25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17ARALIK1996SALI 14 KULTUR PORTAL DİKMEN GURUN Moda,aDaş vetiyatrolspanyol Altın Çağ tiyatrosunun ünlü ^azarlanndan olan Lopede V'ega "Fuen- «e Ovejuna"yı 1614 >ılında yazmış. 1496'da bır köy halkının feodal yöneti- •ne karşı ayaklanışını konu alması nede- miyle dönemin önemlı yapıtlanndan. Top- lumsal eleştirel bir halk oyunu. Neden geldi aklıma "Fuente Oveju- na?" . Oyununbirsahnesınde, Frondoso. Fu- ente Ovejuna meydanındakı genç köylü kızlara scslenır **Tann sizi korusun za- rif hanımefendiler." Bu beklenmedık ıl- tifata gülüşen kızlardan bın sorar: "Bize mi zarif hanımlar dijorsun?" Frondoso yanıtlar- "EvetDönemeayakuydurma- lıyız. Bugünlerde arnk körfer, tek gözlü; şaşüar, şehla; topaliar. aksak... Sahtekâr- lara, onuriu deniyor. Cahillere, bilgili; pa- lavracılara işini bilir. Ağzı kalabalıklara, ryi laf edcn; uzağı göremeyenler, keskin '>i)Aü. Tembeliere çalışkan, işgüzarlara, iş bitirici; şarlatanlara, becerikli... Korkak- lar, yürekli oldular; çıkarcüar, dust; ap- tallar, akıilı: saygısızlar ise sayguı..." Sü- rüp gıdıyor bu lıste ve ardından eklıyor Frondoso- "Bendemodayauyuyorum.'*' Bizde de 1980'lerden başlavarak son •ıllarda tırmanışa geçen çeş>tli "moda"* •üzgârlan esmekte: Kapkaççılık moda- ii, köşey dönme modası. yolsuzluk mo- dası. uzîaşma modası, ratıng modası, ek- ranlann kan göliine çevrilme modası, lahmacun modası. döner modası. ara- besk modası, kaçakçıya- katıle-vurgun- cuya-hırsıza- onursuza "sayın" demek modası... Bu örneklen çoğaltmak müm- kiin. Toplumcayaşanmakta olan çökün- tünün, kavramlar karnıaşasının, y itirilmek- te olan değer yargılannın işarctlen. Bir başka moda da adeta simgeleşen cep te- lefonu. Her köşe başında, karada-deniz- de- havada ve her tür sanatsal etkinlikte cep telefonu varlığını olanca ağırlığıyla hissettirmekte. Şopen. bir cep telefonu- nun madeni sesine yenik düşebiliyor. Ve- ya biroyuncunun sözleri telefon sesıyle kesilebiliyor. Kısacası, cep telefonlan süreklı sahne çalıyor. Söz tiyatroya gelmışken; son zaman- lann gözde modası da "alkış." Oyun sü- 1980'lerden başlayarak son yıllarda tırmanışa geçen çeşitli 'moda' rüzgârlan esmekte. Toplumca yaşanmakta olan çöküntünün, kavramlar kaımaşasının, yitirilmekte olan değer yargılannın işaretleri bunlar. Tiyatroda ise son zamanlann gözde modası 'alkış'. Oyun süresince yerli-yersiz alkış. Oyun bitiminde ayakta alkış... Alkışlamak, alkışla ödüllendirmek eylemi de yaşamakta olduğumuz toplumsal karmaşa içinde sankı anlamını yitirmek üzere. 80 sonrasında hızla tırmanan. yaygınlaşan bastırma ve uyutma politikalan sanat alanmda da sahne-seyirci ilişkisı yönünden bazı değer ölçütlerini aşağıva çekiyor. resince yerli-yersiz alkış. Oyun bitımın- de ayakta alkış . Tabii ki bir sanat yapı- tını alkışlamak. alkışlamasını bilmek gü- zel bir şey. Alkış almak ise sanatçıyı ayakta tutan ıtıcı güç. Ama alkışlamak, alkışla ödüllendirmek eylemi de yasa- makta olduğumuz toplumsal karmaşa içinde sankı anlamını yitirmek iizere. Al- kışı sanatlannın gücüyle hakeden yapıt- lann. kişilenn vanında. sıradan hatta sı- radan bıle olamayan, oyunlar aynı yo- gunluktaki alkışlarla kesıliyor O yetmi- yor. perdeler ayakta alkışlarla ıniyor. Ko- lay beğeni, seçicı olmamak, her venlenı almak.. İstısnalar kaıdeyi bozmaz: genel- de bu yaklaşımın altında yatan nedenler, kanımca "80 sonrasında hızla tırmanan, >a>gmlasan bastırma \e uyutma polıti- kaiannın sanat alanmda da sahne-seyır- ci ilişkisı yönünden bazı değer ölçütle- rini aşağıyaçekmesıylcbağlantılı, 1%0'la- nn '70*lerin sorgulayan dinamik seyirci- sının yerinı 1980'ler. '90'larda farklı bir seyırcı almıştır. Böylesi birdeğişım, Tür- kiye'nın yaşamakta olduğu temel çelış- kılerden. temel sorunlardan ayn düşü- nülemez. Tiyatro sanatını sosyo- kültü- rel yapının bir parçası olarak ele aldığı- mızda sahne ıle sevircı arasındakı etkı- leşimle temel unsurlardan bin deyasam- da yer alan v e bir anlamda onu bıçımlen- diren tiyatro dışı performanslar ve bun- lar arasındakı ilışkiler bütünüdur. 'Geleceğin seyireisi' Günümüzün önemlı tıvatro tarihçıle- rınden bir» olan B. McConahie der ki. "Performans, her tür performans-futbol maçı izlemekten, >cmek masası çc\ resin- debir araya gelişc,riyarrovagidisedek uza- nan bir \elpaze-toplumlar tarihini ince- leyenler için önemli kay naklardır." M cCo- nahıe'ye göre sahne ile seyircı arasında var olan etkıleşimde temel unsurlardan biri, o kişinın yaşamındakı performans- lar bütünüdur. Bir başka deyışle; ınsan- lann izledikleri oyunlardan tat alış gra- fıklen. içinde bulundukları toplumsal koşullardan kopuk olarak değerlendıri- lemez. Sahne-seyirci ilişkısinde karşı- lıklı şartlanmışlıkların etkisi yadsına- maz. 1970'li yıllarda sahne-seyirci diyalek- tiği pek çok kez ırdelenmış ve "gelece- gin seyircisi" üzerinde durulmuştur. Gü- na> Akarsu, "Geleceğin seyircisinin yara- Ocı güciinc inanıyorum''derken bu seyir- cinin yeni bıreşımlere varatağı görüşü- nü savunmuştur ÖzdemirNutku'nunse- yirci konusundakı saptamaları da dıkkat çekieıdir "Oyuncu iJe seyirci arastnda- ki yaşamı sağlayan kan dolaşımı kesildi- gj anda tiyatro, <*>redilen bir \itrin du- nımunu alır. Tiyatronun toplum içindc- ki görevini sağlıklı ularak eide edebümek için hiç kuşkusuz bu kan dolaşımını ye- niden var etmek zorunludur." Evet, bu kan dolaşımını hızlandırmak için günümüzde ti> atro-izleyıcı etkıleşı- mini çeşitli açılardan ıncelemek gerekır Kaynakçu 1)İ3rue A. McConahie ""Redlızıngapost- positivıst Theatre History" NTQ August 1994 2)Günay Akarsu "Soruşturma", YenıOr- tam, (ONısan 1974 3)ÖzdemırNutku "Tıvatromu/u Yenılo- mede llk Adını NeOlması". Türk Dıh. Ara- hk 1972.Sayı255 Irlandalı Ross Daly, müziğini klasik müzik ve halk müziği gelenekleriyle oluşturuyor Yıınanistan'da 6 AkdenîzJi' müzisyeıı FERRUH YILMAZ LONDRA - Yunanistan'da 1970'li yılların sonunda, 1980'li y ıllann başında rönan- sını yaşayan Rebetiko, Türki- ye'ye ancak 80'lerin ortasm- da geldi. 80'lennCostasGa\- ras'ının 80'lenn başında yap- tığı •'Rebetiko''filmi. müziğiv- lebırlikte ancak 80'lı yıllann sonunda Türk >eyırcısıne \e dinleyıasıne ulaştı. Theodora- (ds'ın müzı|:ı bıle. artık ken- çlisi müziksel açıdan venmli- liğinı yıtınp polıtıkaya soyun- duktan sonra, Türkiye'de po- püler oldu. Kısacası Türkıye. kapı kom- şusu Yunanistan'daki müzik- sel geiışmeien çok uzaktan ta- kip cdıyor. Oysa \unanistan 80'lerin başındap bu yana, Türkıyelı müzik ızleyicileri açısından oldukça ılginç bir müzisyeni konuşu>or: lrlanda asıllı RossDah. Daly, geçen) ıl Istanbul'da bir konser de ver- di, ancak. tanmmadığı için faz- la ilgı çekmeden sessiz seda- sız gelip geçti Istanbul'dan. Ross Daly, her ne kadar ken- disi "Dünya Müziği'' tanımla- masına karşı çıksa da, Batılı müzik dışındakı müzik türle- nnı kısaca bu tanımlamayla adlandıran çevrelerde olduk- ça tanınan ve önemli bir isim Ross Daly, ara sıra çıktığı Av- rupa turlanndan sonra bu se- fer de Londra'ya geldi Royal Festıval Hall'de konser ver- mek için. Daly"ye Londra kon- serinde Lavyrinthos (Labirent) grubundan 7 müzisyen eşlik et- ti. Ross Daly, Türkiyeli mü- zik ızleyicılen açısından niye ılginç'.' Bu soruya cevap ver- mek için Daly'nin Londra'ya getırdığı enstrümanlara bak- mak yeterlı. Kendısı sırasıyla R Girit kemençesi, bağlama. la- uto (perdeli Yunan udu), rebab, Hint sıtari ve Afgan rebabi ça- larken. îranlı Keyvan Chemi- ranizarb (tran darbukası), Sok- ratesSinopulosklasık kemen- çe ve lauto. Stelyos Fetrakis divan sazı. Girit kemençesi, lauto ve vıyolonsel. GiogosSi- meonnides ney, Ruth HIII ben- diriyle eşlik ettı Daly'ye. Öncelikle kendi mü/iğini çalıyor La\ yrinthos'ta bugüne ka- dar duymadığım tek Yunan enstrümanı buzuki. Bu da Daly'nin, müziğıru klasik mü- zik \e halk müziği gelenekle- n üzerine ınşaetmesı. Enstrü- manlardan da anlaşılabilece- ğı gıbı Ross Daly. Akdenız müziği yapı>or. Her ne kadar konserlerinde ve albümlenn- de otantık Azen. Türk. Girit, Arap. lran, Hınt ve hatta İrlan- da parçalarına yer verıyorsa da öncelikle kendı mii7iğinı çalıyor Daly. Bu. iki anlamda da geçerli. Bırincisı Daly, her ne ka- dar ilk dinlenişte otantik gıbi gelse de. büyük çoğunlukla Akdeniz, Baİkan. Orta Asya ve \'akın Doğu ülkelerinın mü- zik geleneklen üzerine ınşa ettiği kendi bestelerını çalı- yor. lkincisi de bu ülkelenn tanınmış klasik müzik parça- lannı ya da halk şarkılannı ça- larken de bu şarkılan "otan- tik" şekliyle yorumlamıyor. Örneğın tanınmış bır lrlanda halk şarkısını Girit kemençe- sine uyarlarken. Gırıt'ten bır parçayı da rebabla çalıyor. üte yandan otantiklıkten kaçın- ması bu şarkılan "bozdugu" ve yenıden yorumladığı anla- mına gelmiyor. Daly nin Türk müziği yorumlannda. müzıs- yenlerin Türk olmadığını an- lamak bıle mümkün değil Bu nedenlerden dolayı Ross Daly'nin müziğini herhangi birtürle tanımlamak zor. He- le kendısı. Batı'da kullanılan "Dünya Müaği" ya da "et- nik" müzik gibı. kendi deyi- şiyle "ukala" ve "güJünç" eti- ketlerden nefret ediyor. Ken- dısı > aptığı müziği kısaca "Çağdalş Makamsal Müzik" dıyeadlandmyor. Ben Ross Daly'le ilk olarak 80'lerin baş.mda tamamen Gı- nt müzıklerinı yorumladığı "Oniru Topi (1982)" ve "Lavy- rin«hos(1983ralbüm!eriyle ta- nıştım. Müzığe klasik gıtarla başlayan Daly. ustası Kostas Mundakis'ten Girit kemençe- si öğrenmek için geldiği 1975'ten bu yana Yunanis- tan'dayaşıvor Mü/ik ulusal değil, bölgeseF Lavynnthos'tan sonra üç > ıl pek sesi çıkmayan Daly bu sü- re içinde ise uzun bır süre Is- tanbul'da kalarak. İhsan Öz- genclen klasik kemençe ve kla- sik Osmanlı müziği öğrendi Daly'nın üç yıl aradan sonra 1986'da yaptığı ve kendi adı- nı taşıyan albümünde de bu eğıtımın izlen var. Plaktakı beş parçadan ıkısı klasik Os- manlı müzığ! tarzında kendı -oss Daly müziğin iki boyutu olduğunu düşünüyor. Ona göre müziğin duygulan, yaşanmış olaylan, kültürleri, fikirleri dile getiren ve bunun da ötesinde uluslan ya da kültürleri aşan boyutlan var. Aynca müziğin ulusal değil, bölgesel olduğuna inanıyor. bestesı ve bır parça da Gı- rit'ten. Bir yıl sonrakı "Ana- dişi -1987"de yıne Türk mü- ziğinın etkisi güçlü bir şekil- dehissedıliyor. Buçifteplak- ta canlı bır Mısket yorumu- nun yanı sıra klasik Türk mü- zığinden örnekler var. Ross Daly aynca Hindis- tan 'da Jacindranath Saha'dan sitar, Mısır'da Mohammad Omar'dan rebab çalmayı öğ- rendi. Anadişı'den sonraki "Elefhtero Simio (1990)" ile başlayan dönemde hazırladı- ğı tüm albümlennde kaynak al- dığı tüm bölgelerin sentezmı duymak mümkün. Daly'nin son yayımlanan albümü ise. ünlü Îranlı zarbcı CamsidCe- mirani ile birlikte yaptığı, Daly'nin kendi bestelerinın Türkiye Sokak Cocukları vakfı'ndan bülten- gazete Sokak çocuklannm sorunlan Kuirür Servisî - Türkiye Sokak Çocuklan Vakfı'nın bülten gazetesi 'Adun,' yayın hayatına başladı. 1980'den sonra sayısı çığ gıbi büyüyen sokakta yaşamak zorunda kalan çocukiann sorunlannı gözler önüne senneyi amaçlayan "Adım', ayda bir yayımlanacak. Bülten gazetesinde çocukiann, vakıf gönüllülennın yazı, gözlem \e ürünleri yayımlanacak: sokakta yaşayan çocuklar hakkında dünyada ve Türkiye'dekı çalışmalar anlatılacak; ekonomide, sosyal alanda, eğıtimde, güzel sanatlarda, edebiyatta getirilen çözümler ırdelenecek. Türkiye Sokak Çocuklan Vakfı, büyük bır çoğunluğu aileye sahip olmayan, bir yaşam biçimi olarak sokağı seçmek zorunda kalmış, tiner, bali ve diğer uyuşturucu maddelenn bağımlısı, şiddet. cinsel tacız, toplumdan dışlanma gıbi olumsuzluklann içinde olan çocukiann toplumla banşmalannı ve topluma yenıden dönmelerinı sağlayacak çalışmalar yapmak üzere kuruldu. Vakfın yayın organı 'Adun'ın ilk sayısı. bu alanda neler yapılabileceğinı ıçeren görüslere yer venyor. Vakıfta danışman olarak çalışan. çocuk ruh hekımi Prof. Dr. İsmail Ersevim. vakfın amaçlannı dde getiriyor. Doç. Dr. Sevil Atauz ise 'Dünyada ve Türkiye'de Sokak Çocuklan' başlıklı yazısında. sokakta yaşayan çocukiann korunmasına ılişkin temel politika ve programlann yoksunluğuna dikkat çekiyor. Çocuk edebiyatımızın önde gelen yazarlanndan. 18 Ekim 1996'da yıtirdiğimız Kemakttin Tuğcu da 'Adım'da yeralıyor. Sokak çocuklanna yardım etmek isteyenler için 'Adım'ın irtıbat telefonu: 259 89 91. Söz (Yitimi), Anlam (Yitimi), İletîşim (Sizlik) Yazının büyüsünden teknolojiye Kültür Semsi-İsmet Doğan'ın, Söz(Yitimı), Anlam(Yıtimi). İletişım(Sizlık) başlığında düzenlediği sergi 30 aralık tarihıne kadar Avrupa Pasajı, Sahne Sokak- Meşrutiyet Cad. Galatasaray'da görülebılecek. Sergiye ilişkin olarak Ismet Doğan, "Bu, serginin ne kitabı, ne kataloğu, ne de bt'fiğidir. Aslının temsilidir*" diyor. Doğan. sergiyi şöyle betimliyor: "Kavramlar Söz-Yitimi, Anlam-Yitimi ve İlctişimsizlik kendi içlerinde birbirleriyle ilişkilidirier, kesişirier ve birbirterini içerirler, birbirierini bütünleyen anlam eksenleri üzerindedirler. Sergiyi bu biçimde tasarlamam ezeli sorunumu/un ya da asıl sorunsalın dil-üstdil, anlamlandırma, 'anlam yapma' dil kullanan söz olduğunu belirtmek. Mekân olarak bir \4 kâğıtla bir tuval üzerindeki medium sorunsalının altını çumek, imlemek. Tuvalin medyumu boyası sorunsalı idi. Artık günümüzde 'ekrandan sonra' medyumun kendisi sorunsal, problcmaticus. \azı-Matbaa-Basın-IV1edya- Information-Bilgisayar, Internet külrürü hızla değiştiriyor. Teknoloji ile birlikte getirdiği IV, faks, Internet bilgi otobanlannın oluşturduğu bir ağdır. Avnen Nazilerin katliam için inşa ettikleri otobinlan gibi.Yazının büyüsünden teknolojinin büyüsünc kapümamız. Artık algıda, kavramada ve yapılandırmada dil aracıdır (medium)." ,-yanısıaı. ' ğ çj Koca Arap ZeybegTve bır de' frlanda halk şarkısının yer al- dığı"An-ki(1984)". Ross Dalv müziğin ıkı bo- v utu olduğunu düşünüyor. Bı- rıncisı duygulan, yaşanmış olaylan. kültürlen. fikirleri di- le getıren boyutu. Ancak Dal> 'e göre müziğin bunun da ötesinde ve bunlarla ılgısi olmayan bır başka boy utu da- ha var. Bu boyut, uluslan ya da kültürlen aşan bır boyut. Ross Daly aynca mizığin ulusal değil. bölgesel olduğu- na inanıyor. Örneğin Karade- nız müziği. Pontuslu Rumlar- da. Lazlarda ve Hemşinüler- de( Vlüslüman Ermenıler)ta- maınen ortak. Daly. Gırıt'te- kı bırçok şarkının aslen Türk kökenlı olduğunu belırtırken, öte yandan özellikle bır tane- sıne (Olı mu lene yada kles) Türkıye ve Sunye'nın dışında, bir 19. yüzyıl Arap-Endülüs müziği koleksıyonunda bile rastladığını söylüyor. Ross Daly. Yunanıstan'ın Trakya bölgesinde verdıkleri konser- lerde bazı İrlanda cıg (jıg) danslannı çaldıklannda. 'ı'u- nanlılann kendı bilmedıklen yenı bir Yunan dansı çalındı- ğını düşündüklerini anlatı>or. KlasikTürkve halk müziğinc 'soluk' getirrvor Ross Dal>"nm vorumlan, Türkiye'de smokin ve papyon cenderesınde tüm soluğu "gü- rültüsü" kesilmiş klasik Türk müziğine ve halk müziğine Türkiye'de çok ender rastladı- ğım bir "soluk" ve tempo ge- tiriyor. Klasik müzik ve halk müziği geleneklennın sadece otantik sınırlar ıçensınde hap- sedılmiş nostaljik türlerolma- sı gerekmedığinı hatırlatıyor. Müziğin yaşayan bir şey oldu- ğunu bır kez daha düşündürü- yor. Türkıye'nın doğusunda yer alan ülkelerin müziklen Tür- kıveye genellıkle j a batıdan ya da bazı popçulanmızın aşır- malan sayesinde geldi (tür ola- rak arabesk dışında) Bu şım- dilerde "DünyaMüziği'' deni- len "tür" için de övle. Oysa Yunanistan'da "Doğu"v a kar- şı ilgi Türkıye"dekınden daha fazla. Yunanlılarbaşta Türkı- ye olmak üzere kendı doğula- nndaki müzik türlenne ve ge- leneklerme de ılgı duyuyor- lar. Ama Yunanıstan'dakı mü- zikal gelişmeler Türkıye'ye geç yansıyor. Yunanistan'da ılginç bır İrlandalı müzisyen vaşıyor ve Türkıye henüz bu irlandalı>ıtanımıyor Belkıde Rebetiko'nun Türkiye'dekı rönansı henüz sona ermedığı ıçın. YAZI ODASI SELİM İLERİ Beşiktaş Beşiktaş'ı Yıldız'dan aşağıya set set bahçeleriy- le hatırlayabilıyorum. Kırk küsur yıl önce orada bir eve gitmiş, birilerini ziyaret etmiştik. Neydi, niyey- di: silınmiş. Ama set set bahçeler bır rüya gibi kalmış. Arada,' bır gözümün önüne getırmeye çalışırım. ' Bahçeterden, Mor Salkımlı Ev'öe Halide Edib sözj açar. Demek epey eskilerden ben varlığını koruyor-u muş. Bugun yerlerinde yeller esiyor. Onlan bir teK Çelik Gülersoy anıyor. Hatırladığım Beşiktaş'ın en sevdiğim yapısı va-n pur iskelesiydı. Bu vapur iskelesinin üstünde bir de küçük 'salon' vardı; iki yandan merdivenle çtkılan, birer cıhannümaya sığınmış bir salon. O yerli ye-' rinde ama. eski şenliklı günierı hiç olabilir mi? f Peyami Safa'nın Server Bedi takma adıyla yaz-' dığı Cumbadan Rumbaya'Ğa bu salonda balo ve- rilir. Romanı kimbilir hangı sahaftan edinip okudu-' ğumda çok şaşırmıştım: Benim sevgili vapur iske-- lem, işte ben doğmadan on on beş yıl önce balo- larla bezeniyormuş. Gerçı balo evlere şenliktır: Olmadık rezalet kal-1 maz. Peyami Safa 'asrihayat'a adım atışlarımızı tat-- lı tatlı anlatır. Bu sahneyı o kadar çok severim ki,-; sık sık açıp okurum. O yüzden Gençlere Türk Ro- manından Altın Sayfalar seçkısıne almıştım. Cumbadan Rumbayafılmealınmıştır. Yönetmen1 galıbaTurgut Nuri Demirağ; başrolde, Karagüm-' rüklü Delı Cemıle rolünde sevgılı Çolpan llhan... ÇoJ-ı pan'ın harıkulâde güzel fotoğraflan hep aklımda da, filmde balo sahnesi sahıden Beşiktaş vapur is-. kelesınde mı çekilmiş, bir türlü çıkaramıyorum. , Yahya Kemal in dızelerıyle donanımlı Barbaros! heykelı de, Barbaros Hayrettin'ın türbesı de o za-- manlar -Kimbilir neden?- ürküntü verirdi bana. Ba- bamsa heykelin yanı başına gidip Yahya Kemal'den' üç beş dızeyı yuksek sesle okumaya bayılırdı. Benim için Beşıktaş'ın şaıri elbette Behçet Ne-' catigil'dır. Necatigil Barbaros Meydanı'nı bambaşka görür:' Tumturaklı kahramanhktan pek iz kalmamıştır. Bu- rada yoksulların, orta hallılerin Beşiktaş'ı konuşur: "Beşiktaş'ta Barbaros Meydanı / Sağı anıt, solı* türbe I Ortası kare şeklınde, I Parkıdır yoksullann, I Bilhassa yaz aylan." Necatıgıl'ın şıırınde 'ıskelegazinosu' belıriverir. Su- lara dökülmuştür ışıklar. Karşıdan Üsküdar görün- mektedır... Kış lodoslarında Üsküdar nasıl yaklaşıverir! Eli- nızi uzatsanız, Sinan'ın camııne kavuşacak gibi olursunuz. Beşıktaş'ın 'çarşı'sm) unuttuğum sanılmasın. Ba- lıkçıları, sebzecılerı, yemışçilerı, işportacılarıyla bu- çarşı Beşıktaş'tan bugune yadıgâr. Çok şükur, var^ hğını koruyor. Balıkçıların kırmızı tablalarında re- simler hâlâ yanıp sönüyor. ' Yalnız çarşı içındekı kilıse artık haylı ıssız. Bir de yazlık sinemalan vardı Beşiktaş'ın. Neca- tigil onları yazmış: "Bu dediğim bahçede I Sınema oynatıyortar./Ku- rudukça insanlann I Damaklan, dilleri./ Gazozpat-t latıyor, ağız ıslatıyorlarj Hovardadır bu bahçenin gençlerı!/ Lâf atıyor, cıgara fırlatıyorlar./ Karanlık-, tan istıfade,I gençler kaynatıyorlar." ; Dılden uçup gitmiş, gerçekten, bır 'sınema oy-' natmak' deyışı vardı. Büyuklerımız öyle derierdi. 1 Aslında 'cigara' da uçup gıtmek üzere. ' Tıpkı Beşıktaş'ın yazlık sinemaları, yaz bahçele- rı, bahçe sinemaları gibi... Daha 1960ların sonlannda. belki 1970'lerin baş- lannda bahçe sınemalarına gıdilir, gidilirken koltuk, altına yumuşak yastık sıkıştınlırdı. Ta Teşvikiye'den Beşiktaş'a ınerdik, yazlık sınema uğruna. Ne zaman yolum düşse. Beşıktaş'ın arka sokak-: lannda yürurüm. Bır köşeden gençlığim çıkacak, ko- şup boynuma sanlacak sanınm. Arka sokaklarda orta hallılerin evlerı, küçük oda- lı Beşiktaş evlerı şimdı daha düşkün, daha yoksulJ Belleri büsbütün bükük. Caddelere çıkınca trafik, gürültü, bezgin insan- lar, vapura yetışenler, otobüs, dolmuş kuyruklan, si-, ren seslerı. Zaten kaç zamandır bütün şehri siren sesleri sar-, madı mı? <. Kaygı dolu hayatlarımıza siren sesleri!.. Hoşça kal çocukluğumun, gençliğimin Beşik- taş'ı! Hayal Kahvesi Eskişehip'de • Kültür Servisi-Haval Kahvesi. Istanbul'dan sonra Eskişehır'e de taşınıyor. Tarihi Aral şarap fabrikasını restore ederek 150 kışilik restoran, 150 kişilik sinema,, tiyatro ve dans gösterilennin vapılacağı çok amaçlı ' salon. kafe bar ve 'dancing'den oluşacak kompleks 20 aralık cuma günü açılacak. Açılış gecesi Soul Staffve Deniz Kızı sahne alacak. CELAL TUTANT R E S 1 M S E R G I S I 1 7 A R A L I K 1 9 9 6 - 8 O C A K 1 9 9 7 V AP I KRED1 SANAT GALERISI Kıbr.s Şehıtien Caddesı M43 Sokak J6 Aısa-cak 35220 Izmır Teıefon '0232 463 56 28 YAPI ' KREO KÜLTÜR SANAT YAYINCIUK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear