14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17 NfSAN 1996 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Eğitimde Büyük Atılım: Köy Enstitüleri Prof. Dr. ADİL İZYTREN Hukuk Sosyohğu Y akın tarihiniizde. cum- hurıyet döneminin baş- langıcından bugüne de- ğin sosyal yaşantımızın geçmışine bir göz atılır- sa. ilk on beş yıllık Ata- türk dönemi dışında. toplum düzenimiz- degittikçe yoğunlaşan süreklı birdüzen- sizliğin zamnn zaman toplumda ağır bu- nalımlara yol açtığı. Atatürk'ün ortaya koyduğu devrim ilkelerinden uzaklaşıl- dıkçabunalımlannarttığı görülür. "Ata- türkçülük" (ya da "KemaJizm") diye ad- landırılan Atatürk'ün de\rim ideolojısi. esasında gerçekleştirilmesi Türk toplu- mu için (yaş.amsal) zorunlu ikı temel amaca dayanıyordu. Birıncisi "tam ba- gımsızlık". öteki "Türk ulusunun müm- kiin olan en kısa süre içinde çağdaş u\- garlık düzey ine uldştırılnıası" idı. Uygulamada bırinci amaç. bağımsız- lık savaşı kazanılarak yenı kurulan TC Devleti'nin Lozan Antlaşması ımzala- nıp uluslararası alanda tanınmasıyla ger- çekleşmişti. ikinci amaç. yanigelişmemiş 'ümmef toplumu'nun 'ulus'niteliğıni kazanarak 'uygar'birtoplumdüzevineulaşması ise yüzy ılîar boy u sürecek bır çaba (y ani öz- veri \e savaşım) \erilmesini ve gösteril- mesinı gerektiriyordu. Çünkü Batı. din adamı Martin Luther'in beş yüz yıl ön- cesinden başlattığı din refornıundan baş- layarak y üzlerce yıl süren "Aydınlanma'" dönemiyle bugünkü çagdas. gelışme dü- zey ine ulaşabilnıisti. Bu nedenle nıantık- sal açıdan vapılacak en önemli atılım, devrim >olu>la uvgarlık savaşınıının sü- recini kısaltnıaktı. Atatürk devrımlerının uygulanmasrn- daki temel amaç. uygarlık volunda hal- ka dayalı hızlı bir toplumsal kalkınma- nın gerçekleştınlmesıydı. Böylece ana- yasava konan "laiklik" ilkesine dayalı eğitını birlığı. üniversite reformu \b. gı- bi köklü atıîımlaryanında; kurulan hal- kevleriyle aynı zamanda halkın kültür düzeyinin y ükseltilmesıne çalışılıy ordu. Söz konusu refbrmların dev rim yoluy - labaşarılması zorunluydu. Fakat k'ısabır süre sonra. hızlı bır toplumsal kalkınma- nın gerçekleştirilmesı içın bu atılımların da yeterlı olmadığı anlaşılmıştı. Çünkü uygarlık volunda. toplumun bütününü kapsavan sosyo-ekonomik ve kültürel alanda hızlı bir toplumsal kalkınma. an- cak kırsalbölgelerhalkmınfvani köy yö- relerinın) uygun bır yöntemle eğitjlme- si>le gerçekleşebilırdi (O dönemde 1930'Iarvehatta 1940'larTürkiyesi nü- fusunun yüzde sekseninden fazİası kır- sal yörelerhalkı idi). İştc Köy Enstitüle- ri bu amaçla kuruldu. Türkiye'nin toplumsal kalkınmasın- da. kırsal kesim halkının uygun bireği- tim planına göre aydınlatılarak yaşam düzeyinin yükseltilmesi düşüncesi. ilk kez eşsiz önder Atatürk tarafından açık- lanarak onun sağlığında (1937 yılında) deneme çalışmalarına başlanmıs,: Köy Enstitüleri. 1940'ta çıkarılan 3803 sayı- lı yasayla faaliyete geçirilmışti. Köy Enstitülerinin kuruluşlarından 1954 yılmda kapatılmalarına kadar ge- çen on dört > ıllık çok kısa süre içinde; bu kurumların etkı alanlarına giren köy lerin şaşırtıcı bir hızla kalkınmaları yanında. buralardan çıkanlardan ülkede seçkin bir yazarveaydınlargrubunun yetişmişol- ması bile bu enstitülerin v erimlilik gücii- nü ve köy yörelerinin gerçek yüzünü Türk halkına tanırmış olması bakımın- dan bu kurumlann önemını kanıtlamaya yetmektedir. Kaldı kı bu kurumlar; dün- yaca ünlü eğitbilimciler (pedagoglar). toplumbilimcıler, siyasct adamları \e özellikle UNESCO tarafından da sade- ee Türk toplumu için değil; kalkınma ça- basındaki azgelişmiş ülkelerin de de- mokrası ve uvcarlık \olundaki ilerive dönük atılımları ıçın ülküsel ııdeal) ör- nek olarak gösterilıvordu (I). • • • Köy Enstitiilerini 1950'de iktidara ge- len Demokrat Parti. özellikle etkin top- rak ağalannın ve tefeci takımının da et- kisi altında 6234 sayılı yasayla kapat- mi!)tı. Bu olay aslında, Kemalizm ide- olojisinden kaynaklanan Atatürk dev- rimlerinin en önemlilerinden birininyok edilmesiydı. Çünkü Köy Enstitüleri uy- gulaması. örneğin elli yıl sürdürülebil- sey di: 1990'lann Türk toplumu 'eğjtümiş işgücü' \ e 'uvgariaştnış halkıvla' dünya- nınöndegelengelişmişuygartoplumla- rı ara>ındaki sa\gın >erini alabilirdi. BugününTürkıvesı'nin vüzde2.5ora- nında çok hızlı nüfus artışının nedeni. özellikle kö> yörelerı halkının eğitim- sizliğidir. Bu hızlı nüfus artışının üre- timle kar$ılanamaması kırsal yörelerden kent \e kasabalara \onelik göçü yıllar- dan beri hızlandırmakta. bö\ lece bu >ö- nelişsonuçta bü\ük kentlerin bilesosvo- ekonomik \e kültürel özyapılarını (ka- rakterlerini)>itırnıelerıne ve kö> nıtelı- ğine dönüşmelerine neden olmaktadır. Çünkü günümüzde köy vörelerınden kentlere göç edenlerın tümüne yakın bö- lümü: kent yaşantısına uyum sağlama yöntemi açısından gerçek anlamda ne kentli venedeköylüdürler(2). EüerKöy Enstitüleri uvgulaması 1990'lara kadar sürdürülebilseydı. bu savede kalkınan köv lerden kent \e kasabalara bu yoğun- luk'ta göç akını olmayacagı kesindir. Türkiye'nin 1950'lerden bugüne de- ğin ve bugün de sadeee köy yöreleri için değil. üniversiteleri de kapsayan gerçek bir eğitim ve kültür polıtikasının varlı- ğından kimse söz edemez. Bize göre bu olumsuzluğun. '•Kemalizm'" ideolojısin- den ve Atatürk'ün devrim ilkelerinden bilmeyerek ve daha ziyade bılerek uzak- laşmanm sonucu olduğu kesindir. Nite- kim kapatılan Köy Enstitülerinin yerine öteden beri siyasal iktidarlar. meslek okulu olarak yüzlerce imam-hatıp oku- lu açmayı yeglemisler. bu kuruluşlarla halkın kültür \ e ahlak düzey inin y ükse- leceğinı sanmıslardır. Dinkültürüyanın- da halkın ahlak düzeyı ıse ancak müspet bılime dayanan akılcı bir egıtinı yönte- mıyle yükseltilebilir. Bu nedenle Köy Enstitülerinin ya da benzerı daha gelış- miî) eğitim kurumlannın olabilen en kı- sa sürede faaliyete geçirilmelerinın sağ- lannıasi. Türkıye'nin gelecegi ıçın "ya- şamsal" bır zorunluluktur. PENCERE (II Cumhuriyet gazetesınin 15 Haziran 1994 larihlı nüshasında çıkan yaztınız. (2) \di\ Izveren. Hukuk Sosyolojisi.s. 79. vd. ARADABIR ML'HSİIVE HELİMOGLL Y4\XZ Sanat ve Eğitim Tiyatro bölümü öğrencilerimiz, 27 Mart "Dünya Tı- yatrolar Günü" kutlamalannı, Nâzım'dan dizeler oku- yarak başlattılar. Türk dilinirt o en büyük ustası, güneş gözlü kızların. dal gibi delikanlıların ağzından; "Bugün pazar I Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılarI Ve ben bugün ilk defa gökyüzünün I Bu kadar mavı, bu kadar beırak I Ve benden bu kadar uzak ! Olduğuna şaşa- rak I Durdum I Sonra saygıyla toprağa oturdum I Da- yadım sırtımı beyaz duvara / Bu anda ne düşmek dal- galara I Bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım I Gü- neş, toprak ve ben bahtiyarım" diye seslendı bıze. Gençler sonra danslaredip, şarkıfarsöylediler. Oyun- lardan sahneler sergileyip sanatın gücüyle göklere yük- seldiler. Yureğim sevınçle doldu ve ışte eğitimın gucü dedim. Ogrencılerin yaptıkları her güzel şey, benı yeni baştan umutla doldurur, çünkü onlar Tevfik Fikret'in deyişiyle, artık birer birer uyanması gereken "Feza-yı ferdanın küçük güneşlerı "dır. Derken Patrick Süskind'ın tek kışılik oyunu "Kont- rabas"ı sergiledi bır güzeJ insan. bir güzel sanatçı 01- cay Kavuzlu. Oyundan once dağıtılan metinde şöyle denıyordu: "Soloya elverışli olmayan çalgının, talıhsız çalgıcısına kulak verirken teknoloji tembelliğının yal- nızlığından bır an olsun sıyrılmaya, hep birlikte soluk almaya, sadeee sanatın büyüsüyle efsunlanmaya değ- mez mi?" Değmez olur mu hıç, hem de nasıl değer... Şimdilerde en çok tiyatro sanatına ilgi duyuyorum. Bu nedenle. hakkıyla oynanan biroyun izlemek, hertiyat- rosever gibı beni de her zaman heyecanlandırıyor, Bu kez de öyle oldu. Oyuncuyu kutladığımda, yüzünde belli belırsiz, ama pek de gizleyemediği bir gururla "Efendim, ben Cüneyt Gökçer )n öğrencısıyım" de- di. Bir ınsamn hocasıyla övünebilmesi ne güzel... Daha doğrusu bir ülkede, kendileriyle övünülecek hocaların bulunması ne guzel... Cüneyt hocayla derslere girip çı- karken karşılaşır, ayaküstü söyleşiriz çoğu kez. Zaman zaman da öğle yemeklerinde sürer bu söyleşiler. Bir ke- yiftıronu dınlemek. Daha bir varsıllaşmış olarak ayrılır- sınız her söyleşiden. Çünkü cumhuriyet döneminin canlı bir tiyatro tarıhiyle söyleşmışsiniz demektir. Onun için Kültür Bakanlığı'nın hazırladığı "Sanatta 50 Yıl" ki- tabına bakarken nasıl da dolu dolu bir yolculuk yapı- yor ınsan, bu ellı yıllık zaman tünelınde. Julius Se- zar'dan Hamlet'e, Köroğlu'ndan Cyrano de Berge- rac'a. Kral Lear'dan Don Quixote'a Kral Oidipus'tan Sütçü Tevye'ye kadar, kimlerle karşılaşmıyorsunuz ki bu zaman tünelinde... Bir gün derse girerken Cüneyt hocaya. o çok seve- rek giydiği oduncu gömleğinin, kendisine yakıştığını söylediğimde "evef'dedı, "ışlevseldir de aynı zaman- da, çünkü odun kesmeye gidiyorum. bız hocalarda bir bakımayontucu değilnniyiz..." Bu söz bana. ünlü hey- keltıraş Rodin'ın şu söylemini anımsattı: Kendisine bu olağanüstü heykelleri nasıl yaptığı sorulduğunda, "Taş- taki fazlalığı yontuyorum, ortaya bu heykeller çıkıyor" demiş. Galiba tiyatro hocaları, yontucuların tersine in- sandaki eksiklığe katkılarda bulunarak, değerler ekle- yerek ortaya bir güzel, bır aydınlık, bir üretken variık çı- kıyor. Sevgili okurlar, sahnede çocuklarımızın yaptıkla- rına baktım da gördüklenmı siz de görseydiniz. inanı- yorum ki yüreğinız ışıkla. umutla dolardı. Çünkü ben. güneş gözlü gençleri sanatın al kanatlanna bınmiş. ye- şil karanlığın üstüne üstüne uçargördüm... TARTIŞMA Cumhuriyetin Güvencesi Türk Ordusu A tatürk. 29 Ekım 1933günü Cumhuriyet Bayramı'nda verdiği tarıhsel söylev ınde ulusuna söyle seslenıyordu: "A/^amandaçok >e bü> ük işlt'r vaptık. Bu işlerin en bü\ügü: temeli. Türk kahramanlığı \c >üksek Türk kiilrürü olan Türkiye Cumhuriveti'dir. Bundaki başanyı, Türk ulusunun ve onun değerli ordusunun bir >e beraber olarak karaıiılıkla vürümesine borçluyuz." Bu sözlerle. kurulan yenı ve çagdaş cumhurıyeıın; Türk halkının ordusu ıle bır bütünlük içinde birlikte basanya ulaştığını. iç vedıs düşmanlara karşı kazanılan askersel utkular ıle onu ızleyen dönemde yaşama geçınlen dev rımlerde halkın ayrılmaz bır parçası olan ordunun değen ve katkısı vurgulanıyordu. Atatürk, gerek Kunuluş Sava^ı sırasında. gerekse sonrasında. her fırsatta bu gerçeklen yinelıyordu. Çünkü bu ordu. en güç koşullarda. atalarına yakı^ır oldugunu. Bırıncı Cıhan Sava>ı'nda tüm cephelerde göstermiş. bu savas sonrasında. bırlıklerın dağıtılmıs; ve tüm silahlarının alınmı^ olmasına karsın. Atatürk'ün önderlığınde yenıden olus.arak tansik (mucizeler) yaratmistır. Atatürk. Türk ordusunun yüceliğını. 22 Kasım I924"te komutanlarla yaptığı bir toplantıda ^u tümcelerleaçıklıvordu: "Türki>e Cumhuriyeti. valnız iki şe>e güvenir. Biri. ulusun kararlılıyı. öbürii de en kötü ve /or koşullarda. dünvanın takdirini ka/anmış bulunan ordusunun kahramanlığı». Bu ordular. tarihte. nıisli görülmemi; kahramanlıklar. ö/veriler gösterntiştir. Şanlı utkular kazanmtştır. l lusunun \e ülkenin gerçekten tninnet >e ^ükranına bak kazanmıştır (Atatürk'ün SoŞkn \e Dem-1989 Bas. C: II Sa: \1İ ve De.) Cumhuriyet dönemıne gırıldikten sonra özellikle ordumuzun. Atatürk ılke ve devnmlerı doğrultusunda çağdaş ve modern kimlığını kazanması başlıca amaç olmuştur. \urtta Sulh Cihanda Sulh özdeyışmin özünde yatan gerçek. Türkıye Cumhurıyetı'nı sonsuza dek korumakla görev lı silahlı kuvvetlerın. her açıdan güçlü ve yeteneklı olması. ıçten ve dı^tan gelecek her türlü saldırıyı önleyecek güçte tutulmasidır. Hıç unutmamak gerekır kı sıvasal cografyamız gereğı Türkıye. dört yanını saran ülkelerin dostluğuna güvenebılecek durumda değildir. Öte yandan ordumuz: devrimlere. Atatürk ilkelerıne ve onun kurduğu eumhurıyete bağlıdır. \e bugüne kadar bu nitelıklerinden hıçbır şekilde ödiin vermemiştir. Bu nedenle. devrımlere kar^ıt olanlar. içte ve dı$ta. onun sarsılmaz bekçilen olan orduya da doğal olarak karsıdırlar. Her fırsatta. onun şanlı adını ve esas kimlığını çarpıtmaya çalışmaktadıılar. Oysa. ordumuz çesjitli zamanlarda. kaçınılmazgırısimlerinin hemen ertesınde. demokrasinin yenıden yaşama geçırılmesi ıçın elinden celeni yapmayı basarmıştır. (*) TC Sılâhh Kuvvetler İç Hizmet Yasası'nın 35. maddesi. ordunun görev lerıni tanımlamıstır: "Türk Silahlı Kuv vetkri'nin vazifesi; Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkive C umhııriyeri'ni korumak ve kollamaknr." Görülüyor ki Türk ordusunun görevi sadeee dışarıdan gelecek düşmana karşı savaşmakla sınırlı olmayıp. eumhuriyete yönelecek tehlike nereden gelırse gelsın. ülkeyi korumaki ve kollamak onun birincil görevidir. Orduyu. içte etkısiz kılmayı amaçlayan kımılen. anayasamızın 118 ve takip eden maddelennde düzenlenen Güvenlik Kurulu'nun yapısı içinde yer aimakta olan. üst dûzey ordu görev lilerinin bu doğal konumunu sakınealı ve güya demokrasıye aykırı göstenneye calışmaktadırlar. Oysa. dev letın yüksek düzey kurumları arasında. ulusun yaşamsal sorunlannın çözümlennıesınde ordu temsilcilerinın bulunması -son yıllarınçevreıııızde ve ıçımızdekı olumsuz gelismeler nedenıvle- doğal sayılmalıdır. Kaldı ki yıne anayasa gereğince aldığı kararlaı. Bakanlar Kurulu'na tavsive niteliğindedir. Büyük Millet Meclısı'nde enine boyuna tartıvldıktan >onra yürürlüğe konulabilen kararlardır. Bugün ülkemizde. hıçbır vıcdan sahıbı ordu yönetım kadrosunda görev h komutanlarımızın. ülkenin kaderini elınde tutan siyasilerden daha az görgülü. daha az nıtelikli. daha az kısılikli ve daha az kültürlü ve de daha az dev rimlere ve eumhuriyete bağlı oldugunu söyleyemez. Sevgili Atatürk. ulusunu ve onun bağnndan çıkmış ordusunu ölüm anına kadar aklından çıkarmamıştır. Ölümünden bır hafta önce açılan T. Büyük Millet Meelısi'nde. 1 Kasım 1938 günü okuttuğu söylev inde. sözü Türk ordusuna geurıyor ve mılletvekıllenne şöyle seslenıyordu: "Ordu, Türk ordusu! Işfe büriin ulusun gögsünü itimat ve gunır duygulan ile kabartan şanlı ad.' Ordumuz, Türk biriiğinin, Türk kudret ve yeteneğinin Türk vatanseverliginin çeliklesmiş bir ifadesidir." Yüce Atatürk'ün T. Büyük Millet Meclısı'nde son konuşmasıdır ve Türk ulusuna vasiyetidir bu konusma... (*) Gerek de\ nnıler Mirecındekı birtakını oluvları. gerekse 12 Evliil .sonrasınUjk/ olunısuzlukları. tiimıı ıle ordu kurumuıu ın.ıI etnıek olunaklı bulunmadıüı gıbı Hastn Sağlam yıbı ınarjınal \e lekıl olguları. urduııun oıuırs.ıl kımlıŞı ıle özdejlesıırnıeve kalkı^nı.ık da yanıltıcıdıı. yerC'.'klerı gönııemeklır Bahir M. ERÜRETEN Hukııkçu Yeni Sol, Yeni CHP 2 4Arahk 1995 seçımlerıne **\eni sol, Veni CHP" sloyanı ile tıren CHP. yüzde 10.7 oy alarak ülke baraıını zorlukla asabılmiştır. Seçim gecesinden ıtıbaren C HP'nın aldığı bu sonuç tartışılmaktadır. Atatürk tarafından kurulan. cumhunyeti vedemokrasiyi kuran bu partının y üzde 10luk seçım baraıı ıle boğuşmast. dıkkatlerı bu parti üzerınde yoğunlaştınTiıştır. CHP'nin geleceğı Türk demokrasisıni de etkıleyeceğı ıçın önemlıdır. Onun ıçın CHP'yı sadeee CHP'lıIerı ilgılendıren bır siyasal kurulus olarak görmemek gerekır. CHP'den kaçan oy ların büy ük çapta adil düzen'e yöneldığı ve bunun sonuçlarının da bugünkü siyasal hayatımızı etkıledığı gerçegı göz önüne alınırsa yenı sol. yenı CHP olgusunun tartışılması gereğı ortaya çıkıyor. Yenı sol söylemı. yenı değildir. Sayın DenizBaykal v e Say ın İsmail Cem. 1992 y ılı baskısı "Veni SoT" adlı kıtaplarmda bu kav ramı gündenıe uetinnıslerdır. SHP-CHP"bırleşmesmden sonra CHP'nin gırdıği ilk genel milletvekıh seçimlen olan24Arahk 1995 seçımlerınde yenı sol söylemi, yenı CHP söylemı ilave edilmiş ve "Dünyada Veni Sol, Türkive'de \eni CHP" adh b'-oşür bastınlmıştır. Bu broşür CHP'nin I995seçım bıldırgesı ileberaber dağıtılmıştır. Broşürdekı fıkırler. seçım propagandası süresınce CHP sözcülerı tarafından dıle getırılıııiş ve savunulmuıjtur. Bu broşürde "dünvanın bilgi toptumuna gittiği, dev letin demokratik ve etkin olmasının gerektiği. her şev in merkezden yönetileme>ece*L asgari <k\ letin sona erip etkili dev letin zamanının geldiği. özelleştirnieve ıhrivariı yaklaşılması. Doğu ve Cünevdogu'daki tesislerin özelleştirilmeyeceği. eğitim ve sağlık alanlannın tamamen pazara bırakılamayacağı. ülke açısından stratejik mal ve hizmet üreten kamu işletmelerinin elde tutulması gerektiğTgıbı fıkırlere yer verilmıştir. Broşürdekı ve CHP sözcülerinın seçımlerde savunduğu bu fıkırler. gerçekçıdır. doğrudur. Türkıye'nın esenligi içın gerekîıdır. Ancak CHP yönetıeılen. "asgari dev letin sadece klasik liberalizniin bir ütopyası oldugunu. somut bir gerçek olmadığını bilmi.voriar mı? Bugün dünyada liberal denen ülkelerde dev letin asgari dev let değil etkin dev let oldugunu ve asgari dev letin hiçbir zaman gerçekleşmeven bir üıopya oldugunu herhalde 1995'v ılı sonunda anladılar. Asgari dev let hiçbir zaman gereekJeşnıemişn'r ki sona ersin. Doğu ve Günevdoğu'daki tesislerin özelleştirilmenıesi taraftan olan CHP neden SEK ve Yem sanayiiniıı Doğu ve Günevdoğu'daki tesislerini sattırmıştır? ORL S'ün doğudaki tesislerinin arsa flvatına bile gelmeyen fiyatlaria satılmasına neden vize vermişlerdir? PETLAS gibi uçak lastiği üreten vani stratejik mal üreten bir kuruluşu, neden özelleştinne kapsamı dışına çıkaramamışlardır?*' Seçımlerden önce. Atatürk karşıtı bır hareket olan 'lenı Demokrası Hareketı ıle seçım ıttıfakı çabalarının. "Veni"lik saplantısi ıçıne gırenlere. ne kazandırdığını düşünmeleri gerekıvor. Dr. Hasan İleri Edremit Ehven-i Şer mi?.. ^ Atalarımız demişler ki: > f "Sakınan göze çöp batar." Neden?.. Çünkü işin içinde ruhsal bir bityeniği vardır: kork- tuğun başınagelir... En sevdiğin vazoyu hizmetçi kırıverir. üstüne tit- rediğin sofra örtüsüne şarap dökülür, gözün gibi baktığın köpeğini sokakta zehirlerler. bahçende binbir emekle yetiştirdiğin çiçeklerini çocuklar ezerler, yeni aldığın arabaya haftası dolmadan çar- parlar... Körolası dünya!.. DSP lideri Sayın Ecevit, ANAYOL üstünde titre- dikçe. hükümetin başına bir şeyler gelecek diye korkuyorum... Ecevit tedirgin... Diyor ki: "- ANAYOL giderse, Refah gelir..." • Refahçılar Tansu Hanım'ın yolsuzluk dosyaları- nı bir bir Meclis'e taşımaya hazırlanıyorlar... Ne diyorlar: "- Bu hanım 3.5 trılyonluk malvarlığının hesabı- nı veremiyor. Hükümette devlet bakanıyken Ame- rika'da yatırım yapıp şirket kurmuş, Çiller'in aile şırketı vergı kaçınyor; ama, yetmiyor, daha birdû- zine yolsuzluk dosyası var..." Doğru mu?.. Arkadaşımız Doğan Akın bu konuda dört dört- lük bir kitap çıkardı, merak eden okur... Çiller'in malvarlığına ilişkin hesabı veremediğini Mısır'daki sağır sultan biliyor. Peki, "ANAYOL giderse Refah gelir" korkusuy- la yolsuzluk dosyaları hasıraltı mı edilecek?.. • Refah bu gidişle iktidara geçecek... Niye geçmesin ki!.. Türkiye'de merkez sağın al- ternatifi sol değil, dinci parti... Dincilerin televızyonları var; şirketleri, okulları. gazeteleri, holdingleri, bankaları. radyoları, vakıf- ları, mağazaları. arsaları, tatil kampları, kasaları, dergileri. kuran kursları, imam-hatip okulları, rad- yoları, demekleri, süpermarketlerıyle solcuları cep- lerinden çıkarırlar... Solun bir televizyonu yok... Dincilerin kaç tane?.. Kuran kurslarıyla ımam okullarında kaç milyon çocuk eğitim görüyor?.. Şeriatçılar eğitim seferber- liğinegirmişler, gelecek kuşaklarını yetiştirıyorlar... Solcular da olan bitenlerin seyrine bakıp yan ya- tıyorlar... Dincide para var para!.. Solcuya gelince: "Cep delik cepken delik.. Kevgir misin be kardeşlik." • Ya merkez sağ?.. Eğer merkez sağda iş olsaydı, Türkiye bugünkü yürekparalayıcı duruma düşer miydj?,,.. . „ *~4- "Rantiyeci" düzeni kim kurdu?.. Toplumu kim kirletti?.. Üretime kim boşverdi?.. Tüketimi kim pompaladı?.. Vardiyalı başbakanlıkla düzeneği kurulan dıştan destekli azınlık hükümetinden medet uman bir sol, şeriatçılığı ANAYOL'la durdurabileceğini mi sanı- yor?.. Diyelim ki ANAYOL bu ortamda "ehven-işer" ol- sun... Ne demişti Atatürk: "Ehven-i şer, şerlerin en kötüsüdür." Sol, merkez sağdan umar bekleyeceğine kendi içinde birleşip bütünleşerek şeriatçıya "dur" dese ya!.. Kırlenen Dü Fidan Dik Herkesi ilgilendiren ön ödemeli kampanya!Ihîiyaçlarınızı istediğiniz zaman alma kolaylığı, sablîfiyaî garantisi var. Bütçenize uygun koşullarla, istediğiniz zaman feslim var. Benzersiz ön ödemeli kampanyada benzersiz avanîajlar var. Bugünlerde, muriaka Arçelik Yefkili Satıcıları'na uğrayın, ön ödemeli kampanya var. K a m p a n y a e l b e t t e A r ç e l i k ' t e !
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear