29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 KA.SIM 1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Eva Siao, yaşamı boyunca sevdiği erkeğin ülkesiyle bütünleştiği için hâlâ Çin'de yaşıyor Peıi masalnmı kidırammnGAMZE VARIM "Türkiye'yle yakınhgımı. ar- bk aramızda olmayan eşim. hayat arkadaşım. Çinli şair Emi Siao ile Türk şairi Nâzım Hikmet'e borçhuyum.'' 13. TÜYAP İstan- bul Kitap Fuan'nın konuğu ola- rak Istanbul'da bulunan Eva Si- ao'nun ülkemizde yayımlanan 'Çin: HavaHerim HayatanT adlı kitabının Türkçe baskısı için yazdıgı önsöz böyle başlıyor. Si- ao, önsözde bu kitapla Türk hal- kına kendisinin ve eşinin yaşa- mını, Sovyetler Birliği ve Çin'de yaşadıklan deneyimleri aktarma firsatını bulmaktan duyduğu mutluluğu ıfade ediyor. Eva Siao. sevgi ve umut dolu birkadın. Çin'inyakıntarihinde- ki önemli olaylann tanığı; gaze- teci ve çok iyi bir fotoğrafçı. Ay- nı zamanda, çocukluk düşlerini süsleyen \e sonradan gerçek olanbirperi masalının kahrama- nı. Alman Yahudisi oimasına karşm köklerinin, yaşamı boyun- ca sevdiği erkeğin, eşi Emi Si- ao'nun ülkesi Çin'de olduğunu söylüyor. Haziran ve temmuz aylannda Endonezya'da bir fotoğraf sergi- si açan Siao şöyleşimiz sırasın- da "Daha önce düşünmemiştim, şimdi sizinle konuşurken aklıma geldi. Türkive'de de fotograflan- mı sergilemek isterim"dedi. Si- ao. 83 yaşında oimasına karşın hâlâ güzel bir kadın. Çin'den, gençliğinden, anılarından söz ederken sanki daha da güzelleşı- yor. - Biraz Nâzun Hikmet'ten söz edebilir miyiz? Eşımle ıkısının arkadaş olduk- lannı bilıyorum. Tanıştıklannda, Nazım henûz ünlü değıldi. Eşim de çok daha sonra ün kazandı. O zamanlarşiiryazan iki öğrenciy- dıler yalnızca. 50'li yıllarda ye- niden karşılaştıklannda Nâzım ünlü bir şairdi. Eşim, ondan hiç- bir haber alamayınca ölmüş ola- bileceğini düşünmüş. Daha son- ra öğrendiğimize göre o da eşim için aynı şeyi düşünmüş ve "Jo- kond ile Si-Ya-U" adlı o ünlü şi- iri yazmış. - Kitabınızın 'sonsözü'nde 'Yıllar yılı sosyalizm diye önü- müze konulan sistem benim ve miiyonlarca insanın hayal ettiğı insancıl ve demokratık sosyalız- mı gerçekleştirememıştı' diyor- sunuz; düş kınkuğına mı ugradı- nız? Bütün sosyalist ülkeler sosya- lızmi gerçekleştiremediler. Ama düş kınklığına uğramadım. Sov- yetler Birliği'nde, Çekoslovak- ya'da yaşadım. Uzun zamandır da Çin'de yaşıyorum. Çin, sanı- rım en iyisi, ama yine de ideal de- ğil. Bütün arkadaşlanm ve eşim. hepimiz sosyalizmi gerçekleştir- meye çalıştık. Ama yönetımde- ki insanlar bu yönde çaba harca- mazsa, bu olanaksız. Sosyalizm demokrasiy le gerçekleştiri Imeli. Bu ülkelerde demokrası yoktu. 50'li yılların başlannda büy ük bir banş hareketi vardı; Dünya Banş Konseyi. Dünyanın dörtbir yanından. banş ve halklar ara- sında dostluk isteyen insanlar bir araya geldi. Bunun olanaksız ol- duğunu görüyoruz. Şimdi dün- yada yalnızca savaş var. Sosya- lizm denen sistem çatladı. Kapi- talizm de ideal sistem değıl. son- suza dek süremez. tnsanlar sos- yalizmi istiyorlarsabencil olma- mak zorundalar. - Sovyetler Birliği'nin parça- lanmasından sonra sosyalizmin de öldiiğü görüşü sık sık dik ge- tirilmeye başladı. Buna katüıyor musunuz? Tabii ki hayır. Bilım adamlan- nın birçoğu daha ilk deneyde is- tediğini gerçekleştiremez. Ama bu her şeyın bittiği anlamına gel- nıez. Ben asla umudumu yitir- miyorum. - Çocukken doğum gününü/- de ağabeyinizin verdiği paketten çıkan ve Çin imparatorunun im- zasını taşıyan mektupta, impara- tor evlenecek yaşa geldiğinizde kendisiyle evlenmenizi teklif edi- yordu. Sonradan bunun bir şaka oldugu anlaşıldı. Yıllar sonra Çinli bir erkeğe aşık olup onunla evlendinb. Bu gerçekleşen bir ço- cukluk düşü müvdü? Evet. Küçük bir kızken peri masallannı severdım. Kendi ken- dime okuma yazma öğrendim. Bu kitaplan okuyor, bir gün bir prensin gelip beni uzaklara götü- receğini düşlüyordum. Ağabeyi- min şakasından sonra, bu pren- sin Çin imparatoru olabileceğinı düşünmeye başladım. Bu şaka, gelecekten habervenyordu. Bir- gün bir Çinliyle evlenıp Çin'de yaşayacağımi nereden bılebılır- dım. - Devrimden sonra Imparator Pu Yi ile tanıştınız. Evet. Uzun >ıllar hapiste kal- dı. I959'da serbest bırakıldı. Onunla 1961 'detanıştım. Çocuk- ken gerçek bir imparatordu. Ama Japonlann kuklasıydı. Çın'deki cinayetlerden sorumlu olduğunu anlaması yıllar sürdü. Ben onun- la tanıştığımda gerçekten değiş- miştı. Belki Bernardo Bertoluc- ci'nin "Son Imparator" filmin- de, Bertolucci Çin'i hiç anlama- mış \e Batılılar için egzotik bir film yapmış. Çinliler ona hiç de kötü davranmadılar. l^lediği bü- tün suçlan anlamasını sağladılar. Hapisten çıktığında ona çok gü- zel birev verdiler. Evine gittıği- mizde, çok içten ve dostça dav- randı. Kızkardeşleri deçocukla- ny la birlikte gelmişlerdi. Çocuk- lar onu seviyorlardı. Çocuklar zalim insanları sevmezler. Yaşa- mında ilk defa özgür bir vatan- daş olduğunu söyledi. - Çin'i dünyaya tanıtmaya ça- bşıyorsunıız. Çin'le ilgili düşünce- lerinizde nesnel olabiüyor musu- nuz? Çın'ın ideal bir ülkeolmadığı- nı açık seçik görebiliyorum. Her yerde insanlar az çok hata yapı- yor. Çin hükümeti kitleyi incite- cek bir hata v aparsa, ben de in- cininm. Çin Mao Zedung döne- minde kapalı, kendi ıçınde kilit- lenmiş bir ülkeydi. Ama dilenci- •"Almanya'da doğdum. Ama yıllardır Çin'de yaşıyorum. Fotoğraf çalışmalanm sayesinde bu ülkeyi sevmeyi öğrendim. Çin'de kendimi evimde hissediyorum. Çin kültürü ve felsefesi bana kendimi öğrenmem ve değiştirmem konusunda çok yardımcı oldu." lik, fuhuş yok olmuştu. Insanla- nn hepsi yoksuldu. Mao Zedung çok güzel şeylerdüşündü, ancak bunları gerçekleştiremedi. Yüz miiyonlarca insanın yaşadıgı bu denli büyük bir ülkenin lideri ol- mak çok zor. Etrafında kendisi- ne gerçeklerı söylemeyen kötü insanlar vardı. Çok mutsuz ol- malıydı. Çünkü aklında o öldük- ten sonra Çin imparatoriçesi ol- maktan başka düşüncesi olma- yan birkarısı vardı. Mao'nun ka- nsı Çiang Cing bunun için çok çalıştı. ama sonunda tutuklandı. Bir lider düşmeye başladığında, küçük insanlar iktidara sahip ol- maya başlıyor ve bunu kötüye kullanıvorlar. -Çin kültürdc\ rimini nasıl de- ğeriendiriyorsunuz? Başansız mıydı? Başansızdı, çünkü ülke bun- dan zarargördü. Kültür devrimi 10yı! sürdü. Mao. bunun idcolo- jik bir devrım olmasını ıstedi. "Silah kullanmavın. sözletie sa- vaşın" dıyordu. Çiang Çingorta- \a çıkıp "'Silah da kullanabilir- siniz" dedı. Arkasında çok faz- la kışı olmalıydı. Mao. 'Kızıl Muhafızlar" adı verilen gençlik örgütlerını kurdu. Çiang Çing, insanlan birbirine düşürdü. Pek çok kişiyi öldürttü. Ama çok ün- lü olan eşimi öldürmeye cesaret edemedı. - Suçsuz oldugunuz halde 7 yıl hapis yattınız. Bu yiizden öfke duvuyor musunuz? Ofkelı değilim. Çiang Çing'e öfke duyuyorum. Ama öldü. Eşimle serbest bırakıldığımızda yaşıyordu. Iktidan elegeçireme- di çünkü halk ondan nefret edi- yordu. Mao'nun ölümünden son- ra, tutuklanmasaydı onu öldüre- bılirlerdı. Tutuklandığında her- kes çok mutluydu. sokaklara dö- külüp bütün gün süren gösteriler yaptılar. Benim yaşamımındaen mutlu günlerinden bınydi. - Uzun Yürüyiiş'e katıldığına doğrumu? Hayır, doğru değil. Uzun Yü- rüyüş 1934 yılında başladı. O za- man ben genç bir kızdım. Eşim de Sovyetler Birliğı'ndeydı. Onunla orada tanıştık ve 1934'te evlendik. Uzun Yürüyüş'e bir Alman dışında hiçbiryabancı ka- tılmadı. O da kötü davranışlan yüzünden smırdışı edildi. - Günümü/ Çin toplumunu nasıl degertendiriyorsunuz? Yoz- laşma ve volsuzluk var mı? Mao Zedung'un yürüttüğü, dünyaya kapalı politika sayesin- de çok az yolsuzluk vardı. Şim- di Çın'in kapılannı Batılı ülkele- re açmasıyla bilim konusunda dünyayla bir alışveriş başladı. Ama suç. uyuşturucu, fuhuş, di- lenciler ve yolsuzluk da başladı. Akıllı olan çok para kazanıyor. Şimdi de pek çok yoksul var. Her yerde, her türlü yıyecek bulunu- yor. Köylülenn büyük birkısmı- nın evleri, arabalan, televizyon- lan var. Genç kuşak bugün özgür ira- deye sahip, kcndini gclişririyor. Çoğu yalnızca zengin olmayı dü- şünüyor. 24 yaşındaki ikinci to- runum film enstitüsünü bitirdi. Çok para kazanıyor. Şimdi 'Erve- da Cariyem' fılmının ünlü yö- netmenı Chen Katge ile birlikte çalışı>or. Çin iniş ve çıkışlarla ilerliyor. İki adıın ılerleyip bir adım geri- liyor. Kültür devrimi bir inişti. Çin'de yaşamamın bir nedenı de bu. Dünyada ilerleyen tek ülke. Diğer üfkelerı bilmiyorum. ama Alman>a, Fransa. Amerıka gerı gidiyor. KöHürBakanlıgı Vlüstesan Prof.Emre Kongar Hüha Koçyiğıt Ue(solda) Orhan Günşiray, Farma Girik ve Halil Ergün. Esenvurt Belediye Başkanı GürbûzÇapan ile. (DEVRtM BARAN) ÇASOD'un keyfiııi ^ PELtN ÖZER Çağdaş Sinema Oyuncuları Dernegi (ÇA- SOD)'nin düzerılediği "Yaşasuı Sinema Gecesi ve O>ıınculuk ÖdOUeri Töreni" öncekı gece Hılton Oteli Balo Salonu'nda gerçekleştirildi. Bu yıl ikın- cisi verilen "O>unculukOdüUeri'*ne. 10 aday ara- sından Mehmet Aslanruğ (>*alancı) Halil Ergün (Yolcu) ve Can Togav (Bir Sonbahar Hikayesi ve Mavi Sürgün) değergörüldü. Füruzan,Selim Ata- kan, Nesli Çölgeçen, Mahir Günşiray ve Prof. Ün- salOskaydan oluşan seçici kurul. değerlendirme- yi yaparİcen öncelikle 10 aday oyuncu belirledi ve seçimlerinde 'kadın-erkek oyuncu' aynmı yapma- dı. Bu yıl ilk kez Bilge Olgaç adına konan "Emek Onur Odülleri'' ise sinemaya yıllarca emek veren Fatma Girik ve Orhan Günşıray'a verildi. Halk Kıvanç'ın sunduğu. Nükhet Duru'nun konser verdiği geceye çok sayıda sinema sanatçı- sı, Kültür Bakanlıgı Müsteşan Prof. Emre Kongar, lstanbul Milletvekili Erean Karakaş, SODER Başkanı Hülya Koçjiğit de katıldı. ÇASOD Baş- kanı Halil Ergünün 'sinema ve oyunculuk sanatt- na savgınlık getirmek amacıvla" düzenledıklcnnı belırttıkleri gecede, artık aramızda olmayan sine- ma sanatçılan ve bu yıl yitirdiğimiz yönetmen BU- geOlgaç anıldı ve filmlerinden görüntüler sunul- du. lstanbul Esenyurt Belediyesi Başkanı Dr.Gür- büz Çapan, sinemanın ekonomık sorunlar yaşadı- ğını belirterek. Fatma Girik ve Orhan Günşıray'a 25 milyonluk bir ödül sundu. Fatma Girik, ödülü ÇASOD'a bağışlarken. Orhan Günşiray da şu an- da Türk sinemasının en büyük sorunlanndan biri olan 'sosyal güwncesizlik' sorununa değindi ve ödülünü sosyal güvencesi olmayan meslektaşlan- na vereceğini açıkladı. Günşiray, ÇASOD ve SODERin birleşerek' si- nema sanatçılanna sosv al güvence sağtamak 'için kurmavı düşündükleri vakfı desteklediğini belirt- ti. "Bu çekler ufacık değil. Bövle çekler birarada toplansa, arkadaşlarımızın sosyal güvenliğini sağ- layabiliriz." Halıt Kıvanç da Adana'da SODER ve ÇASOD'un başlattığı bu girişimin sürdürülmesi ve bu birikimlerin bir vakıfta toplanması gereğini vurguladı. Seçkın davetlilerle 'nezih' bir ortamda başla- yan. valslerle süren balo ne yazık ki "olayir son buldu. 22.30"da verileceği açıklanan ödüllerin. ge- ceyansını da geçen bir saatte verilmesi: medya mensuplannı 'sabırsız'birbekleyişesokarken.ba- zı davetlilerin de 'içki'y i fazla kaçırmasına yol aç- tı. Ödül kazanan sanatçılara verilen 50 milyon de- gerindeki maddi ödülün sponsorlan; Kültür Ba- 'Türk ve İngiliz yazınınm ortak yönleri var' Kültür Servisi - 13. TÜYAP lstanbul Kitap Fuan'nın yabancı konuk yazarlan İngiliz yazar- lar A. S. Byatt, HeJen Simpson ve Christopher Ho- pebasına tanıtildı. 'Çeşmi Bülbülün Içindeki Cin'adlı kitabı Ingı- lizce'den önce Türkçe"de yayımlanan Byatt, şim- diye dek Türk yazınında Yaşar Kemal ve Orhan Pamuk'un yapıtlannı, aynca Penguin Türk Şiir Antolojisi'ni okuduğunu söyledi. Byatt, "Belki de bürünüyle yanılsama olan bir düşüncem var; Türk ve İngiliz yazmjnın ortak yönleri var, imge- lemimiz aynı biçimde çaüşıyor" dedi. Türklerin Shakespeare'ın oyunlannı okumaktan ve sahne- lemekten hoşlandığını gözlemleyen Byatt, Sha- kespeare'in başka hiçbir ülkede bu denli anlaşı- lamadıği görüşünü dile getirdi. Daha önce Türk yazınından hiçbir yapıt oku- mamış olan Helen Simpson, konuştuğu Türk ya- zarlann çok okunan yazarlar olduğunu belirterek "Üniversiteierinıizi Türk yann yapıtiannın İngi- lizce'ye çevTilmesi konusunda teşvik etmeliviz" dedi. Güney Afrika doğumlu İngiliz yazar Christop- her Hope, Türkiye'de, Güney Afrika"da oldugu gibi yazarlann cezaevlerine konduğunu, bu yüz- den de ülkemizde kendini evinde hissettiğini ifa- de etti. Türk yazarlarla konuşma fırsatı bulan Hope, budeneyimini 'verimlibiranlasamama'olarak ni- telendirerek. Türkiye'nin iki dünya arasında bu- lunduğuna, kendisinin de hem Avrupalı hem de Afrikalı olduğuna dikkat çekti. Hope, Güney Afrika'da siyahlann kazanımla- nyla sonuçlanan mücadelede. Nadine GoMüner- ve diğer beyaz yazarlann oluşturduklan muhale- fetin bu mücadelede etkili olduğunu, şimdi ise kendilerini boşlukta hissettiklerini söyledi. Eva Siao 'ya çevirmenlik yapan TÜYAP Genel Koordinatörü Deniz Kavukçuoğlu, 1967 yılında hapse düşen ve 7 yıl 3 ay cezaevinde kalan Si- ao'nun, bu dönemden söz ederken "Böyiesinegü- zel bir yasamda 7 yıhn ne önemi var" dediğini an- lattı. Eşiyle cezaevinde geçirdikleri 7 yıl boyunca hiç haberleşemediklerini anlatan Siao, çocuklan- nın, eşi Emi Siao'nun ağır hasta olması nedeniy- le .Mao Zedung'un kansı Çiang Çing'e mektup yazmalan sonucu vaktinden önce serbest bırakıl- dıklannı belirtti. Eva Siao. "Hapisten çıktıktan sonra evde gözaltında tutulduk. Casus muamele- sigördük" dedi. Son olarak 'Mustafa Kemal Atatürk ve Cum- huriyetin Doğuşu' adlı kitabı ülkemizde yayımla- nan Alman yazar Dietrich Gronau ve kitabın ön- sözüyle notlannı hazırlayan Prof. Dr. Toktamış Ateş, sorulan yanıtladılar. Toktamış Ateş. kitabın içinde bazı tarih yanlış- lan oimasına karşın, tarih kitabı olmadığından önemsenmemesi gerektiğini belirtti. Dietrich Gronau, da Almanya'da kitabı yayım- layan yayınevinin soykınma değinmesi için bas- kı yaptığına değinerek, soykınmı kitabına dahil etmediğini vurguladı. Atatürk'ü genç Türk okuruna "otoriter kalıptan kurtararak' tanıtmayı amaçladığını söyleyen Gro- nau." O benim için aynı zamanda bir devrimcL Salt tapılacak, havTanlık duyulacak biri degiL, kav- ranması, ilkeleri üzerinde düşünülmesi gereken bir insan" dedi kaçırdıkanlığı adına Prof. Emre Kongar. Yeni Günaydın Gazetesi adına Aykut Oray ve Koleksıyon Mobil- ya'nın sahibi Fanık Malhanödül töreni sırasında birer konuşma yaptılar. Emre Kongar konuşmasın- da 'ceza toplumu'oldugumuza değindi ve ÇA- SOD'u. bu ödülü verdiği, kendi örgütünü kurdu- ğu için kutladı. Kültür Bakanlıgı olarak sivil top- lum örgütlerinin çalışmalanm ve vakıf kurma gi- rişimlerini destekleyeceklerini belirten Emre Kon- gar'ın sözleri, Aydemir Akbaş'ın 'düzeysiz sataş- malan'yla kesildi. Bunun üzerine Halit Kıvanç sözü Aykut Oray'a verdi. Ora>. "Sanatçılan içeri atıp, köpeği öldü diye şiir yazan savcılanmız var. Ben bu toplumda vaşamaktan onıır duv muyorum ama sizinle birarada olmaktan onur duvuyorum. Aydemir Akbaş, toplumdaki bu carpıklıga tepki gösterdi, müsteşara değil" dedi. Oray'ın sözleri, masasından sinirli bir tavıda kalkan Nesli Çölge- çen tarafindan kesildi Çölgeçen. "Ben sinemact- vım, o pornocu. Ben yıllardır sinemavla uğraşıvo- rum. Kültür Bakanlığı'na bu sözleri sövletmem" diye bağırdı. Çölgeçen'ın sözlerine katılan Erdal Özyağcılar da Aykut Oray'ın konuşmasını engel- lemeye çalıştı. Bülent Kayabaş da Nesli Çölge- çen'in sözlerine tepki gösterdi. Oldukça 'içkili' olduklannı gözlemlediğimiz Türk sinemasını temsil eden bazı 'değerli'sanat- çılar. gecenin tam bir karmaşayla son bulmasına neden olurken, Kültür Bakanlıgı Müsteşan Emre Kongar, 'saygın' tavnnı koruyarak salonu terket- ti. 5 saat bekleyen magazin muhabirleri ise, ödül töreni bittikten sonra başlayan bu kargaşada prog- ramları için oldukça uygun haberler çıkarmanın heyecanını yaşadı. Aydemir Akbaş. "Bana küfür eden kadın kim, bulun onu bana!" diye bağınrken. onu sakinleştirmeye çalışan sanatçı dostlan dagü- len yüzlerini kameraya siper edıyorlardı. "Yaşa- sın Sinema Bak»su''nun böyle sahnelerle sona er- mesi utanç vericiydi. Son derece iyi niyetle ve si- nema sanatına katkı amacıyla düzenlenen bir ge- cede sinema sanatçılanna yakışmayan, sanatla bağdaşmayan. düzeysiz tavırlann sorumlusu kuş- kusuz öncelikle 'içki'ydi(î). Ödüller. açıkiandığı saatte verilseydı. böyle bir karmaşa yaşanmaya- caktı belki de. Ancak, tüm bu olaylar. madalyonun diğer yûzünü görme fırsatı sundu. BU AŞAMADA ŞUKRAN KURDAKUL Darülfünun'dan Ünivepsite Kafasına 1910'lu yıllar asker ve sivil orta tabakanın okumuşlan ara- sında aydın olma düzeyine ulaşabilenlerin sayısı parmak- la sayılacak kadarazdı belki. Ama imparatorluğun gizli sö- mürge olma batağında çağdaşlaşma savaşımını başlatan onlardır. Belki, düşünme ve yaratma uğraşında birey olarak öz- gürtüklerine sahip çıkanlara daha da ender rastlanan bir dönemdi bu. Ama Yusuf Akçura'dan Ziya Gökalp'e, Ahmet Ağa- oğlu'dan Fuat Köprülü'ye. Halide Edip'e kadar düşün ve sanat yaşamının yeni insanlan kendilerini ve ülke ger- çeklerini arama çabalarıyla, toplumbilimcılerin "yanm kal- mış zafer" diye niteledigi II. Meşrutiyet'in yürütücü gücü oldular. Batı'nın ve Doğu'nun egemenliği karşısmda "Neyapma- h" sorusunu yakın tarihin gündemine getiren de bu kuşa- ğın düşün ve sanat adamlanydt. Darülfünun'da üniversite kafasını yaratma çabası gös- terenler de. Mütarekenin belalı günlerinde "Ya Istiklal.. Ya ölüm!"di- ye haykırabılen Ahmet Selahattin gibi dekanlarıyla birlik- te Ali Kemal, Rıza Tevfik, Cenap Şehabettin gibi işbir- likçilerin de bu kurumda ögretim üyeliği yaptıklarını biliyo- ruz. Ama ne emperyalizmin gücü yetiyor Darülfünun'un üni- versite oimasına, ne uşaklannın. Ne pencerelerini aydınlığa kapayan medrese kafası en- gelleyebıliyor bilımin özgürlüğünü, ne her dönemin adam- ları. Bilim ve yaratma özgürlüğünün güvencesi bilim ve sa- nat adamının kendi özgürlüğüne gölge düşürmemesine bağlı oldugu için kaç dönemin siyasal iktidarı üniversite- nın rüzgannı kesme sevdasına kapıldı bu ülkede. Kafaları pas tutmamış bilim adamlannı "kara cübbeliler" diye adlandırarak küçük düşürme hevesine kapılan Aydın- lı toprak ağası (Adnan Menderes) gibi. Yüzlerce öğretim üyesını ögrencılennden koparan 12 Eylül barbartarı gibi. 31 ekim pazartesi günü, öğretim üyelerinin lstanbul Üni- versitesi bahçesinde düzenlediği "uyarı eytem/"nın içeri- ğini bu gerçeklerden ayrı düşünemezsiniz. "Ya Istiklal.. Ya Olüm!" bilincine sahip çıkanlarla emperyalizmin dümen su- yuna girenler arasındaki çelişkilerden, çatışkılardan da ay- rı düşünemezsiniz. Prof. Burhanettin Şenatalar'ın toplantıyı açış konuş- masında acıyla belirttıği gıbı, kültür savaşımının, uygariı- ğın vazgeçılmez odaklarından biri olan üniversite tahrip edilmetehlıkesiyle karşı karşıya kalmışsa, üniversite kafa- sı bu gerçeğin ayırdına varmak zorundadır. Bilim ve sanat adamlannın kendi özgürlüklerine sahip çıkmaları bilim ve yaratma özgürlüğünün güvencesidir de- miştim. Yüzyıllar boyunca elde edilen kazanımlann getirdiği bir gerçek bu. Darülfünun'da öğretim üyesiyken Kurtuluş Savaşı'na katılmak üzere Anadolu'ya geçenlerden Dr. Adnan Adı- var'ın Osmanlı Türklerı'nde llım adlı yapıtından aldığım şu bölümü okuyarak bu gerçeği bir kez daha vurgulayalım: "Matematikçi Sinan Paşa, 887 yılında, padişahm ga- zabına uğrayarak, hapse atılmışsa da, zamanının dalka- vuk olmayan uleması bu harekete şiddetle isyan ederek, Sınan Paşa hapisten çıkanlmazsa, kendi eserlehni yaka- rak memleketi terkedeceklerini Fatih'e bildirmeleri üzeri- ne Paşa hapıshaneden çıkanlmış, fakat ulemanın hiddeti yatışınca Sivrıhısar'a kadılık ve müderrislıkle gönderilmiş ve Iznık'e vardığında arkadan yetişen bir hekimin, Pa- şa 'nın şüpheci düşüncelerini bahane ederek, kendisini deli gibi nezaret altına almaya kalkışmasına rağmen, yine ulemanın müracaatıyla bu beladan da kurtarılarak Sivrihi- sar'a varmıştır." (s. 42) Bu satırlar, pencerelerini henüz aydınlığa kapatmayan Fatih dönemi medrese kafasının 1994'lerin üniversitesine bıraktığı kültür mirası içinde haksızlığa karşı başkaldırma hakkının da bulunduğunu göstermiyor mu?.. 13. Tüyap lstanbul Kitap Fuan'nda bugün A Salonu: 17.00- 18.30TiyatroOkuması: "İlk Kadın"/Yöne- ten: Esen Özman- Adnan Tönel Yapıf Nedim Gürsel' Oyunlaş- tıran: Esen Özman' Sunan: TlYATROSKOP Tiyatro Topluluğu 18.30- 19.30 "İlk Kadın" üzerine söyleşi' Nedim Gürsel. Esen Özman. Nıırsen Karas Ak, Düzenleyen: TlYATROSKOP Tiyat- ro Topluluğu B Salonu: 13.00- 14.30 Söyleşi: "Başanlı Genç- Güçlii Insan"' Konuşmacı: Doğan Cüceloğlu' Düzenleyen: Sis- tem Ya>ıncılık 15.00-16.00 Panel: "KurumÇalışmalan ve Yayınlan"' Konuş- macılar: Prof. Dr. Hamza Zülfikar. Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, ProC Dr. Necat Birinci Düzenleyen. Türk Dil Kurumu 16.30-18.00Söyleşi: ••Eleştirtrıenın40. Yılı-FethiNaci"- Yö- neten: Feridun Andaç. Fethi Naci. Konur Ertop Düzenleyen: TÜ- YAP 18.30-19.30 Söyleşi: Eva Siao Nazım Hikmet'i Anlatıyor", Su- nan: Deniz Kavukçuoğlu Düzenleyen' TÜYAP Avla \lganaödülünüTamerLeventverdL(KEREM ILGAZ) îsmet Küntay Tiyatro Odülleri verildi Kültür Servisi - İsmet Kün- tay tiyatro odülleri önceki gün Devlet Tiyatroları Taksim Sah- nesi'nde "Yeşil Papağan Limi- ted" oyununun galasından önce sahiplennı buldu. Nadide Kün- tay, Sibel Aslan, Hayari Asılya- zıcı, Doğan Koloğlu ve Sevgi Sanh'dan oluşan jüri, en iyi oyun ödülünü Antalya Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenen "Me- zopotamya Üçlemesi^nin son halkası "Geyikler Lanetter" ile Murathan Mungana, en iyi yö- netmen ödülünü Mezopotamya Üçlemesi ile Mustafa Avkı- ran'a, en iyi kadın oyuncu ödü- lünü Şehir Tivatrolan'nda sah- nelenen Metisa Gürpınar'ın "İstanbul'un Gözleri Mah- mur"adlı oyunundaki rolüyle Ayla Algan'a, en iyi erkek oyun- cu ödülünü de Istanbul Devlet Tiyatroları nda sahnelenen Turhan Selçuk'un "Abdülcan- baz" oyunundaki rolüyle Atilla Olgaç'a verildi. Murathan Mun- gan ve Mustafa Avkıran ödülle- rin i Tamer Levent'ten, Atilla Olgaç Murat Karasu'dan, Ayla Algan da İsmet Küntay'ın eşi Nadide Küntay'dan aldı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear