25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19 EYLÜL1994 PAZARTESİ HABERLER DOGUMUNUN 300. YILINDA Voltaire ve Aydınlanma SERVER TANİLLİ •XVIII. yüzyıl, Fransa'da, yükselen burjuvazinin aristokrasiye karşı mücadelesinin gitgide keskinleştiği bir ortamda, sosyalye siyasal gelişmenin ideolojik kavgaya da yansıdığı bir yüzyıldır. Düşünce yaşamında büyük bir uyanış vardır Voltaire'i anmak devrimci bir eylemdir 'Alçağıeziniz, ezilsin alçaklar!..' Voltaire7anmak,akla veauşünceözgürlüğünesahip çıkmak;savaşa,şiddete, işkenceyekarşı durtnak; bağnazhğın,yobazlığm, hoşgörüsüzlüğün önünedikümek veağızdolusugübnektir. Fransa'da 1968 öğrenci oiaylan srasında,kavgaya ünlûfilozofJean-Pau) Sartre da katıhr ve koltuğunda -o kıpkızü- "Halkm Davası" gazetesi, başkalanyla beraber, cadde cadde ve haykıra haykıra dağıüp satmaya başlar. Mücadelenin böylesine kıaştığı bir ortamda, hükümetin ne tür önlemfer alması gerektiği tartışılırken, şirndi adıru bîle hatırlayamadığumz Içişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı Chartesde GaaUe'e, Sartre'ın tutuklanmasını önerir. De Gauîle'ün verdiği yanıt ünJüdûn - Vohaire tutuklanamaz! Tutuklanamazdediği Voltaire, iki yüzyıl önce yaşanuş ve toplumun o dönemdeki özgûrlük da vasına sahipçıkrruş bir başka "angaje'düşünürdü Fransa'da; Sartre da, onun açtığı yolda. üstüne düşeni yapıyorduyüzyılımızda; nitekim kendisinden önce de. bir Victor Hugo. bir Emile Zola ve başkalan, böyiesi bir rolü üstlenmişlerdi. Voltaire tutuklanamazdı, Sartre da tutuklanmadı. O yoiaçıcının 300. doğum yıh bu yıl; uygar dünya anarken, bizdeanıyoruz onu. Ama ne demektir Voltaire'i anmak aslında? Voltaire'i anmak, akla ve düşünce özgürlüğünesahipçıkmak; savaşa, şiddete, işkenceye karşı durmak; bağnazhğın, yobazlığın. tek kelimeyle hoşgörüsüzlüğün önüne dikılmek ve son olarak, boş ve aptalca olan ne ki var ağız dolusu gülmekür. Bunlann adınaydı Voltaire'in eylemi! Kısacası, insansoyunun en kutsal değerlerini savundu gencıliğe karşı; karaniıga karşı da aydınlığın yanındayerakJı. Bütün bu değerierin ayaklar altına ahnır olduğu dünyamızda ve yurdumuzda, Voltaire'i anmak. devrimci bireylemdir. Büyük düşünür. söz konusu değerieri çiğneyenlere karşı,*Alçağı eanzT*diye haykırmıştı o yüzyılda; aynı slogan bugün de geçerlidir ve yeryüzünde, insaniann insanca yaşayacaklan bir düzen kuruluncaya değın de geçerli olacaktır. Evet. alçağı eziniz, aiçağı ezelim, ezilsm alçaklar!.. Strasbourg, 2Temmuz 1994 Server TANİLLİ Aydınlanma:Aklmmahkemesi ıllardan 1726. Paris'te Sully dükünün ko- nağjnda bir akşam yemeğin- deyiz. Soylu sınıftan birçok kimse oradadır; aralannda. yazar ve sanatçı olarak burju- valar da var. Bir kuş sütü eksiktir sofrada. Ala Fransız şaraplanrun, kafalara revnak verirken dilleri de çözdüğü bir ortam. Parlak kültürü, ince ze- kası, konuşma sanaündaki hünerine bakıp. kadın-erkek soylulann nicedir bağnna bastığı bir genç, bir konuyu yakalamış. dakikalardır, hem de yüksek perdeden konuşmaktadır. Sözü ağzından almak ne mümkün! Çağnlılar arasında Rohan Şövalyesi de var- dır. Bir ara söze kanşır ve düşüncesini söyler. Delikanlımız. o düşünceyi de -acımasızca- hır- palar. Şövalye de dayanamaz ve herkesin duyacağı biçimde sorar: - "Bu sö\lediğûne karşı, böylesine yukardan konuşan genç de kim?" I'Bu kafadan dlşe dokunur şeyler çıkacak' Tanımaz olur mu, biliyordur aslında; nite- kim, daha önce bir-iki takışması da olmuştur delikanlıyla. Şu anda ise. maksadı aşağıla- maktır olsa olsa; soylu olduğuna göre, hele bir burjuvaya karşı bu hakkı görür de kendinde. Genç adam, konuşmasını hemen keser ve so- ruyu sorana dönerek, kendini tanıtır: - "Efendimiz," der. "cafcaflı bir ad taşunayan biridir o; ama taşıdığı adı saydırtmasını da bilen bir Idşü" Nasıl olur? Bu ne haddini bilmezliktir bir şövalye karşı- sında! Üstelik lafı alıp ağzına ükamak!.. Herkes donakalmıştır... Beyzade, sofradan kalkıp terkeder top- lantıyı. Bir burjuva parçasını düelloya davet edecek değil ya! Şunu yapar sadece: Adamlan- na emir verir, geceleyin bir yerde kıstınp, eşek sudan geünceye kadar dövmelerini söyler bu küstahı. Ancak, bir tembihde de bulunur: "Sakm başına vurmayınız" der, "daha dişe do- kunur şeyler çıkabilecektir bu kafadan belki!.." Emir, şamna yakışır biçimde yenne getinlir. Genç adam, eli-kolu sargılar içinde, topalla- ya topallaya tiyotraya gelir ertesi akşam; şö- valyenin locasma çıkar. kendisini düelloya da- vet eder ve eve dönüp kıhç talimine koyulur. Aslında kanunlar. ölüm cezasıyla cezalandı- rmaktadır böyiesi bir karşılaşmayı. Şövalye ise, soylu olmayan bir kişiyle düello yapmak zorunda kalmamak; belki daha da fazla ola- rak, bir hamlede düşürebileceği bir başın değe- rine inandığından, kuzeni zaptiye nazınnı uyanr ve tutuklatmakla yetinir genci ve hemen arkasında da -İngiltere'ye gitme koşuluyla- salıverdirir. I Aydınlıklar yözyılı ve I Aydınlıkçı yazarlar Kim bu delikanlı biliyor musunuz? Geleceğin ünlü Voltaire'i, ta kendisi! Rohan Şövalyesi'nin, hasmını patakiatma- dan önce adamlanna yapüğı tembih, bir sezgi- dir olsa olsa. Ve yaşamda bu tür öngörülere de her zaman yer vardır. Ama şövalyemiz, o ka- fasından belki 'daha dişe dokunur şeyler çıkabi- leceğini' umduğu insanın, yaşarru ve düşünce- siyle bütün bir yüzyıla egemen olacağıru nasıl bilebilirdi? Okuyucular haurlayacaklar: XVIII. yüzyıl. Fransa'da, yükselen burjuvazinin aristokrasi- ye karşı mücadelesinin gitgide keskinleştiği bir ortamda, sosyal ve siyasal gelişmenin ideolojik kavgaya da yansıdığı bir yüzyıldır. Düşünce yaşamında büyük bir uyanış vardır: Bir yığın düşünür, eserlerinde, felsefenin, sosyolojinin, sanatın ve daha nice alanın en yakıcı sorun- lannı dile getirmektedir. İşte bu yüzden, Fran- sa'da "Aydınuklar Yûzyılı" diye anılan bu yüzyılda "Aydjnlıkçılar" adı verilen o yazar- lann yapüğı neydi aslında? Engels'in bir değerlendirmesi var ki. pek gü- Üniü heykelci J.A.Houdon'un 1781'de yaptığı" Voltaire'in Büsrü" (Ayrmti) zel anlatır onlann etkinliğinı; şö>Ie der o: "Din, doğa anlaytşı. topium, devlet örgütü, her şey, en acunasız "bir eleştirinin konusu oldu; her şey, aklın mahkemesi önünde kendini savunmak zo- runda kaldı ya da mahkum oldu." "Aklın mâhkemesi"nın kurulması: Aydınhk- lar başta bu! Ancak, buradan kalkıp, Aydınlıkçılann hep- sinin aynı değerlendirmenin arkasından git- tikleri sanılmasın. Devrilmeyi bekleyen bir reji- min çürümüşlüğüne bakıp, kimisi ılımlı reform- lar öneriyordu bu düşünürlerin; kimisi de top- yekün reddediyordu onu. Öte yandan, feodal mülkiyetin devrini tamamlamış düzenini redde- dip, onun yerine "akla uygun" bir örgütleniş ge- çirmek isteyenler vardı. Bunun gibi, kimi düşü- nürler, birfilozof-kraldüşleyip "aydın despot- tuk n a. bel bağlıyor ve rejimin en belirgin eksik- liklerini bu yoldan gidermeyi umut ediyorlardı; kimi düşünürler de, cıkış yolunu, halkın baş- kaldırmasında görüyor, ya da Avrupa çapında bir devrime inanıyorlardı. Eserlerindeki sert tartışma havasının kayna- ğında yatan budur! I Etfebiyatçı Vortaire'den filozof I Voltaire'e: Kuşku ve katıkaha İşte, bu XVIII. yüzyıl düşünürleri içinde, çağ- daşlannı en çok etkileyeni Voltaire oldu; öyle ki, kimi insanlar için, Aydınlıklar Yüzyılı ile öz- deştir onun adı; "Voltaire'in Çağı"dır bir nitele- nişi de o yüzyılm. Uzun süren ömrüyle hemen hemen bütün bir yüzyıh dolduran yaratıcı ya- şamı (1694-1778) bu damgayı vurmuş değil sa- dece; çağmın kavgasını, en can alıa noktası- ndan yakalaması. kaleminin gür sesi ile o kav- gaya-katılıp onun bir tür temsilcisi olması yü- zündendir de bu. Aklın bağnazlığa karşı savaşıdır söz konusu olan. Dine, dogmalara, hoşgörüsüzlüğe, saç- malıklara karşı savaşı... Bütün bir yüzyıl onu bekliyordu sanki; gelir ve yalnız aklıyla kalemi- ni silah diye kullanarak, o savaşı -belki de- tek başına verip gider. Gericiliğin, adını anarken. bugün bile yüzünü buruşturması. savaşçımızın ne tür yavuz bir kişilik taşıdığını gösterir. Nasıl yaklaşmalı yaşamına Voltaire'in? Ömrü, bütün bir yüzyıh doldurduğuna göre. bir kalıp halinde alamayız bu insanı. Yüzyılın üç çeyreği boyunca gelişip durdu o ınsan: Bütün etkilere uğradı, bütün rüzgarlar karşısında eği- lip doğruldu. Ne var ki, bu zekanın tüm edin- dikleri, uğradığı değişiklikler ve yaptığı ilerle- meler, toplum için de söz konusu idi; etkisi onca büyük oldu, çünkü insan olarak kendi gelişmesi ile, bütün bir toplumdaki düşünce hareketleri dirsek dirseğe idi. Böylece rolü, kafalarda açıp tazeliğini koru- yan düşüncejeri, dünyanın dört bir köşesine taşımasıdır. Öyle olduğu içindir kı, bu çapta bir kışiliğin yaşamına eğilmek, ister istemez bir ta- rihlemeyi de gerektiriyor. Voltaire'in yaşamını ve eserini, iki döneme ayırabiliriz. Her iki dönemin kendi içinde bir bütünlüğü olduğu gibi, her parca, cağın geliş- mesiyle de iç içedir. Voltaire'in, XVIII. yüzyılın ortalanna denk düşecek biçimde. ilk dönemin- de, edebıyattır en büyük yeri tutan yaşamında. O alanda kendisini saydınrken, hareketli, gü- rültülü patırdılı bir ortamda, hapishaneler. kaçışlar, sürgünler. ihbarlar, salon zaferleri ve saraylann oksayış ve gülücükleri arasında. bir filozof da yetişir; edebiyatçı Voltaire, gün gelir, filozof Voltaire'in önünde silinir; onun emrine girerdaha doğrusu. Saldınnın hedefleri, açık ve şeçik olarak. 'Kilise' ve 'Eski Rejim'dır artık. Özgür düşünen insaniann taptığı, bir dinden ya da mezhepten olanlann tiksindiği Voltaire. işte bu ikinci dönemin insanıdır. Yüzünde ve kaleminde. şeytani bir alay vardır onun. Dine, bu arada aptalca olan her şeye güldür- mektedir. Kuşkuya çağınrken kahkahaya da boğmak: Dış görünüşünde masum olan bu tavır, dün- yayı değiştirme girişimine açılmış bir kapıydı da. Bu anlayıştır ki. 'Eski Rejım'in ideolojik te- mellerini >ıkmada en büyük itici güç olacaktır belki de. Ama nasıl biiebilirdi Rohan Şövalyesi bunlan? voltaire'den... Nefret etmeyi biliyorum çünkü... Söylediklerinizin hiçbirinde üiink aynı düşüncede değilim; ancak onlan söyleme hakkımzı ölünceye değin savunacağtm. • Bir demokratik yönetimle oldukça uzlaşırdım... Aynı ülkede müMeri olan herkesin, o ülkede dûzeni sürdürntede de hakları vardır. Özgür insaniann, hükmü altında yaşayacaklankanunlarıbizzat kendüerininyapttklaruugörmeyi seviyorum... Eviminyapılmastnda banayardtm etmiş olan duvarcımın, doğramaamtn, demircimin, komşum çiftçinin ve dostum imalatçmın, bütün bunlann, mesleklerinin üstüne yükseldiklerini vekamuyarannı, Türkiye 'nin en küstah temsilcisinden daha iyi tanıdıklarmı görmek, birzevk benim için. Hiçbir çiftçinin, hiçbir zanaatçmm, korkacağıbirharlantp horlanmayoktur bir demokraside... Özgür olrnak, herkesin birbirine eşit olması, gerçekyasamı. doğal yaşamıdırinsanın;bunundışında kalan ise, aşağılık bir uydunna, kötü birkomedyadır, içindekiminin efendi, kimininköle, birinin asalak ve bir başkasınm aracı rolüne çıktığı birkomedva! * Yentb'ğiulusun cesetlerinden yarartanmışhiçbirulusyoktur; ordulan zaferkazanstnya da yenihin, o da öder, odaacıçeker! •k • Gelecek kuşaklar, diktiğim binlerce ağaçla benihatırlayacak en azından. • Meranunu oldukçaaçık dile getir&ğimi dûsünüyorsunuz; küçük kaynaklara benzerim ben, saydâm vepırılpınldıronlar, derinUkkri aztbr çünkü. • Nefretetmeyibiliyorum, çünkü sevmeyi biliyorum! • Desteksiz edebiyat adanu, uçan babğa benzer: Biraz havalanırsa kuşlaryutar; sayadalarsa bahklârayem olur. • İnsan eylem için doğmustur, alevin yükselmesi ve tasm düşmesigibi. Uğraşmamakla var olmamak, insan için avnı şeydir. İki kez ö'lür insan: Biri sevmediğinde, ö'teki de sevilmediğinde... 30 EYLÜL'e kadar kayıt olun. Bütün yıl sabit ücretten yararlanın. BIZBIZE ERDAL ATABEK Biz Amıpa'yı Tanıyor muyuz? Şu Avrupa'nın nasıl bir takıntımız olduğunda sizin de aklınızı kurcalayan bir şeyler yok mu? Hem hayranızdır hem kızgın, hem severiz hem nefretederiz, hem beğeni- riz hem aşağılarız. Duygusal dünyasında ikilemler ya- şayan bir kişiliğin birbirine zıt değerlerle yaklaşbğı birisi gibi Avrupa'ya karşı tutumumuz da çelişkilidir. Avrupa futbol taktmlarıyla yapılan karşılaşmalarda Türk seyircilerin 'Vur vur inlesinlAvrupa dinlesin' bağı- rışlarını duyunca konu yeniden karşımıza geldi. Aslında dikkat edersek şu 'Avrupa sendromu'nun gündemimiz- den hiç düşmediğini görürüz. Ama dikkat ettiğimiz -ne- redeyse- tek konu da 'Avrupa'nın bizi nasıl gördüğü?'- dür. Olgunlaşmasını tamamlayamamış bir gencin saç biçiminin başkalan tarafından nasıl görüldüğüne ilişkin nevrotik dikkatine benzer bir duyarlılıkla her olaya 'bi- zim için ne diyorlar?' aralığından bakıyoruz. Sık sık da yakınıyoruz: Avrupa bizi tanımıyor'. 'Avrupa'ya kendi- mizi tanıtamamak' içimize işliyor, kendimize kızıyoruz, onlara kızıyoruz, toplantılar yapıyoruz, paralar ayırıyo- ruz. illede 'bizi tanısınlar canım'. Istediğini eldeedeme- miş bir çcx;uğun tutturuşu gibi bizi tanısınlar, bizi anla- sınlar' diye tepiniyoruz, fırsatını buldukça da kızıp köpü- rüyor, gücümüzü göstermekle parmak sallıyoruz. Bütün bunlann içinde asıl doğru pek yer almıyor, 'Biz Avrupa'- yı tanıyor muyuz?' • • • Elbette tanımıyoruz, çünkü Avrupa'yı tanımak' da nesnel, soğukkanlı bir çaba istiyor. Kendimizi de tanı- madığımız gibi, toplumsal değişmemizi de tanımadığ»- mız gibi, kendi tarihimizi de anlamadığımız gibi, kendi gençliğimizi de tanımadığımız gibi Avrupa'yı da tanımı- yoruz'. Çünkü bir kültürü tanımak, bir uygarlığı tanımak, bir değişimi anlamak, bir değer yargıları sistemini anla- mak, 'nesnel, yansız, duygusal baskılardan annmış bi- lişsel bir çaba'y\ gerektiriyor. O da bizim ahşkanlığımız değil. Bizim ahşkanlığımız 'öznel, yanlı, duygusalbaskı- ların yönlendirdiği, ruhsal doyumumuza yönelik'değer- lendirmeler. Davranışlarımıza biçim veren özellikler bunlar olduğu için de kendimizi, dünyayı, çevremizi, ya- nımızdaki insanları, olayları anlayamıyoruz, tanıyamı- yoruz'. Anlayamadığımız, tanıyamadığımız her şeye karşı tepkimiz de ya beğeni oluyor ya da öfke. Çoğunluk- la da her ikisi birden. Bu iş insan haklarından turizme, dış ilişkilerden ticarete kadar böyle gidiyor. Yaşamanın bütünlüğünü kavrayamadığımız için de bir alanda, bir olayda başarı kazandık mı 'dünyalar bizim oluyor', bir iş tersine döndü mü 'yıkılıyoruz'. • • • 'Avrupa Topluluğu'na katılmak istiyor muyuz?' Bu so- ruya 'evef'yanıtını vermek, bu alanda başvuruda bulun- tnak yeterli mi? önce Avrupa'yı tanımak gerekmiyor mu? Avrupa Topluluğu'na katılmak demek, özünde Av- rupalı olmak' demektir. 'Avrupalı olmak' ne demektir, biliyor muyuz? Merak ediyor muyuz? Avrupalı olmak', öncelikle o toplumsal değerlere sahip olmak demektir. Bunun ne olduğunu biliyor muyuz? Bunu yapabilir mi- yiz? 'Avrupa kültürü'nün tarihini, bugünkü değişimini, gelecekte nasıl olabileceğini merak ediyor muyuz? Iki- yüzyıllık 'Batılılaşma, çağdaşlaşma, uygarlaşma' serü- venimizi toplumumuzun kaçta kaçı merak ediyor, bili- yor, dahası benimsiyor? Hepsinden önemlisi bugün ya- şadığımız kültürü tanıyor muyuz? İçinde yüzlerce yıllık geleneklerimizin, köylü kökenimizin, saraylı davra- nışlanmızın, tarihsel kent yaşamımızın, ekonomik deği- şimlerin, dinsel etkileşmenin, dünya kültürleriyle karşı- laşmanın ürünü olan bugünkü kültürümüzü tanıyor mu- yuz? Toplumumuzun bugün yaşadığı olayların kültürel köklerini gerçek bir bilimsellikle irdeleyecek ortamımız, birikimimiz, cesaretimiz var mı? Bunları düşünmeden, bunlan dikkate almadan, buralara adım atmadan, bura- ları karış karış gezmeden 'Avrupa Topluluğu'nakatılabi- lir miyiz? Dahası böyle bir hedef belirleyebilir miyiz? Böyle bir hedef belirlemek doğru olabilir mi, uygun ola- bilir mi, gerçekleşebilir mi? Biz daha bu soruların ba- şında görünüyoruz. Onun için de ne beğenilerimiz önem taşıyor ne de öf- kemiz kalıcı oluyor. Belki de yapabileceğimiz her şey için ilkadım 'sosyalkişiliğimizingelişmesi'dh.Olaylara, insanlara, kendimize, dünyaya, değişime nesnel, yan- sız, duygusal baskılardan annmış, bilişsel bir açıdan bakabilme' yetkinliğini kazanmaktır. Çocuk yetiştirmek- ten eğitime, turizmden dış ticarete, futboldan dış politi- kaya kadar her alanda böyle bir yetkinliğe ulaştktan sonra 'uygarlaşmaktan, çağdaşlaşmaktan' söz edebili- riz. Gerisi kendi aramızda itişip kakışmaktır. Doç. HalukGerger'e 3 yıl hapis daha ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Deniz Gezmiş ve arka- daşlannın ölüm yıldönümün- de düzenlenen törene gönder- diğı mesaj nedeniyle mahkum edilen Doç. Dr. Haluk Gerger. para cezasını ödemediğı için 3 yıl daha hapis cezasına çarptınldı. Gerger'ın. 198 mil- yon liralık para cezası için de mallannın haczi yoluna baş- vurulması kararlaştınldı. Gönderdiğı mesaj nedeniyle aldığı hapis cezasının dışında 208 milyon 333 bin lira ağır para cezasına mahkum olan Gerger'in. para cezasını öde- memesi nedeniyle de hapis yatması karara bağlandı. İnfaz Yasasfnın. para ceza- lannın günlüğü 10 bin liradan hapse çevrilmesi ve bu sürenin 3 yıh aşmamasını hükme bağ- laması nedeniyle Gerger'in. 10 milyon 333 bin lira için 3 yıl mahkum olması karar- laştınldı. Haymana Cumhuri- yet SavcıhğVnın karannda, ar- tan para cezası için Amme Alacaklannın Tahsili Usulü Hakkında Yasa uyannca ha- ciz işlemine başvurulacağı bil- dirildi. Haluk Gerger hakkı- nda istenen toplam para cezası bir milyan, hapis cezası da 45 yıh aştı. Gerger, "Bütün bu cezalara karşuı benim dile getirdiğiın gerçeklik sürüyor. Cezalar Kürt sonmunu ortadan kakfa- ramıyor. Bizinı de bu cezalar karşısında doğru bildiklerimizi savunmaktan vazgeçmemiz söz konusu değil. O halde bütün bunlar beyhudedir" dedi. Başsavcılığm, 647 sayıh İnfaz Yasası'na dayanarak gerçekleştirdiği uygulama, sa>ılan 100'ü aşan düşünce mahkumlannı tehdit ediyor. '. LONDRA ANKARA İZMİR 9 Denmark Street bndon WC 2H8 L5 Td Fax 497 81 66 240 36 83 Tuna Cad. Çanokçı Işhanı No: 11/17 Yenişehir/Ankoro fel : (0312) 425 44 42-434 22 95 Fax: 0312 435 3714 KADIKOY Cumhuriyet Bulvan Kapani işhanı No: 36/4 Izmir Tel : (0232) 484 77 93-425 51 37 Fax : 0232 425 77 70 Yoâurtçu Şükrü Sok. ipek Han No: 29 Kadıltöy/İST. Td : (0216) 349 00 26-349 00 45 Fax:(0216)338 62 00 MECİDİYEKÖY Büyükdere Cad. Leylak Sok. Murat işhonı BBIok3 D.12Kuştepeyolu Mecidiyeköy/İST. Tel : 0212) 275 43 98-275 43 99 Fax: 0212 266 17 60 BAKIRKOY Zuhuratbaba Cod. No: 41 Bakırköy/İST. fel : 0212)542 56 27-28 Fax: 0212 570 24 41 PENDİK Namık Kemol Cod. No: 25 Pendik/ İST. Tel : (0216) 390 44 99-390 45 00 Fax:(0216)390 45 00
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear