Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SArFA CUMHURIYET 16 MAYIS1994 PAZARTESİ
12 DIZIYAZI
Şarkılariyiyse,füm tutar
POLTTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
HamsHi Pilav...
•2-
ort Bombay'a doğru
yürüyoruz. Bir zamanlar kent
kalesınin bulunduğu semt ge-
niş caddeler, meydanlar. Vic-
toria stili yapılarla iş merkezı
olmuş. Gorki Bulvan'ndan
Banş Sokağı'na geçip Umut
Meydanı'na çıkıyoruz. Ci-
hangir Sanat Galerisi
karşımızda. Tek katlı. daire
planlı, me>dana hakim bir
bina. Önündeki kaldınma
yerleştirilmiş panolarda so-
kak sergileri açılıyor. Duvar
diplerine oturmuş ressamlar
küçük bir ücret ödeyip biraz
da sabir gösterenlerin portre-
lerini çiziyor. Galerinin iki
büyük salonundaki sergilerin
son günü. Kapıya yanaşmış
kamyonlarla yeni sergiler
taşınıyor. Galerinin dört
yıllık programı dolu. Akşama
kadar zamanımız var. önce
Chetin Bay'ı görmeli.
Cihangir Sanat Galerisi'nin
terasında. arka bahçeden
uzanan palmiyelerin gölge-
sinde bir baraka var. Kapısı-
nda Teras Sanat Galerisi yazı-
yor. Chetin Bay'ın atölyesi de
bu barakada. İçerisi her za-
manki gibi konuklarla dolu.
Galeride Chetin Bay'ın sergisi
açılmış. Gelenekten etkilen-
miş, coşkulu atlann. günbatı-
mlannın, kır manzaralannın
çoğunlukta olduğu bir sergi...
fçeriye sesleniyoruz, Chetin
Bay geliyor. Aradan gecen ikı
senede pek değişmemiş. Avuç
içlenmizi bırleşurip parmak
uçlanmızı çenemize değdire-
rek selamlaşıyoruz. Tam tanı-
tnış değil, ama gözü bir yerler-
den ısınyor belli ki. Oğlu
hatırlamasına yardım ediyor.
Sağ gözü tümüyle kapanmış,
diğerinin görme yeteneği iyice
azalmış. Neredeyse doksanın-
da. Türkiye'den resim kata-
loglan getinneyi planlamıştık,
ama son anda... olmadı işte.
Yanımızdaki birkaç broşürü
ve kasetleri bırakıyoruz. Sabir
Bay dönünce birlikte dinleye-
cekler. Sabir Calalabadi, Hin-
distan'ın tanınmış lirik yazar-
lanndan. Yeni bir çalışma için
Delhi'ye gitmiş. İki yıl önce el-
|den fazla kasetinin yayım-
RpHığını söylemişti. Burada
fılmler. "şarkıcı olan yoksul
kör kız" türüne pek uzak de-
ğil. Aynca şarkılar bir operet-
teki kadar önemli yer tutuyor.
Gösterime giren fîlmlerin ka-
setlen hemen piyasaya çıkı-
yor. Bir fılmin tutması yüzde
seksen şarkılanna bağlı.
Gençler Sabir Bay'ın tarzını
biraz eski moda bulsalar da
duygu yoğunluğunu inkar et-
miyorlar.
Baba Usman genç bir sa-
natçı. Hindu tannlanndan ve
mitolojisinden esinlenen so-
yut heykeller yapıyor. Önceki
görüşmemizde Kuran'ı resim-
lemeye çahşıyordu. Çoğu ger-
çeküstücü. bazılan hiperrea-
list, hepsi çok renkli yoğun
işçilikli. anlatımcı yorumlar.
Taze hindistancevizine dol-
durduğumuz romlan yudum-
larken tasanlardan söz etmiş-
ti. İkiyüzün üstünde levhadan
oluşan Çahşması bitmiş. Baba
Usman Müslüman. Pakistan
ile Hindistan arasındaki prob-
lemli bölgede olaylar yükse-
lince ailesi ile birlikte olmak
için Kaşmir'e gitmiş. Ona da
sevgiierimizi bırakıp şehre sa-
lıyoruz kendimizi.
Biletler lütfen
Bombay'da kent içi ulaşı-
mda iki katlı geniş sahanlıkh
otobüslerin yanı sıra banliyö
trenleri de kullanılıyor. Kala-
bahk vagonlann her birinde
belki elli tane vantilatör çalışı-
yor. Kadınlar isterlerse ayn
bölümlere pturabiliyorlar.
Church Gate İstasyonu'ndan
Santa Cruz'a gitmek için bilet
alıp vagonlardan binne atlı-
yoruz. Yumuşak döşemeli ra-
hat koltuklara yerleşirken va-
gonun tenhahğı dikkatimizi
çekiyor. Ayakkabılanru
çıkarmış yolcular bembeyaz
çoraplanyla koltuklara yayıl-
mışlar. Yolun sonuna doğru
bir görevli gelip biletlerimizi
istiyor. Uzatıyoruz. "150 rupi
ceza vereceksîniz" diyor. Me-
ğerse 3 rupilik biletle 60 rupi-
lik birinci sınıf vagona binmi-
şiz. Rica minnet, diğer yolcu-
lann da yardımıyla önce yan
fiyata iniliyor. sonra ceza öde-
meden ikinci sınıf vagona geç-
memize izin çıkıyor.
Demirjolu ağlan
Hindistan yolculuğunu
anlatırken söz sıkça trenlere
geliyor. Çünkü bu ülke ger-
çekten demir ağlarla örülmüş.
Pek çok yere rötarlı da olsa
trenle ulaşmak mümkün: üs-
telik otobüsler gibi riskli ve
rahatsız değil. Bazı hatlarda
turistler için kota konmuş. Bi-
let alırken neredeyse nüfus
Ö Z C A N Y U R D A L A N
H,indistan'da fılmler, "şarkıcı olan
yoksul kör kız" türüne pek uzak değil.
Aynca şarkılar fllmde bir operetteki
kadar önemli yer tutuyor.
Gösterime giren fîlmlerin kasetleri
hemen piyasaya çıkıyor. Bir fılmin
tutması yüzde seksen
şarkılanna bağlı.
Hindistan'da sinema, halkın y aşantısında önemli bir > ere sahip. ancak burada fılm çekmek zor. Sinemalar kadar setlerin de izleyi-
cLsi var. Yönetmenler film çckimi sırasında kamera \e oyuncular kadar, meraklılarla da uğraşmak zonında kalıvorlar.
cüzdanı suretı ile ıkametgah ıl-
mühaberinin toplamı kadar bıl-
gi içeren form dolduruluvor;
fazladan yolculuk tanhi. tren
numarası. koltuk tercihi de be-
lirtilerek altı ımzalandıktan
sonra gışeye verilıyor. Biz ge-
nellikle ikinci sınıf yataklı bileti
alıyoruz. Bu vagonlarda karşı-
lık'h üçer kisilik ranzalar dizili.
Kompartıman kapılan yok.
Koridordaki pencere kenann-
da da iki kışilik ranza verleştınl-
miş. Bütün vagon yetmış iki ki-
şilik koğuş halınde yolculuk
yapıyor. İkı uçta tuvaletler ve
lavabo var. Valizler koltuk alt-
lanndaki halkalara zincirleni-
yor.
Hippilerden yeşillere
Goa
Trenler Hıntlileri tanımak
için en uvgun araçlardan biri.
Bazen birkaç gün siiren yolcu-
luklarda neredeyse akraba olu-
nuyor. Genellikİe >avaş gidiyor
ve posta katan kadar sık duru-
yorlar. fakat güzel sürprizler
yapanlan da var. Bombay'dan
Goa'ya giderken. elli iki metre-
den boşalan Gokak Şelalesi'ne
vardığımızda önce öndeki va-
gonlar sonra arkadakiler için
yirmişer dakika manzara mola-
sı \ erih> or. Aşağı ınen yolcular,
şelale fonunda bol bol fotoğraf
çektirivorlar.
Hindistan'ınen küçük eyaleti
Goa, Hınd Okyanusu kıyısında
eski bir Portekiz sömürgesi.
Vasco da Gama. Dona Paula,
Gaspar Dias. bazı kent ısımleri.
Mimaride olduğu gibi günlük
vaşamda da sömürge dönemi-
Mapusa"daki pazara gidiyo-
ruz. Hindistan'da muavinler
genellikle kaportayı yumruk-
layarak şoförle haberleşirler;
burada keskin ıshklarçalmıyor.
Pazar sahici. Kadınlar balık sa-
T.renler Hıntlileri tanımak için en uygun
araçlardan biri. Bazen birkaç gün süren
yolculuklarda neredeyse akraba olunuyor.
Bombay'dan Goa'ya giderken, elli iki
metreden boşalan Gokak Şelalesi'ne
vardığımızda önce öndeki vagonlar sonra
arkadakiler için yirmişer dakika manzara
molası verilıyor. Aşağı inen yolcular. şelale
fonunda bol bol fotoğraf çektiriyorlar.
nin etkileri görülüyor. Halkın
çoğu Hıristiyan. Latin isimleri
taşıyorlar; bahçelennde Porte-
kiz çiçekleri açıvor. İlk kez hip-
pilerin keşfettiği Goa. Hindis-
tan'ın en turistik bölgesi. Okya-
nus dalgalan 20-30 kilometre
kesintisiz uzayan incecik kumlu
plajlara v uruyor. Kumsalın he-
men bıtiminde palmive orman-
lan başlıyor. Ağaçlann altına
tek katlı evier. pansivonlar ser-
piştinlmiş. Balıkçılar mango
ağacı gövdesinden ovulmuş
kavıklannı kıvıya çekivorlar.
tıyor. türlü hasır dokumalar
sergileniyor. sebze meyve dese-
niz bildiklerimizın hepsi var.
bilmediklerimiz çok fazla. Dağ-
lardaki kabilelerden gelen ka-
dınlar görünen tüm organlannı
üçer beşer takılarla donatmış-
lar. Aynalı tezgahlar göz ka-
maştıncı. O kadar renkli o ka-
dar süslüler ki...
Pazardan çıkarken küçük bir
gösteriye rastlıyoruz. Yirmi ki-
şilik kadınlı erkekli grup ortala-
nndaki konuşmaçıyi sloganlar-
la desteklivorlar. İzlivoruz. Go-
alı Yeşiller \e çevrecilerin ortak
göstensi dağılırken elimize tu-
tuşturduklan "Goa'da turizmin
gerçek yüzü" başlıklı bıldınyi
okuyoruz. Merkezi hükümet ve
verel hükümetin Goa'da lüks
grup turizmine yönelik oteller.
otovollar ve havaalanları yap-
mak istediğini belirterek "Bu gi-
rişimi doğal kaynakları tükete-
ceği. ekonomiyi yalnız turizme
mahkum edeceği için" kınıvor-
lar. •'İnsanlarımız daha çok gös-
teri nesnesi olacak; balıkçılar
kunısallardan koulacak; hin-
distance\izi ve mango ormanları
kesilecek. Oysa onarılması gere-
ken köy yolİarı var. Çöpler dii-
zenli toplanmıyor; uyuşturucu
kontrolü ve AIDS eğitimi unu-
tuldu. Paket turlarla haşlavacak
liiks turizm Goa'nın sonu de-
mcktir. Goa'yı koruvalım, he-
men şimdi" diyorlar.
Bir fllm çekmek
Karnataka'nın başkenti
Bangalore. "fasulye şehri' de-
mek. Hındistan'ın bu önemli
endüstn merkezı. çok büyük
parklan. bakımlı bahçeİeri.
ağaçlıklı geniş caddeleri, pazar-
lanyla güzel bir kent. Politik
yaşamın canlılığı sokaklardan
ve günlük gazetelerden anlaşılı-
yor. Gençler kaliteli yükseköğ-
renim için iklimin yumuşaklığı.
insanlannın nazıklığı ile bilinen
Bangalore'a geliyor.
Kırmızıfenerlievler
İstanbul'da yol hazırlığı yaparken Sedat. "Bombay'da
geneleve gidin" demişti. "Çok ilginç olduğu söyleniyor, iyi
fotoğraflar çıkar." Bombay, > a> a gezmeye uygun bir kent.
(Aslında bize sorarsanız bütün kentler v av a gezmek içindir.)
Sıcak ncdeniyle sık sık koca bir bardak ananassuyu içmek
gerekse de 15 milyonluk bu kentte kaybolmak güzel. V ictoria
termiııali çevresinde ara sokaklara giriyoruz. Kalabalıktan
zor yüriinüyor. Hurdacılardan geçip Jor Bazaar'a gelirken
biri kolumu ruruv or; dönüp bakıv orum yeşil sariler içinde bir
kadın 'GeP diyor. Köşebaşındaki otelin kapısında çocuk
yaşta kadınlar bekliyor. Sokak içi' kırmızı fenerli evler'le
dolu. Kadınlar kapı önlerine çıkardıkları div anlarda makv aj
tazeliyor, saçlarını yağlıyorlar. Birkaç tanesi yol kenannda
yıkanıyor. Burası Bombay "ın en hareketli genelev sokağı. Bir
kafeye oturup çay ieiyoruz.
Kentin en büyük parkı Cub-
bon'da okulu kıran öğrencile-
rin sorulanndan fırsat bulduk-
ça tembellik yapıyoruz. Akşa-
müstü kente dönerken küçük
bir meydana toplanmış kalaba-
hkla karşılıyoruz. Ortaya fılm
seti kurulmuş, oyuncular kanlı
kostümler içinde bir direğe bağ-
lanmışlar. Kamera vincin üs-
tünde, reflektörler hazır. Yö-
netmen 'motor' der demez kala-
balık komut almış gibi dalgala-
narak oyunculann burnunun
dibine giriyor. Set görevlileri
bağıra çağıra çemberi genişleti-
yor. makyaj tazelenip ışık ayar-
lanıyor fakat ne çare, 'motor'la
birlikte 1leri marş' her şey yeni
baştan ahnıyor.
Hindistan'daki en azman si-
nema afışleri bu kentte. Brigade
caddesindeki salonlann önün-
de 'esas oğlan'ın on-on beş met-
relik posteri ve bazı sahnelerin
renkli çızimleri duruyor. Çarşı
pazar kalabalığı çekıldikten
sonra geriye bu afışler ve sine-
malann önünde metrelerce
uzayan kuyruklar kalıyor.
Kumsaldaki tzler
Hindistan'm sömürgeleşıinl-
mesine öncülük yapan Doğu
Hindistan şırketi ilk üssünü
1639"da Madras'ta kurmuş. O
dönemde deniz kıyısına yapılan
kale bugün müze olarak kulla-
nıhyor. İçerde sömürge döne-
mının anılanyla dolu salonlar
var. Doğu Hindistan şirketi yö-
neticilerinin uyguladıklan yön-
lemleri anlatan mektuplar ser-
gıleniyor. İngiliz valilerin, eşle-
nnin. işbirlikçi racalann ve
ıılelennın boy boy fotoğraflan
asılı. İçerde fazla kalamıyoruz.
Kalenin karşısında Bengal
Denızı. Marina Beach'e vuru-
>or. Hemen yanımızda denize
ınen yolun kıyısına seyyar
satıcılar yerleşmiş. Güneş al-
çalınca bu yoldan sahile yürü-
yoruz. Plastikıen yapılmış kut-
sal fıgürler. takılar, ıvır zıvırla
dolu yüzlerce tezgah açılmış.
Bazılannda irili ufaklı beyazlı
ebruli deniz kabukları satılıyor.
Yolun sonunda, denizin çekil-
mesiyle ortaya çıkan yamaca
toplanmış binlerce insanın içine
düşüyoruz. Yukandan fark
edilmeyen esas cümbüş bura-
daymış meğer. Güneş batarken
yiyecek tezgahlannda lüks lam-
balan vanıyor. gazocaklan har-
lanıyor. nefıs kokular sanyor
ortalığı. Düzlükte Müslüman-
lar namaza duruyor. Hindular
tütsülenni yakmış, yakındaki
bir kilisenin pop orkestrası he-
nüz bitmiş konserin yorgunlu-
ğunu atıyor. Günün son ışıklan
suya inen atlann sırtında parlı-
yor.
Vize stresiyle miting
Yabancılar Ofısi'ne gitme-
mız gerek. Vızemizın dolduğu-
nu elli gün gecikmeyle fark edı-
yoruz. Sorun çıkarsa kaygısıyla
gerginiz. Erkenden çıkıyoruz.
Köşeyı döner dönmez ana cad-
denin bayraklar. flamalarla do-
natıldığını görüyçruz. Akşa-
müstü Komünist İşçi Sendika-
lan Konfederasyonu'nun
(CTIü) Genel Sekreteri. kent
dışındaki bir parkta konuşma
yapacak. Onun duyurusu için
kentte ufak çaplı mitingler baş-
lamış. Kavşakta çatapatlar atı-
lı\or. kenara çekilmiş ıninibüs-
ten konuşma yapılıyor. durup
dinleyen de var. başını çevirme-
den geçen de.
Yabancılar ofısine giriyoruz.
İki resimle birlikte form dol-
durmamız ısteniyor. Şef güler-
yüzlü. sevecen bin. Bız sorun
nereden çıkacak diye beklerken
Türkiye've dair sorular vönelti-
yor. Kıbns sorununu yakından
izlediği belli. düşüncelerimizi
öğrenmek istiyor. konuşuyo-
ruz. Üç gün sonra "Pasaportla-
nnızıalın"diyor. Rahatlıvoruz.
İcraat fuarı
Hindistan. festivaller ve fuar-
lar ülkesı. En renklı festivallere.
en caniı fuarlara hemen her
mevsim. her eyalette rastlamak
mümkün. Fakat Madras'takı
Ulusa! Fuar kadar büyüğünü
hiç görmemiştik. Bütün günü
yürüyerek geçirdıkten sonra.
gece fuara giriyoruz. Kumluk
bir alana kurulmuş. İki yanda.
hükümetin icraatlanna ayrıl-
mış pavyonlar sıralı. Başbakan
Bayan J.J. Lalitha'nın her kö-
şeye yerleştirilmiş dev resimleri
(devden kasıt. on katlı apart-
man boyunda falan) giriş kapı-
sında duri.n renkli ışıklarla
yapılmış postenne yetışmeye
çahşıyor. Pavyonlann dışlan
çok etkileyici. ama ıçlen hiç do-
yurucu değil. Hükümet pav-
yonlanndan sonra diğer eyalet-
lerden gelen ürünlerin sergilen-
diği bölümler başlıyor. Bütün
bunlara yiyecek-içecek satıcıla-
n v e özel sektörün katılımı ekle-
nince. iktidar partisinin de tez-
gah açtığı büyük bir pazann
içinde kayboluyorsunuz.
SÜRECEK
"Kıyı", Trabzon'da yıllardır yayımlanan bir sanat ve
edebiyat dergisidir. Sanatçı arkadaşlar büyük bir özve-
riyle dergiyi çıkarırlar. Son sayısı (90.) elimizdedir. Bu
sayıda bir siyaset ve toplum adamı olan Aıif Hikmet
Onat'la bir konuşma var.
Sayın Onat, bu söyleşide Bayındırlık Bakanlığı'na na-
sıl getirildiğini anlatıyor. Bunu okuyunca bakanlıkta ge-
çen günlerimi anımsadım. Önce benim Bayındırlık
Bakanlığı Basın Danışmanlığı'na nasıl geldiğimi anlata-
yım. Birinci Inönü Kabinesi'nde dostum ve mahalle ar-
kadaşım llyas Seckin Bayındırlık Bakanı olunca, beni de
bakanlığa basın danışman yaptı. Bayındırlık Bakanlığı o
dönemde yaygın bir yatırım bakanlığıydı. Bakanlığın
içinde yapı işleri, su işleri, demir yolları, limanlar, kara
yolları vardı. Bunların kimi reislik, kimi genel müdürlük-
tü. DevletPlanlamaTeşkilatı tarafından hazırlanan "Beş
Yıllık Kalkınma Planlan" Bayındırlık Bakanlığı'nca de-
netleniyordu. İsmet Paşa, Başbakan olarak planlamaya
çok önem verdiğinden propaganda işlerini nızlı tutuyor-
duk.
Birinci Inönü hükümeti devrilip, yerine İkinci Inönü
Kabinesi kurulunca Içişleri'ne getirilen Arif Hikmet
Onat'ın bakanlığına Ekrem Alican mızıkçılık edince, il-
yasSeçkin içişleri'ne, Arif Hikmet deBayındırlık'a kaydı-
rıldı. Böylece llyas Seçkin Içişleri, Arif Hikmet Onat da
Bayındırlık Bakanı oldu. Bakanlığa gelen Arif Hikmet
Onat beni basın danışmanı olarak buldu, birlikte çalış-
maya başladık. Bu çalışma azınlık hükümeti düşene
değinsürdü.
Sayın Bakan'la birçok ortak anımız vardır.
Bunlardan biri CHP'den AP'ye geçişidir. Şimdi öğreni-
yorum ki birisi de Ecevit olayıdır. Partide Ecevit'e daha
çok yer verilmeye başlanır. Ortanın solunda olanlar el
üstünde tutulur. Buna içerleyen Arif Hikmet Onat, bir ko-
nuşma sırasında'
"Ecevit'in peşinde gitmek size yakışmıyor. Arkadaş-
lar alınıyorlar, Paşam" der.
Paşa yanıt vermez, susar.
O gün CHP'den istifa eder. Zaten çevresinde dolaşan
AP'liler vardır. Partilerden. partilere atlamalar oluyor.
Yıllardır emek verdiği partiden ayrılır, AP'ye gecer. Yok-
lamalara girer, ön seçimi kazanamaz, bir süre kenara
çekilir.
"Durumu bugün nasıl görüyorsunuz?" diye sorarlar.
Şunu söyler:
"Bugün bir çıkmazın içindeyiz. Önce bir Kürt sorunu
var. Hafife alınacak bir sorun değildir. Sonra softalar,
yobazlar geliyor. Bu kadar Imam-Hatip, bu kadar ilahi-
yat, ne olacak sonu? iktisadi sıkıntılar falan zamanla
düzelir ama, bu iki konu çok önemli, mutlaka çözülme-
/;..."
Bir sanat ve edebiyat dergisinde bu kadar siyaset ye-
ter sanırım. Birlikte yaptığımız gezilerden bir anım var-
dır. "Hamsi pilav, hamsi pilav'' diye bir yemeği duyar-
dım, hiç yememiştim. Bir Karadeniz gezimizde söyle-
dim. Gülümsedi.
"Aklımda..." dedi. "Ordu'ya gidince bizim evde ozel
yaptıracaklar, yiyeceğiz. Hele biraz sabret!"
Ordu'ya vardığımızda Sayın Bakan için özel bir sofra
kuruldu. Özel pilav geldi. Hamsiler tepsinin kenarlarına
dizilmiş duruyordu. Lezzetinden kuşkuluydum. Bolca
yedik. Korkum, gece bu hamsileri nasıl sindirecektık?
Hamsiler ağır gelir miydi?
Yatma zamanı geldi, bir iki şişe maden suyu aldım. Ne
olur, ne olmaz? Biraz da rakı içmiştik, otele gelince he-
men sızdım. Sabah, bir kalktım ki, maden suları duruyor.
Hamsileri iyice sindirmiştim.
Bu da hamsili pilavın öyküsü...
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Diksiyon. 2/ Karak-
ter... "Yol. yöntem" an-
lamında argo sözcük. 3/
Galibiyet... Bayağı. sıra-
dan. 4/ Turşusu yapılan
bir tür yaban soğanı. 5/
Şarkı. türkü... Zehir. 6/ "-
parçası. dal demeti. kuş-
tüyü Alıştığımız bir şey-
di vaşamak" (Cahit Sıtkı
Tarancı)... Dağda yaşa-
yan ve geçimini odun sa-
tarak sağlayan kimse. 7/
İki tarla arasındaki sı-
nır... Kuşaktan kuşağa gecen kalı-
tımsal öğe... Bir soru eki. 8/ Fenike
mitolojisinde en büvük tann...
Asya'da bir ülke. 9/ Bir cins tath su
balığı.
YL KARIDAN AŞAĞIYA
1/ Harmanda samanı bir yere top-
lamaya ya da damlardan kan kü-
rümeye yarayan araç. 2/ Balıke-
sir'in Burhaniye ilçesine bağl
turistik bir merkez... Mehil. 3/
Atın üstüne bağlanan valiz... Bir
nota. 4/ Büyük demiry olu durağı. 5/ Kimi dillerde erkek cinsten
sayılan sözcük... İki yüz elli kiloya eşit olan ve odun, kireç gibi
kaba şeyleri tartmakta kullanılan bir ağırlık ölçüsü. 6/ Şaşma
belirten bir söz... Ocak, soba gibi ısınma aracı. 7/ Diploma...
Uzaklık anlatmakta kullanılan söz. 8/ İstatistikte bir grup veri
içinde en sık rastlanan değer... Genelev işleten kadın. 9/ Duvar
içinde bırakılan oyuk bölüm... Kiraz rakısı.
VEFAT
ve
TEŞEKKÜR
Çok kıymetli varlığımız,
değerli insan
ŞEVKİ
TURAL
12 Mayıs 1994 günü vefat etmiştir.
Cenazeye katılan,
çiçek gönderen, telgraf ve telefon ile
acımızı paylaşan, dost akraba ve tüm
sevenlerine şükranlanmızı sunanz.
AİLESİ