Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 10 KASIM 1994 PERŞEMBE
10 DIZIYAZI
Laiklikten 'ılımlı Islam'a-5-
K
emalızmin devrimci
döneminin laikliği;
tarihsel, siyasal ve
toplumsal Islamı geri
mevzılere çekilmek zorunda bı-
rakmıştı. İslamın asıl anlam ve
rolü, devlet olmak ve topluma
nizam vermekti. Bu rolü kaldır-
dığınız zaman. geriye bir tek tö-
rensel tslam kalıyor. Hatırası
olan bir çeyizin, özenle naftalin-
lenerek sandığa kaldınlması gi-
bi bir olaydır bu! İslamın özüne
bağlı olanlar, şeriatçılar, ideolo-
jilerinin sandığa kaldınldığını
saptamışlardır. Kemalizmeduy-
duklan kin de buradan gelmek-
tedir.
Ne var ki laiklik, cumhuriye-
tin genç burjuvazisine, kendi
programıyla sınırlı olarak gerek-
İiydi. Osmanlı'nın otoritesini yı-
kıp kendi iktidannı yerleştirdik-
ten ve sanayileşme için gerekli
insan malzemesini yarattiktan
sonra. laikliğin sınınna vanldı.
Artık burjuvazi, kendi kurduğu
düzenin üzerine oturmuş ve
emekçi halkı bastırmak soru-
nuyla yüz yûze gelmişti. Bu ka-
dar laiklik yeterdi. Daha fazlası.
emekçi halkın uyanış ve ayağa
kalkış sürecine güç verirdi. Böy-
lece burjuvazi, bir zamanlar he-
saplaştığı ortaçağ güçleriyle uz-
laştı ve büyümek için emperya-
lizmle işbırliğine yöneldi.
Devrimci bir ideoloji için,
devrimci bir sınıf gerekir. Ke-
malist burjuvazinin devrimci ni-
teliğini yitirmesi, ideolojik düz-
lemde kıreçlenmesi ve daha son-
ra zıddına dönüşerek tutuculaş-
ması sonucunu doğurdu. Burju-
vazi. adım adım laiklikten vaz-
geçti, Islama karşı tavnnı göz-
den geçırdi vedeğiştırdi. Kema-
list devrimin naftalinlediği Is-
lam, yeniden sandıktan çıkanl-
dı; siyaset, toplum ve kültür ha-
yatına kısmen geri getirildi.
1930'larda daha çok toplumsal-
ekonomik düzlemde başlayan
bu süreç, zamanla ideolojik düz-
lemeyansıdı; 1940'lar, 50'lerve
özellikle 1980'lerdeki geri dö-
nüşlerden geçerek Türkiye'yı
bugün yaşanan Amerikano-ls-
lamcı yükseliş dönemine getır-
dı.
Dünya ölçeğinde geri dönüş
! Kemalizmın yaşadığı bu sü-
teç, burjuvazinin dünya ölçeğin-
de gericileşmesinden bağımsız
değildir. 18. yüzyıl ve kısmen
19. yüzyıl, burjuvazinin devrim-
ler çağıydı. Kapitalizmin geliş-
me yatagma erken giren toplum-
lann burjuvazileri, bu dönemde
demokratık ve laik harekete ön-
derlik ettiler. Ancak burjuvazi,
daha 19. yüzyıldan başlayarak
laiklikten dünya öiçeginde geri
adımlar attı. Çünkü laiklikte ıs-
rar etmek. laikliğin halkçı özü-
nü geliştirmek anlarruna gelirdi.
Laikliğin tutarlı devamı, halkın
kejidjsjiçinjjıyanrnası, kendisi
için aydınlanması ve kendTsTîçın
ayaklanmasıdır. Halk, "kendisi
içm^oldugugünrafTik kapita-
lizm için olamazdı. Burjuvazi
ise 18. yüzyıl öncesindeki gibi
halk sınıflan ıçinde yeralmıyor-
du, yeni dünyanın efendisi ol-
muştu.
Gelişmiş ülkelerin dünyasın-
da, dinler artık kapitalizm için-
di. Feodal sınıf, büyük ölçüde
tasfıye olmuş ve gücünü yitir-
ürkiye'nin yakm tarihi, aynı zamanda
bağımsızlık ile demokrasi ve laiklik
arasındaki sıkı ilişkinin tarihidir. Ülkemizde
emperyalizmin denetiminin artması, her
zaman demokrasi ve laiklik karşıtı süreçleri
hızlandırmıştır. "Türkiye'yi küçük Amerika
yapma" programının uygulandığı 1950'li
yıllar, laikliğin de geri dönüş yıllandır. DOĞU PERİNÇEKj^
ABD'nin
denetimindeki 12
Eylül rejiminde dinci
güçler, cumhuriyet
tarihinin en kapsamh
atağına kalktılar ve
kimsenin
düşünemediği kadar
önemli mevziler
kazandılar. Türkiye
deneyimi bir kez daha
kanıtlamıştır ki, Islam
"aşağıdanyukan"
gelişmedi, topluma
yukarıdan aşağı,
emperyalizm ve 12
Eylül devleti
tarafından
pompalandı.
Mustafa Kemal öncülüğünde gerçekleştirilen laiklikten, süreç içinde ödünler verilmeye başlandı.
mişti. Kilise artık, ona yaslana-
mazdı. Böylece kilisenin. büyük
sermayenın hımayesine girdiği
dönem başladı. Burjuvazi, dev-
rimci çağında "Din gereksiz" de-
mişti, şimdi "Din laam" diyor-
du. Ancak yeni toplumda, kilise
feodal dönemdeki hegemonya
konumunda olamazdt. Kilise,
burjuvazinin ideolojik hege-
Thonyasına payanda gorevf~yîF~
pacaktı.
Edefldüıyadadnterinrolii
Kapitalizmin 19. yüzyıl son-
lanna doğru emperyalist aşama-
ya geçmesi, dinlerin ezilen dün-
yadaki rolünü de etkiledi. O za-
mana kadar geri ülkelerde, orta-
çağ hakim sınıflannın ideolojik
hegemonya aracı olan din. genel
olarak dünya düzeninin hizme-
tıne girdi. Kapitalizmin merkez-
leri, ezilen dünyada ortaçağ iliş-
kilerinin başlıca dayanağı oldu-
lar. Dinsel kurumlar da büyük
ölçüde dünya düzeninin büyük
efendileriyle işbirliğine girdiler.
Artık din, ezilen ülkeler dünya-
sında da emperyalist-kapitalist
sisteme gerekli olduğu kadar var
olabihrdi.
tslam, bu ülaydan kuvvetle et=-
kilendi. Çünkü Islama inanan
bütün tupluııılaı, ezilen dünyada
aşağı bu gerçeğı kanıtlar. Em-
peryalist-kapitalist sistemin ezi-
len kutbunda yer alan bir top-
lumda, Islam ne kadar geçerlı
ola_bilecektir°
Örneğin Nakşıbendı tarikatı-
nın üyesi Özal, Çankaya'ya ka-
dar çıkmış, ancak seccadesini
Mekke'ye doğru değil, kapita-
lizmin metropollerine doğru ser-
ıniştir, f t e d l f e
^emalizmin
devrimci döneminin
laikliği; tarihsel,
siyasal ve toplumsal
Islamı geri mevzilere
çekilmek zorunda
bırakmıştı. Kemalist
burjuvazinin devrimci
niteliğini yitirmesi,
ideolojik düzlemde
kireçlenmesi ve daha
sonra zıddına
dönüşerek
tutuculaşması
sonucunu doğurdu ve
burjuvazi, adım adım
laiklikten vazgeçti.
kurallannı uygulamışlardır.
Emperyalizm çağında yaşa-
yan tslam, sistemin yaşatmak
zorunda olduğu Islamdır.
Yeni kimlik: Hımiı İslam
Emperyalizm, toplumların
kapitalizm yolundan demokrat-
laşmalan ve laikleşmeleri yolu-
nu kapatmıştır. Işte Kemalist
4evrim, ezilen bir iilkenın hu
yaşıyordu. Ne varki Islam, artık
eski toplumu yaratma şansını ta-
rihsel olarak yitirmişti; emper-
yalist dünya sisteminin bir par-
çası olarak, sistemin kendisine
tanıdığı alanda ve sisteme ge-
rekli olduğu ölçülerde yaşayabı-
lirdi.
Son yüzyılın tarihi. baştan
ortaçağ ideolojisi olarak yaşaya-
^aaz. artık emperyalist-kapitalist
sistemin eklentisi olmaya mec-
burdur.
Siyasal İslam, bunu çok iyi bi-
lir ve kendisine bu sınırlar için-
de rollerbulur. Bu nedenle Nak-
şibendi müritleri bıle ıktıdann
doruklarına tırmandıklan za-
man, Allah'ın emirlenni değil,
emperyalizmle bütünleşmenin
yolun kapanmasından sonraki
Jaikleşme gırişimidir. Bu giri^
şim, görüldüğü gibi, yalnız mil-
li burjuvazinin çıkarlanyla de-
ğil. dünya ölçeğinde kapitaliz-
min gericileşmesiyledesınırlan-
mıştı.
Türkiye'nin yakın tarihi, aynı
zamanda bağımsızlık ile demok-
rasi ve laiklik arasındaki sıkı iliş-
kinin tarihidir. Ülkemizde em-
peryalizmin denetiminin artma-
sı, her zaman demokrası ve laik-
lik karşıtı süreçleri hızlandırmış-
tır.
Celal Bayar'ın deyişiyle
"Türkiye'yi küçük Amerika
yapma" programının uygulan-
dığı 1950'li yıllar, laikliğin de
geri dönüş yıllarıdır. ABD'nın
denetimindeki 12 Eylül rejimin-
de ise dinci güçler, cumhunyet
tarihinin en kapsamh atağına
kalktılar ve kimsenin düşüneme-
diği kadar önemli mevziler ka-
zandılar.
Hem ABD'nin hem de Türki-
ye hakim sınıflarının ihtıyaçları
bunu gerektırdi. ABD, rakibı
Sovyetler Birliğf ni "Yesil Ku-
şak"la çevreliyordu. Türkiye ha-
kim sınıflan ise halk hareketine
karşı dinci bir barikat inşa edi-
yorlardı. Bu iki uygulama bir-
leşti. Türkiye deneyimi bir kez
daha kanıtlamıştır ki, İslam
"aşağıdan yukan" gelişmedi,
topluma yukandan aşağı, em-
peryalizm ve 12 Eylül devleti ta-
rafından pompalandı.
Böylece, Evren'ler ve
Özal'lar döneminde, laikliğin
"modern" tanımlanna gelinmiş-
tır: "Laiklik,din özgürlüğüdür."
"Din, biıieştirici ve lazımdır."
Aslında bu tanımların gerçek
anlamı şudur: "Halka uhrevi
dünya, büyük burjuvaziye bu
dünya!" Halkın zihnı ve bilin-
ci öteki dünyaya takılı kaldığı
ölçüde, bu dünya emperyaliz-
min ve büyük sermayenin ola-
caktır.
FaterTn raporu
Gelinen yen, en gerçekçi ifa-
delerle Graham Fuller'ın rapor-
lan belırliyor. ABD'nın ünlüor-
tadoğu uzmanı, "Kemalizm dö-
neminin arkada katöığını" sap-
tadıktan sonra, Türkiye'ye "ye-
ni bir ideolojik kimlik" gerekti-
ğini ve ihtiyaca da "ılımlı İsla-
mın" yanıt vereceğini söylüyor
Bu "yeni kimlik", emperyaliz-
min "yeni dünya düzeni" projc-
siyle ve "küreselleşme" adını
verdiği olayla örtüşüyor.
Türkiye. bu yüzyılın başında,
Bağımsızlık Savaşı'yla laikliği
de kazanmıştı. Şimdi yüzyılın
sonunda, bağımstzlıkla birlikte
laikliği de kaybetmıştır. Ezilen
dünya, 1917 Ekım Devrimi ve
Türkiye Kurtuluş Savaşı önce-
sindeki süreçlere itilmektedir.
Emperyalizmin ıdeologlan.
dönemın teorisıni de yapıyorlar.
Onlara göre dünya "kültürler ve
uygariıklararası savaşlar" çağı-
na girmektedir. Kültür dedikle-
ri ise dinlerdir.
Milliyet ve din savaşlan için-
de paramparça olan ve dev letsiz
kalan ezilen dünya, "küreselleş-
tirilerek" emperyalist-kapitalist
sıstemle alabildiğine bütünleştı-
rilecektir. Işte bu koşullarda,
Türkiye'nin önüne konan da
"ikinci cumhuriyet" oluyor.
Kozmopolıt komprador kapita-
lizmı, geniş kitleleri "üımu İs-
lam'la" denetim altında tutacak.
Görüldüğü gibi, Kemalist
devrimin son kaTınrıfan da "ye-
ni dün\-a düzeni"nin tehdidi al-
tındadır. Türkiye, yeniden
1919'a doğru yolalıyor. Yaşadı-
ğımız "küreseîleşme" süreci, ba-
ğımsızlık mücadelesi ile laikliği
bir kez daha birleştiriyor
BtTTt
DOĞU PERİNCEK
K e m a l i s t D e v r i m - 2
Din ve AllahDoğu Pennçek. Memalıst Devrlm in
cJn ve Alah fetsefesinı araştınyor
&f bölCımû Cumhuriyet gazateande
dia olarak yoyınlanan kttabmda
Pertnçek. Cumhurivet Devrimt
idoolofsinn. din nedir. AJah necSr
sonJanna verdiği cevaptan.
Isfcrniyete bakış açısını ve laiklik
ariaytşim Incetiyof
Kltap Kemalizmin kend tarihini
yazamayacağı tx*ış açıayla.
gizlenen belgeleri ve kavnaidan
gün tşığına çıkanyor
Kemalist Devnm in lailclik anlayışını,
toplumsal süreçteki rolünü
tartrçarak ince)iyof.eleştiriyor ve
yeni bir tahlil getiriyof
Doğu Perinçek'in Kltap Fuarındaki Imza Günleri
10 Kasım Perşembe saat 14.00-19.00 Kaynak Yayınları Standı
11 Kasım Cuma Saat I4.00-t9.00 Kaynak Yayınları Standı (Alt kat)
12 Kasım Pazar Saat I4.OO-I9.0O Yazarlar Sendıkası Standı
KAYNAK^^YAYINIARI
istikJal Cad.186/4, Gala Han, Kat:4 80070 Beyoğlu-ISTANBUL
Tel-Faks: 252 21 56 - 252 21 99
Yap-lşletDevret Yasası Üzerine / Avukat Eyüp ERASLAN
Çağdışı bir sömürgecilik modeli
T.C.
KEMAH ASLtYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo:199334Esas
Mahkememizın 1993/ 34 esas sayılı dosyası ile ilgili olarak
Kemah ilçesi Kerer köyünden Ahmet oğlu Kazım Keieş'in oğlu
Ayhan Keieş'in 1987 tarihinde Fırat nehrine düşmüş olduğu ancak
cesedinin bulunamadığı ve o günden bu yana ne kendisinin ne de ce-
sedının bulunmadığından gaipliğine karar verilmesi istenilmiş ol-
makla,
Gaip Ayhan Keleş hakkmda malumatlan olan kimselerin Uan taıi-
hinden itibaren mahkememize malumat vermeleri ve gaip hayatta ise
keza onun da sağbk durumu ve adtesini bildirmest MK.32'inci mad-
desi gereğince ılan olunur. 1.11.1994
Basın: 42334
3
996 sayılı yasanın 1. mad-
desinde yasanın amacı; "_
ileri teknoloji ve yüksek
maddi kaynak gerektiren
bazj yaünm \e hizmederin... ya-
pdmasını sağlamak" olarak belır-
tilmış, yasa uyannca çıkanlan Ba-
kanlar Kurulu Karan'nda ise mo-
delın tanımlanması;
"... yaönm bedeiinin şirkete, iş-
lerme süresi içerisindc. ürerilen
mal ve\a hizmetin idare veya ya-
rariananlarca saünalınması sure-
tiyleödenmesi" şeklınde yapılmış-
tır(2).
2. maddedeki kapsam içinde
yer alan "yeralü ve yerüstu oto-
park yaponlmasr yatınmlannda
nası! bir "ileri teknoloji" kullanı-
lacağı ve hangi "yüksek maddi
kaynağa" gereksınildiğı yasada ve
buna bağlı olarak çıkanlan karar-
dan anlaşılmamakla birlikte yasa-
nın bu tür çelişkıleri yerine, hedef
ve yöntemleri üzerinde durmak
daha yararlı olacaktır.
Yasada öngörülen Bakanlar Ku-
rulu karan Resmı Gazete'de ya-
yımlandıktan sonra günlük yazılı
basında yer alan. bu yasa çerçeve-
sınde yapılması öngörüldüğü an-
laşılan "Çanakkale Boğaz Köprü-
sü, Afşin Elbistan Termik Santra-
lı yeni üniteleri, Atatürk Havali-
maru-Vcni Uluslararası Termina-
li, Ankara-tstanbul Hızh Tren Pro-
jesi" gıbı yatınmlar. hedefı çok ıyı
ortaya koymaktadır. Genel ifade-
lerle ilk aşamada 5 milyar ABD
Doları olarak belirtılen yatınmla-
nn Ispanyol, ABD, Japon, Alman,
tngılız, Fransız, Avusturya ve Bel-
çika firmalan ile ortak hareket
eden Türk Fırmalanncagerçekleş-
tirileceğınin söylendiği yine bu
yayınlardan anlaşılmaktadır.
Bu yatınmlarda Türk firmalan-
nın katılım payının ne olacağı bir
aynntı oimakla birlikte, etkı ve ya-
rann "yerel işlemleri kolaylaşnr-
ma bedeli"nden öteye geçemeye-
ceğını ve yabancı yatınmcıların
bu düzeydekı bir yatınma yönel-
melen halınde kendılerını tümüy-
le güvence ıcınde görmek ısteye-
ceklerını belirtmek için çok zekı
olmaya gerek yok. O halde hedef
bellı: Yabancı ya da dış kaynaklı
gözüken sermayeyı bu \e benzerı
projeler için ülkeye çekmek.
Yasanın 8. maddesıne göre. ger-
çekleştırılecek yatırım sonucu
üretilecek mal \e \e>a hızmetle-
nın nasıl ımtıyaz ıçermeyeceğı an-
laşılmaktan uzak. olsa olsa tepkı-
leri azaltmaya yönelik bir "temen-
ni" olarak kalmaktadır.
Yasanın. dığer özellıklennın ya-
nında, üstte belirtılen 10 Hazıran
1326tarihhve25.06.1932tanhlı
yasal düzenlemelerden oldukça
farklı ıkı temel maddesi var: 4 ve
11. maddeler.
4. madde. bu tür bir yatınmın
Yüksek Planlama Kurulu'nun
onayı ile uygulamaya sokulabıle-
ceğını belırtırken kendisinden ön-
cekı yasalann öngördüğü Bakan-
lar Kurulu ve TBMM sıstemınden
uzaklaşmıştır.
u düzenlemenin en önemli yanı, Osmanlı
İmparatorluğu'nun sömürgeleşmesinde oldukça
önemli işlevler üstlenen bu modelin, ülke için daha
da acımasız hale getirilerek yasalaşmasıdır. Modeli
düzenleyen yasa anayasaya aykın olduğu gibi,
model de yeni bir buluş değildir.
rın karşılığı ödenecek ücretler.
"gerekli görükn hallerde" idare-
nin bağlı veya ılgılı bulunduğu ba-
kan tarafından belırlenebilırlığı
dışında yatırımcı-ışletmecı tara-
fından belırlenecek. devlet de bu
mal veya hizmetin satınalma ga-
rantısinı verecektırl 11. md).
Inıliysz' çelşkin
Yasa, yatınma konu sözleşme-
lenn "imtiy-az" ıçermeyeceginı \e
süresının 49 yıldan fazla olamaya-
cağını söylüyor; ama. süre tartış-
ması bir yana, kendısı başlı başı-
na ımtıyaz içerdiği için sözleşme-
11. madde ise, ıdarenın, yatın-
mın proje aşamasından sözleşme
süresının bıtimine kadar garantı
veımesi, garantı koşullannın be-
lırlenmesınde Hazıne Müsteşarlı-
ğı'nın bağlı bulunduğu bakanın
yetkıli olması olgusunu içenyor.
Kısaca, Osmanlfdakı ımtıyazlı
yatınmlarda "işletme geliri" ga-
rantı edilirken, bu yasa ile yatın-
mın fınansmanı, üretilecek mal ve
hızmetlenn satınalınması yönlen
dahı garanti kapsamına alınıyor.
Model sankı kamudan bir kay-
nak çıkışı olmayacakmış gibi su-
nuluyor. Ancak. 11. madde ile be-
lirlenen garantinin kapsamı göze-
tıldığınde. kamunun daha baştan
belırsız ve 49 yıla kadar uzayabı-
lecek ödeme yükümlülüğü ıçınde
olacağı ortadadır. Bunun ıçın ya
bazı gelırkaynaklannın -fonlar gı-
bı- bütçe dışına çıkanlması. ya da
bütçeden gelır ayrılması gereke-
cektir. Oysa yasa buna ılışkın
açıklık taşımadığı gibi 2025 sayı-
lı yasanın uygulanmayacağını
söyleyerekbütçenıngelirkaynak-
larına yönelik kapıyı aralamakta-
dır.
Yasa bu yönüyle anayasanın
161. maddesi ile çelıştığı gıbı.
"ekonomik ve sosyal kalkınmayı
planlaması. yatınmlarda toplum
yararlannı önplanda rutması \e
kaynaklann verimli şekilde kulla-
nılması" yükümlülüğü ıçınde.
ama bu modelle yükü sermaye şir-
ketlerine devretmek ısteyen devle-
tın ışlevıne ılışkın 166. maddesi
ile de bağdaşmamaktadır.
Tümünden önemlısı. Osmanlı
imparatorluğu'nun sömürgeleş-
mesinde oldukça önemli ışlevler
üstlenen bu modelin. ülke ıçın da-
ha da acımasız hale getinlerek ya-
salaşmasıdır.
Osmanlı Imparatorluğu'nun
yaşadığı "devlet olma \asfını yi-
tirme" olgusu unutulmuş gözük-
mektedır. 19. yy'da Osmanlfya
yutturulan bu sömürgecilik ılacı.
yeni bir modelmış gıbı enjekte
edılmek ıstenıyor. Kısaca, mode-
li düzenleyen yasa anayasaya ay-
kın olduğu gıbı, model de yeni bir
buluş değildir; aksıne, çağdışı bir
sömürgecilik modelidır.
(2) 01.10.1994 tarthlı Resmi
Gazete
BtTTt
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Din-Şeriat Oyunu-.
Oralp Basım anlatmıştı, çok öncelerı yazmıştım; ona da
Çamurciyan adında, Robert Kolej'ın Ingilizce öğretmenle-
rınden bir bayan anlatmış. Robert Kolej'in arkasında, bir
domuz çiftliği varmış, bu çiftlıkten her yıl, Ankara'ya Ata-
türk e güzel bir domuz gidermış. Bayan Çamurciyan öleli on
beş yılı geçmış, İngıhzce, Fransızca ile piyano derslerı de
verırmiş sağlığında.
Düziçi Köy Enstitüsü yönetıcılerınden Ahmet Lütfi Dağlar,
anılarında, 1947 yılbaşından bir-ikı gün sonra, Mılli Eğıtım
Bakanı Reşat Şemsetön Sirer in. yanında genel mudürle,
Enstıtü'ye yaptığı baskını da anlatır. Bir yerde söyle der:
''Öğleden önce Bakan veBakan 'la kalanlar derslere girer-
ler. Bakanın girdiği dersler arasında Sekine Sağlar /n tabiat
bilgisi dersı de var. Derste ormanla'rla ılgıli bir konu işleni-
yor. Keçilerin ormanlar için zararları tartışılıyor. Bu arada
Bakan sıraların gözlerindeki kitapları gözden geçirirken do-
muz yetiştiriciliği ile ilgili kitap dikkatinı çekiyor. Konuyu bu
kıtap ve domuz yetiştiriciliği üzerinde bazı sorularla değişti-
riyor. Kitap ve kitaptaki konularda öğrencilerin ön bilgileri
olduğu için tartışma canlı oluyor ve sınıfta domuz yetiştirebil-
menin yurt ekonomisıne keçiden çok daha fazla katkıda bu-
lunulacağı sonucu çıkarılıyor. Bakan kitabı da alarak, başka
bir derse girmek üzere sınıftan aynlıyor..."
Lütfi Dağlar, anılarında "Türkiye'de Domuz Yetiştirme ve
Yararlan" adlı kitabı, Alpullu Şeker Fabrıkası'ndaçalışan bir
mühendısin yazdığını, ancak şımdı adını anımsayamadığını
anlatıyor. Bu kitabı, çeşıtlı yerlerde aradım, bulamadım.,
Atatürk döneminde, Çankaya'ya domuz çiftliğinden domuz
gidiyor, Köy Enstitüsü'nde "domuz yetiştiriciliğinin yararla-
rı" tartışılıyor. Günümüzdeki yobazların ağababaları o za-
manlar sınmış demek. Din somürücüleri, fırsatları kollayarak
gelmışlerdir gunümüze. 1 Mart 1922'de Mustafa Kemal şöyle
der:
"Minberlerden halkın anlayabileceği dille ruh ve kafalara
seslenmekle Müsluman kişilerin varlıkları canlanır, kafaları
saflanır, imanı kuvvetlenir, yüreği cesaret bulur. Ama buna
göre değerli hatiplerin elde etmiş olmaları gereken bilimsel
nitelikler, özel yetenekleri ve dünyanın durumunu kavramış
olmaları büyük önem taşır..."
12 Eylül'den sonra, Çumhuriyet'te, "Türkçe ezan" konu-
sunda "Ankara Notları"nda bir dizı yazı yayımlamaya başla-
mıştım. Gerıciler saldırıyorlardı. Genelkurmay, yazıları
yasakladı. 1923te Mustafa Kemal şöyledemış:
' 'insanlıkta din konusundaki duygu ve bilgiler her türlü hu-
rafelerden (boş ınançlardan) ayırdedilerek gerçek bilim ve
fen ışınlanyla saflaştırılıp olgunlaştırılıncaya değin din oyu-
nunu oynayanlara her yerde rastlanacaktır."
Mustafa Kemal'ın 7 Şubat 1923'teki konuşması şöyle:
"Efendiler! Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp
kalkmak için yapılmamıştır. Camiler Tanrı'ya boyun eğmek,
ona tapmakla birlikte din ve dünya için neler yapılmak gerek-
tiğini düşunmek, yani ışleri görüşmek için yapılmıştır."
Gazi Mustafa Kemal'ın 16 Mart 1923'tekı konuşmasından-
"Adi ve sefil hilelerle hukumdarlık yapan halifeler ve onla-
ra dini alet etme aşağılığında bulunan yalancı ve imansız
bilginler, tarihte her zaman rezıl olmuşlar, aşağılanmışlar ve
her zaman cezalannı gormüşlerdir... Dini kendi çıkarlanna
alet yapan hukumdarlar ve onlara rehberlik eden hoca adını
taşıyan hainler hep böyle bir sonla karşılaşmışlardır. Böyle \
davranan halifeler ve bilginlerın ısteklerine ulaşamadıklarını
tarih bize sonsuz örnekleriyle açıklamakta ve kanıtlamakta-
dır. Artık bu ulusun ne böyle hukumdarlar, ne öyle bilginler
gormeye dayanması ve olasılığı kalmamıştır. Artık kimse öy-
le hoca kılıklı yalancı bilginlehn kandırmalarına önem vere-
cek değildir. En bilgisizler bile o gibi adamların ne oldukları-
nı pekala anlamaktadır. Ama, bu konuda tam bir güven
duymamız için bu aydınlanışı, bu uyanışı, onlara karşı bu
nefretı gerçek kurtuluş anına değin bütün gücuyle hatta daha
da artmış olarak inançla korumalı ve surdürmelıyiz. Eğer
onlara karşı benim kişiliğimden bir şey çıkarmak isterseniz,
derim ki, ben kişı olarak onların düşmanıyım. Onların olum-
suz yolda atacakları bir adım, yalnız benim kendi inancıma
değil, yalnız benim amacıma değil, o adım benim ulusumun
yaşamıyla ilgili o adım ulusumun yaşamasına karşı bir kasıt,
o adım ulusumun kalbıne atılmış zehirli bir hançerdır. Benim
ve benimle aynı duşüncede arkadaşlarımın yapacağı şey,
kesinkes ve kesinlikle o adımı atanı tepelemektir.
Hiç kuşku yok kı arkadaşlar! Ulus, birçok ozveri, birçok kan
pahasına en sonunda elde ettiği yaşama ilkesine kimsenin
saldırmasına meydan vermeyecektır. Bugünkü hükümetin,
Meclis'in, yasalann, anayasanın oluşması ve gerekliliği bu-
nun içindir.
Sizlere bunun da üstunde bir söz söyleyeyim. Sözgelişi
eğer bunu güvenceye alacak yasalar otmasa, bunu güven-
ceye alacak Meclis olmasa, öyle olumsuz adım atanlar karşı-
slhdlTTİefkes çeklfse~ve~ ben keffot ESşlma yalnız kalsam,
yine tepeler ve yine oldürürüm."
t^jmtranyet ılan edıldıktoıı sonra, 3t Ekım 1924'teki k<
ması da şöyledır Mustafa Kemal'ın:
"Türkiye'de aslında gerici yoktu ve yoktur. Kuruntu vardı,
işkil vardı. Cumhuriyet'in ilanı ve onun zorunlu gereğinden
olmak üzere, artık kalan kurumlann ortadan kaldınlması
üzerine herkesin açıkça gördüğu görunüş, o kuruntular ve
işkilliler için de yürek ferahlığma neden olmuştur.
Bundan sonra yalnız bir şey akla gelebilir. O da kimi de-
ğersiz politikacıların, çirkin çıkarcılann o kuruntu vegörüntü-
yu uyandırmaya çalışması, o yüzden hırs ve çıkarlannı elde
etmek düşüncesinde olma çabalarıdır. Sizi bütün varlığımla
inandırmak ısterim ki, bu gibiler her ne biçim, görünüş ve fır-
satla olursa olsun varlıklannı duyurdukları gün Türk uiusu-
nun amansız tepeleyışinden kurtulamayacaklardır.
Artık Türkiye din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan çok
yüksektir. Bu gibi oyuncular varsa, kendilehne başka çevre-
lerde sahne arasınlar." (Duşuncelerıyle Atatürk, derleyen
An inan, TTK. Basımevı, sayfa: 310, 311, 312.)
• • •
Ankara'da "Cumartesi Arkadaşları" topluluğunun bu cu-i
martesı 27. yılı. Arkadaşlar toplanıp, birer kadehle, 27. yılı!
kutlayacağız. ;
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Bir dalda dördü beşi
bir arada bulunan meyve
kümesi. 2/ Taviz... Örde-
ğe benzer bir su kuşu. 3/
Nâzım Hikmet'in soya-
dı... Kişiler arasında gö-
zetilen saygı sırası. 4/
Göz alıcı ve gösterişli ol-
ma durumu. 5/ Aynı ahır
adına koşan yanş atlan-
na verilen ad... Hindis-
tan'da oldukça yaygın
olan bir din. 6/ Karagöz
oyununda kullamlan ka-
mış düdük... Eski Mısır'da insa-
noğlunun hayati dayanağı olan
üretici güç. 7/ Kimi çiçeklerin için-
de bulunan, anlann bal yapmak
için emdikleri tath sıvı. 8/ Avuç
içî... Ağzımızdaki dişlerin bir bölü-
müne verilen ad. 9/ Eski Türklerde
ölüler için düzenlenen yuğ törenle-
rinde söylenen ağıt... Hafif maki-
neli tüfeİc.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Mimarlıkta, yağmur suyunun
çatının dışına atılması için yapıya dik olarak düzenlenen k'sa
oluk... İskambüde bir kâğıt. 2/ Her yanı suyla çevrili kara r r-
çası... Bir çeşit kabak ya da pathcan yemeği. 3/ Şamanlann aym
sırasında ruhlan çağırmak için çaldıklan davul... Balık yakala-
ma araa. 4/ Lahza... Eski yapı ya da kent kalıntısı. 5/ Tahta
sopalarla oynanan bir İngiliz sporu. 6/ Malezya halkına özgü
bir tür öldürücü delilik... Ilave. 7/ Büyük ve derin karavana;..
Lezzet. 8/ II. Dünya Savaşı sonlannda Japonlar tarafından kul-
lamlan intihar uçaklanna ve bunlann pilotlanna verilen ad. 9/
Alevi-Bektaşi törenlerine verilen ad... Hain, huysuz. '.