22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 EKİM 1996 PAZARTESİ Silahlı çetenin 6 üyesi tutuklandı • YCKSEKOV (AA)- Hakkari'nin Yük>eko\a ilçesirde ortaya çıkanlan sılahlı çetenin 6 üyesi tuîuklandı. Yaklaşık20 gündürdevam eden soruşrjrmadan sonra. çete üyeleri öncekı gece mahkemeye çıkarıldı. Büyük bır gizlılik içınde \ e geniş gihenlik önlemeleri altındc mahkeme>e çıkanlan çete üyelerınin yargılanmalan süresinee. mahkemenın bulunduğu ilçe Hükümeı Konağı'na kımse yaklaştırılmadı. basın mensuplarının tbtoğraf \e görüntü almalanna da izin \erilmedi. Yaklaşık 12 s,aat süren \edünsaat 13.00"te sona eren mahkemede. özel tim mensupları Fatıh Özhan \e Yusuf A\nı Aydın ile köy koruculan Osman Özpazar. Abdulkerim Özçük. Necmettin Hazeyı \e PKK. itirafçısı "Havar" kod adlı Kahraman Bilgiç tutuklandı Gölhandan hükümet yorumu • ANKARA(Cumhuri\et Bürosu)-DYPGenel Başkan Yardımcısı Mehmet Gölhan, dün düzenlediği basın toplantisinda Refah Partisi ıle kurduklan hükümetin protokolüne sadık kalındığı sürece. koalısyonu bozan taratın kendileri olmayacağını söyledi Gölhan. bir Genelkurmay yetkilısinın " Darbenin ıki şartı \ardır" açıklamalarıyla ilgilı olarak "Darbenin şartları Türkiye'de me\cut değildir" dedı. Evrenosoğlu'nun kopumaları • İstanbul Haber Servisi - Allah'ın kendisıne \ahiy gönderdiğını ılerı sürerek peygamberliğinı ılan eden Iskender Evreno.soğlu'nun iki koruması. ateşli silahlar hakkındakı kanuna muhalefet ettiklerı gerekçesiyle tutuklanarak cezae\ine gönderildi. Kanal 6'da yayımlanan Hulki Cevizoğlu'nun sıınduğu '"Ceviz Kabuğu" adlı programa katılan Evrenosoğlu nun. korumalan Şaban Uçar ve Murat Töker. ruhsatsız ıki tabanca \e bır bıçak ıle birlikte gözaltına alınmıştı. Okta'ya haciz yağmuru • İstanbul Haber Senisi - Yaklaşık bır trilyon liralık borcu nedeniyle intihar eden Önder Ta\ ukçuluk A.Ş. Yönetım Kurulu Başkanı Alı Erol Okta'ya haciz yağdı. Işadamından alacaklı olan çeşıtli banka ve kuruluşlar. alacaklarının ödenmesı için ilgilı mahkemelere ba^\ urdu. Başvurulan değerlendıren mahkemeler. Okta \e Önder Ta\ukçuluk A.Ş. hakkında toplam 198 milyar 143 milyon 856 bin 960 liralık haciz kararı çıkardı 'Terörün kaynağı uyuşturucu' • MERSİN(Cumhurivet)- Işçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek. Güneydoğu'da yürütülen terör mücadelesının nıaddi kaynağmın uvuşturucudan sağlandığını ileri sürerek. " De\ let açısından da PK.K. açısından da terörde kullanılan paranın kaynağı uyuşturucudan sağlaıımaktadır" dedi. Partisinin il kongresine katılmak üzere Mersin'e gelen Perinçek. yaptığı konuşmada. de\ letin hızla mafyalaştığını. önceleri devlet büyüklerinin mafya içinde yeraldığını ancak son yıllarda de\ let kurumlannın da mafyalaştığını söy ledi. Turgut Özal'ın doğum günii • ANKARA (AA) - Merhurn Cumhurbaşkam Turgut Özal'ın oğlu Ahmer Özal. babasının. Başbakanlığı \e Cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye'ye çok şeyler kazandırdığını belirterek. bunlardan en önemlisinin "zihniyet değişikliği" olduğunu söyledi. Malatya Gazeteciler Cemıyeti'nde. basın mensuplanna bır açıklama yapan Özal. 13 ekimin. Turgut Özal'ın doğum günü olduğunu. babasının Türkiye'ye bakış açısında. birçok insana göre fark bulunduğunu, o farklılıkla Türkiye'ye bır değişim getırdiğini kayderti. HABERLER K a r a A f r i k a ' n ı n D î b i / Banşsak mı yanşsak mı? BIZ BIZE MLSTAFA BALBAY P retoria'da sadece tunstlerin değıl. kent yaşayanlartnın da ilgisıni çe- ken alanlann başında hay \anat bah- çesiy le akvaryum geliyor... Ak\ar- yum. o\al biçımde de\ bır tüneli anımsatıyor. Sol tarafinda çoğu okyanusta ya- şayan balıklann gösterime sunulduğu bölme- ler \ar. Dört gözlu balıklar ılginç bir görüntü oluş- turuyor. Suyun üzerınde iki göz. suyun altında da ıki göz... Sırtında bıçımlı bır "S" \e ortasında da in- ce çizgi olan balığın adı doğal olarak. "dolar balığı" Taş balıgını ise bulmak güç... Karşınızda yıl- lardıray m yerde duruyorgörünrüsü \eren. üze- ri yosunlu, beyazımsı taşlar... Arada bir hare- ket eden ağız bölümünü gören herkes. "Aaa.." çekıyor. . Akvaryumun girişindekı kanepede oturdum. Gıripçıkanı ızliyorum. Tunstlennbı- letıni bırrehberalışor... tçendalıyorlar... Sıyah aılelergelıyor... Parayıözenle$ayıp\eriyorlar... Daha bıletler alınmadan çocuklar ıçen eırmış bile... Altı kışılik bir aile geldı. Dört çocuk, anne- baba... Çocuklar tonton... Koyu sıyah. açıksi- yah... Bıletler kışı başına altı rand çocuklara dört rand. (4.5 rand bır dolar I. Gışeönünde pa- ralar say ıldı. bır bölümü alınıp bır başka cebe kondu... Yenıden say ıldı... Çocuklardan büy ük olan ıkısı. sanki durumun çok da yabancısı de- ğılmiş gıbı gen döndü. Ufaklıklar çoktan ba- lıklara koşinuştu.. Gözlemlerle devam edelim... Proterıa'dakı Chureh Çaddesi'nin uzunluğu 20 kılometrey ı buluvor. Sıyahın kullandığı tak- siy le caddeden bır \ an sokağa saptık. Arkamız- dakı mınıbüs hızla bızı geçtı. Önümüzü kesti. Içınden çıkan in yarı bır beyaz, koşarak taksı- ye gelırken. şoför ilk ış. camlan kapattı. . El kol ışaretiyle kanşık küfurler sa\ urduk- tan sonra dönüp gıtti... Sokağa saparken arkamızdaymış. kendısını bıraz zor durumda bırakmışız... Apartheıd. Güney Afnka'ya yerleşen Hol- landalıların oluşturduklan Afrikaner dilınde "a\nlık" anlamına gelıyor. \'üz\ılın ba^ından başlayarak giderek katı- la>an apartheıd polıtıkası 1990'larla birlikte tii- miıyle iflas ettı Iflas ettı ama. bu polıtıkanın günlük yaşam- dakı ızlerini sılmek kısa sürede olanaksız gö- rünüşor. Bunun ıçın öncelıkle iki şey gerekı- >or: -Siyahlarıngelirdüzeyının beyazlarabıröl- çüde vakla^tınlması.. -Sıyahlann eğıtım düzeyınin arttınlması... Zıra ırk aynmı politıkasının temelini oluş- turan ılkelerden bın de şuvdu. -Sıvahlara meslek okulu dahil hıçbir üst eği- tım oîanağı tanınmaması... Çünkü beyazlara. eğıtımlı sı\ah değıl. ucuz düz i^çı gerekiyor- du... Şımdı. ünıversıtelerde sişahlarla beyazlar birlrkte okuyor. Büyük bır patlama \ar. Ancak bunun mevvelennı kısa sürede almak olanak- sız... Bu günlük yaşamdaki \anı... Sivasette i^e. beyaz-siyah birlikteliğinden çok çekişmesi ön plana çıkıvor. Geçici anaya- sada >u hüküm \ardı: 1994'te yapılan seçim- lerde >üzde 10'u geçen partiler koalisyon ya- par Bunda. sıyahlarla bevazlann ülke yönetı- mıne ortak olmasını saglama hedefi vardı. Siyahlara veda SOVVetO AyaklanmaSI Johannesburg deyince ilk akla gelen semtin adı sanırım Soweto olur. 1976'daki Soweto Ayaklanması. ırkçılığa karşı çıkışın destanlanndan biriydi... Can gÜVenlİğİ YOk Johannesburg'a bir gazeteci olarak gelip bu semte uğramamak olmazdı. Ancak. istediğim gibi dolaştığımı söyleyemeyeceğim. Taksiler o semte gitmiyor. "Beni bir yerde bırakın. dolaşıp geleyim" önerim de kabul görmedi. Can gü\ enliği garantisi vermediler. Işler hep siyahın sırtında Seçımde,MandelanınönderligindekiAfri- Burası Johannesburg'un merke/inde kalmış. bugiin işletilmeyen altın madeninin bulunduğu \er. Madenin binalan bugün turistik olarak kulla- nılıvor. Hizmetli olarak çaüşanlann tünıü bugün de doğal olarak siyah... ka L'lusal Kongresi |ANC) o\ların >üzde 62.65'ını alıp 252 sandaKe kazandı. Beyazla- n temsıl eden L'lusal Partı o\ ların yüzde 20'sı- nı alıp S2 sandaKe kazandı. Inkata Özgürlük Partisi de >üzde 10.5'lik o\la 43 sandaKe sa- hıbı oldu. Bu üç partı koalisvon \aptı. Ancak geçen mart ayında. beyazlar hükü- ınetten çekildiler. Şımdi tümüyle siyahlar yö- netımde. 1994 seçımlerinde siyahlann yaklaşık vüz- de 5-6'sının be>azlara o> \erdiğı sanılıyor. Şımdı L'lusal Partı'nin hedefi şu: -Bakın sivah yönetim ülkeyi ne hale getirdı. Yönetemiyor. Bö\lece bır sonrakı seçime daha güçlü gır- mıs, olacak. \landela koltuğu sevip. "Bir da- ha. bir daha..." der mi. bılınmez. 1994"te şunu söylemıştı: -Ben sadece bir dönem de\ let başkanlığı ya- pacağım. Ikinci kez ada\ olmayacağım. Mandela'nın ada\ olmadığı bır sonrakı se- çım ne oiur. kestirmek tabıi ki olanaksız... ANC. Mandela'dan sonra halen devlet baş- kanı şardımcılığını yürüten Mbeki'yi hazıria- maya çalışıyor. Bu tablo karşısında ister ıste- mez iju \orum ön plana çıkı\or: lrka\nnıı kalktı. Tamam. Çokgüzel. Ancak. toplumsal >a>amda olduğu gıbı. si\asette de adı konmamış bir renk aynmı de\am edı\or... Dızi>ı rakamlara boğmadan kısaca gelırdağı- lımını akıaralım. Ri^ı ba^ına dü^en ulusal ee- lir 3.500 dolar. Tutu'nun turu tutar mı? Burakam,gelışmemış ya da gelışmekte olan ülkeler katının üstünde... Bö\le olunca. Dün- ya Bankası \eöteki ulu^lararası kuruluslar. Gü- ney Afnka Cumhurijeti'nı "jardım cdilntesr gereken ülkeler" arasında almak ıstemivorlar. O\sagerçek şu: Bevazlann \ ıllık gelıri 20 bın dolan geçıv or. Sişahlann 200 dolan bulmuvor. Ortalamaya \urunca. 3.500 çıkıvor... . L çurum dı\e bıına denır... Buradan bır ba^ka uçurıınıa gelelim... Toplum>al adalet uçıırunuı Desiııond Tutıı adı. 19"0"h NO'lı \ ıllarda. ırk a> nmına karsi mücadelcnın ba> raklarından bı- ri halinegelmistı Sı\ah Anglıkan papazTutu. 19 7 8'deGüne> Afnka Klıseler Konsevı Genel Sekretcrı olmasinın ardından etkınlığinı daha da arttırdı. Irk aynmı ıdeolojisı çöktii.. Tutu şjmdı ne yapıyor? Pısliklen temızleme\e çalı>ı\or... Toplumsal kesimlenn farklı gözlerle yak- laştıklan proje sö\le: -Apartheid döneminde zarargören snahlar. baslanndan geçeni anlatı\or. O günlerde sı- \ahlara kök söktüren beyazlar vaptıklarını an- latıyor... Tutu. taratları bulujturuyor. . Be\az pisman olduğunu sövlerse. iş bitışor. Bu çaba toplumsal barişı kurnıa>a \eter mı? SIFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR Doç. Şirin Tekeli, "Sınırlar Ötesi Kadın Dayanışması" toplantısının birinci gününün birinci oturumunun sonunda şunları söylüyordu: "6u top- lantı Islami Kanunlar Altında Yaşayan Kadınlar dayanışma- sı gibi bir hava içinde yürütü- lüyor. Türkiye'nin burada ko- nuşma yapan kadınların geldi- ği diğer Islam ülkelerınden önemli bir farkı olduğunu unut- mamak gerekiyor. Türkiye Isla- mi kanunlaraltındayaşamayan bir ülke. Bu ülkenın kanunlan ve resmi statüsünün Islamiyet- le birilgisıyok. Toplumun Müs- lüman olmasıy/a, Islami kanun- lar altında yönetilmek çok ayrı şeyler. Bizim önümüzdeki so- runlar, kazandığımız yasal sta- tünün geliştirilmesi konusun- da düğümleniyor." "Sınırlar Ötesi Kadın Daya- nışması", Heinrich Böll Vakfı ve Kadının insan Hakları Projesi tarafından düzenlendi. 11-12 ekim tarihlerinde Istanbul'da gerçekleştirilen toplantıya Isla- mi kurallarla yönetilen ülkeler- den kadın temsilciler katıldılar. Müslüman toplumlarda ka- dının sorunlarını irdeleyen teb- liğlerın sunulduğu iki günlük toplantıya, konuyla ilgili sınırlı sayıda kadın katıldı. Basının ve Kadmlar, Islami Kurallar... kameraiarın dikkatinden uzak bir ortamda sunulan tebliğler, Türkiye açısından da önem ta- şıyan deneyleri inceliyordu. Cezayirli konuşmacı Mari- eme Helie Lucas'ın çocuklu- ğundaki Cezayir'le. bugünkü Cezayir'i karşılaştırması ilginç- ti. Lucas. bundan 30-35 yıl ön- ce çocukluk çağlarındaki ra- mazan günlerinı anlattı. O dö- nemde Cezayir'de bazı ınsan- ların oruç tuttuğunu, bazıları- nın tutmadığını. içki içmek is- teyenin rahatça ıçebildiği bir ortam varmış. Zamanla, islam- cı kesim saldırganlaşmış ve ra- mazan aylarında baskılar baş- lamış. Insanlar, oruç tutmayan- ları ihbar ederek bir korku or- tamı yaratmışlar. Bir ramazan gününde fena- lık geçiren bir yaşlı adam. su is- temiş. Ona su vermeyen top- luluk. daha sonra polisı çağıra- rak yaşlı adamı ite kaka polise teslim etmiş. Cezayir Üniversi- tesi Sosyal Bilimler Bölü- mü'nde öğretim üyesi olarak görev yapmış ve halen Fran- sa'da yaşayan Lucas. sözleri- ni "Her şey bir günde olmadı" diyerek sürdürdü. Lucas'in dikkat çektıği nok- talardan birisi de islamiyetin her ülkenin kültürüne göre farklı şekillenmesıydi. Tu- nus'taki uygulamalar ve top- lumsal gelişmişlikle. Su- dan'daki katılık arasında büyük bir fark vardı. Sudan'da kadın- lan sünnet etme geleneğı, din adına yapılıyordu. Kadınlar bu uygulama nedenıyle sakat ka- lıyorlardı. Ancak Sudan'da yal- nız Müslüman kadınlar değil, Hırıstıyan kadınlar da sünnet ediliyorlardı. Lucas. örtünme ve giyim ku- şam konusunda da farklı gele- nekler olduğundan söz etti. Peçe, bir Ortadoğu alışkanlı- ğıydı. bazı islam ülkelerinde ise kadınların göğüslerı açıktı. Bu farklı kültürler de gösteriyordu ki gıyim konusunda kadına ge- tirilen yasaklara karşı çıkılabi- lırdi ve bunlarla bu temelde bır mücadele yürütülebılirdı. Lu- cas, italya ve ispanya'da da 1950'lerekadarciddi bir örtün- me geleneği olduğuna dikkat çekti. Doğum kontrolü ve ço- cuk aldırma konusunda da çok farklı uygulamalar vardı. Bazı Islam ülkelerinde doğum kont- rolü. bazısında çocuk aldırma yasaktı, bazılarında ise doğum kontrolü teşvik edılıyordu. Ka- hıre'de toplanan dünya dinler zirvesınde kürtaja karşı bütün dinlerin birleşmesi de bu ko- nunun ne kadar farklı boyutla- rı olduğunu gösteriyordu. izlediğim ikincı yabancı ko- nuşmacı Pakıstanlı Farida Shaheed'di. Sosyolog ve araştırmacı olan Shaheed'in Pakistan'ın etkili kadın eylem- cilerınden olduğu anlaşılıyor- du. Shaheed'in anlattıkları ara- sında en ilginç olanı. diktatör Ziya Ül-Hak'ın 1981'de bir darbe ıle iktıdarı ele geçirme- sınden sonra kadın haklarına yönelik saldırısıydı. Kenan Evren'in 'kardeşim' dediğı Pakistan diktatörü, Isla- mi kuralları uyguladığını söyle- yerek kadın haklarmı ortadan kaldırmaya girişmişti. Örneğin evınden kaçıp bır otobüs şofö- rüyle evlenen Emine'nın öykü- sü, o dönemin anlayışlarını yansıtması bakımından çok önemliydi. Emine ve kaçtığı şo- för sevgılisı, Islami kurallara göre yargılandılar. Yargılama sonunda, otobüs şoförü taşla- narak öldürüldü (recm). Emine ise yine şeriat kurallarına göre 100 kırbaçla cezalandırıldı. Shaheed, askeri dikîatöriük altında kadınların sokağa dö- külerek gasp edilen haklarmı korumak için nasıl mücadele- ye atıldığını da anlattı. Yarım saatlik bir konuşma süresi için- de Pakistan'da yaşanan süreç- ieri ve alınan mesafeyi özetle- meye çalıştı. Pakıstanlı ve CezayiHİ kadın konuşmacıların anlattıkları, Şi- rın Tekeli'nin uyarısının önemı- ni kanıthyordu. Birçok Müslü- man ülkede kadınlar, islami ku- ralları yumuşatarak yaşamları- nı sürdürmeye çalışıyorlardı. Onlar, Islamın reformcu bır içe- rik kazanmasıyla kendilerine çıkış yolu bulabileceklerini dü- şünüyorlardı. Türkiye'nin durumu tama- men farklıydı. Türkiye'de ka- dınların yasal alanda eşitlik için mücadele yürütebilecekleri bir zemin vardı. islami kurallar, resmi olarak bizim gündelikya- şamımızın dışındaydı. Toplantıda daha birçok islam ülkesinden kadın konuşmacı vardı. islam dünyasında kadın- ların işi çok zordu ve yapabile- cekleri çok şey olduğu anlaşı- lıyordu. Siyahlann şu sorusu bunu gölgede bırakıyor: -Beyaz sövledi kurtuldu. Pekı, bizim uğra- dığımız zarar ne olacak? AnlatılanöykülervahşetınsınırtanıiTiazlığı- nı ona>a kovuyor. Işte birı: -Genç adam gösten sırasındaa_\ağından \a- ralanmış. Herkes kaçarken o çöküp kalmış. Caddenın ortasında inliyor.. Polıs. dokunma- miş. Kımsenın ona\aklaşmasını. yardım etme- sını istememiş Saatlerce orada kalmış... Daha sonra a\ağını kesmışler... Johannesburg dey ınce ilk akla gelen semtin adı sanırım Soueto olur. 1976'dakı So\veto Ayaklanması. ırkçılığa karşı çıkışın destania- nndan biriydi... Soweto. South-W'estern Tounship'ın (Gü- ne\batı ilçelerı) kısaltılmışı... Johannesburg'a bır gazeteci olarak gelip. bu semte uğramamak olmazdı. Ancak. istediğim gibi dolaştığımı sö> levemeveceğım. Taksiler o semte aıtmıyor. "Beni bir yerde bırakın. dola- şıp geleyim" önerim de kabul görmedi Can gü\enlığigarantisi \ermediler. Nüfusubirmil- >onu geçen Soueto'nun adını taşıyan bır ga- zete çıkı\or. Adı. Souetan.. Bu gazeteyi zivaret ettıkten sonra. bölgeyı biraz dolaşma fırsatım oldu. Souetan gazetesi adı üzerınde, bölgedekı sı- >ahlara da\anıyor. Üç katlı binanın. >azı işle- n bölümünün gırışınde. Mandela'nın birinci vi> fa> ı tümüv le kapattığı sa> ı asılı. Burada meslektaşlarla şaptığımız sohbetı >arına bırakıp. Sovveto ile de\am edelim. E\lerkartondan... Lüks olanlarda \ar... Onlar tenekeden... Sokaklarıkıınsanın>anyanagüçlüklegeçe- bıleceğı genişlıkte... Daha geniş olanlarda \ar. !ki-üçmetre\ı bu- lu\or. Sokaklarda sadece kadınlar \e çocuklar gö- rünü\or. Sanırım hafta ıçı \e gündüz olduğu için... Bızım sanayı semtlerine yakın yerlerdeki lo- kantalanmıza benzer bır yerde durduk. Karnı- mızdaacıkmıştı... Sulu yemekler. eski bir fırının içinde ta\uk parçalan ve kola... Çe\redeki işyerlennde çalışanlar ayaküstü bırşeyler yiyip gidiyor. Sulu \emekler için ta- baklar var. Boy boy... Çok ısteşene bıdon kapağının bü\ük olanı. az iste\ene bıdon kapağının küçük olanı... Lokantava gınp birşey yememek olmazdı r.nuk-kola istedim. Durumu \adırgamadığımı hıssettirmek ıçın ozel çaba harcadım ama. ta\ uk ıçın bıçak ıste- yınce bü>ü bozuldu... Aynı gün kentin kuzevine çıktım.. Yemvesil coğrafvada, bü\ük bahçelı e\ler juçlükleseçiliyor. Adetabırormandangeçıyo- ruz. Soweto çook uzaklarda... Bu bölgelere toplu taşım araçlam la gelmek olanaksız. Zıra, bu semtlere böyle bır hızmel götürmeye gerek yok. Oturanlann tümümün aracı var. Bu ayınmı ikide bir vurgulamada herhangı birönyargım yok. Ama. bölgede ne- reye gitsem, farkıftk öylesıne haykırıyor kı. gözlenmı kapatsam. ses kulağımı delecek... Görünen o ki. 1990'larda başlayan yenı dö- nem beyazlarla siyahlar arasindaki düşmanh- ğa son \ermeyı hedefliyordu. Kısa sürede be- yazlargibı yaşamayı özleyen siyahlann bır bö- lümü bunu her türlü yöntemı deneyerek ger- çekleştırmekıstıyor. Bu kesim dışandatutulur- sa. düşmanlığa son venldığı söylenebılır. An- cak. özellikle beyazlann. siyahlarla birarada yaşama hedefinden çok. "Bakın. siyahlar yö- netmeyi başaramıyor" demeye hazırlandığı dıkkati çekıyor. Johannesburg geçen y üzy ılın sonuna doğru. aliın nıadenlerinin bulunmasından sonra ku- rulmuş kısa sürede gelışmiş bır kent. Altın ma- denlerinden bın de kentin ortasında kalmış Yaklaşık 50 bın ton altın çıkanldıktan sonra madenin venmlıliği bıtmiş. Bugün turistlen gezdırıyorlar. Ben de dolaştım... Yeraltındakı tünelleri iki saatrehbereşliğin- de gezdık. Johannesburg'da siyahların kanştığı gasp olaylannın başında. kadınların boyunlannda- kı altın kolyelen kopanp kaçmak geliyor.. \akalanırlarsa büyük suç... Halen işletılmekte olan altın madenlennin rümü beyazlann elinde. Tonlarca madeni çıka- rıp götünnek tıcaret... Birkaç gram altını alıp kaçmak. büyük suç Yarın. "Ataturk entelektueldi.. Mandela değil..." oral calislar ©Planet.com. TR ERDAL ATABEK Kaddafi'ye Neden ; Kızıyorsunuz?.. , Şimdi Kaddafi'ye kızıyorsunuz. Kaddafi konuştu. Erbakan dinledi diye kızıyorsu-" nuz. Peki. Erbakan da Kaddafi gibi düşünmüyor mu? Ne demişti Kaddafi? "Türkiye 'nin tarihınden islami çıkardığmızzaman^ geriye bır şey kalmaz" dem işti. Erbakan farklı mı düşünüyor? ; .'. Erbakan'ın temsil ettıği Refah Partisi ideolojisi- Atatürk'ün kurduğu cumhuriyet dönemıni benim- sıyor mu. kabul edıyor mu? Bu dönemi "zulüm dö- nemi" olarak tanımlamıyor mu? Kaddafi: "Türkıye'yi ABD ve Batı'ya uşaklıkyap- makla" suçluyor. Erbakan farklı mı düşünüyor? - Kaddafi. Kürt sorunu üzerinde "Kürtlerin bağım- sızlığı" temelınde konuşuyor. Erbakan, Türk ulusu- nun bütünlüğünden söz ederken ıçtenlikli mi? Er-' bakan, "ulus"' yerine "ümmet" özlemı içinde değil mi? Bu "ümmet" içinde Müslüman Kürtlerin duru-; mu hakkında Erbakan bır şey söylüyor mu? Mısır'da karşılama töreninde Türk bayrağı çekil- memiş de Erbakan neden tepkı göstermemiş? Er- bakan Türk bayrağını çok mu seviyor, yoksa özle- minde "yeşil bayrak" mı var? Neden islam kesımi- nin bütün gösterilerinde herfırsat bulunuşunda "ye- £//bayra/c"kaldırılıyor. Kaddafi'ye neden kızıyorsunuz? Onun böyle dü- şündüğü biliniyor. Ayağına giderseniz bunları dinle^ yeceğinizi bilmeniz gerekir. Erbakan da bunu bile- rek gidiyor. Erbakan kızmıyor, çünkü o da pek çok konuda Kaddafi gibi düşünüyor, ama açıklamıyor. Fark burada. -: Kızacaksanız Erbakan'a kızmanız gerekiyor. • • • ^: Şımdi Erbakan'a kızıyorsunuz. lyi de Erbakan seçimle gelmedi mi? i % Erbakan temsil ettiği düşünceleri söyledi, yan'-' daşlarından oy aldı, seçıldi geldi. Erbakan seçımlere daha önceleri de gırmişti. a-; ma bu ölçude oy alamamıştı. Şimdı yenıden seçirri. olsa daha çok oy alacağını düşünüyorsunuz. imam-hatip okullan açıldı. kimsenın sesi çıkma; dı. desteklendı. Kuran kursları yaygınlaştı. her iktidar destekledi. Buralarda cumhuriyet aleyhinde. Atatürk düş- manlığında eğitım yapıldı, beyinler yıkandı. Sağ ik j _ tidarların hepsı (ANAP. DYP. AP. DP) bunları bile b k le bu beyın yıkamayı destekledi. sonuçlarını gör* mezden geldi, onlardan oy kaynağı olarak yarartan j mayı sürdürdü. Şımdi cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel, "Bana sağcılar cınayet işlıyor dedirtemezsiniz" de- mıştı. Salvador Allende, ABD destekli Şili cuntasî- tarafmdan sarayında öldürüldüğü zaman "Eyi gitti eyı" yorumunu yapmıştı. ,' Şimdi Erbakan'a neden kızıyorsunuz. u Erbakan, Demirel'in döşediği taşlardan yürüyerek^; iktidara geldi. • • • ':• Şimdi Süleyman Demirel'e kızalım. . .„ Kızalım da nasıl ktzalım? ,..,, ,,„], Süleyman Demirel, her seçımde kazanarak gel-.' di. Meydanlaradökülenhalktoplulukları "Kurtarbi-' zi baba" dıye peşınden koştular. Süleyman Demirel, Adalet Partisi'nin başında Tür- kiye'de solu ezme mücadelesıne hayatını koydu:' Solu ezdığı zaman zafer kazandığını düşündü. So-- lu ezemediği zaman solun dışındaki her kesimle ış- birliği yaptı. Bu arada yeni imam-hatip liseleri açıldı, yeni Ku- ran kursları açıldı. Buralarda cumhuriyet dönemi kö- tülendi. Atatürk'e küfredildi. Süleyman Demirel bunların hepsini biliyordu. Ama bıldiği bır şey daha vardı, kendisi ve temsit, ettiği hareket Demokrat Parti'nin mirasını devral-" mıştı. Adnan Menderes, Demokrat Parti'nin efsanevi liderıydı ve tartışmalı bır grup toplantısında kendi grubuna; "Sız ıstersenız hilafetı bile getırebılirsiniz" demişti. Süleyman Demirel'in iftihariadevraldığı miras bu- dur. Şimdi Demirel'e neden kızıyorsunuz? • • • I Çözüm kızmakta değildir. görmektedir. .'• Görülmesı gereken "azgelişmişlik kültürü"dur. • "Azgelışmışlik kültürü "nden özgürlük ısteği değil,' "itaat ihtiyacı" çıkar. "Azgelişmişlik kültürü"nden eşitlikçi demokrasi çıkmaz, gönüllü kulluk çıkar, din kaynaklı, milliyet- çilik kaynaklı otokrasi özlemi çıkar. "Azgelişmişlik kü/türü"nden çağdaş bir toplum kültürü çıkmaz. cemaat kültürü, camia kültürü çıkap Kişilere kızmak değil. toplumu görmek gerekir. Toplumda "azgelişmişlik kültürü"nü geliştireme^ mişseniz. seçim yapamadığınız zaman diktatörleri- niz. seçım yaptığınız zaman güçlü liderleriniz oluK ama demokrasıniz olmaz. Lıderlere neden kızıyorsunuz. onları bu toplum li- deryapmadı mı? Partilere neden kızıyorsunuz. onları bu toplum ya- ratmadı mı? Eğer kızmak gerekiyorsa herkesin tek tek aynaya,' bakması daha doğru değil mı? jj 15 sendikacıya 15'er ay hapis COŞKL'N ^A.MA.N BALIKESİR - Özgürlük \e Dayanıştna Partisi IÖDP) Balıkesır İl Başkanı Nnazi Akdeniz ıle Eğıtım-Sen. Sağ- lık Emekçıleri. Tarım-Sen. Orkam-Sen. Bırleşik Taşı- macılık Sendıkasi sııbe baş- kanlarıveüyelen ızinsizafiş astıkları gerekçesiyle 15'er ay hapıs cezasına çarptınldj. Sanıkların avukatı Mahmut Akkurt kararın esastan bo- zulması ıçın ^argıtay 'a baş- v urdu. tzinsiz afiş asiıkları gerek- çesiyle bır süredır Balıkesir Sulh Ceza Nlahkemesi'nde yargılanan ÖDP İl Başkanı. eskı Eğıtım-Sen Balıkesır Şııbesi Başkanı İsmailErten. Eğıtım-Sen Sube BjsLmı Rasim Tuna. yönetim kuru- lu uyelerı Bülent Esen, İbra- hinı Ergöz. üyeler Güncr Oğuz. Bedri Ank. Ahmet Öz- demir. Sağlık Emekçileri Sendıkası Sube Başkanı ts- mail Bozyel. yönetim kurulu üyesi Mehmet Göçen. üye, Hakkı Kurtuluş. Tarım- Se^ Sube Başkanı Bahattin Se^' nem. Orkam-Sen Y^önetıro Kurulu üy esı Necati Direkoğ-' lu. üye ÂJiÖztürk. BTS îf, Temsilcisi Halim Taşpınar' \ e üy e Asım Dikici hakkında' 15'er ay hapiscezası \erildif Sa\cı. Alihikmetpaşa,' Meydanfndakı elektrik dL-' reklerine \aiilikten izin al^ madan. "İs\an etmeyen mer murun insanlığından şüphe ederim. M. Yılmaz" yazıtı afış astıklannı öne sürdüğİT partılı vesendıkalılarınceza- landırılmasını isterken sanıkJ - lar afış asılan yere 30-40- metre uzakta olduklarınr.' suçlamay ı kabul etmedikleri^ nı sö\ lediler. •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear