25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 EYLÜL1993 PAZARTESİ 8 DUNYADA GEÇEN HAFTA Batılılar, 'Doğıı bilgisFni smadıAMLAR-KAMLAR ECMEL BARUTÇU DtLEK ZAPTÇIOĞLU BERLİN - Batı. geçen hafta.Doğuyu konuştu. Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yaser Arafat'ın İsrail'le vardığı uzlaşma. Almanya'daki Şarkiyatçüar ve kendini "Doğu uzmanı" addeden gazeteciler açısından engin bilgilerini ve sağlam muhakeme gûçlerini sınayabileceklen yeni bir alandı. Filistin sorunu. Araplar. İsrail ve Ortadoğu'nun geleceğı üzerine bol bol analizler yapıldı. senaryolar üretildi. Batı, kendini dünya coğrafyasında merkeze oturtarak "Ortadoğu" olarak nitelediği bölge üzerine tahayyüllerini canlandırdı bir kez daha. Alman basınında geçen hafta konuyla ilgili en ilginç yazı, "Tageszeitung" gazetesınde yayımlandı ve Filistin asılh bir bilim adamı olan Edward Said'in imzasını taşıyordu. "Doğubilim" ya da eski adıyla "Şarkiyatçdık"(Oryantalizm) üzerine yazdığı. hesaplaşma özelliğindeki eseriyle Doğulu pek çok aydına esin kaynağı olan Edward Said, 1935 Kudüs doğumlu bir İngiliz edebiyatı profesörü. Kendi deyimiyle "Filistin ve Mısır olmak üzere iki İngiliz kolonisinde büyüdükten" sonra, burada ve ABD'de aldığı Batı eğitiminin de birikimiyle kendisinin "Doğulu" olduğunu sonradan öğrenen bir aydın, Said'e göre Doğu, Batı'run kurduğu bir sahnedir ve Oryantalistler. bu sahnede sergilenen oyunlan yazmakla mükellef hissederlerkendilerini. Şarkiyatçılık. bir "bilim dalı" olma iddiasına karşın. Said'in gözünde "Avrupa ve Atlantik güçlerinin Doğu üzerindeki kımet denemeleri"ni ifade eder. "Tageszeitung"un cumartesi günkü nüshasında Edward Said'in ABD'de 20eylülde yayımlanacak "The ALMANYA Natjon" dergisi için kaleme aldığı yazı önceden basıldı. "FKÖ'nûn Pazarlıgı" başhklı yazıda Said, Arafat'ı "kişisel tarmin peşinde koşmakla" suçluyor ve FKÖ'nün İsraiFle vardığı "tarihsel uzlaşma"nın Filistin halkının asıl çıkarlanna ve orijinal hedeflerine aykın düştüğünü söylüyor. Buna göre, iki ezeli düşmanın banşması şeklinde lanseedilen anlaşma, taraflar hiçbir biçimde eşit olmadığı için, zaten baştan zayıf tarafın aleyhine sonuçlanmaya mahkum: "(Bu anlaşma) FKÖ*y ü kul rolünde bırakırken İsrail, Doğu Kudüs ve yeni yerleşmelerdeki egemenlik haklannı \e ekonomi üzerindeki tayin edici rolünü sürdürecektir." İki devletli bir çözümü sav unan Edward Said, Filistinlilere "dünyanın en berbat yerlerinden biri" olan Batı Şeria'yla küçük Eriha şehrinde kısmi özerklik verilmesinden sonra olacaklan şöyle sıralıyor: "İsrail ordusu. Batı Şeria'daki yerleşim merkezlerinden çekilse bile bölgeyi tamamcn terk etmeyecekrir. İsrail, sözde özerk bölgede toprak, su, güvenlik vedış politika üzerindeki tasarrufundan da * azgeçmevecektir. İsrail'de tutuklu Filisrinlilerin durumu ne olacaktır? İsrail ordusunun ilcride yeniden keyfı uygulamalarla işgale yeltenmeyeceğini kim, nereden bilebilir?" Almanyada da "tarihsel karar" olarak göklere çıkartılan anlaşmayla FKÖ'nün "bir tür ulusal kurtuluş hareketi oünaktan çıkıp kasaba hükümeti olmaya razı edildiğini" söyleyen Said, anlaşmayı bugün Filistin topraklan dışında yaşayan Filistinhlenn yansından fazlası açısından "nihai bir mülksüzleştirme" olarak nıteliyor. Buna göre. zaten Filistin halkının gözünde meşru temsil hakkını kaybetmiş olan Arafat ve adamlan, 6 milyon Filistinlinin kaderini tayin etme hakkına sahip olamaz. Şarkiyatçılar locasını en kıyasıya eleştiren Doğulu bilim adamlanndan Said'in değerlendirmesi, Fransız. İngiliz. Amerikalı ya da Alman "Doğu uzmanlan"nın hiç hoşuna gitmiyor. Nitekim Almanya'run bir numaralı Şarkiyatçılanndan, Hamburg'daki "Orient Institut" Başkanı Udo Steinbach için de Ortadoğu'da barış "eüe tutulur kadar yakın" artık. Senaryoda mutlu sonun önünde engel görünen hoşnutsuz kesimler için de düşünülmüş rol hazır: "Tarihsel uzlaşma"ya karşı çıkanlar, heriki tarafta da şimdiden "iflah olmaz fanatik" yaftasıyla yaşamaya razı olmalı. Doğu'yu, Batı'daki Doğu uzmanlanndan daha iyi kim bilebilir? Yabanolar yasasıgündemde FERRUH YILMAZ KOPENHAG - Danimarka'da yabancılar yasasının sertleştirilmesinin üstünden henüz bir yıl geçmeden, yasanın sertleştirilmesi yönündeki tartışmalaryoğunlaşü. Öneriler rayındançıktı. Danimarka'da yaşayan yabancılann, hatta yabancılann da değil. Türklerin ^Türkiye'den evlenerek eşlerini yanlanna getirmelerinin tamamen yasaklanması yolundaki önerileri getirenler giderek çoğaldı. Sosyal Demokrat Parti'nin önceki hafıa sonu yapılan olağan kongresinde, bu yolda somut bir karar alınmadı, ancak parti lideri Başbakan Poul Nyrup Rasmussen konuyu doğrudan tartışmav a açarak, gerekirse yabancılar ve mültecilere yönelik yasalan sertleştirmeye hazır olduğunu söyledi. Buda Sosyal Demokratik Parti Kongresi'nin, Türklerle ilgili yoğun tartışmalarla geçmesine neden oldu. Türkiyeli göçmenlerin yoğun olarak oturduklan Kopenhag'ın batısındakı belediyelerin başkanlan, "Nihayet partiıün parlamento kanadı. yerel yönetimlerin dcrdini anlamaya başladı" diyerek, Türklere yönelik sertleştırme isteklerinin dozunu yükselttiler. Belediye başkanlan. Türklerin kendi ülkelerinden biriyle evlenerek eşlerini yanlanna getirmelerinin yasaklanmasmı istediler. Sosyal Demokrat Parti'nin önde gelen isimlerinden Maliye Bakaru Mogens Lykkeloft, Türk gençlerinin aile baskısıyla Türkiye'den biriyle evlenmek zorunda kaldıklannı ve kendilerinden bu durumun önüne geçilmesi yolunda istekte bulunduklannı öne sürdü. Yasaklamaönerisinin Türk gençlerine yardım anlamına geleceği konusuna, eski devrimcilerden Sosyal İşler Bakanı Karen Jespersen de katıldı. Sosyal demokratlann başlattığı bu tartışmaya. muhalefetteki muhafazakarlar DANIMARKA körükle gjttiler. Muhafazakarlara kalırsa, Danimarka'da yaşayan yabancılann, Danimarka dışından biriyle evlenmeleri. eşlerine yanlanna getirme haklan tamamen kaldınlmalı. Bununla da yetinilmemeli; Danimarka'dan sığınma hakkı eldeeden bir mülteci. burada yerleşik bir hayat düzeni oluşturmuşiolsa bile, 7 yıl içinde ülkesindeki koşullardüzeldiği taktirde ülkesine geri gönderilmeli. Muhafazakarlar, Danimarka'da yaşayan göçmenlerin de bir an önce toplum içinde eritilmesine yönelik önerilerde bulunuyorlar. Geçen hafta, yine yabancılar konusudaki tartışmalarla başlayıp devam ederken, salı akşamı televizyon ikinci kanalında Danimarka'daki Nazi kunıluşlanyla ilgili yayımlanan bir program, ortalığı iyice kanştırdı. Programda, göçmen belediye meclisi üyelerine ve göçmen haklannı savunan Danimarkalılara yönelik saldınlann. Nazilerce örgütlü bir şekilde gerçekleştirildiği. gizli teyp kayıtlan sayesinde ortayaçıktı. « ı i ' a c ı lrıilf-ıît*Aİ •ÇfMvlr • < ^ es '" er arasındaki külrürel fark kendisini, teknolojînin ilerlemesivle a T d S İ f k l l i n i F c l lcUMv değişen ulaşım araçlannda da gösteriyor. Çin'in başkenti Pekin'de eşeğin çektiği bir arabayla akraba ziyarerinden dönen yaşlı adamın yanından, kendisinden en az iki nesil küçük, orta yaşlı bir kadın bisikletiyle geçiyor. Her ikisi de, kendi dönemlerini temsil eden ulaşım aracuıdan memnun görünüyor.(REUTER) Bağışlarpartiyedeğil, Thatcher'a EDİPEMİLÖYMEN LONDRA - Görevden aynlalı neredeyse üç yıl oldu, ama Margaret Thatcheryine geçen hafta gündemdeydi. Thatcher'ın 11 yılsüren başbakanbğı sırasında ne kadar despot olduğu, kimseninfikrinenasıl hiç önem vermediği, bakanlannı nasıl koyun gibi güttüğü, nasıl tepelerine bindiği, iki gece önce televizyonda başlayan ve üç hafta sürecek bir belgeselde iyice gözler önüne serildi. Belgeselde baş anlatıcı, Thatcher'ın bakanlanndan ve bir ara parti örgüt başkanlığı yapan Kenneth Baker. Kapalı kapılan açıp. ne var ne yok. hepsini anlatıyor. Herkese anlattınyor. Hem de BBC'de, hem de en çok izlenen bir saatte. Çok esprili ve çok kaliteli belgesel, İngiliz siyaset mekanizmasının nasıl işlediğini. siyasetin nasıl çok hassas ve ince bir sanata dönüştüğünü, değil kaba sabalık, duyumsaması bile zor nüanslar üzerinde nasıl sekilerek bale yapıldı&nın kanıtı. Thatcher, sadece dillere destan "cadılığı" ile değü, Muhafazakar Parti bütçesi ile de gündemde. Partıden ümidini kesen büyük iş adamlan ve özel seklör. partinin sağideolojinin bayraktarlığını yapacak hali kalmadığını düşünmüş İNGİLTERE olacak kı. bağışlannı partiye değil, Thatcher Vakfı'na yapmaya başlamışlar. Bu. parti tarafından resmen açıklandı. Oysa partiye para lazım. Sağa sola borcu 19 milyon sterlini bulmuş. Türk parasıyla, 340 mılyar lira kadar. Bununyılsonuna kadaryalnızca lOmilyannı ödeyebileceklermiş. Parti örgüt yetkilileri. Thatcher Vakfı'nın daha çok bağış topladığından yakınıyor. Independent gazetesine demeç veren vakıfyöneüdlerinden biri ise, "Ya,öyle mi? Vah vah. Ama hak edivorlar hani" anlamına alaylı bir ifade kullandı. Hatta para durumu o kadar kötüymüş ki. parti genel merkez binasını ipotek etmeyi bile düşünmüşler. Thatcher'ın 1990 sonbahannda parti içi bir darbeyle düşürülmesini. ortanın sağı tuç affetmedi. Şimdi BBC'nin belgeseünde bütün bu eski tartışmalar. bir bir ortaya dökülüyor. Önümüzdeki haftalarda partinin olağan yıllık kongresi v apılacak. Ama partiye güven alt düzeyde. Hem BBC belgeseünde şimdiki parti yönetimi ve Başbakan Major hakkında anlatılanlar. hem parti bütçesinin son hali. partiden ümidini kesen herkesi haklı çıkaracak türden. Eskilerve Yeniler - Divan pastanelerinin ürünlerini çok beğenirim. Hiç- biri bozulmadı. Standardını devamlı geliştiren bir anla- yışla yönetiliyor. Ülkemizde pek çok şey eskisini aratır- ken, bizim gibi emekliler için bunu görmek biraz teselli kaynağı oluyor, diyen eski CHP'li dostuma, - Bu sözlerinle neyi kastediyorsurt, diye sordum. - Bizim, dedi, gençliğimizde, radyoda mikrofonaçıkan yorumcuları düşün; birde şimdi medyadaki yorumcula- rı. Bazıları eleştiri yapmayı hakaret ve küfür edebiyatı zannediyorlar. Sanki meramlarını başka şekilde ifade edemiyorlar, dersin. Bu yorumları takip ediyor musun? - Arada bir oluyor. Geçen gün bir kulüpteydim. Yanda- ki masada konuşulanlara kulak misafiri oldum. Beyaz camdaki bir yorumdan bahsediyorlardı. Belki sen de basında okumuşsundur. Türkiye ekonomisi bu yılın ikin- ci çeyreğinde yüzde 12.9'luk bir reel büyüme hızına eriş- ti. Böylece, 1993 yılının ilk yarısında büyüme hızı, yüzde 9.7'yi buluyor. Bu, hayli yüksek bir hız. Buna "Türk muci- zesi"diyenler bile var. Yorumcu bunu ele almış. "Siz", demiş, dinleyicilere, "bu hızı kim sağladı zannediyorsu- nuz? Hükümet mi? Hayır, hükümet bir şey yapmadı. Bu büyümeyi sağlayan, kayıtsız ekonominin kendi dinami- ğidir." Sözümü daha bitirmeden, dostum, - Sen ne diyorsun? diye sordu. -Benimnesöylediğimönemli değil. Bak, masadakiler ne dedi. Biri, "Ekonomiyi, hemen tümüyle kayıt dışına çıkaralım, kurtuluruz o zaman bütün bu kalkınma uğraş- larından. Kayıtsız ekonominin dinamiği ile kalkınırız" dedi. Gülmeye başlayan dostum, - Başka ne dediler? dedi. - Bir diğeri de "Yolsuzluk yapanlardan, köşeyi dönen- lerle çalıp çırpanlardan niye şikayetçi oluyoruz? Onlar sayesinde ülkemiz, ekonomik yönden kalkınıyor" dedi. Bunları naklettikten sonra, - Şaka, dedim, bir yana, ama bu işin mukni bir izahı ol- malı. - Ekonomide kara para olduğu muhakkak. Bunu de- ğerlendirip ülke yararına kullanmak, yolsuzluklara el koymak doğal, ama bu arada namuslu, dürüst ve vatan- sever insanları olur olmaz şekilde ve kendilerine tevdi edilmiş devlet sırlarını ifşa etmek zorunda bırakacak tarzda hareket etmek de herhalde doğru değil, dedi. Kimi ve neyi kastettiği belli oluyordu. Birden konuyu değiştirip, - Şu Azerbaycan işine sen ne diyorsun, diye sordu. - Azerbaycan'ın, dedi, zirvesinde meydana gelen de- ğiş.kliği demokratik bulmuyorum. Hukuki temeli olma- ması bir yana, savaş içinde darmadağınık olan, bölün- müş ve topraklarının yüzde 25'ini kaybetmiş bir ülkede yapılan referandumda yüzde 93lük bir iştirak oranına ulaşılmasını, kuşku ile karşılamamayı pek mümkün gö- remiyorum. Komünist rejim sırasında Bulgaristan'da Büyükelçilik yaptım. O rejimlerde, seçimlerin nasıl ya- pıldığını gördüm. Aliyev, eski bir üstdüzey komünist yö- netici olduğundan, bu referandum benim nazarımda gü- ven veric: değil. Bununla, normal bir referandumda Elçi- bey kazanırdı, demek istemiyorum. Elçibey, milliyetçi bir lider, ama hayalperest. Aliyev, gerçekçi ve deneyim- li. Ülke imkanları nedir? Iç ve dış dengeler nasıl sağlana- bilir? Bunları görüyor. Doğrusu bu konuda, ona yönelti- len eleştirileri anlamakta güçlük çekiyorum. Azerbay- can'daki Ermeni saldırılarına, dünyanm göz yumduğu bir gerçek. Adamın memleketi elden gidiyor, "Ama Tür- kiye ne der?" diyecek hali yok. Onun için dış dengeler peşinde olmasını yadırgamamak lazım. Fincanıma kendi eliyle tekrar çay koyarken, - Azerbaycan, Bağımsız Devletler Topluluğu'na katıl- sın diye Ermenileri, Azerbaycan'ın üzerine Ruslaryürü- tüyor olamaz mı, diye sordu. - En azından bu saldırılara göz yumduğu belli oluyor, dedim. Yüzüme baktı. - Beni yine merak ediyorlar mı, diye sordu, - Çok sıkıştınyorlar beni. Ismini açıklamak zorunda kalacağım boyle devam ederse, dedim. O, itiraz etti. - Baksana, başka köşe yazarlarının da eski CHP'li dostları çıktı. Onlar açıkladılar mı? Zamanı gelince, ben sana söylerim. Benim de problemim var, dedi. Sosyal demokratlar, kongreye hazırlanıyor GÜRHAN UÇKAN STOCKHOLM - Bu satıriann yazıldığı sırada. Türkiye'de SHP, yeni genel başkanını seçmekte; Isveç'te ise bu hafta sonu yapılacak büyük kongrede sosyal demokratlar, önemli kararlar alacaklar. Ancak, parti başkanının değişmesi gündemde yok. Kongre öncesi. önceki maliye bakaru ve sosyal demokratlann ünlü teknokratı AUan Larsson'un. parti içindeki yerinde birdeğişiklik yapıldı. Parti liden Ing>ar Carlsson, Larsson'u geri plana alırken. sendika dünyasının gözde lideri. Metal-İş'ın Genel Başkanı Leif Blomgren, parti içinde daha etkin çalışabilmek İSVEÇ için sendika başkanlığını bırakü. Soyadının yaptığı çağnşımdan ötürii halk arasında "Blomman". yani çiçek olarak çağnlan Blomgren'in, sosyal demokratlann iktıdara geçmesi halinde en önemli bakanlıklardan birine atanacağına kesin gözle bakılıyor. Üç yılda bir yapılan kongre için bu kez Göteborg uygun görüldü. Ingvar Carlsson, geçtiğimiz cuma günü bır basın toplantısı yaparak, kongrenin üzerine eğileceği konulan açıkladı. Carlsson, üç önemli politik sorunun gündemde olduğunu BOZCAAİ3A KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1992/44 Davacı Mal Müdüriüğü Vekili Av. Ibrahim Demirsatan tarafından da\ alılar Emire Pılavoğlu, Ahmet Püavoğlu. Şayeste Altunbaş. Neriman Yıldız ve Hafize Yıldız ala> hine mahkememizde açılan kadastro tespitıne itiraz davasının yapılan açık yargılamasında verilen ara karar gereğince: Davalılardan Hafize Yıldız'a dava dilekçesi ve duruşma gününü teblığ etmek mümkün olmadığından bu nedenleda\ alı>a duruşma günü vedava dilekçesinin ilanen tebliğıne karar verilmekle: Davalı Hafize Yıldız'a duruşma günü olan 2.11.1993 tarihınde Bozcaada Kadastro Mahkemesi'nde hazır bulunması veya kendisını bır vekılle temsil ettirmesı. kendisıni \ekille temsil ettirmediği veya duruşmava gelmediği takdirde vargılamaya gıyabında devam edilıp karar verileceğı hususu dava dilekçesi ve duruşma gunü tebliği >erıne kaim olmak üzere ilan olunur. 2.9.1993 Basnr 51009 belirtti: - İşsizlik, Avrupa politikası ve ırkçılık. Her üç sorun da, birbiriyle yakından ilgili. Hiçbiri, yalni2ca ulusal sınırlar içinde çözümlenemez. Sınırlan aşarak, ülkelerarası işbirliği eereklidir. Ingvar Carlsson, ÂT\ e "e>et" mi - "hayır" mı konusunun kongrede tartışılmayacağını, kongrede oluşturulacak çeşitli gnıplann bu konu\Ti dennlemesine incelemesinden sonra partinin karannı vereceğini söyledi. Bu konuda, gelecek yıl yapılacak olan referandum öncesi sosyal demokratlann. bir iç anlaşmaya varmalan gerekiyor. Kamuoyaı yoklamalan. "hayır" tarafınm ağırhkta olduğunu gösteriyor. Öte yandan, Göteborg'daki uluslararası kitap fuan vesilesiyle gerçekleşürilen Kuzey Ülkeleri Bakanlar Kuruîu toplantısında konuşan Başbakan Carl Bildt, Avrupa'dakı politik ve ekonomik bunalımın. ulusal çözümlerle giderilemeyeceği görüşüne katıldı. Büdt, işsizlik ve pahalılığın. uluslararası çözümlergerektirdiğini, oysa aünümüzdc banşın bile garantisi olmadığını söylerken oldukça kötümserdi. Başbakanın pes etmiş hali, basında çeşitli yorumlara neden oldu. UMVERSITE ADAYLARI OKUMASIN!.. TAM İSABET ! GENÇLER! * 2. SAYININ ÜCRETSİZ EKİ -ÖSS-ÖYS REHBERİ" Nİ ALMAYI UNUTMAYM ! * Üniversite tercHerinizde taban puanlarım bimeniz isabetli tercihler yapmanız için önemfidir. > 2. Sayı ekimizde 1993 ÖSS - ÖYS puanı ile öğrenci alan fakülte ve yüksek okulların Kodları -Hangi puan türü ile öğrenci aldıkları -Taban puanları yer almaktadır. AYRICA DİĞER SAYLARDA DA ÜCRETSİZ EKLER- Dergimiz, M.EB. Talim ve Terbiye Kurulu'nun 2.9.1993 gün ve 7344 say* kararı ile orta öğretirn öğrencilerine tavsiye edilmiştir. "İÇERİĞİ TARTIŞILMAYAN" ÖSS - ÖYS HAZÎRLIK DERĞÜSİ ÖZ.DE.BİR'DEN HEDEF PUAve ÖYS'ye hazırlanmak, hedefinize ulaşmanız için önemlidir. Dergi seçiminde; derginin line, en önemlisi kimler tarafından hazırlandığına özen göstereceğinizi biliyoruz. ÖZ.DE.BİR (Özel Dershaneler Birliği), üyesi olan 551 Dershanenin katılımı ile geniş kapsamh ve sizi hedefinize götürecek, "öZ.DEBİR'DEN HEDEF PUAN" dergisini hazırladı. l!lıMIIIPJ;llABONE ÖZ DE.BİR 40 sayı x 25.000 TL. = ilJISfc^Çc) TL. yerine %25 indirimle 750.000 TL. ödeyin. I Paranızı 366609 numaralı ÖZ-DE-BİR'DEN HEDEF PUAN posta çeki hesabına yatırırnz. I Posta çeki kuponunuzun fotokopisi ile adıruzı ve adres^nızi bir kağıda yazarak aşağıdaki yazışma adresimize gönderiniz. ı Abone olduğunuz tarihe kadar çıkan sayıların tamamı ile çıkacak sayılar dûzenli olarak adresn^ze gönder:iecekt'r ' ^ — • ^ ^ — ^ ^ — —^» • — ^ ^ ^ — ^—» * ^ — — — ^ ^ ^ ^ _ ^ — ^ . ^ _ _ _ ^ ^ _ ^ ^ _ _ _ ^ ^ _ ^ ^ _ ^ ^ _ ^ ^ _ M B ^ ^ ^ _ , ^ ^ ^ _ ^ ^ . ^ / ÖZ.DE.BİRDEN HEDEF PUAN DERGİSİ Yazışma Adresi: Tûrkali Mah. Ihlamurdere Cad. No:63 B Blok D.4 80690 Beşiktaş - İSTANBUL Tel: 260 32 26-261 46 03 Fax: 260 13 08
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear