25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 MAYIS1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMI AB. insan haklanndan sonra ekonomik konulardaki sosyal uzlaşmanın da demokratik yapıya kavuşturulamadığı görüşünde Türkîye'rrin uzlaşma notu da kırık BENCE İZZETTİN ONDER OZGIR (JLISOV BRİ'KSEL- Türkiye ıle ekonomik ve malı ışbirliğini demokratıkleşme \e ınsan haklan konularındaki eksiklıklerin gide- rilmesı koşuluna bağlayan A\rupa Bırlı- ği. toplumsal uzlaşmamn çatısı sayılan ekonomik \e sosyal konseyin de siyası müdahaleden uzak bıryapıya kavuşturul- ması uyansında bulundu. Başbakan .Me- sut Yılmaz'ın 6 Mayıs tanhlı genelgesı ıle kurulan Türkıye'dekı yenı Ekonomik \e Sosyal Kon^ey'ın sıvıl toplumun eğılım- lerini ne kadar yansıtacagı konusundakı kuşkusunu koruyan AB Ekonomik \ e Sos- yal Komitesi (ECOSOO Başkanı Adriano Graziosi, "Türkive'de hükümetten zi>a- de, sivU toplumun kendisini ifade edebile- ceği bir ekonomik ve sosval konseve ihti- yaç\«r' dedı. ECOSOCun AB ve AB üye- si olmayan Akdenız ülkelerını de kapsa- yacak bıçimde ttalya'da organıze ettıği A\ - rupa-Akdenız sosyal alanı konulu toplan- tıyaTürkıvededavetedilırken. 24-25 ma- yıstakı loplantıda Türkıye'yı temsıl ede- cek isimlerhâlâ belırlenemedı. ECOSOCta AB hükiımetlerinin belır- leyıci olmadıöını söyleyen Graziosi. "*Tür- kiye'de daha önce kurulan konseyin >apı- sı ECOSOC'un yaptsından tanıamcn fark- lıydı. Ekonomik \e sosyal konse> srvil top- lumun bir vansıması olmalıdır. fürkiye'de isehiikümetinyansımasışdı" ^eklinde ko-, nuştu. • AB Ekonomik ve Sosyal Komitesi Başkanı Adriano Graziosi, Türkiye'deki sosyal konseyin. toplumsal kesimleri değil hükümeti temsil ettiğini söylerken. ECOSOCun Akdeniz ülkelerinin de katıhmıyla. 24-25 Mayıs'ta gerçekleştireceği "Avrupa-Akdeniz Sosyal Alanı" konulu toplantıya davetli olan Türkiye'yi kimin temsil edeceği belli değil. Brüksel'dekı merkez bınasında Cum- hurıyet'ın konuyla ılgılı sorulannı yanıt- layan Adriano Graziosi. ECOSüC'un da- nışmanhk nıteliöinin altıııı çızerek. şöyle konuştır "ABülkelerinde ekonomik \esos- yal konsev lerin kurulmasındaki amaç, hü- kümetier karar aJmadan önce. ber kesimin göriişlerini açıklayabilmesini sağlamaktır. Türkhe'de de hükiinıet karar alnıadan önce. SİNİI toplumun farklı kesimleri gö- rüşlerinj ifade edebilmelidir. Konsty, Tür- krte'de toplumsal dh aloğun geliştirilmesi- ne \e demokratikleşmesürecine katkıda bu- lunnıalıdır" AB'de sadece İngiltere asosyal AB've üye 15 ülkeden 10'unda. toplunıdakı farklı çıkar gruplarını içine alan \e sivıl toplumun görüşlenni yansıttığı bir ekonomik %e sosyal konsey \ar. tngiltere. Almanya. !s\eç. Finlandiya \e Danimarka'da böyle bıryapı yok. İngiltere. 1992"de Maastricht'te AB Anlaşması'na imza koşarken. sosyal protokolü benımsemeyeceğinı açıklayarak. AB'nın sosyal polıtıkalarıyla ara^ına bir mesafe koymuijtu. Ancak. AB'ye üye ülkelerin. Birliğın yeniden yapılandınlmasını tartıştığı hükümetlerarası konferansta bazı ülkeler. sosyal protokolün anlaşmayadahıi edılnıesı gerektığını sa\unuyor. İngiltere dışındaki dört ülkede ıse. konsey kurumsal olarak bulunmamakla birlikte. gerektığı zamanlarda fiili olarak toplanabılıyor. trlanda, krizi uzlaşmayla yendi Irlanda. ekonomı yönetıminde toplumsal uzlaşmanın başarı gösterdıği ülkelere bir örnek. Radio Telefıs Eirann'da ekonomi editörü olarak görev y apan gazetecı George Lee, ülkedeki ekonomik silkinmenın başlangıç noktasının da bu toplumsal uzlaşma olduğunu ıtade ediyor. 80"lerın ortalannda ışsizlığin. borçlanma gerefinin yüksek rakamlara ulaşmış olduğunu ifade eden Lee. vanlan toplumsal uzlaşmayı şu sözlerle anlatıyor: "Sendikalar. iş\eren kesimi \e hükümet temsilcileri bir ara\a gelerek, AJnıaııya'daki ekonomi yönetimi benzeri bir modelde karar kıldı. Toplumsal dü/eyde vanlan uzlaşma sonucu, sendikalar ücret artişlannın düşük bir düzeyde kalmasına nza gösterirken, Brükserden gelen para da verimli kullanıldı. AJınan kararlar sonucu çokuluslu şirketier de yatınm için Irlanda'va gelmeye başladı." ECOSOC'u farklı ekonomik \e sosyal çıkar gruplan arasında diyaloğun kurulma- sını sağlayan "uzmanlaşnuşbirkaımıoyır olarak tanımlayan Graziosı, "ECOSOC'un ekonomi\i denetleme gibi bir rolü yoktur, ancakToplulukdüzkmindcekonomikge- lişnıelerkarşısında kendisini ifade eder'de- dı AB Bakanlar Konseyi'nin tarım. çe\- re. ulaşını \e sosyal ıçerıkli her türlü ko- nuda ECOSOCa danışmasi gerektığını belirten Graziosi. AB'nin temelını atan MaastnchtAnlaşması'ndada ECOSOCa danışılmaM gerektiğinin altının çızıldiği- nı \e ECOSOC'un baüımsız olarak fikir bildirme hakkının belirlendığıne dıkkat çekti, Akdeniz toplantısı Yalnızca AB ıçerisınde değil. AB üye- sı olmayan ülkelerle de farklı düzlemler- de diyaloğu sürderen ECOSOC. 24-25 Vfayıs tarıhlerinde. toplam 27 ülkenın ka- tıhmıyla Italya'da "Avrupa-Akdenizsosyal alanı" konulu bir konferans düzenliyor. AB üyesi ülkeler ile Akdenız'de kıy IM bu- lunan AB üyesi olmayan ülkelenn katıla- cağı konferanita Türkiye'y i kimlerin tem- sil edeceöi henüz belirlenmedi. ECOSOC. bu konferansa Türkiye'de muhatap olarak gördügü AB-Türkiye Kar- ma Istişare Komitesi Eşbaşkanı ve İSO Başkanı Hüsamettin Kavi ıle Akdeniz po- lıtikalannı takip eden Komite üyelenni ça- ğırdı. ISO'da Genel Sekreter Danışmanı olarak görev yapanŞuleEriçok,konferans için henüz bir katılım teyidi gelmemekle birlikte. Türkıye'mn konferansta yer ala- cağiböyledi.Önceliklegöçmenişgücünün sosyal boyuiunun elealınacağı konferans- ta. A\ rupa-Akdeniz ekonomik ve sosyal ala- nı çerçe\esınde istıhdam. iş dünyası. iş eği- timı üibı konularolacak. 1995 raporunda memurun yüzde 4.1, kamu çalışanının yüzde 22 fakirleştiğine yer veren TOBB, toplumsal diyalog istedi Yoksullaşma içînde istîkrar arayışıANK.ARA (Cumhurivet Bürosu)- Çalışanların son 2 yıl ıçınde yaşadıklan yüksek oranlı yoksullaşma Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğı "nin (TOBB) raporuna da >ansı- dı. TOBB tarafından hazır- lanan 1995 Yılı Ekonomik Raporu'nda kamuda çahi>an işçilenn ücretlennın 1994'te yüzde 5.2. geçen y ıl yüzde 21.7; memur maaşlarımn 1994'te yüzde 22. geçen >il da yüzde 4.7 oranında reel kayba uğradığı belirtildı. Ra- pora göre, özel sektörde ça- lışan ışçilerin de 1994 yı- lında yüzde 20 oranında dü- şen reel ücretleri geçen yıl yalnızca yüzde 1.6 oranında arttı. TOBB Yönetim Kuru- lu Başkanı Fuat Miras. eko- nomıdeki istikrarsızlığmgı- derilmesi için alınacak ön- lemlerin "toplumsal uzlaş- mayla" belirlenmesinin şart olduğunu vurguladı. Miras. TOBB'un cumar- tesi günü yapılacak 51. Ge- nel Kurulu için hazırlanan "Ekonomik Rapor 95** baş- lıklı çalışmaya yazdığı ön- sözde. ekonominın zor ve karmaşıkbirdönemyaşadı- ğına dikkat çekti. Yüksek Başkan adayı Cavuşoğlu. Yargıya gjderiz TOBB seçimine iptal gölgesiEkonomi Ser> isi - Türkiye Oda- lar ve Borsalar Birhgf nin 26 ma- yısta yapılacak seçimlerı öncesın- de. başkan adaylanndan Ankara Tı- caret Odası Başkanı Ahmet Çav u- şoğlu. "yasaya aj'kın" olduğunu öne surdüğü seçım yöntemı düzel- tılmezse. ıptal ıçın yargıya gıdece- ğıni açıkladı. Delege çoğunluğu yerıne kon- sey sıstemınedayanan bırmodehn. demokratik olmadığını veçoğunlukeğılımınıyansitmadığı- nı sa\unan Cavuşoğlu. "Başbakan seçtirdiği- ni iddia eden bugünkü yönetim y ıllardır TOBB >asasını çıkartmamıştır" diyerek. eski TOBB Başkanı Sanayi Bakanı Valım Erez'Ie. onun de- vamı olarak nitetedıöı TOBB Başkanı Fuat Mi- ras'ı suçladı. Erez ve Miras'ın da geçmışte bu seçım siMemının ya>al boşluklarından şıkâyet ettıklermı kaydeden Ç\i\ uşoğlu. bu iki ismın. TOBB'un gücünü kendi çev relenndeki 20-25 kişilık bir grupla sı- yası eğilımleri doğrultusunda kullanma- y ı sürdürmek ıçın. yasal düzenlemeden kaçındıklarını ıleri sürdü. Delegelenn oyianyla yapılacak bırse- çımi kendısının kazanacağını. çünkü bu- günkü yönetimın Anadolu'yu ıhmal et- tığinı belirten Cavuşoğlu. kendisının ileri *ürül- düğü gıbi ANAP adayı olmadığını. tünı özel .-.ek- törii temsil ettığını iddia ettı. TOBB'un ekono- mik polıtikaların patronu olması gerektığını de savunan Ça\ uşoğlu. ATO olarak düzenledikleri toplantıda hükümeti ekonomiye zarar v erecek v er- gi önlemlerinden vazgeçirerek bunu kanıtladık- lannı öne sürdü. 24 mayısta Türk-İş'le görüsecekler IMF işçiyi de dinleyecek GL'NEŞGLRSON AN KARA - H ükümete, maaş \ e ücret- lerin reel olarak daha fazla düşürülmesi- nin "sosyal patlamaya" neden olabılece- ği uyarısı yapan L'luslarası Para Fonu TlMF). Türkiye'de ılk defa bir işçı konfederasyonundan da göriişme ıs- teminde bulundu \'ıllıkolağan ın- eelemelerinı yapmak üzere Anka- rada bulunan IMF heyetı Türk-Iş Genel Başkanı Bayram Meral'den randevu istedi. Türk-Iş Genel Başkanı Meral de. he- yete. 24 mayıs cuma günü için randevu verdı. Türkiye'de sosyal güvenlık reformu- nun toplumMİ patlamalara yol açmadan t,erçekleşmesi gerektiğinı savunan Türk- Iş'ın. bu görüşmede, heyete bu konuda- kı görüşlerını anlatacağı bildırildi. Türk- Iş'in. IMFheyetıne. konfederasyonunge- çen yıl yapılan genel kurulunda alınan "Türkiye'nin misak-ı nıilli sınırlan için- de bütünlük. imğtımiTİık veözgür- lüğünün korunması. ulustarara- sı tekelci scrmayenin sözcüsü ve kavnağı IMF ve Dünva Banka- sı'nın ülkenin bağımsızlığını zede- levici tavırlanna karşı çıkılması" ıle"IMFveDün>aBankasıtaranndange- lişmekte olan ülkelere davatılan biçimiy- le istikrar ve >apısal uv um poiitikalan uv- gulanmasından vazgeçilmesi" yönünde- kı kararlan aktarmaya hazırlandıgı öğ- renildı. oranlı enflasyon yüzünden şirketlerin sermayeyapılan- nın aşındığına dikkat çeken Miras. kamunun sermaye piyasalanndan aşın kaynak çekmesi nedeniyle. özel sek- törün yatınmaaktaracakfi- nasmanlafının sınırlandığı- nı. kredi faizlerinin yüksel- dıgiııı vurguladı. Ekonomik istikrann sağ- lanamamasının temel nede- nınin sıyasi istikrarsızlık ol- duğunu vurgulayan Miras. bu yıl yapısal önlemlerin alınması gerektiğinı belırtır- ken. "Vapısalönlemlerdesi- yasi iradenin başarılı olma- sı toplumsal uzlaşmanın sağ- lanmasına bağlıdır" dedi. Tüm makro ekenomık ve- rilerın değerlendırildıği ra- porda. Türkiye'nin gümrük bırliğinegirmesüreci vege- lişmelere geniş yer verildi. Rapordaençok dikkat çe- ken veriler. işçı ücretleri ve memur maaşlarımn reel ge- lışmelerinin değerlendıril- diğı bölümde yer aldı. TOBB'un verılerine gö- re. ortalama memur maaşı 1994 yılında 6 mılyon 556 bin lira. geçen yıl da I2mil- yon 91 bin lira düzeyinde gerçekleşti. Maaşlar 1994 yılında yüzde 22 oranında. geçen y ıl da yüzde 4.7 ora- nında reel olarak kayba uğ- radı. Hükümetin. maaşları reel kay ba uğratma politika- sı sonucu ortalama ışgücü maliyetleri daha y üksek oran- daazaldı. Rapora göre, memurlar- da ortalama işgücü maliye- ti 1994 yılında yüzde 25.8. 1995 yılında dâ yüzde 5.4 oranında azaldı. Raporda ışçı ücretlerine ilişkın yapılan hesaplamala- ra göre de. kamu kesıminde çalışan işçılerın ücretleri 1994'te yüzde 5.4. 1995 yı- lında da yüzde 21 7 orartın- da reel kayba uğradı. Kamu- da işçılerın ortalama işgücü maliyetı 1994 yılında yüz- de 5. 1995 yılında da yüzde 25 oranında düştü. Çalışmaya göre. özel sek- törde çalışan ışçilerin reel ücretleri 1994 yılında yüzde 20 düzeyinde kayba ugrar- ken. 1995'te yalnızca yüzde 1.6 oranında arttı. Raporda. özel sektörde çalışanlann or- talama işgücü maliyetlerinin de 1994'te yüzde'21.4 dü- şerken. 1995 yılında yüzde 1.8 düzeyinde yükseldiği kavdedildi. Ozelleştirme Felsefesi Kamu kesimi sıkıştıkça ozelleştirme dayatması yoğunlaşmaktadır. Ozelleştirmeyapıldıkça da hal- kın tepkisi artmaktadır. Bu tepkiyi kırabilmek için bugünlerde insanı dehşete düşürücü savlar ileri sü- rülmektedir. Bunlardan biri de, ozelleştirme felse- fesinin halka iyi anlatılamamış olduğu savıdır. De- mek tüm medya baskısına rağmen bu halk özel- leştirmenin ne demek olduğunu bir türlü anlaya- madı. Acaba bu anlaşılmazlık nereden kaynaklanmak- tadır? Durum halka gerçekten tam olarak anlatılama- dı mı, yoksa halk, kendisıne anlatılan ile gerçekte oluşan sonuçları mı çelişkili görmekted'r? Herhal- de, ikinci şık çok daha olası. Zira bu kadar yoğun medya bombardımanının bu işi beceremediğini söylemek fazla insafa sığmaz. • • • Halk ne gördü? 1986 ile 1994 yılları arasında ya- pılan özelleştirmelerden, yaklaşık olarak, 23 trilyon TL gelir sağlanmışken, aynı dönemde 18 trilyon TL harcama yapılmıştır. Kısacası görüldü ki amaç, kamu açığını kapatmayı da aşıp doğrudan bir ke- sime kaynak aktarmaya yonelmektedir. Sanınm bu gerçeğı görebilmek için bu acıyı yaşamak gerek- mekte idi! Halk gördü ki sadece sonuçları ile de- ğil, fakat bizzat ozelleştirme aşamasında da hâ- kim güçlere cıddi kaynak aktarımı gerçekleştiril- mektedir. Halkın henüz tam olarak göremediği, fakat bir türsezgi ile algıladığı diğer bir nokta da şudur: Ozel- leştirme adına sadece kurumlar kaldırılmamakta, fakat inanılmaz bir biçimde. o kurumlann üzerine oturduğu felsefeler de kazınmaya çalışılmaktadır. Bunun en tipik örneğini SSK'nin özelleştirilmesi ça- baları sergilemektedir. Nedeni ne olursa olsun, bugünkü hali ile SSK'yi savunmak kolay değildir. Zaten hiç kimse de bu- na yeltenmemektedir. Ama SSK ile ilgili bir dizi yeniden düzenleme önlemleri dururken ve bu yollarla, bugünkü bozuk kurum işler hale getirilebilecek iken, bunun özel- leştirilmesi çabaları, sosyal güvenlik felsefe ve ku- rumuna yönelik bir saldırıdır. Eğitim ve sağlık hizmetlerinde girişilen ozelleş- tirme gayretleri de hep kurumlann bozulmuş ol- masından yararlanılarak felsefelerin yıkmaya ça- lışma çabalarının birer yansımasından ibarettir. • • • O zaman gerçekten özelleştirmenin felsefesine bakmak en akılcı yoldur. Bu felsefe ise gerçekten halka anlatılmaldı. Özelleştirmenin şu nedenlerie dayatıldığı halka nasıl açıklanabilirdi ki! - Dıştan gelen ozelleştirme dayatmaları, borçla- nmıza karşılık kârlı kuruluşlanmızı piyasa değerle- rinin altında bir fiyatla yabancılara devretmemizi öngörmektedir; - Ozelleştirme ile yeni kâr alanlarının açılmasıy- la gelir içinde emeğin getirisinin azaltılması amaç- lanmaktadır; - Ozelleştirme ile, yaratılan toplumsal artık üze- rinde sermayenin daha fazla pay alarak toplum- daki ve siyasal gücünü arttırması amaçlanmakta- dır. Kısacası, ozelleştirme ile sermaye-liberal ve ser- maye-hâkim birtoplum yaratılmak istenmektedir. Eğer özelleştirmenin başka bir felsefesi var da dünya ve Türkiye uygulamaları ile bu kanıtlanmış ise ilgililer lütfen bunu açıklasınlar! ÇIFTÇI DOSTU /SADULLAH USLMI Maliyet hesabı yapmadan çayda fiyat artışı aldatıcı olur ÇAY DOSYASI Hak ararken mücadeleden vazgeçmeyin K ORDU - Gerçekçi bir değeriendırme ya- pabilmek için, yaş çay yaprağına yapılan zamları, bir yıl önceki taban fiyatlan ile mu- kayese etmek yetmez.... Doğru bir sonuca varabilmek için, geçmiş yıllardaki taban fı- yatlanrn ve maliyetlerdeki artışlan dikkate al- mak gerekir..... Mesut Yılmaz, Rize'de konuşurken çay üreticilerine "Yüzde yüzzamyaparak kayıp- lannızı karşılıyorum"öemişt\. Bu son dere- ce yanlış ve aldatıcı bir hesaptır. Çünkü, 16 yıldan beri yaş çay yaprağının taban fıyat- ları o kadar düşük tutuldu ki yüzde 500 bi- le zam verseniz üreticilerin kayıplannı kar- şılamak mümkün değildir... Örneğin, 1979 yılını baz alarak bir hesap yaparsak, herkesin ağzı bir kanş açık kalır... Yaş çay yaprağına bu yıl verilen 25 bin lirayı fazla bulanlar da belki bi- raz utanır... Zira, 1979 yılında yaş çaya verilen taban fiyat 14 lira 50 kuruştu. Maliyeti de 8 lira idi... Bu- gün ise fiyat 25 bin lira ama mali- yet 25 bin liranın üstünde. Üretici- lerin. eski günlerdeki ekonomik ko- şullara ulaşabilmesi için çay fiya- tının bu yıl en azından 50 bin lira olması gerekirdi. Girdilerdeki fiyat artışlanna ba- karsak ağızlar bir kanş değil, beş karış açık kalır. 1979 yılında çay ta- ban fiyatı 14 lira 50 kuruş iken güb- re 110 kuruştu. Yani üreticı bir ki- lo yaş çay sattığı zaman tam 14 ki- lo gübre alabiliyordu. Şimdi ise gübrefiyatı20 bin lira... Uretici, bir kilo yaş çay ıle ancak 1 kilo 200 gram gübre alabilecek... Bazı aklıevvellere gerçekleri anlatabilmek için bir hesap daha yapmak gerek... Çay fi- yatlarında 1979 yılına göre artış 1.724 kat... Gübre fiyatlanndaki artış ise 18 bin kattan fazla... Eğer bu artış oranına göre taban fi- yat verilmiş olsaydı, yaş çay taban fiyatının bu yıl 285 bin lira ilan edilmesi gerekirdi. De- mek ki üreticinin çayda kilo başına kaybı, sadece 1996 yılında 260 bin lira... Geçen 16 yıl içindeki kaybını ve bunlardan doğa- cak faizleri hesap etmeye kalkarsak. aile başına milyarlan bulacaktır... Işın en ilgınç yanı, 1979 yılından sonra ta- rım ürünlennin dışındaki tüm fiyatlar enf- lasyonun üstünde bir artış göstermiştir. Ay- nı oranda artmayan sadece tarım ürünleri- dir. 16 yılda mazot ve gaz 4 bin kat, traktör 12 bin kat. beyaz eşya 15 bin kat, gübre ise 18 bin 200 kat artmıştır. Buna karşılık tarım ürünlerındeki artışlar 800 ile 2000 kat ara- sında kalmıştır. Tarımda en önemli girdı olan gübredeki korkunç artış, hem verim kaybı- na yol açmış, hem de milyonlarca çiftçiyi if- lasa sürüklemiştir... Bunun nedeni çok açıktır. 1980 yılından sonra ış başına gelen hükümetler "Serbest pazarekonomisi" gerekçesi ile sanayi ürün- lerinin füze gibi fırlayan fiyat artışlan karşı- sında sessiz kalmış ve hatta zaman zaman teşvik etmiştir... İş, çiftçinin ürünlerine ge- lince "serbest pazarekonomisi" rafa kaldı- nlmış ve tarım ürünlerindeki artışlar engel- lenmiştir. Dünyanın hiçbir ülkesinde de böy- le bir pazar sistemi yoktur!.. Bu tür bir uygulamaya "sömürû" demek çok zayıf kalır. Bunun gerçek adı "soy- gun"dur... Eşine rastlanmayacak böyle bir pazar sıstemının yaratıcılan da Bülend Ulu- su, Turgut Özal, Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller hukumetleridir. Onlara bu yolu açan da Kenan Evren'dır... Çay üretıcisi 1979 ile 1996 yılları arasın- da her yıl eksik taban fiyat verilerek soyul- muştur... Ayrıca ürün bedelleri hiçbir yıl pe- şin ödenmemiştir. Ödemelerin tamamlan- ması bir yılı bulmuştur. Bu rakamlan. kat- merli faizleri ile birlikte hesap ettiğimiz za- man, çay üreticilerinin cebinden çalınan pa- ranın 16 yıl içinde 100 trilyon liranın çok üs- tünde olacağı anlaşılacaktır... Dünyanın hangi ülkesinde böyle bir soy- gun vardır?... Türkiye'de tarım ürünlerine taban fiyat verilirken. yapılan hesapların yanlış oldu- ğunu belırtmiştım. Batılı ülkelerin hemen hepsinde fiyat verilirken. hem dış pıyasalar, hem de ürünün maliyetı dikkate alınır. Eger maliyet uygunsa r^esele kalmaz. Fiyat dış piyasalara göre tespit edilir. Maliyet yuk- sekse, gene dış piyasalara göre bir fiyat ve- rilir, ama çiftçinin zarar görmemesi için, dış piyasalar ile maliyet arasındaki farkı devlet üreticiye "prim" olarak öder... Böylece hem tüketici, hem üretici zarar görmez... Devlet ve özel sektör kuruluşları da ihracat yaparken zorlanmaz... Üstelik, devlet prim olarak ödediği paranın en az 5 katını vergi olarak gerı alır... Prımlı sistem vergı kaçağını kesın olarak önler. Üretici ürününü satarken devletten prim alabilmek için tuccardan fatura ister... Çünkü, fatura almadan primini tahsil ede- mez... Fatura ilk kesıldiği andan itibaren sa- nayici de, toptancı da. perakendeci de Ma- lıye'nin denetımı altına girmiş olur. Hiç kimse çay alım ve satımından bir tek kuruş vergi kaçıramaz. Ka- zancının karşılığını Maliye'ye öde- mek zorunda kalır!... Ancak prim sistemi üçkâğıtçı bazı sanayicile- rin, kaçak veya sahte çay satanla- nn ışine gelmez. Her gün kayıt dışı ekonominın variığından yakınan hü- kümetlerimız de nedense bu siste- mi uygulamaktan kaçınır. Devlete ne getirip ne götüreceğini bildiği halde, üstüne gidemez. Örneğin, Tansu Çiller hükümeti döneminde prim sistemi pamukta uygulandı. Hem üretici, hem tüketici, hem de ihracatçı kazandı. Üstelik, prim ola- rak ödenen paranın 3 kat fazlası da vergi olarak devlete döndü... Dev- let de kazandı! Bundan daha güzel ve sağlıklı bir sistem olabilir mi? Ama bizim hükümetlerimiz ve bazı özel sektör temsılcilerimız. böylesine her kesi- mi memnun edecek bir sistemden öcü gör- müş gıbi kaçtılar... Prim sistemi ancak bir yıl uygulanabildi... Ertesi yıl sanayicilerin baskısı ile hemen kaldınldı... Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Yaş çay ıçın hükümetin verdiğı 25 bin lira taban fi- yat, iddialann aksine çok düşüktür. Bu yüz- den üretici bu yıl da zarar edecektir. Gele- cek yıla kadar hem tarlasına bakamaya- cak, hem gübre atamayacak, hem de kış aylannda büyük bir geçim sıkıntısı çeke- cektir... Dahası da var... Devlet de trilyon- larca lira vergiden mahrum kalacaktır... işte... Tarım da, çiftçı de, Türk ekonomisi de bu dengesizlikler yüzünden bir türlü düzelemiyor!.. SÜRECEK asım ayında Kartal- Maltepe Özkaramürsel Mağazası'ndan 4 milyon 320 bin lira ödeyerek bir kazak aldım. Kazağın aşırı yıpranma ve tüylenmesi nedeniyle şikâyetimi mağazaya ilettim. Yetkililerin kazağı getirmemi istemeleri üzerine, 15.2.1996 tarihinde kazağı teslim ettirn. Birkaç gün sonra mağazaya uğradım. Yetkililerin, kazaktaki deformasyonun tüketici kullanım hatasından kaynaklandığını belirtmeleri üzerine, bu sonuca nereden vardıklannı sordum. Aldığım yanıt yetersizdi. Bir kazak 2-2.5 ay içerisinde kullanılmayacak duruma gelir mi? Eren Görenli / İSTANBUL I eçen yıl eylül ayında ı yürürlüğe giren Tüketici I Yasaşı'na karşın, Maltepe Özkaramürsel Mağazası tüketiciye karşı sorumluluğunu yerıne getirmekten kaçınmış. Söz konusu kazağı üretici fırmaya göndermeden kullanım hatası tespit ettıklerini bildiren Özkaramürsel Mağazası. okurumuzun sorununun çözümlenmesıni geciktırdı. Bu gıbi durumlarda tüketicilere dırekt olarak üretici firmalarla iletişim kurmalarını öneriyorum. Maltepe Özkaramürsel Mağazası ıle yapmış olduğu görüşmelerden sonuç alamayan okurumuza yardımcı olmak amacıyla üretici firmayı (Ayda) arayarak, Eren Görenli'nin şikâyetini ilettim. Telefonumuz üzerine okurumuzu arayan Ayda firması yetkililerinden Levent Uyar, Görenli'den kazağı kendilerine iletmelerini istemiş. Okurumuzun kazağı üretici firmaya ulaştırmasının ardından yapılan inceleme sonrasında, üretici firma yetkililen kazağın değiştirilmesıne karar verdiler. • Tofaş Basın Danışmanı Erol Dallı, 15 dolarını alabilmek için 1 ay uğraştı Shoe-ME para üstü ödemeye yanaşmıyor T ofaş Oto Ticaret AŞ Basın ve Halkla llışkıler Danışmanı Erol Dallı, Bağdat Caddesi'ndekı Shoe-ME Mağazası'nda kalan parasının üstünü zorakı alabildı. Erol Dallı'nın 15 dolarlık alacağını "Bu parayı yıl sonunda mağazanın gelir hanesınde gösterdik. lade etmemiz mümkün değil" gerekçesıyle gerı çeviren Shoe- ME mağazası, Borçlar Kanunu'na aykırı kararlar almaktan kaçınmıyor. Borçlar Kanunu bir alacaklıya hakkını aramak ıçın 10 yıl süre tanırken, Shoe-ME mağazası yönetımının getırmış olduğu 75 gun ıçınde alacaklarını tahsil etmeyen müşterılere paraları lade edılmez' kuralının dayanağının ne olduğu belli değil. Shoe-ME mağazasından 1995 yılında ikı çift ayakkabı alan Erol Dallı. bırinin ücretinı kredi kartı ıle. diğerını ise (bütün satışlar döviz üzerinden yapıldığı için) dolar olarak ödemek zorunda kalmış. 135 dolarlık ayakkabıyı alabilmek için 150 dolar ödeyen Dallı'ya, bozuk para (dövız veya TL cınsınden) olmadığı için parasının üstü ödenememiş. Vetkıliler. Shoe-ME kartı üzerine "75 dolar alacaklı" ibaresinı ekleyerek. kartı Dallı'ya iade etmişler. Erol-Dallı, yenı bir ayakkabı almak için zaman zaman mağazaya uğramasına karşın, beğendıği bir ayakkabı olmadığı ıçın alışverış etmemış, alacağını da "Ileriki günlerde nasıl olsa alışverış ederım" düşüncesıyle ıstememiş. Yaklaşık 1 ay önce Shoe-ME'den bir ayakkabı beğenen Erol Dallı'nın kızı nakit ödeme yapacağını, 15 dolarlık alacaklarının toplam tutardan düşürülmesinı ısteyınce ortalık karışmış. 15 dolar alacaklı olduklarını belirten kartı mağaza yetkılilerıne gösteren Dallı'nın kızına. "Paranızın üstünü 15 gün içinde almadığınız için alacağınızı odeyemeyeceğiz. Söz konusu para, mağazanın gelir hanesıne kaydedildı" açıklaması yapılmış. Bunun üzerine mağazaya giden Erol Dallı'nın eşine de aynı cevap verilince. konuyla bizzat Erol Dallı ılgılenmek zorunda kalmış. Kendilerine verilen kartın üzerınde •paranın 15 gün ıçinde alınmaması halınde iade edilmez' ibaresı olmadığını belirten Dallı, yaptığı görüşmelerden bir sonuç alamamış. Shoe-ME satış elemanı Tomris Özpas. Dallı'nın 15 dolar alacaklı olduğunu kabul etmesı, bunu şırket kayıtlarına da geçırdiğını anlatmasına karşın, mağaza sahipleri parayı ödemeye pek yanaşmamışlar. Bunun üzerine aradığımız Shoe:ME satış elemanı Tomris Özpas. 15 doları kendı cebinden ödeyeceğini belirterek, yılan hıkâyesıne dönen alacak-verecek davasına bir son vereceğinı bıldırdı. 15 doları Koçbank'a bugun (önceki gün) yatıracağını söyleyen Özpas, şu anda parayı ödemeye yanaşmayan ışyennın daha sonra bu parayı kendisine ödeyeceklerine inandığını bildirdi. Artık bozuk para sıkıntısı çektiklerınde müşterilerine üzeri yazılı kart vermediklerinı hatırlatan Özpas, parayı o an içinde ödemek zorunda olduklarını bildırerek eskıden uyguladıkları bu sıstemin bazı aksaklıkları da beraberinde getırdığine değındi. TL üzerinden alışverış yapan müşterilerının alacaklannı bıle dolar üzerinden ödemek zorunda kaldıklarını belirten Özpas, bu durumun mağazanın zarar etmesine neden olduğunu anımsatarak, "Uygulama bu nedenle kaldınldı" dıye konuştu. Özpas, mağaza sahipleri ile görüşme talebimizi sorun nasıl olsa çözümlendi gerekçesiyle gerı çevırdi. Görüşlerini aldığımız Ticaret Hukuku Profesörü Hayri Domanıç, alışveriş sonrasında taraflardan birinin borçlu kalması halınde alacak hakkının 10 yıl devam edeceğinı bıldirerek, Dallı'nın başından geçen olayı 'hakkın kötüye kullanılması' olarak nıtelendirdı. Domaniç, aynı mağazanın benzeri davranışı sürekli tekrarladığının ıspatlanmasının halinde Borçlar Kanunu'na göre cezai müeyyıde uygulanması gerektığını vurguladı. •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear