Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 7 MAYIS 1996 SALI
14 KULTUR
İNSANLAR, SOKAKLAR, ŞEYLER ENtS BATUR
Görünmez 'cin'in İspanya seferi
İVT5
Defter kullanma
alışkanlığı. kâğıt
bellı boyutlarda
üretıhpbellıbıçım-
dekatlamaolanağı
dogduktan sonra.
özellıkie yazarlar-
da görülmüştür.
PaulValen'nınha-
yatı boyunca. fark-
lı konularda farklı defterler kullana-
rak tuttuğu notlann önce tıpkıbasımı
yapılmıştı: Cç bın sayfayı aşkın obü-
tünlükte yazarın şiır. felsefe, mate-
matık. sıyaset üzerıne her sabah ayrı
detîerlere serdığı düşüncelerı, duzen-
lı elyazısının da etkısıyle. sonsuz \e
coşkun bır akarsuyu çağrıştıran bıı
akış jçınde gıdıyormuşçasına ürper-
tıcibırızlenım uyandırıyordu. Bırkaç
yıl önce. Panstekı bır sergıde. Bıblı-
oteque Natıonale'ın ünlü eiyazmala-
n yer almıştı: Baizac'ın. Proust'un
derterlen. ıçerdıklerı karaınalar, ek-
ler. yan notlar ıle ayrıca estetık bır
ürün olarak okur karşısına çıktıydı
Gene de, en ünlü defterler Leonar-
doda Mnci'nınkılerdır. Itaiya. geçen
yıllarda. bu dâhısını Frankfurt Kıtap
Fuarı çerçevesınde anmak ıçın "Def-
terter"ın 'sahıcı 'ye y akın bır tıpkıba-
sımını gerçekleştırdı: Leonardo'nun
kııllandığı kâğıdın hemen hemen ay-
nısını üretmeyı başardılar.
Leonardo. Yalery'nın öncüsüydü
(şaırın ılk önemlı kıtabı bu Rönesans
adamı üzenneydı): "Defterterler"*de
>ok yoktur: Geometrı, mühendıslık.
resım sanatı. savaş araçları. düşler.
köprü tasanmlan çızımler. taslaklar
aracılığıy la pe$ peşe yer alırlar say fa-
larında. Dahaçokyazmıştırama.Çız-
dıklen. düşündüklerını tamamlamak
ıçındır.
Sanatçı defterlerının. ressamların
'eskiz defteri' kullanma alışkanlığı-
nın asıl çağımızda y aygınlık kazandı-
ğı göze çarpıyor: Picasso'dan. Mi-
ro'dan Kiefer'e. Clemeııte'ye uzayan
modern bır gelenek.
Bır kural olmasa bıle. genellıkle sa-
natçılann defter kullanmayı seçme-
lennde. bır konu dolay ında alıştımıa-
lar vapma gereksımmlennın yattığı
görülüyor. Sözgehmı Pıcasso. bırdı-
zı tu\al çalışmasına gırışmezden ön-
ce bır dızı deneme defteri kullanıyor:
Kımı zaman karakalem. kımı zaman
renklı eskızlerle seçtığı konunun uç-
larına gıtmek istıyor. Boğa-adam ça-
hşmaları ıçınbuyöntemebaşvurmuş-
tur örneğın. Hem bağımsız kâğıtlar
üzerınde hem de defterlerde yan ya-
na gelen bu çalışmaların bazen bü-
y ük tu\ al ışlerınden ya da y ontuların-
dandahakalıcıetkılertaşıdığı bılınır.
Defter kullammının bir başka ne-
denı de ışlev sellığıdır: Pek çok sanat-
çının. atölve dışına çıktıgında seçtığı
yoldurbu. Yazarların nasıl küçük not
defterlen \arsa. olduvsa. ressamlann
da yanlannda, çantalarında taslak
defterlerı taşıdıklarına rastlanır. rast-
lanmıştır.
Özellıkie yolculuklarda Yağlıbo-
ya. suluboya kullanmanın pratıkte
güçleştığı. tu\alın ya da büyük boy
kâgıt kuîİanımının hemen hemen ola-
naksızlaştığı koşullarda ressam. taşı-
nabılırlığı açısından olduğu kadar
üzerınde çahşabılırlığı açısından da
en el\ erışlı araç görünümündekı def-
teri yeğler. Bağımsız kâğıtlann ko-
laycadağılabıldığı, guçlükle koruna-
bildiğı de düşünülürse. deften doğal
çalışma mekânından uzaklaşnıış sa-
Defteri". her bakımdan sanatçı defter-
lennın karakterıstık özellıklerını taşı-
yan bır örnek-ürün. Gene de bızım
kültürümüzde sık rastlanmadığı ıçın
bu tür "iş"lere. sıradışı bıryan taşıyor.
1963-64 dönemınde tutulmuş bu sa-
nat "•günlüğü"nün efsanesı. aradan
geçen otuz y ıl ıçınde kısıtlı bır merak-
lı kıtlesinın sınırlarından taşmıştı.
Madrıd'den satın almış bu büyük
bo> defteri Orhan Peker. Bellı kı se-
çılmis bır araç bu. Boy utları ıncelen-
mış. kâğıdının özellıklerı göz önün-
de tutulmuş. İspanya'da geçırılecek
günlenn, ay lann bır tür ajandası olsun
O
rhan Peker'in "Ispanyol Defteri". her bakımdan
sanatçı defterlerinin karakteristik özelliklerini
taşıyan bir örnek-ürün. Gene de bizim
kültürümüzde sık rastlanmadığı için bu tür "iş"lere.
sıradışı bir yan taşıyor. 1963-64 döneminde tutulmuş bu
sanat "günlüğü"nün efsanesi. aradan geçen otuz yıl
içinde kısıtlı bir meraklı kitlesinin sınırlarından taşmıştı.
natçının seçmesını esyanın mantıgı
say mak gerekır.
Yolculuk çok kısa değılse olağan
mekândan enıkonu uzaklasjlıp kent.
ülkedeğıştırılmışse. ıvıden ıyıye"se-
>irdefteri"nıtelıgı kazanır defter: Sa-
natçının ışı kadar hayatı.gündelıkha-
yatının kımı kesıtlen de yansıroraya.
Garıp bır ayna. alışılmadık bır tak\ ım
oluşurdefterın ıçınde: Sanatçının her
türlü ızıne rastlanır. savfadan sayfa>a
ılerledıkçe. Orhan Peker'ın "İspanyol
ıstenmış Açaraçmazbır 'kapaksay-
fası'y la karşılâ^tığımıza göre. ressam.
günü geldığınde. "Cuaderno Espa-
nol"un özerk bır yapıt olarak. tıpkı-
basımının vapılmasını zıhnınden.
gönlünden geçırmis.
Deften \aftız edısınden de apaçık
anla^ılan bır ta\ır bu: Orhan Peker.
196? güzünden 1964 yazına uzanan
zaman dılımı ıçınde Ispanva'nın "bii-
_> ük tema"larıv la \ uzle^mey e so\ un-
muş. Bıryanda.boğagüreslennın tö-
ren estetığı ıçınde arena-matador-bo-
ğaüçgenneraliNordefterde. Kankır-
mızısıyla ölüm sıyahını buluşturan
sert. sıcak üslup Peker'ın Akdenızlı
paletınetıpatıpuyanbırgerçeklık. Bir
başka \anda. Endülüs yarımadasının
tarıhsel profılınden gündelık havata
uzanan fotografik enstantaneler göze
çarpıyor: lspanyol kadınları bır ara-
sokaktan mı fırlavıp karşımıza çıkı-
yorlar. voksaGoja'nın birresmınden
mı, kesınlemek güç. Flamenkolar da
öyle: Gıtar. şapka. dans ta\ernadan
mı kopup gelmış. Lorca'nın bır şıırın-
den ya da Falla'nın bır ezgısınden mı1
"Duende"*den söz etmıştır Lorca,
canalıcı önem ta^ıyan bır yazısında:
Bir kadının ses tellerınde. bır şaırın
mısralarmda gezınen görünmez cın
ınsanın ıçınde beklenmedık. kaynağı
belırsız, açıklanması ol'anaksız bır
ateş \akar. Orhan Peker"ın "İspanyol
Defteri"nde. baştan uca bu duende
\ardır: Ressamın cını deftenn sayfa-
larından geçen gözü. bakışı o anda
çarpar
Görünmez 'cin'in yüzü se\da. hü-
zün. kuanç ısearkayüzü. tersıölüm-
dür. Ispanya'da hayat bu ıkı kutbun
gergın ılı^kısıneayarlıdır. Enbelırgın
sımgesı de boga güreşıdır. Heming-
vvaj'ı. Leiris'ı. Masson'u. Ispanyaya
dısandan gelen pek çok yazarı \e sa-
natçıy ı kuyusuna çeken Arena'ya Or-
han Peker de dalmıştır. Torero'nun
korkusuzluğu ve korkusu kadar. kur-
banın büyülü edası da deftere yansır.
Boğagüreşının \arattıgı renk olanak-
larının. güneş-gölge zıtlığını. derın
lekeler halınde kâgıt üzerınde sınar
Orhan Peker
Arena dızısını kat ederken. onun
bıryandanda Pıcasso'nun. Mırö'nun.
Tapies'ın özgün optıkleriyle boy öl-
çüştüğü fark edılır.
"İspamol Defteri"nın ana teması-
dır Arena. ama başka ispanyol tema-
lannı da kurcalamıştır ressam: "Don
Quijo»e"ye gınşme ısteğı ıle y anrp tu-
tuşur. "Carmen"ınetrafmdayanma-
danın gızenılı kadınlarına kapılır.
bahçelerden geçerken durur. duruve-
nr.
Başka yan açılımlar. başka sayfa-
lar. Orhan Peker"ın ispanyol resım ge-
leneğıyle ıçerıden tanışma ısteğının
bır an ıçın bıle gen plana düşmedığı-
nın kanıtıdırlar: Kadınların ıçınden
Goya'ya. Menınas'ın ıçınden V'elâz-
guez'e. kendı yüzünün gırdabından
El Greco'ya el uzatır.
En önemlısı, yaşayan. yaşamış bır
ınsanı getırır "İspamol DefterT:
Günlük tutarcasına. gündelık hayatın
kiMİcımlarını düşer sayfalarına Or-
han Peker: Kelımelerletanışıklıkkur-
maya çalı^ır. şıırlerı temıze çeker.
mektupla kayıt arası yol alır. masal-
dan anıy a. gözlemden projey e uzanır.
"İspamol Defteri", büyük bır bel-
ge
Ohıştıırıılaıı kaos, bugünim göriîntüsüydü
NİLGtN ÖZ.A\TE.N
Almanya Darmstadt Multikültür Bü-
rosu Başkanı Edv>in Herrmann tarafın-
dan üçlü bır dizi çalışma olarak planla-
nan XAMPLE - disiplinlerarası sanat
sergılennin sonuncusu. 10 Mart - 8 Ni-
san 1996tarihlen arasında. sanat dünya-
sında Beuys bloklannı içinde banndır-
masıyla tanınan Hessen Eyalet Müze-
sı'nde yapıldı. Bu müzenin galerisinde
III. XAMPLE kapsamında son kez bu-
luşan Türk \e Alman sanatçılar. üç yıl-
lık diyaloglarının sonuçlannı, sistemlı
\e programlı tartışmalarla oluşturdukla-
n kolektıf ışlerde senzıledıler.
llkı 1994'te Frankfurt XAC galeride.
ikıncisı 1995'te Istanbul Atatürk Kültür
Merkezı galensınde yapılan bu dizı ça-
lışmada amaç. kendilerıne bağlayıcı hıç-
bir kav ram ya da başlık \ erilmeyen fark-
lı uluslardan \e farklı dısıplınlerden sa-
natçılann. gelıştireceklendıyaloglarso-
nunda yaptıklan ışlerin. hangi ka\ram-
larda odaklanacağının belirlenmesine
yönelikti.
Görselüğe ve sese dayalı araçlar
Sergideki tüm ışler görsellığe ve sese
dayalı araçlar yardımıyla oluştuğundan.
işlenn yerleştirilmesınde bu sergiye özel
bır biçim denendı ve araçlar (monitöder.
bılgısayarlar. dia-sınema-\ ıdeo gösteri-
cileri. mıkrofonlar. ampfilıkatörler. ko-
lonlar. teypler) tıpkı~serginin beyni gibi,
galeri ortasına kurulmuş merdi\enlerin
basamakları arasındaki raflarda toplan-
dı. Ortadakı bu düzenegin dışında kalan
boşluklar \ e du\ arlar ise sergıleme alan-
lanydı. K.arartılmış salonda bu araçlar
yardımıyla oluşturulan ses ve görüntü
enstalasyonlan. salonun aydınlatılması
ya da araçların elektrik bağlantılannın
kesilmesı durumunda yok olurken gen-
ye yalnızca ne olduğu anlaşılamayan ba-
z\ nesneler. kutular \e sessizliğe bürün-
müş makineler kalıyordu.
Hıçbırenstalasyonunyanında. onuya-
pan sanatçının admın belirtilmediği ser-
gıde. sergi süresınce değişımler geçıre-
rek oluşan bu kolektif işlerden bazılan
yapısı gereğı dıyaloğa açık. bazılan ise
daha başlangıçta kendi içinde tamam-
lanmış. katılıma olanak tanımayan işier-
dı Egon Kurth'un ıçten ışıklandınlmış
\e seslendinlmiş de\ üçgen pıramıtleri
ıle NikolausHe>duck'un mıkrofonlar \e
camın ses ileticı özelliğınden yararlana-
rak hazırladığı. farklı yüksekliklerde
cam silındırlerden oluşan ve su sesinı an-
dıran tınılarçıkaran sesenstalasyonu,bu
bağlamda kendı ıçınde tamamlanmış.
herhangı bır anlatıya gerek duymayan
sanat nesneleri olarak tanımlanabiliyor-
du.
Serhat Kiraz'ın planladığı proje. mü-
zedeki biri kadın, diğen erkek ıki antık
dönem heykelinın galeri mekânına ta-
şınması \e onlardan boşalan yerlere ta-
şıma sandıklarının bırakılması düşünce-
sıne dayalıydı. "Tarihi kalıntılann bu-
lundukîan topraklarda bir anlam ifade
ettikleri ve insanlık kültürlerinin ancak
birbirine eklenerek bir bütün oluşturaca-
ğı" görüşünü sa\ unan bu projeye olanak
sağlanamay ınca. Sertıat Kıraz bırtaşbas-
kı kitaptan büyuttüğü kadın \e erkek fı-
gürlennı galeri gırişine yerleştırdı. An-
cak Onur EroğlıTnun müzeye yerleştir-
diği bir \ideo kamera aracılığıyla antik
heykellerin kendısini olmasa da görün-
tülerını galerıye yansıtması. bu tasi-
ma/aktarma olgusunun bir başka biçım-
de vurgulanmasını sağladı. Bilgisayar
kaydı ile \erilen. Yunan mitolojisınden
Orpheus'u konu alan kadın \e erkek ses-
leri ise Frank Fiedler'ın bu ışe katkısıy-
dh ^
Birbiriyle diyaloğa giren işler
Herüçü de savaş. yıkım. ölüm ve bun-
ların kaVşıtında insanın yaşama hakkı gı-
bı kavramlan ve sosyo-politık olguları
konu alan \Verner Cee, Kadri Özayten v e
CharlesNeu>veger, kimi zaman ay nı ens-
talasyonda bırbirinın içine geçmiş nesne.
ses ve görüntülerle. kimi zaman da ken-
di içinde tamamlanmış kişısel enstalas-
yonlannda ıçerık bağlamında birbiriyle
dıyaloğa gıren. yoğun anlatı yükü ışler
• III. XAMPLE -
Disiplinlerarası Sanat
Sergisi. Hessen
Eyalet Müzesi'nde
yapıldı. Bu müzenin
galerisinde III.
XAMPLE
kapsamında son kez
buluşan Türk ve
Alman sanatçılar, üç
yıllık diyaloglarının
sonuçlannı. sistemli
ve programlı
tartışmalarla
oluşturduklan
kolektif işlerde
sergilediler.
• Frankfurt -
İstanbul - Darmstadt
sıralamasında
gerçekleşen üç
XAMPLE da
savaşlar. ölümler,
insanlık dramlan ve
kişisel mitolojilerle
günümüz
dünyasının ve
günümüz sanatının
bir panoraması
gibiydi. Bu
sergilerde bilerek,
isteyerek, düşünsel
\ e biçimsel anlamda
bir kaos oluşturuldu;
bu kaos ise bugünün
gerçek
görüntüsüydü.
gerçekleştirdiler. Duvara yaslanmış tah-
ta ve karton plakalarla yerdeki cam kı-
rıkları üzerine ışığı dü^en dıa VVerner'e
aıttı \e Berlin'den terk edilmış bır evın
ıçını. sökülmüş döşeme tahtaları. kırık
pencere camları, bir terk etme anında
aceleyle çevreye fırlatılmış eşyaları ile
yansıtıyordu
Bazıları gerçek. bazılan görüntü nes-
nelerden oluşan bu ıki katmanlı enstalas-
yonun karşı duvarında yer alan. Kadri
Özayten'in alümınyum oyuncak uçak
görüntülerını ıçeren dıa ise bu kez Wer-
ner'in tavandan sarkıtılmış küçük yazı
tahtalanna fon olurken bu yazı tahtaları
Berlin'den terk edılmiş ev görüntüsü ile
bağlantılı ıçeriğiyle. bır yerden bir ev-
den belkı de bır ülkeden ayrılma anında
bir diğerıne bır yakına ya da bır sevgılı-
ye bırakılan. yaînızca ikisının anlayabi-
İeceğı özel olaylar \e anılarla ılgilı me-
sajlar aktarıyordu Yazı tahtalannın du-
vara düşen gölgelennde sınema filmi ile
verılen Charlesa aıt göruntüde ağlayan,
haykıran bır kadın tüm çaresizlığı ıleser-
gılenirken bu enstalasyonun hemen ya-
nında yer alan ve üzerınde "Ausgang" (çı-
kişlyazılı galen kapısı. Frank'ın alanı ol-
muştu. Kapı kasasına gerılı sıyah tül yü-
zeye düşen vıdeo göruntüde üzen yıne
özel notlarla dolu bır kâğıt bant durmak-
sızın bır ucundan alev lerle yanıyor. ama
hiç tükenmıyordu.
Günümüz sanatının panoraması
Kadn Özayten'ın Insan Hakları Ev-
rensel Bildirgesı'ni tüm maddelerı ıle
duvardasergiledığı.Türkçe olarak kase-
te okuduğu çalışmasını -ınsanlara ısrar-
la haklannı anımsatan bu sözlen- gale-
ride hemen her ışin soli olması \e so-
nuçta toplu bır ses enstala^y onu oluşma-
sına karşın algılamamak mümkün değil-
dı. Bu sesin kaçınılmaz olarak eşlik ettı-
ğı dıger bir çalışma. Charles'ın kendi ya-
şamındaki bir yangın olay ından çıkışla.
çağın en büyük yangını olarak nıtelene-
bılecekNazı Alrnanyası'nagöndermeler
yapan ışıydi. Ölüm sımgesı kemıkler.
yangındaağıryaralananoğlundankalma
bır spor ayakkabı parçası. çoğu yanmış
aiie fotoğraflan ağır hareketlerle meka-
nık olarak açılıpkapanan çantada birgö-
rünüp bir yok olurken kapağın heraçılı-
şında iç yüzeye görüntü veren sinema
filmınde Almany a'daki toplama kampla-
nnda büyük bır neşe içinde sabah cim-
nastığı yapan subaylar izlenebıliyordu.
Müze bınası ıçınde ayrı bir mekânda
sergiye ek olarak düzenienen gösterıler,
performans v e konserlerde. "Grup KOZ
44" tiy atro ve dans bileşımınde otorite v e
egemen güç kavramlarını ışlerken
"Grup \LROS" trombon ve piyanoya
bağlı mikrofonların özel hazırlanmış bir
düzenekte sesi görüntüye dönüştürmesi-
nı ve oluşan soyut görüntülen sergıledi.
Zafer Aracagök'ün ıkı vıdeo performan-
sı. görsel ve işitsel bir saldırı olarak nı-
telenebilecek yoğunlukta görüntü ve ses
bıleşjmlerıyle. çağdaş felsefenin şu an-
da da gündeminde olan "temsil müm-
kün müdür" ya da "öteki" gıbı kav ram-
lannı ırdelıyordu.
Frankfiın - İstanbul - Darmstadt sıra-
lamasında gerçekleşen üç XAMPLE da
savaşlar. ölümler, insanlık dramlan ve
kişisel mitolojilerle günumüze dünyası-
nın v e günümüz sanatının bir panorama-
sı gıbıydi. Bu sergılerde bilerek. isteye-
rek. düşünsel ve biçimsel anlamda bır
kao> oluşturuldu; bu kaos ise bugünün
gerçek göruntüsüydü.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Tarihi Romanlar
Çocukluğumda büyüklerimizin tarihî romanlara
düşkün olduklannı hatırlıyorum. Annemle babamın
görüştükleri kışılerin evlerinde bir ıki tanhî romana da-
ima rastlanıhrdı.
Tarihî roman.' O zamanlar öyle söyleniyordu. Da-
hası, bu romanların ıç kapaklarında 'tanhîroman',
'büyük tanhî roman', 'tanhî ve mıllî roman' gibi nite-
lemelere yer verilirdı.
Okuduğum ilk tarihî roman, Murat Reis'in Oğlu.
Onu ablamın kitaplığından edinmıştim. Korsanlarm
senjvenlerıyle donanmıştı. Bayılmıştım. Yeniden ve
yeniden okurdum.
Bu romanın adına nice zaman sonra Attilâ İlhan'ın
Abbas Yolcu gezı kitabında rastladım. Unutulmaz
"Ben Sana Mecburum" şairi şöyle diyordu:
"Çocukluk yıllarımın hemen her günü ya çocuk
dergilennin yahut çocuk romanlannın esrarlı sahife-
lerınde saklıdır: Işte Hazreti Süleyman gibi kurdun
kuşun dilınden aniayan Dr. Dollitle. İşte Mango yıl-
dızının hilâl yüzlü zalim ımparatoru Ming. Işte kıvır-
cık perçemıyle Pire Nuri. Ve sonra bütün o eski
dostlanm: Murat Reis'in oğlu, Kaptan Grant'ın Ço-
cuklan, Billy Bones. Gorıl Avcıları. Ben on biryaşım-
da adım adım dünyayı geziyordum."
Gerçekten, Murat Reis'in Oğlu, Akdeniz'in harita-
sında yol alırdı. Ama ben onunla dünyayı gezmekte
olduğumu ayırt edememışim. Başka şeydi gönlümü
çelen: Tarıhe. geçmışe, çok eski zamanlara yolculuk.
Sonra Balaban 'ı okudum. Reşat Ekrem Koçu mu
yazmıştı, çıkaramıyorum. istanbul sokaklarında se-
falet ıçınde yaşayan küçük bir çocuğun -galiba- Sa-
fiye Sultan'ın kardeşı olduğu anlaşılıp mutluluğa eri-
şi anlatılıyordu.
Hem Murat Reis'in Oğlu, hem Balaban çocuklar
için yazılmış tarihî romanlardı. O aralar Dogan Kar-
deş Yayınları arasında basılmış, Mark Twain ımzalı
Çalınan Taç'\ da büyük heyecanla okumuştum. On-
da tarih-serüven-entrika iç içeydi.
Derken büyükler için yazılmış tarihî romanlara ka-
vuştum. Eski, yapraklan sarank Yedı Gün dergilerin-
de bır tefrıka: Lâle Devrı. Yıprak cıltlerı daracık arka
bahçeye taşır, yaz günleri, saatlerce Lâle Devri'nde
yaşardım.
Bahçelerde renk renk, şekil şekil, her biri ayn ad-
landırılmış lâleler uzanıyordu.
Mumlar gezdiren tuhaf kaplumbağalara şaşardım.
Sonra, Şair Nedim damdan dama sıçrarken dü-
şüp ölüyordu.
Romanın ılüstrasyonlannı sanatına hayranlığım hiç
dınmemış Münif Fehim yapmıştı. llüstrasyonlar, be-
nım ıçın. Lâle Devn'nın sınema karalerıydi. Gözümü
kapar, hepsının hareket kazanmasını beklerdim.
Tarihin geçit töreni
Bir dönem Feridun Fazıl Tülbentçi'nin tarihî ro-
manlarını art arda okudum. Feridun Fazıl o zaman-
lar her pazar sabahı istanbul Radyosu'nda tanhten
esinli söyleşiler sunardı. Bunları da pek merakla dın-
lerdık.
Onun eserlerı arasında Yavuz Sultan Selım Ağlı-
yor'un benım için özel bir yen vardı. Adımı bu padi-
şaha duyulmuş sevgıden almışım. Romanını okur-
ken kendı hayatıma ilişkın bir şeyler bulabıleceğımı
sanırdım.
Tabıı Cem Sultan ve Hürrem Sultan 'ı da okumuş-
tum. Geçenlerde tekrar okuyayım dedım, hayli etkı-
siz bır anlatımla karşılaştım.
Ne var kı, Lâle Devrı'nın yazarı M.Turhan Tan'ın
hem Safiye Su/fan'ını hem Cincı Hoca'sını hâlâ çok
severım. Bu romanlarda dönemlerın bır geçıt töreni-
ne rastlanılır. Hele Cinci Hocanın üst başlığı pek an-
lamlı, günümüz için deanlamlı: Osmanlı Rasputın'\...
M.Turhan Tan'ın Akından Akına, Viyana Dönüşü,
Gönülden Gönüle gibi başka kitapları var. Çok kita-
bı var. Hiçbiri yayımlanmıyor, yenı basımlara kavu-
şamıyor.
Bugün tarihî roman yazılmıyor. Yalnızca tarihî ro-
manlar yazan bır romancımız kalmadı. Şaşmamak el-
de değil. Tarihî roman, okuma alışkanlığının, okuma
sevgısının edinılmesı, kazanılması ıçın gerçek birfır-
sattır. Yenılerı yazılmıyor, eskilen yitıp gitmiş.
Kemal Tahir'in Devlet Ana 'sı belki son bir örnek
sayılabılir. Romanın başka savları üzerinde tartışan-
lar, Devlet Ana'yı şu özellığıyle görebılseydiler, o za-
manlar bir bardak suda kopmuş fırtınalara gerek kal-
mazdı.
Bugün aşk romanı da yazılmıyor. Oysa gizli gizli aşk
romanı okumak dinmez bir ihtiyaçtır.
Polisiye roman geleneğimiz hemen hiç yok. Peya-
mi Safa'nın Server Bedi takma adlı Cingöz Recaı di-
zisi ilkgençliğimin okuma şöleniydi. Ümrt Deniz'in
Murat Dalman dizisine de vurgundum. Ama hepsi o
kadar.
Batı'da tarihî roman yazılıyor. Aşk romanı yazıhyor.
Polisiye roman yazınsal değer açısından doruk dö-
nemıni yaşamakta.
Yoksa. Türk romanı, bugün, çok dar bir atanda mı
dönenip durmakta?
BUGUN
12. GENÇLİKGLNLERİ
HARBİYE MLHSİN ERTIĞRIL SAHNESİ
12.00 Fılm Gösterımı: Vlsconti'nın yönettığı Dirk
Bogarde. Romolo \allL \lark Burns'ün başrollerını
pay laştıklan 'Venedikte Ölüm' Cep Tıyatrosu'nda: Wajne
Ubng'un 'EvliIikSınaM'adlı filmı tse fuavede ızlenebılır.
15.00 Söyleşı: Cem Yılmaz'Bir HABITATGördüm'
18.00 Dıa: Firde\s Sayılan 'Ortaçağ Anadolusu"nda Taş
İşçiliğr
19.00 Oyun Gösteri Sanatlan Merkezı. tıyatro oyun
yazınımızın ustalarından MusahipzadeCelal'ın
'Pazartesi-Perşembe' adlı oyunu. Yılmaz Gruda'nın
çağdaş yorumuy la sahneye taşıyor.
KADIKÖY HÂLDl N TANER SAHNESİ
19.00 Oyun: Dormen Tıyatrosu'ndan yetışen 'Genç
•\brumcular' Ray Bradbury'nın yazdığı HakanÖkten'iri
'O Güzelim Kaymaklı Dondurma Rengi Elbise" adlı
oyunla saat 19.00'da perde açıyorlar.
FATİH REŞAT NURİ SAHNESİ
19.00 Oyun İstanbul Ünıversıtesı Tıp Fakültesı Tiyatro
Grubu. Jacques Prevert'ın Cenantes'ın vapıtından yola
cıkarak yazdığı 'HarikalarTablosu' adlı oyunu sereılıyoh
LSKLDAR M. CELAL SAHNESİ
19.00 Oyun: SermetÇağanın "RadvoTKatrosu'olarak
yazdığı. Özdemir Nutkunun »ahne oyunu olarak
düzenledığı 'Sa>aşO>ıınu". Tıyatro Merdıven'in
yorumuy la sahnelenıyor.
GAZİÖSMANPAŞA SAHNESİ
19.00 Oyun: Marmara Ünnersıtesı Iktısadı ve İdari
Bılımler Fakültesı Tıyatro Kulübü. GeorgeTabori'nın
'Wiesman ile Kızıhüz'ünü sergıhyor.
KONFERANS
Alman Kültür Merkezının düzenledığı "Çok Kültürlü
İstanbul' konferans dızısının bugünkü konuğu Albrecht
Berger. Berger. saat 18.30'da Teutonıa'da (Gahp Dede
Cad. No. 85 Tüneil "Bizans İstanbul'unda Ayınlıklarve
Yabancılar' kon'ihı b'r
kont'erans verecek.