14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 17 KASIM 1996 PAZAF OLAYLAR VE GORUŞLER Atatürk'ün Hastalığı ve Prof. Dr. Nihat Reşat Belger Prof. Dr. NURTEN OZER C umhurivetimizin kurulu- şunu mılletçe. coşkuvla kutladığımız ekim ayının son haftasında. ulu önde- rimiz Atatürk'ün varlığı- na gereksinimimiz gide- re\ artmakta. O"nu kavbedişimizin acı- sım daha da dennden duv duk. Atatürk'ü anlamak. O yüce \arlığın varattıklannı >aşamakJa mümkündür: Türk kadınınatandığı haklarla. hekırme O'nun çağdaşlaştırdığı ünıversitede ye- tişen bıröğretını üve>i.vine O'nun ileri- ci görüşinle kurduğıı kürsünün başkanı olınanm algtM (idrâki) içerisinde. gurur veonurdoluvum. Neyazıkkı. Atamızın hastalıgına. mılletçe kötü kaderinıızi \ ur- 4.»ub\an tanıvı kovan kürsümüzün ılk başkanı Prof. Dr. Nihat Reşat Belger'ı an- Jattnak \esilesivle acımızı anımsatmak gön\ i debana düşüvor!.. Ne \arki. Ata- mızın eserlerinden bir ufacık örnek olan kürsümüze. çeşitli süreçlerde \erdiğim sa\ aşımlarla sahıp çıkmak da bana tesel- li \eriyor!.. Atatürk. kurduğu "Türki>eCumhuri- >eti'ninilelebetpa\idar"olmas) içın. iil- kemızi çağdaş düzeye getirmek amacıv- !;ı "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. fen- dir" ilkesini her alanda uvgulamaya ko- yaıı. Tann'nın bize lütfu olan bir liderdir: halen çalıştığım alan, O'nun ileri görü- şünün ufak bir kesitidir. Günümüzde kaplıca uygulamalan an- lamında kullanılan "termalizm". doğal kaynaklann ekolojik, hidrojeolojik. klı- tnatık. bivolojik \e tıbbi vönden incele- nıp sağlık üzerine etkınliğinin bilımsel vöntemlerledeğerlendırılmesi. buna uv- gun multıdisiplıner düzevde düzenle- meyle sağlık turizmine sunumudur. Bu düzenlemeye >ön \eren. doğanın verüs- rii \e\eraltı hidrotermal güçlenni (deniz. göl. sıcak-soğuk mincralli suları. gazla- rı)çamur\ekumlalarını. iklımsel faktör- Ierini. mağaralannı, teknik ve tıp vönün- den değerlendiren bilim alanına "hidrok- limatoloji",Alman ekolüne göre "balne- oloji'' denir. A\ nıpa'da, 20. yüzyılın başmdan itiba- ren. kaplıca uvgulamalannı bilimsel dü- zeve getirmek üzere. tıp fakültelerine bağlı balneoloji enstitülerinin kuruldu- ğunu görüyoruz. L'vgarlığın beşiği olan Anadolu'da ise kuramsal iîk bilgilerin to- humu. Heredot tarafından atıJmıştır. Ilk Türk hekimi İbn-i Sina da iklim. güneş ve kaplıca tedavilen ılkelerini koymuş- tur. Buna karşin. günümüzde hâlâ yaşan- dığı gibi yıllarca. kaplıca ve de doğal te- da\i olanaklanmız ampirizmden. gele- neksel kullanımdan kurtanlamamıştır. Ancak. balneoloji alanında ünıversiter ilk aşama. J933 reformu iîe Darülfü- nun'u ünhersite dunımuna getiren Ata- türk tarafından gerçekleştirilmiştir: Ata- mız. Türkive'nin zengın ve çeşitli doğal kaynaklannın değerlendirilmesi konu- sundaki düşüncelerini. bugünkü adıyla "Tıbbi Ekoloji ve Hidro-KlimatoJoji Ana- bilim Dalı"nı kurup termalizrndeki bı- Iınısel gelışim olanağını sağlamakla gös- termiştır.Bu süreçte Dr. Nihat Reşat Bel- ger'ın bilımsel ve sosyal kişıliği önemlı rol ovnar: Dr. Belger 1881 yılında Üskü- dar'da doğmuştur. Babası Temyiz Daire- si Reisı \fehmet Reşat Bey'dir. Prof. Şeh- suvaroğJu'nun ifadesine göre; Nihat Re- şat Hoca. metodik çalışmayı. bilim aşkı- nı. gerçek Istanbul efendiliği özelliğini, babasının temsil ettiği aile çevresinden almıştır. Avrupa kadar, Osmanlı Devle- ti'nin de sivasi çalkantılannın yoğun ol- duğu dönemlerde O. birçok Türk aydını gibi memleket sorunlanna eğilıp bu yol- da mücadeleye atılmıştır. Belger. Gülhane'den mezun olduktan sonra. 1902-1903 yıllarında Hindistan- Bomba> 'da Pasteur'ün asistanı Haffkine ıle veba üzerinde çalışmıştın daha sonra Beyrut Askeri Hastanesi'neatanmış. an- cak siyasal düşünceleri nedenivle padi- şahajurnal edildiğinden, bir Avusturva gemisi ile Fransa">a kaçmak zorunda kalmış. 1904'teveniden Paris Tıp Fakül- tesi'ne girmiştir. Mancel Labbe. VVidal gibi otoritelerin yanında çalışan Nihat Reşat Hoca. tifonun bivolojik tanısınm kâşifidir. Bu süreçte. yabancı ülkelerde vatanın karanlık gidişatına son \ ermek için çaba sarf eden "Jön TürkJer" adı \ erilen genç aydınlarla birlikte siyasal mücadelesini de sürdürür. \'atan için hizmete hazır. mantık ve duygu dolu kişiliğinin yanı sı- ra. fiziksel vapısı. ses tonu \e konuijma yeteneği. Fransızca ve Ingilizceye ege- menliğivlekişilerüzenndeetkiyapan Dr. Nihat Reşat Belger. Atatürk'ün dikkatı- ni çeker: 1921-T922 vıllannda Paris ve Londra'da milli hükümetin temsilcisi ve sözcüsü olarak. nihavet Lozan Konferan- sı'nda basın sorumluluğu görev i ile genç Cumhuriyetin kuruluşunda etkinliğinı vurgular: öylesine ki LordCurzoıTu hav- ran. Venizelos'u şaşkın ve yanıtsız bıra- kır.Dr. Belger. Cumhuriyetırnızin kuru- luşunıı takiben Mısır'da hekım olarak, yı- ne Fransa'da araştırmacı olarak çalışjr: PlombieresKapltcalan'ntndanışman he- kimi iken 1936 > ılında Atatürk tarafın- dan çağnlır. Yalova Kaplıcalan'nı çağdas bir kür merkezi haline getirme>i amaç- layan Atamız. Nihat Reşat Bey'i Yalova Kaplıcalan'nın müdürlüğüne getirir. Mimari otoritelerden Prof. SedatHak- kı Eldem'in projesini çizdiği. zamanın örnek bir vapısı olan Termal Otel'in te- dav i ile ilgili birçok bölümünün çizimin- de Atamızın bizzat katkısı büyüktür. Bu- gün tahripetmek için adeta varışılan. ör- nek kür merkezi niteliğinde planlanan Yalova Kaplıcaları'ndaki bu düzenlenıe özellikle Nihat Resat Bey'le Atamızın müsterek düşüncelerinin ürünüdür. Falih Rıfkı Atav'ın ifadesine göre. Ata- mız. sağlam bir biinveye sahip değildir. belkı de vatanı. mılleti uğruna sarf ettiği ınsanüstü güç. onun fiziksel yapısını za- yıflatmışti. Binbaşı iken. Trablusgarp'ta göz ve böbrek hastalığı geçirmiş ve Kari- bad'da kür tedavisi görmü^tür. 1919'da Samsun'a çıktığında da rahatsızdır: Er- zurum ve Sıvas kongreleri için Hav- za'dan geçerken. böbrek ağnlan nede- niv le birkaç gün bu kaplıcada kalmış. bu şifalı suvuıı etkısı dikkatıni çekmiştir. 1925-1927 yılları arasında da bir enfark- rüs krizi geçirmiş olduğu Dr. Asım .Aran'ın vazılanndan anlaşılmaktadır. 1936 yılında bazı şikâvetleri olan Ata- mız halsiz ve yorgundur: ancak kendisi- ni dikkate almavarak Türkive'nin gele- ceği ve devnmlerivle meşguldür: men- hus hastaiığının ilk belirtileri olan burun kanaması ve kaşıntılar için. ülkemizin otoritelerinin yanı sıra Fransız ve Alman hocalarca muayene edilir. tedav iler veri- lir. 1937'de artan bu ön arazlann köke- nınde karaciğer hastalığı düşünülmediğı için hertürlüönlem ve tedav iler vetersiz kalır. Kendisine. son olarak Yalova Kap- lıcalan'nda kürönerılir: tesıs tamamlan- madığı halde. 1938'in ocak ayında Yalo- va Kaplıcalan'na gelen Atamız. Dr. Bel- ger'i çağırtır. muavenesini ister. Fran- sa'da dahiliye ve özellikle gastroentero- lojide ıızmanlaşan Dr. Belger. Atamızın muavenesinde büyüyen ve sertleşen ka- racigeri tespit ederek karacigerinin has- ta olduğunu. kendisine kötü bir sürpriz olurcasına beyan eder. Böylece ilk doğ- ru teşhisi koyan ve bunu Atatürk'e açık- lavaıı. şifasız olan bu hastalık için teda- \ileri veren. divetıni düzenleven Dr. Ni- hat Reşat Belger olmuştur; şubat av ında tutulduğupnomoni veseri enfeksiyonlar- ladurumuağırlaşan Atamız yabancı dok- torları. Hata\ meselesi \arken. dışarıda hastaiığının dııvulması endişesivle iste- mez. Buna karşın Fransa'dan Prof. Fissin- ger'in gelmesine nza gösterir. Nihat Reşat Hoca'nın. Ruşen Eşref Lnavdın'a anlattıklarına göre; pnomoni- ,vı geçırdıkten 3-4 av sonra Savorana ya- tına kendisini çağıran Atarürk, karnında- ki şişliği Dr. Belger'e göstererek ansik- lopediden öğrendiği aynntılan Belger'e sorar ve artık vanından avnlmamasını. \alova Kaplıcası'nda görevine devam ederken iki günde bir de v an ında olma- sını ister. "Beni Türk hekimlerine ema- net ediniz" sözü buradan kavnaklanır. Atamızın ıtımadının somut kanırı ise 15 Eyül 1938 tarihli vasıvetınde. Dr. Nihat Reşat Belger için vurguladıgı talebidir; bu emre uv ularak Dr. Nihat Reşat Belger. MaarifVekaletfnin20Ekim 1938 tarih- li teklifi ile İstanbul Cnnersitesi Tıp Fa- kültesi profesörii olarak. 2S Kasını 1938 tarıhinde kurulan "Hidro-Klimatoloji Kürsüsü" Başkanlığına atanmıştır Böv - leceTürkive'de ~kaplıca ht'kimliği" jle il- gılı ılk ünıversiter kuruluş faaliyete ge- çirılmış. ancak Atamız bu girişimini gö- rememiştir. îlk müdahaieden ölüm anına kadar O'nun vanından avnlmavan Prof Bel- ger. Türkive'nin çok partili döneme geç- tiği süreçte. veniden sivaseteatılmış. De- mokrat Partı'nin Istanbul milletvekilı olarak seçilmiş ve sağlık bakanı olmuş- tur: Kızılav \e Sağlık Ocakları gibi bir- çok hizmete imzasını ataıı Prof. Belger. son sivasi tarihımizde de örnek olacak bir kişıliğe sahiptir. kendisinden dınledıği- me göre. bakanlığı sürecinde. v ukarıdan gelen biremirle bir kararnanıev i ımzala- mavarak dördüncü avda istifâsını \er- miştir; böylesine siyasal ahlak sahıbı olan hocamız 27 mayıs döneminde de Temsilcüer Meclisi'ne üye olmuş. 29 Ey- lül 1961 "deyaşamagözlerini vummuştur. IstanbuJ Üniversitesi 1988'de kürsünün 50. yıldönümünde. ailesine "Üsriin Hiz- met Beratı** düzenleverek tevcih etnıiş. araştırma merkezimizce adına ödül dü- zenlenmiştir. Atamızın ve onun güvenine mazhar ol- muş. Prof. Dr. Nihat ReşarBelger'ınaziz anılan önünde savszıvla eSilivorum. PENCERE ARADABIR ABDLLL4H TEKİN Karanlığı Delmek Mozart'ın gorkemli yapıtı "Sihirlı Flüt" karanlık- larla ışığın çarpışmasını yansıtır. Rönesans hümaniz- masınm izlerıni taşıyan yapıtta aydmlık ortamın ege- menliği günümüzde bıle duyumsanıp özlenir. Ortaçağ dönemine set çeken Yenıden Doğuş (Ro- nesans). 15. yüzyılAvrupası'nınkatı, koyu ortamı ve gelenekçi yapısını değıştirmiş, özgürlük ve akıl öğe- lerınin ön plana çıkmasını sağlamıştır. Elbette bu bir yeniden doğuş hareketıdır. Yeniden Doğuş hareketinin bir "bütünleşme" (en- tegrasyon) çerçevesinde yarattığı etkileşim boyutu günumüzün gerçek ınsanmı yaratıp ortaya çıkar- mıştır. Dikkat edilmesı gereken nokta, buradaki te- mel öğenin. ıtici gücün "kültür ve sanat" ağırlıklı ol- masıdır. Yeniden Doğuş hareketinin kültür, sanat, fi- kir ve düşünce alanında ortaya atıp sergılediği hü- manıst (=insanı esas alan) yaklaşımlar. anılan öğe- lerın dınsel çember dışına çıkmasını sağlamış, bu- na koşut olarak "Reformasyon" hareketleri gözlen- meye başlamıştır. 15. yüzyılın, insanı salt yaşamda değil: kültür ve sanat ile duşuncede de temel alan yaklaşımı. 16. yüzyılda vicdan özgürluğüne yönelik çiçekleri açtırmayı başarır. Luther, kilisenın Tanrı ile kul arasındaki arabulucu rolünun gereksizliğinı ser- giler ve insanın düşün (fikir) ve düşüncesine yöne- lik saygının her şeyin üzerinde tutulmasını söyler. Söz konusu 17. yüzyılda en gorkemli ürününü verip ışlevinitamamlar. "Hümanizm", "Rönesans" vefîe- form hareketleri büyük bir ışığın guçlenerek yansı- masını sağlayıp Aydınlanma dönemini yaratır. Bu ve bunu izleyen yüzyıllar. bilim devrimı diye adlan- dırılması gereken atılımların sergilendiği dönemler- dir. Karanlığın delindiği dönemler... "Sihirli Flüf'ün yaydığı ışık melodileri tüm Avrupa'yı kaplamış ve yeniden doğuş, yeni biryaşam biçimine, aydmlık bir pencere açmıştır. Matbaaya 300 yıllık bir gecikme ile kavuşan Ana- dolu insanı ise bu pencereden sızan ışıtıcı ve ısıtıcı aydınlıktan yoksundur henüz. 1800'lü yıllarda bile bir Alman subayının pusulası yadırganmakta ve Os- manlı paşaları keçilerin kuyruklarıyla yön bulmanın daha isabetli olduğu görüşünde ısrar etmektedirler. 1900'lü yıllann Türkiyesi'ne damgasını vuran Ata- türk'ün büyüklüğünü bu çerçevede yorumlayıp al- gılamak gerekir. "Türk Aydınlanma Çağı"n\ açan Atatürk sanatta, düşünde ve düşüncede "/nsanc//''çizgileroluştura- rak yeniden doğuşu gerçekleştirmiş ye devrim bo- yutlu hareketlere yönelmiştır. Büyük Önder'in ulaş- tığı nokta "insanın düşünce ve değer yargılarında din ve geleneklere bağlı kalmaktan kuıiulup kendı aklı. kendı görgüsü ile hayatım aydınlatmaya" giriş- mesidır. O, akıl dışı yaklaşımlarla çağdışı gelenekle- rin ve inanışların korunup sürdürülmesinde direnen ukısların çağın gerisinde kalacaklarına inanıyordu. Atatürk'ü yitirdiğimiz yıllann sayısı 58 oldu. 58 yıl- lık süreç içerisinde Aydınlanma'nın verdiği güç ve ışıkla çok seçkin ve saygın bir yere ulaşmamız ge- rekirken. bugün Libya. Nijerya. fran. Malezya örne- ği devletlerden medet ummaya çalışan bir ülke ko- numundayız. Bir çöl Bedevısinin uzattığı catal dil'e yanıt verecek güçte bile değiliz. "Pembe Incili Kaf- tan"\ iransaraylanndasergileyenonurluinsanlargü- zel atlara binip gitmiş. yerlerine her türlü hakarete "Yarabbi çok şükür" diyen insanlar gelmiştir. Bu "şark cephesı "ndeki görüntülerdir, zira "garp cep- hesinde" yeni bir şey yoktur. Batı, Türkiye'yi askıya almış ve orada "Müslüman'a gâvur eziyeti" yap- maktadır. Çünkü karşılarında Atatürk aydınlanması- nın özverili, bilgili, onurlu insanlarını değil, "yalancı" diye nıteledikleri ucuz politikacılan bulmuşlardır. Batı. ortaçağ karanlığını yırtıp bütün Avrupa'yı ay- dınlığa ulaştıran yaklaşımını sağlıklı, gelişmış top- lumlar ve bireyler oluşturarak çağcıl bir noktaya getirmiştir. Anadolu'daki aydmlık ise pencerelere takılan kalın perdelerle önlenmeye çalışılmaktadır. Ankara'nın göbeğindeki tepelerde "Şeriat isteriz" sözleri yankılanmaktadır. Gazi Paşa uyanabilirse An- kara'nın taşına... Ne var ki tablonun bu koyu karanlığına karşın yıl- gınlığa kapılıp bir kıyıya çekilmemek gerekir. Umut- ları yitirmek yerine Atatürk'ün izlediği yol ve ilkeleri diri ve duru tutarak izlemek ve yaygınlaştırmak her- kese ve özellikle gençlere düşen bir görev olmalıdır. Atatürk devrimleri. yerine oturtulmalı, onun yarattığı aydınlanma çağına dönülmelidir. Karanlık, ancak bu yolla delinir. TARTIŞMA IBDA-C Çetelerinin Saldınlan S on günlerde bir Atatürkçü Düşünce Derneği şubesı daha saldırı>a uğradı: Gebze'de dernek şubesine giren İBDA-C üyesi dört şeriatçı, derneğin on yedi vaşındaki sekretenni ağzını ve ellerinı bağlayıp tuvalete kılitledikten sonra dört >angın bombası bırakarak İcaçmış. Sekreter, bombalardan birısinın patlamasından sonra. tesadüfen dernege uğrayan bir genç tarafından kurtanlmış. İBDA-C şeriatçılan, dernek sekreterini diri diri vakma canavarlığı ıçinde! Cumhunvet tarihi. Bağmısızlık Savaşı sonunda yurdumuzdan çekilen Yunan ordularının geçtiklen kö>lerdeki insanlanmızı diri diri yakmalarından bu vana. şeriatçı yobazlar. insan yakma canavarlığını Sıvas'ta 37 a>dını diri diri vakarak göstermişlerdı. Şeriatın ne mene bir şey olduğunu bize anlatan bu ibret verici olav. laikliğe ne kadar kuv vetle sanlmamız gerektigini de bize anımsatmaktadır. ÎBDA-C üvelerının şenatçılıklan bugün memleketimizi yönetenlerinkinden farklı mıdır bilınivoruz. Ancak her türlü demokratik özgürlüklerin şiddetle kısıtlandığı birdönemde İBDA-C'nin Atatürkçü Düşünce Derneği şubelerine saldınlarına devam edebilmesi (bugiine kadar altı şube saldırıya tığramiştırl kişiyi. yenik Yunan ordusuvla aralannda bir fark olmadığı inancına »ötürnıektedır. ^ .;--•?> Keyifli bir hafiflik. Refah Partisi'nın ıktidara gelmesinden sonra memlekete egemen olan müsait hava içinde şeriatçıların cesaretlerı de artmış ve Gebze'de olduğu gibi saldırılan ververterör İîareketlerıne dönüşmüştür Saldırganlar. çoğu zaman vakalanmamakta. tutuklananlarda hafif cezalarla kurtulabılmektedırler. Sayın Erbakan bu suretle biryandan vurdıımuzun içinde bulunduğu keşmekeşten yararlanarak kadrolaşmasına devam ederken bir başka yandan da görüşlennı vaynıak için şeriatçı örgütlerden vararlanmak istemektedır. Ama halkımız "adil diizen" safsatasinın ne olduğunu anladığı için artık zaman. Refah Partisi'nın alevhıne işlemeve başlamıştır. Refah Partısı 'nın üç av lık ıcraatı. Erbakan'ın büvük >özlerle verdığı müjdeler (!) zamdan ba^ka bir şev getırmemış. \aat ettıkleri "sosyal adalefın ne 'Iduğunu halkımızın anlamasına vetmiştir. Bunun karşısında \tatürkçü Düşünce Derneği ile kardeş dernek "Çağdaş Naşamı Destekleme Derneği" üveliklennde görülen patlama. halkımızın artık uyandığını göstermektedır. Atatürkçü Düşünce Derneği'nın kuruluş vıllarındakı üyeleri memur, asker ve öğretmenlerden oluşurken son yıllardaki başvurulargençlerden ve berber. bakkal, şotor gibi v atandaşlanmızdan uelmektedir. 30 Ekim 1996 tarihli Cumhunvet gazetesi. Cumhunvet Bavramımızın. geçen v ıllardan farklı olarak bu vıl vurttaşlarımız arasında. kartlarla kutlanmaya başladığını vazmaktadır. Bütün bunlardan çıkan derin bir anlam vardır: Atatürkçü düşünce bütün v urdıı kapsavan bir halk hareketi haline dönü^mektedir. Biz hükümettekilere. tedhişçıleri. kundakçı. baskıcı çetelerı kullanmak suretıvle ne Atatürkçüleri ne de Atatürkçü düşüncev i ortadan kaldırabileceklerini anlatmak ıstrvoruz. SACİT SOMEL Emekli Elçi Ekmek?, Ekmeğin fiyatı ne olsun?.. 15 bin lıra mı?.. 20binmi?.. 10 bin liraya ne dersiniz?.. Gönlünüzden ne ge- çiyorsa ekmeğin fiyatı o olsun!.. Peki, olur mu?.. • Petrol fiyatı ne olsun?.. Bir benzin istasyonuna çekin arabanızı, ne yazı- yor? Litresi 70 bin bin lira mı?.. 80binmi?.. Peki, bu fiyatları kim belirliyor?.. Serbest piyasa mı?.. Haydi canım sen de!.. • Ortadoğu'daki Amerikan askerinin orada iş't ne?.. Niçin Kâbe'nin yamacında nöbet tutuyor?.. Çekiç Güç'ün Kuzey Irak'taki gözetimi neden?.. Amerikan ordusu, Beyaz Saray petrol fiyatına gizli narh koyabilsin diye dünyanın en sıcak bölge- lerinde nöbet tutuyor; hele elinden silahı bir bırak- sın. sen gör petrol fiyatlarındaki patlamayı!.. Serbest piyasa, dünya enerji pazannda kosko- ca bir kuyruklu yalandır. • Enerji, üretimin itici gücü! Eskiden yalnız kölenin kol gücü üretimde enerjiydi: sonra rüzgârla akarsu devreye girdiler. değirmenler kuruldu. İnsan sonun- da buhan üretim sürecine sokup sanayi devriminin kapısını açtı. Çağımızda petrol gözdedir. Petrolün fiyatını saptayan da serbest piyasa de- ğil, bağımlı piyasadır... Kime bağımlı bu piyasa?.. Süpergüç ABD'ye... • Gelelim petrolden ekmeğe... Arkadaşımız Sadullah Usumi'nin Cumhuriyet'te yayımlanan birbırınden çarpıcı yazılarını okuyanlar, dışa bağımlı iktidarlar marifetiyleAnadolu tanmının nasıl baltalanıp kundaklandığını öğrenmiş olmalı- dırlar. Anadolu'yu üstünde yaşayanları doyuracak ka- dar tarımla donatan üretim güçlerinin bile bile ca- nına okundu: Türkıye'yi enflasyona, iç ve dış bor- ca, vahşi kapıtalızme mahkûm eden ekonomi si- yasetinın sonunda bunalımın dibine vurduk... Şimdi ekmek fiyatı yüzünden birbirımize giriyo- ruz. her kafadan bir ses çıkıyor. • Devlet nedir?.. Halkın örgütlenmesi... Halk nıye örgütlenir?. Ikı amaç için: Biri güvenlık.. Öteki ekmek! Devlet halkın ekmeğiyle oynarsa amacını yitirmiş demektir. Bızım siyasal ıktıdarlarımız, halkın ekme- ğiyle oynadılar. Bugün Merkez Bankası'nın kasa- sında nasıl döviz stoku gerekıyorsa, TMO (Toprak Mahsullerı Ofısı) depolarında öylesine buğday sto- ku gerekıyordu: ama kaç yıldan beri tarımı özellik- le baltalayıp buğday alımına da boşverdik; "serbest piyasa her şeyi çözümler" ayağına yattık... , Öyleyse bu kavga niye?.. Serbest piyasa kendftiğTrtden her şeyr çözer; cfe- mokrasıyı de getirir. ekmeği de ucuzlatır mı?.. Işte hendek, işte deve!.. İTHAL KLASİK CD ' LER PERAKENDE 330.000.TL. ÜCRETSİZBROŞÜR GÖNDERİLİR. Mt'ZİK ADRES SELANIKCAD 28/23 06650 KIZILAY-ANKARA TELEFON 419 43 78-79 FAKS 419 43 80 Ayşın ve Aykan Nişanlandılar. Otel Grant Star Tüm Dost ve Akrabalara Duyurulur Teşekkür Senıt Makula Deıenerasvonu göz ameliyatında.yakın ılgısını aördüğüm Hacenepe L nıversıtesi Göz Anabılim Dalı Öğretım L>esı Doç. Bora Eldem ile Doç. Hayyam Kıratlı'va sonsuz teşekkürler H. Avni Usluoğlu İLANEN TEBLİĞ Balıkesır Karesı Mah. Kızpınar Cad. 2 5"te kurulu S.S. Yeni Altınçatı Konut Yapı Kooperatifi Başkanlığı'nca üye Rıdvan Kılınç'ın Dumlupınar Mah. KarSok. 18nu- maradaki ev inden senıti meçhule gittiği saptandığından aşağıdaki üyelikten çıkanl- mava ılişkin kararın vavımlanmasına karar verilmiştır. 26.6.1996 tarihli Yönetim Kurulu karandır. Üvemız Rıdvan Kılınç'a 19.4.1996 tarihinde Yeni Asya gazetesi ile birinci. 12.5.1996 tarihinde Yenı Asvagazetesıyle ikinci kez ihtaryapılmış bulunmasınarağ- men ödemelerini ifa etmemi'ş bülunduğ'undan tüzüğümüzün 14. maddesine göre üye- likten çıkanlmasına ve karann ilan voiuyla üvemize tekrar duyurulmasına karar ve- rilmiştir. S.S. YE\İ ALTlNÇATf KONLT YAPI KOOP. YONETİM KLRLLL ADINA Başkan SEDATZERENGİL 2. Başkan ADVANAKTAN Basın: 96200
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear