29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 HAZİRAN 1996 SALI HABERLER DGM'nin Hizbullah kararı Teroru Iran besUyor' EVİN GÖKTAS A1NKARA - Ankara 2 No'lu De\lel Güvenlık Mahkemesı (DGM). Hızbullah'ın Düzce Grubu'na mensup olduklan gerekçesiyle mahkûm edilen sanıklann İran'la sıkı bağlantı ıçınde olduklarını bıldırdı DGM üyesı İbrahim Kozan tarafından da\ayla ılgılı hazırlanan gerekçelı kararda. Türkiye'dekı "mevcut anayasal düzeni yıkarak, yerine İran modeli şeriat düzenini kurmak için silahlı mücadele \e şiddeti benimsediği" belırtılen Hızbullah"ın. 1988'denbu yana Güneydoğu Anadolu'da örgütlenme çalışması yürüttüğüne dıkkat çekıldi. Gerekçelı kararda. İmam Humeyni'nınkızı \e torununun, Düzee'de zıyaret ettıkleri, da\anın firarda bulunan bır numaralı sanığı ReeepGüler'e "bölge imamlığr ıcazetını \ererek lran'a da\et ettıkleri anlatıldı. Güler'ın daha sonra eşı ıle bırlıkte gıderek 20 gün kaldıgı Iran'dakı bütiın harcamalannın Iran de\letı tarafından karşılandığı kaydedıldı. Bolu Emnıyet Müdürlüğü'nce yürütülen operasyonlar sonucu geçen yıl ağustos ayında yakalanan Hizbullah mılıtanı 15 kışınin tutuklu olarak yargılanmasına. 24 Ağustos 1995 te Ankara 2 No'lu DGM'de başlandı. Örgütün amaçlan doğrultusunda Istanbul ve çevresmde çeşıtlı soygun, gasp. adam kaçırma \e hırsızlık suçu ışledıklerı sa\ıyla yargılanan sanıklardan. ıdamla yargılanan üç kışı hanç. dığerlen daha sonra tahlıye edıldı. Yaklaşık bır ay önce yapılan son yargılamada. sanıklardan Hasan Aşar. Cengiz Çtlik \ e Güngör Gök öınür bo> u hapse. Yılmaz Demirtaş, Halil Kurt. Ha> ri V ıldınm. Cengiz Aksoy, Mehmet Dinç \ e Arif Seçkin 3'eryıl 9'aray ağır hapse mahkûm edılırken. İbrahim V ıklınm, Durmuş Diııç. Selahattin Bedir, Ahmet Aydın. Yusuf Dayar \ e Abdulnihal Taştan'ın da beraatına karar \enldı. Gerekçelı karar Yargrtay'da Ankara 2 No'lu DGM üyesı Kozan tarafından hazırlanarak. da\a dosyası ıle birlıkte dün Yargıtay Cumhurıyet Başsavcılığı'na göndenlen gerekçelı kararda. Türkıye'de şenat düzenini kurmak ıçın silahlı mücadele ve şıddet yöntemını benımseyeıı Hızbullah'ın. ülke genelınde örgütlenmeye çalıştığı. sanıklann da mensup olduklan bu örgutün amacı doğrulrusunda çeşıtlı eylemlere gınştıklennın kanıtlarla saptandığı belırtıldı. Gerekçenın "deliller" bölümünde. sanıklardan Hasan Aşar'ın e\ınde bulunan "İmamet ve Hükümet-i İslami**nın. "Kur'an. Sünnet ve L lemaya Göre \eri" başlıklı 18. sayfasındaşu bılgılenn yazılı olduğu kaydedıldı: "İslam. dünya ile ilişkisi olmayan soyut bir dindir. Hem din. hem devlettir. Kur'an \e sünnetteki birçok hükmiin uygulanabilmesi için İslami bir hükümetin ve İslam devlen'nin \arolması gerekir. İslami bir hükümetin ikamesi farzdır"denıldıkten sonra. -imam-ümmet ilişkisi. hükümet teşkili \e imamet. Resuluüahın Müslümanlar için ortaya koymuş olduğu fıili bir sünncrrir. Pey gamber dönemindeki hükümet ile yürütme \e yönetim örgütü çağımızda da gereklidir. 1963 yılında İmam Humeyni tarafından başiatılan İslami Hareket ise 1979 yılında onun İslami De% leti ile sonuçlandı. 1979 öncesinde İslam dünyasındaki devletlerin tamamım Batı yanlısı \c Rusya yanlısı olarak tavsif edebilmek mümkündü. İran İslam Devleri. gücünü yalnızca İslamiyetten almaktaydı. Bugün evrensel İslami hareketin rehberi Ayetullah Hamaney'dir. İran İslam inkılabı ile Hizbullahi hareket ifadekri birbirleri ile özdeşleşmiştir. Hizbullahi. Müslüman demektir. İslam inkılabının temel ilke \e prensiplerini, mektebi yapısını. öndeıiik \e stratejisini benimseyip hedeflerinin ikamesi için mücadele eden Müslüman demektir. Bugün hükümeti tslami (tran islam Cumhuriyeti) bütün dünya Müsiümanlannın Medine'si konumundadır. Burası dünya Müslümanlannın merkez üssüdür" ıfadelerı bulunmaktadır. Demirerden laiklik karşıtlanna uyarı Siyaset ayrı din ayrıdır Gazeteciler Cemiyeti'in 50. kuruluş yıldöniimiine katilan Demirel, "Siyaset ve din ayrıayn şey lerdir. Siyaset çok kıvraktır, dinamiktir, anıa Allah'ın kelamı bir defa tebliğ edilmiştir. Siyaset camiye girmemelidir. Eğer siyaseti camiye sokarsanız Miislümanlığı bölersiniz. Bu ülkenin insanlannı bölersiniz. Bırakın rahat rahat herkes görevini yapsın. Siyaset okula da kışiay a da gjrmemelidir" dedi. 'Siyaset dine karışmasın'ANKARA (Cumhurivet Bürosu)-Cum- hurbaşkanı Süleyman Demirel. 50 kuruluş yıldönümünü kutlayan Gazeteciler Cenıı- yetı'nin genel kurulunda. laik rejimi hedef alan RP'yı uyardı. Cumhuriyet ile Müslu- manlığın ay n yaşam tarzlan getirdiğini \ ur- gulayan Demirel. "Allah, peygambere bile "Sen emirlerimi tebliğ et. ondan sonrasına kanşma" demiş. Kulla Allah arasına kimse girmemeli. Siy aseti camiye sokarsanız Müs- lümanlığı bölersiniz. Kimse sisteme alterna- tif aramasın"dedı. Siyasetçılenn. "yasanıa, yürütme veyargTnın ardından "dördüncü kuvvet" olarak nitelenen basının. "birinci güç" haline gelmesınden yakındıklannı da belirten Demirel. "Buyanşolacaknr.Birin- ciyiz diyen. yerini iyi korusun" uyansında bulundu. Türkıye'de çok partili yaşama geçilırken kurulan Gazeteciler Cemiyeti'nin olağan genel kurulu dün yapıldı. Cumhurbaşkanı Demirel, genel kurulun açılış konuşmasın- da. RP'yı ısim vermeden uyardı. Çok par- tılısıyasetin vaşandığı geçen 50 \ ılın.Tür- kiye için geri dönüp bakılması gereken bir ~laboratu\ar~ olduğunu söyleyen Demi- rel. Mısak-ı Millı sınırlan içınde ulusal de\ - letı sonsuza dek devam ettirmenin, cumhu- riyetın en temel ilkesi olduğunu kaydettı. "Bir Müslüman toplumdan demokratik cum- huriyetc geçilmiştir. Cumhuriyet ayrı bir hayattarzıdır" diyen Demirel. cumhunye- tın. süreklı yaşadığı "dağı- lıyor muyuz, çözülüyür mu- yuz** kaygı \e korkulann- dan kurtulması gerektiği- ni sövledi • Laik rejimi hedef alanları uyaran Cumhurbaşkanı Demirel. "Kimse sisteme alternatif aramasın" dedi. Cumhuriyetin Müslümanlıktan ayn bir yaşam biçimi olduğunu vurgulayan Demirel, TBMM'yi de "Birinci kuvvetseniz yerinizi koruyun" sözleriyle uyardı. yaşamamalıdır. \e olursa olsun demokra- siye olan inancı kaybetnıeyelim." Müslümanlıkta din ve v icdan özgürlüğü- nün en kutsal sayılan haklardan biri oldu- ğunu ve 52 islam ülkesi arasında Müslüman- lığın en iyi Türkiye'de yaşandığını kayde- den Cumhurbaşkanı Demirel. "Bunun se- bebi laikliktir. Türkiy e'de laiklik. din \e v ic- dan hürriy eti üzerinde baskıcı değildir; din ve vicdan hürriyetinin semsiyesidir. koruy u- cusudur"dedı. Allah'ın. kutsal kıtabı ındır- dığı zaman peygambere. "Sen benim emir- lerimi tebliğ et. ondan sonrasına karışma" dediğıni vurgulayan Demirel. şu görüşleri dıle getırdi: "Kulla Allah arasına kimse girmemelidir. Siyaset \e din ay n ay rı şey lerdir. Siyaset çok kıvraktır. dinamiktir. anıa Allah'ın kelamı bir defa tebliğ edilmiştir. Siy aset camiye gir- memelidir. Lğer siyaseti camiye sokarsanı/ Müslümanlığı bölersiniz. Bu ülkenin insan- lannı bölersiniz. Bırakın rahat rahat herkes "örrvini yapsın. Siyaset okula da kışiay a da girmemelidirr Demirel. anayasadabelırtilen 3 kuvvetdı- şında. basının "dördüncü güç" olarak gö- rüldüğüne ve zaman zaman "Bunlar her- kesi, her şeyi idareetmek istiyor** itirazları- nın yükseldiğıne dıkkat çekerek "Madem kuvvetler ayrılığı var. bir y anş olacaktır. Si- yasetçilere söy lüyorum; birinciy iz diyen, ye- rini iyi korusun. Bu bir de sistem içinde bas- kıdır. Herkesin daha sorumlu iş görmesine baskıdır" dıye konuştu. Cumhurbaşkanı Demirel. özgür düşiin- cenin bırtoplumun en önemlı yaratıcılık kay- nağı olduğuna dikkat çekerek Türkiy e"nin, "Bir ülkenin bölünmezliğini tahrip etmeye yönelik düşünce. suc, sayılmalı mı" sorusu- nu tartıştığım söyledı "Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü de tarhşılmair dıyeıılerolabileceğını belirten Demirel. Anadolu coğrafyası ve tarıh dik- kate alındığında Türkiye'nin "çözülme 1 ''> kaygısının yadırganmamast gerektiğını bıl- dırdi. Hangi düşüncenin. bölünmezliği tah- rip eden eyleme dönüştüğü tartışmasının ıçınden devletın de çıkamadığını vurgula- Dincilere uyarı Demirel. basının, çok partılı yaşamın bulunduğu 50 yıllık dönemın yarısın- da özgür görev yapamadı- ğına dikkat çekerek şunla- n sövledi• "Bu bunalımlann nede- nini çok iyi tahlil etmek la- zım. Bunalımlann nedeni- ni sisteme bağlamak kadar yanlışbirşey tasav-vurede- miyorum. Acaba neleryap- malı ki. bu anzalar olma- sın? Sistem budur. Kimse^ nin. şu veya bu sebeple han- gi mülahazalarla olursa ol- sun alternatif aramaması gerekir. Çok parti. değişik birolaydır. İnsanlann iste- diği insanın arkasına düş- mesine kansamazsınız. Bu- nun disiplini, dev leti tarif eden çerçevedir. O çerçe- ve.demokratik. laik Türki- ye Cumhuri>eti"dir. Onu koruyan yasal kuraOan var- dır. Ö kurallar işletilemi- yorsa o zaman karışıklık olabilir. Bütün bunlar Tür- kiye"nin y aşadığı şey lerdir. Türkivc. bir daha bunlan CHP'de, DSP liderine öfke 'Ecevitsorumluluktan kaçıyor' • CHP Genel Sekreteri Adnan Keskin. RP'li hükümete kıl payı kala DSP liderinin sorumsuz davrandığını söyledi. Topuz da, "Ecevit'i Ecevit yapan CHP'dir" dedi. TÜREV KÖSE ANKARA - DSP Genel Başkant Bülent Ecevitın. "Kendisini ve partisini kurtarmayi amaçbyor" diyerek CHP Genel Başkanı Deıtiz Baykal'ın sol blok önerisine soğuk yaklaşması, solda gerginliği tırmandırdı. CHP Genel Sekreteri Adnan Keskiru "RP*y bir hükümete kıl payı kala. Kcevit'in sorumluluk üstlennıekten kaçhğmı* 1 söyledı. Genel Başkan Yardımcısı Afi Topuz da "Partimifl kurtarmak için yapıyoruz diveh'm, suç mu? Atatürk'ün partisini güçjendirmek için Ecevifin sorumluluğu yok mu? Ecevifi Ecevit yapan CHP'dir•" dedi. Hükümet arayışlan sürecınde CHP hderı Baykalın "124 sosyal demokrat milletveldlinin oluşturacağı bir blok" için iki parti gruplanmn ortak toplantıya çağnlması önerisi DSP"de soğuk karşılandı. Ecevit" in 4'iü bir koalisyona da sıcak bakmadığı. DYP ile ANAP'm anlaşmalan durumunda erken seçım koşuluyla güvenoyu vererek dışandan dolaylı desteğini sürdürebileceği mesajını verdiği bildirildi. DSP'nin bugün yapacağı Grup Yönetim Kurulu toplantısmda, hükümet arayişlan ve Ecevit'in başbakanlığı formülü üzerinde değerlendirmelerin yapılnıası bekleniyor. CHP kanadında ise Ecevit'in başbakanlığında bir 41ü koalisyon modeli için sıcak mesajlar verildi. Kulıslerde, CHP'nin olası bir erken seçimde barajın altında kalma riskine karşı. so1 blok oluşturarak barajın düşürüimesi ve seçim sistemi konusunda onak mücadele yürütülmesı için çaba gösterdiğine dikkat çekildi. S cevit'in CHP'den gelen çağnlara karşı soğuk bir tavır sergilemesi ise tepkilere neden oldu. CHP Genel Sekreteri Keskin. iyi niyetle önerilerini dile getırdiklerini, bundan sonrasmı kamuoyunun değerlendireceğini söyledi. Keskin. "BirGenel Sekreter Keskin. taraftan RP'li bir hükümeti önlemekten söz edeceksin, şjmdi de RP'li bir hükümete kıl payı kala sorumluluk İKtlenmekten kaçtnacaksın. İçtenlikli değil bu tavıriar. Önerinin partimizie ne ilgisi var? İyi ıtiyetie yapılmış bir öneri" dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Ali Topuz da Ecevit'in yaklaşımıyla iigili olarak şu değerlendirmeleri yaptı: •'DiyeHm ki kendi partimizi kurtarmak için yapıyoruz. Suç mu? Atatürk'ün partisini güçlendirmek için Ecevit'in sorumluluğu yok mu? Ece\it'i. Ecevit yapan CHP'dir. Biz blok oiup «ücümüzü Ecevit'in arkasına \erelim, diyoruz. İstemem, diyor. Yann RP-D\P hükümeti kurulur ya da erken seçimde Erbakan y üzde 35'lik oy la gelirse sorumiusu Ecev tt'tir." yan Cumhurbaşkam. "Türkiyehürolmalı- dır, ama idare edilir olmaktan da çıkmama- lıdır" dedi Başbakan Mesut ^ ılmazdabasınözgür- lüğünün, toplumun haberalmaözgürlüğü- nün ayrılmaz bır parçası olduğunu vurgu- layarak "Bir ülkede özgür basın yoksa de- mokrasi de yoktur. Toplumun hak \e öz- güriüklerinde sıralama yapmak mümkün değildir. Çünkü demokratik toplum. bu hak- ların bazılarına değil, tümüne birden sahip olan toplumdur"görüşünü dile getirdı. Ha- ber alma ve haber yaymanın. düşünce öz- gürlüğünün bir parçası olduğunu belirten Yıl- maz. "Bu haklann doğrudan doğruya kay- nağı, insan doğasıdır. Sorunlann çözüm yo- lu yine de basın özgüriüğüdür. Bır hakkın bittiği yer. dığerinin başladığı yerdır' ilke- sinin dışmda hiçbir sınırlamanın doğru ol- madığına inanıyorum" dıye konuştu. 'Tekelleşme, sansürün diğer adr Gazeteciler Cemiyeti Başkanı NazmiBil- gin de konuşmasında, ahlak y asalanndan pro- mosyon kampanyalanna kadargazetelerin güvenilırliklerini yitirmelerine neden olan uygulamaları eleştirdi. . Basında hızla artan tekelleşmenin sansü- rün diğeradı olduğunu vurgulayan Bilgin. "Basındaki sendikasızlaştırma olgusu içler acısıdır. Her gün kanıu çalışanlannın sen- dikalı olmasını sav unan gazetecilerin sendi- kasızçalışması, bir meslek ayı- bıdır" diye konuştu. Türki- ye'dekı promosyon uygula- masının. dünyanın hiçbir ye- rınde görülmedığinı kayde- den Nazmi Bilain. şunlan söy- ledi- "Gazeteter, bazı ürünlerin yan mamulleri haline getiril- miştir. Gazeteler toplumun se- si olmalıdır. tabak. tencere de- ğil. Gazeteler mürekkep kok- maİKİır. deterjan. diş macu- nu değil. Gazeteler dün oldu- ğu gibi bugün de' Yazıyor' di- ye satmaİKİır." Veriyor. dağı- tıyor' diyedeğiL Bu uygulama- lar. basını zedeleyici hale gel- miştir. Hiçbir tröstün. meslek adına bunu yapmaya hakkı yoktur. Dünyanın hiçbir uygar ülkesinde cevap hakkı olma- yan bir haber. bir tek satır bi- le yayımlanamaz. Savunma hakkı kutsaldır. Ama objek- tif haberciUk, bu haklar kadar kutsaldır. Kameralar. teypler, fotoğraf makineleri. her kapt- y ı açan may muncuklar değil- dir." Gazeteciler Cemıyetı'nin, kurulduğu günden ben "dev- letin yanında olduğunu" söy- leyen Bilgin. "Hiçbir haberin, bu ülkenin bölünmez bütün- lüğünden daha önemli ol- duğuna hiç inanmadım" görüşünü dile getirdi. 'SIFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR Yeni belediye başkanlan gö- revlerinebaşladı. Seçilentüm belediye başkanları görüldü- ğü gibi erkek. Yani şehirler- deki temizlik, mimari kent dü- zenlemesi, çevre koruması gi- bi yaşamımızı toptan etkile- yen bütün merkezi kararları erkekler vermeye devam ede- cekler. Yani şehirlerde yaşa- yanlar için aslında fazla bir de- ğişiklik olmayacak. Yağma. vurgun, talan, rüşvet, hoyrat- lık aynen sürecek. Refah Partisi, seçimlerden en kârlı çıkan parti sayılıyor. Bence son seçimlerden en çok "erkek partisi" kazançlı çıktı. Şehirlerin en az yan nü- fusunu oluşturan kadınlar da ne yazık ki tıpış tıpış gidip bu adaylara oy verdiler. Bir ülkede politika sertleştik- çe ve daha çok kan aktıkça, erkek siyasetçilerin ağırlığı da bu gelişmeye bağlı olarak ar- tıyor. Siyasette. sertlik ve şıd- det, ne yazık ki parçası oldu- ğum erkek cinsinin doğal bır Seçimleri Hep Erkek Partisi Kazamyor özelliği gibi ön plana çıkıyor. Politika sağa kaydıkça ve otoriterleştikçe erkeksi üslup her şeye hâkim oluyor. Milli- yetçi ve dincı partiler güçlen- dikçe, maço üslubu siyaset- te daha da etkin hale geliyor. "Istanbul Kanatlarımın Al- tında"filmini yasaklayan Kay- seri Belediye Başkanı. hem erkek hem de RP'li. Bu filme karşı erkeksi tepkilerin öncü- sü de eski MHP yöneticisi, ANAP'lı Kültür Bakanı Agâh Oktay Güner. Yani erkek. Üs- telik bu filme gösterdiği tepki de tam bir erkek tepkisi. 'Na- sıl olur da bizim anlı şanlı pa- dışahlarımız, ima yollu da ol- sa, eşcinel eğilim içinde gös- terilebilir' diyor. Dinciliğe en yatkın iki partı- ye bakıyoruz: RP, TBMM'de- ki en erkek parti. RP'nin me- buslarının yüzde 100'ü erkek. BBP milletvekillerinin de ta- mamı erkeklerden oluşuyor. Belediye Başkanlığı seçim- leri sırasında kimsenin aklına kadınlardan başkan adayı gös- teımek gelmiyor. TBMM'yi er- keklere teslim edenler. şehir- lerin yönetimini de erkeklere teslim etmekten geri durmu- yorlar. • • • Şehirlerin kadın belediye başkanlanna ihtiyacı olduğu bir gerçek. Çünkü şehirler dişi özellikleriyleön plana çıkıyor- lar. Şehirler, tıpkı kadınlar gibi doğurgan ve verici. Sürekli ye- ni bölgeleri iskâna açılıyor ve onlardan bir şeyler alınıyor. Şehirler doğal güzelliklerin- den sürekli bir şeyler yitiriyor- lar. Erkek egemen dünya on- ları yağmalamaktan bir türlü vazgeçmiyor. Bir şehrin neler yitirdiğini ve nasıl güzelleşebileceğini en iyi kadınlar anlayabilirler. Onlar, bir toplumun vericili- ğinin ve estetik ölçülerinin sa- vunucuları olarak çaba sarf ediyorlar. Kadının güzelliğe otan eğilimi, duyarlıltğı, şid- detten uzak durma alışkanlı- ğından şehirlerin kazanabile- ceğı çok şey olduğuna inanı- yorum. Kadının yüzyıllann ezil- mişliğinden gelen bir inceliği ve zarafeti olduğunu kim yad- sıyabilir? Maçolukla sağcılığın ve ka- dını hor görmenin el ele gitme- si de işin bir başka boyutu. En sağcı partilerde en maço edebiyatın geçerli olması da bunun kanıtı. Doğayı en çok kirleten davranış, her şeye hâ- kim olmak, her olanagı kâr amacıyla değerlendiımek is- teyen güç düşkünü erkek dav- ranışı. • • • Her seçimden sonra hepi- mızi bir düşünce alıyor. Çün- kü son dönemde bütün se- çimler, dincı ve şoyen eğilim- leri güçlendirdi. Ülke sağcı- laştıkça erkekleşiyor. Sağcı- lar guçlendikçe erkek ege- menliği biraz daha pekişiyor. Bütün bunlan erkek cinsinin bir parçası olarak dile getirmek pek de iç açıcı değil. Erkekle- rin, bir cins olarak gündelik yaşamımızda olumsuz bir rol oynamasından nasıl memnun olunabilir ki? Sonuçta savaştan, şehirle- rin kirtenip yok olmasından er- kekler de büyük acı çekiyor- lar. Ancak dünyada savaşlar sürdükçe, ülkemizde işkence ve adam öldürme bir egemen- lik aracı olarak kullanıldıkça erkekler kendilerini bu kötü kaderden kurtaramayacak. Şehirler, bir yağma aracı ola- rak görüldükçe, erkekler kir- lenmemin asıl sorumiusu ol- maya ne yazık ki devam ede- cek. Erkekler. egemenlik kavga- sından vazgeçinceye kadar gelin en iyisi, hiç olmazsa şe- hirlerin yönetimini kadınlara teslim edelim. GUNDUZ GOZUYLE MELİH CEVDET ANDAY Düşündüren Bir Yazar Yazılarının hiçbırinı kaçırmamaya özen gösterdi- ğim bir yazıncımızdır Memet Fuat; onun Adam Ya- yınlan'nda çıkan son kitabı "Dağlarda Yüreğim"\ gö- rünce sevindim, demek yeniden okuyup düşünebı- leceğim o yazılar üstünde. Yazıların ömrü, sandığımız- dan daha uzundur, her okuyuşumuzda yeniden tanı- şınz onlarla, "Okudum, bilirim" deyip geçemeyiz. Memet Fuat, gazetemizde geçen hafta çıkan yazı- sında, yazın ürünlerının okur açısından çok değişik yorumlara uğrayabileceğini anlatıyor, bu yorumların da elbet okurun bilgı ve deneyim düzeyine göre de- ğışık biçimler alacağını belirtiyordu. Konu birçok açıdan ele alınacak niteliktedir. O açılardan birı de şudur: Yazar hangi düzeydeki okuru düşünerek çalışma- hdır? En üst düzeydeki okuru mu? Ama o "en üst düzey"\n ne olduğunu yazar bile- mez. bilse de yaratıcılığında bundan yararlanamaz. Çünkü yaratıcılığın bılgi ıle doğrudan bir ilişkisi yok- tur. Yaratıcılık bir fawr'dır, bu tavrı belki herkes anla- yabılir. belki de kimse anlamaz. Öyleyse yazar kımin için yazıyor? Elbette okur için, herhangi bir okur için, tanımadı- ğı okur için. Ama bu yüzden okurun, "Benim için yazıyorlar" di- ye böbürlenmeye hakkı yoktur. Ben böyle bir durumla karşılaştım. Okuduğu şiiri anlayamayan bir adam sinirlenerek: - Yahu hepiniz benim için yazıyorsunuz, ben anja- madıktan sonra niçin yazıyorsunuz, diye bağırmıştı. Bu tepki bır yorum değildir, sayılamaz. Yorum da bir yaratıcılıktır. Böyle olunca, yorumlar arasında bir doğruluk öl- çütü bulunamaz, çünkü yoktur. "Yorum" sözcüğünün en çok müzikte kullanıldığı- nı biliyoruz. Dahası. bu sanatta "çalma" yerine "yo- rumlama" denıyor: Orkestra yöneticısınin ya da bır çalgıcının yorumu. Peki, her yöneticınin ve her çalgıcının kendine öz- gü bır yorumu varsa. olacaksa, yapıtın gerçek duru- mu yok olma dokuncası ile karşı karşıya kalmaz mı? Başka bir deyişle, o müziği yaratanın amacı, bütün yorumlar için bir temel ölçüt sayılamaz mı? Yazık böyle bır temel ölçütten de söz edilemiyor. Zürıch hastahanesinde yattığım günlerde (yaklaşık bır aya yakın) ünlü beyin cerrahımız Gazi Yaşargil ıle (elbet onun boş zamanlarına rastlayan) uzun söyle- şilerimiz olurdu. Bu söyleşilerde başlıca sanat konu- ları güdücü olurdu. Bir gün de müzikten açıldığında Dr. Yaşargil şu hi- kâyeyi anlatmıştı: Unlü yönetmen Karayan bir sinir ameliyatı geçır- mek üzere Zürich hastahanesıne gelmiş ve Sayın Ya- şargil'in hastası olmuş, epey ahbaplık etmışler. Bir doktor ona şöyle bir soru sormuş: - Sız Beethoven çaldmyorsunuz, başka yönet- menlerde çaldırıyorlar. Beethoven bu konserlen dın- leyebilseydi hangisinı kendine yakın bulurdu? Karayan: - Hiçbırini, dıye yanıtlamış doktoru. Demek Beethoven müzığinin orijinali onun nota yazısmda da değil, sadece kafasındadır. Bu şaşırtıcı yanrtın uyandırdığı düşünce belki sa- dece müzik sanatı ele alındığında söz konusu edile- bilir, bunun nedeni de belki müzik dili ile doğal dille- re göre biçimlenmış olan aklımızın uyuşmazlığından- dır. Ama yorum'un bütün sanatlar için önemi yadsına- maz. işte Memet Fuat'ın kılı kırk yaran yaklaşımı ve ona uygun olan biçemi, okuru böylesine derin düşünce- lere sürükler. Demek ınsan onu okurken düşünceler yaratmaya başlar. Koşullar değişmedi' Ecevit: 4'lü koalisyon olnıaz ANK.ARA (Cumhuriyet Bürosu)- DSP Genel Başka- nı Bülent Ecevit. ANAP ve D\'P kaynaklı bazı çe\rele- nn "başbakanlık" önerisine karşın ANAP ve DYP'nın içinde olacağı bır koalisyon hükümetine gırmeme eğı- lımlerınde değışiklık olma- dığını söyledi. Dörtlü ko- alisyonun gerçekleşmesine engelolankoşullanndeğiş- mediğıni. ANAYOL'a dışa- ndan desteğinın sürmesinin de yenı koşullara bağlı oldu- ğunu belirten Ecev ıt. "İçin- de olacağımız bir hükümet- tegüçlükçıkannz. Bizim hiç onaylayamayacağımız bir- takım kanun tasanları. ka- rarnameler çıkarmak iste- yebilirler. o zaman hükümet "bozulur" dedı. Ecevit. Cumhuriyet'e yaptığı açıklamada. k'endı başbakanlığını da ıçeren ko- alisyon seçeneklerinın anım- satılması üzerine. "Bukonu her bir eşiy le önümüze geti- riliyor. Biz de eski konumu- muzu sürdürüyoruz" dedı. ANAP ve DYPnın ıçınde yeralacağı geçerli birformü- lün bulunmadığını. sayısal açıdan olanaklı görünen "4'lü koalisyon**la ise olum- lu bır aşamaya ulaşıiamay a- cağını kaydeden Ecev ıt. şun- ları söyledı: "Birbiriyle kavgalıiki par- ti: onlara ay nca aralannda uvum olmayan iki sol parti eklenecek. Bu sol partiler- den biri kendi içinde kavga- lı. Nasıl iş yapılacak? Lider- ler dışarida olursa fay da mı olur, zarar mı verir belli de- ğil. Belki Çiller, bu hüküme- tin içinde bulunsaydı daha kolay anlasabiliıierdi. Şu sı- ra ANAP ile DYP arasında- ki gerginliğin bir yumuşa- ma olasılığı görünmüyor. O zaman da yine eski formül uygulanır." "3aylık ANAYOL azınlık deneyimınden bazı dersler alınnıası gerektiğini belir- ten Ecev it, şu görüşleri dıle getirdi: "OnceKkle iki par- tinin kendilerine bir çekidü- zen vermesi lazım. Hükü- met kurulurken bir koalis- yon konseyi oluşturulmadı. Bunun hiç değilse bu genel başkanlar arasındaki çekiş- meyi yumuşahcı bir etkeni olurdu. Onun dışında. eko- nomik ve sosyal programına kanşınadan. hükümetten re- jimle iigili birtakım istekle- rimiz olabilir." Ecevit. demokrasi tarihin- de hiçbir muhalefet partisı- nın. kendi dışındakı bır ık- tıdara DSP kadar kolaylık sağlamadığını v urgulayafak "Bunun değerini bilmedi- ler" dedı. Ecevit. 4'lü ko- alisyona soğuk bakma ge- rekçelerini şöyle anlattı: "O zaman güçlük çıkan- nz. Bizim hiç onayiayamaya- cağız birtakım kanun tasa- nlan, kararnameler çıkar- mak isteyebilirier, o zaman biz inızalamay ınca hükümet bozulur. Dışında olduğumuz zaman, bizim kabul edeme- yeceğimiz bir öneriyi beJki RP'ye, belki CHP'ye kabul ettirebilirler, yine Meclis'ten çıkarabilirier. Önlerindeki seçenekler artmış oluyor.Şu- rası kesin ki bu hükümet bu- nalımı bizim yüzümüzden çıkmadı. Bunu her iki lider de kabul ediyor. Biz olraa- saydık hiçbir komisyonda başkanlığı ele geçireme\e- ceklerdi. Ama biz, RP'yi kar- şımıza almak pahasına bu- nu sağladık. Kendilerinden görmedikleri. hayal bile et- medikleri yardunîan bizden gördüler." ' Ecevit. Çiller'ın RPiye yönelmesinin tek nedeninin de hakkındakı yolsuzluk so- ruşturmalannın "hasıraltı edilmesi" olduğunu söyle- dı. Ecevit, "Sayın Erba- kan'ın sözü vardı. 'Bizimle olan. sütten çıkmış ak kaşık gıbı olur' diye. O tertiptere biz kanşmayız" dedi. '
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear