23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1MAYIS1994PAZAR 10 DIZIYAZI BİR BEYOĞLU TUTANAGI hlanbulbiT insan bedeni oiarak ihtşıimilürse, Beyoğlu ommyüreğidîr. Bıtyüzden "İstanbui'u ikinci kezfethetmek " içatyola çıkanlar, seçimkampanyası bo\ unca ''Beyoğiu'nu düşüreceğiz"'dedüer, Sonunda Beyoğlu "dûştü." Beyoğht'nu tümüyle bilenler dışmda herkes, "Refah Beyoğlu 'ndanasılkttzandt" sonmtna \antt omyordu. Buyanümaelbette, Beyoğiu'nu saâece Pera'dan. Gtüata'dtmyada Taksim'den ibaret saymaktan kaynakla/tıyordu. Buralardagördüğümüzimiaüannçoğu' Beyoğlu 'nungündüzcüsüy•düya da gececisiydi,<makesînlikle seçmenideğûdi. G&riinenin ötesinde, başka birya da birçok Beyoğlu vardı. Amactmız, bilinen Beyoğht ndan bilinmeyen Beyvğki'nadoğruuzannmk. Biryımda bartarmdaeğlenûen Beyoğlu'«« anlatırken, diğeryandagecekondularında, işgaiedilen eskî Runı evlerinde çekilenyoksulhtğa tanık ohnak. Böylece "Refah Beyoğlu'nda »asıl kaztBuhn soru$unayanıtQranwk. İküıcı amaç, Beyoğlu 'nun btr "tesBm-tesetiüm makbuzu "nu yapmak, Beyoğht içinbir "tutaıtak" hazırlamak Bımun ne detiligerekholduğudahabıtçalışma yapünken onaya çtktı ve meyhanelemte üntii Nevizade Sokağı, RP'libelediyenin uygulamasıyla birdenbire tüm canlılığmı yilirdi. Bubize, "Refah'a kadar Beyoğhı" ile "Refah'tan sonrokiBeyoğlu"nu orantamak olmıağt da verecek. Saii Faik, Beyoğlu röportajmaşöy le başiıyor: "Röportajyapmayagi&yoram. Hemde kitm'nle?Beyoğht ik. Köprüdedüş&ndüm: Atartutanm. Veriştirhrim,Ahlukstzbğından, kumarmdmt tutun da meşher bir sokağıaa. randevuevine,Surtük Ayten "ine, Sapık Katata 'nna, eroimnamna, sarhoşuna, meyhonesine, kodaşuna hovardâsma ve ilaahirisine ağzımt aça-,gâzumü ytanabitirim. Lkala,güıuiksız,ahlakb, terbiye&gözükmek için riyakar maskemi takar, üç bej okuyucu avlayabiUrim. Hayır! Beyoğlu 'nu batırmak,yermek kadar kolayşeyyok. Beyoğiu'nu övmek zor. İyi röportaja Beyoğht 'm söver. Ben aceni röportajaytm. Beyoğiu'nu öreceğim. Kötü sokaklaruu,kötü insanlarıru, sarhoşunu, meyhanesini, her şeyva, her şeyiniöveceğim.'' Sait Faik böyiediyor. Ama biz ne öveceğizne desöveceğiz. Bugünkü Beyağlıdar't anlatmayaçahşaeağız sadece, Bir " Tes&m-teseltüm makbum" hazırlamanın, bir tutanak tutmanıngerektirdiği lansızlıkia... •*-** u Beyoğlu'nda IJ Refah nasıl kazandı m 3 yahu? • Aslında bımu, 27 Mart seçimlerinden bu yana herkes soruyordu neredeyse. İnsanlann kafasına nasıl bir imaj yüklemişti ki herkes, Refah'ın, başka yerler neyse de Beyoğkf nda kazanmasına çok şaşınyordu... / stiklal Caddesi, miting alanı gibi. Beyoğlu'nda dükkan- lann vitrinleri kızıla doğ- ru dönüyor. Gün ınmek üzere. Alkazar Sınemasfnda oyna- yan film bıtmış. İstıklal Caddesi'nden sinemaya girenler, çıkışta Ayhan Işık Sokak'ta buluyorlar kendilerini. Meyzen'ın önünden geçip. yeniden çı- kıyorlar İstiklal Caddesf ne. Barda üç kişi oturuyor. Meyzen'in sahıbi Süha da müşteri gibi tünemiş tabure\e. Sinemadan çıkanlann yüzünde mullu bir anlatım var. Bellı ki fıim gü- zelmış. Meyzen'in banna oturup. Alka- zar'dan çıkanlann yüzüne bırer birer bakmak büyük keyif. Ama bardaki- ler bunun pek ayırdında değil Gözle- rinı sabit bir noîctaya dikmişler, önle- rindekı içkiden yudumluyorlar. Önce martı sesleri duyuluyor; arka- sından bir istanbul şarkısının notala- n. Cıvıl cıvıl bir ses dolduruyor Mey- zen'i: "Salkım salkım tan yelleri estiğinde Ma\i patiskaları yırtan gemilerinle Lzaktan seni düşünürdüm İstanbul" İstıklal Caddesı'nde ınsan cümbü- şü var. Şımdi tam değişim saati. Sine- milar doluyor, boşalıyor. Geceleri "Beyoğlu'na çıkanlar" geliyor. İstik- lal Caddesf nin gündüzcülen ışlerini bitırmiş. evlenne doğru gıdi>orlar. Tümü değil elbette. Bir bölümü, ak- şama doğru gelenlerle birlikte bir Be- yoğlu gecesı geçirmek içın yeniden İstiklal Caddesi'nin ko>nuna ginyor. Gökyüzü, maviden mora doğru dönüyor. Akşamın bu saatlennde tam bir vardıya değişimı yaşanıyor Bevoğlu'nda. Renk renk.cinscinsin- san akıyor İstiklal Caddesi'nden. Kımı Tünel'e, kimi Taksim'e doğru gıdiyor. "Meyzen'in banndaki koyu renk ta- kım elbiseli adam, diktiği noktadan gözlerini ayırmadan "Bir rakı daha versene" diyor. İçeride uçuk bir ka- ranlık var. Daraak sokağın koyulugu bann içine vurmuş. İstanbul şarkısı bann dört du\anna birden çarpıyor: "Bin bir direkli Haliç'inde akşamlar Adalarında bahar, Süleymaniye'nde akşamlar He\ sen ne güzekin ka> gamızın şeh- ri İstanbul" İnsanlar yürümüyor, sanki akıyor- lar İstiklal Caddesi'nden. Bu görün- tüye bakanlar. insan denen yaratıkla akışkan sıvı maddeyi birbirine kanş- tırabilir. Taksım'le Tünel arasında yürürken düşlerinizi süsleyen bir sınema oyun- cusu çıkar karşınıza. Dönüp dönüp bakarsınız. Şu karşıdan gelen. dün gece izledi- ğinız televizyon dizisindeki ünlü tiyat- ro oyuncusudur mutlaka. Yere serdiği naylon üzerinde kas- ket, bere. fötr satan; Sıvash, Tokatlı. Erzurumlu. Erzincanlı ya da Tür- kiyc'nın herhangi bir kentinden ola- biîır. Tezgahını toplayıp. bırazdan Beyoğlu sırtlanndaki gecekondusuna voflanacaktır. Çocuğunu elinden tutup oyuncak- çının vitrinine bakan, doğma büyüme Beyoğlulu bir Ermenidir belki de. Ama Gregoryen mi. Katolik mi. Pro- testan mı ayırt edemezsin. Çünkü üçünden de vardır Beyoğlu'nda. Aman dikkat! O gördüğün dal gibi kız. erkek çıkabilir. Ancak sesini duy- duğunda anlarsın ki iş işten geçmiş ol- masın. Tramvay çan çalarak geçiyor cad- deden. Büyük kalabalık ortadan ikiye aynlıyor. Tramvaym önünden sol bacağım son anda kurtaran yaşlı. yoksul giysili adam, belki de Güneydoğu'daki te- rörden kaçıp Beyoğlu'na sığınmış bir Süryani ya da Keldani'dir. Şu karşıdan gelen beyaz saçlı ka- dın. Yüksekkaldınm'daki üç Musevi sınagogundan birine gidiyordur mut- laka. Acaba hangisine? Doğu Av- rupa'dan gelen Aşkenatlannkine mi. yoksa İtaiyan ya da İspanya kökenli- lenn şttiği sinagoglardan birine mi? Çünkü Beyoğlu'nda üçü de var. Yan sokaktan "Baba bana bir ek- mek parası" diyse fırlayan tinerci çocu- ğun ailesi, Baykan'dan ya da İdjl'den göçüp Tarlabaşı'nda eski Rum evle- nnden birine yerleşmişlerdir mutlaka. On kışı bir odada yaşıyordur. Saçlannı papatya sansına boyat- mış. kınta kınta yürüyen şu adam da ınsanı "eşcinsel galiba" diye düşündü- riir. Madam da evinden çıktı. Her gece pijano çaldığı restorana doğru gidi- yor. Kendileri Beyaz Rus'tur ve sayı- ları giderek azalmaktadır. Herkes dönüp ona bakiyor. Çok şık giyinmiş. İlerlemiş yaşına karşın kendinden emin adımlarla yürüyor. Bu da mutlaka Beyoğlu'nda doğup büyümüş son Levantenlerdendir. Ama İtalyan kökenli de olabilir, Hol- landa kökenli de... Şu gri ceketli adam da doğma bü- Insan akar Pera'dan• Taksim'le Tünel arasında yürürken düşlerinizi süsleyen bir sinema oyuncusu çıkar karşınıza. Dönüp dönüp bakarsınız. Şu karşıdan gelen, dün gece izlediğiniz televizyon dizisindeki ünlü tiyatro oyuncusudur mutlaka. Yere serdiği naylon üzerinde kasket, bere, fötr satan; Sıvash, Tokatlı, Erzurumlu, Erzincanlı ya da Türkiye'nin herhangi bir kentinden olabilir. Tezgahını toplayıp, birazdan Beyoğlu sırtlanndaki gecekondusum yollanacaktır. Renk renk, cins cins insan akıyor İstiklal Caddesi'nden. Kimi Tünel'e, kimi Taksim'e gidi>or. (Fotoğraf: ZAFER AKN AR) yüme Beyoğlulu bir Rum olmalı. Yaşı da uygun; mutlaka hatırhyordur Kurtuluş'taki panayır günlenni. Ama Rumun Katolik olanı mı. Orto- doks olanı mı, ayırt edemezsin. Çün- kü Katoliği de vardır Beyoğlu'nda. Ortodoksu da... Akşam inmiş, karanlık koyulaş- mıştı. San. ölgün ışıklan yandı Ay- han Işık Sokak'taki bann. İstanbul şarkısının sonu yaklaşıyordu artık: "Tophane'nin karanlık sokaklarm- da Koyun koyuna yatan çocuklarınla bekle Bekk zafer şarkdarıyla geçişimizi İstanbul" mteliğiydi. Bu nitelik. çoksesliliğin, çok renkliliğin günliik > aşama v ansıdı- ğı bir alan oluştumıasıvdı. Burası, çok çeşitli ve görkemli kül- rürlerin. günliik yaşamın vazgeçilmez ve tümüyle kapatılamaz kapılannda. birbirleriy le karşılaştıklan. birbirleri- ne göz atıp el \erdik1eri bir alan olmuş- tur. Bu kültürler, Beyoğlu'nda günlük yaşamın valın, ama çok şeyler borçlu olduğumuz: sonsuza u/anan ölümsüz çerçe\esi içinde birbirleri\le alış>erişte bulundular. Zenginleştiler. Çok değişik kültürler, burada eski günlerden beri. dün>anın pek çok ye- rinde, bugün bile bulunması zor bir hoşgörü içinde, özelliklerini koru\ arak ğiydi sanki... Böylece 1950 başlarında (tıpkı geçen vüzyıl sonlarında, 20. yüz- yıl başlarında, Mütareke'de, savaşta veya cumhuriyette, 1930'ların "ıkı sa- vaş arası rahatlığf nda İkinci Savaş'ın karneli günlerinde \e>a daha sonraları 1960 \eya 70'lerde olduğu gibi) Beyoğ- lu, o kuşaktan bu genç çocuğa da sayı- sız armağanlar sundu. öncelikle sine- malarını »e salonların perdelerinden >ansıyan binbir düşü sundu. Melek, Atlas \eya Yeni Melek'te bol "renklı rüyalar' , Lale, Ar \eya Elhamra'da daha gerçekçi siyah-beyaz \apım!ar. Saray veya Lüks'te A\rupa du>arlılı- ğının ve zevkinin biçünlenmeleri... Al- kazar, Sümer veya İpek'te 'ezelı \e Meyzen'in banna oturup, Alkazar'dan çıkanlara birer birer bakmak büyük keyif.(Fotoğraf: GARBİS ÖZATAY) G erçekten nedir Beyoğlu? Bu sorunun yanıtı. Beyoğlu'nun bir yüzüne bakarak alınmaz. Ayaspaşasf ndan, Cihangir'inden vurup, Hasköy'ün, Örnektepe'nin gecekondulanndan çıkmak gerekir. Arifin Çiçek Bar'ından, Sıraselviler'deki Taksim Sanat Evi'nden, Kemancı'dan, Andon'dan. Skaspare'sinden çıkıp Keçelipiri, Hacıhüsrev kahvelerinin insanlannı tanımak. Fikirtepe'de Şark Kahvesi terminalinde oturmak gerekir. Bardaki takım elbiseli adam bir ra- kı daha söyledi. Bu üçüncüydü. Son- ra uzayın boşluğuna bir soru fırlattı yüksek sesle: "Bu Beyoğlu'nda Refah nasıl ka- zandı yahu?" Aslında bunu, 27 Mart seçimlenn- den bu ^ana herkes soruyordu nere- deyse. Insanlann kafasına nasıl bir imaj yüklemişti ki herkes, Refah'ın. başka yerler neyse de Beyoğlu'nda kazanmasına çok şaşınyordu. Gerçekten neydi Beyoğlu? Özdemir Kaptan (Arkan)'ın renga- renk bir Beyoğlusu var: "Beyoğiu'nu Beyoğlu yapan. onu yalnız ülkenüz için değil, tüm dünya için önemli kılan; uygarlığın, bilimin, demokrasinin, sanatın, kısaca insa- noğlunun mutluluğunun temeli olan bir bir arada yaşadılar."(l) Atilla Dorsa> "Benim Beyoğlum"- da kendi penceresınden bakıyor: "Beyoğlu; sıradan, gündelik, sıkıcı yaşamlara, sıradışı. olağan-dışı veya olağanüstii olanın, kimi zaman yasak veya en azından kısıtlı olan tadını ge- tirmiş, "Batıh" veya "Avrupalı" bir \aşamın doğal sa\dığı. ama toplumu- muzun uzantılarını, etkilerini hala du- yumsadığımız Türk-İslam yapısı için oldukça zor erişilir (giderek erişilmez) olan kimi yaşam denc\ imlerine bizi ilk - kez eriştirmiş olan sanki büyülü bir semttir. Onu nasıl sevmeyelim, özlem- le anmayalım? (...) Çünkü Beyoğlu o zaman ve her zaman bir 'açık okul', birdüşler odağı, bir yaşam dershanesiydi. Yaşamı düş- lerle birlikte sunmak, bu semtin özellî- ebedi çocukluk' için yapıbnış "kayıtsız şartsız serüvenler'... Bevoğlu, öncelik- le bu "hayal şatolan' ile donanmış bir semtti ve sinemanın \e sinema söz- cüğünün içerdiği tüm gizemli. çekici >e biraz 'bü\ ü işı" olan her şeyle özdeşleş- miş bir mekandı." (2) Yüksel Baştunç, Lady Montegu'- dan esınlenerek Beyoğlu'nu Babıl Kulesi'nebenzetivor: "Geçerli bütün lisanlar konuşulu- yor. Hatta sekiz lisan bilen bile > ar. 18. yüzyılın ilk yarısında İstanbul'da bulu- nan Lady Montegu şöyle anlatıvor: Bulunduğum yer tam bir Babil ku- lesine benzıyor. Beyoğlu'nda Türkçe. Rumca. Yahudice, Ermenice. Arap- ça. Acemce. Felemenkçe, Fransızça, Rusça, Slavca, Utahça. Almanca. İn- gılizce. İtalyanca. Macarca konu- şuluyor. Bu benı çok sıkıyor. Subay- lar Arap, oda hizmetçisı kızlar Rus, uşaklar Rus. Fransız. Alman. Çocu- ğumuzun süt ninesi Ermeni, aşçıbaşı italyan, yeniçeri muhafızlar Türk." (3) Bu da Afif Yesari'nin 1950'lerdeki "İşte Beyoğlu"sundan. "Ceceleyin Be>oğlu. çoğumuzun ta- nımadığı bir kisveye bürünür. Gündüz gelip gectiğimiz bu cadde, bize yabancı gelecek kadar değişmiştir. Tünel'den Taksim'e uzanan cadde üzerinde, aca- y ip isimli bir sürii bar > e kokteyl salonu her gece yeni bir maceraya hazırlanır. Keseleri, mahsul paralarını hamil taş- ralılardan. darts > e a> antür(!) meraklısı delikanlılara kadar bir yığın insan, eğ- lence ihti\açlarmı karşılamak üzere emirlerine amade bulunan bu eğlence yerierine koşarlar. Bevoğlu'nu neşe ve zevk muhiti oiarak görmeye kcndimizi altştırmışızdır. Bevoğlu'nun iç yüzü, belki bizi eğlendirmeyecek, üzecektir. Çünkü pınltılı caddede bir >ığın faci- anın nabzı atar, renk renk ışıklı ilan- ların bile örtemeyeceği hazin vak'alar- la karşılaşırız. Bevoğlu. >ıllarca kalem erbabına sermave olmuştur. Enteresan vak'alann beşiği dainıa Be>oğlu'dur. Beyoğlu'ndaki kadınlar (şu mahut bi- çarelerden bahsediyorum) eğlenmek, etraflarına neşe, ze> k saçmak için ya- ratılmışlardır. Evet, Beyoğlu hakkında yazılan ya- zılar böjleder. Fakat, bakalım gerçekten bu böyle midir?" (4) Afıf Yesari'nın 1950'lerdeki kuşku- su bugün degecerli. Gerçekien ncdir Beyoğlu? Bu sorunun yanıtı. Beyoğlu'nun bir yüzüne bakarak alınmaz. Ayaspa- şasf ndan. Çıhangir'inden vurup, Haskö\'ün. Ömekıepe'nin gecekon- dulanndan çıkmak gcrckir. Arifin Çiçck Bar'ından. Sıraselviler'deki Taksim Sanaı E\ı'nden. Kemancı'- dan. Andon'dan. Skasparc'sinden çıkıp Keçelipiri. Hacıhüsrev kahvcle- rinin insanlannı tanımak. Fıkırtepe'- de Şark Kahvesi termınalinde otur- mak gcrckir. Meyzen'in banndaki takım elbiseli adam dördüncü rakısını söşlcdı. Sorusunun peşine takılmış. kadeh kadeh gıdiyordu: "Be>oğlu'nda Refah nasıl kazandı yahur İstanbul şarkısının sonunda yine martı çığlıklan vardı: "Haramilerin saltanatını yıkacağız Bekie o günler gelsin İstanbul Sen bize la\ ıksın, biz de sana İstan- bul" Meyzen'den çıkınca insan büyük bır cümbüşle karşılaşıyordu. İstiklal Caddesi, miting alanı gibi. Ama mıtingı yapanlar sanki Babil Kulesi'nin işçileriydi. / - Beyoğlu, Özdemir Kaptan (Ar- kan). İletişim Yuvınlan 2 - Benim Beyoğlum, Atilla Dorsay. Varlık Yavınları 3 - Dün'den Bııgüne Beyoğlu. Yüksel Başıunç. Yılmaz Yayınları 4 - İilf Beyoğlu, Afif Yesarı, Rafet Zaimler Yavınevi SÜRECEK ANKARA NOTLARI MÜSTAFA EKMEKCt İsmet Paşa Küs mü Gitti?.. (3) Paşaya kurulan Tuzak... Özden Toker babasının son anlarıyla ilgili oiarak, günlüğüne şunları yazmış: "... Akşam Anadolu Kulübü'ne gitmiş, briç oynamış. Babam için bu, büyük bir keyifti. Ancak son sıralar an- neme artık gitmek istemediğini bildirmiş, iyi göremediği için eskisi gibi oyun oynayamadığından yakınmış, arka- daşlannı sıkmak istemediğini söylüyormuş. Tabii an- nem bunu reddediyor, gitmesi için teşvik ediyormuş, ama babamın eski hevesi kalmamış. Annem pazar ak- şamı babamı kulübe bırakmış. Ordan Nurperi'y/ Fen Lisesi 'ne göturmuş. Hatta babam, bir arkadaşına gitme- si için onu zorlamış. Çankaya ya dönüp evde yalnız sıkıl- masındiye... Akşam, yemekten sonra bezik oynamışlar. Yatmış. Ertesi sabah kendini iyı hissetmemiş. Buna rağmen, ge- len berberine her zamanki gibi tıraş olmuş." Metin Toker'in Bilgi Yayınevi'nden çıkan "İsmet Paşa'nın Son Yılları" adlı yapıtında ilginç bölümler var. Bir "Ankara Notları"nda, Doğan Avcıoğlu nun Ecevtt'le ilgili birgözlemini anlatmıştım. Avcıoğlu, - Seni yolundan çevirme olanağı yok. Bildiğini yazar, bırakmazsın, ama beni dinle, ben Ecevit'i senden daha iyi tanırım, "Ecevit doğru söylemez!" dedi. Avcıoğlu'na karşı çıkmıştım. Kitabını okuduğum sıralarda Metin To- ker'le karşılaşmıştım, şöyle demişti: - Doğan doğru söylüyor! Toker, kitabının bir yerinde Ecevit'i şöyle tanımlamış: "... Bülent Ecevit, gerçek olmayan birtakım noktalara hem kendini hem başkalarını inandırmakta mahirdir..." 12 Mart 1971 darbesi olduğunda, Ecevit CHP Genel Sekreteri, İsmet Paşa Genel Başkan. 19 Mart'a dek sesi- ni çıkarmayan Ecevit, darbecıler Başbakanlığa Nlhat Erlm'i atayınca genel sekreteriikten istifa eder. Gerek- çesi şudur: - Darbe, bana karşı yapılmıştır. Yani, iktidara gelmek uzere olan ortanın soluna karşı. Baktılar ki bu, demokra- tik yoldan onlenemeyecektir, başvurdular antidemokra- tik usullere... ismet Paşa, bunun üzerine biraz da eğlenerek karşılık verir: - Bülent Ecevit mübalağa etti. Ortanın solunu ben ilan ettim. O zaman Bülent Ecevit gorevde bile değildi. Metin Toker, Bülent Ecevit'le, Cüneyt Arcayürek ın bu konu- daki görüşmelerini anlatırken şunları yazar "Eski genel sekreter, gerçek olmayana kendisi inan- dığı gibi başkalarını da inandırmak huyunun gereği oia- rak Cüneyt Arcayürek e: - 12 Mart araya girmeseydi, Millet Meclist kendi hür iradesiyle hükümeti değiştırmek uzereydi. Siz de bunu gazeteci oiarak bilirdiniz.. diyecek, pek şaşıran Arcayü- rek ise 'Oysa ben bu kanıda değilim' diye yazacaktır..." 12 Mart Ecevit'e karşı yapılmış! Şimdi, bunları düşü- nüyorum da, asılan, öldürülen, işkence gören, sakat ka- langençlereyanıyorum!OkuyunHalitÇelenk'inyapıtla- rını.Cumhuriyettesüren,ÇetinYetkin'in "72Mart'ınAcı Gunleri"n\. Ecevit'in o yıllar, tek derdi, Inönü'yü devirip genel başkan olmak, CİHP'yi ele geçirmek miydi? Inönü, bir toplantıda eski genel sekreterini fena azarlar: - Ecevit, fena yoldasın. Senin yaptığını Feyzioğlu bile yapmadı. Inönü'nün kendısine karşı Ecevit'i tuttuğu bir kurultay- da, Feyzioğlu, Paşa'yı. - Sana yaptıklannı günu geldiğinde size de yapacak- lardır.. diye uyarmış Ecevit'in o zaman, onu iktidara getiren "tayfaları"- ndan bugün yanında kim kaldı diye düşünüyorum. inönü'nün uzaklaştırıldığı CHP Kurultayı öncesinde yapılan CHP Ankara il Kongresını düzenleyen Ankara ll Başkanı, benim de dostum Rauf Kandemir, koyu bir Ecevitçıydı Onagöre, "İsmet Paşa'nın artık zamanı geç- mişti. Ecevit başa gelmelı ve partıyi kanatlandırmalıydı. İlçe kongrelerine hakim olmuş ve kendi yanlılannı dele^ geseçtirmişti..." Rauf Kandemir, Metin Toker'e bir mektup yazar; an- cak mektubun tarihı, CHP Ankara il Kongresi'nin yapıldı- ğı 1972 değil, 4Haziran 1976'dır. Kandemir mektubunda, Inönü'ye karşı Ecevit'i desteklediği için pişmanlığını be- lirtir, "Zaman seni haklı çıkardı. Bağışlamanı rica ede- rim" diye günah çıkartır. İsmet Paşa, Raut Kandemir'in de, Ecevit'in de tertiple- rini yutmamıştır. Ecevit, "Kongre sonuçlan, genel baş- kana karşı bir tavır değildir" demekteydi. İsmet Paşa, eski genel sekreterine sert karşılık verdi, şöyle dedi: "CHP'yi ele geçirmek davasıyla karşı karşıyayız. Bu- nun içın her tertibe başvurmaktadırlar. Bir görevden is- tifa etmiş kimsenin o vazıfeyi yurutmek için tesir ve ter- tip sahibi olması benim aklımın alacağı bir husus değil- dir. Ihtilaf (uyuşmazlık) benimledir.'' Inönü, daha sert çıkar: "Kurultay, fikrime mugayir (ay- kırı) bir parti yönetimine karar verirse, bunun tatbikine memur olamam. Çekilirim" 6er. Tertipçilerin istedikleri de sanki budur. inönü, çekilir. Metin Toker, şöyle yazar kitabında' "Seçimler UEkim 1973te yapıldı. inönü, her zamanki gibi, eşiyle birlikte erken gidip oyunu kullandı. Kime ver- di? Tabii, bilemem. Ama sanmam ki CHP'ye vermiş bu- lunsun." BULMACA 1 2 3 4SOLDAN SAĞA: 1/ Erkekte sperma boşal- tıcı kanallann kesilmesi. 2/ İzmir yakınlanndaki ünlü antik kent... Adalet- le iş gören. 3/ Hava ve gaz akımlan oluşturmakta kullanılan aygıt... Kimi harflerin üstüne konan yan yana ikı nokta. 4/ litançduyma... Martının iri bir türüne Güney Ak- deniz'de verilen ad. 5/ Balık avlamakta ya da yük taşımakta kullanılan büyük kayık. 6/ Ortodokslar'da tahta pano üzerine yapılmış her türlü dinsel resme verilen ad... Kalsiyumun simgesi. 7/ Dayanç... Sessiz, uslu. 8/ Mercanada... Bır zekâ oyunu. 9/ Kannzan iltihabı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sevgi bağlılığı... Demet duru- mundaki ekinler. 2/ Harman ye- rindeki tahılın taş ve toprakla kan- şık kalıntısı... Dinsel ınançlan olmayan. 3/ Budizm'ın, Buda'yla tek vücut olmayı amaçlayan bir kolu... Uluslararası bankalann genellikle Londra'da saptadıklan kredi faiz ortalamasına veri- len ad. 4/ Notada durmak işareti... Bir tür kûfı yaa. 5/ Endo- nezya'da bir ada. 6/ Eski Türk boylannda demiri ve zanaatçı ustalanyla esnaf temsilcilerine verilen ad... Bir nota. 7/ Eski Yunan'da müzisyenlerin konser verdiş basamaklı yer... Alaca- karanlık. 8/ Temeli taklıde dayah sözsüz oyun... Bir işin yaban- cısı olan. 9/ Eski dilde yemin etme... Aşık ve bilye oyunJannda kullanılan. içi oyulup kurşun akıtılarak ağırlaştınlmış boyab kemik.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear