23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 TEMMUZ 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 CRAMOFON ICNESI SELİM İLERİ Beni %tiştirenDergilerBakın-bakın. samanlı ince karton ka- pakta gecemavisini andırır. çağrıştınr maviyle \ e biiyiik harflerle 'Papirüs' ya- zılı. Sizbugecemavisini çağnştıran. an- dıran rengi göremeyeceksiniz, ama gön- lünüzce tahayyül edebilirsiniz. Sonra altta bir satır. siyah matbaa mü- rekkebiyle"AyIıkDergi/Sayı 20/250 ku- ruş" yazıyor. Yıl yok. ay yok. tarih be- lirtilmemiş. Tarih için aylık derginin son sayfasını açmak gerekiyor. Orada bir künye var. Kiinyede şunlar yazılı: "Papirus / Savı 20 Ocak 1968. Kuru- culan: Cemal Siireya, R. Tomris, Ülkü Tamer. Sahibi ve Vaa Işleri Müdürii: Ce- mal S. Seber. Adres: (...)" Alıntıyı kısa kestim. Yine de ekleye- ceğim: Yazışma adresi "P.K. 627 Kara- köy İstanburmuş. Şimdi kimbilir kım kullanıyoro posta kutusunu. Posta kutu- lannın hüzünlerle yüklü bir romanı yok mudur? Ama dergilerin de bir romanı vardır. Bir kez daha kapaga bakıyoruz: Bu sayı. tam yirmi sekiz yıl önce 'Ece A>han Bölümü'yle bezenmiş. Dergide Cemal Süreya "L'zun Şiir"i yazmış. Ce- mal Süreya bir de "Tevfik Fikret Üstü- ne"yi yazmış, ama o yazı Papirüs imza- lı. O gün okunmadıgindan. tartışılmadı- ğından, özümsenmediğinden. tartışma- larsonucu birsenteze ulaşılmadıgından olacak. yazı giinümüzde de olanca il- ginçliginı. iddialı tutumunu koruyor. Da- ha ilk satırlar yeterli. dediğimı kanıtla- maya: "Tevfik Fikret'in "fikrî' şiirieri birta- kım sh asal sloganlara dayanır. Ateist bir dünya görüşünü önerir. Ama bunlarda yine de dinsel değerlerden hareket eder Tevfik Fikret. Laik değildir. Öte vandan, aynı şiirierde bile bu görüşünü saglam birtakım şiirsel aynntılarla beslevemez. Sloganın ve anafîkrin büyüsü içindedir." Say falan çe\ ıriyoruz. Muzaffer Bu\- rukçu "Bir Kitabın Seriiveni"ni yazmış. Kavgaadlı öykü kitabıııınserüveninian- latıyor. Füruzan çok ince. çok duyarlı öyküsüyle çıkageliyor: "Taşrah". Kos- koca Fazıl Hüsnü Dağiarca. Haydi'den şiirler armağan ediyor. "Kara Sokak"ı geçemem: "Bir sıkıntısıvar/ Evden /Geceden bü- yük / Geceleri evine dönmeyenin..." Turgut Uyar, Divan'da görkemler uyandıracak iki.. hayır-hayır, iiç şiirini birden yayımlamış. Turgut Uyar'ın birde şiirçözümlemesi var, Cahit Sıtkı Taran- cı'nın otuzlarda. kırklarda yazılmış. "Korktuğum Şey" şiirini günün okuru- na bağlamak istercesine irdeliyor Turgut Uyar Şiirter, deştiriler^ Şiirler bitmedi. Metin Eloğlu: "Ne ki, o Abdülhamit Abdülhakbamit yazlan bitti biteli. / Anacağım her gelecek güz ölür" diyor. Sennur Sezer \ e Refik Dur- baş._ Sonra sırada değiniler. tanıtmalar var. Son böliim Ooğan HızJan'ın o kadar in- celikli yazısından Ece Ayhan şiirine yö- nelik güçlü. sezgiye dayalı. öznel bir da yayılmış, en olmayacak evlere güncel edebiyatın atardamannı yansıtmış Var- lık. O zamanlar için inanılmazbirokut- ma ve satış başarısı. Ama o zamanlar her nedense Varlık birazhorgörülür, 1933"ten 1960'Iarabi- raz eskidiği düşünülürdü. Oysa Attilâ İl- han ne kadar yeni. soluklu, tartışmacı yazılar yazıyordu. Yaşar Nabi Nayır'ın dergicilik anla> ışına gelince, okura ede- biyatı bütün yönlerivle sevdirme kaygı- sı gütmekteydi sanınm. Birara. Varlık'ın kardeşi. 'CepDergi- si'ni yayımladı. Cep Dergisi. 'dünyaya açılan pencere'ydi ve bütünüyle çeviri- lerle donanmıştı. Dünya edebiyatını, 'Yazko Çeviri'nin yıllar sonraki çabası biryana bırakılırsa Cep Dergisi ölçüsün- edebiyat öğrermenimiz Bakiye Ramaza- noğlu bizlere 'Türk Dilı" ve 'Yeni Ufuk- lar* dergilerini salık vermiş, olanakları- mız çerçevesinde bu dergilere abone ol- mamızı önermişti. Türk Dili. o zamanki Türk Dil Kuru- mu'nun aylık dergisiydi. Demin bu yazı için kitaplığımdan Türk Dili'nın -itiraf edeyrm ki, sevgili HulkiAktunç'tanaşınlmış-ciltli Roman Özel Sayılarını çıkardım. Nasıl bir emekle. nasıl bir çabayia kotanlmış bu sayılar;ş.uradaözetlememolasız. Edebi- yata iyi kötü gönül vermiş herkesin ro- man sanatı konusunda başvurabilecegi birer ilk öğretmen! Açıklayayım. derginin yazı yönetim kurulunda kimler vönlendirmiş Roman adajlanna bile telif ücreti ödeyebilme konusunda inanılmaz bir hassasiyet gös- terirdi. Şimdi bu yazının görsel malze- mesi arasında -teknik el verirse- yer al- masını istediğim, daktiloda yazılmış. daırma pullu makbuza dalıp gidiyorum: "Yeni Ufuklar dergisinin Ekim 1968 tarihli ve 197sayılı nüshasındaçıkan Me- lih Cevdet'in Şiirieri 1 adlı vaamın telif ücreti olan TL. 25 (yirmi beş h'rayı) Yeni üfuklar'dan™" Yirmi beş lira, yani iki yüz elli kuruş- luk Papirüs'ün on sayılık bedeli! Ah sev- gili hocamız!.. 'ugün böylesine kalıcı içerikli, edebiyatımızın yüz akı verimleriyle yüklü, edebiyat beğenisi, tutkusu aşılayan bir aylık dergi çıkarmak bilmem, olası mı? Her yazısı yeniden arzuyla okunabilir... ... Onlar, öyle dergilerdi. Hepsi büyülerdi. eleştiri örnegi. Bugün böylesine kalıcı içerikli, edebi- >atımızın yüz akı verimleriyle yüklü. edebiyat beğenisi, tutkusu aşılayan bir aylık dergi çıkarmak bilmem. olası mı? Her yazısı yeniden arzuyla okunabilir... ... Onlar, öyle dergilerdi. Hepsi büyü- lerdi. Şimdi hangi birinden söz açacagım?! Gözümü kapar kapamaz. Ferit Amcala- nnArnavutköyü'ndekıevlerindebenim de Gramofon Hâlâ Çalıyor romanımda duran haftalık "Yedigün'ieri görüyorum. Yedigün'e edebiyat dergisi elbettedene- mez. Ne var ki her sayısında birkaç 'edebi vaa' mutlaka yer alıyor. "Korktuğum Şev'in kalemegetirildiöi dönemler. Ye- digün'de Halid Ziya, Halide Edib, Sadri Ertem gibi ustalar öyküler yayımlıvor- lar. Tatarcık tefrika ediliyor. Reşat Nuri Mahmut Yesâri var. Sonra çok genç ya- zarlar: Çocuk yaştakı Peride Celal, ilk öyküsü "Akkız"ı Yedigün'de okuruyla yüz yüze getirmiş. Yedigün'ün yayımlandıgı yıllara ye- tışmedim. Buyüzden benim ilk edebiyat dergim 'Varük'tırdemeliyim. Bütünyur- de geniş yelpazeden izleyen başka dergi yok kültür hayatımızda. Yazık ki kısa ömürlü oldu. Şimdi benim çok sevdîğim dergilere yaklaşıyorum. 1956-1960 arası çıkmış 'a' dergisini hemen anmalıyım. a'yı sonradan. dergi kapanıp gittikten sonra eski kitap, dergi satan biryerlerden bulmustum. Mesela. Varlık'ı hafif gündem dısı bulmamızın sebebi. a'daki yazılann çizilerin daha 'öncü'biredebiyataaçıkolmasıdırdiye- bilirim. Ankaracia vayımlanan 'Dost'la, Istan- bullu "Veditepe', a'ya oranla daha ılım- lıydılar. Ama her ikisini de çok severdim. SaJim Şengil'in Dosfu gerçek bir dost. Hüsamettin Bozok'un hem Yeditepe si heın de resimli Yeditepe kitapları gerçek bir cojjku, coşumdu. Dost'la Yeditepeye Şiikran Kurda- kul'un 'Ataç'ını eklemeliyim. Ataç. ar- tık edebiyatın dışındaki her seyi yavan bulduğum yıllarda yayimlanmaya baş- lamıştı. Lise birinci sınıfta değerli. çok aziz Özel Sayılannı: Suuf kemal Vetkin, Se- lahattin Baru, Melahat(>/«ü. Hasibe Ma- zıoglu, Cemal Süreva, Salah BirseL. _ Mustafa Nihat Ozön "Türk Romanı Üzerine" bir kaynak yazı yazmış. Ko- nur Ertop, "Cumhuriyet Çağında Türk Romanı~nı değerlendirivor. Bu yazılar v e öteki bazı yazılar. günümüzün bu tür- den çalışmalarında hâlâ birer tırtıklama deposu niteiigindedir ne yazık ki... Roman Özel Sayılan üzerinde uzun uzadıva duramayacağım, ama Balzac Baba'nın "Insanhk Komedvası'na Ön- söz"ünün (Fehmi lîaldaşçev irisi) ^u gün- lerin anlı sanlı romancılarınca okunma- sını dilerdim: -Tarih denen, olgulann o kuru ve yı>- dınct listesini okurken yazarlann hemen her zaman Mısır'da. İran'da. Vunan'da ve Roma'da, törelerin tarihini »ernıeyi unuttuklannı görmeven kim var? 1 * Ya Yeni Ufuklar? İlk yazımın yayım- landıgı Yeni Ufuklar! Sevgili ögretmeni- miz VedatGünyol'un dünya nimetlerin- den büsbütün uzaklaşmak pahasına. va- nnı yogunu adadıgı. harcadıgı Yeni Ufuklar'ın hakkını nasıl ödeyebiliriz? O Vedat Günyol ki. çok genç yazar İlk yazım, dedigim gibi. Yeni Ufuk- lar'da yayımlandı. Cumartesi Yalnızlı- ğı'ndan sonraki ilk hikâyem "Hkrran \'a- rası" da Papirüs'te. Ortaokul son sınıf- tan beri kapısını aşındırdığım bir başka dergiyse Memet Fuat'ın yöneftigi "Yeni DergTydi. Tam o sıralar. Memet Fuat. bir incelememi. -Sabahartin Ali'nin Hi- kâyeleri"ni dergisinde basacagını söyle- di. Kulaklarıma inanamadım. Yüzüm kıpkırmızı, soluk soluga. Ankara Cadde- si'nden aşagıya koşuyordum... Adı, Yeni Dergi... Türk edebiyatının en güzel dergilerinden biri. Memet Fuat dizgi yanlışına rastlanılmayacak bir der- gi için her ay yaklaşık on gün masası ba- şından kalkmaz, gözünde gözlügü, ara- lıksız çalışır. Bir zaman gelecek. bana da güvenecek. kendisi okurdüzeltirken. yazılanorijinallerdentakipetmemeizin verecek. Memet Fuat çarçabuk sıkıcı olabile- cek bu çalışma saatlerini edebi güzelli- ge dönüştüren insandır. Bir dize. bir öy- kü tümcesi üzerine kimileyin dakikalar- ca konuşur, yakaladığı, avladıgı bir gü- zelliği öne çıkanr, açımlar: siz hiç ayır- dına varmadan güzellikler kaparsınız... Böyle dönemlerdi işte. Güzellikler, duyarlıklar ve incelikler hayatımıza an- lam katıyordu. Aylık edebiyat dergilerinin.sözgelimi Halil İbrahim Bahar'ın -Sait Maden ta- sanmlı- 'Smut'unun. Ankara kökenli. HüsevinCöntürk'lü •Vordam'ın. nıuha- fazakârtavırlı 'Hisar'ın heray başı me- rakla, özlemle beklendiği günlerdi. Her ay başı Cagaloglu'ndaki. tam Nuruos- maniye köşesindeki gazete-dergi bayi- ine koşulur. dergiler-dergilersorulurdu... Geriye yalnız anılan mı kaldı? Jacky Terrason Üçlüsü ve Herbie HancockDörtlüsü bu akşam Açıkhava 'da Farklı kuşaktan iki piyano cambazı Kerem Görsev 3. albümüyle meşgul CUMHUR CANBAZOĞLU Bu gece 18.30"da AKVTde Can Kozlu (davul) ve aeçen yıl Betty Carter'ın grubuy îa istanbul'a gelen basçı Eric Revis'le çalacak Kerem Görsev "in konseri var. 1995"te yine JstanbuJ Caz Festi- vali'nde Can Kozlu, NeşetRuacan, \blkan Hürsever'den oluşan - Qu- artet'le sahneye çıkan Görsev. Ha- kanÇimenot EmreKavhan.Çınar Adav'dan da yardım almıştı. Cazr ileri taşıma. bestelerini in- sanlara iletme, iyi bir şeyler ortaya koyma arzusuyla dolu. azimli ve >e- tenekli bir müziksey Kerem Görsev. Altı yaşında Belediye Konservatu- van'nda başlayan müzik serüveni, uzun yıllar irili ufaklı yerlerde gece çalışmalanyla sürdükten sonra. fes- tivalde yapıtlannı cazseverlere sun- maya kadar gelip dayandı. Bu ara- da türlü zorlukları yenerek 1994 sonbahannda Hands and Lips (El- ler \ e Dudaklar) ve tam bir yıl son- ra I Love May(Mayısı Seviyorum) adlı iki CD yayımlamayı başardı.^ Şimdi de sıra üçüncü albümde. Bu akşam festivalde neler çala- cağını öğrenmek için Kerem Gör- sev'i ararken onu stüdyoda üçüncü albümüne son şekli verirken bul- duk. Marş Yapım etiketiyle 20 ey- lülde piyasaya çıkacak albümün ha- zırlıklan için ötemmuzdan bu yana stüdyoda çalışıyormuş Kerem Gör- sey... Üçüncü albümünü. bir trafik ka- zası sonucu genç yaşta yaşamını yi- tireıı atv Program Müdürii Murat Ersen'e adamaya karar vermiş Ço- cukluk arkadışının anısına hazırla- dığı bu yeni çalışmanın adı Bedica- ted to Murat Ersen. Canlı kaydedi- len v e yalnız CD şeklinde nıüzıkse- vere sunulacak albümdeki on kom- pozisyon da Görsev'e ait: Abaco, Expectation, Color Cahenge, Elten Harris'in seslendirdiği Barones, üzerine sözler vazılan Hands and Lips, For Murât. Mistake, Emre Kayhan'la Hakan Çimenot'un trombon çaldıklan VVhite Sea, Dan- ce of Clouds. VValts for Bill Evans. On dördü yaylı çalgılar. dördü de trombon olmak üzere otuz müzis- yen çalmış kayıtlarda. RiccardoMo- yeno (akustık gitar). İlhan Erşahin (saksafon), Önder Focan (gitar). Eric Reves (kontrabas). Can Kozlu (davul). Kerem Görsev'den (piya- no) başka Aüan Harris söz yazdığı ve seslendirdiği iki parçayla Dedi- cated to Murat Ersen"den yer almış. Bir not daha; For Murat ve Mistake adlı parçalarda büyük orketsra kul- lanılmış ve orkestra düzenlemelen- ni KamiJÖzlen yüklenmiş. Gelelim bu gece Kerem Gür- sev'in dostlanyla festivalde çala- caklarına; repertuvann sürpriz kal- masını isteyen Görsev sadece üçün- cü albümden yeni parçalan çalaca- • ğını. ikinci albümden de birtaç ha- tırlatma yapacağını. dört standrat kompozisyonu yorumlayacağını ve ikinci yanda Allan Harris"in çıkıp dört parça seslendireceğini çıtlattı. Dünyaya açılmayı hedeflediğin- den parça ve albüm isimlerinden İn- gilizceyi kullandığını belirten Gör- sev sürekli arayışta. yabancı cazcı- lan Türkiye'ye davet ediyor, kim gelse bir firsa'tını bulup onunla bir- likte çalmaya uğraşıyor, bir köşede oturup 'Cazcılara albüm yaptlmaz' gibi saptantılarakapılmadan her ka- pıyı zorluyor. Festivaldeki bu kon- ser de Görsev"in 80"lerin ikinci ya- rısında başladığı caz volculuğunun birduragı. Kültür Semsi- 3Uluslararası İstanbul Caz Festivali kapsamında bu akşam saat 20.30'da Açıkhava'da sahneye çıkacak olan Jacky Terrasson. kendisinden önce gelen pek çok müzisyen gibi bilineni alıp tonali- tesini degiştererek ya da temposuyla oyna- yarak onu daha önce bilinmeyene dönüştür- mek olarak algılıyor. Kendi metodunu "parçalan alt üstetmek olarak" tanımlıyor. Fransız bir babayla Amerikalı bir anne- nin çocugu olarak 1966'da Berlin'dedoğan Jacky Terrason. Paris'te büyüdü ve beş ya- şında klasık müzik eğitimine başladı.Ço- cukluğunu geçirdiği evde klasik müzikle içiçeydi.Onbir yaşındayken annesinin Bü- lieHolidav ve Miles Davisalbümlerinin üze- rinde yarattıgı etkilerle birleşen bir yaratı- cılık arzusu Jacky'i caza yöneltti ve sadece ezbere bildiklerini değil de her istediğini çalabileceği hissine kapılmasını sağladı. Genç piyanisti beste yapmaya ve parça- lan kendi tarzında yorumlamaya yönelten bu güç herhangi bir ciddi müzisyeni moti- ve eden gücün aynısıydı. Jacky Terrason kendi çalışına çok katkıda bulunan Keith Jarret'i andınyor. Fakat Terrason üçlüsü- nün etkinlendiği bir model ancak Bill Evans'ın üçlüsü olabilir. Yakın zamanda Blue Note Plak Şirketi için doldurduğu kendi adını taşıyan ve 'standartlan' kendi tarzında yorumladığı ilk albümü ilk albümü Jacky Terrason ile çoğunlukla özgün parçalardan oluşan "Re- ach" adlı iki CD'si ile piyanist bu amacına yaklaşıyor.Terrason "un hedefine ulaşma yolundaki ortaklan da oldukça başarılı. Basçı UgonnaOkegvvoveminivalistdavul- cu Leon Parker gibi tempoyu kontrol altın- da tutmakta usta ve esnek bir svving anlayı- şına sahip iki yetenekli müzisyen. Hepsi şa- şırtıcıbiruyumasahipbirüçlüoluşturuyor- lar. Eslere ve boşluğa bolca yer veren üçlü sanki birlikte nefes alıyor. ortaklaşa nefesi- ni turuyor. usta bir biçimde müzigi artık du- \-ulamayacak sev iyeye düşürdükten sonra tekrar canlandırabiliyor. 3.8WSUR«RASI İSTflNBüt CAZ HSTİUftll Jackv Terrason. Jacky Terrason'ın kariveri için en önem- li başlangıç noktalanndan biri de 1993 The- lonious \lonk yanşmasinı kazanmasıydı. 27 yaşındaki sanatçmın ileriye yönelik planları arasında kendi tarzını bulma ama- cına yönelik çalışmalar. daha fazla beste yapmak. büyük gruplar için beste yapmak, bir film müzigi yapmak. bir klüp çalışma- sını kaydetme planı. bilgisayann olanakla- rını araştırmayı sürdürmek. yaratıcılık ve keşif konusundaki tutkusuııu paylaşan diğer caz müzisyenlerini dinlemek. klüp çalışma- lan ve konserler için yolculuk yapmak yer alıyor. Uçlü çalışmalar Terrason'un en çok ke- yif aldığı rürçünkü bu çalışmalarda arka- daşlanyla kendisi arasında oldukça yoğun bir müzik oluştuğunu düşünüyor. Jackv Terrason üçlüsü. konserlerinden sonra Açıkhava Sahnesini Herbie Hancock- Dörtlüsü'ne bırakacak. Ünlü piyanist bes- teci Herbie Hancock'un caz ve pop tarihin- deönemli biryeri var. 60'lardan buyanaca- zın en tanınmış en popüler müzisyenlerin- den biri sayılabilecek Hancock 1973-84 yıl- ları arasında 17 albümüyle listelerde verini almıştı. Hancock aynı zamanda cazın en iyi elektirik müzisyenlerinden bin. Sanatçı be- pop'tan free caza: caz-rock fusion ve funk'tan enstrümental pop'a: dans müzi- ğinden hip-lıop ve uorld fusion "a kadar her tur müzigi çaldı. H>de Park Lisesi'nde okurken kendi caz grubunu kuran Hancock. Grinnel College'dan önce elektirik mühen- disliği daha sonra da müzik kompozisyon bölümünden mezun oldu. Sanatçı 1960 yı- 11nda Donald Bv rd v e Coleman Haw kins' in yanında. Chicago'daki caz klüplerinde çal- maya başladı. 1962-63 yıllannda Eric Dol- phy ile birlikte çalışan Hancock. 1963 ma- yısında ünlü Miles Davis beşlisine katıldı. Müzisyen, Davis ile birlikte çalıştıgı siire içinde, dönemin en önemli piyanistlerinden biri ve iyi bir küçük bir grup bestecisi ola- rak tanındı. 70'li yıllarda genellikle elektronik ağır- lik.li müzik yapan Hancock caz. rock. Afri- ka ve Hint ezgilerini harmanlayan bir altı- lıyı yönetti. Hancock'un caz-rock "a yöne- lik çalışmalanndan sonraki projesi Funk. rock ve enstrümantal pop grubu Headhun- ters'dı. Grubun 70'li yıllardaki kav ıt çalışmala- n, konserleri sürekli değişim gösteren caz anlayışına ateşli. funky ve son derece popü- ler parçalar kazandırdı. 80'li yıllar boyun- ca akustik ve elektronik müzik arasında gi- dip aelen Hancock I982'de VSOP'nin Freddie Hubbardın yerine VVynton Marsa- lisçaldığı ikinci versiyonuyla AvrupaveJa- ponya turnelerine çıktı. 1983 yılında büyük ilgi toplayan 'scratching' tekniği kullandı- ğı 'Rockit' adlı parçasıyla büyük çıkış yap- ti.Sanatçı daha sonraki iki yılı çoğunlukla klasik caz konserleri vererek geçirdl ve "Ro- und >Mdnight* filmi için yazdığı müzikle bir Oscar ödülü kazandı. Her zaman yeni alanlara yönelmeye he- vesli olan Hancock yakın geçmişte video çalışmalarından ^ynthesizer denemelerine ve interaktif elektronik projelere kadar çe- şitli alanlara el atmıştır. Sanatçı son olarak ünlü popüler bestecilerin ünlü parçalannı derlediği 'New Standards' adlı albümü çı- kardı. Sanatçı ticari vemodaya uygunolma çabasını taşıyan bütün çalışmalarında iyi bir müzisyenlik seviyesi tutturmayı başar- mıştır. ODAK NOKTASI AHMETCEMAL Sanat Eğitîmi ve Yaratıcı Oüşünce Doğrudan yaratıcılığı körüklemeyi veyönlendirme- yi hedefleyen sanat eğıtımi ile, "hocalannın" ya da "büyüklerinin" sözünü dıntemekle yükümlü, alışılagel- miş öğrenci kımliği ne ölçüde uyuşabilir? Bir öğrenci, bana yazdığı mektupta bu konuyu tar- tışmış. Henüz lisansüstü aşamasında olduğu için, belki bazı "büyüklerini" kızdırabilir kaygusuyla adını vermemeyi uygun gördüğüm bu öğrenci, mektubun- da şöyle yazıyor: "Günümüz sanatını tanımlarken m- sanı anlatan, ondan bir parça ve gerçeğin kendisi olandır, diyoruz. Öyleyse. akademik eğitim (?) almış olan bizler, (...) insan gerçeklığinin konu edildığigü- nümüz sanatının neresindeyiz? Aldığımız eğitim m- san gerçekliğini, onun karmaşık yapısım anlamaya ve çözmeye yeterli mi? (...) Sanat eğitimı alan her öğ- renciye görme biçimi ve sanat dili yerine, bir zaman- lar edinilmiş görme bıçimlerinin aktanldığı kurumlar- dan mezun olmadık mı? Problemlerle karşılaşıldığı zaman özgünyansıtma dili yerine, hocalarından edın- diği dille aktarım yapan bireyler değil miyız? Kimse kimseyi kandırmamalı; kendi kendini sorgulamayı bil- meyen insan, hangi güçle toplumu sorgulayıp, sanat- sal eylemler gerçekleştirebilir? (...) Sanatçı, çıbanı görmemezlikten gelen değil, çıbanı deşen insan ol- malı. Bugün bunu sadece görebiliyorum; karamsar değilim, çünkü bugün görebiliyorsam, yarın birşey- ler yapabileceğim demekiir. Ama kör bir eğitimden geçmiş, görme biçimınin, kişısel aktanm dılinin ge- liştirilemediği bizler bu koşullarda bunu nasıl yapa- bileceğiz? (...) Sanatımın dilini oluşturuncaya dek ben de birçoğu gibi 'güzel'' güzel ile' anlatmaya de- vamedeceğim. Gün gelecek, çamurun dili benim di- limle buluşacak ve ben toplumumun, açlıktan olen çocuklarm, ezilen, yok olan. yığın içinde kaybolmuş, insanca yaşamayı unutmuş ınsanlarımızm dılı olaca- ğım. Insanlar yaptığım işlere kavram yüklemek için problem çözer gibi uğraşmak zorunda da kalmaya- caklar. Bu belki de birütopya, ama başaramasam bi- le, hiç olmazsa biramaç uğruna çırpındım derim..." Geçen yıl, Istanbul'da sanat eğitimi veren kurum- lardan birinde. o kurumu bitirmiş olan yüksek lisans ögrencilerine derslerde tartışmaların nasıl yapıldığını sorduğumda, hepsinden birden hiç unutamayaca- ğım şu yanıtı almıştım: "Ne tartışması? Bizde tartış- ma yoktur; hoca anlatır, anlattıklarını sorar ve tek doğru, onun anlattıklarıdır!" Bu yanıt ile, biraz yukarıda, bir ögrencinın mektu- bundan yaptığım alıntı öz bağlamında sanınm bütü- nüyle örtüşüyor. Doğrudan bilgi kavrammm, doğru bilginin içerıği, bilmenin anlamı ve özellikle de bılgi edinmenm yolla- n gibi konuların çeşitli eğitim sistemleri doğrultusun- da yeniden tartışıldığı çağımızda, öğretıci konumun- dakilerin neyi bildiklerini de yeniden tartışmak, sanı- nm hem aydınlatıcı, hem de yararlı sayılmalıdır. Örneğin bir öğretıci belli bir konuyu. o konu ile ku- ral olarak ilk kez karşılaşan öğrencilerinden. yine ku- ral olarak, daha iyi bilecektir. Ama bu. konu bir kez öğrencilere aktarıldıktan sonra, o konudan kaynak- lanabilecek bütün tartışmaların bütün ya da en doğ- ru yanıtlarının da ancak o öğretıciden gelebıleceği anlamını mı taşır? Hiç kuşkusuz rtayır. Bir konudan ne gibi tartışmaların doğabileceği bile önceden bili- nemezken, olası tartışmaların kesin sonuçlarının ve yanıtlarının önceden bilinebileceğini varsaymak, an- cak mantık dışı birtutum olabilir. Özellikle sanat gibi, her zaman yoruma çok açık bir alanda herhangi bir tartışmaya bir öğrencinin ögreticının aklının kenarın- dan bile geçmeyen bir bakış açısı kazandırması, her zaman gerçekleşebilecek bir olasılıktır; buna zemin hazırlamış olmak ise öğreticinın -belli etmekten kor- kacağı- bir bilgisizlik göstergesi değil. fakat ancak ba- şarı hanesine yazdırabileceği bir artı olabilir. Sanat eğitiminde öğrencinin örneğin kendisine kadarkı yo- rumlan, üslupları vb. bilmesi, donanımı açısından el- bet şarrtır. Ama bu donanımı yeterince elde eden öğ- renciden yalnızca onunla yetinmesini ya da öğretici- nin yorumlannın dışına taşmamasını beklemek, ya- ratıcı düşünceyi daha baştan engellemekle eşanlam- hdır. Sanatlann dillerini ilerde yalnızca dil uğruna değil, ama bir şeyleri. insanı ve dünyayı anlatmak ıçın kul- lanmayı hedefleyenlerı, kendilerini. insanı ve dünya- yı nasû sorgulamaları gerektiği bağlamında aydınlat- mak; "Ben, kimim" sorusuna başkalarının ağzına ba- karak değil, fakat kendi iç dünyalanna korkmadan eğilerek, gerekli bedelleri ödeme yürekliliğinı göste- rerek yanıt aramanın yaratıcı açısından zocunluluğu- nu sürekli vurgulamak - kanımca bu noktatera da ağırlık tanımayan bir sanat eğitimi, kendini daha baş- tan yalnızca zanaatkâr" yetiştirme hedefiyle sınııia- mış bir eğitim olabilir... Fahir Atakoğlu Açıkhava'tfa Kültür Servisi- Belgesel müziklerin vazgeçilmez ismi. ünlü müzisyen Fahir Atakoğlu. 16 temmuz salı gecesı Açıkhava Tiyatrosu'nda bir konser verecek. Saat 21.30'da başiayacak olan konserde Atakoğlu'na 20 kişilik bir orkestra eşlik ecfecek. Konseriıfbiletleri Vakkorama Taksim. Suadiye. Osmanbey. Galeria. Akmerkez şubelennde satıs a 5unuldu. Atakoülu'nu dinlemek isteyen müzikse\er!er konser günü~Açıkha\a Tiyatrosu gişesinden de bi|e t edinebilecekler. Fahir Atakoğlu'nun ikinci CD'sı, konser tarihinde piyasaya sürülecek. İlk özel tıalkbilimi kütüphanesi Kültür Servisi - Bakırköy'de faaliyet gösteren Truva Folklor Araştırmalan Derrıeği. Türkiye'nin ilk halka açık "'halkbilim kütüphanesf "ni kuruyor. Amacı Anadolu halk kültürünün ya^amasını sağlamak. Atatürk dev rimlerinin halt, kültürü üzeruideki etkilerini araştırmak. kültürümüze katkida bulunan sanatçı ve bilim insanlarının çalışma|a n n ı desteklemek olan Truva Folklor Araştırmaları DerneSi'nin kuracaeı kütüphanede "Halkbilımi, Aydınlanma Devrımf- Atatürk-Atatürkçülük. Türk ve Dünya Klasikleri Şiir ile Genel Kültür" bölümleri olacak. Dernek yöneticileri ."Aydınlanma Devnmi-Atatürk ve Atarürkçülük" adını taşıy^cak bölümde. devlet kütüphanelerinde bulunmayan çağdaş yazar. bilim adamlan ve gazetecilerin kitaplannın geniş yer tutmasını hedefliyorlar. PEN'den Kutlu Adalı için açıklama Kültür Servisi- PEN Yazanar Derneği Başkanı Şükran Kurdakul ile Genel Sekreıer A ) p a y Kabacalı. ortak bir açıklama yaparak Kıbrıs t;1 yazar Kutlu Adah'nın öldürülmesının ve yazarların t e h d i t edilmesinın kaym verici yeni gelışmelenn b , t ş | a n g | c l o | a r a k görülebileceğini belirttilet Açıklamada. bu üzücü ol^v ı n icavcı verici veni gelışmelenn başlangıcı o!*,rak sö'rülebileceöi vurgulanarak. ' Bıryazanö|dürecek kadar7leri üitmiş yasadışı örgüt ya da örgütlere k a r ş, e n etkıli yöntemJerle savaşım verilrnes, aerektiöini düşünü>oruz"denildi. " -
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear