Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 MAYIS 1995 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ
KlT arazilerinin yanı sıra tarihi okullar da 'özelleştirme pazan'na çıkanlıyor
VGDi Eğitim'den kültüre darbe!
rürkiye de sadece ekonomiye.değil, aynı
anda 'demokrasiye' de güç
kazandıracağı savıyla gündeme
getihlen özelleştirme uygulamalartmn
'gerçek yüzü', beklenenden de çabuk ortaya
çıktı. Devlet, o hep söylendiği gibi 'kendisine
yük olmaya başlayan ve yine devlet olduğu
için gerekli verimlilikte çalıştırma yeteneğini
gösteremediği' işletmelerine müşteri
bulmakta fazla şanslı görünmüyor. Tam
tersine, bu tür işletmeler yerine, yine devlet
olduğu için 'kamu hizmetinde kullanmak
zorunda kaldığı' arsalan, arazileri ve
binalan pazarlayarak' özelleştirmeden para
kazanma yolunu yeğliyor.
Hele bir de bu arazi ve binalar kent
merkezinde, deniz kıyısında veya Boğaziçi
gibi paha biçilmez değerlerdeki yerlerde
iseler özelleştirmede hemen 'öncelik'
kazamyorlar. Dahasİ, henüz satışa çıkmamış
bile olsalar, isteklisi varsa' gerekli
formaliteler de hemen hızlandırılabiliyor...
Özelleştirmenin bu 'gavhmenkul rantına'
dönükyüzü, kimi Klf'İerin işletme ve
tesislerinden çok, doğrudan arazilerine
müşteri çekmek için imar koşullannın bile
cazip hale getirilmesi kararlanyla kendisini
gösterirken kimi kamu kurumları da bu
gelişmeyi fırsat bilip aslında topluma ait olan
kendi ellerindeki mülkleh, deyim yerindeyse,
pazara sürmeye' hazırlamyorlar.
Bu kurumlann böylesine hakları olup
olmadığı yani aslında kendilerine 'emanet
edilmiş' ulusal malvarlığımızı elden
çıkarmaya yetkileri bulunup bulunmadığı
henüz daha tartışma
aşamasmdayken satış listeleri arasında bu
kez 'okutlanmız' da yer almaya başladı.
Üstelik, her biri salt mimarhk tarihimiz
açısından değil. 'eğitim-bilim ve kültür
tarihimiz' açısından
da tüm manevi ve sosyal değerleriyle
ulusumuzun ortak malı olan
'tarihi okullanmız "...
Ortaköv'deki Gaziosınanpaşa Ortaokulu da okui binaianna egJtim külriirii yerine "rant kültürüyle" bakan Milli Eğitim Bakanlığı'nın satış listesinde»
Türkiye'ye yakışmayan karar
Vaktiyle Kültür Bakanlığı henüz
kurulmadan önce. ülkenin kültür
mirasını korumakla da görevli olan
Milli Eğitim BakanlığL, şimdi bu
geçmişteki mısyonunu bile artık
tümüyle unutarak bir anlamda kendi
tarihinın de onurlu tanıklan olan ünlü
okul binalannı satışa çıkanyor.
Bu konuda Milliyet gazetesinde
yayımlanan bir haberde. bakanlık
yetkilisi bakın neler söylüyor:
"Belirlediğimb 156 okulu derhal
satacağız. Okullann belirlenmesinde
tarihi eser niteliği taşımasına dikkat
edhoruz. Türkhç'nin içinde
bulunduğu nıaddi kaynak sıkıntısı bizi
böyle bir yola ittL." (Milliyet, 7 Nisan
1995).
Y
üz yılı aşkm bir süredir ülkeye eğitim hizmeti veren tarihi okul binalannın
satışa çıkanlması, özelleştirmenin sadece ekonomik değil, aynı anda kimi
yöneticilerdeki 'kültürel çöküntü'nün de bir göstergesi olduğunu sergiliyor...
Ulusal değerlerimize karşı böylesine
duyarsız bir anlayışın, Milli Eğitim
Bakanlığı gibi hem 'milii' hem de
'eğitici' bir kurumda egemen olmasının
zaten başlı başına bir talihsizlik
göstergesi sayılabileceği bir yana, satış
listesinin özellikle tarihi eser'
niteliğindeki okullardan oluşturulması
da yine böylesi bir özelleştirme
mantığının yaratacağı 'kültürel
erozyon' hakkında şimdıden yeterince
fikir verebiliyor. Yannlann 'özelleşmiş'
Türkiyesi'nde. örneğın bir Kabataş
Erkek Lisesi ya da bir Kandilli Kız
Lisesi, \eya Ortaköy'deki
Gaziosmanpaşa Ortaokulu, benzer
şekılde Maeka Teknik Meslek Lisesi,
derken Pertevniyal Lisesi ve daha nice
bu ülkeye aydın kuşaklaryetıştırmiş
tarihsel eğitim yuvalanmız, sözgelımi
birer 'oteP ya da 'iş merkezi» plaza,
shopping-center' \b kullanımlara
dönüşmüş olduğunda, Milli Eğitim
Bakanlığı"nın bu pazarlamadan
kazandığı milyarlar ya da trilyonlann
daha ıleri bir 'milli eğföme'
yarayabileceğinı kim savunabilir?
Ya da başka bir açıdan bakacak olursak
yine bu köklü okullann yıllann
birikimiyle ve gurur kaynaklan olan
öğrenim geleneklenyle elde ettikleri
saygınlıklannın hem tanığı hem de
simgesi olan tarihi binalan için acaba
hangi bilirkişi. neye dayanarak ve neyi
ölçüp biçerek 'satis degerine' karar
verebilir?.. Öyle görünüyor ki yakın
geçmişte Taşkışla'yı Teknik
Universite'den alıp otel yapmak
isteyen. Maçka Kışlası'nı borsa
binasına çevirmeye niyetlenen anlayrş,
şimdi çok daha geniş ve 'organize'
olarak operasyonlanna kaldığı yerden
devam etmek istıyor. 1980'lerin
'vurgun dönemindeki' her iki gözü
kara gınşım de duvarlı üniversite
mensuplannın ve fstanbul Mimarlar
Odası'nın hukuk mücadelesiyle ancak
durdurulabılmiştı. Şimdi 1995'lerin
'özelleştirme döneminde' ise bu kez
'156 okulun'satışa çıkanlmasına karşı
çok daha geniş ve toplumun tüm
duyarlı kesimlerini kucaklaması
gereken bir 'ulusal direnişin'
örgütlenmesi gerekiyor. Çünkü yine
1980'lerden farklı ve çok daha t'ehlikelı
olarak artık yürürlükte bir de
'Özelleştirme Yasası' var...
Koruma
mevzuatında
güvence var
Aslına bakılırsa, Milli Eğitim Bakanlığı'nın
tarihi okul binalannı satışa çıkarma
hazırlığını tam bir 'yasal özgürlük' içinde
sürdürmesi \e sonuçlandırması da pek olası
görünmüyor.
Çünkü, Özelleştirme Yasası böyle bir niyete
yeşil ışıklann en parlağını yakıyor olsa bile
yürürlükteki 'koruma mevzuatı' bu tür kamu
mülkiyetindeki tarihsel yapılann el
değıştirmesine karşı belli bir 'ihtiyar'
içerisinde yaklaşıyor ve kültürel miras
üzerindeki 'olası tehditter' için bir önlem
olarak Kültür Bakanlığı'nın denetimini
öngörüyor.
Örneğin. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varhklannı Koruma Yasası'nda 'Devir
Yasağı" başlığı altında yer alan 13. maddede
şu hüküm bulunuyor:
"Hazine'ye ve diğer kamu kurum ve
kuruluşlanna ait olup usulüne göre tescil ve
ilan olunan. her çeşit konınması gerekli
taşınmaz kültür ve tabiat varüğı ile bunlara
ait korunma sınırlan dahilindeki
taşınmazlar. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın
izni olmadan. gerçek ve tüzel k işilere
satılamaz, hibe editemez."
Taşınmaz kültür varlığı olarak tescil ve ilan
olunan kamu mülkiyetindeki bir bina
satıidığında. söz konusu binanın taşıdığı
tarihi değeri nedeniyle konınması koşulu
aynı satış işlemiyle ortadan kalkmayacağina
göre. 2863 sayılı yasanın bu 13. maddesi
temelde 'saüşuı yaratabileceği olası kültürel
tahribaön" ilgili bakanlıkça önlenmesi
amacını da taşıyor.
Bu nedenle eğer Kültür Bakanlığı'nın,
tarihi okul binalannın bunca yıllık eğitim
geleneklerinden ve 'binalanyla bütünleşen
kültürel kimliklerinden' kopanlarak
herhangi bir rant tesisine dönüştürülmelerini
'kültürel mirasın sosyal yönünün de
konınması gerektiği' ilkesine aykın görmesi
durumunda, Milli Eğitim Bakanlığı'nın
kendi tarihindeki korumacı misyonuna da
ters düşen bu duyarsız girişiminin
gerçekleşme şansı da oldukça azalabilir.
Maçka'daki Teknik Sanat Okulu'nun görkemli binası, eğer özelleştirme
sürecinden kurtanlamazsa, asıriık bir öğrenim geleneğinin kalesi olma
özeUiğim de tarihe gömecek...
Tarihsel bir binada ve Boğaziçi kıyısında eğitim yapan Kabataş Lisesi'nin bu
konumu arûk öğrenciiere çok görülüyor ve "egra'm yerine turizm" anlavışı öne
çıkıyor...(Fotograflar: UĞURGÜNYÜZ)
Pazarlanmak istenilen eğitim yuvalarımız
Milli Eğitim Bakanlığı'nın 'paraya
çeyirmeye' niyetlendiği tarihi okullar.
mimari özelliklerinin yanı sıra
doğrudan okul olma kimliklerini
kazandıklan geçmiş yaşamlanyla
birlikte de 'kültürel varhklannı
sürdürmeleri gereken' birer
toplumsal değer niteligindeler.
Bunlardan en tanınmış birkaçının
tarihçeleri kısaca şöyle:
Kabataş Erkek Lisesi: 1928den ben
Ortaköy'deki 'Fer'iyesaraylan'
denilen ve 1870'lerde ınşa edilen
tarihi Boğaziçi saraylannda eğitim
veren bu lise. ilk kurulduğu 1908
yılında Kabataş'taki Esma Sultan
Konağı'nda öğrenim hizmetine
basladığı için bu adı taşıyor
Fer'iye saraylan. padişahın oturduğu
esas saraydan sonra gelen, ancak
yine hanedanın ve devlet
yöneticilerinin kullandıklan saraylar
anlamına geliyor. Lisenin Eğitim
Vakfı'nın çabalanyla, okulun
Ortaköy'e doğru devamında bulunan
'Fer'iye Karakolu' da 1989'da satın
alınarak Prof. Dr. Metin Sözen'in
danışmanlığı altında 'Dünya Gençlik
Kültür Merkezi' olarak halen restore
ediliyor. Yine Fer"iye saraylannın
Çırağan Caddesi kenanndaki 'Ağalar
Dairesi' de Kabataş Lisesi'nin
konferans salonu. müzik. resim
atölyeleri vb amaçlar için 1932'den
beri kullanılıyor. Bu binalar eğer
satılırsa. neredeyse Türkiye
Cumhuriyeti ile yaşıt olan bir eğitim
yuvası köklerinden kopanlmış
olacak. Bunun getireceği kültürel
zaran ise hiçbir satış bedelı
karşılayamayacak. Kandilli Kız
Lisesi: Tanhçi ve araştırmacı Necdet
Sakaoğlu'nun tstanbul
Ansiklopedisi'ndeki makalesinde
anlattığına göre; Kandilli Bumu
üzerindeki düzlükte yer alan Adile
Sultan Sarayı'nın 1909 yılında bu
liseye venlmesindekı en önemli
neden, aynı tarihlerde Istanbul'un en
görkemli okullanndan olan
Rumelihisan sırtlanndaki Robert
Kolej'in tam karşısında ve onunla
'eşdeger gü/ellikte' bir mevkide, bir
de 'Türk lisesi'nin bulunması
arzusuydu. Okulun kızlar için
düşünülmesi ise 1908'de II.
Meşrutiyet'in ilanından sonraki aynı
milliyetçilik rüzgârlanna bağlı olarak
'Türk kadınlaruıın da lise eğitimini
görmesi' arzusuna dayanıyordu.
Meclis-i Mebusan Reisi Ahmet Rıza
Bey'in isteği ve yine o yılllarda
tstanbul'da etkin bir gazete olan
Tanin'in destekleyici yazılan
sonucunda II. Abdülhamü Adile
Sultan Sarayı'nı. kız lisesi olması
için Maarif VekaletTne verdi. Binayi,
Sultan Abdülmecid'ın kız kardeşı
olan Adile Sultan için 1876 yılında
mimar Sarkis Balyan inşa etmişti.
İlk adı "Adile Sultan Mekteb-i
Sultanisi" olan Kandilli Kız Lisesi.
1916'dan 1986'daki büyük yangına
dek 70 yıl bu binada hızmet verdi.
Yangından bu yana ise aynı arazidekı
okul pansiyon binalannda eğitimini
sürdürüyor.Devletin bugün asıl
yapması gereken. Prof. Dr. Afife
Batur'un tanımlamasıyla 'neoklasik
üstubun özgün bir örneği' olan tarihi
binayı restore ederek yeniden
Kandilli Kız Lisesi'yle
kucaklaşmasını sağlamak olmalı.
Robert Kolej'le olan karşılıklı
'tarihsel bakışmalannda' ise yine
Kandilli Kız Lisesi kesınlikle öksüz
bırakılmamalı... Gaziosmanpaşa
Ortakokulu: II. Abdülhamit
tarafından 1883 yılında Gazi Osman
Paşa'ya armağan edilen ve 'Naime
Sultan Yaltsı' olarak da bilinen
Ortaköy'deki bu sahil sarayı da 1909
yılından bu yana ünlü bir eğitim
yuvası. 1933'te Gaziosmanpaşa
Ortaokulu dönemi başlayan 3 katlı
ahşap bina, Boğaziçi kıyısında 5 bin
m2'lik arsasıyla özellikle
'turizmcilerin'ilgisinı çekıyor. Bu
nedenle Milli Eğitim Bakanlığı'nın
'iyi para' beklediğı anlaşılan tarihi
okulun 60 yıllık bınasından
aynlmaması için ise Koruma
Derneği, eski mezunlar ve
öğretmenler kampanya başlattılar.
Okulun eski mezunlanndan, Mimar
Sinan Üniversitesi öğretim üyesi
Prof. Dr. Ruşen Dora, "Bu yapı gerek
uzun geçmişi, gerekse yetiştirdiği
aydınlık Türk insanlan ve bulunduğu
yer ile bir kültür değeridir" diyerek
aynı tarihsel sürecin gelecek kuşak
öğrenciler için de sürmesı gerektiğini
vurguluyor.Milli Eğitim
Bakanlığı"nın satmaya niyetlendiği
tarihi okul binalannın hemen tümü,
bu örneklere benzer şekilde. eğitim
tanhimizin koca bir 20. yüzyılı
kapsayan anılannı ve birikimlerini
taşıyorlar. Bu kültür zenginliğini
toplumun sosyal yaşamından
ayırmaya kalkışmak, ne tarihe değer
vermesi gereken bir bakanliğa ne de
Türkiye'nin kültürel zenginliğınden
gelen uygarlık kimliğine yakışıyor...
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Üniversiteler ve Dil
Sorunu...
Bugün "üniversiteler ve dil sorunu" dendiğinde,
bundan hemen "yabancı dil" sorunu ve en az bir ya-
bancı dil bilmeden üniversiteyi bitirmenin, "küresel-
leşme" anlayışının egemen olduğu dünyamız açısın-
dan yetersizliği anlaşılıyor. Buna karşılık bir Türk öğ-
rencisinin kendi anadilini konuşma ve yazı dilinde
yeterince kullanabilecek kadar bilmeden üniversite-
lere girmesinin, yeterince egemen olmadîğı anadili-
ni "nasılsa bildiğini" varsayarak yabancı dil öğren-
meye, dahası kimi zaman o dilde yüksek öğrenim
görmeye kalkmasının beraberinde getireceği aksak-
lıklar ve sakıncalar üzerinde kanımca yeterince du-
rulmuyor.
Konuya kısa saptamalarla girelim. Önce dünyada
"nasılsa bilinen" herhangi bir dil türü yoktur. Bütün
diller, ancak öğrenildikleri ve öğretildikleri ölçüde bi-
linirler; bu doğruItuda olmak üzere. anadilimiz de an-
cak, önceleri bize öğretildiği, daha sonra da bizim
kendi girişimlerimizle öğrenmeyi sürdürdüğümüz öl-
çüde bilebileceğımiz, kullanabileceğimiz bir dildir.
Eğitim görenler ile görmeyenler okur olanlarla olma-
yanlar arasında, anadili bilme bağlamında saptanan
aynmlar, bu temelden kaynaklanmadır.
Gelgelelim ilkokuldan, ortaöğrenimin sonuna ka-
dar uzanan süreçte Türkçe derslerinın veriliş biçimi
de elbet önem taşımaktadır. Öğrencıye daha çok "sı-
nav sonımluluğunun bir parçası" ya da "geçilecek
bir ders" anlayışıyla öğretılen anadil, öğrencide bu
dilin onun yaşamının ve her türlü iletişim kurma ge-
reksiniminin temel taşlarından biri olduğu bilincini
yaratmaya elverişli değildir. Bu dersin dosyasının ba-
şarılacak tek tek sınavlarla kapanmayacağının, ger-
çek anlamda düşünebilmek ve düşüncelerıni temel
alarak yaratıcı olmak isteyen ınsan için bütün birya-
şam boyunca açık kalması, içinin sürekli doldurulma-
sı gerekiiğinin iyi anlatılması, kanımızca anadil eğiti-
minin en önemli parçasıdır. Genelde dilin hangi kay-
naklariazenginleşebildiği.özelde ise Türkçe'nin han-
gi yazın ve düşünce ürünleriyle beslenebileceği gibi
konular, anadil eğitiminin onsuz olunamaz çerçeve-
leri niteiiğindedir.
Bizde olduğu gibi, ortaöğrenimde felsefenin, yani
düşünme eyleminin özünü oluşturan bir dahn zorun-
lu olmaktan çıkanlıp seçimlik derse dönüştürüldüğü,
böylece de genç kuşaklara düşünceyi ve onun geç-
mişini "öğrenmeme özgürlüğünün (!)" tanındığı bir
eğitim sisteminde, anadilin düşünme eyleminin te-
meli anlayışıyla öğretilmesini beklemek, biraz ütopik
olabilir. Gelgelelim bızimkısi gibi, tam bir dil yozlaş-
masının, buna bağlı olarak gerçek bir düşünce yoz-
laşmasının yaşandığı bir ortamda, ütopik yanlan ağır
bassa bile doğru çözümleri savunmak, bir zorunlu-
luğa dönüşür. 18. yüzyıl Fransız düşünürlerinden Jo-
seph Marie de Maistre'ın, "Her bireysel ya da ulu-
sal yozlaşma, hemen onunla doğru orantılı bir dil
yozlaşmasıyla ortaya çıkar" yolundaki özdeyişi, bi-
zim ortamımızdaki durumu da özetlemektedir. "His-
li ve duygulu bir olay", "ılgi ve alakâlannız için... "ya
da "bütün yüreğimle ve kalbimle.." gibi dil saçma-
lıktarından/cinayetlerinden geçilmeyen, özellikle te-
levizyon medyasının geniş kitleleri her gün bir yanlış
dil kullanımı bombardımanıyla karşı karşıya bıraktığı
bir ortamda düşüncenin doğruluğunu beklemek, ne-
redeyse, mucize beklemekle eşanlamlıdır.
Öte yandan bu duruma üniversitelerde bir çözüm
getirilmesini talep etmek, doğrudan ünıversiteleri hak
etmedikleri, işlevleri arasında da bulunmayan biryü-
kümlülük altına sokma anlamına gelir. Zaten Türki-
ye'de öteden beri üniversite kurumunun yazgısı -is-
ter siyasi alanda, ister başkaca alanlarda olsun- bi-
raz da sonjmluluğu kendisinden kaynaklanmayan
aksaklıklann derdinı çekmek olmuştur. Yaşanmakta
olan anadil sorunu da bunlardan biridir. Kural olarak
üniversite dönemi, anadilini ortaöğrenim sırasında
yeterince elde edememiş birinin bu eksikliğini kapa-
tabilmesi için geç bir dönemdir. Aynca böyle bir ek-
sikliğin üniversitelerce giderilmesi de beklenemez.
Öte yandan görmezlikten gelinmeyecek gerçek,
bugün üniversitelerde öğrenim gören gençlerden
anadillerini gereken düzeyde bilenlerin oranının üç-
te biri pek geçmediğidir. Kendisine ortaöğrenimden,
genelde örneğin düşüncelerini gerekçelendirmek için
ait alta yazdıklan iki cümlenin birbıriyle çeliştiğinin
ayırdına varamayacak ölçüde anadil yoksulu insan-
ların gönderildiği bir üniversite kurumu, bu gençlere
yüksek öğrenim verebilme açısından gerçek anlam-
da bir çıkmazla karşı karşıya demektir. Üniversite gi-
riş sınavlan da bu bakımdan sağlıklı bir ölçek olama-
dığına göre, uygulanacak çözümlerden biri, halen
hazırlık sınıfı bulunmayan dallar için bile bir hazırlık
sınıfı öngörmek ve bütün hazırlık sınıflannda çokcid-
dı Bir Türkçe eğitimini gerçekleştırmek, anadil düze-
yini asıl üniversite öğrenimine geçme bağlamında bir
baraj kabul etmek olabilir.
Bu sorun, yani anadil sorunu yeterince çözümlen-
meden yabancı dili asıl dil sorunu dıye adlandırmak,
kendi anadillerini yeterince kullanabilecek ölçüde dil
bilincini edinememiş insanlara yabancı dilde yüksek
öğrenim yaptırmaya kalkışmak, dil bağlamında bü-
yük bir gafletten başka bir şey olmayacaktır. Böyle
bir gaflet, ancak ülkemizdeki diplomalı düşünme
özüriülerinin sayısının daha da kabarması sonucunu
doğurabilir!
11. GENÇLÎK GÜNLERİ
BUGÜN:
HARBİYE MUHStN ERTUĞRl L: 12.00 Film
"Roma Açık Şehir" Yönetmen: Roberto Rossellini
15.00' Konser Aysun Timurcan
18.00' Dia Gösterisi "Karadeniz" Dılek Dışbudak
19.00 Göşteri Çağdaş Bale Topluluğu Cem Ertekin
KADIKÖYHALDUNTANER: 15 00 Sö>leşi "Tiy-
atro v« PsikiyBtri" Dr. Göksel Bayram
17.00 Happening
19.00 Oyun "Sözsüz O>Tinlar" ve "Açık Aile" Müjdat
Gezen Sanat Merkezi Tiyatro Bölümü
ÜSKÜDAR MUSAHİPZADE CELAL: 1900/
Oyun "Benim Matrak Ailem" Tiyatro Caniko
FATİHREŞATMJRİ: 1900 Oyun"BirKahrmanuı
Ölümü" Çağdaş Oyuncular
YARIN
HARBİYE MUHStN ERTUĞRIL: 12 00 Film
"Bisiklet Hırsızlan~ Yönetmen: VTttorio De Sfca
15.00 Söyleşi Tıyatrodan Televizvona" Okan Bayül-
gen, Suat Sungur, Erkan Can. Kaan Gırgin, Meltem
Cumbul
17.00 Happening
18.00 Dia Gösterisi Murat Erzaim
19.00 Oyun "Yaygara 70" tÜ Devlet Konservatuan
KADIKÖY HALDUN TANER: 15 001ConserO>a
Gökberk-Şanıil Gökberk
17.00 Konser Özlem Üzülmez-Melih Güzel
19.00 Oyun "Sersem Kocanın Kurnaz Kansı" Mavi
Tiyatro Topluluğu
ÜSKÜDAR MUSAHİPZADE CELAL: 19.00
Oyun "İş Teklifi" Maanflıler Tiyatro Grubu