklu ve hükümlü Diyarbakır E Tipi Cezaevi ifc ek tesislerinde bulunuyor. Bu cezaevinde bulunanlann say ısi 849. - Eskişehir Özel Tip Cezaevi'nde bulunan 102 kişinin hepsi tutukJu ve sol görüşlü. - İstanbul BayTampasa ve Ümraniye, Ankara IVÎerkez Kapalı. îznıir Buca ve Aydın gibi tarüşma konusu cezatv lerinde hiç sağ görüşlü tutuklu ve hükûmKi bulunmuyor. de gündeme gelebilecegini söyle- di. Ecevit. "Sağlık Bakanı alarm işareti verdi. Ölüm orucu yapanla- nn sağükdurumlanvla hiç ilğilenil- mediği ortaya çıkn. Eğer eezaevle- rinde gerçekten insanlık dışı uygu- lâmalar devam ediyorsa gereği ya- pılmalı. Ancak bir yandan da ceza- evlerinin yasadışı örgütlerin karar merkezleri haline gelmesine hiçbir devlet göz yumamaz. Savaş esiri muanıelesi yapılması istemi de ka- bul edilemez" dedi. Ecevit aılelere de büyük görevler düştügünü. hü- kümet düzeymdekı çabalan dışın- da. çocuklarını ölüm orucundan vazgeçırmek ıçin de çaba göster- meleri gerektigini söyledı. Ecev it, belli aşamadan sonra ölüm orucu yapanlara tıbbi müdahale yapılma- sı gerektiginı belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Itirazlar olabilir, 'Ölüm orucu bir haktır. tıbbi müdahale yapıla- maz' denebilir. Anayasanıızda ya- şama hakkı açıktır.Olüm orucu bir türinfihardır. Fatih Köprüsü'nden atlayanlara engel olmak devletin, insanlann görevi de, bir tür intihar olan ölüm orucunu engellemek ni- çindevieti görevi olmasın?" Ecevit, yüzlerce ınsan kaybolmabina kar- şın hiçbir gerçeğin ortava çıkma- masının devletin çok ciddı bir za- af içinde oldugunu gösterdiginı söyledi. Ecevit. "Bu gibi olaylann üstüne yürünmesini istemeyen dev- let içinde, ama devletin denetimi dı- şında bazı kuruluşlardan engelle- meler geliyor olabilir. Devletin ka- yıplara seyirci kalması bağışlan- maz bir zaaftır" dedı. Ecev it. yan- sız bir komisyon oluşturularak olaylann incelenmesi ve esrar per- desinin kaldınlmasının zorunlu ol- dugunu da sözlerine ekledi. CHP Genel Başkanı Deniz Bay- kal ise. açlık gre\i eylemlerinin "siyasal amaçlT oldugunu sav una- rak "İnsan hayannın, siyasal müca- deie amacıyla kullanılmasını kesin- likledoğru bulmuyorum. Hiçbir si- yasal amaç, insan havatından de- ğerli degildir" dedi Insanın kendi yaşamına son ver- mesinin bir "anomali" oldugunu kaydeden Baykal, açlık grevinde- ki tutuklu ve hükümlülere. bir an önce e> lemlerine son v erme çağrı- sında bulundu. İnsan yaşamının her şeyden kutsal olduğu görüşü- nü dile getiren Baykal. sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiy c'de ne yvnk ki insan ya- şamı bir siyasal mücadelenin cep- hanesi olarak kullanılıyor. Oysa Türkiy e'de hiçbir insan, ölüm oru- cuna başvurma gereğini duyma- mahdır, duyunılmamalıdır. Eğer, insanlann açlık grevi y apmalanna neden olan cezaev leri koşullanysa, bu koşullar derhal insani ölçülere getirilmelidir. Eğer amaç, cezaev- leri koşullarını iy ileştirmekdeğilse, bir siyasi mücadele biçimiyse. bu da topluma anlatılmalıdıı. Şu anda kamuoyu bu konuda sağuklı bilgi- lendirilememektedir. Öiüm orucu yapanlara derhal doktor müda- halesi yapılmalıdır." • Oglunun ölümüne isyan eden baba Gülabi b'ğur, "Ümraniye Cezaevi'neginim. Burada da ölümü ile karşılaştım. Aygün, Engin Civan'ın oğlu olsaydı ölmezdi. Çiller'in oğlu gibi kendi evinde askerlik yapmış olsaydı ölmezdi" dedi. SABtTÖZKESER MERSİN - Ümraniye Cezaevi'nde ölüm orucunda yaşamını yitiren 25 yaşındaki TKP (ML) davası hükümlüsü Aygün Uğur'un babası 55 yaşındaki Cülabi Uğur, "Bu devlet ayıbıdır. Devlet ayıbını kapatsın" dedi. Mersin'in Mezitli kasabasında oğlunun topraga verilmesinin ardından görüştüğümüz Jokuz çocuk babası Gülabi Ugur(55), bir inşaatta bekçilik yaptığını ve ayda 6 milyon lira ile geçımini sağlamaya çahştığını belirterek "Sadece bir suçumuz var, o da TunceHh' olmak" diyor. Ekonomık durumlannın kötü oldugunu vurgulayan Aygün Uğur'un babası Gülabi Uğur. "Bende Tuncelili olduğumu inkâr etmiyflrum. Bundan da gurur duvuyorum" diyor: "Oğlum ile en son üç ay önce Sağnıakılar Cezaevi'nde görüşmüştüm. Maddi sıkınh içerisinde olduğum için oğlumun yanına sık sık gidip gelemiyordum. Daha sonra oğlumu görmek için Ümraniye Cezaevi'ne gittim. Burada da ölümü ile karşılaştım. Bugün benim oğium bir Engin Civan'm oğlu olsaydı ölmezdi. Benim oğlum Semra Özal'ın oğlu olsaydı ölmezdi. Benim oğlumÇiller'in oğlu gibi kendi evinde askerlik yapmış olsaydı ölmezdi. Bir fakirin oğlu her tarafta ölür. Bu bir devlet ayıbıdır. Dev let de bu ayıbını kapatsın." Cenazeye katılan ve sürekli gözyaşı döken Aygün Uğur'un diğer yakınlan ise "Nasıl bizi yakülarsa Altan onlan da yaksın, çocuklarını yaksın" diye tepkilerini dile getiriyorlar. İnsan Haklan Derneği (lHD)MersinŞube Sekreteri Ali Tannverdi de "Artık bu ölümlere yeter diyeceğiz" diyerek şunlan söylüyor: "Mersin'de Valilik, Emniyet Müdüriüğü ve Cumhuriyet Başsavcıiığı ile görüşmeler yapacağız, artık yeter diyeceğiz. tnsanlann biİe bile ölüme süriiklenmelerine izin vermeyeceğiz. Tüm yetkililerin üzerine düşen görevi ve sonımluluklannı yerine getinneleri gerektiği konusunda uyarıda bulunacağız. Bu girişimlerimizi Mersin dışındaki tüm illerde de uygulaması için gerekeni yapacağız. Çünkü Türkiye'deki eezaevlerinde ölüm sınınna dayanılmıştır. Aldıgımız habere göre, lskenderun ve tstanbul'dan her an ölüm haberi gelebilir.'" HAFTAYA BAKIŞ AHMET TANER KIŞLALI Şaşkınlara Şaşmak Herkes şaşkın: - Nasıl olur da koca DYP. Çiller'in oyuncağı haline gelir? - Nasıl olur da büyük bir parti, seçim barajını aşmak- ta zorlanacak bir noktaya kadar gerilediği halde, ken- disini o duruma düşüren önderini değiştiremez? Partilerin variık nedeni nedir? Farklı toplum kesimlerinin varlığı!.. Eğer toplumda farklı toplum kesimleri olmasa farklı partilere de gerek kalmazdı. Peki bugünkü DYP'nin variık nedeni nedir? Tüm seçim kampanyası, "RP'ye iktidaryolunu tıka- mak ve laikliği korvmak" temeli üzerine oturtulduğuna ve bu temel de şapa oturduğunagöre... Neye mal olur- sa olsun Çiller'i kurtarmak ve Yüce Divan'a gıtmesıni önlemek midir? • • • Siyasal partilerin temel gücü, dayandıklan toplum ke- sımleridır. O toplumsal tabanın sorunları ve o sorunlann ürün- leri olan gereksinmeler, yanrtlarını partilerin program- larında bulurlar. Yani ideolojilerinde... Buradan yola çıkarsak; tabanın egilimlerine ters dü- şen bir önderin, parti içindekı iktidannı koruyamama- sı gerektiği sonucuna vanrız... Koca ismet Paşa bıle, bu nedenden dolayı CHP yönetimini terk etmek zorun- da kalmıştır. Öyleyse önderin ve yoneticı kesimin, bir partide ta- ban ve ideoloji kadar önem taşımadığı söylenebilir mi? Hayır! Çünkü kıtleler genellıkle hareketsizdir, edilgendır. !ş- lerin yürüyebilmesı ıçin bazılannın ıpleri eline alması ge- rekır. Ve o "bazılan" giderek "yerterinden oynatılmaz" oluriar. Partınin tabanı ile o yönetici kesim arasında çelişki- ler artsa bile, bu durum kolay kolay değişmez. Ve da- ha da ilgincı; parti büyüdükçe bu çelişki de çok zaman büyür. Niçin? Yanıtı, Roberto MicheJs ünlü araştırmasında veri- yor: "Partinin, bütün kayıtlı üyeleriyte ve o üyelerin gel- diği toplumsal sınıfla özdeşleşmesı hiç de zorunlu de- ğildir. Kendisi kendi başına bir amaç haline gelerek, kendine özgü hedefleri ve çıkahan benimseyerek, tem- sil ettiği sınıftan yavaş yavaş ayrılır. Bir partide, kendı- ni oluşturan örgütlenmiş kıtlelerin çıkarian, onu kişileş- tiren bürokrasinin çıkarian ile aynı olmaktan uzaktır." • • • Peki önder niçin kolay kolay değişmez? İktidar iktidan güçlendırdıği için... Güç gücü çektiği için. Hele bir de Turgırt Ozal'ın açtığı yol giderek "teky- ol" haline gelmişse... Önderier, atadıklan kişilerce se- çilirolmuşsa... Ve böylece, kişisel beklenti ve çıkarla- nn ıdeolojınin önüne geçmesi kolaylaşmışsa... Böyle bir durumda, genel başkanların degişmediğı- ne değil, zaman zaman nasıl olup da değiştiğine hay- ret etmek gerekir. İsmet Inönü'nün değişmesi; Atatürk'ün partisınde tabanın ne olçüde etkın, ıdeolojinin de ne ölçüde önem- li oldugunu gösterdi... Erdal Inönü'nün değişmesi ise "zoraki" genel başkanlann bıle, ancak "usanmca" ik- tidardan uzaklaştıklannı ortaya koydu. Ama Türk siyasal yaşamı, bu sorunun çözümünü de buldu. Ve tüm demokratik ülkelere örnek olarak sun- du... Kendi istekleri ile emekli olmak istemeyen genel baş- kanlara, Çankaya Köşkü "tahsis" edilmeye başlandı. • • • Partiler demokrasisinden "önderier demokrasi- s/"ne... Önderier demokrasisı olamayacağına göre de "önderier diktatörtüğü "ne... Demokrasimizin içinde bulunduğu bunalımın temel nedenlennden birisi budur!.. Acaba partilerde "demokratik yapı" sorunu çözer mı? Eğer parti bilinçli, "gerçek" üyelere dayanıyorsa... Eğer ideoloji o parti için gerçekten de önemliyse.. çö- zebilır. Ama parti içi demokrasi ile "hizipçılik" birbınne ka- nştınlıyorsa.. çözemez. Bakın Maurice Duverger ne diyor: "Hizıpçilık, daha çok yönetici sınıf arasında bir gö- rüş aynlığı oldugunu ortaya koyar. Her hizip, kendi içinde otoriter biryapıya sahiptir. Itaate tanınan önce- lik, doğal olarak ideolojik bakımdan bir gerılemeye y- olaçar. Kitleler gitgide kendilerine söylenenlerı tekrar- lamaya, böylece önderler de gitgide kendi seslerinın yankısından başka bir şey duymamaya başlahar." Türkiye'de bugün "sağ "ın ve de "sol"un haline şaşıranlara şaşmaz mısınız? Bakanlık cıkmazda Tıbbi müdahale tarüşıhyor ALPER BAULI ANKARA-Cezaevlerin- deki ölüm orucu eylemi, 2 kişinin yaşamını yıtirdiği ve çok sayıda eylemcinin de ölümle pençeleştiği bir ortamda sürerken Adalet Bakanlığı'nın, "zorlateda- \i" görüşlerini tartıştığı öğ- renildi. Demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri ise eylemcilerin tedaviyi kabul etmemeleri durumunda, "zorla tıbbi müdahale n de bulunulamayacağmı savun- dular. Adalet Bakanlı- ğı'ndan bir grup müfettişın incelemelerde bulunmak ve tutukluların ifadelerini al- mak üzere Ümraniye ve Buca cezaevlerine gönde- rildiği bildirildı. Sağlık Bakanı Yıidınm Aktuna'nın. önceki gün dü- zenledigi basın toplantısın- da dile getirdiği "Bu kişiler ubben grev sırasında şuur- lannı kaybetmeye başladık- lannda. dışardan bir müda- hale şarttır ve doktoıiann buna hakkı vardır" görüsü, Adalet Bakanlığı'nın için- de bulunduğu çıkmazı göz- ler önüne serdi. Adalet Bakanlığı yetkılı- leri, ölüm orucu eyleminde bulunanlann derhal doktor kontrolu altına alınmasını istediklennı, ancak eylem- cilerin. doktorlann koguş- lara girmesine izin verme- diklerinı savundular. "Zor- la müdahale" yapılmasının ise eylemciler ile jartdarma arasında çatışmaya yol aça- cagını vurgulayan yetkili- ler, "Eylemcilerin komada olduğu söyleniyor. Bir mü- dahale sırasında çıkması olası bir çatışma çok zarar verir. Olü sayısı daha da ar- tar" görüşünü dile getirdi- ler. Cumhuriyefe bilgi ve- ren bazı doktorlar. Malta Bildirgesi'nin şuuru kaybo- lan hastalara müdahale hakkını verdiğini doğrular- ken "Ancak hastanın sağ- lıkJı durumdayken şuuru kapanmadan dile getirdiği beyanlan var, istemlcri var. Bunlann da göz önünde bu- lundunılması gerekiyor" dediier. AA'nın haberine göre ls- tanbul Tabip Odası Başkanı Prof Dr. Orhan Anoğul. Dünya Sağlık Örgütü'nün 1975"te Ingıltere'deki açlık grev lerinden sonra hazırladı- ğı 'Tokyo Bildirgesi'ne göre hekımlerin. kışının şuuru ve- rinde ve tedavı kabul etmi- yorsa zorla tıbbi müdahalede bulunamayacağını söyledi. Oda olarak açlık ve ölüm orucundaki tutuklu ve hü- kümlülerle göriişerek tıbbi yardım teklıf ettiklenni an- latan Prof. Dr. Anoğul. "Bi- ze hiç açık kapı bırakmadılar. Tedaviyi kabul etmeyecekle- rini beyan etmişler ve bazıla- n da vasiyetlerini hazHİanuş" dedi. Prof. Dr. Anoğul. yıne de bilinci kapalı bir kişiye müdahale etmenın yasak ol- madığını belirtti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear