23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 EKİM 1994 CUMARTESİ DIZIYAZI POLİTİKA VE ÖTESİ Nobel ödüllü Prof. Cram, bilim ve tekniğin topluma etkisini CumhuHyet 'e yazdı Kürtajdan genetik seçime B abam, 1923 yılında 53 yaşınday- ken şiddetli bır zatürreeden yaşa- mınıyıtırdı. 1943-1945 yıllan ara- sında ben uluslararası penisilin ta- sanmı araştırmalanmı sürdürdüm Bır harta içınde etkisını göstereıı bir penısılın türevı ıle sağaltılmasaydım nerdey- se 1982 ve 1985'te, bakteryel lenf ıltıhabmdan ölecektim. 20. yüzyılda kimya, tıp ve sağlık alan-. lanndagerçekleştınlengelişmelerolmasaydı, be- nim gibi çok sayıda kişi belki de bugün yaşıyor olmayacaktı. Neyse ki bilim, nüfus artışını denetım altında tutmamıza yarayan basit yöntemleri insanoğluna sundu. Hemen hemen hiçbir yan etkisı olmayan doğumu engelleyici organik bileşiklenn kullanı- mı giderek dünyanın her köşesınde yaygınlaşı- yor. 1920'de henüz küçük bir çocukken. doğum de- netimınin sözü bile edilmez. kürtaj sözcüğü ağza alınmazdı. 50 yılı aşkın bir süre içınde gerçekleş- tınlen toplumsal evrım sonucu her iki ışlem de dünyanın birçok yerinde kabul gördü. 'irçok kişi evrensel sorunlann çözümlenmesi için bir dünya hükümeti kurulmasmı öneriyor. Kanımca aşın, çılgınca bir görüş. Kendisini koruma yolunda, böylesi bir dünya hükümeti değişime ket vurmaya, farklı ideal kavramlar arasındaki rekabeti ortadan kaldırmaya ve genelde toplumsal evrime karşı çıkmaya çalışacaktır. Bilim ve teknık, toplumu daha iyiye yöneltiyor RNA ve DNA kımyasının genetik bılimleorta- ya çıkışı tam da bız 3. Bınyıl'a girerken oldu. Bu gelışmeler aracılığıyla genetik bozukluklar ve hastalıklara tam koyma olasılığı eide edildı. Ge- lişmelerdekı hızlı artı^a bakılırsa, 21. yüzyılın başlannda ınsanın genetik yapısı tam olarak kav- ran.nış olacak Uünümüzde tanısı konamayan birçok hastalı- ğın genetik kökenlı olduğu anlaşılacak. Ceninde- kı herhangı bırgenetık bozukluğun hamılelığın er- ken dönemınde belırlenmesı konusunda da koşut bir ilerleme görülüyor. Böylelıkle olağan bır ya- şam sürmesı olanaksız görülen çocuklann doğu- munun ıstenirse önüne geçilebılecek. IGenterin iştenebileceği günler yakm Bu konuda seçim yapabilmek, ilk kez olarak insanca değerlerın evrimden geçmesine olanak tanımakta ve yakın zamanlara dek yalnızca tann- lara özgü olduğu sanılan bır gücü. ınsanlara ver- mektedır. Bugüçlenn uvgulamaya geçinlmesı hıç kuşkusuz, 50 yıl önce doğum denetimi ve kürtaj- da olduğu gıbı tepki görecek. bu tepkiler farklı yerlerde farklı süreleriçinde sönüpgidecektır So- nunda ınsanlar seçımlennı gerek fızıksel gerek düşünsel bozukluklan olacak çocuklan. dünyaya getirmeme yolunda yapacaklardır. Genlerin işle- nebıleceğı günler yakın. Bır de o zaman doğacak tartışmaları düşünün. Çoğu seçımlenn, nıtelıkten çok nıcelık yönünde olacağından eminim. Bir bılım adamı olarak, insanoğlunun fiziksel, ruhsal ve duygusal sorunlannın büyük bir bölü- miinün fizıksel-kımyasal temellere indırgendiği- ne ınanıyorum Böyle olunca. bu tür sorunlara fi- zık ve kımya alanındakı gelişmeler sonucu çö- züm bulmak ışten değil. Sorunlar içınde en ınatçı olanlan sanınm yıl- lardır dırenme gucümüzün yetersiz olduğu gene- tik kökenlı olanlan. Örnegin. en uygun doğal se- çim beikı de yalnızca ınsanların üreme ve çocuk- lannı yetiştirmesıne olanak tanıyordu. Sonuç ola- rak, doktor ve hastanelere başv uran yaşlı nüfus gi- derek artmakta. IKimi çocuk puhsal I beslenmeden yoksundur Genç erkeğin giiçlü, yağmacı özelliği olmasay- dı "homo sapienler' asla ayakta kalamaz, benzer biçımde. bır araya toplanma eğılımi olmaksızın genetik açıdan yanşmacı olamazlardı. Toplumsal evrim her kuşağın yağmacı içgüdiüerini. türümü- zün çoğalması ve varsıllaşması gıbı yapıcı etkın- liklere kanalıze etmesi yolunda eğitti. Her yenı do- ğançocuğun, 10-20 yıllık bir süre içinde topluma Bilime Cram Kuralı'nı kazandıran Donald J. Cram, •'gelişmelerdeki hı/lı artışa bakılırsa. 21. >ü/vılın başlannda insanın genetik vapısı tam olarak kav ranmış olacak*' divor... Portre Gitarist kîmya bilîmci 1919'da lskoç ve Alman anne- babadan doğan Amerikalı Prof. Cram ortaöğrenıminı Vermont'ta tamamladıktan sonra Florida Rollins Ünıversitesı'nden mezun oldu. Lisans çabşmalannı Nebraska Üniversıtesı'nde sürdüren Cram bır süre Merck şirketınde çalıştı. 1945-47 yılları arasında naftokınonlar üzenne araştırma tezını Harvard Ünrversıtesı'nde gerçekleştırdıkten sonra Kaliforniya'dakı Los Angeles (Ucia) Ünıversitesı'nden (UCLA) Amerikan Kımya Bırliği bursunu aldı. 1948 yılında asistanlığa, 1956'da da profesörlüğe atandı. 1985 yılında Saul Winstem Organik Kımya Kürsüsü Başkanlığı'na avak uydurması ve uygarlaşması gerçeği birçok sorunlann da doğmasına vol açmaktadır. Kımı çocuk çev resiyle dostça geçınmesini olası kılacak ruhsal beslenmeden yoksundur. Bilim ve teknik, son kerte güçlü bıreğitim ara- seçıldı.Bıhme en büyük katkısı **Cram Kuralı" adıyla anılan, karbonıl grubuna nükleofillerin katıhmı buluşuyla oldu. "Ev sahibi konuk kimyasT adını verdığı daldakı araştırmalan sonucunda 1987 yılında Nobel Kimya Ödülü'nü kazandı. 1922'de Kımya dalında Amerikanın Ulusal Bilımler Akademısı Ödülü'nü aldı. 1993'teBillClinton kendisine Ulusal Bilim Madalyası verdi Kendısı gıbı bır kımya profesörü olan Ane Maxwell Cram ıle evlendi. Cram, kayak yapmak, tenis oynamak ve sörf yapmaktan hoşlanıyor. Aynca folk müziğıne de gönül veren profesör çaldığı gitara kendı sesıyle eşlik edıyor. cı olan televızyonu toplumlara sundu. Henüz kü- çük bir çocukken eğıtım, kıtaplar. okul \e gezıp görmekle edinilırdi. Artık dedelenmızın yaşam- boyu öğrendiğıni 10 > ılda gözü kapalı öğrenmek ışten değil. Bu durum. bır yandan öğrenılecek şeylerin eskisine kıyasla çok daha fazla olmasın- dan, öte yandan da bılgınin özümsenmesini olası kılan araçların son derece gehşmiş olmasından kaynaklanıyor. Uydularla birlikte televızyon de- nen bu görkemlı aygıt artık dünyanın herköşesin- dekı evlere girdi Aydınlanma ve hoşça zaman ge- çirme arzusuyla tutuşan dünya insanlannın yar- dımına televizyon koştu. Çok sayıda program, ko- nularda çeşıtlıliğı zorunlu kılıyor. Herkese sesle- necek bır konu bulunuyor. Tabular akıl almaz bir hızlayıkıhyor. Film kameralannın her bir karesı değerler, be- ğeniler, gerçek ve kurgularia ilgili iletıler taşıyor. Görecelik kuramı eski çağlann ikonlanna uygu- lanıyor, din ve ülkülergörecelı birnıtelik kazanı- yor. Salt olanın gizlenecek yeri yok. Şımdi ilkokul çağında olan çocuklann yaşam- lan süresınce dünya kültürleri daha önce gerçek- leşmesi olanaksız sanılan boyutta bır bağdaşıklık kazanacak. alağan bir yaşam süımesi olanaksız görülen çocuklann doğumunun istenirse önüne geçilebılecek. Bu konuda seçim yapabilmek, yakın zamanlara dek yalnızca tannlara özgü olduğu sanılan bir gücü, insanlara vermektedir. Bu güçlerin uygulamaya geçirilmesi niç kuşkusuz, 50 yıl önce doğum denetimi ve kürtajda olduğu gibi tepki görecek, bu tepkiler farklı yerlerde farklı süreler içinde sönüp gidecektir. Bu bağdaşık kültürden çok renkli bır dünya top- lumu doğacak. Insanlar birleşip kaynaştıkça da- ha genış bir kültür içinde çeşıtlilik görülmesi de kaçınılmaz olur. Genetik yapılann bırbırleriyle kaynaşmasından özel yeteneklı kışıler doğar. Amerikan futbol ve basket takımlanna bakarsa- nız bu gerçeği açık seçik görebilirsınız. Kısacası, tüm bu değışimlerle ilgılı olarak iyım- ser duygular beslıyorum. Gelecekle ilgili sorun- lan ıse soru biçiminde sunmak ıstıyorum. 1) Çocuklara özel disiplin ve özen nasıl aşıla- nacak' 1 2) Yağmacı ıçgüdülerimız nasıl daha yapıcı yönde gelıştirilebılir? 3) Inanç. umut ve acıma gibi insanı yücelten duygular, gelecekteki kuşaklara nasıl aktanlacak? 4) İnsanı eyleme geçıren ve yaratıcılığıriı körük- leyen rekabet duygusu, savaş, cinayet ve suç bo- yutlanna vardınlmadan nasıl korunacak? 5) Bıreyın haklan ıle toplum ıçındekı sorumlu- lukları nasıl dengede tutulabılecek 0 6)Oğrenme arzusu nasıl gelıştınlecek? 7)Onderiik etme güdüsü yapıcı yöne nasıl ka- nalize edilebilır 9 8) Yaşlılık ve ölüm, ekonomik sistemlenn çök- mesıne neden olmadan nasıl ele alınabılır? Her ülkenin birbırini ızleyen kuşaklan bu ve başka önemli sorulara kendilerine özgü yanıtlar getırecektır. |Tepk»iztekUp I bürokpat* düzen Birçok kişi evrensel sorunlann çözümlenmesi için bir dünya hükümeti kurulmasmı önenyor. Kanımca aşın, çılgınca bır görüş. Kendisini ko- ruma yolunda. böylesi bır dünya hükümeti deği- şime ket vurmaya. farklı ıdeal kavramlar arasın- daki rekabeti ortadan kaldırmaya ve genelde top- lumsal evrime karşı çıkmaya çalışacaktır. Bana so- rarsanız, yanm yamalak örgütlenmiş uluslarara- sı birçekişmeyi, güvenlı, durağan ve tepkisız tek bırbürokratik düzeneyeğlerim. Düşüncelere gem vurmak demek. insanoğlunun sahip olduğu en büyük servetlerinin -keşfetme ve seçenekler ara- sından birinı seçebılme yetısinın- boşa harcan- ması demektır. Ancak uluslararası sorunlann çö- zümünde geçerli olabilecek uluslararası yasalann konması olasıdır. Genç biradam olarak. toplumun böylesi bir kargaşa ve düzensizlik içinde olması karşısında hayrete kapılmıştım. Şimdi yaşlı biri olarak. değerlenn çeşıtlılıği karşısında toplumun daolabileceği denli düzenlı ve işlevsel olduğu ka- nısındayım. Çocuklanmız ve torunlanmızın dün- yası kımbılir ne ilgınç olacak! Yarın: ABD Eski Dışişleri Bakanı Alexander Haig Y A Y I N H A K K I C u m h u h y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I M L A N A M A Z ÇALIŞANLARIN SORULARI/ SORUNLARIYILMAZ ŞİPAL Bir yıl 360 gün mü, yoksa 365 gün nıur Soru: Ekim 1973 ile Nisan 1981 tarihleri arasında aynı iş- yerinde sigorta primlerim aksamadan \e aralıksız ödendi. Eyliil 1988 ile 31 Aralık 1994 arasında isteğe bağlı sigortalı olarak, ben de primlerimi aksatmadan ödedim. Sigorta>a vapfığım baş\uru\a. 1995 vilı Şubat avında etnek- li olabileceğim yanıtı geldi. Benim hesabıma göre, 31 Aralık 1994 güniine kadar 4.980 gün prim ödemiş durumdavım. Böylece, 20 yıllık sigortalılık süresini doldurmuş bir kadın si- gortalı olarak 20 Ocak 1995 günü emekli olmava hak kazan- mış durumdavım. Ancak, Sosyaİ Sigortalar Kurumu hesaplamalarında bütün aylar 30 gün üzerinden hesaplandığı için. \ıliık prim gün sa- yılan da 360 gün üzerinden hesaplanıvor. Bu hesaplamavla. 365 günlük takvim vılı 360 güne inivor. Primlerimi/ heryıl 5 günlük bir kesintiye uğruyor. Bövlece, 13 yılda 65 gün emek- lilik süresinden kesilivor. Hazırlanmakta olduğunu basında okuduğumuzyeni tasany- la, 1994 yılında 5 bin işgününü dolduramayanlar. emekli ola- mayacaklar. Gerçek çalışması yılda 365 gün olup 5 bin işgü- nünüü dolduranlar SSK'nin, her tak\im yılını 360 gün ola- rak hesaplaması nedeniyleemekli olamayacaklar. Bu durum- da 20 gün fark ile benim emckliliğim 4^5 yıl uzamış olacak. Benim gibi 3-5 gün eksiği olan pek çok sigortalı \ar. Soruyorum, bir yıl 360 gün mü, yoksa 365 gün mü? YetkÜilerin konuya bizim açımızdan bakmalannı diliyor ve bu haksı/lığın giderilmesini bekliyoruA (L.K.) YANIT- Sosyaİ Sigortalar Kurumu'nca malullük. yaşlılık \e olum aylıkları 'takvım yılı'na göre hesaplanıp bağlanmaktadır. 'Takvim yılı kavramı nedır' sorusunun yanıtı. Ankara I Iş Malı- kemesı"nin. Yargıtay'ca onaylanan. 13 5 1975 tanh. 5047 esas ve 843 sayılı kararında verilmıştır (...) Gerek "Turk Hukuk Lûgan'nda \c gerek-sc dıger mcvzuattd "takvım y ılı" ocak ayının bınncı günü ıle aralık ayının sonu arasın- daki süre olarak tanımlanmıştır (...XE) Yargıtay Bırincı Başkanlığı"nın 7.7.1977 günlü. 2706/5287 sa- vılı kararı da bu tanıma ılişkindir. Kararda: (..) Takv ım yılı deyıminin I ocak-31 aralık tarihleri arasını kap- sayan zaman şeridi olduğu (...)(N) belirtilmıştir. Takvım yılı olarak tanımlanan. 1 ocak-31 aralık arasındaki za- man şeridi. 365 günden oluşmaktadır. Böylece, 25 yıl çalışan bir SSK sigortalısı. bu 25 yıllık çalışma süresı içinde emeklilik hak- lan yönünden en az 125 (4 ay 5 gün) eksik prim ödemiş görünmek- tedir Emeklilik haklarında kımı zaman bir gün bile çok önem taşımak- tadır... Bır ya da bırkaç gün ek.sik prim ödeyenlere. emeklilik hak- kı tanınmamakta, ölenlerin eş ve çocuklan ise dul ve yetim aylı- ğından yoksun kalmaktadır. Okurumuzun bu konudakı uyansı son derece haklıdır. Okurumuzun bu uyansını bız de ılgılılere iletiyoruz. Kaynak (E) Mustafa Çenberci. Sosyaİ Sigortalar Kanunu Şer- hı. |y'77Sj><j. 1177 (N) Lebıb Yalkın Yayınlan cilt DD/II sıra no: 25 MEHMED KEMAL Aziz'in Yatacağı Yer... Aziz Nesin'in Çatalca'da, bundan yıllarca önce kurul- muş bir vakfı var. Şayet günün birinde "emri Hak" vaki olursa, bu vakfın bahçesine gömülmek ıstiyor. Ancak bah- çeye gömülmenin koşulları var. Gömülmek için önce btr "Bakanlar Kurulu Kararı" gerekiyor. Aziz Nesin Bakanlar Kurulu'na başvuruyor, kurul da bu karan vermiyor. Bunun üzenne Aziz Nesin, Devlet Başkanı Süleyman Demirel'e başvuruyor. Demırel, "Ne gerekiyorsa yapa- nz" diyor. Ama ne çare ki gerekenler yapılmıyor, ya da unu- tuluyor. Zaten sallantıda olan bakanlar karşısında Aziz, "Bu hükümet düşene kadar ölmeyeceğim, bekleyece- ğim" diyor. Oysa Bakanlar Kurulu Turgut Özal'ın tarikatçı annesi- nin Süleymaniye Camii avlusuna gömülmesi için karar ve- riyor, kadın gömülüyor, Aziz Nesin, gömülmesine izin ver- meyen hükümet için (tam Azizlik) şöyle diyor: "Ne yapalım, bu hükümet bahçeme gömülmeme izin vermediğine göre, yeni hükümet kuruluna kadar ben de ölmem. Yenı hükümet vasiyetimı yerine getirir. Ben de o zamana kadar yaşarım." Aziz Nesın dırenıyor, Süleyman Demirel'e ikinci bir mek- tup daha yazıyor. Başbakan Tansu Çiller'e vasıyetname- sini göndererek vakıf bahçesine gömülmek için izin isti- yor. Bundan da bir yanıt çıkmıyor. Benim bildiğım Aziz, inatçıdır, dirençlidir, sabırlıdır. Bir kez takmaya görsün nice hükümetleri devırmiş ve hep ayakta kalmıştır. Marko Paşa'dan bu yana hükümetler için nice ahlar çekmıştir. Ah şu Recep Peker bir gitse!.. Şu Saracoğlu bir uzaklaşsa, şu Menderes bir gelse, şu Menderes bir gitse... Marko Paşa'yı Sabahattin Ali'yle çıkardığı gün- lerde Cemil Sait Barlas onlara "kökü dışarda" dediko- dulannı çıkarmıştı. Cemil Saıt Barlas da gitti, Cavit Orari da gitti. Aziz gene ayakta... 12 Martlar geldi, 12 Eylüller geldi. Bir de 27 Mayıs var. Cemal Gürsel basın toplantısı yapacak.. Aziz Nesin'i de çağırıyorlar. Demirtaş Ceyhun'un kıtabından okuyalım: Çağrı özel kuryeyle gider. Toplantı biter. Gürsel, "Aziz Ne- sin burada mı" diye sorar." Buradayım efendim." "Seninle sonra görüşeceğiz." Kaşlannı çatıp çıkar. Aziz'in çevresindekilerçil yavrusu gibi dağılııiar. Yapayalnız kalır. Tepesinden aşağı kaynar bir kova su dökülmüş gibidir. Tutuklanmayı bekler, kimse tutuklamaz. Yalnızca uzaktan tanıdığı bin gelır yanına. Alır evıne götürür. O kişıyı hâlâ unutamaz Aziz Nesin. Acaba kımdı? Gazeteyı açıyorum, Aziz Nesin'in yanında Mahir Bal'ın resmı var. Mahır Bal gazetemızın ulaştırma servısınden bir emekçıdır. Haftada bir benı evden alır ışe götürür, ya da işten alır eve getırırdı. Yolda konuşurduk. "Çocuk (oğlu) ünıversıteye gıdıyor. lyi okuyor. Hayat pa- halı, zor yetinyoruz. Birbu araba var, birde gecekondu- da birarsa... Anlaşmazlık vararsada... Mahkemenın sey- nnden anlaşılıyor kı kazanacağız. Bırbakkal dükkanı açar- sak oraya, geçım kolaylaşacak... Çocuk da okulu bitirir. Samsun'da bir şeylenmız var." Mahir umutlanır, hayal eder, geçım derdini yenmeyi beklerdi. Mahkemeyi kazandı, ama karşıtlan başına bir demır vurmuşlar, komaya girdı. Komadan çıkamadı. Bir emekçının düşü bazen de böyle brter. Ne diyelim Tann rah- met eylesin! BULMACA 1 2 3SOLDAN SAĞA: 1/ Bir şeyin durumu ve .. niteliğıvle ilgili kesin bilgi edinme. 2/ Verme, öde- 2 me... Küçük bir alan üze- o rine odaklanmış yoğun ışık kaynağı. 3/ Yunan 4 mitolojisinde, içenleri c ölümsüzlüğe kavuşturan tann içkisi... "Hayır" an- 6 lamında kullanılan söz. -, 4/ Hayat arkadaşı... Şen, rahat. 5/ Üç Silahşörler'- 8 den biri. 6/ Meyvelerin- g den çıkanlan vağ kozme- tik sanayisınde kullanılan birçalı... Ses. 7/ Bir ışi yerine getirme... Algı- lanan nesnelenn temel nıteliği. 8/ Kendisine inanılan kimse... Li- monluk. 9/ Aritmetikte bir kuvve- tin derecesini veren sayı... Ahmet Rasün'in çocukluk ve okul anılan- nı içeren yapıtı. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir görevin yerine getirilmesi için birkaç organın birlikte cahş- ması durumu. 2/ Vücut ısısı... Işye- ri. 3/ Temiz... Gizli görevli. 4/ Tropıkal bölgelerde yetişen ve yumrulan besin oiarak kullanılan bir bitki... Bağışlama. 5/ Bir- likten yoksun ve anlaşamayan gemi mürettebaü için kullanılan sözcük. 6/ Haşan. 7/ Sahip... Titan elementinin simgesi... Fo- toğraf duyarlığını belirtmekte kullanılan sayısal değer. 8/ "'Bâki yine — ıçmeğe and içtı demişler Divâne midir bâde dururken içe andf"... Eğnlmek için temizlenmiş ve taranmış yumak biçi- minde yün. 9/ Sert bir içki... Eski Mısır'da gûneş tannsı. Aydınlık| ^ ^ HAFTAtlK HABER YORUM DERGISI Erbakan'ın ABD'yle gizli ilişkileri CIA'cı Abarmaovyıtzı RP'li Melih Gökçek davetetti Abramowitz: "Ertsakan'ın ABD programı çok gizlP CIA-RABITA-RP bağlantısı Yerel seçımlerden sonra RP'yle iBşki kuran ABD'li diptomat RP'de, Amerika'yia iliş kileri yûrüten Abdullah Gûl, en özelleştırmeci. CIA ajanı RP'li subay kım? Abramowrtz: "Mümtaz Soysal en Baasçı dışişleri bakanı" ABDnın Ankara eski büyûkelçisinin Aydınlık'a demea. İşçi Partisi Kongresinde kuvvet ve irade başroldeydi. Yenı Merkez Komitesi'nin 12 üyesi THKP-C, 4 üyesi THKO- TDKP. 5 uyesi TKMP-ML, 1 uyesi BSP kökeninden geliyor. 16 Kasım gerginliği. ABD silah tekelinin temsilcisi Şınlak'ın Sky TV'si kışkırtıcılık yapıyor. Prof. Altuğ: Su da hava gibi bedava oimalı. Rusya Komünist İşçi Partisi lideri Tulkin: "Kapitalizm faşist diktatörlüğe mecbur" Şımak'ta kanlı yıl... 106 köy yakıldı, 7 bin nane evsiz. Cumhurbaşkanı cemevi açarken, komandosu köy yakıyor. Şıvgın ve Altemur Kılıç'ın "Türkeşe CIA-Mossad dopingi "neaçıklamalan. BUGUN VE HER CUMARTESİ BAYİLERDE
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear