14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 ARALIK 1994 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Birbirinden yüzü kara yavrular Akıl da yanılabilir kimi zaman ve kendini denetleyemez. Insan karmaşık ve anlaşılması güç bir yaratıktır. Hayvanlıktan gelen eğilimlerden ne kadar uzaklaşırsa, insanlığa o kadar yaklaşır. M. İSKENDER ÖZTURANLI B ilindiği gibi kurt, yaba- nıl bir hayvandır. Her şe- yi parçalamak ister. Ko- yunun, kuzunun. insanın ve tüm canlılann düş- manıdır. Bu nedenledir ki, insanlann bırbirlerine karşı acıma- sızcadavranışlan karşısında, lngiliz fi- lozofu Hobbes, "homo homini lupus"- insan insan ıçin kurttur- demiştır 17. yûzyılda. Bu yargı, üç yüz yıldan beri çıkrnamıştırtoplumbilimin gündemin- den. Insan msanm canına kıydığı için, insan insanı doyasıya sömürdüğü için, insan insana karşı insan gibi davranma- dığı için gündemde kalmıştır hep. insanın kurt olduğu yolundaki varsa- yımlar, 17. yûzyılda başlamış değildir, daha önceleri de bunu söyleyenler ol- muştur. Sayısızıkıyım ve kınmlara ta- nık olan kimı düşünürler, doğal olarak kurtlukla suçlamışlardır insanoğlunu. Bu suçlamaya bilimsel yönden ilk kar- şı çıkan Farabi olmuştur. Bir ortaçağ düşünürü olan Farabi, "Kurthık teme- line dayanan felsefelerin geçici diişiin hastalıklanndan başka bir şey olmadı- ğını" vurgulamıştır çeşitli yapıtlannda. Daha sonrakı çağlarda kurtlann cana- varlaştığı görülmüş, Farabi'nın özlem- leri de ne yazık ki tarihe kanşmıştır. Durumun bugün bile değişmediğini söyleyenler vardır aramızda. Çok önceleri işittiğim bir kurt öykü- sü, son günlerde bir türlü çıkmıyor bel- leğimden. Sokaga çıksam, eve dönsem. çarşıda pazarda dolaşsam, hep bu öy- küyü anımsiyor, hep bu masalı anlatı- yorum rastladığim kişilere. Televizyon seyrederken. gazetelere göz gezdirir- ken, kurdun o kara kara yavrulan can- lanıyor gözlerimin önünde. Ana kur- dun söyledikleri yankılanıyor kulakla- nmda. Bir politikacının başka bir politika- cıyı gereksiz yere suçladığını, birdev- let adamının başka bir devlet adamına kara çaldığını işittiğimde, bu öyküyü yineliyorum kendi kendime. Akşam yatarken Apartisinin üyesi olan birpar- lamentenn, sabahleyin Bpartisinin ka- pısını çaldığını duyduğumda. bu öykü geliyor usuma. Orhan VelTnin "Bir etinde cunbız/ Biretinde ayna/1 murun- da mı dünya" dizelerinı tersyüz ederek bir elleriyle devlet gücünü kullanırken, öteki elleriyle ceplerini tıka basa dol- durmaya çalışan devlet adamlan karşı- sında "nehaltedeceğünr bilemiyorum. Türlü haksızlık, yolsuzluk ve hırsızlık olaylannda hesap sorulmaması nede- niyle de küçük dilimi yutasım geliyor. Yetki verdigimiz kişilerde hiç sorumlu- luk duygusu yok mu diye düşünüyo- rum kara kara. Yetki ve yetkisizliğin. sorumluluk duygusunun ne olduğunu irdelemeye çalışıyorum öte yandan. Daha sonra da "denetim ve denetimsiz- Hk" sorunu çıkıyor karşıma. Hatırlarsanız, bundan üç beş yıl ön- ce. çok güçlü bir devlet adamı olduğu kuruntusuna kapılan bir kişi, koskoca bir parlamentoyu esir almıştı yurdu- muzda. Tek başına aday saptama yetki- sine sahip olduğu için, gözleri bağlan- mış. düşüncelerı körlenmişti siyaset adamlanmızın. Bir buyrukla eller hava- ya kalkıyor. yasalar ve kararlar değişti- riliyordu. Sorumluluk duygusu ve de- mokrasinin erdemi bir yana itilmiş, ki- şisel yönetimin çıkmaz sokağına sapıl- mıştı. Az kalsın savaşa bile sürükleni- yorduk bu yüzden. " Benim memunım işini bilir", "Ben zenginleri severim" sloganlanyla, paradan ve köşe dönme- cilikten başka bir değer tanıma>an bir dönemi yaşadık uzun süre. Toplumsal değerlerimiz alt üst edilmış "yükselen değerier" diye ne idüğü belirsiz bir tür- kü tutturulmuştu. "Ayakbağıoluyorlar" sözde nedeniyle denetım düzeneklen ortadan kaldınlmış. daha çok denetı- min daha çok demokrasi olduğu gözar- dı edilmiştı. Bu yollardan geçerek gel- dik bugünlere. lsterseniz aklımdan hiç çıkma>an o kurt masalını anlatayım size de: Bir kurdun altı yavrusu varmış. Hemen he- men hergün, "Hangûnizdahagüzeliz" diye sorarlarmış analanna. Anaç kurt. hangisinin daha güzel olduğunu söyle- mek istemezmiş bir türlü. En sonunda yavrulann üstelemelerıne dayanama- mışveçıkarmışbaklayıağzından: "Be- nim birbirinden yüzü kara ya\Tulanm" demış. "ben hanginize daha güzel dive- büirim." Kuşkusuz ınsanlan kurt yavrulanna benzetemeyiz hiçbir zaman. Çünkü iyı- ler de vardır aralannda, kötüler de. Kurtlar da olacaktır içlerinde, kuzular da. Ne var ki iyilerin kötüleşmemesı. kurtlaşmaması için önlemler almak ka- çınılmazdır. Bualandasağlıklı polıtika- lar üretmek her şeyden önce devletin görevidir. Görevıdır ama. tüm vatan- daşlann da sorumluluğu \ardır ters gi- dişten. Her aydın. her politikacı ve her kişi Shakespeare'ın J. Sezar adlı yapı- tındaki ünlü tümceyi çıkarmamalıdır usundan: "Romalılarkoyun olmasalar- dı, Sezar kurt olamazdı." Gelmış geçmiş diktatörler. herhalde kendiliklerinden çıkmamışlardır gün- yüzüne. Onlan yaratan hep çevresin- dekiler olmuştur. Devlet çarkının doğ- ru dürüst işlememesi, insanlann çoğu kez pısınk olmalan nedeniyle kurtlar sarmıştır polıtıka dünyasını. Sonra da bu kurtlar, "suyumu bulandınyorsun". "hoşumagitmiyorsun" gibi savlarla bir baskı yöntemi oluşturabilmişler. bir yağma düzeni kurabilmışlerdir. Bunca iyilenn ve ıyiliklenn bulundu- ğu bir dünyada. "msanın doğuştan kö- tü" olduğunu ileri süren düşünce bi- çimlerini benımseyemeyız herhalde. İnsan kötü olarak dünyaya gelmemiştir çünkü. Ama nasıl kimi zaman hasta- lanmışsa, kimi etkenlerle kötüleşmiştir de. Bu nedenle "Kurt kurda karşı kurt değildir de, insan insana karşı nasıl kurt olabilir" diyenlerin haksız olduğunu söyleyebilir miyiz kolay kolay. "Kur- dun yavrusu sonunda kurt olur". ama insanın kurtlaşması bağışlanabilir mi hiç? Yetki verdigimiz kişilerin, sorum- luluk duygusuna sahip olmalannı gözö- nünde tutmalıyız öncelikle. Sonra da yetkiyle bırlikte denetim düzeneklen kurmalı ve çalıştırmalı>ız. Insan sö- mürgen bir yaratıktır çünkü. Doğayı sö- mürmekle başlamıştır işe. Rüzgârdan yararlanmış. yeldeğirmenleri yaparak buğdayını öğütmüştür. Irmakları dur- durup barajlar >apmış. elektrik enerji- si elde etmiştir. Çeşitli hayvanlann etin- den. sütünden, derisinden yararlanmış. türlü bitkilerden evler. araçlar ve ge- reçleryapmıştır. Havayı sömiirmüş, su- yu sömürmüş. esen yeli sömürmüştür. Böylesıne sömürgen biryaratığın, soy- daşını da sömürmeye yeltenmesi doğal sayılmalıdır. Bir zamanlar Sadi, "Miskin kedinin kanadı oJsaydı. dünva v üzünden serçe- nintohumunu kaldınrdr diye yazmış- tırGülistanı'nda. Nevarkı kedinin ka- nadı da olsa, onu denetleyebildiğimiz takdirde. kötülük yapmasını ön- leyebilıriz kolayca. O halde yetki ver- diğimız kişileri de denetimsiz bırak- •mamak gerekir. Denetimsiz yetki, in- sanı ınsan olmaktançıkarabilirrahatça. Unutmayaiım ki insan her şeyden ön- ce hayvansal bir organizmadır. iç- güdüleri, eğilimleri ve gereksemeleriy- le bir bakıma hayvana benzer. Ama öte vandan akıl dediğimiz yetiye sahiptir. ışte insan, bu yanıyla insandır. bu yanıyla güzelliğın ve çirkınliğin ne ol- duğunu bilir. Onu başka yaratıklardan ayıran özellıği ve güzelliğı de buradadır. Ne var ki akıl da yanılabilir kimi zaman ve kendini denetleyemez. Insan karmaşık ve anlaşılması güç bir yaratıktır Hayvanlıktan gelen eğilim- lerden ne kadar uzaklaşırsa, insanlığa o kadar yaklaşır. Bunun ıçin de toplum- sal düzeneklerin uyumlu çalışması gereklidir. Bu düzenekler, ahlak. eğitım, yaptınm ve denetim gibi değer- lerle zenginleştirilmelidir. Demokrasi. bir bakıma "demopedi" -halk ahlakı. halk eğitımı- demektır Ve ahlak paray- la satın alınan bir şey değildir. Kişisel ve toplumsal mutluluk. çoğu kez er- deme ve aktöreye dayanır. Bir toplum- da erdemli kişilerin çoğalması, kurt- lann soluk alma yollannın tıkanması demektir. Bu yollan tıkamak ve "bir- birinden yüzü kara yavrulara" fırsat vermemek de hepımizın görevidir. ARADABIR PROF. DR. ASUMAN Ü. MÜFTÜOĞLL Düşünmek İçin Vakit Yok!.. TRT'nin akşam bülteninin karşısında bir saat devlet ve hükümet büyüklenni izlerken düşünürüm: Ülkemizin her köşesinde bir okulun, fabrikanın ya da hastanenin ek te- sisjnin temel atma ya da açılış töreninde konuşan, ha- vaalanlannda karşılama-uğurlama törenlerinde ya da toplantı salonlarının ön koltuklarında dizilmiş bakanlar, milletvekilleri, yüksek bürokratlar bu devamlı gelip-git- me ve kesintiler içinde, asıl sorumlu olduklan görevlere nasıl vakit bulabiliyorlar? Bir insanın günün 24 saatine sığdırabilecegi etkinlikler sınırlıdır. Haftanın her günü, günün şu kadar saatini uçaklarda, helikopterlerdetören yapılacak ilden ile, ilçeden ilçeye dolaşarak, her gittiği yerde meydanlarda halka, özel toplantılarda uzmanla- ra, dış politikadan ekonomiye, eğttimden sağlığa, savun- madan çevreye kadar her konuda mesajlar verebilme- lerine imrenirim. Bu kadar degişik konulardaki yeni bul- gu ve bilgileri nasıl edinip, sindirip, özümseyerek bizi ay- dınlatabilecek düzeyde sunabiliyorlar? Yoksa, bu kar- maşık dünya ve çağda, çok sayıda uzmanın daha da karmaşıklaştığı konuları, danışmanlannın hazırladığı not- lardan son dakikada öğrenip, hemen toplum karşısına mı çıkıyoriar diye kuşkulanırım. Yarım yüzyıldan fazla sürede uzmanı olmaya çalışmış olduğum bir iki konuda düştükleri basit yantışları görerek üzülürüm. Bilmediğim konularda söylediklerinin hepsini doğru kabul etmek is- terim. Fakat olaylar benim kadar hoşgörülü olmuyor. Yanlışlar yüksek mahkemelerden dönüyor, demeçler birbirini tamamlayacak yerde birbirini yalanlıyor, liderle- rine hep inanmış olan toplum gözünün içine bakılarak söylenen sözlere, savlara, vaatlere inanmamaya başlı- yor. Batı demokrasilerinde "inanılır1ık"\ yitirmek diye kor- kulan bir kavram var. Bize daha uğramadı. Bu arada ekonomi, dış politika, insan hakları, çevre, planlama, egitim, saglık sorunları yığılıyor. Hepsi derin ve etraflı düşünmeyi, seçenekleri değerlendirmek için ta- rih, felsefe, ekonomi, toplumbilim (sosyoloji), siyaset bi- limi, matematik bilgi ve deneyimine sahip olmayı gerek- tiren konular. Öğrenmek ve düşünmek için vakit ister. Alman Dışiş- leri Bakanı Klaus Kinkel'in, "Zamanımın %90'ını baş- kalan alıyor. Bana düşünmek için vakit kalmıyor" yakın- masına karşılık Saksonya Başbakanı Kurt Bieden- hopf'un, "Batı Avrupa'nın ortasında 80 milyon insanın dış politikasını yürüten /nsan/n düşünmeye vaktinin o/- mamasına şaşanm. Ben Alman Başbakanı olsam, Dı- şişleri Bakanı'nı 6 haftalık tatile göndererek aklını başı- na toplayana kadar sahilde yürümesini isterdim" dedi- ğini okumuştum (*). Ne ferahlatıcı bir görüş. Tatil günlerini bile "imaj" yaratma uğruna kameralar karşısında geçiren sayın büyüklerimizin haftada bir günü, günlük parti politikasından uzakta düşünerek, tar- tarak, danışarak geçirmesi, bunalım zamanlarında "sabahlara kadar çalışarak" alacakları kararlar ve. yapacaklan eylemlerden dahayarartı olmaz mı? İmaj, bir seçim dönemi sürebilir. Sonunda kalıcı olan "olumlu iş yapmak"X\r. Ancak o zaman devamlı "kişiliğiniz" toplum belleğine yerleşir. Uzun süreli politika sahnesinde ve tarih sayfalannda geliştirdiğiniz imaj ile degil, başar- dığınız işler ve yarattığınız eserlerte yer alırsınız. Bu es- ki moda bir görüş mü acaba? (*)Time Dergisi, No.21, S.39, 24 Mayıs 1993. TARTIŞMA Öğretmenleri kandırmaca 2 4 Kasım. Atatürk'ün "miUet mektepleri başöğretmen- ligi'ni kabul ettiği gündür. Ama 12 Martlarda, 12Eylüllerde başlanna gelmedik kalmamıştır. Eğiüm çahşanlan geçmişte ve günümüzde TÖS, TOBDER. EĞİT-DER.Eğiüm-lşve Eğit-Sen'i kurdular. Şu anda bunun onurlu mücadelesi içerisindeler. 12 Eylül faşistyönetimi, ilk ve büyük faturayı öğretmenlere kesti. Örgütlerini kapatü, işlerinden atü, zindana üktı, öldürttü, deli etti, felç etti. Şimdi kalkrruş kaç yıldır kamuoyunu kandırmak, yanıltmak için "Sana gûn ta>in ettim (dayattım)" diyor. "Kutla, eğlen" diyor. Ne yazık ki binlerce eğitim emekçisi bu faşizan oyun havasına ayak uydurarak günler düzenliyor. eğleniyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin temelinin aüldığı tarihten günümüze, eğitim çalışanlannın ve dünya kamuoyunun gönlünde ve bilincinde iz bırakan anlamlı günler vardır. Eğer bir gün tayin edilecekse, bu gynü yine saygıdeğer eğitim çahşanlan tayin ve takdir eder, 24 Kasım ve 12 Eylül havasına uyup eğlenmek, coşmak; akıl ve mantık işi değildir. Dürüst ve namuslu bir insan olanın da işi değildir. Çünkü başöğretmenimiz dahil tüm çağdışı insanlann saldınsına hedefız. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizdeki savaşta öğretmenlerimiz her gün katledilmektedir. Hazmetmek...M - w - ainaü yaratan • ^ r yüceAllah, W£ özene bezene. • ^ ^ ^ biz insanlan • ^ ^ ^ daha bir farklı m jjbh-varatrruş öbür canlılara göre, Sa>in Şevki Yılmaz (Rıze Belediye Başkanı). YüceAllah emretmiş, tüm kullanna: "Benim kullarım en değerli varlıklarımdır. Birbirlerine kötülük edemezler, birbirlerinin canlannı alamazlar, verdiğim canı ben alırım." Siz. sızın gibi düşünmeyen insanlann zaman zaman katlinden bile söz edebiliyorsunuz. Ne kadar gaddarca düşünceler taşısanız bile beyninizde, ben yine de öğrencilerimiz eğitim haklanndan mahrum edilmektedır, >ardımlaşma sandığımız(İIİKSAN). devlet yönetimince yağmalanmaktadır, öğretmenlere; zoraki uygulattınlan yanhşeğium politikalannın planlamasında. yönetiminde ve denetiminde söz hakkı tanınmamaktadır. Eğjtim kurumlan, parası olanlann yararlandığı metaya dönüştüğü gibi, devlet eğitim kurumlan ve özel eğitim kurumlannda yasa, yönetmelikler hiçe sayılarak keyfı yönetimler ve keyfı uygulamalar hakimdir. Ozelükle ırkçılar ve şeriatçılar, isyan ve ihanet içerisindedirler. Bunlara destek veren, teşvik eden yöneticiler çoğunluktadır. Büyük insan ve başöğretmen Atatürk'ün yoktan var ettiği, havasmı tenefiîis edip suyunu "AUah sizi LSİah etsin" diyorum. Siz ki Tann, "Kulumla arama Idmse jpremez" demeşine rağmen, onun adına. Islamiyet adına. kendinizi yetkili kıhp sizin kafa yapınızda olmayan diğer insanlara kin, nefret, öfke kusuyorsunuz. Ben yinede "AUah sizi tslah etsin" diyorum. Kutsal hac topraklannda bile. Lüks ciltli, büyük boy ajandayı Cağaloğlu, Taksim ve Caddebostan sergi salonlarımızdan bulabilirsiniz. Fiyatr.150.000 TL. umhuny Cumhuriyet Kitap Kulübü Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. 39 41 Cağaloğlu-İstanbul W ) Posta Çeki Hesap \o:666322 J tş hayatındaFaclofinans i; ha>atını/ın en önemli faktıirü finansnıan konusuna getirdiği doğru «e çağdaş alternatifleri ülkemizin önde gelen sanayi ve ticaret merkezlerine taşımaya devam ediyor. FactoFinanslurtiçi ticaret yapıyor. vadeli piyasalarda çalışıyor ve TL kaynağına yoğun ihtiyaç duyuyorsanız, FactoFinans ile tanışın. N a k i t a k t ş ı n ı z a h ı z . r e k a b e t g ü c ü n ü z e g ü ç k a t ı n . faktörüyayıhyor.F a c t o F i n a n s o n a \ I a n m ı ş \ a d e l i a l a c a ğ ı m z ı p e ş ı n ö d e r , s i z i t a h s i l a t s ı k ı n t ı s ı n d a n k u r t a r ı r , if h a c m i n i z i g ü v e n l e b ü ) û t m e n i z i s a ğ 1 a r . Î S T A N B U L - A N K A R A I Z M l R • B U R S A • D K N l Z L t A D A N A • G A Z Î A ] N f X E F * içtiğımız Türkiye Cumhuriyeti tehlikededir. Saygıdeğer eğitim emekçileri; bize yapılanlan. layık görülenleri, u>gulamalan hatırlayınız, unutmayınız. Daha iyiye. doğruya ve güzele nasıl ulaşabileceğimize kafa yorunuz, yazınız. Üretimden gelen gücünüzü kullanınız. Onurumuz ve saygınlığımız için bizlerin iradesiyle kurulan Eğitim-İş ve Eğit-Sen'in bütünleşmesinden doğan Eğitim-Sen"edestek verin, üye olun. 12 Eylül darbesıyle dayatılan günlere, hiçbir şey olmamış gibi inanmayın, rağbet etmeyin, Gecelere, törenlere kaülmayın. Tüm eğitim ve bilim emekçilerine sağlıklı, mutlu ve başanlı günler dileğiyle saygılar sunanm. Memo Aksoy Eğitimci mensubu bulunduğunuz siyasal partinin iküdara gelmesi için Allah adına. Kuran adına yemin ettirip orada bulunan ınsanlann inançlanyla oynuyor, onlan laik Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde akhnızca şekillendiriyorsunuz. Ama o topraklara bile. cebinizde Türkiye Cumhuriyeti kimliği ve Türkiye Cumhuriyeti pasaportu ilegidiyorsunuz. Eee... Ne vapalım. "Allah sizi ıslah etsûı" diyorum. Bizleri. Arap rrttlliyetçiliğinden çekip çıkaran. genç laik Türkiye Cumhuriyeti'ni kurup bu ülk'eyi hepimize emanet eden, kamçıyla kırbaçla ibadete zorlanma değil, ama özgürce ibadet edebilme olanağını bizlere sunan ulu önder Atatürk'ü sevmemiş de olabilirsiniz... Gel, Sa>m Yılmaz... Senin gibi düşünmeyenleri birazda olsa tanıma gayretinde ol; gel, laik cumhuriyete inan... Demokrasinin size çok şeyler kazandırdığına inan... Türkiye .bir tane. bir diğeri yok yeryüzünde. Mecburuz bu ülkedeyaşamaya... Mecburuz ezanı dınlemeye... Mecburuz birbirimizi hazmetmeye... Bak dostum! Yüce Mevlam ile arama girme; günahtır, dinimle oynama, inançlanmı istismar etme sakın. Hiçbir zaman 'halife' olamayacağına göre... Erdem Çatal PENCERE Boşnaklar Dinozor mu?.. Budapeşte'de, AGİK doruğunda, Bosna-Hersek Cum- hurbaşkanı İzzetbegoviç ilginç bir konuşma yaptı: "Paris, Londra ve Rusya, Sırp saldırganlığına arka çıktılar. Ona cesaret verdiler. Benim halkım özgürlük mücadelesi veriyor. içinde bulunduğu şartlara bakılırsa, bunu devam ettirebilmek çok zordur. Ama bu, aynı za- manda, bir varolma mücadelesidir. Tarih son elli yılda hiçbir kurtuluş savaşının yenilgiyle sonuçlandığına ta- nık• olmamıştır." Üzerinde düşünülmeye değer sözler... • Heraklit'in "İnsan aynı suda iki kez yıkanamaz" özde- yişi ilginçtir... Değişimi vurgular... 1990dan önce olsaydı, izzetbegoviç'in bu sözleri bir başka anlam taşıyacaktı; "Paris, Londra ve Rusya" Sırp- ların saldırganlığına birlikte arka çıkamayacaklardı; Ruslarla Sırplar arasında Slav soyundan geldikleri ve Ortodoks mezhebine bağlı olduklan içindayanışmaolu- şamayacaktı. Tarih köprüsünün altından çok su aktı... Insan artık aynı suda yıkanabilir mi?.. 20'inci yûzyılda ilk Kurtuluş Savaşı Anadolu'da veril- mişti; ama biz "1917 Devrimi"ne sırtımızı dayamak ola- nağına kavuşmuştuk; Kafkaslar'dan gelen destek, Paris ve Londra'ya karşı gücümüzü pekiştiriyordu. O günden sonra yeryüzünün neresinde bir kurtuluş savaşı olsa, Sovyetyardımınıgördü. Amerika-kiodönemdedekapi- talizmin süper devletiydi- tanıyı koymuştu: - Yeryüzünde barutun icadından sonra en önemli keşif kurtuluş savaşıdır. Batıemperyalizmi her kurtuluş savaşının karşısına di- kildi; komünistler ve sosyalistler her kurtuluş savaşına destek verdiler. Peki, şimdi durum ne?.. • Balkanlar'da, Kafkasya'da, Ortadoğu'da etnik dağılı- mın Osmanlı'dan kalan bir topoğrafyası var; çeşitli din- den, mezhepten, soydan insanlar iç içe girmişler, top- raklara benek benek dağılmışlardır; kimi bölgede bir dinden ya da soydan benekler büyür, kimi yerde küçü- lür; aralarında sınır çekmek çok güçtür. 1919'un Anado- lusu'nda benzeri bir harita vardı; kurtuluş savaşımızın çeşitli cephelerdeki karmaşası bu yüzdendir. Anadolu, aradan yetmiş yıl geçtikten sonra bugün bile geçmişin mirasını tasfiye edemedi... Etnik sorun büyüyor... Balkanlar'da, Ortadoğu'da, Kafkasya'da kavga, sa- vaş, çatışma sürecek... Ama, bugün Boşnaklann sırtını dayayabileceği bir Sovyetler yoktur. Ortodoks ve Slav renklerine bulanmış bir Rusya, Müslüman Boşnakların karşısında, Ortodoks ve Slav Sırpların yanında yer alıyor. • . Peki, Boşnaklar kimden destek alabilecekler?.. Sırtla- rını neye dayayacaklar?.. Silah ve para nereden gele- cek?. Lojistik destek nasıl sağlanacak?.. "Yeni Dünya Düzeni'nde Amerika, kuralları koymuş- tur; dünya "fefcpazar"adönüşüyor;ulusalsınırlarkalka- cak; "bağımsızlık" modası geçmiş bir kavramdır; Avru- pa Birliği "ulus devlet" modelini rafa kaldırmıyor mu?.. Boşnaklar enayi mi? Niçin direniyorlar? Direndikçe üzü- lecekler!.. Kendileriniegemengüceteslimetsinler, "kü- reselleşme"ye uysunlar; olsun, bitsin... Boşnaklar "dinozor" mu?.. '•' ' ' i ! n Uygarlık tarihinde ilginç bir tragedya oynanıyor; biz de seyrediyoruz. Türkiye ne yapabilir ki?.. Kendisi muhtacı himmetbir dede, nerde kaldı gayriye hizmet ede... 7 Aralık I979"da uğradığı silahlı bir saldırı sonucu aramızdan avrılan ve katilleri hâlâ hesap vermeyen eşim. babamız Prof. Dr. CAVİT ORHAN TÜTENGİL'İ sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz. SILA B AR GELENEKSEL KÜLJÜR ETKİNLİKLERİ(5) Dcığlcır taşkır şaiüdimdir Bu sevdaya baş koydum Kimseye verme sırrımı Admı sırdaş koydum. SUAVİ Dostluğun ve kardeşliğin ortamı SILA BAR'da sizlerle... GELİN SIRDAŞOLALIM Kapılanmız sonuna kadar açık... BİRDİNLETİ BİRYORUM BİRAZ SOHBET ve bir dost YOLCU ADRES: SakaryaCad. BayındırSok. 17 A KIZ1LAY-ANKARA Tanh:08.12.1994 Saat: 20.30 T a m ( ı n a D s m a n . a l a c a k l a n n ı z a r r 1 M (I » a r a n 11 . ?747158 I03O2207850 17 - 28 YAŞLAR ARASINDAKI GENÇLER... uluslararası eğitim diplomasına sahip olmak için SON FIRSAT... EF'nin 3 Ocak 1995'te başlayacak 9 ay süreli Akademik Yıl Dil Eğitim Programı için hemen bugün bilgi alın, geleceğinize yön verin. Haftada 24 saat yoğun dil eğitimini içeren konaklama, yemekler, sosyal etkinlikler dahil ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya'daki kendi okullarımızda 7980 $ dan başlayan fiyatlarla TAM BİR EĞİTİM PROGRAMI. OCAK 95 kayıtlarımız dolmak üzeredir. Ücretsiz broşür ve bilgi için: '//?& sSVY EF EĞİTİM LTD. Mlm Kemal Öke Cad. 9/1 Nlşantaşı/ISTANBUL ıf/ftfl w)lll T e l : < 0 2 1 2 ) 2 2 5 0 2 1 0 F a x :2 2 5 4 6 9 2 lll__ &J.' ACENTALAR: ANKARV. (312) 468 05 55 IZMİR: (232) 4S9 41 OO ' ADANA: (322) 454 79 85
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear