22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 EKİM1996SALI OLAYLAR VE GORUŞLER Çökertilen Adaletle Devlet Yürümez Av. Dr. ENGİN ÜNSAL H ukuk devleti, yurttaşlan- na hukuksal gü\ en sağla- yan devlettir. Devlet gö- re\ leri hukuk kurallanna uygun bir bıçımde yürü- tüldüğü sürece devlete du>ulangü\efı\esavgıartar. Adaletmûl- kiin temelidir kavramı. sözcüklerin yan- sıttığından çok daha büyük anlam taşır. De\letin halkı ile bütünleşmesi. toplum- sal vaşamın gü\en \e huzur içinde hakça bir temel üzerine oturtulmasi. büyük öl- çüde 'adalet kavramfnın 'yaşam'a geçi- rilmesine bağlıdır. Adalet kavramının yozlaştınldıgı toplumlarda yaşam, Dan- te'nin cehenneminden değişik olmaz. Ürkemiz son yıllarda. toplumsal değer- krin inanılmaz bir bıçımde aşındmldığı, vüzevsel biryönetim anlayışı ıleyönetil- mektedir. Bütün değerler \e özellikle yar- gı hızla kirlenmektedir. Yargının bağım- sızlığı. anayasanın 159. maddesı nede- ni;, le politikacılann hâkim \e savcıların atama \e yükselmelerine etkisinden do- layı ciddiyaraalmaktadır. Bunedenlebu- günülkemizdeyargı bağımsızlıgından ve yargıç gü\ encesinden söz etmek olanak- İı değildir. İktidarın beğenisine (takdiri- ne) göre yargıçlann yer değiştiği. yüksel- tildiği bir ülkede adaletten söz etmek \e hukukun üstünlüğii kavramının gerçek- leşmesini bekkmek bir düştür. Buna. yar- gının iş hanından bozma yerlerde. ilkel koşullarda, yargının ve yargıcın onuruna uygun düşmeyen biçimde çalışmaya zor- lanması gerçeği de eklenirse ülke insanı- nın adalet kavramına yabancılaşması do- ğaldır. Adalet kavramının gerçekleşmesinde avukatlık mesleğinin yadsınmaz katkısı vardır. 1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 1. maddesi, avukatı kamu hizmeti gören bir kişi olarak tanımlamaktadır. Toplumsal yaşam içinde adaletin yaygınlaşmasına çok önemli katkılan olabilecek avukatla- nn, bu görevlenni verine getırmeleri öy- lesine zorlanmaktadır ki, bir kamu göre- vi olan avukatlık işlevsiz bir konuma ge- tirilmek istenmektedir. Avukatlığın sorunları. kararnamelerle kurulan hukuk fakülteleri ile başlamak- tadır. Fakülte enflasyonu, yeterli ögretim elemanının sağlanamaması. öğretimin ve sınavların asistanlara terk edilmesi. hu- kuk eğitiminin düzeyinde çok ciddı dü- şüşlermeydana getırmiştir. Hukuk fakül- tesini bitiren gençlerin savcı. yargıç ve a\ ukat olmadan önce ciddi bir eğitimden geçmemeleri, özellikle avukatların bir avukatlık okulunda -staj okulu- özel egi- tim görmemelen ve barolara sınavsız ka- bul edilmeleri, avukatlık mesleğine yeni katılan genç meslektaşlarımın gerekli a\adanlıklardan voksun olarak avukatlık mesleğine başlamaları sonucunu yarat- makta ve bundan hem meslek ve hem de genç meslektaş zarar görmektedir. Adalet ka\ramının gerçekleşmesi için bir kamu göre\ ini yerine getiren a\ uka- nn sorunları, salt bununla sınırlı değildir. Öncelikleavukatlarv eözellildegenç av u- katlar. son derece haksız \e anlarmız bir \ergı anlayışının pençesınde kıvranmak- tadır. Bugünkü u>gulamada. avukattan. kazanmadığı gelırin vergisi istenmekte- dir. Kayıtdışı ekonomide trilyonlarla ver- gi kaçınlırken Mali.ve Bakanlığının avu- katlan vergi kıskacında boğması, bir ac- zin ifadesinden başka bir şey değildir. Genç bir avukattan. değil \ergi almak. mesleksel yaşamında o genç avukatın ayağının yere basmasını sağlamak ıçin en az üç vıl o genç avukata vergi bağışıklığı tanımak gerekır. Sosyal devlet anlayışının gereği amaç. 'yaşamı' genç a\ ukata zor- laştırmak değıİ. onun topluma ve meslek yaşamına > umuşak bir geçişle uyum sağ- lamasmı gerçekleştırmek olmalıdır. Avukatın kışi olarak sorunları vardır. Avukatlar bugün bir sağlık sigortasından voksundur. Yaşlılıkta SSK'nin sağlaya- cağı aylıktan başka bir gelir güvencesi yokrur. Gerekli parasal birikimi sağlaya- mayan avukatı. acımasız yaşlılık vıllan bekliyordemektir. Avukatların vaşlılıkta sığınacağı bir huzurev ı voktur. Bir kamu görevini yenne getiren avukata. belli bir hizmetyılı sonunda.biryeşil pasaportve- rilmesi bile düşünülmemiştir. Böylesıne yaşamsal kaygılar içinde av ukatın adalet bekçiliğine soyunmasmın ne kadar ZOT olduğunu düşünmek. insanı gerçekten üz- mektedır. Avukatlann üye olduğu barolann diz boyu sorunları vardır. Demokratik top- lum v aşamında barolar son derece önem- lı kuruluşlardır. Bugün 35.000 av ukatın örgütlendiği barolar, ülkemizde halkın nabzını en iyi tutan kuruluşlardır. Baro- lann. üyelerinın çıkarlannı. meslegın onurunu korumaktan çok öte. topluma karşı öneml i görev leri v ardır. Barolar de- mokrasinin. çağdaşlığın ve uygarlığın vazgeçilemez kurumlarıdır. Barolar hu- kukun üstünlüğü kav ramının, demokratik ilkelerin ve ınsan haklannın vaşama ge- çirilmesinden sorumlu kuruluşlardır. Ba- rolar bu işlevlerini yerine getirebilmek için her şeyden önce bağımstz olmalıdır- lar. Anayasanın 135. maddesi ile meslek kuruluşlannın (bu arada barolann) üze- rınde devletın idan ve mali denetimıne ilişkin kurallann vasa ile düzenleneceği ve amaçları dışında faaliyet gösteren ku- ruluşların organlarının görev ine son ve- rileceği ve yenne venılerinin seçtirilece- ği hükmü getirilmiştir. Meslek kuruluşlannın bağımsız olma- dığı ülkede. demokrasi kök tutamaz. Bu bağlamda barolar. devletın vesavetinden kurtarılmalı; meslegın vc ülkenin sorun- larına çözüm üreten özgür kuruluşlar ol- malıdır. Av ukatlık mesleâinin v e barolann cıd- di sorunlan vardır. Avukatlığın şirketle- şebilmesi. reklam yasağının yumuşatıl- ması, meslek sigortasının gerçekleştiril- mesi, vergı sorununun gerçekçi bir teme- le oturtulması. genç avukatlara baroya ka- yıttan geçerli olarak üç yıllık vergi bağı- şıklığı tanınması. mahkeme v e noter harç- lanndan barolara pav verılmesini sağla- varak baroların gelirlerinin arttınlması. yabancı hukuk bürolannın (bugün İstan- bul'da yaklaşık 70 vabancı hukuk bürosu bulunmakta ve devlet bile özelleştirme konusunda bu bürolara çok büyük para- lar ödemektedir) Türk avukatlara karşı sürdürdüğü haksız yarışmanın önlenme- si. ılk akla gelen sorunlardır ve bu konu- larda TBMM'ye çok büyük sorumluluk- lar düşmektedir. Barolar yenı dönemde mesleksel ve ku- rumsal sorunlarının çözümlenmesi için gerekli hazvrlıklan yapmalı ve TBMM ve orada temsil edilen sıyasal partiler ile sı- cak ılişkiler kurmanın yollannı aramalı- dır. Avukatlann ve baroların sorunlan çö- zülmeden. giderek yargı reformu yapıla- rak v argının v e yargıcın bağımsızlığı sağ- lanmadan hukukun üstünlüğü ve adalet il- kesi gerçekleşemez. Insana ve hak kavra- mına saygının yok olduğu toplumlarda. v ozlaşmahızlanırve demokrasi çöker.Bu çöküntünün sorumluları ıse bu konulara duyarlılık göstermeyenlerolacaktır. Tarih önünde sorumluluktan kurtulmak istiyor- sak, payımıza düşen görev len yapmak zorundavız. ARADA BİR KEMAL OCAK Emekli MEB Müfetüşi Üniversitelerimiz Açılınken... Ülkemizin ve geleceğimizin umudu. aydınhk yol göstericisi, bilim üreticisi üniversitelerimizin 1996- 1997 öğretim yılı açılırken ulaşmak istedikleri hedef- lerine, amaçlarına. sorumluluklarına ve sorunlarına kuşbakışı bakalım... Bilim. genel anlamıyla birikimsel ve dizgesel (siste- matik) bilgiler topluluğunu kapsar. llerlemesinde ve gelişmesinde ise süreklilik ve gelenek önemli yer tu- tar. Bu gelişme Batı'da onbeşinci yüzyıldan sonra başlamış dinsel, sanatsal, düşünsel ve bilimsel evre- ler olarak büyük bir süreçten geçmiştir. Onyedinci yüzyıldan sonra ise bilim büyük bir değişime uğramış- tır. Özellikle. Fransa, Almanya ve Italya'da Rönesans ve Reform hareketleri, yöntemsel ve deneysel çalış- ma ve onsekizınci yüzyılda aydınlanma çağı (felsefe) ve modern fen bilimlerinin doğuşu hızlanmıştır. Bizde ise üniversitelerin doğuşu ve kuruluşu Tanzimat ve Meşrutiyetle başlamış, gerçek kimliğini ise cumhuri- yetle kazanmıştır. Üstelik, bizim üniversitelerimiz bi- limsel verileri, ilerlemeleri, teknolojiyi, Batı'dan hazır almıştır. Bugün ise YÖK sistemi ve bağlayıcılığı yüzün- den üniversite kurumunun saygınlığının azaldığı, kimi üniversite hocaları tarafından söylenmekte ve yazıl- maktadır. Öncelikle üniversitelerimiz dünya görüşle- rini çağa uyarlayarak ve demokratlaşarak bu eleştiri- lerı.aşabilirler. Bilim ve teknolojiyi Türk halkına suna- bilirler. Bilgi çağının bir köşesinden tutarak Batı ile ya- nşabilirler. Türkiye Cumhuriyeti'ne çağdaş bilim ve teknoloji alanında dünyadaki yerini aldırabilirler. De- nilebilir ki bence, Türkiye dünya biliminde 34. sırada yerini almış olmakla bu gerçeğe yaklaşmıştır. Bu konu ile ilgili Amerikalı araştırmacı Terence Ke- aley "Bilimsel Araştırmaların Ekonomik Yasaları" ad- lı kitabında, bilimsel araştırmalarda devlet tarafından parasal desteğin başarıyı arttırdığı savunulsa da bu- gün Japonya'cla ve Isviçre'de neredeyse hiç devlet desteği olmadan özel sektöreliyle desteklenen bilim- sel araştırmaların büyük gelişme gösterdiği bilinmek- tedir demektedir. Bu düşünceden yola çıkarak Türk özel sektörünün de bu konuda her şeyi devletten bek- lemeden bu alandaki bilimsel çalışmalan destekle- meli ve bu araştırmaları ekonomik değeri olan alan- lara yönlendirmelidir. Gerçek şu ki, ülkemizde üniversitelerin ve üniver- sitelerdeki bilim adamlanmızın Batı üniversitelerinde- kı bilim adamlanndan daha ağır koşulları ve sorumlu- lukları bulunmaktadır. Bunlann başında da üniversi- telerimizde yeteri kadar donanım ve kaynağın bulun- mayışı, siyasal nedenlerle kasabalara kadar sözdefa- kültelerin (!) açılışı. kalabalık amfiler gelir. Ve bu zor- luklar sırasıyla: - Bilimsel araştırmalardaki zorluktur. - Çağdaşlık ve çağdaş düşünceyi savunmakta da zorluklar yaratılmakla bilim dışı kafalar üniversiteler- de -ne yazık ki- çoğunluğu sağlamışlardır. Bu geriliği aşma zorluğu ile karşı karşıya üniversitelerimiz. - Ülkenin ekonomik, sosyal. eğitim, sağlık, teknik, sanayi, enerji konularında ve ileriye dönük strateji planları hazırlanması, bunlann kalkınma planlan ve hedefleri doğrultusunda yönlendirilmesi gerekmek- tedir. - Temelinde demokrasi ve toplum egemenliği ya- tan. demokratik ve laik cumhuriyeti ve Atatürk dev- rimlerini korumak, kollamak, her konuda ülke ve ulus yararını düşünmek baş koşul olmalıdır. Bu konuyla il- gili ve yeri gelmişken bir üniversitemizde tanık oldu- ğum iki anlamlı olayı anlatmak isterim. Köklü bir temeli, onurlu bir geçmişi bulunan ve 50. yıl kuruluş kutlamaları yapılan Ankara Üniversitesi DTCF'nin çok dikkatli ve uzun çalışmalarla ortaya koyduğu ve araştırmacılara sunduğu Türk devrimini kalıcı kılacak "Devrım Tarihı kitaplığıdır." Ikincisi iseyineaynı üniversitenin Fen Fakültesi'nde gözlemlediğim. bakımlı yolları, yemyeşil ağaçlan, dü- zenli otoparkları, temız koridorları, bembeyaz duvar- ları. amfileri modern laboratuvarlarıdır. Doğrusu bu güzellikleri yapan Sayın Rektörü ve Fen Fak. Dek. Prof. Dr. Cemal Aydın'ı kutlamak gerekir. Çünkü, bu iki olayda da bilimselliğin yanında bilgiye, sanata, kül- türe ve çevreye önem verilmiştir ve bu çalışmalar bir üniversiteye yakışır etkinliklerdir. Öyle umuyorum ki öbür üniversitelerimizde de bu yönlü çalışmalar var- dır. Genel anlamda bilim adamı;\nsan\ insan yapan ya da yapacak olan üstün ve çağdaş öğeleri, nitelikleri, erdemleri üstünde taşıyan kişi olarak tanımlanabilir. Ayrıca, küçük çıkarlar için inançlarından, düşüncele- rinden ödün vermeyendir. Bilimsel doğruluk, dürüst- lük, tutarlılık. saygınlık, hoşgörülülük, çalışkanlık kav- ramlarını ve anlamlarını da özümseyendir. Toplumun ilerlemesine. erince ve gönence kavuşmasına yar- dımcı olandır. Özellikle her şeyin para ile ölçüldüğü ve köşe dönücülüğün öne çıktığı günümüzde düzenin çarkları arasına girmeyen ve kendisini içinden çıktığı topluma adayandır. • Bu anlamda bilim adamlanmtzın her türlü yokluk ve yoksulluk içinde çalışarak ülkeye, ulusa ve bilime kar- şı olan sorumluluklarını ve ödevlerini yerine getirdik- leri söylenebilir mi? Düşündürücü soru... ÖzetleTür- kiye'deki yetişmiş beyin göçü önlenmeli. Türk üniver- sitelerinin kadrolan bilim adamları ile doldurulmalı ve ileriye dönük bilim adamları yetiştirilmelidir. Bütçe ve TBMM TANJU ERDEM Emekli Amiml T arihi gelişimi içinde ısterparlamen- ter. isterbaşkanlıksistemlenndeol- sun. meclislerin en önemli işlevinin bütçev i düzenlemek. onaylamak v e denetlemek olduğu görülmektedir. Nitekim mutlakiyet (krallık, padi- şahlık. aristokrasi) rejimlerinden ulus istencini (millet iradesini) yansıtan meşrutiyet ve ya da cumhuriyet rejimlerine geçilirken. örneğin Fran- sız Devrimi ile yeni bir çağa girilirken. millet meclislerıni güçlendiren bu köklü değişimlerin temelinde vergilendirme, gelirlerin özgülenmesi konularında yapılan savaşımlar öncelik almıştır. Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu ve vaşa- mın tüm alanlannı etkileyen kamu malivesı bu- nalımını aşmada TBMM'nin bütçe üzerındeki anayasa ile kendisine verilmiş olan hazırlama, uygulama. denetim görevlerini bilinçle. duyarlı- lıkla, özveriyle yerine getirmesi; sistem ve me- kanizmaları bir bütünü kapsavacak biçimde ye- rellik egilimlerinden uzak. stratejik, aynı zaman- da aynntılı düzeylerde kararlı ve sürekli çalıştır- ması. soruna el koyması önem kazanmaktadır. Denebilir kı yürütme v e denetimindeki dev let bü- rokrasisinden başlayarak TBMM'ye uzanan vö- netım labirentlerinde kamu maliyesinin iyileşti- rilmesı bu biçimde sağlanabilir. Çünkü son yıl- larda yürütme erkini elinde bulunduran hükümet- bürokrasi ikilisi izledikleri parasal polıtikalar, stratejiler v e uygulamalanyla ülkemizi bugün çok kişinin de henüz tam bilincine varamadığı bir kar- maşanın içine sürüklemişlerdir. Bu konuda üni- versitelerin. sivil toplum örgütlerinin, görsel ve yazılı iletişim araçlarının gerçekleri bilinçle yan- sıtıcı niteliğinin sorunu çözümlemede destekle- yici rollerine inanılmaktadır. Bu konu. Türkije'nin geleceği ıçin, ulusal gü- venliği için vaşamsal önem taşıyor. Kesinlikle çözümü gerekiyor. Eğilımlenn ıyiye yönelmesi gerekiyor. Unutulmasın. tarihte hemen tüm büyük güçler. bu arada Osmanlı tmparatorluğu, çöken mali yönetimlerinın altında kalarak tarih sahne- sini terk etmişlerdir. Bu konuyu yürütme organ- ları çözemiyor. TBMM soruna el koymalıdır. TBMM bu öncelikli görev i yerine getirirken hal- kın. ulusal istencin temsilcisi olarak şu noktala- ra özellikle egilmelidir: • Türk vatandaşı, çoğunlukla ödediği v ergiler- den oluşan kamu gelirlerinin yerine harcanması- nı istiyor. ^r aşanan bunalıma karşın kamu harca- malannda savurganlık (israO olduğu gözlenmek- tedir. Bu savurganlığın. halkın gereksinimlerine ve ülkenin geleceğine yeterınce duyarlı olmayan vönetimlerin üriinüolduğu bellidir. Savurganlık. dev leti küçültme sav ıv la gelen hükümetlerin per- sonel politikalarında; araç. akarvakıt. döşeme- demirbaş. lojman. tören. iç ve dış gezı harcama- lannda. kamu binaları yatırımlarında belirgindir. Bu konularda ayrıntılara inildiğinde anlamlı bi- rikimler(tasarruflar) sağlanabilir. Dahadaönem- lisi. savurganlıgı önlevici bırortam yaratılabilir • Bütçelerde Türkive'nin jeostratejik konumu ve gündemdeki örgütlü terör sorunu dikkate alı- narak kalkınma-güvenlıkdengesi en elverişli (op- timal) düzevde kurulmalıdır. Bilinmesi gereken özellik. Türkive'nin bir bölge giicü olduğu. ulu- sal güç öğelerinin güçlenmesıne koşut bu gücü bölgesinin banş ve istikran ıçin kullanabileceği- dir. Türkiye için bu aşamada ulusal sınırları için- de ulusun birligini. gönencini. demokrasi ve sos- yal hukuk devleti ilkelennı yaşayarak pekiştir- mek. banş ve güvenliği sağlavarak güçlenmek asıl olrnalıdır. Turancı ya da panislamist havaller peşinde Türkiye gücünü yitirir. " • Bütçenin, plan veprogramlarabaglanması ve program bütçenin hazırlık v e kesin hesap aşama- larında ayrıntılarıyla incelenip geliştirilmesi ve uygulamaların ciddi bir denetimden geçirilmesi önemlidir. • Yürütmenin gelirleri arttırmak üzere aldığı ek vergi önlemleri genellikle kolaycı. toptancı, se- çicilikten uzak. otoriter rejımlere özgü. edımle- rini verine getiren vatanda^ları mağdur eden ta- sarılar biçıminde olabilmektedir. Sıkıntı yaratan bir başka öğe de, vönetimm her v ıl oranları oto- matikman ve bazen de in>afsız bovutlarda arttır- ma eğilimidir. Bu konularda uygulama örnekle- ri verilebilir: Harçlar. telefon aboneücretleri,em- lak vergisi uygulamalan vb. vergileri veba^kage- lir getirici sistemlerioluştururkenkonuaynntıla- nyla ve çok iyi düşünülmeli; adil, sosyal içerik- li, sade ve basit, dengeleri gözetici tasanlar ge- liştirilmelidir. Özelleştirme yoluyla da kamunun stratejik ve teknolojik boyutlu. gelir getiren ku- rumlan elden çıkartılmamalıdır. • Türkiye'de verginin yaygın duruma getirile- mediği bir gerçektir. Bunun için vergi oranlan- nın sosyal devlet anlayışına ve ekonomiyi geliş- tirecek şekilde cılız gelir gruplan için akla uygun düzeylerde azaltılması. ekonomik etkinliklergös- terenleri teşvik edici olması ve denetimlerin et- kınleştırilmesi gerekir. Vatandaştan sağlanan ge- lirlerin öncelikli kamu gereksinimlerine ve en ve- rimli biçimde özgülenmeleri (tahsis edilmeleri) bu ilkelerin vaşama geçirilmesıne katkı sağlaya- caktır. • İyileştirici etkinliklerden en önemlilerinden biri de. bütçenin gelir-giderdengesinin olanaklar içinde giderek kurulmaya çalışılmasıdır. Bu hu- sus özveri ve disiplin ister. Gerçekleştirildiğinde ekonomik ve mali istikran sağlayıcı önemli biret- mendir. Hemen belirtelim. bız bu konuda görüşlerimiz- le yeni bir söylemde bulunmuş olmuyoruz. Bu görüşler, genelde bize bü> ük Atatürk ve arkadaş- lannın devlet yönetiminden miras kalmış konu- v a özgü ilkelereveuygulamalara işaret etmekte- dir. Onlar ki maliyesi. ekonomisi çökmüş impa- ratorluk mülkü üzerinde vepyeni bir dev leti. Tür- kiye Cumhuriyetf ni kurmuşlardı. Bugün Türk ulusu. temsilcilerinden, başta dev- let v e milletin faaliyet programlannın önemli gös- tergesi olan bütçe ve mali yönetim düzenekleri (mekanizmaları) olmak üzere ekonomik ve sos- yal yaşamını düzenleyici önlemlerin alınmasını. sorunlannın çözümünü istiyor. Ulusun istenci ile seçilen milletvekilleri. parti farkı gözetmeksizin v atanda^ın. çığlığa dönüşmüş seslerine kulak ver- mek durumundadırlar. Belirli düzeylerden ulusa 'iyimser mesajlann gönderilmesi" bu gerçeği de- ğıştırmez. Büyük Atatürk, cumhurıyetin bilgili, v eteneUi. erdemli v e v urtsev er yönetimlerin elin- de yüceleceğine inanıyordu. lnönü de u Biz bu ÜJ- ke>i sokakta bulmadık" demişti. Bu büyük ulu- sal emaneti koruyup voiceltmek, yaşanan mali bu- nalımı aşmada öncülük vapmak. şimdi herkesten önce TBMM'nin görevi değil mıdır? PENCERE Kimileri Hellen Sever... 2 1 Eylül 19% tanhlı Cumhuriyet gazetesinin tartışma bölümünde "Yunan Mucizesi Vardır'" başlıklı. A.M. Celal Şengör imzalı bir tartışma yayımlandı. Sayın A.M. Celal Şengör. Cumhuriyet'te 16 Temmuz 1996 tarihinde yayımlanan "Yunan Mucizesi" ve 17 Ağustos 1996 tarihinde yayımlanan "Yunan Mucizesi Üzerine" başlıklı iki yazımı bilimsel olmayan. öznel. söylenceye ve inanca ilişkin söylentisel kanıtlar ve tanıtlar göstererek eleştiriyor. Bilimsel bilgi (Scientifıc Knovvledgelng.). Yöntembilimsel düşünce (Methodolojic Thought İng.> ve Inanç(Belieflng.) arasında çok büyük bir aynm vardır. Sayın A.M.Ş.G'nın sıyasal, söylentisel inançları beni ve okuyuculan ilgilendirmez. Bilimsellikte "inanç" ve "inanıyorum" sözcüklerinin yerı voktur. Bilimsellikte * "bilimsel bilgi" ve "bilimsel bilgi oluşumunda biliyonım" sözcüklerinin yeri vardır. Dinsellikte "bilimsel bilgi" ve "bilimsel bilgi oluşumunda bilhorum" sözcüklerinin yeri voktur. Dinsel likte "inanç" ve "inanıyorum" sözcüklerinin yeri vardır. Kaynaklannda Sümer. Mısır. Finike. Girit kültürlen bulunan. yüz\\llar önce var olmuş ve dünyadaki en eskı "aydınlanma düşüncesi" olan "Anadolu Aydınlanması" denılen düşünce olgusunun asıl ve büyük değeri; bilimsel ve dinsel düşüncenin aynlmasını sağlaması ve felsefe düzencesini (disiplininı) kurmasıdır. Bilinçli düşüncenin oluşturduğu bilimsel düşünce ve felsefe düzencesi: bılınçdışının. mitoslann. sövlencelerın. düşlemlenn. oluşturduğu dinsel düşünce ve "inanç". "Anadolu Avdınlanma Düşüncesi" olgusu içinde kesin olarak ayrılmışlardır. Sayın A.M.C.Ş.'nın siyasal. ülküsel. söylentisel. inanca dayalı bilgıleri ve düşüncelerı olabilir, ama bunlar "bilimsel bilgTlerı vadsıyamaz. Ben ne kadar Türkseversem. sayın A.M.C.Ş. o kadar Hellensever olabilir. Fakat Türkseverlik ve Hellen severlik gibı öznel olgular "bilimsel bügiler" kapsamında düşünülemez. Tarihte ilk kez bilimsel düşünceyi. söylenti ve mucizeyi bırbirinden ayıran "Anadolu Aydınlanma Düşüncesi"nden yüzyıllar sonra Savın A.M.C.Ş.'nin, bu "aydınlanma düşüncesini" mucıze ve söylenti bıçeminde (üslubunda) HellenMere ilişkin olarak algılaması "ancak Hellense\erlikle" açıklanabilır. Sayın A.M.C.Ş.'ye yazılanmı bir kez daha okumasmı dilerım. Meryem oğlu tsa"Kişhi kirleten. ağzından girenler değiL ağzından çıkanlardu*" der (lncil Matta 15 17). Şejh Galip( 1757- 1799) "Bir odava girmeden, oradan nasıl çıkacağını düşün" der. Bir kez daha anımsatmakta yarar var: Hellen düşüncesinin doruklarından birı olan Platon (Eflatun. t.Ö. 427-347) ıse şöyle der: "BilmekJe. bilmemek arasında doğru düşünmek diye bir olgu vardır." Metin Erksan ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ BAKIRKÖY ŞUBESİ SÖYLEŞİ Cumhuriyetin 73. yılında: Atatürk'ün Ingıltere'ye öğrenime gönderdiğı Cumhuriyete Kanat Gerenler kuşağından bir bayan öğretmenın yaşamını yansıtan "Dağın Öteki Yüzü" adlı romanın yazarı Prof. Dr. Erendız Atasü ile "Çagdaşlaşma için Edebiyat" konulu söyleşi. Tarih: 3Ekım1996 Perşembe Saaf. 19.00 Yer: 4. Kat Konferans Salonu Galleria-Ataköy "Dağın Otekı Yüzü" 1996 Orhan Kemal Roman Ödulu'nu kazanmıştır. ((ÇAĞDAŞ YAYINLARI Orhan Erinç BİR ARPA BOY!Orhan Erinç'in "Bir Arpa Boyu" bizi yakın geçmişe götürüyor; ama bugünden koparmadan, uzaklaştırmadan... Zaman içinde gerçeklerimizin bir türlü değişmediğini görüyoruz. Oktay Akbal 250.000 TL. (KDV Dahil) ı A.Ş. Yerebatan cad. Salkımsöğüt Sok. No:9 B ;agaiogiu-istanbuiTe!:534 01 96 Bagkur Emeklılık cüzdanımı kaybettım hükümsüzdür. MEHMETTAŞYÜREK Pasomu kaybettim, hükümsüzdür. GÜL ŞAT t.T.F. yaka kartımı kaybettim. hükümsüzdür. ALt KESKİ\ İLHAN SELÇUK iskele sancak sol - sağ - şeriat Yıldız falı. ulkeler ve devletler için değil, ınsanlar için geçerlıdir. Gerçı bızım ba^TağımEd yıldız var; ama suskun! Daha çok hılal konuşuyor "Konma sönmez bu şafakla r da yuzenal sancak'. Insanımız da balık gıbı bakıyor geleceğe- Bir gozu ağlar Bir gozü guler. Bir gozu iskele Bir gozu sancak... 2. BASI CIKTI 300.000 TL (KDV dahil) Ça§ Pazariama A.Ş. Yerebatan Caddesi Saltamsöğüt Sokak No: 9/B Cağalo§iu- IstanbuJ Tei:514 01 95/96 Posta çeki no.: 666322 • •Din Savaşları? Insanhk tarihinde en büyük din savaşı sayılan "Haçlı Seferleri"ne ilişkin nedensel açıklamayı bi- raz mürekkep yalamış herkes bilir. Nediro?.. 'Ipek Yolu." Avrupalı, Ipek Yolu'nu ele geçirmek için istavroi çıkarıpyollara düştü. Demek ki savaşın temel nedeni din değil... Ekonorr.i. * Savaşlann temel nedeni değişmiş değil. Görünüşte din mi ağır basıyor?.. Etnik çelişki mi?.. Mezhep kavgası mı?.. Milliyetçilik mi öne çıkıyor?,. Yaldızını kazıdın mı altından ekonomik neden sura,- tını göstarir. Emperyalizmin paylaşım savaşı mı? Petrol savaşı mı? Su savaşı mı? Toprak savaşı mı? Adını ıstediğin gibi koy!.. Haçlı Seferleri'ne dalga dalga katılan insanların göğüslerinde istavrozun çaprazı vardı, akıllarına da bağnazıığın çarpısı vurulmuştu... Aradan kaç yıl geçti?.. Ilk Hciçlı Seferi 11 inci yüzyıl sonuna doğru baş- ladığma göre hesap edin!.. • Ne var ki din savaşları yalnız ayrı dinden olan in- sanlar arasında yaşanmaz. Yahudilerle Araplarara- sındaki düşmanlığın ideolojisini Müslümanlık ile Mu- sevilikte arayanlar eksik değildir: buna karşın ikisi de Müslüman olan Irak-lran arasındaki mezhep bo- ğazlaşması sekiz yıl sürdü... Bir milyon insana kıyıldı. Kimi zaman, iki mezhep arasındaki düşmanlık, iki din arasındakini aşar; aynı mezhepteki şeriatçılık yarışının kavgası akıl durdurur. Afganistan'daki vah- şet, zulüm, gaddarlık, kıyıcılık ve kine kimin aklı eri- yor'\. Aklı körleten inanç, karanlıkta iş gören cetla- dın ta kendisi olabiliyor. • • Afganistan'daki iç savaşın boyutları ne?.. Hayır, Afganistan'daki çatışmayı iç savaş saymak yanılgıyayol açar. Pakistan işin içindedir, Iran'ın ro- lü daha az değil. Suudi Arabistan oyunculardan bh risi olunca, Amerika ne güne duruyor?.. Mezhep^ ler. tarikatlar, cemaatler ulusal sınırları aşıyorlar. Ha-i cılar, şeyhler ve hocalar enlem ve boylamlarını biH medikleri bir coğrafyada, akıl erdiremedikleri eko^ nomik çıkarların kuklalarına döndüklerinin bilincin-; de değiller. Asya'da din savaşlan dönemi açıldı... Hıristiyan ve Museviler de bu işin içinde önemh rol oynuyorlar. Emperyalizm işini biliyor. • Afganistan'da ortalığı kırıp geçiren. darağaçları kuran, kemik kırıp adam öldüren, kadınları şeytan yerine koyup insandan saymayan kişilerın adı ne: Taleban!.. Yanı talebeler, Türkçesi öğrenciler, bir başka del yişleyeni kuşaklar, gençler!.. I Bir çocuğu nasıl eğitirsen, öyle olur. Aklı bir yana koyup da "Hakikati gösteren yol, bilim yolu değil, şeriat yoludur" diye öğrenciyi küçük yaştan yetiş- tirirsen, kadını insandan saymayıp çuvala sokar, bağnazlığın siyasal kavgasını güncelleştirmeyi gö- rev bilir. Gerçeği alayla abartırsak Afganistan'daK] son sıyasal eylem nedir! \ Öğrenci eylemi!.. Afganistan'da yaşananlar, enlem ve boylam ba kımından bütün islam coğrafyasındaki savaşımın el verişli bir ülkede odaklaşmasıdır. Kimse kendisini aldatmasın!.. Duyduk duymadık demeyin... Anadolu'da da din ve mezhep savaşlarının to humları medrese öğretimiyle ekiliyor. "Cumhuriyete Kanat Gerenler" kuşağının son temsilcilerinden. sevgi dolu, aydınlık. güzel insan Yüksek Ziraat Mühendisi Emekli Teknik Ziraat Müdürii HAYDAR BEHRAMOĞLU'nu kaybettik. Son yolculuğuna 2 Ekim Çarşamba günü (yann) öğle namazından sonra Kadıköy Söğütlüçeşme Camii"nden uğurluyoruz. Cenazesi Karacaahmet Mezarlığf nda toprağa verilecektir. Eşi: SEVtM BEHRAMOĞLL Evlatlan: ATAOL, NAMIK KEMAL, NİHAT. TURAN BEHRAMOĞLU \ EFAT Kuşadası malmüdürierınden merhum Isnıail Hakkı Beyefendi ile merhume Seyda Selek Hanımefendrnin oğullan. Samive Selek"in eşi. merhume Lale Kendi ile Av ukat Alp Selek ve Candan Ataöv"ün babalan. Mehmet Kendi. Ali Kendi. Aslı Ataöv, Anlı Ataöv. Pınar Selek ve Seyda Selek'in dedelen. A>la Selek. merhum Asım Kendi ve Türkkava Ataöv "ün kayınpederleri, Türkiye Işçi Partısi'nın genel sekreterlerinden ve kuruculanndan, eskı Izmir Milletvekili. büyük insan, Avukat CEMAL HAKKI SELEK 28.9.1996 günü vefat etmiştır. Cenazesi 1 Ekim Salı günü. Kadıköv'deki Söğütlüçeşme Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra, Küçükyalı Vlezarlığı'nda toprağa verilecektir. AİLESİ 1989. 1990 yıllan vergı dosvamı. kullanılmış faturalarımı. kaşemı kavbettım. hükümsüzdür. \ARIK PEHLtl'AS i 1.7.1996 tarihinde kapattığım işyerıne ait 1 100 no.'va kadar olan faturalarımı kaybettim. hükümsüzdür. SLRI\ TEZCAS
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear