Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 22MAYİS1994PAZAR
10 DIZIYAZI
Yunan ordulanna karşı İnönü'de kazanılan zafer yeni bir başlangıçoldu
LHusunyazgısı
ME&İÇ V E L I
Bu sonuç üzerine 8 Ocak
1921 günkü Meclis oturumu-
nu Atatürk şöyle anlaür:
"Artık herkes gerçeği gör-
tnüş ve anlamıştı. Etem ve kar-
deşjerine yumuşak davranı-
Iması düşüncesinde bulunan-
lar, bu kez onlan kötülemede
pek coşkun idiler. Ben, konu-
şurken 'Etem, Tevfik ve Reşit
Beyler1
deyince bu türiü ko-
nuşmama karşı çıkıklı. Yük-
seten bir ses, 'Paşa Hazretleri,
artık bey demeyiniz; hayın
deyiniz!' uyarmasında bulun-
du. Ben 'Etem ve Tevfîk hayı-
nian diyeccğim; ama, daha
Büyük Millet Meclisi iiyesi
kimliğini taşıyan Reşit Bey
için de bu sözii kullanrirak zo-
rundayun. Yüce kurulunuza
saygımdan bunu söyleyemem.
İlkin Reşit Bey'in üyelikten çı-
karılmasına oy vermenizi rica
ederim" dedim.
Başkan, 'Llusun ve yurdun
yüksek çıkarlarına karşı silah
kullanarak düşmanlarla işbir-
liği yapan Manisa Milletvekili
Reşit Bey'in miUetvekilliğin-
den çıkarılmasını kabul buyu-
ranlar el kaldırsın!" dedi. Elier
kalktı, kabul olundu."
Atatürk'ün Söylev'de en
uzun anlattığı bir konudur
bu. Korkunç ihaneti bütün
aynntılanna dek yazıp tüm
belgeleri ile bırlıkte tarihe geç-
miştir. Öte yanda Çerkez
Etem sorununun bitmesinin
hemen ertesi günü. 6 Ocak
1921'de Yunan ordulan tüm
cephelerde saldınya geçer. Bu
saldınyı Eskişehir'de karşı-
layan ordumuz 10 Ocak
1921'de Birinci Inönü, üç bu-
çuk ay .sonra da 1 Nisan
1921'de İkinci Inönü Zafen'-
ni kazanır. Ismet Paşa'nın
komutasında elde edilen bu
utkulan kutlayan telgraflar,
Kurtuluş Savaşımızın en coş-
kulu belgeleridlr. Şimdi Ata-
türk'ün, ikinci Jnönü Savaşı'-
ndan sonra İsmet Paşa'ya
gönderdiği telgrafın kjsa bir
bölümünü, kendi deyişiyle "o
güniin izlenimlerini yeniden
canlandırmak" içın kendisin-
den dınlevehm.
"tnönü Sav aş Meydanı'nda,
Metristepe'de Batı Cephesi
Komutanı ve Genelkurmay
Başkanı İsmet Paşa'ya,
Bütün dünya tarihinde, sizin
tnönü Meydan Savaşlan'nda
yüklendiğiniz görev kadar ağır
bir görev yüklenmiş komutan-
lar pek azdır. (...) Siz orada
yalrüz düşmanı değil, ulusun
ters yazgtsını da yendiniz.
İnönü'nün vanıtı
ismet Paşa'nın yarutı ise
şöyledir:
"Kıyım ve zorbalık (zulüm
ve istibdat) dünyasının en lu-
yasıya saMırüarına karşı
yalnız ve şaşkın kalan ulusu-
muzun nesnel ve tinsel bütün
yetenek ve güçlerini ruhundaki
ateşle toplayan ve harekete ge-
tiren Büyük .Vlillet Meclisi'nin
Başkanı Mustafa Kemal
Paşa.
Yiğit erlerimiz ve subaylan-
mız adına, erlerimizle avcı
hatlarında omuz omuza vuru-
şan tümen ve kolordu komu-
tanları aduıa, övgü ve kutla-
malarınıza büyük bir övünçle
teşekkür ederim."
Bu yenilgiden üç ay sonra
Yunanhlar toparlanıp yine
hücuma geçtiler. "Sakarya
Savaşı" adını alan bu savaşın
başlamasından önceki sorun-
lan ve bunlann nasıl aşıüp za-
ferin kazanıldığıru Söylev'den
okurken bu olağanüstü ba-
şanya şaşmamak elden gel-
mez. Şimdi bunlan Atatürk'-
ten duyahm:
"tkinci tnönü Savaşı'ndan
sonra genel seferberlik yapmış
olan Yunan ordusu asker, tü-
fek ve top sayısı bakımından
bizim ordumuzdan önemli öl-
çüde üstündü. (...) Biz benüz
daha genel seferberlik yapa-
mamıştık. Bunun sonucu ola-
rak, özellikle tümenlerin, taşn
tlan sağlayıp tamanılava-
madığınıızdan hareket ola-
nakları yoktu. (...) İşte bu ko-
şullarda yapılan Yunan
saldırısı karşsında, İsmet Pa-
şa'ya genel olarak şu buyruğu
vermiştim: Düşman ordusuyla
aramızda büyük bir aralık bı-
rakarak çekilmek gerekir ki,
Mustafa
Kemal'den
İnönü'ye: Bütün
dünya tarihinde, sizin
İnönü Meydan
Savaşlarfnda
yüklendiğiniz görev
kadar ağır bir görev
yüklenmiş komutanlar
pek azdır. Siz orada
yalnız düşmanı değil,
ulusun ters yazgısını da
yendiniz.
inönü'den
Mustafa
Kemal'e: Kıyım
ve zorbalık dünyasının
en kıyasıya
saldınlanna karşı
yalnız ve şaşkın kalan
ulusumuzun nesnel ve
tinsel bütün yetenek ve
güçlerini ruhundaki
ateşle toplayan ve
harekete getiren
Büyük Millet
Meclisi'nin Başkanı
Mustafa Kemal Paşa,
yiğit erlerimiz ve
subaylanmız adına,
övgüve
kutlamalannıza büyük
bir övünçle teşekkür
ederim.
semer ve urganlardan yüzde
kırkına, parası sonradan öden-
mek üzere el koydum.
4 sayılı buyruğumla eldeki
buğday, saman, un, arpa, fasul-
ye, bulgur, nohut, mercimek,
kasaplık hay vanlar, şeker, gaz,
pirinç, sabun, yağ, tuz, zey-
tinyağı, çay ve mumların da
yüzde kırkına, parası sonra
ödenmek üzere. el koydum."
Bu ihtiyaçlar listesı elbette
daha uzundun bütün bunlan
bilmeden Atatürk'ün neleri,
nasıl gerçekleştirdiğini an-
layamayız, yapılanlann özü-
nü kavramadan Atatürk ger-
çeğine ulaşamayız.
Şimdi, Mustafa Kemal'in
yine günümüzde degeçerlilıği-
nı koruyan kımı düşüncelerinj
ve Sakarya Savaşı'nı kendin-
den dınlevehm:
"Başkomutanlık yasasının
gereği bazı çalışmaları bitir-
dikten sonra 12 Ağustos 1921
günü, Genelkurmay Başkanı
Fevzi Paşa ile birlikte Polatlı'-
da Cephe Karargahı'na gittim.
Savaşın en şiddetli safhaları
yaşanıyordu. Kumandanlara
şunu söyledim: 'Savunma hattı
yokrur. Savunma alanı vardır.
O alan bütün yurttur. Y urdun
her kanş toprağı, yurttaşın
kanıy la ıslanmadıkça düşmana
bırakılamaz.'
İşte ordumuzun ber bireyi,
bu kurala göre en büyük özve-
riyi gösterip düşman ordusunu
saldırı gücünden y oksun bir du-
ruma getirdi. (_.)
23 ağustos gününden 13 ey-
lül gününe değin, 22 gün 22
gece aralıksız süren büyük ve
kanlı Sakarya Savaşı yeni
Türk devletinin tarihine, eşine
pek az rastlanır büyük bir mey-
dan savaşı örneği olarak
yazüdı."
Mareşal rütbesi
Sakarya Savaşı'ndan sonra
Meclis, Atatürk'e "Mareşal-
lik" rütbesi ve "Gazi" sanını
verdi. Atatürk, Söylev'de bu
konu hakkındakı görüşlerini
şöyle açıklar:
"Başkomutan olarak göre-
ordu içinde, savaşan bjr-
orduyu derleyip toparlayıp güç-
lendirebilelim. (...) Bunun en bü-
yük sakıncası Meclis'ten gele-
cek eleştiriydi. (...)
Bu hemen görüldü. Özellikle
muhalefettekiler karamsarlık
dolu söylevlerle yaygaraya baş-
ladılar 'Ordu nereye gidiyor?
Ulus nereye götürülüyor? Bu gi-
dişin elbette bir sonımlusu var-
dır, o nerededir? Onu göremiyo-
ruz!..'
Bu kişilerin dolaylı olarak be-
lirtmek istediklerinin ben oldu-
ğum kuşku götürmezdi.
En sonunda, Mersin Milletve-
kili Selahattin Bey, kürsüden be-
nim adımı söyleyerek, "Ordunun
başına geçsüı' dedi. Bu öneriye
katılanlar çoğaldı. Söz alıp kür-
süye çıktım. Bana gösterdikleri
güvene teşekkür ettikten sonra,
Başkanlık katına şöy le bir öner-
Ulusun tersyazgısının değişmesindeönemli rol oynayan iki insan, Mustafa Kemal ve İsmet Paşa, ? ^
Birinci tnönü zaferini izleyen günlerde birarada, gelecek günlere ilişkin değerlendirme yapıyorlar.
u k l e n n
arasuıda savaşa gırmek
Bunlan sağlamak " --—-—-- -•—-~-~ -.•-^— ^ge verdim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Yüksek Başkanlığı'na
Meclisin sayın üyelerinin ge-
nel olarak beliren istek ve dilek-
leri üzerine, Başkomutanlığı ka-
bul ediyorum. Bu görevi, (...)
Türkiye Büyük Millet Meclisi'-
nin yetkilerini eylemli olarak
kullanmak koşuluyla üzerime
alıyorum. (...) Bu yetkinin üç ay
gibi kısa bir süre ile sınırlandırıl-
masını aynca diierim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Mustafa Kemal.
Baylar, bu önergem, öneride
bulunanlann gizli düşüncelerini
açıga vurmalarına yol açtı. He-
men karşı çıkışiar başladı. Bu
kez, 'Başkomutanlık sanını ve-
remeyiz. O, Büyük Millet Mec-
lisi'nin özündedir. Başkomutan
vekili denilmelidir' dediler. (...)
Ben, görüşümde direndim.
Görüşmeler sonunda bana Baş-
komutanlık verilmesiyle ilgili
yasa çıktı. Bunun ikinci maddc-
sine göre benim vereceğim buy-
ruklar yasa yerine geçecekti."
Atatürk'ün Başkomutan-
lığı'na karşı çıkanlar, onun bu
sanı nasıl kullandığına tanık ol-
duktan sonra, "belki haksız
davrandıklarını anlamışlardır"
diyemıyoruz, çünkü daha son-
ra direnişlerini nasıl sürdürdük-
lerini göreceğiz. Şimdi Başko-
mutan Mustafa Kemal'in et-
kinliklennin bazılannı Söylev'-
den izleyelim:
"Başkomutanlığı eylemli ola-
rak üzerime aldıktan sonra (...)
ordunun gücünün arttırılması,
yiyeceğinin ve giyeceğinin sağ-
lanması ile ilgili düzenlemeleri
yaptım.
uzere,
'ülusal Vergi Buyruğu' adı altı-
nda yaptığun genel bildirimle-
ri. bir savaşın kazanılması için
ne denli küçük şeylerin bile dik-
kate alınması gerektiğini anlata-
bilmek amacıyla, (iki örneği)
bilginize sunuyorum:
2 sayılı buynığuma göre yurt-
ta her ev birer kat çamaşır, birer
çift çorap ve çank hazırlayıp
Ulusal Vergi Kurulu'na verecek-
ri.
3 sayılı buyruğumla tüccar ve
halk elinde bulunan çamaşırlık
bez, kaput bezi, patiska, pamuk,
yün ve tiftik, erkek elbisesi diki-
mine elverişli her riirlü kışlık ve
yazlık kumaş, kösele taban as-
tarlığı, meşin, dikilmiş ve dikil-
memiş çarık, potin, demir kun-
dura çivisi, kundura ve saraç ipli-
ği, nal, mıh, yem torbası, yular,
BaşkomutanMustafa KemalSakarya'da
Mustafa Kemal Atatürk Sakarya Savaşı'nı Söylev'de
şöyle anlaür: "Başkomutanlık y asasının gereği bazı
çalışmalan bitirdikten sonra 12 Ağustos 1921 günü,
Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ile birlikte Polatlı'da
Cephe Karargahı'na gittim. Savaşın en şiddetli safhaları
yaşanıyordu. Kumandanlara şunu söyledim: 'Savunma
hattı yokrur. Savunma alanı vardır. O alan bütün yurttur.
Yurdun her kanş toprağı, yurttaşın kanıy la ıslanmadıkça
düşmana bırakılamaz.'
İşte ordumuzun her bireyi, bu kurala göre en büyük
özveriyi gösterip düşman ordusunu saldırı gücünden
y oksun bir duruma getirdi. (...)
23 ağustos gününden 13 eylül gününe değin, 22 gün 22 gece
aralıksız süren büyük ve kanlı Sakarya Sav aşı yeni Türk
devletinin tarihine. eşine pek az rastlamr büyük bir
meydan sav aşı örneği olarak y azıldı."
gücümün yetriğince. dahası. bir
kaza sonucu sol kaburga kemik-
lerimden birinin kırılmış olması-
na bakmadan, iyi yapmaya bü-
tün varlığımla çalıştığımı sanı-
nm. Sakarya Savaşı'nın sonuna
değin askeri bir riitbem yoktu.
Ondan sonra, Büyük Millet
Mecüsi'nce bana 'Mareşal' rüt-
besiyle 'Gazi' sanı verildi. Os-
manlı Devleti'nce verilmiş olan
rütbenin, yine o devletçe alınnuş
olduğunu biliyorsunuz."
Gaa Mustafa Kemal Paşa-
kendisine verilen bu sanlar için
ilk teşekkürü, erlerine "Her za-
ferin mayası seıûndir" diyerek
yapar.
Öte yanda Sakarya zaferin-
den sonra Batı'dan buluşma ve
görüşme önerileri gelmeye baş-
lar. Bunlann ilki Fransızlar'-
dandır. Ankara Anlaşması ile
sonuçlanan bu görüşmeyi Ata-
türk'ten dinleyehm:
"Sakarya'da utku (zafer) ka-
zandıktan sonra, Adana, Antep
ve dolaylannı kurtarmak gere-
kiyordu. Bu Ulerimize girmiş
olan Fransızlann da, bizimle gö-
rüşmeye eğilimli oldukları anla-
şılrnaktaydı.(...)
Bu yüzden birbirimizle ilişki
kurmanın yoüarını aramaya
başiadık. (...) Fransa hükümeti,
eski bakanlardan Bay Franklen
Buyon'u, özel olarak, Ankara'-
ya göndermişti. Franklen Buyon
ile iki hafta kadar süren görüş-
meler yaptım.
Görüşmelerde bizim için te-
mel noktanın 'Llusal Ant' oldu-
ğunu ortaya koydum. Bay
Franklen Buyon ise Sevr Antlaş-
ması'nm bir olupbitti olarak or-
tada bulunduğunu söyledi. (...)
Verdiğim karşılıklarda dedim
ki:
'Sevr Antlaşması, Türk ulusu
için öylesine uğursuz bir ölüm
kararıdır ki, onun bir dost ağzın-
dan çıkmamasını isteriz. Sevr
Antlaşması'nı kafasından çıkar-
mayan uluslarla yapacağımız iş-
lemlere güvenemeyiz. Bizim
bakımımızdan böyle bir antlaş-
ma yoktur!'
Daha sonra da tam bağımsız-
lığın bizim bugün üzerimize aldı-
ğımız görevin özü olduğunu be-
lirterek, 'Tam bağımsızlık de-
mek; elbette siyasa, maliye. eko-
nonü, adalet. askerlik, kültür
gjbi her alanda tam bağımsızlık
ve özgürlük demektir. Bu saydı-
klarımın herhangi birinde
bağunsızlıktan ynksunluk, ülke-
nin gerçek anlamıyla bütün ba-
ğunsızlığından yoksunluğu de-
mektir' diye açıkladun.
Sonuç olarak 20 Ekim 1921'-
de 'Ankara Antlaşması' imza
edildi."
vann:Büyük
yürüyüsedoğru
ANKARA NOTLAM
MUSTAFA EKMEKÇt
Malatya'dan Gelen Çığlık!
Perşembe akşamıydı, telefon çaldı, açtm. Arayan, ken-
dini tanıtmadan önce sordu:
- Mustafa Bey siz misiniz?
- Benim!
- Ben Malatya 'dan arıyorum. Dört gündür Hüseyin 7 ka-
çırmışlardı. Dün Adıyaman'ın dağlarında vurdular, Çelik-
han taraflarında. Orada 28 kişi vuruldu ya, içindekilerin üç
tanesi PKK'liymiş. Diğerlerinin hepsi öğrenci Mustafa
Bey! Malatya 'da Anadolu Lisesi 'yle, Merkez Dershanesi '-
nde okuyanlar. Gittiğimizde gerçekten gördüğümüze ina-
namadık. Adamlann hem elleri, hem ayakları bağlanmış,
Çelikhan 'dan Adıyaman 'a kadar da sürükleyip götürmüş-
ler, arabalann arkasına bağlamışlar. Gittiğimizde ceset-
ler tanmmayacak haldeydi. Helikopterle bomba atmış-
lar...
Soluğumu kesmiş dinliyordum. Kimdi arayan? Sor-
dum:
- Hüseyin kaç yaşındaydı?
-17 yaşına yeni girmişti. Öğrenciydi, Malatya Anadolu
Lisesi'nde okuyordu Mustafa Bey! Eline silah almış insan
değil. Geçenlerde bir ava gitmiştik, o da bizimle gelmişti,
amcası dedi ki: "Hüseyin, hayvana bir tane sık öldür!"
"Ben hiçbir canlıya sıkamam silah!" dedi. Ben, öyle bir
insanın PKK'ye isteyerek gittiğini sanmıyorum. Bizim bu-
radan birkaç arkadaş dedi: "Bizi de zorla götürmek istedi-
ler, biz kaçtık!'' Devlet bunu neden yapıyor, benim anlaya-
madığım bu.
- PKK'nin içinde yakalanıyor, öyle mi?
- Yok, dağda yakalanıyor Mustafa Bey!
- Dağda ne yapıyorlar?
- PKK'nin kampına götürüyorlarmış, üç tane silahlı
adam. Malatya 'dan zorla götürmüşler. Malatya 'daki okul-
lara da kımse gitmedi, "Tehlikelı adamlar dolaşıyor!" di-
ye.
- Yazık! O zaman kimvurduya gidiyor bunlar...
- Benim anlatmak istediğim de o yani, kimvurduya gi-
den bu çocuklara neden böyle yapıyorlar? Biz gittik, bize
bile hayvanmışız gibi davranıyorlar Mustafa Bey. Bizle il-
gilenmiyorlar. "Astir olun gidin" gibi laflar söylüyorlar. O
insanlar, zorla götürüldükleri halde. demek bunlara acı-
mamışlar.
- Ne zaman öldürüldü bunlar?
- Dün öldürüldü Mustafa Bey, dün gittik cenazeyi getir-
dik.
- Dün 18 Mayıs Çarşamba!
- Bugün gömdük! Vallahi, daha yeni yemeğe geldik. Si-
zi arayayım dedim, haberiniz olsun.
- Sizin telefonunuz kaç?
- Malatya 'nın kodunu da söyleyeyim mi?
(Söyledi, adını soyadını da yazdım. Bende...)
- Peki, öteki öldürülenlerin durumu hakkmda bilgi vere-
bilirmisin?
- Adıyaman'dan Malatya'ya altı kişi (ceset) getirdiler.
Daha yirmi kişi de oradaymış. Onlan kımse tanıyamamış.
Bir cesedın uzerıne bir taş gelmış, taşı kaldıramamışlar.
O kadar kı, büyük bir taşmış yani..
- Anladım, anladım. Ne yapmalı buna karşı? Diyecekler
ki: "Kardeşim, PKK'ye uymuş gıtmiş, orada eğitim göre-
cek.savaşacaktı.."
- Mustafa Bey, ben Haçovalıyım, Hiçbir Haçovalı tutup
PKK'ye gitmez!
- Anladım! (Haçovalılarçokluk Kürt-Aleviymışler, o ne-
denle PKK'ye gitmezlermiş. Bunu sonradan öğrendim.)
- Imamların dört tanesi korktu, cenazeyi yıkayamadı.
"Yıkayamam ben bunu, mahvetmişler!" dedi. O kadar ki...
- Kurşun yarası mı?
- Yok, yerde sürünme yarası çoğu. Bomba patlamış za-
ten üzerilerinde Mustafa Bey!
- Peki, bunlann üzerinde ne bulmuşlar silah olarak?
- Hiçbir şey yok. Üç tanesinde silah varmış (PKK 7/ olan-
lar). Yani, bunlann üzerinde hiçbir silah yokmuş Mustafa
Bey!
- Bulundukları dağ Malatya'ya ne kadar uzak?
- Üç buçuk, dört saat uzak, fazla uzak... Kaçırılıyorlar.
Dört gündür zaten yoktu. Aramadığımız yer bırakmadık.
Iskenderun a gittik, Antalya 'ya gittik. Aradık, bulamadık.
- Peki, babası filan yok mu?
- Babası var, babası deli oldu zaten. Babası komada şu
anda.
- Babası ne iş yapar?
- Feyzullah Taşkınsoy llkokulu'nda hademe.
- Kaç kardeş bunlar?
- Dört kardeşler de, evin bir oğluydu! Diğerleri kız...
Mustafa Bey, gerçekten bir hayvana yapılmayacak şeyin
ınsana yapılması, benim içıme sindiremediğim o. Ben
her gün Cumhuriyet gazetesi okuyorum. Biz, devletimize
de bağlıyız, ama benim anlayamadığım, bu millete neden
bu işleri reva görüyor bu devlet? Adam, göz göre göre
"Teslım ol!" çağrısı yapmadan öldüruyor. Bır sürü silah,
bir sürü araba orada Mustafa Bey! Görseydiniz yani, as-
keri arabalardan geçilmiyordu. O kadar silaha karşı, 28
kişi. Ustelik üçünün elinde silah. Başka birinin elinde si-
lah denecek bir şey yok Mustafa Bey! Yani, kaçırılmış in-
sanlar. Bizim Malatya'da, emniyete, Mersin'e gitmediği-
miz, aramadığımız yer kalmadı. Gidecek bir insan da
değildi. Benim içime sindiremediğim bu. Yazsanız iyi
olur. Devlet buna bir çare bulsun. Burada, birçok kişi,
PKK'nin yerine, devletin yaptığına inanıyor. "Devlet iste-
seydi, bunlara göz yummazdı" diyor. Göz göre göre gün-
düz vakti, insanlann önünde kaçırılıyor bu çocuklar, kim-
se "Dur!" diyemiyor. Üstelik valının yanına gittiğimizde,
vali yardımcısı kapı dışarı ediyor bizi. Benim anlayamadı-
ğım bu Mustafa Bey!
BULMACA
1 2 3 4SOLDAN SAĞA:
1/ Antil Adalan'nda,
özellikle Haiti'de yaşa-
yan karaderililerin dini...
Sanatta, düşünce yaşa-
mında ortaya çıkan yeni
görüş. 2/ Bir çeşit sinek...
Titreyiş. 3/ Şaşma belir-
ten bir söz... Bir erkeğin
nikahsız olarak aldığı ca- 6
riye. 4/ Yiğit, kahra-
man... Çanakkale'nin bir
ilçesi. 5/ Ticarette, kulla-
nılması hemen mümkün
olan paraya verilen ad. 6/
Denizcilikte "alt, aşağı" aıüamın-
da kullamlan sözcük... Oyunda
cezalı çocuk. 7/ Mezbaha... Bir ki-
şinin ya da toplumun yaşamındaki
yüce bir olayı anmak üzere yazılan
lirik şiir türü. 8/ Avrupa'da büyük
bir yanmada... Düzyaada yapılan
uyak. 9/ Hindistan'da ölen kocası-
nın cesediyle birlikte ateşe aühp
yanan ve ermiş sayılan kadınlara
verilen ad... Bağ ya da bahce kulü-
besi.
YUKARIDAN AŞAĞIY A:
1/ Dümeni ortaya alarak gemiyi bulunduğu doğrultuda yürüt-
me... Yankı. 2/ Yumurta biçiminde olan... Kirli işler yapan ya-
sadışı bir örgütün lideri. 3/ Adın durum eklerinden biri... Geze-
gen. 4/ Yunan rakısı... Parmak ya da el kaldırarak verilen oy.
5/ Bir yeri süslemeye, döşemeye yarayan öğelerin tümü. 6/ Yer-
yüzü parçası... Üstün bir yetkinin gücünü simgeleyen değnek.
7/ Nitelik... Bir organımız. 8/ Şua... Geminin rüzgar almayan
yani. 9/ Ördeğe benzer bir su kuşu... Kısa çizme.