23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13EKİM1996PA2AR fleıralar şubatta ödenecek • ANkARA(AA)- Malıye Bakanı Abdüllatif Şene". rrevcut \asada 5rgö~ülciğü gibi nema 5c«rrele-inın şubat a\ı iç;nde gerçekleştirileceğini bi direrev. bu kcnuda rıerhangı bir sıkıntının ıDİmadığını kaydetti Hikümerın. nemalann tamamer kaldınlması «mıiMjnda vaptığı ilk düzerlenevle çalışan üzsrindekesintı yükünü k&dırdıklarını ifade eden Şener. "Ancak bu tasanmız kaoul göTtıedi. Biz de bu cerçe^ede ödenıe takMmine devam edeceğiz. Hattaşu itıdaki me\cut ödemeyi de ıv ileştirdik \e birikenlen de belirli bır hesap içinde ödeyeceeiz' dedı. Denizer yine ateş altında • ANKARA(AMCA)- Es.k.1 Genel Maden-lş Genel Eğıtim Sekreten Sabri Cebecık. Türk-H Genel Sekreteri Şemsi Denizer'in başkanı olduğu Genel Maden-lş Sendikası yönetiminin. v ine Denizer'in başkanı olduğu Zonguldakspor'dan hiçbir belgeve dayanmadan kendilerini 25 mılyar alacaklı ilan ettiklerıni belırttı. Bu alacagın nasıl doğduğunun açıklanmasını isteyen Cebecik. "'Son toplu iş sözleşmesi gereği Zongaldakspor'a her işçiden I milvon 800 bin lira olmak üzere kesilen toplam 36 milyar liranın ne olduğu kcnusunda da açıklama yapılması gerektığini" bildirdi. Cebecık; Denizer"in. 8 \ıl sürevle başkanlığını yaptığı Maden-Koop'u 17 milyar lira zararla batırdığını da öne sürdii Fahri Koputürk anıldı • ANKARA(AA)- Türkiye'nın 6. Cumhurbaşkanı Fahn Korutürk. ölümünün 9. yıldönümünde Dev let Mezarlığı'ndaki kabri başında düzenlenen törenle anıldı. Savgı duruşu ıle başla>an tören. Korutürk "ün kabrine çelenk konulmasıyla de\am etti. Çelenkler. Cumhurbaşkanlığı adina Cumhurbaşkanlığı Hukuk lşleri Kanunlar Kararlar Başkanı Kemalettin Alı Kaşıfoğlu ile Genelkurmay Başkanlığı adına Koramıral Bülent Aİpkaya tarafından kabre konuldu. Karayalçın'ın dergisi • ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - CHP Samsun Milletvekili Murat Kara>alçın"ın öncülüğünde kurulan Sosval Demokrat Hareket adlı dergi. ya> ın hayatına başladı. Büvük Ankara Oteli'nde basın toplantısı düzenleyen Karayalçın. dergiyi tanıttı. Derginin ma>ıs ayından bu yana sürdürdükleri "sivasi projenin ılk ürünü" olduğunu belirten Karavalçın. "Türk siyasi tarihinde ilk kez görülen bir siyaset yapma sürecinin içindeyiz. Binlerce sosyal demokrat, hizip mücadelesine girmeden. kişi ka\gası vapmadan bır siyasi proje hazırlıyor"" dedi. Karayalçın. ocak ayında topİanacak Sosyal Demokratlar Konferansfnın da bu siyasi projenin ikinci ürünü olacağını ifade etti. Atama kararları • ANKARA (AA) - Resmi Gazetenin dünkü sayısında yer alan atama kararlanna göre TÜGSAŞ Genel Müdürü İbrahim Kırcı ile M. Akgün Aktürk. Sanayi \e Ticaret Bakanlığı müşavirliklerine getirildıler. TÜGSAŞ Genel Müdür Yardımcisı ve Yönetim Kurıılu üyesi Doğan Çetin de bır başka göreve atanmak üzere bu göre\inden almdı. Bartın İl Kültür Müdürü Mehmet Altaş. bir başka göreve atanmak üzere bu görevinden alınırken yerine Denizli II Kültür Müdürü Özden Çandar getirildi. Çevre Bakanlığı Müsteşar YardımcısıÖmer Kayır. bu görevinden alınarak Bakanlık Müşavirliği'ne atanırken müsteşar yardımcılığına da Etibank Genel Müdürlüğü Plan Proje veönfizibilite Müdürü Dr. Nuri Korkmaz getirildi. HABERLER K a r a A f r i k a ' n ı n D i b i / 1 Irk yerinerenk aynmıMUSTAFA BALBAY A frıka devınce ılk anımsadığım söz- lerin başında, Kenv a Dev let Başkanı Jomo Kenvatta'nın de- ğerlendirmesi gelır. Şöyle diyor: "Beyazlar geldiğinde onların elinde İncil, bizimse topraklanmız \ardı. Zamanla bize gözlehmizi kapatıp dua etmesini öğrettiler. Bir siire sonra İncil bi/imelimi/de\di. Topraklarımızsa be>azların ol- muştu..." Bir sözcük voğun kullanılınca. anlamı erozvona uğruvor. Sömür- ge sözcüğü. bugünkü dünva için. ilk bakışta anlamsızlaşmış. yıllar öncesini anlatan birkavram . Ne \ar ki. sömürgeciliği bütün vönlerivle vaşamış coğrafyaların durumunabakınca. "Busözcüğün posası bile insanlığjn tasası olrrıa- İı" demeden edemıvorum... Bu tür ülkelerde kendime sor- madan edemedığim sorulardan biri de şudur: - İnsanlığın gelişimhle teknolo- jinin gelişimi ne ölçiide özdeş? Sanırım hiç ılgısi vok... Belkı de teknolojı gelıştikçe "insanlık" kavramı anlam vitirivor... Ya da ınsanın insana hükmet- me arzusu deği^mıvor, hükmetme araçları değişivor... Araçlar güç- lendikçe arzu da vahşıleşebıli- yor... Günev Afrika Cumhuriyeti bu yönüv le de özellikle sosyal bilim- ciler ıçın görülmesi gereken bir laboratuvar niteliği taşıvor. Önce trkçılık dönenıı uvgula- malarından birkaç satır başı akt.ı ralım: - Dev let katında görev yapacak olanların pür beyaz olması gere- kırdı. Katıksız beyazlığı anlaıru- nın vöntemlerinden bın şuvdu Diyelım ki kişinin görünüşü be- yaz. Saçlarının arasına bir kalen sokulurdu. Kalem hemen yere du şerse tamanı. Değılse demek ki bı razkanşık. Nasılvöntemama.be- yazın da beyazı var. Günev Afrı- ka beyazı... - Birsivahın. bevazlarınbulun- duğu bölgede dolaşabilmesi için orada çalışıyor olması ya da işi ol- duğunu kanıtlaması gerekivordu. Bunun için de "Pasaport Yasası" diye adlandırılan bir düzenlemc getirilnıışti. Ülkende pasaportl dolaşıvorsun... - Trenden postaneye. sinema- dan restorana kadar her yerde be- vazlarla >ivahlann ayn bölmeleri olduğunu söv lemeye gerek yok... Günev Afrika'daki beyazların terk ettiklerıni söylediği bu uygu- lamaları niçin anımsativoruz? Bunlar unutulmamalı ki. kimse böv lesi uygulamalan bır daha de- nemeve kalkmasın... Kenvatta'nın sözüvle gırmış- tik... Bevazlann eline geçen top- raklar. . Sömürgecilığin bu konu- daki buiuşunu anımsatmadan ge- çemeyeceğım... Toprakları mülkiyetlerine ge- çirmekte zorlanmaya başlayınca. "Kiralama olsun" demis.ler. Bellı bir dönem için kiralarlar. sonra dev rederler. Fenafikirdeğil. Toprakları tümüv le kavbetmekten iyıdir... Ardından kiralama süresi- ni açıklamışlar: 999 vıl... Evet. dokuz yüz doksan dokuz yılcık... Demek ki bu iş. tutturabildığin kadar. Baktın olmadi. dokuzun bı- rini at... Bugüne gelirsek... Toprak bağımsız ülkelerin: ırk ayrımı artık yok... Ama gelir av- nmı. Afrika'nın iki yakasındaki okvanusu anımsatıvor. Bu uçurum da zenginleri gide- rek alt gelir grubundan koparıvor, kendi içlerinde koloniler kurma- SUNUŞ Afrika sözcügü Latince "güneşli" anlamına gelen "aprica-'dan geliyor. Yeryüzünün bu ikinci büyük kıtasının bilinen en eski sahipleri siyahlar. Beyaz adam dört yüz yıl önce Afirika'yı "keşfe" başladı. Sonra adım adım zenginliklerinin ayırdına vardı... Kıtanın her zenginliği yerlinin tedirginliği oldu. Birinci Dünva Savaşf nın önemli halkalarından biri, Afrika'nın Avrupa ülkelerince paylaşılmasıydı. Yüzyıhn başmdan ortasına dek, bağımsızlık savaşı veren Afrikalılar, ancak İkinci Dünva Sa\a§ı'ndan sonra adım adım amaçlanna ula^abildiler. l%0Tı yıllar, Afrika'da bağımsız devletlerin art arda kurulduğu dönem oldu. Ama siyasi bağımsızlık ekonomik bagımsızhkla ve cağdaşlaşmayla taçlandırılamadı. Bu başansızlığın sancılan bugün de sürüyor. Afrika'nın en çok konuşulan ülkelerinin başında da şüphesiz Günev Afrika Cumhuriyeti geliyor. Irk ayrımının. utangaç, örtülü değil, açtkça bir ideoloji olarak "geliştkildiği'' bu ülke 1990'larda ayn birdönüşümü yaijiyor. Zimbabwe ise Afrika'nın 1980'de kurulan 50. bağımsız devleti. Devlet Başkanı Mugabe siyasete, beyazlar ise ekonomiye yön veriyor. Beyaz nüfus yüzde I bile değil. ama ekonominin yüzde 80'ine hâkim. Her iki ülke de kıtanın yüzyıllardır süren çelişkisini yansıtan örneklerle dolu. Bu yazı dizisi Güney Afrika veZimbabvve'ye yaptığım 13 günlük gezide tuttuğum notlardan, gözlemlerden ve kimi görüşmelerden oluşuyor. Afrika'da siyah olmak kötü bir >azgı._ Siyah bir kadın olmak oyazgıvı trajedi>e döniişrürüjor... ya itiyor. Johannesburg'dan Pretoria'va geliyorum. Duvarları yüksek. üzeri de çember biçiminde tel ör- gülerle kaplı bir bina gördüm... Herhalde ceazev i dıve düşün- düm... Az sonra bir tane daha... Kır- mızı du\ar. ürkütücü tel örgüler... Karşıda bir daha... Meğer varlıklı kişiler. kendile- rini güvende hissetmek için ev le- rinin etrafını bövle çevirivorlar- mış... Johannesburg'un zengin semt- leri kentin kuzev inde. Bu semtler- de her e\ kendi çapında önlemler alırken. son dönemde şöyle bır düşünce de belirmiş: - Niçin her e\ tek tek önlem alı- yor. Kentin çevresini yüksek bir duvarla çe^irelim. İ'zerine de elektrikli tel çekeriz... Kabul görmüş. . Sövlenenoki. buuvgulamagi- derek vavgınlaşacakmış... Ortaçağda da şatoda vaşavan- lar. köv lülerin saldınsına karşı şa- tonun etrafını kanalla çevırirler. kapılan köprü biçiminde vapar- lar, sürekli kapalı tutarlardı... Buaün de vük^ek duvar. tel ör- gü. uzaktan kumandalı otomatik kapılar... Ne dersiniz' insanlık ne kadar vol almış' Sözcüklerle oynamak. çarpıp bölnıek hoşuma gider. Örneğin ııı- san sözcüğü... "İn" \e "san"... Her hece anlamlı. hangisini seçer- sen. övle san... Ingilizcesi de anlamlı... Huu... Man... Ne \ar lan... Siyah-beyaz evliliği... Irk aynmı konusunu hemen bı- tinmeyelim... Bir ülkede ırkçılığı ideoloji ha- line getirirseniz. her türlü olanağı kullanarak bu ideolojivi yaşama geçirirbenız ne olur".1 Güney Afrika'da olanlarolur... Burada yaşananlar kaç filnıe. romana. şarkna. şiire konu ol- muştur. savmak olanaksız... Ancak ırk avnmcılığıııın ide- oloji olarak iflasetmesınden son- ra yaşananlar üösterivor ki. Gü- ney Afrikalılar bu sorunu henüz çözememişler. Çözmeve karar vermişler. Bu da çok çok önemli bir adım... Çözümün yarısı... Ama tam çözünı zaman alacak... Belki iki, belki üç kuşak... Buradan yola çıkarak şu sapta- mayı vapabilıriz: Dünvanın neresınde olursa ol- sun ırk aşrımcılığını körükleyen- ler. ^adece kendi kuşaklannı de- ğil, sonraki kuşaklan da ateşin içi- ne atmış oluyorlar... TheSundav Independentve Sa- turdav Star gazetelerinin editörü John Battersb> ile sohbet edivo- rıız. Ivımserlikle vurguladı: - Geçen \ ıldan itibaren beyaz- larla siyahlar arasında evlilikJer >aşanmaya başlandı. Bu i\i>c gi- diş... Belki onların çocuklan yeni bir mava olıışturacaklar... Johannesburg'a gelen herkese vapıian ilk uvarı şu: - Kendini/e dikkat edin. Fotoğ- raf makinenİA kameranız göriin- rnt'sin. \alniz dolaşmav ın... Kentin bırıncı -sorunu gü\en- lik... Yaralamalı. öldürmelı gasp olayının biraz azaldığını ^vlü- yorlar. Giinde 20"ve inmiş... Avnmcılığınortadankalkması- nın cilvelerinden ilki. sivahların da bevazların yaşam standardına hemen ulaşmak istemesi olmuş... Bu gerçekleşmeyince bir ke- sim. yöntem olarak "gasbı"seç- miş... Savılançokaz. amaisteris- temez belirleyici oluyor... Izlenimim o ki. v ıllar süren ezil- mişliğin, daha önemlisi eğitimsiz- liğin ardından. sivahlann çoğu he- nüz yurttaş olma bilincine ulaş- mış değil. Sokakta vürürken te- dirgin ve ürkekler... Sanki kızgın bir sacın üzerinde v ürüvorlar. Kü- çük. tersbirdavranıştabulunduk- larında sacın sıcakhğı bıraz daha artacak... Kırık güvercinler ülkesi Sabahın erken saatleri... Kent merkezinde \'on Brandis Cadde- sı'nden Adliye Sarayı'na doğru vürüvoruın. Tek katlı genış mağa- zaların bulunduğu tarafa saptım... Kimi bağırarak, kimi elındeki zili olanca gücüyle sallayarak müşteri çağınyor... Bir mağazanın girişinde dikka- timi çekti... Herkes ga\et rahat içeri girivor. ürünlere bakıyor, alışveriş yapıyor ya da yapmıyor. dışarı çıkıyor. Çikarken beyazlar elini kolunu sallava sallava yoluna devam edi- vor. Si>ahlannsa üzeri aranıvor... Girerken anlayacağım. güven- lik vesaire... Ama çıkarken. salt hırsızlığa karşı bir önlem... Üzerleri aranırken siyahlann yüzüne dikkat ettim... Kayıtsızlık. kabullenmişlik... O sırada sanki kişiliklerinin önüne kalın bir per- de çekiyorlar... Ellerini havava kaldınp bedenlerinin dışına çıkı- vorlar... Bir an sanki benim üzerim ara- nıyormuş gibi ürperdim. Görev h- lerin kimi beyaz. kimi siyah... Si- radan bırişlevi yennegetirirgibi- ler. Beyaz geç, siyah dur... Mağa- zadan çıkıyorsun. potansiyel hır- sızsın: üzerin aranacak... Son mağazanın önünden ayrıl- tnak üzereyken. bir şey satın al- ınadan çıkan siyah kadın. kendi- sıni arayan siyah görev lıye bakıp. acı acı gülüyordu... Se> yar satıcılann arasından yü- rüdüm... Kaldınmın kıvısına. 2 metre yüksekliğinde, dört yanı açık bez ve bir sandalye ile seyyar dükkânını kuran berberi ikinci kez gördüğüm için selam verip yolu- ma devam ettim. Araç trafiğine kapalı Kerk Caddesi'ndebirban- ka oturdum. Karşımda tost. kola, kahve sa- tan küçük bir büfe \ar. Oradan bir şeyler alan. banklara geliyor... Kahv e v udumlarken. üzeri ara- nanları düşünüyorum... Çevregü- vercin dolu... tnsanlann yedikle- rinden artanlarla kannlannı doyu- racaklar. Aralarından biri sekerek yürüyor... Biraz dikkatli baktım. Ayağının bin bileğinden kesik. Ucu yumru olmuş... Bir şeyler yedi. etrafım- da gezinirken fotoğraf makinesı- nin deklanşörüne kaç kez bastığı- mı anımsamıyorum. Derken bir güvercin daha... O- nun da ayağındaki dört tımaktan ikisi garip bir biçimde yamulmuş ve iç içe girmiş. Aksa>arak yürü- vor... Bir çocuk elindekinin birazını bölüp güvercinlere verdı. Anne gözlerini büyüterek kolav ı çubuk- tan içeri çekerken. çocuğu sertçe yanına çekti... Arkadan gelen bir gürültüyle güvercinlerin tümü uçup gitti. Az sonra ben de kalktım. ama uzun süre kınk güvercinlerin etkisin- den kurtulamadım. Haydı biri rastlantı... İkinci gü- vercin... Yoksa burası kırık güvercinler ülkesi mi' 7 Yarın: Barışsak mı, yarıssak mı? MIKRO SIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞL AR oral calislar ©Planet.com. TR Gazeteler günlerdir manken Deniz Pulaş'ın çıplak fotoğ- raflarını basıyorlar. Daha önce Deniz Pulaş'ı tanımadıysanız. bu güzel mankenin vücudu- nun bütün ayrıntılarını gazete- ler sayesinde öğrenmiş oldu- nuz. Manken Pulaş'ın ismi ve re- simleri biri Terörle Mücadele Şubesi Polisi, diğeri Dev-Sol itırafçısı iki şantajcının yaka- lanmasıyla gündeme geldi. Ruhi Uzun ve Atilla Uğur ad- lı iki şantajcı, Zeynep Özal'ın eski eşi Adnan Güngör'den ellerindeki bır kaset nedenıy- le para sızdırmak isterken ya- kalandılar. Biri polis, diğeri polisin iş- birlikçisi olan iki kişinin yap- tıklarında. günümüzTürkiyesı açısından anormal bir durum yok. Özellikle Terörle Müca- dele gibi, polisin ve güvenlik güçlerinin yetkilerinin sonsuz olduğu alanlarda bu türtehdit ve şantajların son dönemde çokça oriaya çıkması. içinde yaşadığımız siyasi ortamın Deniz Pulaş'tan özür diliyorum doğal sonucu. Devlet içinde. şıddet yanlıla- rının inisiyatifi elinde tutmala- n, güvenlik güçlerine büyük bir üstünlük sağlıyor. Son dö- nemde, terörle mücadelenin yoğun olduğu söylenen alan- larda, güvenlik güçlerinin uyuşturucu, adam kaçırma. adam öldürme gibi olaylara karışmaları, onlara tanınan olağanüstü yetkilerin bir so- nucu olarak değerlendirilebilir. • * • Kimsenin hesap soramaya- cağı rahatlığı, hertüıiü yozlaş- mayı da beraberinde getiriyor. Özellikle, itirafçıların bu tür iş- lerde güvenlik güçleriyle işbir- liği yapmaları. itirafçılık kuru- munun insanlan nasıl çürüttü- ğünü göstermesi bakımından, ders alınacak örnekler oluştu- ruyor. Adnan Güngör'e şantaj ola- yına geri dönersek: Basının, Deniz Pulaş'a, Adnan Gün- gör'e ve kasette görüntüleri olduğu söylenen eski manke- ne yaptığı, şantajcıların yaptı- ğından bin beter oldu. Bu arada, hem de büyük gazetelerimiz, Pulaş'ın arşivle- rinde ne kadar çıplak. üstsüz fotoğrafı varsa yayımladılar. Altına da en pespaye sözler- le. Deniz Pulaş'ı aşağılayan ifadelerle resim altlan yazdılar. Deniz Pulaş. her gün çıplak fo- toğrafları basılırken, kasetteki mankenin kendisi olmadığını kanıtlamaya çalıştı durdu. Deniz Pulaş'a yönelik bir haftalık teşhir kampanyası bittikten sonra. bu kez diğer manken için çalışmalar başla- tıldı(!) Bu gazeteler. Deniz Pu- laş'tan. evli olduğu söylenen mankenin ismini açıklamasını istediler. Pulaş bunu reddetti. Bu kez, bu mankenin kim oldu- ğunu çağrıştıracak resimler. bilgilergündemegeldi. Bu bil- giler ve resimler, en iç gıcıkla- yıcı resim altı yazılarla süslen- di(!) Bu haber ve resimleri büyük basınımızın sayfalarında boy boy görüp okuyup da utan- mamak elde değil. Basının in- sanların özel yaşamını bu ka- dar didiklemeye ve altüst et- meye hakkı yok. Deniz Pulaş'ı bır hafta boyunca manvettiler. Pulaş, bu saldırıları göğüsle- yebilmek için kimbilir ne acılar çekti, ne sıkıntılar yaşadı. • • • Asıl acıyı sanırım, henüz is- mini açıklamadıkları, şimdi evlı olduğunu söyledikleri manken çekiyor. Her an ismi- nin ve resminin bır yerde çıka- cağını düşünen bu kadına, bunları yapmaya gazetecile- rin ne hakkı var? Günlerdir iki kadına yapılan. iki şantajcının yaptığından bin beter. Onjarın yaşamlarını altüst ettiler. Özel ilişkılerını cehenneme çevırdı- ler. Basının yaptığı pis bir şan- tajcılık ve teşhircilik. Bu re- simleri basan, onlara resim al- tı uyduran gazetecilerle aynı mesleği paylaştığım için utanı- yorum. Basın mesleği, gaze- tecilik ne yazık ki son dönem- de bu tür yozluklara çok uy- gun hale getirildi. Gazete yö- neticileri böyle yaratıcı(l) ha- berleryapan muhabirleri ödül- lendırmeye başladılar. Deniz Pulaş olayının gazete- cilik okullarında bir ders ola- rak incelenmesini öneriyorum. Bu meslekte nelerin yapılma- ması gerektiğine çok çarpıcı bir örnekbu.Ustelik bunu bul- var basını adını verdiğimiz ga- zeteler değil, siyasi iddiaları olan büyük gazeteler yapıyor- lar. Bu meslek adına ne büyük bir ayıp. Bir gazeteci olarak, Deniz Pulaş'tan, Adnan Güngör'den ve hâlâ tehdit altında, isminin açıklanması korkusuyla acı çeken mankenden özür dili- yorum. DINÇ TAYANÇ Para, Düdük, Üfürük! Bunlar daha "iyi" günlerımız! Henüz "yurtta barış, dünyada barış" ilkesinin, devlet başkanlarını ve kralları ayağımıza getiren onurlu iç ve dış politikanın mirası tüketilemedi! Bekleyelım, bu "kafalar" ile o dağın eriyeceği gün- ler de uzakta değil! Bu "kafalar", 1950'den bu yanaTürkiyeCumhu- riyeti'ni "içten" kemırmeye yönelik iktidarların ka- falarının son örnekleri... Hani, seçim kazanmak uğruna kara yobaz çete- lerini palazlandıran: hani, sokak ortasında öldürü- len aydınlara tepki(!) niyetine "Bana sağcılar cina- yet işliyor dedirtemezsiniz" diyen; hani, "Anayasa bir kere delinmekle ne çıkarmış" buyuran; hani, elinde Kuran. dılinde hadısler ıle şeriata yeşil ışık- laryakan; hani, "bayrak, ezan, Kuran" hezeyanları ve yolsuzluklarını örtme kaygısıyla şeriata teslım olupda "Laikliğin temınatı benim"yalanmasığınan; hani, "ben, ben, yalnızca ben" kafasızlığıyla solu parçalayan kafalar var ya. işte onların son örnekle- ri... Bu "kafalar" 1950'den bu yana, Türkiye Cumhu- riyeti'ni dış politikasızhkları ile Batı'ya da Doğu'ya da "uşak" etmeye kalkışan kafaların son örnekle' ri... Hani. Marshall Yardımı'nı tüketimdeyoğaltan; ha- ni, Bandung'da Kurtuluş Savaşı'nı ve Mustafa Ke- mal'i örnek almış bağımsız ve bağfantısız ülkeleri boşlayıp da uluslararası sömürgecilere "biat eden"; hani. Cezayir'in ulusal kurtuluşunun Birleşmış Mil- letler'dekı oylamasında çekımser kalan: hani, Viet- nam'dan Nıkaragua'ya, IMF'den Gümrük Birliği'ne, şeriat sermayesinin "nema "sından Bedevi çadırla- rından çıkacak "ihsan "a dek ulusal çıkarları da, ulu- sal onuru da ayakter altına aldırtan "uşak" kafalar var ya, işte onların son örnekleri... Bu kafalar, 1950'den bu yana Türkiye Cumhuri- yeti'ni bir yandan içten yıkmaya kalkışanlara des- tek veren; bir yandan da Aydınlanma Devrimi'nin kazanımlarını içine sindiremeyen Batı'smdan, Ka- ranlık Çağ yitimlerinı geri getirmeye kalkışmış Do- ğu'ya tüm "açık" ya da "gizli" düşmanların ekme- ğine yağ süren kafalar! Ana fikir: Devletleri yıpratan devletin kendisi de-> ğil. devlet yönettiğini sanan iktidarların ıhanetidir. Ana fikrin ana fikri: Çıkış. yıpranan devleti yık- makta değil. haınleri yok etmekten geçer. Adamın birinin son derece değerli bir dişi papa- ğanı var... Dışi papağan o denli çekici, o denli fet- tan ki erkek papağanlarıyla çiftleştirmek isteyenler kuyruk oluyor. Ama adam Nuh dıyor, Peygamber demiyor; ille de "Parayı veren düdüğü çalar" diye diretmekte... Sonunda biri çıkıp "Al sana 500 bin dolar" diyor ve adamı razı ediyor... Parayı veren düdüğü çalarmış ya. erkeğin sahibi kapıp papağanını adamın evine damlıyor. Koyuyor- lar kuşu dişınin kafesine... Ama "tık" yok! "Utanıyorlar" dıyor adam, "Kafesi örtelim de ra- hat etsinler." Kafes örtülüyor ve anında içerden bir gürültü, bir patırtı ve dışinın feryatları... Feryad-ı figan ayyuka çıkınca adam dayanama- yıp çektiği gibi kaldırıyor kafesin üstündeki örtüyü... Bir de ne görsünler. erkek papağan bınmış dişinin tepesine, o canım tüylerini bir bir yolmakta! Adam başlıyor tepinmeye "Parayı verdin, düdük- lemek hakkın, ama bu kadanna da rezillik denir" di- ye... Beriki ne diyeceğini şaşırmışken. erkek papağa- nın sesi duyuluyor. "Ne yani, bunca parayı bastırdıktan sonra bir de soymadan mı sevecektim!" Ana fikir Düdüklenme yarası üflemekle geçmez! Ana fikrin ana fikri: Parayı verenin düdük çal- makla yetineceğini sanan. paradan gebe kalır! : • • • Baba fikir: Rezilin şerefsizine "alçak" dememe- li. Çünkü "alçaklık" bile bır "yukselti"d\r. böylesine "çukur" denir! Tamklar kurtarıyor Komisyonlardan Çiller'i aklama eğilimi AY ŞE SA\ IN ANK.ARA (Cumhurnet Biirosu)- D\ P Genel Baş- kanı ve Başbakan Yardım- cısı Tansu Çiller'ın. alter- natif hükümet formüllerı ıle ilgilı tutumunu belırle- mede. hakkında yürütülen Meclis soruşturmalarının sevrinın etkilı olacağı vur- gulanırken. komısvonlar- da. "kanıt \etersizliği" ne- deniv le aklama eğilıminin aöırlık kazandıâı öörenil- dT. Kulislerde. "V'iiee Di- van" korkusuvla RP ile ko- alisvon ortaklığına "evet" demek zorunda kalan Çil- ler'in. somut bır hükümet formülü ortaya konulması durumunda. hükümetten çekilmevıgözealabileceği dile getiriliyor. Çiller hakkında kurulan ve çalışmaların'ı büvük öl- çüde tamamlavan TOFAŞ v e TEDAŞ soruşturma ko- misyonlannda. "kanıt ye- tersizli0" nedenivle akla- ma eğilimi belirirken. kuş- kulu serveti ile ilgıli soruş- turmavı vürüten komis- vonda da DYP'li üyelerin, raporun bir an önce hazır- lanması yönünde baskı vaptığına dikkat çekiliyor. D>'P'li üyelerin. raporun hazırlanmasında acele edilmesi yönündeki istek- lerı. alternatif hükümet aravışlannın voğunlaşma-. sı nedenivle. RP ile koalis- yon ortaklığının bozulaca- ğı ve bövle bir tablodan da Çiller alevhine karar çıka- cağı endişesine bağlanıyor. Komisyon. dinlenen ta- nıklardan başta dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve ANAP Karabük Milletvekili Şinasi Altıner olmak üzere. diğer tanık- ların. aleyhinde ifadeler vermemeleri nedenivle ak- lanacağı belirtiliyor. TO- FAŞ ıhalelerine müdahale ederek. fesat karıştırdığı savıvla açılan Meclis so- ruşturmasını yürülen ko- misyonda da. gerek yasal boşluklargerekse tanık ifa- delerine davanarak veterli kanıt bulunmadığı gerek- çesivle Yüce Divan volunu kapama yönünde eğilim belirdici ögrenildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear