23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURtYET 11EYLÜL1994PAZAR 10 PAZAR YAZILARI Yetersizadlar,dlalıhitaplarHerkese bir ad verümiş. Ama za- manla, hitap ettiğimiz kişinin yabuzca adını söylemek yetmiyor. İlle de adm başına ya da sonuna bir şeyler eklcme- miz gerekiyor. Bey, beyefendi, sayın, değerb... Zarflann üstüne ve fakslann başına mutlaka 'sayın' diye yazıyoruz; alan, kendisine saygı duyduğumuzu anla- makla başhyor okumaya. Adettendir! öyle ki, yazdığımız kişi en yakın arka- daşımız bile olsa, yine de 'ele gûne kar- şf cimri görünmemek için bir 'sayın' tûketiyoruz. Yine iıerkes ne der' kaygısından, aynı şirkette çahşan arkadaşlann ken- di aralannda ilginç anlaşmalar yaptı- ğına tanık olmuşumdur: Bak, kendi aramızda isroen hitap eder, senli-benli olunız. Ama başkaları- nm yamnda mesafeti görünmek laznn!.. Bir karesinde, resmi dairede çahşan bir tanıdığa, yeni aldığjm faks aracını denemek için bana bir faks çekmesini rica etmiştim. Bana gönderdiği dene- me faksın başında durup dururken 'Hakan Bey' demesini haydi görmez- den geleyim; ama sonunda imzayı 'Mustafa Bey' diye atmasına ne deme- ü?.. Faksm çabştığını bildirip teşekkür ederken kendiîni tutamadım: Yahu senin soyadm Bey mi?.. Brejnev'in, telefonu açınca "Ben sevgili Leonid Ilyiç" diye kendini tanıt- tığı söyleniyor. Onu öylesine inandır- mışlar herkesin 'sevgili Leonid Dyiç'i olduğuna... MOSKOVA HAKAN AKSAY Bir de kimin, merdivenin hangi ba- samağında olduğunu iyi saptamak ge- rekiyor tabü. Bizde herkes kapıcısına 'efendi' diyor. Bir kez de 'beyefendi' diye çağırsan, adam senin hasta olup olmadığını düşünür herhalde. Ama işadamına 'efendi' denmez. (Neden? tşadamhğı efendilikle bağdaşmaz mı acaba?) Hiyerarşiye dikkat etmeli. Ozanın dediği gjbi: Kimimiz Ahmet Bey, Kimimiz Ahmet Efendi; Ya Ahmet Ağayla Ahmet Beyfendi? Hitap deyip geçmeyin. İnsanm başı- na dert açar. îşini de yitirebilirsin, öz- gürlüğünü de. Nedense komünistlere terk edilmiş olan 'yoldaş' sözcüğû, onun için illegal görüşmelerin en önemli bölümlerinde daha bir kısık sesle telaffuz edildi yıllar boyu. Burada ise tersine. On yıllarca her- kes birbirine 'yoldaş' dedi. Sözcüğün Rusçası tovariş', uluslararası ün ka- zandı. Nazım, 'kosmosun kardeşiiği adına' başka yıldızlara ayak basacak olan insanoğlunun, sözüne tovariş' di- yerek başlayacağından emin olduğu- nu yazdı. Ne var ki yıllar sonra Rus- ya'nın geçmışini reddedip kapitalizme geçtiği sıralarda bu sözcük 'çağdışı' damgasıru yiyiverdi. Şimdi buradaki insanlann çoğu, sözlerine eskı alışkaniıkla 'tovariş' diye başlıyor, ama hemen durup düzeltme yaparak onu başka bir sözcükle değiş- tiriyor. Sanki ağız değiştirmekle kafa- lannı da değiştırdiklennı kanıtlamaya çahşırmış gibi. Bense günün birinde insanlann bir- birlerine hitap ederken yalnızca adla- nm kullanmakla yetinecek kadar ya- hnlaşacağmı umuyorum. Ama bir tek koşulla: Ad sayısı, insan sayısı kadar çoğalmah; yoksa birbiriyle uzak yakın ilişkisi olmayan kişilerin aynı adı taşı- ması biraz haksızhk oluyor. Metalden halaya İstanbul'danKopenhag'a Loş dehlizler arasından geçilerek gjrilen karanlık bir mekan. tçeride en ağınndan heavy metal çalıyor. Uzun saçh. yer yer 'gnmge' takılan hırpani giyimli delikanb- lar, vücut hatlannı cömertçe sergileyen giysiler içindeki kızlarla dans ediyorlar. Pist dışmdakiler. metal sesleri arasından belli bebrsiz seçilen hızlıritmeuyarak ken- dilerinden geçmişçesine vûcut titretiyor, kafa salhyorlar. Evliliğinden boşahp ken- dini geceyanlanna atmış dazlak kafah genç ihtiyar, "Serseri oMıım ben" diyerek pantolonuna sığdıramadığı göbeğini salh- yor. Elektrogıtarlann yırtıcı gürültüsü, su gibi giden bıraya meze oluyor. Bardaki er- kekler, avını izleyen şahin gibi içeridekileri sûzüyorlar. Kadınlar da öyle. lçensi siga- ra, ter ve erotizm kokuyor. Dışanda genç- ler, "Geceyi sende mi bende mi geçiretim" tartışmasındalar. Camekanh dış cephesi doğrudan cadde- ye açılan, ışıklı. ama loş bir mekan. Köşe- deki sahnede en otantiğinden Arap, Türk ve Kürt havalan çabyor. Darbukacı, solo- larda ilginç atraksiyonlar çekiyor. hûneri- ni sergibyor. Dansöz kız, bütün maharet- lerini ortaya döküyor; gerdan kınyor, bel kıvınyor. Kırmızı blucinli travesü genç, efemine hareketlerle zeybek havasına gö- bek atıyor, bale yapıyor. Kürı müziğine halay kuruluyor. Erkekler kızlarla göz gö- ze gelmeye çahşıyorlar, manalı bakışlar fı- rlatıyorlar, kızlan halaya kaldınyorlar. Halaydan sonra isimler, yapılan ışler so- ru'uyor. Gecenin sonunda "Bize gidelim mi?" diyebilmenin hesaplan yapılıyor. Bı- ralar birbiri ardına devriliyor. Birinci mekandan Boğaz manzarası gö- rünüyor. Şarkılar her ne kadar fngilizce söylense de, dans davetleri Türkçe yapıh- yor, bira bardaklanrun üzerinde Efes yazı- yor. Birincisinin önünde, ikincisinden farkh olarak içeri girenleri süzen 'bodygu- ard'lar bulunuyor. Karanlık dehlizlerin açıldığı caddedeki sokak lambalan, Nevv York sansı taksilerin üstüne düşüyor. Göbek atılan, halay çekilen ikinci me- kan, Kopenhag'ın Nörrebro mahallesin- deki şık barlardan biri. Arap, Türk ve Kürt müzikleri çalan gruptakı dört kişi- den birisi Kürt, birisi Arap, ikisi Danimar- kah. Üçüncü mekan, Istanbul-Kopenhag KOPENHAG FERRUH Y1LMAZ uçağı. Uçaktaki yolculann büyük çoğun- luğu, paket turla Istanbul'a gebp bir ya da iki hafta geçirmişler. Gümrüksuz sigara, içki ve parfüm almaktan, yemek yemek- ten fırsat buldukça birbirlerine İstanbul hatıralannı, aldıklan turistik eşyalan ve fi- yatlannı, havaalarundaki rezuhğj anlatı- yorlar, pasaport kuyruklarında bekletil- menin, polislerın aymaz tavnndaki Türk mentahtesınin eleştirisini yapıyorlar. Da- nimarka'run laşrası Jylland'in küçük bir kasabasmda öğîetmenlik yapan orta yaşlı kadın, İstanbul'da geçirdıği bir haftaya rağmen hiç birahaneye rastlamadığıru söyleyip "tstanbul'da sokakta bira içmek mümkün mü" diye soruş or. "Müsiümanlar bira içmiyorlar herhalde" diye de eklıyor. Orta yaşû öğretmen kadın, Türk kadınla- nyla ilişki kuramamasını da Müslümanh- ğa bağhyor. Uçak, Kopenhag Havaalanı'na iniyor. tstanbul'da bira içene rastlamayan öğret- menle erkek arkadaşı, Jylland'e devam et- mek üzere uçakta kabyor. Üstümde İstan- bul gecelerinin yorgunluğu, kulağımda metal rock'un uğultusu var. Kopenhag her zamanki gibi gri ve yağmura gebe. Pa- kistanh taksi şoförü ballandıra ballandıra İstanbul'da geçirdiği iki ayı, ağlaya sızlaya çocuklan okula devam ettiğı için ülkesıne geri dönemediğini anlatıyor. İstanbul ge- celerinin yorgunluğuna Kopenhag'daki ilk akşamın yorgunluğu biniyor, kulağım- daki metal uğultusuna, Arap, Türk, Kürt havalan kanşıyor. Pistteki kızlann saç rengi daha açık, oğlanlannki daha koz- mopobt oluyor. Bira markalan değişiyor. Eve taksi yerine bisikletle gjdiliyor. Lakin oynaşmalar sabit kabyor, aynı sorular so- ruluyor, aynı planlar yapıbyor. Kopen- hag'da da hayat orta yaşb pğretmen kadı- na rağmen, İstanbul'dakiyle aynı minval- de devam ediyor. Önyargdarakarşı kültür merkezleıi"Bu terörû kabol etmemeB- yiz. Yabancı dostlanmız filkede huzur içinde yaşamak hakkına sabjptir." Bu sözleri Baden- Württemberg Eyaleti Başba- kanı Ernin Teufel geçenlerde söyledi. Son 6 ay içinde Türklere ait tam 20 konut, işyeri ve mescit kundaklandı. Yetkililer bu saldınlann Neonazi ya da PKK yanblan tarafindan dü- zenlendiğinden kuşknlu. Saldınlardan birçoğu da Ba- den-Württemberg eyaletinde. Hiçbirinin suçlusu şu güne de- ğin yakalanmış değil. Cami veya mescit olarak kullanılan yapılann ya- banalara yönehk saldırüara maruz kalması yeni. Toplu- mun önemb bir bölümünün camilere karşı olduğu ise çok- tandır bibnmekle. Stuttgart'ın Bad Canstatt semtinde Müs- iümanlar, cami olarak kul- landıklan yapıdan kent bele- diyesince çıkanlmak isten- mekte. EUerindeki ahm sözleş- mesi mahkemeletce geçersiz sayıldı. Çevre halkı da cami- nin başka yere taşınmasını is- temekte. Benzeri sorun bir süre önce Stuttgart yakınlan- ndaki Pforzheim kentinde de yaşandı. Halkın çoğıınluğunun isteği üzerine kentin Hıristiyan De- mokrat belediyesi cami inşaatı için öngörülmüş olan merkeze yakın araziyi geri alrnış, kent dışında sanayi bölgesinde bir başka arsa vermişti. Aynca cami minaresinin de abşıbnı- ştan kısa yapdmasını şart koş- muştu. Pforzheim Fatih Ca- rnisi yıllar süren davalar ve çe- kişmeler sonunda 1993 yıbnda açılabilmişü. Şu sıralar Almanya'da mes- citler kundaklanırken Pforz- heim'ı anımsatan bir başka 'cami soranu'da Bavyera'nın STUTTCART AHMET ARPAD Karlstadt kentinde yaşan- makta. İslam Kültür Merke- zi'nin mimar Nejdet Demirgûl- le'nin planlanna uygun yaptı- rtmak istediği camiye 15 bin nüfuslu kentin halkı pek sıcak bakmıyor. Nasyonal sosyalist düşünceyi destekleyen NPD partisi de cami planlanna karşı çıkıyor. Karlstadt'ta ta- raftar toplamaya çabşıyor. "Bu güzel kente türn yörenin Müslümanlan dobnasın" diyor NPD. Bu sözler gerçeğı yansıtmıyor. Lohr, Würz- burg, Schweinfurt gibi yöre kentierinde toplam 9 cami daha var. "Camimiz yapdınca toptumdaki önyargüar da kal- kacaktır" diyor Karlstadt imamı Nihat Biçer de. Alman toplumu son yıllar- da Türkiye hakkmda çok ön- yargıb. Buna bir son vermek için de camilerden çok, Türki- ye Kültür BakanhğYnın aça- cağı kültür merkezlerine gerek var Almanya'da. Şu sıralar Stuttgart Dış Ibş- kiler Enstitüsü salonlannda 6 Türk sanatçısının eserleri ser- gileniyor. Gönül isterdi ki, kültürümüzü Abnanya'nın her yerinde sunabm. Kültür merkezleri açahm, sanatçı- lanmızı tanıtabm Ahnan top- lumuna. önyargılardan kur- taralım onlan, edebiyatçı- lanmızla, ressamlanmızla, müzisyenlerimizle. Camilerden çok Türk kül- tür merkezleri gerekb Alman- ya'ya. K.Irlanda'da barışa fölge tngfltere'nin Kuzey trlanda'daki yönethnine son ^ vermek için 25 yüdır sürdürdüğü silahlı eylemkre son verdiğini ve silahı bıraktığını açıklâyan Tflanda Cumhuriyetçi Ordusu (FRA), dün sabaha karşı Ok kez yeniden silaha başvurdu. IRA ü_\esi 5 mahkum dün sabaha karşı Ingiltere'nin en sıkı güvenlik önlemleriyle korunan cezaevlerinden Whitemoor'dan kaçmaya çalışırkcn kendilerini kovalayan gardiyanlara ateş actı- lar. Mahkumlar kaçmayı başaramadı, ancak ola\ Kuzey İrlanda'daki Protestan gruplar tarafindan 'ateş- kesin ihlali' olarak yorumlandı. Diğer yandan, Kuzey İrlanda sokaklannda 25 yıldır sıkı önlemler altında devriye gezen tngiliz askerleri başlanna taktıklan çeîik miğferlerden kurtulmanın sevincini yaşıyoıiar. Bu ülkedeöğrenilecekçok şeyvarYaşam boyu herkesin sık sık kullandığı bir deyim vardır: "Yaşa ve gör." Yani, insanoğlu ne denb deneyimli olursa olsun yaşadıgı sürece hala kimilerin- den öğreneceği çok ama çok şeyler vardır. Yolculukta oku- mak amacıyla havaalanı ki- tapçısından 'cep boyu' ilginç bir kıtap aldım: H. Jackson Brown yazmış, adını da 'Yaşa, öğren ve öğret' koymuş. Yazar. ya- şamı boyunca ne zaman, kimlerden. unutulmaması gerekb ne önemli şeyler öğrendiğini ki- tabında sırala- mış. Neler mi? "Bir bardak sü- tfln içinde bir kiiçûk kaşık da olsa kahvesini saklayamayaca- SEUL I ğını; birkaç ço- cuklu anneye, cocuğunu nasıl büyüteceğini nedense çocuk- suz insanlann ısrarla öğret- mek istedikleri- ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ni; gfilümseme- "^"^^"^"^™" nin, tûm diller- de kolayca anlaşdabilir bir ortak dil olduğunu; bir şey ya da kimse ALt RIZA BALAMAN lLl'SLA»AI«lfUSTll[S\SATL«DÎISEC TUM FUARCIUK YAPIM A.Ş 4. İSTANBUL SANAT FUARIı»h 4 n İSTANBUL ART FAIR &MMAT GAI£RİLERİ • A1JCENT ACTUa. ART • A1MELEK SANAT GALERKI • ARDA SANAT GALERISI • ART1SMA • ART1UM SANAT GALERİSI • AVRASYA SANAT GALERJSI • GAL£W BARAZ • BASIN MUZES1 SANAT CALEWS1 • BAŞAK SANAT GALfRISI • BIUM SANAT GALERİSI • ÇANAKKALE SERAMIK SANAT GAlfRJSI • DEN GALERJ • EKOL SANAT GALERBI • FALEZ SANAT GALER19 • FANTASO * p E • HOB1 SANAT GAi.EK.tSI - tf^TERART GAU£RY • tSRAJL PLAST1K SANATUAR DERNEĞI • KARE SANAT GALERİSI • GALERI KAYNAK • LEVÎNT SANAT GALERİSI • MINYATUR SANAT GALERİSI • NART GALLERY • GALERI NEV • OPERA SANAT GALER1S) • PALET SANAT GALER1SI • PG ART • POLONYA KULTUR ENSTÎTUSU • SHVİMCE SANAT GALERİSI • SIYAH B£YAZ SANAT GALERJSI • GALERI SZ • TEM SANAT GALERİSI • TEŞVtKİYE SANAT GALERİSI • URART SANAT GALERİSI • VAROL SANAT GALERBI • ATELYE AUkTURKA • THE GALLERY •GALERI PAGO • AKADEMIULER • AU TOY SANAT MERKEZI • ARGEPA SAN URUNURI PAZ. Vî DIŞ TİC LTD ŞTI • BEYLERBEYI SANAT MERKEZI • BILGE KITAP KULUBU • BOYUT SANAT KITAP DAĞIT1M EĞITIM HIZMETLERİ • HAZAR tTHALAT VE İHRACAT LTD fTI • KARUM IÇ VE CKŞ T1CARET A.S. • KAŞ ÇERÇEVKIUlC TİC VE SAN A Ş • UTERATUR YAYINCIUK • MED STÜDYO • DIABANK • MYRA <rTABEVI • SATİBAT A 4 • TUALSAN • YORUM SANAT DAĞITIM VE EĞITIM HİZMETLER! • A D DEHORASYON VE SANAT DERGISI • ANONS PLASTIK SANATLAR BULTENI • ANTİIC DEKOR • ARKITEKT • ARREDAMENTO DEKORASYON • ARTIST PLASTİK SANATUR DERGISI • GENÇ SANAT DERGISI • HURRIYET GOSTERI DERGISI • İSTANBUL DERGİSI • MİLUYET SANAT DERGİS1 • SANAT ÇEVHESİ • SANAT DUNYAMlZ • TASARIM DERGISI • TURKJYFDE SANAT DERGISI • VİZYON • YAPI DERGISI • YAŞAMA SANAT1 L 13-18 EYLÜL1 9 4 / TÜYAP İSTANBUL SERGİ SARAYI Zıyaret Saatleri: 13 Eylul Saaf 12 00-1700 14 Eylul Saat 1200-2000. 15 Eylul Saat 12.00-22 00. 16-17 EyU r - n 1200-2000 iSEvlu'Saat 1200-19.00 ÖĞRENCI. ÖĞRETMEN OĞRETIM UYELERİ VE SANATÇILAR KİMLIKLERINI GOSTEREREK FUAKI UCRETSIZ OLARAK ZJYARET EDEBIÜRLER. T . C . K U L • ' R B A K A N L I Ğ I ' N I N K A T K I L A R I Y L A ne denli çok sevilirse yitirildiğin- de o denli çok üzülünecegini; bu- yukannenin kendi çocuğu yaptığı zaman şiddetle kızdığı şeyi, tonınu yaptığı zaman kan- kaha ile güldüğünü;" ve de "öğ- renmeye ha/ır olunduğu durum- larda daha pek çok öğrenilecek şeylerin v ar olduğunu"... Kitabı okuduktan sonra ka- paüp düşünmeye başladım. Yazar bizim ülkede yaşıyor ol- saydı. şunlan da eklerdi herhal- de: "Politikacılann, ayaklannı kaldırarak ya da kafcfarmadan ne de çok yalan söylediklerini; 'ezan, Kuran, bayrak' sözcükle- rini diüerinden düşürmeyenkrin tartışmasız laik olînalan gerek- tiğinin düşünülmesi; 'dere geçer- ken at, rüşvet \erken avrat de- ğiştirilmeyeceği'ni; 'al gülûm ver gülüm ideotojisi' ile ekonomide düzlûğe çıkılacağına inananlar için cumhuriyet rejiminin işa- damlan cumhuriyerj rejimine dönüşebileceğini" vb... Sırala- makla bıtecek gibi değil ki, nasıl etmeli? Geceninortasında gündüzüyaşamak Gökyüzünün Istanbul'a yağmurla gözdağı verdiği sa- bahın erken saatîerinde 'gece- de gündüzü yaşama'ya haarla- nıyorduk. Yabanalann 'jet-lag'dedik- leri 'nedenle sonuç arasındaki zaman farkı' olgusunun henüz ilkdakikalanydı. İzmir'le Antakya'ya dönük uçuş saatlerimiz. "Izmir ve An- takya'nm bu yazıda işi ne?" di- yen okurlar biraz sabredecek- ler. İstanbul-Frankfurt arasm- da, sabahın öğleye varan uzantısıydı. Amenka Birleşik Devlet- leri'nin güney eyaleti Geor- gia'nın başkenü Atlanta'ya vanşımızm öncesinde, Atlan- tik Okyanusu'nun üzerinde biz, anlayamadığımız yeni bir sabahı yaşarken İstanbul, yağ- murlu bir sabahın sonrasında yeni bir geceye giriyor. Izmir ile Antakya'ya da... Parthenon'a da. Evet evet! Aüna'daki Parthenon'a... (Sabırsız okurlanmız, sanınm biraz daha sabredebilirler). Üstelik uçakla birbirinden bir saat kadar uzak olan iki ünlü şehre -Atlanta ve Nashville'e de- aynı saatte, 17.30'da ine- cektik. 'Jet bızı' kazanımı, uçuş noktamız Islanbul'la vanş noktamız Atlanta arası- ndaki zaman farkı yedi saat, Istanbul'la Nashville arası- ndaki farkı, sekiz saatti. O anda İstanbul, 7-8 saat farkla yeni bir geceden sonra yeni bir sabahı; Atlanta ile Nashville de aralanndaki bir saat farkla, yeni bir ikindiyi tekrarhyordu. Sabah Istanbul'dan kalkışı- mızdan on altı-on yedi saat geçmekle beraber, hala akşam olmamıştı. tstanbul'daki saat- ler, biz Atlanta'dayken 00. 30'u, Nashville, Izmir ve An- takya'da iken, 01.30'u gösteri- yordu. Sizlerin Istanbul'dan otobüsle bile daha kısa sürede ulaşabileceğiniz Izmir'le An- takya'ya, biz ancak on yedi sa- atte varabibyorduk. Kuşku yok ki Anadolumuzun Izmir ve Antakya'sına değil, Ten- nessee eyaleünin başkenti Nashville'in hemen yanındaki tzmir (Smyrna) ile Antakya'- WASHINCTON tZZET RIZA YALIN ya (Antioch)... Peki. Atina'nın Parthe- non'u? O da Nashville'de... Şu satırlan yazdığım Was- hington'da da gündüz, ama duygulanm İstanbul'daki ge- ceyi yaşıyor. Ve ben hep bu ge- cede, ABDnin gündüzünü, yaşayacak olgulanyla görün- tülerini saptayacağım. Aüanük Okyanusu üzerin- de, uçağımızın, New York'a yönebp ABD'nın doğu kıyıla- nndan güneye, Atlanta'ya doğru inmeye başladığı sırada da gün hala ışıyordu. Düşünüyorum: AÜantik üzerinde kaçmcı kahvaltımız, kaçına yemeğimiz bu? ABD'deki bölgesel saat ayarlan dörde aynlıyor: Doğu Vakti, Merkez Vakti, Dağ Vakti ve Pasifık Vakti... Her yeni Vakit Bölgesi'nde saatle- rimizi ileri veya geri abrken, 'Amerikalı mozaiği'nı oluştu- ran siyah veya beyaz, tüm et- nik azınbk ve çoğunluklann ortak noktalan, kısa süreçler- de, olur olmaz yerde esnemele- ri... Aa! ABD'ye geleb ben de esniyorum, ebmin tersiyle ağzırru kapatarak... Eşime bakıyorum, o da esner dunım- da... "BulaşKi bir hastalık mı bu?" diye düşünüyorum. Aradan günler geçmesıne karşın, benbğim, duyoılanm, özvarbğım hala yanm yüzyıb aşkın süreçteki 'saatinde uyu- ma auşkanlığı'nı duyuruyor; Amerika'nın gündüzünde, İs- tanbul ile Lefkoşa'nın gecesin- deki uyku saatini anımsaüyor. Ve ben gecede yine gündüzü yaşıyor; ABD'nin sekiz eyale- tinde, Georgia, Tennessee, Washington D.C.. Virginia. New York. Maryland, Kuzey Carobna. Illinois (Chicago) ve Arkansas'taki gezilerimi bu duygularla sürdürüyonım. îsveçlilerseçim yapmayıbilmiyor tsveçliler garip insanlar... Seçim nasıl yapıbr, bu işin ra- conu nedir bilmiyorlar. Avru- pa Topluluğu'na girmeden önce şu işi öğrenseler iyi ola- cak. Her şeyden önce, afiş nasıl kullanıbr bilmiyorlar. Afiş de- diğin, ağaçlar dahil her yere yapışünbr, zımbalanır. Bunlar n'apıyorlar? Afışleri karton, mukavva arkalıklara yapıştınyorlar ve tellerle, gös- terilen belirb yerlere asıyorlar. Seçimden sonra da herkes kendi afişini topluyor, geride hiçbir iz kalmıyor. Olur mu böyle şey?! Bu ülkeden seçim geçtiğini nasıl anlayacak aha- b? Arkadan yırtık-pırtık, yansı yolunmuş, üzerine yo- rumlar yapılmış irib-ufaklı afışler bırakacaksın ki, aylarca unutulmasın bu olay... Hele poliükaalar, akıl ahr gibi değil. Her şeyden önce, gayet güler yüzle bir araya gebyorlar, evet, evet! Rakibin ebni sıkıyor, üstebk, başanlar diliyorlar. Başbakan tuttu, olası bir sosyal demokrat-çev- reci koalisyonu için "kırmızı- yeşjl çorba" lafı etti, adam bü- yük gırgır konusu oldu. Ken- dinden başka herkesı kirli, na- mussuz, hırsız, yalana görme- den politika mı yapıbr? Üste- bk adamlann bir adet sosyal demokrat partisi var! Yeter mi yahu? Üç cepheden saldınp sonradan nal toplamak var- ken tek bir lider çevresinde bu- luşulur mu hiç?! Hele o TV'dekı açıkotu- rumlar!.. Sıkıntıdan çatbyor STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN insan. Ne kavga, ne sövgü, ne itişme, ne hakaret!.. Mır mır mır programdan, o zamana dek yapabildikJerinden görev verihVse nasıl devam edecekle- rinden söz ediyorlar. Gözünü kan bürümüş. çanağını ya- ladığı patrona "Helal olsun bi- zim oğlana, amma morarttı he- rifı!" dedirtmek ıçın asb astan olmayan suçlamalarda bulu- nan. her an kalp knzi geçire- cek gibi öfkelenen sunuculara hiçrastlanmıyor. Bir süre önce, iktidardaki partilerden birinin parlamen- teri rüşvet almakla suçlandı. Bızdekilerin yanında, sinema- da fenerciye verilen bahşiş ka- br söz konusu mıktar. Doku- nuknazlığının kaldınlması için adamın kendısı başvuruda bu- lunmaz mı?! Gel de çıldırma! Anayasaya göre buna gerek bulunmadı ve parlamenter herhangi bir vatandaş gibi yargılandı. Şimdi. seçimlere bir hafta kala adam suçlu bu- lundu. Ne yaptı dersiniz? Der- hal adaybktan çekildi! Pes artık! İşin ilginç yanı, hiçbir rakip parti bu konuyu silah olarak kullanmadı... Yok. hayır; olmaz böyle seçim. Öğ- renipdegelsinler!.. H CENTRE • Genel tngılızce Kursları • "Busmess Englısh" Kursları • FCE Haaırtık Kursları • TOEFLHazırlık Kursları • IELTS Hazıriık Kursları • Yoğun programlar » Normal programlar
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear