23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15TEMMUZ1994CUMA CUMHURİYET SAYFA EKONOMI >abancı sermaye vazgeçmiyor • ANKARA (AA)- Türkiye'ye giriş izni verilen yabana sermaye miktan, bu yüın ik 6 ayında, geçen yıhn aynı dönemine göre binde 2 orarunda artarak 684.28 nülyon dolar olarak gerçekleşti. Yabana sermaye izinleri, haziran ayında da yüzde 26.8 artış gösterdi. Hazine yetkilileri, konuya ilişkin olarak "Yabancılar Türkiye'nin geleceğine gûvenmese kaynak getirmez" dediler. Başbakanlık genelgesi • ANKARA (AA)- Başbakan Tansu Çiller'in bir süre önce düzenlediği basın toplantısında kamuoyuna açıkladığı, yurtdışında çalışan Türk vatandaşlannın elde ettikleri dövizlerinin Türkiye'ye kanalize ediimesi konusunda Merkez Bankası eski başkanlanndan Osman Şıklar'ın görevlendirilmesi konusunda Başbakanlık genelgesi yayımlandı. Tofaş'dayıllık bakım BURSA (AA) - Otomotiv setrörünün en büyük firmala- nndan Tofaş "zorunlu bin"lerden sonra hafta başında başladığı üretime 15 ağustosta "> ıllık bakım" nedeniyle tekrar ara verecek. Tofaş, yan sanayiine, yıl sonuna kadarasgari 30 bin araç üretim garantisi verirken, yan sanayi fırmalanna yıl sonuna kadar zam yapmayacağını da bildirdi. 1994 yılı başından bu y ana kriz nedeniyle sadece 65 bin araç üreten Tofaş, yıl sonuna kadar üretimini "asgari" 30 bin artırma konusunda yan sanayiye güvence verdi. Kriz sonrası, stoklan eritmek için düzenlediği kampanyada 500 mılyar lira zaran olduğunu acıİdadı. Oretim geriledi • ANKARA (AA)-Devlet lstatistik Enstitüsü (DİE), imalat sanayinde üretim ağırlıklı kapasite kullanım oranının bu yıl haziran ayında yüzde 70 düzeyinde gerçekleştiğini açıkladı. Tekstil ve konfeksiyon dış satımındaki kıpırdanma, hükümetin değil, fırmalann başansı Dıracatarbşını, Çillersağlamadı AHMET ÇELİK İhracat kıpırdadı, ancak pa- yesi Başbakan Çüler'e ait değil. Istanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçılan Birliği'nden (İTKİB) yapüan ihracat haziran ayında, geçen yılın aynı ayına göre konfeksiyonda yüzde 18.9, tekstilde yüzde 41.1 ve deride de yüzde 125.3 artış gösterdi. Artışı değerlendiren ihracatçı- lann tek korkusu ise, hükümetin bundan kendine *pay' çıkar- ması. thracatçılar, nisan ayında yüzde 32'lere sıçrattıktan sonra haziran ayında mevsimsel ola- rak binde 9'a düşen enflasyonu övünç kaynağı haline getiren hükümetin, ihracattaki kıpırda- mayı da kendi başansı olarak ilan etmesinden endişe ediyor- lar. Bu arada halı dışındakı ka- lemlerde görülen yüksek oranlı ihracat artışlanna karşılık İTKİB kayıtlanndaki gerileme devam ediyor. Geçen yıla göre bu yıl ocakta yüzde 5.2, şubatta yüzde 2.3, martta yüzde 8.5, ni- sanda yüzde 2.5 ve mayısta ise İTKİB'DEN İHRACAT (OOO$) KONFEKSİYON TEKSTİL DERİ HALI TOPLAM Ocak Şubat Mart Nisan Haziran TOPtAM 1N3 1994 356.425 327119 267.840 242.701 343169 1314® 312.028 300.083 311.631 1841» 259.551 308.679 1.850.6441.655.967 •92 -9.4 -ttt -3İ 189 -10.5 1993 1994 51688 59099 43.442 58.446 51.880 70.892 72553' 64.153 52017 73.401 38.733 393311 Oef.% 12.4 34i 1&3 14.6 -11.6 41.1 155 1993 1994 32<29 31,621 25.784 29.218 26.383 29.632 3232 32218 23.556 32.719 19703 44385 158.281 1 1 Dejj.% -1,5 13.3 m 3.2 36.9 125.3 25.4 1993 1994 Dejj.% 12.182 12225 0.4 15.752 14.321 -9.1 Î&500 15.061 - 2 * 24.302 15.387 -36.7 24.195 15.804 -34.7 21383 18.142 -15.2 113515 90940 -19.7 1993 1994 452.422 429.064 352.818 344.686 443.707 405519 429.442 418.580 431540 297.675 352.654 444.607 2.4623732.340.531 Oef.% -52 -2.3 £5 -2.5 •31.1 26.1 •5.0 yüzde 31.1 oranında gerileyen ihracatın, hazirandaki gerileme- si ise yüzde 5 olarak hesaplandı. Yaptığı değerlendirmelerde Başbakan bile istikrar paketi ile kısılan iç piyasanın ekonomiye zarar vermemesi için mutlaka ihracaün arttınlması gerektiğini belirtiyor. Ancak verilen destek- ler lafta kalınca ihracatçılar, artık kendi başının çaresine bakıyor. 8 trilyon liraya varan uzak yol navlun primlerini ve 1 milyar dolardan 2 milyar dolara çıkanlan sevk öncesi ihracat kredilerini alamayan ihracatçı- lar, buna rağmen ihracatı arttı- rmayı başardılar. Artışm kendilerine yapılmış herhangi bir destekten kaynak- lanmadığını belirten Türkiye Ihracatçılar Meclisi Başkanı Okan Oğuz. gelişmeyi geçen yılın haziran ayındaki 10 günlük tatile ve bu yılın haziran ayında- ki kota dağıtımına bağladı. Kc- talan zamanı olmamasına rağ- men ihracatçıyı motive edebil- mek için haziran ayında dağıttı- klannı belirten Oğuz. "Kurban Bayramı, geçen yılın haziran ayı- na rastladı ve 10 günlük bir tatil vardı. Doğal olarak bu süre için- de ihracat yapılmadı. Aynca bu haziranda kota dağıttık. Bu in- sanları motive etti. İç piyasanın darabnası ile birlikte işietmeterin ihracatı zorlamaları da bir etken sayüabilir. Ancak ihracattaki artış yüzde 18 ise bunun yüzde 2- 3'ii işletmelerin zorlaması kalanı 10 günlük tatildir" diye konuştu. Haziran ayında hükümetten herhangi bir destek almadık- lannı da vurgulayan Oğuz, iste- nilen koşullann sağlanması du- rumunda hedef ihracatın kesin- likle tutturulacağmı belirtti. Metalurji Mühendisleri Odası ve Öz Çelik-lş'e göre Kardemir son beş yılda kaderine terk edildi 'Karabükkapatılsın' lobisi aldatıyorEkouomi Servisi - "Karabük ka- patdsın" lobisinin, Başbakanlık ta- rafından oluşturulan komisyonun "kapatümasuT karanndan sonra harekete geçerek kampanya başlat- ması büyük tepki topladı. Metalurji Mühendisleri Odası Istanbul Şubesi ve öz Çelik-İş Sendikası bir açıkla- ma yaparak, Demir-Çelik Üreticileri Birtiği'nin, tesislerin kapatılmasına gerekçe olarak ileri sürdüğü neden- lere karşı çıktı. Karabük tesislerinin yanm yüzyülık geçmişe sahip olduğu belir- tilen apklamada 6 bin 500 kişinin derdine düşüldüğü şeklindeki iddia- lanna 7 maddede yanıt veriliyor. 1- Karabük Demir Çelik Tesisteri verimsiz değüdin Açıklamada. Ka- rabük'ün gerçekte verimsiz ol- madığı, ancak beceriksiz bir yöne- tim yüzünden son beş yılda bilerek verimşizleştınldiği iddıa ediliyor. 2- Üretilen üriin maliyeti birim ma- liyet olarak asia cari piyasa fıyat- lannın üzerinde değildin Urün mali- yetlerinin yükselmesinin gerekçesi politikacı, bürokrat, bankacı ücge- nınde uçuşan milyarlar, pahalı fı- nansman maliyetleri ve "peşkeş ce- kilircesine" uygulanan satış-pazar- lama poliükalanna dayandınlıyor. 3- Tesisler, ekonomik ve teknik açıdan en az yirmi yıllık bir ömre sa- hiptir: Bunun, herhangi bir sektör için normalin üzerinde bir amortis- man süresi olarak tanımlandığı açı- leşmeye davet niteliği taşıdığı belirti- lerek son buluyor. Özçelik-lş Sendikası Genel Sekre- teri Recai Başkan da, bir acıklama yaparak, Kardemir'in zarannın söy- lendiği gibi 5 trilyon değil. 3.7 trilyon olduğunu, bunun 153 milyannı faalı- klamada, son on yılda yapılan 400 yet zarannın oluşturduğunu. gen ka- milyar dolar tutanndaki yatınmlar- lanının da özel bankalann faiz uygu- la, tesislerin ileri teknolojiye sahip lamalanndan doğduğunu bildirdi olduğu belirtiliyor. Başkan, demir çelik üreticilerinin, 4- Işsiz kalacak olan sadece altı bin çalışan değil, tüm bölge ve havzastdır. 5- Bilerek darboğaz yaratümıştır uzun demirde fazlalığa yol açan ark ocaklannın kuruluşu için devletten yılda 400 milyon dolar sübvansiyon Darboğaan, ülkenin geleceği düşü- alırken. Kardemir'in 30 trilyona nülerek, 10 milyar dolarlık kontinü yakın hissesinin ÖÎB'e devredildiğı- döküm makinesi yatınmı ile aşı- ne, bu paranın Kardemir'in kasası- nda kalmasııun borç diye bir şeyden söz edilemeyeceğine dikkat çekti. Başkan, açıklamasını şu sözlerle tamamladı: "Karabiik'ün kapatı- Imasını isteyen lobicilerin arzulan ranma mantığıyla bağdaşmasının gerçekkşmeyecektir. Dünyanın tersi- mümkün olamayacagı belirtiliyor. ne, yüzde 35 cevberden yüzde 65 hur- 7- İhracatın kurtuluş olarak sunul- dadan üretim y apılmasının ortamını duğu ülkemizde bu tesislere ve genel- sırf kâr hırsıyla oluşturanlar. stratejik de KİTlere kendi üriinlerini ihracat önemi gün gelince daha iyi anlaşılaşı- hakları neden tanınmıyor? lacak olan bu ulusal tesislerin kapatı- Açıklama, Karabük kapatılsın Imasını istemenin vebali altında kala- çağnsının, sanavisizleşmeve. köle- caklardır." lması gerektiği belirtiliyor. 6- Tesisler düriist. zeki *e özerk yö- netkilere teslim edilnıelidir: Açıkla- mada, bir kamu yöneticısınin sahip olması gereken bu niteliklerin, ya- KARDEMtR beceriksiz yönetimin kurbanı. Vergi kaçıranlara ağır ceza Krizleri erteliyoruz!.. B aşbakan milletın karşısında son üç günde iki önemli sınavı "veremedi". Sadece halkla, iktidar arasına duvar ören "şa/fşa/cç//aro/'dt/st/"nundesteğiylegünü kurtardı. Çok konuşup hiçbir şey söylememek ya da sadece istediklerıni söylemek, soruların kağıtlarayazilarak iletıldiğı bir basın toplantısında mikrofonun başındaki bir Başbakan için çok zor olmasa gerek. Hele medyanın önemli bir bölümünün yanında olduğunu bilmek, daha da rahatlatıcı bir durum. O zaman,''Şimdi de önümüzdeki üç ayın hedefleriniaçıklıyorum" deyip, "Yılsonunda şu olacak, yıl sonunda bu olacak " şeklinde konuşursunuz. Kimsedekalkıp, "Sayın Başbakan, biz şimdi temmuz ayınday'ız. Ağustos, eylül, ekim, kasım, aralık da eklendiğinde eder 6 ay. Nasıl3 aylık hedeflerdeyip de yılsonu hedetierinden söz edersiniz?'' diye soramaz. Sorsa da bunu bir kağıdayazıp, Başbakan'a ulaştırmasıgerekır. "Osoru kağıdının başına yolda neler gelir ya da Başbakan önüne böyle bir yazı gelince okur mu?" bilinmez. Nasıl mucizeleryarattıklarını anlatan Başbakan'a, "Eylül'de krizi nasıl aşacaksınız?'' diye sorulur. O, "Haziran'dada kriz olacak denildi birşey olmadı, herşey kontrol altında " deyip işin içinden çıkar. "Hazirankrizi" lafını, ABD'ye gitmeden önce kendisinin de ettiği hatırlatılmaz. Haziran krizinin sanayicilerin banka kredi faizlerini ödeyememeleri, üretimi durdurmaları, işçi çıkarmaları ve hatta iflasa sürüklenmeleri anlamına geldiğini, eylülde ise ocaktaki gibi döviz krizi beklendiğini, ikisinin farklı şeyler olduğunu kimse belirtmez. Sorulmak istenen "Yüzlerce trilyonluk iç borç geri ödemesini nasılyapacaksınız ve bu paralar nereye gidecek?" d\r. Imaedilen yanıt ise oldukca netve güven vericidir: "Hallederiz" 625bin kişi ışten çıkarılırken, "Aynı dönemde 573 bin kişi işe girdiğine göre, işsiz kalan 52 bin kişi olur" hesabı yapan bir Başbakan'dan da daha ciddi bir cevap beklenemez. Iktidarıntepesindekıcıddiyetsızlıkdünbir başka ıbrettablosu daha çizdı. Başbakan Tansu Çiller, DYP Grubu'nda yaptığı ve televızyondan naklen yayınlanan konuşmasında parlamentoyu nasıl hıçe saydığını bir kez daha ortaya koyau ve "Mal varlığımı Meclis 'ten önce milletime ve siz dava arkadaşlanma açıklıyorum'' ded i. Acaba kendisinehesapsormayakalkan Meclis kimin meclisiydi? Ancak "KlT'leri de ben satarım, vergileri de ben belirlerim " tavrıyla "Ülkeyi yetki yasalanylayönetmek"^hevesini hatırlayıp, budurumuyadırganmadık. Çiller yine rahattı. Çünkü bu kez de karşısında her sözünüalkışlamayahazır "dava" arkadaşları vardı. Çiller ne yaptı? Elinde bir dosya sallayıp, kendi sordu, kendi yanıtladı. ANAP iktidarının Maliye Bakanlığı tarafından şirketlerinin nasıl didik incelendiğini, kendisinin de bu denetim yüzünden zamanın Maliye Bakanı Adnan Kahveci'ye nasıl sitem ettiğınigururlaanlattı.Amaödediği vergilerden hiç söz etmedi. Neden Türkiye'de değil de ABD'de yatırım yaptığını anlatmadı. Bu konuya değindi, ama "Servetimincoğu gaynmenkulolduğu halde, ek vergiler hazırlanırken ciroların yanında gayrımenkullerin de vergilendirilmesini ben istedim"d\ye garip bir acıklama yaptı. Gayrımenkullerin vergilendirilmesini sağlayan Net Aktif ve ek vergi Türkiye sınırlarıiçindekigayrımenkuıleriçingeçerli. Başbakan kendi servetinin büyük bölümünün ABD'de bulunduğunu ise herhalde gözden kaçırdı. Böylece Çiller, ekonomik krizi "ertelemekte" gösterdiği başarıyı, siyasi krizi "geciktirmekte" de göstermiş oldu. • ANKARA (AA) - Maliye Bakanı İsmet Attila. kamu alacağının etkin ve süratli bir şe- kilde takip ve tahsili için vergi borçlannı za- manında öde- meyen mükellef- ler hakkında 6183 sayılı Amme Alacak- larının Tahsil Usulü Hakkı- ndaki Kanun'un tüm hükümlerinin titizlikle uy- saatinin başlaması ile birlikte gulanacağını kaydetti. Attila, borçlu mükelleflere ait ilan lis- yapüğı açıklamada, 31 Aralüc telerinin vergi dairelerinde, gö- 1993 tarihine kadar 50 milyon rülmeleri mümkün olan yerlere lira veüstü vergi borcubulunan asılacağını belirten Attila, şu vebuborcunu 1 Temmuz 1994 bilgileri verdi: "Vergi idaresi, tarihine kadar ödemeyen mü- gerek ilan kapsamına alınan kelleflerin yann yapılacak ilanı borçlulan gerekse 50 milyon li- için hazırhklann tamam- ranın altında borcu olması nede- landığını bildirdi. Yann mesai niyle ilan kapsamına alınmayan Vergi yüzsüzleri açıklanıyor ANKARA (Cumburiyet Bürosu)- Kamuoyunda "vergi yüzsüzleri" olarak bilinen, 50 milyon lira ve üstündeki gelir, kurumlar ve katma değer vergisi borcunu ödemeyen yükümlüler, bugün açıklanacak. Maliye Bakanlığı, yayımladığı bir tebliğ ile 31 Aralık 1993 tarihi uyannca 50 milyon lira ve üstündeki gelir. kurumlar ve katma değer vergisi borçlannı 1 Temmuz 1994 tarihine kadar ödemeyen yükümlülerin 15 Temmuz 1994tarihindeaçıklanacağını bildirmişti. Vergjlerini ödemeyenlerin adlan ile borç tutarlan, bağlı bulunduklan vergj dairelerinin görülebilecek bir yerine asılarak ilan edilecek. borçlulan takip iş- lemlerine devam edecektir. tlanda yer alan borçlu- İann bir an önce borçlarını tasfiye etmeleri menfaat- leri gereğidir. Aksi takdirde, haciz ve satış muamelele- rine maruz kala- cakları gibi borç- larını 1995 ydma kadar tasfiye et- medikleri takdirde 1995 yılında yapı- lacak ilanda da yer alacaklardır." Attila. ilgıli kanun hükümlerine göre tarh ve tahakkuk ettirilen kamu ala- caklannın süresinde ödenme- meleri halinde tahsilinin zorun- lu olduğunu belirtti. 6183 sayılı kanunun cebri icraya ilişkin hü- kümlerinin uygulanmaması için mükelleflerin borçlannı ödemeleri gerektiğini anlattı. MİKRO DINÇ TAYANÇ 'Malyokluğum'dupü! Dehşet bir baskı altında eziliyorum. Soluk alıp vermem giderek zorlaşıyor. Tere boğuluyorum. Gecenin karanlı- ğına inat, evimin tüm ışıklarını yakmış, odadan oda«° do- lanıyor ve dolandıkça da dehşetlere kapılıyorum Kİ sor- mayın... Evimde ne çok 'malım' varmış da benim haberim yok- muş(!) Bundan böyle kim inanacak benim 'alın terimle'çalışan bir 'emekçi' olduğuma? Ya kalkarlar da hakkımda soru önergesi falan verirler- se? Vermek bir yana da, ya 'yüksek huzurlara' çağırıp 'açıklattırmaya' kalkışırlarsa? O hızla elime beyaz bir sayfa alıp, "lyisi mi erk&klik bende kalsın" düşüncesiyle, karakalemle 'çalakalem'gi- rişiyorum ak kağıdı karalamaya... Salonumda babamdan kalma' dört koltuk var (yahu bunların yüzlerini değiştirecek parayı bulamazsam, ba- bamdan kaldığı gibi benden gidecek birilerine...) TV'mi, videomu (yahu kaç yıl oldu, artık şunu onartmam gerek...) ve de müzik setimi yıllar önce "7e/ewzyon izle- mek de neymiş... Müzik dediğin kulak sağlığına zararlı- dır" diye karşı çıkmalarımı anlayışla' karşılayan 30 yıllık bir dostum armağan etmişti (acaba bu 'dost'un adını açık- lasam ona da 'nereden buldun' diye sorarlar m'ola? Ya da daha beteri, o bana "Yürüttüğün plaklarımı neden açı- klamıyorsun?" der m'ola?) Yemek 'ünitem'e gelince; masa ve iskemleler ile tek parçası kalmış bufemi bundan 20 yıl önce çeviriden ka- zandığım parayla aldığımı anımsıyorum. (Neler söylüyo- rum ben? Ya birileri tutup da 'eski defterleri' karıştırır ve çeviri gelirlerimin vergisini ödeyip ödemediğimi araştırır- sa niceolur halim!) Halı niyetine kullandığım iki 'seccade /r/s/'nin nereden geldiğini anımsamıyorum (ömer Hayyam ne demiş ru- baisinde "Dün gece gittim camiye/sanmayın dua et- meye/evdeki halılar eskimişti de/gittim yenilerini yürüt- meyeü!) Geçiyorum calışma odama. Kitaplıklanm, yazı masam vekitaplarımın 'sahafdeğeri'o\an\an (isterinanılsın, ister inanılmasın) babamdan kalma! Geriye kalan kitapların ise 'neseplerigayrisahih'} Kimini para verip almışım, ki- minin ilk sayfasında adlarını anımsadığım ya da unuttu- ğum 'eski dostlar'\n adları yazılı! Sağ olsunlar, ama anı- msamaya kalkmasınlar. Çünkü zamanaşımı diye bir kav- ram var!) Kimi göçüp gitmiş akrabalardan kalma, kimi arma- ğan(!), kimileri de (her nasılsa) arttırabildiğim kazancım- dan aldığım daktilomdan fotograf makineme (kim kırdı bunun aynasını acaba?), çalışır-çalışmaz saatlerden an- nemin 'değenn/6/7/rs/n'yanılgısıylaverdiği ve benim 'bi- lemediğim' birkaç 'antika' (yoksa 'eski' miydi?) tüm do- nanımımı' kağıda döküyorum. Sonra gelsin yatak odam! Ne yazacağım yahu "yastı- ğım, ranzam, zincirim" Çzulamda' neler olduğu da artık salt beni ilgilendirsin, olmaz mı?) Evet, 'kayda değer' malvarlığım bunlardan 'ibaret 1 ' Eh, 25 yıl boyunca çalışıp didinmemin 'semeresi' olacak do- ğalhkla! Demek ki, hesabını veremeyeceğim hiçbir mal- varlığım yokmuş! (Içimden "Buna malvarlığı değil, mal- yokluğu denir" diye geçiriyorum kendi kendime acırcası- na...) Gidip koltuğa yığılıyorum. Soluklanmam tam biraz ol- sun yerine gelecek ki, şeytan görmüşçesine ayağa fırla-" yıp bu kez de 'evrak-ı metrukemi' sakladığım çantayı kapıyorum... Kimin bu yerini bile bilmediğim (ama üzerine yapı yapı- lamayacağını öğrendiğim) 300 metrekarelik arsanın ta- pusu? Kim gönderdi bu 1.000 TL nominal değerli hisse senedini? Nereden çıktı bu 100 Amerikan Doları ile 250 Alman Markı? (Mutlaka babam sağlığında benim gelece- ğimi düşünüp bir kenara atmıştır!) Gene terlere, dehşetlere boğuluyorum ki, gözüm el ya- zımla yazılmış küçük bir kağıda takılıyor! Titrek ellerimle açıyorum ki, ellerimin titremesini gözyaşlarım dengeli- yor. Benden sonrakilere' diye başlamışım yazmaya "Gaze- teme 30,45 yıllık karındaşıma 15, beni seven (şimdi mut- laka defterinden silmiştir) eski işimdeki yöneticime 12, dostlarım x, y, z'ye toplam 10 milyon TL borcum vardır... (toplamı 67 milyonu buluyor!)" Gerisini okuyamadan dolarlarımla marklarımı çarp- maya koyuluyorum. Toplamlan 8 milyona yaklaşıyorü! (Bir rahatlıyorum ki sormayın! Meğer 59 milyon TL kadar vergi bağışıklığım varmışü!) İçimde bir namusluluk' ateşi yanıveriyor. Malvarlığımdan, malyokluğuma geçişimi kendi kendime alkışlıyorum... Gözlerim doluyor! O anda dürtüveriyor şeytanım. "Ulan, şimdi bir de ben konuşsam da beyinsel birikimini ve de geleceğe ilişkin tasarılarını, umutlannı açıklasam ne halt edersin?" "Susarsan, seni de kahveme ortak ederim" diyorum şeytanıma, rahatsızlığımı belli etmeksizin... Ana fikir Her malvarlığı ya da malyokluğunun bir şey- tanı vardır. Ana fikrin ana fikri: Şeytanınızı yatıştırmak istiyorsanız, onu hiç yoksa kahvenize ortak etmek zorundasınızdır. çalısma Crubu: Son 5yılıniktisat politikaları değişmeli • Çeşitli üniversitelerdegörevyapan öğretim üyelerinin oluşturduğu ' 'Çalışma Grubu'' alternatifiktisadipolitikalar üretmek üzere başladıkları hazırlıklar çerçevesinde, kamuoyuna aşağıdakiaçıklamayıyaptılar. Çalışma Grubu: Korkut Boratav, Tıaıcer Bulutay, Fikret Göriin, Gülten Kazgan, Yakup Kepenek, İzzettin Önder, Şevket Pamuk, Cem Somel, Fikret Şenses, Oktar Türel, Ergım Türkcan, Erinç Yeldan, Nurhan Yentürk Menfaatcilerkim? A nayasa Mahkemesi'nin yetki yasasıyla ilgili iptal kararı "Keyfiözelleştirmeye" engel oldu. Amakoalisyonun DYP kanadına bakarsanız, ANAP'lılarla SHP'li bazı muhaliflerelelevermiş, hükümetin özelleştirmeyapmasına engel oluyorlar. Ozelleştirme idaresi Başkanı Tezcan Yaramancı, "Özelleştirmeye karşı çıkanların KlT'lerden menfaatleri var"diyecek kadar işi ileriye göturdü. Halbuki karşı çıkılan özelleştirmenin kendisi değil, yöntemi. Kamuoyunda, "ozelleştirme namuslu yapılsın, verimliKlT'lersadece ozelleştirme gelirini arttırmak adına ve dış çevrelere yaranmak için değerinin altında birilerine peşkeş çekilmesin, buralarda çalışanlar mağdur edilmesin, özelsektör tekelleri yaratılmasın" diye uğrasanlar, "menfaafç/7;/(/e"suçlanıyor. Yaramancı, "8az/ münferit olaylar, sanki tümünde oluyormuş gibi hava yaratılıyor" öiyeyakmıyor. Yani ozelleştirme treninin yürümesi için bazı KlT'lerin satışındaki usulsüzlükler, anlamsızlıklarveçelişkilersineyeçekilmeli. Hani ozelleştirme bir kaynak arayışı değil verimlilikarayışıydı. O zaman kardaki Erdemir'i neden satmayaçalışıyorsunuz? Bu kuruluşta idare Meclisi Başkanlığı yapan ve üstelik DYP eski milletvekili olan Prof. Tevflk Ertüzün, herkesi bu satışa engel olmaya çağırıyorsa ortada bir yanlışlık yok mu? Yoksa, tüm bu görevlerden ayrılıp üniversiteöğretim üyeliğine dönen Tevfik Ertüzün'ün de bir menfaatimivar?H 6. En azından bu nedenlerle son on beş yıla damgasım vuran iktisat politikalannın ve bunlara kaynaklık eden iktisat anlayışının değiştirilmesi gerekmektedir. Aşağıdaki görüşler, bizce böyle bir "kopma"nın hareket noktasını oluşturacaktır. (1)- Piyasa mekanizmasmın statik kaynak tahsisinde en iyi çözümleri vereceğine ilişkin kuramsal önerme hiçbir zaman özel mülkiyetin, özel teşebbüsün yüceltilmesi ile eşanlamlı değildir, hatta mülkiyet biçimi açısından tarafsızdır. Aynı kuramsal yaklaşım, açığa çıİcardığı gerçekçi olmayan varsayunlarla "piyasa tökezlemeleri" koşullanna dikkati çekmiş ve devlet müdahalelerinin gerekçelerini ortaya koymuştur. Tam rekabetçi piyasalann lehine geliştirilmiş tezlerin, Türkiye'deki bugünkü piyasalann ve özel girişimlerin; tekelci, bürokraük ve yer yer hastalıklı yapılan dikkate alındığında kamu işletmeciliği ve devlet müdahaleleri aleyhınde kanıt oluşturamayacağı açıktır. (2)- Son yıllarda geliştirilen ve niteliği gereği kamu işletmeciliğinin kaynak israfı yarattığjnı ileri süren "devletin tökezJemesi"ne ilişkin tezler, Türkiye yapısındaki bir ekonomide "özel girişimin tökezlemesi"ne ilişkin olgular dikkate alınmazsa çok yanıltıcı olur. Var olan ekonomik yapı içinde. hem kamu sektöründe hem de özel girişimcilikte birbirinden farklı özellikler taşıyan sakat. çarpık ve hastalıklı davranış biçimleri yaygındır. "Rant oluşumu" ve "rant arama" gibi durumlarda, özel ginşime ve devlete ait çarpıklıklar bir araya gelerek kaynak tahsisi ve bölüşüm açısından büyük bozukluklara yol açar. Bu bozukluklann oluşumunda, madalyonun sadece tek yüzünü görerek salt devleti suçlamak mantıken yanlıştır. İşadamlannın bunalım koşullarında doruğa çıkan yakınmalanndan da anlaşılacağı gibi verim düşüklüğü özel kesiminin de önemli bir sorunudur. 1994 yıhnın ilk aylannda özel bankacılık kesiminde gözlenen (ve banka zararlannm fiilen kamulaştınlması karan ile sonuçlanan) davranış bozukluklannın bu bakımdan öğretici olduğunu düşünüyoruz. (3)- Kamu mülkiyetini veya özel mülkiyeti ideolojik olarak yeğleyen tavırlan bir yana bırakırsak statik ve dinamik etkinliğe, bölüşüme ve ekonomik bağımsızlığa dönük gerekçelerle kamulaştırmayı veya özelleştirmeyi gerektiren somut durumlar doğabilir ve her durumu kendi özel koşullan içinde ayn ayn değerlendirmek gereİdr. Türkiye iktisat politikasına damgasım vurarak tüm ekonomik sorunlarıçözecek bir sihirü anahtar gibi gösterilen; fiilen sadece bütçe açıklannı kapatmak amacı ile yürütülen ve mirasyedi özellıkleri ağır basan ozelleştirme yaklaşımını bu bakımdan tamamen yanlış buluyoruz. (4)-1980'den bu yana adım adım izlenen politikalar sonucu yaşanan diğer bunahmlar gibi 1994 başlannda patlak veren fınansal bunalım. döviz kuru ve faiz oranlannda anormal dalgalanmalar doğurup bu fiyatlan reel değişkenlerden tamamen kopuk düzeylerde oluşturarak ciddi bir üretim ve istihdam gerilemesine yol açarak Türkiye ekonomisinin 32 sayılı kararla getirilen sermaye hareketleri serbestisine dayanacak güçte olmadığını ortaya koymuştur. Kambiyo ve para politikalannı. sıcak para hareketlerine teslim etmek yerine bunlan yatınm, üretim, istihdam ve teknolojiye dayalı dış rekabet gibi reel amaçlara yöneltmeye, bu nedenle de gerek vardır. (5)- 1980'den beri izlenen iktisat politikalanmn gözardı ettiği birikim. büyüme, yapısal değişme. insana yatınm, istihdam, sanayileşme. teknolojik dönüşüm, bölüşüm ve ekonomik bağımsızlık gibi temel ve orta/uzun döneme dönük hedeflere yönelmede yitirilecek zamanımız yoktur. Sermaye birikiminin ve ulusal tasarruf oranlannın yükseltilmesi; "dünyayı yakalama"nın \azgeçı!mez önkoşulu olan teknolojik dönüşümü içeren bir sanayi politikasının ve bununla yakından bütünleşmiş bilim ve eğitim politikalannın oluşturulması; bu türden bir dönüşümün sağlayacağı dinamizm ve verimlilik sayesinde ulusal ekonominin kendi ayaklan üzerinde durarak dünya ekonomisi ile eklemlenmesi; işsizliğe, eşitsizliğe, emek gelirlerinin aşınmasma karşı gerekli toplumsal ve ekonomik savunma mekanizmalannınoluşturulması... Kanımızca, bu ve benzeri öğelerden oluşan uzun perspektifli bir gündeme geçmek için iktisat politikalannın yeni, etkıli ve stratejik bir planlama anlayışına dayandınlması gerekmektedir. (6)- 21. yüzyıla giderken Türkiye'nin hala çözmek zorunda olduğu kalkınma sorunu, toplumumuzdaki tüm üretken ve yaratıcı güçlerin harekete geçirilmesini gerekli kılıyor. Bu da ancak aydınlık dünya görüşlerinin yeşerdiği. özgürlükler üzerindeki kısıtlann ortadan kalktığı, özveride eşitliğe ve toplumsal adalete dayab bir üretim seferberliğinin başladığı bir ortamda gerçekleşebilir. 7. Bu görüşler doğrultusunda sürdüreceğimiz çalışmalanmızın sonuçlan kamuoyuna açıklanacaktır. Bu çerçevede çalışma grubuna katılmak isteyen meslektaşlanmızı da ışhırliğine çağınyoruz
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear