Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
25 ARALIK 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMÎ
Gümriifc birliğine 1
taftakaldı
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Av rupa Bırliği 'yle
gumriik birlığine geçişle
bırükte 1 ocâktan ıtibaren,
topluluktan yapılan ıthalatlara
nuygulanan gümrük \ergjleri ile
Toplu konut Fonu kesintisı
sıfırlanırken. üçüncü ülkelere
karşı AB'ninin uyguladığı
korumalardevreye girecek. Yaş
tanm üriinleri gümrûk bırliği
kapsamına 22 yıl sonra
alımrken. işlsnmiş tanm
•ürünlennde AB'ye karşı olan
tüm korumalar 3 yıl ıçinde
kaldınlacak. Otomotiv ve
plastik eşya ıthalatında
uygulanan korumalar 5 yıl
ıçinde aşamalı olarak
kaldınlacak.
Avrupa'dan
KOBİ'lere hibe
• ANKARA (AA) - 1 Ocak
1996'da geçilecek gumriik
birliğinde. küçük ve orta boy
işletmelerin (KOBİ)rekabet
edebileceği bırortamın
'-yaratılması için "'eylem planı"
hazırlanıyor. DPT, Hazıne,
Halkbank. KOSGEB ile esnaf
• ve sanatkârlann ortaklaşa
hazırlayacagı eylem planının
/yıl sonuna kadar
-tamamlanması bekleniyor.
-DPT Avrupa Topluluğu Genel
Müdürü Tuğrul Arat. KOBller
İçin AB'den hibe alınacağını
söyledi. Eylem planının AB
destekli olacafını anlatan Arat,
b\ı kapsamda öncelikle
KOBrlerin teknolojı
transferine, araştırma-
geliştirmeye ve eğıtim
çalışmalanna ağırlık
verilecegini kaydetti. AB'nin
de KOBrlerin rekabet etmesini
ve daha iyi hale gelmesini
istediğını ıfade eden Arat.
"Artık Türk ekonomısindekı
sorunlar AB'ı da etkileyecek.
Türkiye'nin güçlü olması.
onlann da yaranna. Onlar da
-sorunlann çözümü ıçin destek
verecekler" dedı.
Sanayi ürünlerine
istasyon
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)- Üretici ve ithaİatçılar,
sanayi mallannın satış sonrası
hizmetlerinı sağlamak üzere
servis ıstasyonu kuracaklar.
Resmı Gazete'deki teblığe göre
servis ıstasyonlan, dogrudan
imalatçı ve ithaİatçılar
tarafından ya da yazılı bir
sözleşme ile bu hizmetleri
yürütmek üzere gerçek veya
tüzel kışiler tarafından
kurulabilecek ve ancak
Tüketicinin ve Rekabetin
Korunması Genel
Müdürlüğü'nden yeterlilik
belgesi aldıktan sonra
çalıştınlabilecek.
Fmdıkta fiyat
sorunu
• ANKARA (AA) -Fmdık
ıhraç fiyatlannın düşmesi,
Türkıye'de üretici ve
ihracatçılan olduğu kadar, en
fazla ihracatın yapıldığı AB
pıyasasını da olumsuz
etkilemeye başladı. Dış Ticaret
Müsteşarlığı (DTM),
Türkiye'de fındık fiyatlannın
yükseltilmesıni sağlamak
amacıvla bazı önlemler
üzerinde çalışırken. AB'nin de
, asgari ıthal fiyatı uygulamaya
hazırlandıgı belirtıldi. 1
Eylü! 'de başlayan 1995-1996
fındık ihraç sezonunda.
1
şimdiye kadar 326 milyon 88
bin dolar karşılığında İ01 bin
2
7
6 ton iç fındık ıhraç edildi.
Geçen yılın aynı bölümünde
. ise 106'bin 283 ton iç fındık
; ihraç edılerek. karşıhgında 349
] milyon 938 bin dolar dövız
sağlanmıştı.
TEAŞ kâra geçti
• ANKARA (AA) -TEA§
r Genel Müdürü Mustafa
! Turhan, 1994 yılında zarar
,' eden KÎT'ler arasmda yeralan
| TEAS'ın, bu yılın 11 ayında.
J zarannı sıfırlayarak, 8.9 trilyon
• lira kâr sağladığını açıkJadı.
i Turhan, TEAŞ'ın kânnın. yıl
| sonunda 10 trilyon liraya
; ulaşmasının tahmin edildıgıni
< bildirdi. Genel Müdür Turhan.
i geçen yılın Ocak-Ekim
! döneminde, TEAŞ'ın toplam
I gelırinin 66.7 trilyon lira,
| toplam giderinin ıse 68.8
1
trilyon lira olarak
gerçekleştiğinı hatırlattı. Bu yıl
aynı dönemde ise 89.3 tnlyon
lira gelire karşın 80.4 trilyon
lira harcama yapıldığını
kaydetti. Turhan, "Geçen yıl
1
aynı dönemde 2.1 trilyon lira
zarar eden TEAŞ. bu yıl 8
tnlyon 913 miiyar lira kâra
geçmiştir'" dedı.
Bakkallar zorda
'"• İZMİR (AA) -îzmır'de, satış
paylan giderek küçülen
bakkallann birçoğu. "tek
üründe bol çeşit" satış
sistemine yönelerek. kârlannı
ve satışlannı arttırmayı
hedefliyor. Böylece. sattıklan
ürünün ismine göre anılacak
mahalle arasındaki bakkallar,
işlevinı kaybedıp, tarihe
kanşacak. tzmir Bakkallar
Odası Başkanı Musa Özherek,
Tansaş ve Migros gibi dev
mağazalann. mahalle
arasındaki bakkal esnafının
satışlannı büyük ölçüde
etkılediğıni söyledi.
Türkiye Araştırmalar Merkezi Başkanı Faruk Şen, AB ilişkilerini değerlendirdi:
Tam üyelik, 3 ııalla ata kaldı
ÖZGÜR ULUSOV
Türkiye ile Almanya arasındaki ekono-
mık, sosyal \e politık ilışkilen ıncelemek
üzere kurulan Türkiye Araştırmalar Mer-
kezi (TAM). geçen pazartesi günü. 10. ku-
ruluş yıldönümünü Essen'dekı merkezınde
kutladı. 1985'te Prof. Dr Faruk Şen tara-
fından Bonn'dakurulanTAM. 1991 yılın-
da Almanya'nın Essen kentine taşındı. Şu
anda Bonn ve Brüksel'de bürosu bulunan
TAM'ın Dırektörü Prof. Dr. Faruk Şen.
Cumhunyet'ın sorulannı yanıtladı.
-TAM'ın hedefleri nedir?
ŞEN: TAM'ın ıkı amacı var. llkı. Tür-
kiye ile Almanya arasındabilımsel bır köp-
rü kurmaktı. Ama şu anda. AB'de yaşayan
yabancılar konusunda araştırmalar yapan
ve Türkiye'nin bölgedekı konumu ile ilgi-
lı başvurular yapılan bır kaynak gibi oldu.
Bu da üç boyutta gelışiyor. Orta Asya Türk
cumhunyetlerinın Türkiye ile olan ilışki-
len. Yakın Doğu, Balkanlar ve Türkiye'nin
bu bölgede nasıl bır görev üstleneceğı.
- Kaç proje gerçekîeştirdiniz?
ŞEN: TAM, on yılda7
5 proje yaptı. Bi-
zım ıçın önemlı olan. Sovyetler Bırlığı'nın
dağılmasından sonra büyük ılgı duyulan
Orta Asya Türk cumhuriyetlenne yönelık
araştırmalardı. Karadenız Ekonomik Iş-
birliğı konusunda araştırmalar yaptık.
-Veni projeleriniz neter?
ŞEN: Ağırlıklı konulardan bin, Balkan-
lar'da Türk ve Islam öğesıntn etkileri. Bır
de gümrük bıriiğıne (GB) gırdıkten sonra,
Akdeniz fonlanndan nasıl vararlanılacak?
Bu konuda araştırmalara başladık
• AB 6 mart anlaşmasında tam
üyeliğin olmadığını. AB
kayıtlanna geçirdi. Şu anki
anlaşma bizim tam üyeliğimizi
beraberinde getirmiyor. AB'nin
son olarak tam üyelik pazarlığı
yaptığı 12 ülke arasında
Türkiye yok. Türkiye. GB'den
ekonomik olarak devlet ve özel
sektör bazında oldukça zararlı
çıkacak. Devlet bazında, 2.6
miiyar dolarlık gümrük gelirini
gelecek yıl feda ediyoruz.
- Türkiye de dahil mi?
ŞEN: Türkiye ıçın yapmadık. Ancak.
Uluslararası Çalışma Örgütü ve Kuzey
Ren Vestfalya Eyaletı hükümetı ile yapı-
lan çalışmalardan sonra, dört tane transfer
bürosu kuruldu ve bu bürolar Türk KO-
Bl'lerinin AB bölgesel strüktür fonlann-
dan nasıl yararlanacaklanna daır danış-
manlık yapıyor. AB. 20 yıl vadeli yüzde 4
faızlı kredı açabilıyor. Akdeniz fonları tam
anlamıyla açılabilirse, Türkiye ıçın de söz
konusu olabilır.
- Konulan nasıl seçKorsunuz
ŞEN: TAM, ya herhangı bır yerden fı-
nansman bulup kendısi proje üretiyor ya
Alman kurumları. bakanlıklan. kamu ku-
rumları TAM'a proje veriyor ya da İLO.
UNESCO ve Türkıye'den'de Kültür ile
Dışişlen Bakanlığı. DPTaraştırma ıstivor.
- GB kapsamında çahşma j aptınız mı?
ŞEN: Ikı büy ük araştırmamız oldu. Bı-
rıncısı, Türkiye orta vadede tam üye olur-
sa. bölgesel \e sosyal strüktür fonlarına
nasıl yük getıreceğı ile ılgilıydı. Türki-
ye'nin sosyo-ekonomık yapısını Yunanıs-
tan. Ispanya ve Portekiz ile karşılaştırdık.
lkincı araştırmamız sektörel bazdaydı.
GB'nin tekstii. otomotiv ve hızmetlersek-
törüne etkılennı araştırdık.
- Tiirkhe yeterince çalışma yaptı mı?
ŞEN: Hayır. Türkiye, GB'den ekonomik
olarak devlet \e özel sektör bazında ol-
dukça zararlı çıkacak. Dev let bazında. 2.6
miiyardolarlık gümrük gelınnı gelecek yıl
feda ediyoruz. Bütün fonlar çalışırsa. ge-
lecek parayıl başına 650 milyon ECU ola-
cak. 1 milyon 900 bin dolarlık açık var.
- Daha çok mali > ardım altnabiJirmivdi?
ŞEN: Tabıi Bız 6 martta pazarlık mar-
jımızı hıç kullanmadan. aman Yunanistan
vetosunu çeksin diye özvenyle girdık.
- Türkiye bundan sonra ne yapmalı?
ŞEN: ÂB bütçesınde yüzde 40'a kadar
çıkan bölgesel \e sosyal strüktür foniarını
kullanmaklazım. ÖzellikleKOBt'lerıçın.
Türkıye'de ılk üç yıl GB'nın getireceğı bü-
yük bır işsızlık olacak. AB'nin, işsizlıkle
başa çıkmak ıçın gehştirdiğı bır sosyal
strüktür fonu var. Buna göre. yeni ış saha-
lan açıhpıstihdam sağlanırvebunun yüz-
de 50"sı karşılanırsa AB de kalan yüzde
50"şıni karşılıyor. yararlanmak lazım
-İşçilerin serbest dolaşımı pazarlık
konusu olabilir mi?
ŞEN: AB'ye tam üyeliğin dört ayağı var.
Bınncısı parlamentoya dahil olmak. ıkin-
cısi AB bütçesıne belirlı miktarlarda kat-
kıda bulunup belirlı miktarlarda pay al-
mak. üçüncüsü serbest dolaşım, dördüncü-
sü de gümrük bırliği. Türkiye bir ayağına
gırdı. Ankara Anlaşması'na göre dört
ayaktan ıkısıne gırmemiz gerekirken. bı-
rınden ayagımız çekıldı. bırine de zar zor
girdık. AB serbest dolaşımı kesınlıkle gün-
deme getırmek ıstemıyor, Türkiye de ge-
tirmıyor
. -fam üyelik için işimiz üçnalla ata kal-
dı galiba?
ŞEN: Doğru. Murat Karay alçın ne der-
se desın, 6 mart anlaşmasında AB'ye tam
üyeliğin olmadığını AB kayıtlara geçırdı.
Şu ankı anlaşma bızım tam üyelıgımızı be-
raberinde getirmiyor. AB'nin son olarak
tam üyelik pazariığı yaptığı 12 ülke arasın-
da Türkrve vok.
ÇİFTÇİ DOSTU SADLLLAHUSUMÎ
Yılda 400 Bin Ton Balığı Yok Ediyoruz
Türkiye'nin üç yanı denizlerle çev-
rih. Artvın'den, Hatay'a kadar uza-
nan kıyı şeridimiz tam 8 bin 333
kilometre. Değişik özellıklere sahip iç
içe dört deniz. Aynca, tabıı göller, baraj-
lar, goletler ve akarsulanmızın alanları
274 bin hektarı geçiyor. Ama, ne yazıi-
ki bu zenginliğe rağmen halkımız balığa
hasret!.. Karadeniz, Marmara, Ege ve
Akdeniz'de karasularımız artık devletın
kontrolünden çıkmış... Balık mafyasının
eline geçmiş... Yasa ve yonetmelıklere
aykın avlanma yapan binlerce trolcü ve
sonarlı tekne, buralarda cirit atıyor...
Bütün koylarda tam bir "balık katli-
amı" var!. Devletın resmı görevlilerinden
daha güçlü silahlara sahip trolcüler her-
kese meydan okuyor ve hıç çekinme-
den ateş açabiliyorlar. Ihbar etmeye kal-
kan küçük balıkçılar, ya meydan daya-
ğı yiyor ya da teknelen ve ağlan parça-
lanıyor!..
Saroz Körfezi'nden Akdeniz'e kadar
uzanan kıyı şeridinde trolcü ve sonarlı
teknelerin giremediği tek bir koy yok...
Buralarda her gece yasalara aykın, irıli
ufaklı binlerceton balık tutuluyor... Son-
ra da ışe yaramayanlar dökülüyor...
Tam bıryağma!..
Önceki yıl yapılan bir araştırmaya gö-
re, bu yolla denize dökülen balık mikta-
n yılda 400 bin ton civannda...
Büyüdüğü zaman, 500 gram veya bir
kilo gelebilecek bir balığı, daha 100
gram olmadan imha ediyoruz...
Kıyılarımızda 250 ila 300 kıloya kadar
büyümesi mümkün olan kılıçbalıklarının
15 kiloluk, hatta 10 kıloluk yavrulannın
yakalandığı ileri sürulüyor...
Denizlerimizdeki bu yağma yeni baş-
lamış değil. 10 yıldan beri sürüyor. Ka-
radenizli, Marmaralı, Egelı ve Akdenızlı
yerel yönetimler ve küçük balıkçılar se-
nelerce "Denizlerımiz yağma ediliyor.
Balıklanmız katlediliyor. Yakında balığa
hasret kalacağız..." diye haykırdılar.
Devlet ve hükümet yetkililerini uyardılar.
Universite, basın ve ilgıli kuruluşlar bu
seslere destek çıktı. Ama. ne acıdır ki,
yetkilı makamlar harekete geçmedü..
Sonuçta denizlerimiz kuruma nokta-
sına geldi. Geçmiş yıllarda her gece ser-
vet taşıyan balıkçı teknelen artık liman-
lara eli boş donüyor. Lüfer, palamut, kal-
kan, levrek, barbun, mercan, çupra, ka-
ragöz gibi ekonomik değeri yüksek ba-
lıklar yok denecek kadar azaldı. Sıra-
dan balık diye baktığımız sardalye. ıs-
tavrit, kolyozu bile bulmak büyük sans
oldu!..
Ege Su Ürünleri Kooperatıfi Başkanı
Hurşit Aksoy, eski Ve tecrübeli bır ba-
lıkçı. Yıllardan berı "yasak avtanma"ya
karşı savaş veriyor ve hükumetleri bık-
madan, usanmadan uyanyor:
"Karadenız'ı tüketen tekneler, Ege kı-
yılannda toplandı. Hemen her yanımız
trolcü ve sonarlı teknelerle kaynıyor. 3
mil ıçindeavlanmalan yasak olduğu hal-
de, trolcüler sahillere kadar sokularak
dipten ağ sürüyorlar. Sonarcılar da ya-
salann ızin verdıği ölçülerın üstünde ışık
kullanarak balıkları şoka sokuyortar. Bu
katliamdır. Devletln bunlara nasıl seyir-
ci kaldığını izah etmek çok zor."
Balıkçılık için en büyük tehlıke trolcü-
ler. 3 mil içine girerek avlanmaları kesin-
likle yasak. Ağlarını dipten sürdüklerı
ıçın sahillere sokulduklan zaman balık
yataklarını datahrıp ediyorlar. Boylece.
on binlerce, yuz binlerce ton balık, da-
ha ortaya çıkmadan yok olup gidıyor.
Kuşadası ile Sığacık arasında kalan
genış bölgeyı trolcülerle. sonarlı tekne-
ler adeta ışgal etmişler Bu bölgede san-
ki devlet yok gibi... Foca ve çevresinde
de durum aynı. Kuşadalı ve Foçalı ba-
lıkçılar. bu gelişmelerden son derece te-
dirgin. Trolcülenn kendılerini tehdit ettik-
lerinı ve zaman zaman aralarmda kav-
ga çıktığını, her defasında da dayak ye-
diklenni ıleri sürüyorlar. Ama, isimlerinin
açıklanmasmdan da korkuyorlar.ismi-
nin açıklanmasını istemeyen Ege'nin en
eskı balıkçısı şoyle dıyor:
"Trolcüler ve lambalı (ışıklı) tekneler
bıryandan, taratacılarbiryandan deniz-
lerımizi kuruttular. Balık yataklan yok
edıldı. Yunanistan 'dan kaçak olarak ge-
tırilen küçukgözlü ağlarla minik balıklar
tutuluyor. Halbuki. bu balıklann büyu-
dukten sonra avlanması gerekır..."
Edremit Körfezi'nin Çanakkale ve Ba-
lıkesir sahillerinde geçıminı denizden
sağlayan yüzlerce balıkçı da dehşet ve
korku ıçinde... Ancak, isımlerınin açık-
lanmayacağı konusunda söz aldıktan
sonra dilleri çözülüyor: "Babakale ve
Behramkale civannda balık tutmak ol-
dukça cesaretişi, Körfezımizı hallaçpa-
muğu gıbı atan trolcülerden çekinıyo-
ruz. Devlet onlaha baş edemiyor, biz ne
yapabılırız kı!.. Sahillere kadaryaklaşa-
rak denızin dibinı ağlan ile tanyohar. So-
narlı tekneler yüksek voltajlı lambalarla
balıklan kör ediyorlar. Küçük gözlü ağ
kullandıklan ıçin irili ufaklı ne kadar ba-
lık varsa yakalanıyor. Büyük balıklar pa-
zarlara sevk edilirken küçükler denize
dökülüyor."
Sığacık ümanı'nın küçük balıkçılan o
kadar korku içindeydiler ki, gazeteci ol-
duğumuzu öğrendikten sonra yanımıza
sokulamadılar. Iskeleden uzaklarda ko-
nuşabildiğimiz bır balıkçı, "Kusura bak-
mayın, siz gittikten sonra bize buralar-
da hayat hakkı tanımazlar" dedi...
Işin en acı yanı da balıkçının bize yö-
nelttiği bir soruydu:
"Devlet trolcülerden güçsüz mü?.."
Bu soruya şu yanıtı veremedik:
"Eğer, devlet bu ınsanlardan güçlü
olsaydı, bu teknelerdeki üç beş eli silah-
lı kişi her girdikleri liman ve koyda deh-
şet saçabilir miydi?.. Kendilerine karşı
çıkanlara ateş edip dayak atabilır mıy-
dı?.. Yasalanmızdaki kesin hukümlere
rağmen fıerkesın gözü önünde yasak
bölgelerde ve zamanlarda ağ kullana-
bılirlermiydi?.. Eylemler 10 yıldır sürebi-
lirmıydi?.."
Marmara Denizi'nde iki aydan beri
görmeye pek alışık olmadığımız bir kı-
pırdanma ve gelişme başladı. Şahil Gü-
venlik Komırtanlığı. Tanm ll Müdürlüğu
ve denız polısı ortaklaşa çalışarak kara-
dan ve denizden harekete geçtiler... Bu
uygulama, Türkiye'de ilk defa yapılıyor...
1 kasımdan itibaren sahil güvenlik ta-
rafından suç üstü yakalanan 43 trol tek-
nesı savcılığa teslim edildi. 51 trol ağı
imha edildi. Aynca, 17 tekne, milyarlar-
ca lira değerindeki ağlarını yakalana-
caklarını anlayınca kesip denize bırak-
mak zorunda kaldı...Marmara Deni-
zi'nde gene trol ve sonarla yasak avlan-
ma yapan tekneler var. Ama, artık kor-
ku sırası onlara geldı. Sahil Guvenlık Ko-
mutanlığı'nın işın üzenne cesaretle gıt-
tığini gören kuçuk balıkçılar, trol ve so-
narcılan ıhbar etmekten çekınmiyortar...
Böylece bazı ımkânsızlıklara rağmen
"denız mafyası" ile başa çıkılabileceğı
görüldü... Hıç olmazsa ilk işaret veril-
mişoldu...
Darısı diğer bolgelerimizın başına!..
ANKARA PAZARI
YAKLP KEPENEK
Direksiz Ekonomi •
Seçımler sonrasınm ekonomik gelişmelerinin nasıl ola-
cağı üzerine haftalardır kestirimleryapihyor: Eski deyimiy-
le "ahkâm kesiliyor." •
Kestirim ya da geleceğe yönelik öngörü nesnel verilere
dayandığı ölçüde gerçekleşir. Dayanılan verilersağlıklı de-
ğilse, kestirımlerin yerıni "fal" açma alır; öngörü yapma
"yazı-turaya" dönüşür. Türkiye ekonomisinde bir yazı-tu-
ra dönemi yaşanıyor, herhangi bir konuda öngörüde bu-
lunulamıyor.
Örneğın Merkez Bankası, kasım sonunda süreli döviz
işlemlerini ilk kez uygulamaya koydu; aralık, ocak ve şu-
bat aylannda dolar/TL fiyatlarını açıkladı. Buna göre 1 do-
lar aralık ortalarında 56.040 TL, ocak ortasrnda 60.205 TL
ve şubat başında da 63.030 TL olacaktı. Uygulamanın
daha "ılk ayı dolmadan" Merkez Bankası'nın bu kestiri-
mınin tutmadığı görülüyor. 21 aralıkta 56.937 lira olması
beklenen dolar, Merkez Bankası'nda 57.500; serbest pi-
yasada 57.300 liradan işlem görmekteydi. Özetle Merkez
Bankası. kendi beklentilerini en başta yine kendisi yalan-
lamaktadır.
Merkez Bankası, hıç kuşku yok ki ekonomiye ilişkin en
güvenilır verilere sahiptir. Eğer en güvenilir verilere daya-
nılarak yapılan kestirimler daha uygulamanın başında bu
ölçüde sapma gösterirse, öbür karar alıcılann durumu ni-
ce olur?
Ekonominin üzennde tarîışıfan ana değişkenlerinih, sı-
rasıyla. faiz, dövız ve borsanın, üçü de parasaldır; daha
özel olarak birer fiyatlama sürecidir. Faız sermayenin, dö-
vız TL'nin, borsa da pay senetlerinin fiyatlarını gösterir.
Büyük para sahiplerı, özellikle de bankalar, ekonomideki
beklentilerine göre bu pazarlardan birine doğru koşuyor.
Parasal gücü oranında halkın da katıldığı bu "parasalko-
şuşturma" giderek birikimli bir artış gösteriyor ve ekono-
miye ilişkin "tek konu" yapılıyor. Ekonomiyi algılamadaki
bu daralmanın, ya da tekleşmenin büyük sakıncalannın
vurgulanması gerekir.
Türkiye ekonomi politikası, yıllardır bu üç fiyat ayağıyla
götürülüyor. Hükümet, dövız kuru, faiz oranı ve borsa in-
deksini gözeten bir dengelı yol tutturmaya çalışıyor. Ba-
şarısız sonuç ortadadır. Bu üçlü arasındaki denge sürek-
li bozulmakta ve bir döviz ve faiz tırmanışı yaşanmaktadır.
Devalüasyon beklentisi dövizi tırmandırıyor. Öte yönden
hükümet para bulmak için borçlanıyor; borçlanabilmesi
için her geçen gün daha yüksek faız vermek zorunda ka-
lıyor.
Gerçekte hükümet borçlanma zorunda olmasa da faiz
oranlarını düşürrne olanağı çok zayıftır. Çünkü faiz düşük
tutulursa paranın gideceği yer borsa değıl, dövizdir. Hü-
kümetin bugünlerde lirayı dövizden uzak tutmak için baş-
vurduğu yüksek faız politikasının başarılı olma olasılığı bu-
lunmuyor.
Çünkü kamuoyu, seçimlenden sonra IMFdamgalı bir ön-
lemler paketını "bekleme tüneline" çoktan girmiştir. Se-
çimlerden sonra yüzde 40-50 dolayında KİT mal ve hiz-
metlenne zam ve Iıranın devalüasyonu, kaçınılmaz görül-
mektedir.
IMF'nin, kamuoyunda, yıllardır yapıldığı gibi. seçimler
sonrasında da kaçınılmaz "kurtancı" sayılması. gerçekte,
"yerlipolitikacılara olan güvensizliğin" de açık birgöster-
gesidir. "Yerli beceremiyor.. yabancı gelsin ve düzeltsin"
anlayışına dayanm Öysa ekonomi, IMFemirlerini biledin-
Jemiyot Bilindiği gibi IMF, "IstikrarProgcamj"-çerçevesia-
O*e 1995'te uygulanacak ekonomi politikalannı, içve dış
borçlanma, KİTfinansmanı, bütçe açığı, Merkez Bankası
işlemleri, kısa dönemli borçlanma ve döviz kuru konula-
rında belli sınırlar getirmiştı. Ekonominin bu sınırlann içı-
ne sığdırılamadığı görülmektedir. Örneğin ay ortalaması
olarak bir dolar (artı) 1.5 mark toplamının TL karşılığı ara-
lık 1995'te 101.400 lira olacaktı. Oysa 15 aralık günü bu
toplam 115 bin TL dolayına yükselmiş bulunmaktaydı.
Son günlerin hızlı kur tırmanışı göz önünde tutulursa ay-
lık ortalamanın IMF isteklerinden çok daha "büyük bir
sapma" göstereceğı, söylenebilir.
• • •
Uygulanan ekonomi politikasının "cansıperane savu-
nucuları", piyasafiyatlannın "yolgöstşricı" a\\nmas\, eko-
nominin "denız feneri" sayılması gerektiğini sürekli vurgu-
lar. Merkez Bankası ve IMF'nin bu fiyat göstergesi kesti-
rimlerinin tutmadığı, çok kısa süreli öngörülerin bile ger-
çekleşmediği bir durum yaşanmaktadır.
Seçımlerden sonra hükümet edecekler "üretifn dışıser-
maye gelirlenni vergileme" yofuyla bu faiz-döviz yanşını
durdurmadıklan sürece ne enflasyon düşer ne de yatmm,
iş bulma ve üretim gibi ekonominin direkleri gündeme ge-
lir. Direkleri kopuk bir gemi de yalpalar gider. Faiz-döviz
yarışından da yalnızca sermaye sahipleri kazançlı çıkar.
DUNYA EKONOMISİNE BAKIŞ /ERGIN YILDIZOĞLU LONDRA
A
vrupa çok sert ve yaygın bir reses-
yondan 1994 yılında çıkmaya başla-
dı. Bır önceki resesyon 1983 yılında
sona ermiş ve ekonomik toparlanmanın bi-
terek bir yavaşlamanın başlaması yaklaşık
4-5 yıl sürmüştü. Şimdi resesyonun üzerın-
den daha 1-1.5 yıl geçmeden Avrupa eko-
nomilerinin tekrar yavaşlamaya başlama-
sından ve 1996'da bir resesyon olasılığın-
dan bahsediliyor. Bu hafta Avrupa'dan son-
ra ABD'de de yapılan faiz indirimlerinin ıse
henuz bu beklentileri değıştırecek duzeyde
olmadığı kanısı ekonomistler arasında yay-
gın.
ÖECD II. Yanyıl Raporu
iyimser bulundu.
Bu ayın başında, Avrupa Ekonomik Ko-
misyonu'nun ekonomik büyüme tahminle-
rini aşağı doğru yeniden düzelttiğinı, ancak
birçok ekonomıste göre bu tahmınlennin bi-
le oldukça iyimser bulunduğunu ve Avrupa-
lı işadamlannın da 1996'da tekrar bir reses-
yonun yaşanmasından korktuklannı aktar-
mıştım (Cumhuriyet 4.12.1995). Bu hafta
yayımlanan ve 1996'da hafif bır ekonomik
toparlanma öngören OECDII. Yanyıl Rapo-
ru bu tür korkulara kapılanları pek rahatla-
tamadı. OECD raporuna göre ekonomik bü-
yüme bu sene beklenenden daha düşük ol-
muştu. Gelecek sene ABD ve Japonya'da
hafif bır toparlanma umut edilin<en, Alman-
ya'da ıse bır büyüme beklenmiyordu. Rapo-
ra göre OECD ülkelerinde ekonomik büyü-
menin 1995'te yüzde 2.4'ten 1996'da yüz-
de 2.6'ya çıkması bekleniyor.
OECD raporunda genel olarak ölçülü bir
iyimserliğin olduğu görülüyor. Yine gelen
haberierden anlaşılan o ki, Avrupa Ekono-
mik Komisyonu Raporu gibi OECD raporu-
nu da bazı özel sektör ekonomistleri fazla-
ca iyimser bulmuşlar (Financial Times
20.12.1995). Diğer taraftan OECD raporu,
kasım ayına kadar derlenen verilerden oluş-
tuğu için çok doğru bir manzara da suna-
mıyor. Gerçekten de raporun yayımlandığı
gün bazı OECD görev ;i!eri, raporun hazırlan-
Durgunluktan çıkmamış mıydık?
ingiltere"
masından bu yana ortaya çı-
kan verilerin, Avrupa'da,
özellikle Fransa ve Alman-
ya'da ekonomik yavaşlama-
nın hızlandığına işaret ettiğı-
ni açıkladılar. OECD Baş
Ekonomıstı Kumihara Shi-
gehara'ya göre rapora te-
mellık eden veriler 10 kası-
ma kadar geliyor ve III. üç
aylık dönemde Almanya
ekonomisinin yüzde 0 büyü-
me gösterdığıni ve Fransa
grevlerinin etkilerinı hesaba
katmıyor. Alman ve Fransız
ekonomilerinin yavaşlama
hızındakı ani artış hemen
herkesi şaşırtmış. Bu geliş-
meler göz önüne alındığın-
da, Shıgehara'ya göre Al-
manya'nın, raporda öngörü-
lenden yüzde 0.25 daha az
büyümesini beklemek gere-
kiyor (Wall Street Journal
20.12.1995). Fransız Istatis-
tik Enstitüsü (INSEE) ıse son
grevlerin ekonomiye toplam
1.6 miiyar dolara mal oldu-
ğunu hesapladı. INSEE
1995'ın son üç aylık döne-
minde ekonomik büyüme-
nin yüzde 0 olacağını ve ge-
lecek yılın ilk altı ayında ise daha önceki yüz-
de 2.5'lik öngörünün aksine yuzde 1.5'te
kalacağını tahmin ediyor (The Economist
23.12.1995). Genel olarak ışsizliğın yüzde
7.8'den yüzde 7.7'ye gerileyebıleceğinı on-
gören OECD raporuna karşılık INSEE, ışsız-
liğin 1996'da Fransa'da yüzde 11,5'ten yüz-
de 12'ye yükseleceğini hesapladı. Alman-
ya'da da işsızlık geçen sene yüzde 8.9'dan
bu sene kasım ayında yüzde 9.3'e yuksel-
mişti ve III. üç aylık dönemdekı durgunluk-
tan sonra daha da artması beklenmeliydi.
Diâertaraftan OECD raporuna göre gelecek
yılîngıltere'de de ekonomik yavaşlama bek-
lenıyordu.
1981'de 6 Avrupa ülkesı ekonomisinde
eski büyüme hızı vardı. Bu ülkelerin sayısı
1982'de 4'e ve 1983'te de ikıye düştü ve
1987/88'e kadar da oldukça belirgin bir eko-
nomik büyüme dönemi yaşandı. Sonra,
1987/88 yıllannda başlayan ekonomik ya-
vaşlama 1993'te yaygın bir resesyona dö-
nüştu. 1993'te Fransa, Almanya ve italya
dahil 11 Avrupa ülkesı eksi büyüme göster-
dıler. 1994'te başlayan ekono-
mik toparlanmanın ıse 1995'ın
son çeyreğinde ıvmesini yitir-
dıği görülüyor. Bu durum ge-
çen resesyonu. 1970'lerin ba-
şından beri en yaygın reses-
yon yaparken, rekor kısalıkta
bir ekonomik toparlanma ya-
şamakta olduğumuza da işa-
ret ediliyor. Tabiı bu ekonomik
toparlanmanın da esas olarak
şırketler ve yüksek gelir dilim-
leri için olduğunu, çalışan ke-
simler için yeni iş olanaklan
yaratmadığını ve yaşam dü-
zeylerinde bir iyileşmeye yol
açmadığını da soylemek gere-
kır. Daha once vurgulamıştım,
ama yine hatırlatmakta yarar
var sınınm: Bir önceki reses-
yon ve onu izleyen toparlan-
mada Avrupa'da işsizlık yüz-
de 10.4'e çıktıktan sonra yüz-
de 5.9'a gerilemişti. Bu sefer
yuzde 11,5'e çıktıktan sonra
ancak yüzde 10.5'e gerileye-
bıldı. Şimdi bu platodan baş-
layarak yükselecek.
Üstelik bu sefer kitleler çok
daha duyarlı. Hem artık sade-
ce işsizliği azaltacağını vaat
eden hukümetler oylarını art-
tırabiliyorlar (Fransa, Avusturya) hem de, bu
vaadinden vazgeçenler şiddetlı tepkılerle
karşılaşıyorlar. Fransa'da Juppe'ye karşı
gösterilen tepkileri, geçen hafta Belçika'da
yaşanan yaygın grevler izledi.
Diğer taraftan Avrupa ekonomileri. yük-
sek ışsizlik oranları yanı sıra durgunluğa,
sırtlarında oldukça ağır, kamu ve özel sek-
tör borçlan ile gıriyorlar. Üstelik gündemle-
rinde bir de Avrupa Para Birliği var. Tüm
bunları birarada değerlendırdiğimizde orta-
ya ilgınç bir manzara çıkıyor. Ekonomik dur-
gunluk vergi gelirlerinı azaltarak butçe açık-
lannı arttıracak. işçiler ve genel olarak halk
ise artık kamu harcamalarının kesılmesini
istemiyor. Fransa da işçilerin "tarihi zaferin-
den" (WSJ, 19/12/95) sonra kamu harca-
malannda büyük tepkileri göze almadan ke-
sınti yapmak çok zor (WSJ 21/12/95). Üs-
telik birçok ekonomist. ekonomiler yavaş-
larken kamu harcamalannda kesiriti yap-
mayı tehlikeli bulduklannı söylüyor (WSJ
20/12/95). Diğer taraftan bütçe açıklan azal-
tılamazsa Avrupa Para Birliği'ni gerçekleş-
tirmek, Almanya'da bile giderek zorfaşıyor
(Le Monde 22/12/95). Financial Times'ın
Gelecek Bin Yılın Liderleri serısinde tanıtı-
lan Fransız Sosyalist Partı Hükümeti'nin es-
ki bakanlanndan Martine Aubry'e göre
"Ortakpara birimi iyı ama, bunu elde etmek
için memleketi yıkmaya değmez. "(FT
19/12/95).
Şimdi bu manzara karşısında hem muha-
fazakâr hem de SD hükümetlerin ve hükü-
met adayı partilerin ellerindeki ekonomik
politıka araçlanna bakıp da ekonomik dur-
gunluğun ve buna baglı olarak ekonomik
sorunlann daha da ağıriaşacağını gömnek
hiç de zor değil. Daha cloğru bir deyişle, Av-
rupa'yı yönetenler ve yönetmeye aday olan-
lar ne yapacaklannı bilmiyorlaıi işte bir ör-
nek: Geçenlerde Almanya'da SDP yeni lide-
ri Oskar Lafontain ekonomiyi canlandır-
mak ve işsizliği azaltmak için kamu borçla-
rını arttırmayı içeren'IbaşkaJbMppfitika"
önerdi. Önerdı ama'neye uğra'dığınf da şa-
şırdı. Öneri sadece muhafazakâr kamu-
oyunda değil, kendi partisinde de adeta bir
skandal yarattı (Le Monde 22/12/95).
OECD, yine kabahati emek pazannın ye-
terince elastik olamadığına, sendikalara,
yüksek ücretlere, sosyal harcamalann kamu
maliyesi üzerindekı yüküne bağlayadursun
ve yine "vurun abalıya" komutu ile ışçi sını-
fını ve emekçilerı gösteredursun, bu sefer
emekçılerın kolay bir hedef olmaya niyetle-
ri yok. En kısa ekonomik toparlanmadan
sonra, 15 yılın en gergin dönemine girmeye
hazırlanıyoruz sanınm.