23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 ARALIK 1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 IŞIK KANSU Alçakgönüllü büyük başarı S on dönemde kimi holdinglerin, Avrupa'daki. dünyadaki başarıları "medya"mi2da yere göğe sığdırılamadı OysaAnkara Sanayı Odası'nın (ASO) yayın organındaki bir söyleşi, dünya ölçeğinde sessiz, alçakgönüllü, ama büyük iş yapan şirketlerimizin de bulunduğunu kanrtlıyor. ASO'da tanıtılan şirketin adı "Enersis." Elektronik alanında yerli teknoloji üretiyor. Enersis, 1982 yılında üç arkadaş, Mehmet Eyiip, Osman Işık ve Aydın Gürpınar tarafından kuaılmuş. Aydın Gürpınar "Türkiye'de teknoloji üretme, araştırma-geliştirme faaliyetini ön plana alarak çağdaş teknolojiye ulaşma, hatta çağdaş teknolojiye katkıda bulunabilme iddiasıyla başladık işe" diyor. Başarılı da olmuşlar. Gürpınar anlatsın bize: "Ankara Sheraton, Ankara Hilton ve İzmir Hilton'un bilgisayar kontrollü seslendirme sistemini yaptık. Halen de şu anda bizim yaptığımız anlamda bir teknoloji dünyada yok. 1992den beri bilgisayar kontrollü kesintisiz güç kaynaklan üretiyoruz, bunu da dünyada üreten başka fırma yok. Yine, bilgisayar kontrollü bina otomasyon sistemlerinin Türkiye'deki ilk ve tek üreticisiyiz. Bu konuda da dünyada en önemli bir-iki üreticiden biriyiz." Enersis'in yabancı ortağı filan yok. Tümüyle kendi teknolojisi ile gerçekleştiriyor ürünlerini. Rusya'ya da satıyor. Gürpınar, hem 68'li, hem de ODTÜ'lü. 1960'dan başlayarak Mercümek çorbası R P, Tansu Çiller'in paçasını TEDAŞ ve TOFAŞ komisyonlarından kurtardı. Sıra kendisini sıyırmaya gelmişti, DYP imdada koştu. Böylece Meclis'teki Mercümek komisyonunun da üstü örtülmüşoldu. Mercümek komisyonunun uzunca süre başkanlığını yapan CHP Erzincan Milletvekili Mustafa Kul'un işin peşini bırakmaya nıyeti yok. Kul, Mercümek komisyonunun kurulmasına neden olan DYP milletvekili Ali Rıza Gönül'ü dinlemek için çağırdıklarında, ona önce önergesini okumuş: "Elde mevcut belge ve delillere dayanılan bilgiler, önemli sonuçlar doğuracak niteliktedir." Kul'un anlatımlanna göre bundan sonrası halk edebiyatına kaynak olacak nitelikte gelişmelerle dolu: Kul demiş ki: "Elde mevcut olduğunu söylediğiniz belgeleri ve delilleri verir misiniz?" Ali Rıza Gönül, boyun bükmüş: "Belge yok." Kul demiş ki: "O zaman niye elde belge, delil var diye yazdınız?" Ali Rıza Gönül, kırk dereden su getirmiş: "Önergeye söylemek istediklerimi tam olarak yazmamışlar." Kul demiş ki: "Ama önergenin altında sizin imzanız var."AIİ Rıza Gönül, baklayı ağızından çıkarmış: "Gerek önergemi, gerek Meclis'te bu konuda yaptıgım konuşmaları, üslubumun 1980'lere değin ODTU'de öğretim görmüşlerin etkilendiği ülküleri şöyle özetliyor: "Derin bir yurtseverlik, yurttaşlık bilinci, ulusal onur." Bu ilkelerin, Enersis'in başarısına katkısı nedir? Gürpınar. şöyle özetliyor: "Eğer teknoloji üretmeyi seçiyorsanız, bu, sadece bir para kazanma içgüdüsüyle olmuyor. Bu, başka bazı motivasyonlan gerektiriyor. Ankara Sheraton Oteli'nin sistemlerini yaparken, rakiplerimizin arasında AEG, Siemens de vardı. Tüm teknolojiyi kendimiz üretip sistemi monte etmekten büyük bir ulusal gurur duyuyoruz." Enersis'in oradan oraya taşıdığı devasa ödülleri yok, ama başanlarını ulusal onur ile taçlandırabiliyor. yanlışlığına bağlayınız ve beni fazla sıkıştırmayınız." Öykü sürüyor. Bu kez Kul'un karşısında komisyonun DYP'li üyesi İrfettin Akar var. Kul demiş ki: "Bu önerge ile ilgili olarak DYP sözcüsü konuşurken, tutanaklarda DYP sıralanndan alkışlar yükseldiği belirtiliyor." irfettin Akar, açmış ağzını, yummuş gözünü: "O zamanki şartlar ile bugünkü şartlar farklı." Kul demiş ki: "O zaman RP ile koalisyonda değildik, şimdi ortağız anlamına mı geliyor sözleriniz?" irfettin Akar, kestirip atmış: "Nasıl anlarsanız, öyle anlayın." Ya, bu memlekette birileri hep kendisini akıllı, herkesi de budala sanır. Kooperatif öyküsü Ç andır, birkaç yıl öncesine değin, Yozgat'a bağiı en çok göç veren bucakfardan biriydi. İlçe oldu ama tşsizlik, parçalanmış topraklar, geçim sıkıntısı yakasını bırakmadt. 30 yıl önce Çandırlılar, arpa ile buğdaytn yanı stra ayçiçeği ekmek, bu ürünü değerlendirmek için bir de fabrika kurmayı tasartadılar. Bu amaçla da Çandır Kalkınma Kooperatifi'ni ., prgütlediier. Fabrika, 1978'deçatışrnaya başladı. Bu yıldan sonraki gelişrneteri kooperatif başkanı Hadi ilbaş şöyle aktardı: "Fabrikanın faaliyete geçtiği dönemde büyük bir sıvı yağ sıkıntısı yaşanıyor, yağ karaborsası kol geziyordu. Biz, tüketim kooperatffterine, belediyetere, okullara, askeri birliklere hükümetin belirtediğifiyattanyağ satmaya devam ettik, karaborsanın cazip tekJiflerini elimizin tersiyle geri çevirdik. O zaman Köyişleri ve Kooperatifler Bakanlığı, dürüst çalışmamızı dikkate alarak, 75 mityon lira işletme kredisi verdi. Bu kredi, üretimimizi aksatmadan bizi götürebilirdi. Ne yazık ki veriien kredinin 21 milyonunu kuliandıktan hemen sonra hükümet değişti ve kredi önce durduruldu, sonra eiimizden alındı." Kooperatif, atıl kafan fabrikayı çalıştırabilmek için Trakya Yağh tohumtar Birliği'ne kiraya vermiş. Kira söresi 1992'de bitmiş. Bunun üzerine kooperatif, Ziraat Bankası, Tyrkiye Kalkınma Bankası, Vakıfbank ve Tûrkiye Halk Bankası'ndan tesisleri çalışttrabilmek için gerekli kredi isteminde bulunmuş. Hiçbiri krediye yanaşmamış. Hadi Ijbaş sözü, Ankara Haber Müdürümüz Doğan Akın'ın Sedat Simavi Ödulü alan haberlerine getiriyon "Okuyor, görüyoruz ki bu k'amu bankalan trityonlan ya özel banka sahiplerine, ya dev şirketlere ya da politik ağırlığı olan şirket sahiplerine çok kolaylıkla aktarabiliyoriar. Geıikalmış bir yörede 3 bin köyfünün bir araya geterek kurduğu bu tesisler, bu ülkenin malı değil midir? Devler desteklenirken ve bunlar zenginliklerine zenginlik katarken işsiz, yoksul insaniann bir araya gelerek kurduğu ve tüm yöreye katkıda bulunacak bu tesisler neden ve hangi hakb gerekçeyle kredi olanakianrtdan yarariand»ntmaz? Biz lanetlendik mr?" Bu soruya ne yanrt vereceksiniz beyier? Siyasetimizin Ayşegülleri T BMM sandalyelerinde, toplumsal muhalefeti üstlenme sorumluluğu verilmiş iki parti temsilcileri oturuyor. Oysa, hafta sonunda gördük ki toplumsal muhalefeti sendikalar, dernekler, meslek odaları tüm özverileriyle yüklenmişler, götürüyorlar... Dizi çocuk kitapları vardır, Ayşegül Hayvanat Bahçesi'nde, Ayşegül Sinema'da gibi. Ayşegül nereye gitmişse, kitabın ana konusu o yer üzerine kurulur. Yani, Ayşegül "esas kız" gibi görünüyorsa da aslında Ayşegül değişmez, çevresindeki olaylar farklılaşır. "Sol"da olduklannı açıkiayan DSP ve CHP de bizim siyasetimizin "AyşegüHeri. Olaylar değişiyor, DSP ile CHP ise Ayşegül benzeri bu olaylara ya uyum sağlıyor ya da olayların peşi sıra sürükleniyorlar. Örnek verelim mi? Alın size konu: Özelleştirme. Özelleştirmeden yana olmak moda ya, kitabın adı çıktı size: DSP ve CHP Kardeşler Özelleştirmeci. Bir başka örnek: Susurluk'taki kazada susturucular bulundu ya; DSP ve CHP Ejiraderler Suskunlukta. ANAP iideri Mesut Yılmaz işin peşini bırakmıyor ya; DSP ve CHP Gözüpek Yılmaz Dedektifler! Eh, her dizi kitabın bir sonu olur. Yazarları silkelenmezse, bu kez gerilimli biteceğe benzer: DSP ve CHP Mezarhkta... Guguk kuşunu bekleyen çocuklar S aatin zembereği 1997'ye kuruldu. Guguk kuşunun başını penceresinden uzatmasına az kaldı. Yılbaşı; kimi çocuğa karlar kraliçesini, kimi çocuğa da kibritçi kızın ölümlü düşünü gönderecek. Sevdiklerinize, dostlarınıza yılbaşı kartı gönderecekseniz eğer, Birteşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu'nun (UNICEF) şu çağrılarına kulak verin: - 2 kutu UNICEF kartı ile acil durumlarda bir anne ve çocuğunun sımsıcak bir battaniyeyle sartnmasına olanak verebilirsiniz. - Sadece 5 adet UNICEF kartı ile 1 paket bezelye tohumu ve 3 paket mercimek tohumu alınmasını sağlayıp, bir besin üretme çiftliğine katkıda bulunabilirsiniz. -1 adet UNICEF kartı ile bir okula 144 tebeşir alınmasını sağlayabilirsiniz. -1 kutu UNICEF kartı ile 20 çocuğu körlükten ve diğer A vitamini eksikliği hastahklarından korunması için A vitamini kapsüllerinden 60 adet alınmasına neden olabilirsiniz. - 1 adet UNICEF kartı ile çocuk ölümlerine neden olan ishalin ağızdan sıvı tedavisi yöntemiyle önlenmesini sağlayan tuzlardan 1 paket alınmasına öncülük edebilirsiniz. - Bir kutu UNICEF kartı ile bir sağlık ocağının 2 adet steteskopa sahip olmasına yol açabilirsiniz. Unutmayın! Ruanda'da da, Afganistan'da da, Somali'de de, Türkiye'de de yeni yılın guguk kuşunu bekleyen çocuk çok... Yüksel Endeğer yazıyor "...Gazeteciliğe başladığım dö- nemde, bir Türk ' gazetecisinin, mut- laka Rusça, Arapça ' ve tabii Ingilizce bil- mesinin gerekli olduğuna inanmış- tım. Tabii Farsça bilmek de iyi olur- du. Vakit buldukça bu dillerde eğitim veren kurslara gittim. İki yıla yakın Rusça ders aldım. Ama bir tek Ingi- lizce 'yi, doğru dürüst öğrenebildim. Geçenlerde Laleli'de dolaşırken 'Keşke şu Rusça'yı ihmal etmesey- mişim' diye düşündüm. (...) Yıllar önce aldığım Rusça dersten aklımda kalan kelimeler, sü- rekli kulağıma çarpıyor. 'Hleb' ekmek, 'banani' muz, "va- da" su demek. Kadınlar, erkeklerine 'pajalsta'yan/ 'lütfen' diye yalvarıp, hoşlarına giden bir elbiseyi satın al- mak istiyor. Lalelim, laleşelim, tenhada buluşalım! Deri ceketli bir Kievli dükkâncıya 'şto eta' (bu nedir) diye soruyor. Bir Nataşa, burada tanıdığı bir gence, 'sintiyabr'cfa (eylülcte) yine geleceğini söylüyor. 'Yeni Dünya Düzeni'n/n bu açık pazarında para birimi Amerikan Do- lan. Tomarla çıkarıp, onunla ödeme yapıyor bavul turizminin aktörleh. Artık bunlar 'yoldaş' (tavariş) değil. Bunlar artık vatandaş (grazdanin) ol- muş. Herkes birbirini dost (çalavek( in- san olarak görüyor. Alan memnun, satan memnun. Alış-verin bitince, 'oçin priyatna'/ar (çok memnun oldum) birbirini kovalı- yor. Laleli'nin sokakları, dar geliyor bu yeni dünyada. İnanmazsanız bir ak- şamüstü gidip, görün." Bu satırları, aziz dostum Mehmet Bartas'ın 14 aralık tarihli Sabah ga- zetesinde çıkan "Yeni Dünya Düze- ni'nde, Laleli diye bir semt var!. " başlıklı yazısından aldım. Bu satırların yazarı, o satırların ya- zarına tamamen katılıyor! Onunla aynı geçmişi yaşadık ve hemen hemen aynı bugünü yaşıyoruz, sadece o daha zengin ol- du, ben şu an "renksiz" gazetedey- im. Onun yazdığı her yazıya imzamı gönülden atarım. Fakat dostane bir uyarı yapmadan edemeyeceğim: "Polonyaca" denmez Mehmedim, "Lehçe" denir. Kucaklarım, öperim aziz biraderim. internet: http: www bıy bıy bıy saygılarrrrr HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK HARBİ SEMİH POROY GADDAR DAVUT MMKLRTCEBE BLLUTBEBEK \URAYÇİFTÇI MIRMIRLAR UĞLR DURAK \ W So MoToR BÖLÜMLERî ADAM İSTANBUL'CAM A! A! KloLUYo NJEDEM U Vb TARİHTE BUGÜN MVM 16 Aralık BILGIN ALİ KUSCU 14t4-'TE BUGÜM, ÜNLÜ TÜRK ASTKONOM VE MATBMA- TİtCÇİSİ AU AU/fÇa fSrAMSUL'M ÖlMÜfTV. TÜ&KİS- 7WJİ>AO MAV£&4ÜUNenİ/Z BMİRİ ULUĞ SEY'İN KUÇ- ÇUŞUNUA/ OĞLU OIARAK OÜNYAVA GELEN ALİ HuŞÇU, İYf B/£ ÖĞREMM GÖ&MÜfnİ. Kf-SA SÜ££D£ SEMEg- KAA/T &ISArHAA/eS/N£ MÜDÛfZ OLMüÇ, Ç£VH£O£ ÜfJ- LeA/Mişrİ- PAHA SOM/e*, AtCKOYIMULU MÛ/ZÖMMG/ UZUN H4£4A/'/A/ y/tUtUO/l SUUIUAH AU KZIÇÇ.U, ELÇİ. ÜK YAPM4K ÜZEBE İSTANSUL'A SeLDİĞtNÖE, FATİH SULTAtJ MEHMET 'DEN DAVET AlAflAK OSMAA1LI BAÇ- leeNTTNE YEGLEŞTİ. MArEMAT7/t: ıseASJTSOA/OMİ OGZS Le/ef ve/seM 8/LGIN SÜYÜK iL6/ Göe*füf, ço*: SAY/- OA ÖĞIZENCf YETİÇTİGMİÇTTg.. YAZOfSf KİmPLAR AKA- SfNDA "UNKUD-ÜZ ZEVAHIfZ F/ M42A4-ÜL CEUM"(
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear