Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET
10 DIZIYAZI
'Küçük dostum, Taıuı iıısaııııı
JÜl
Çagdaş Bir
^Bektaşi Mistigi
Hamdullah Erbü
kalbindedir'
enes'inkızı: Küçük dostum, sen bu insanlara bakma. Bunlar
Tannyıgaiptearayan, kitiseyegidipdua etmekleibadet ettiklerini
sanan, Tann tarafindannuikâfatlandtnlmayı bekleyen, o untut ve
cehennemkorkusu olmasadönûp de Tann'nınyüzüne bile
bakmayacak insanlardırlar. Oysa Tann'yagerçekibadetinsanı
sevmektir ve Tann insanın kalbindedir.
medi. Ermenı okulunda Arapça, Er-
menice. matematik ve edebiyat öğren-
dim, dinleri inceleme fırsaüm oldu: ama
bana gerçek inancı vedüşûnme yöntemi-
ni o kadın öğretti. Sonra 1915 Erraeni
kıyuru öncesinde buralardan göçüp git-
mek zorunda kaldılar. Kadın çok ağ-
lardı. Nereye gittiler, ne oldular, bir
daha hiçbirinden haber alamadım."
Cocukluk evi cezaevi oldu
yıllarda gidenin peşıne
adam salıp aramak,
^gidenlerden haber almak
ın işi. Bir duyarsın ki,
isi kaçanlara filan yerde
'rastlamış, ama o zamana
kadar aradan yıllar geçmiş,
yaralar kapanmış, belki de kaçanlar
çoktan çoluk çocuğa kanşmışlardır.
Bilindıği kadanyla, Raşo ile Senem
günlerce yolculuktan sonra Gürûn'ûn
Ehnah Köyü'ne geliyorlar. Elmalı şundi
Elbıstan'a bağlı, ama o yülarda Gûrün
dahilinde imiş. Orada bir yıl kalacak ka-
dar olanak buluyor ve emmi uşaklannın
yanında bannıyorlar. öbüryıl Yarpuz'-
**•
Ey gönül biz dostun dervişanıyız
Dergah-ıâlimizDostotağıdır
Can teslim etmişiz koç kurbanıyız
Gerdana çalınan Dost bıçağıdtr
Cenneti parasız, zâhideverdik
Cehennem korkusun gönülden sildik
Huriyi gılmanı biz burda bulduk
Bizim cennetimiz yar kucağıdır
Okuduk Kur 'anda mana-i hece
Bize ders veremez dede ve hoca
Muhammet mîraca gidermiş gece
Bizim miracımız Dost otağıdır
Arapça bilmezem Türkçedir sözüm
Dosttan gayrısım hiç görmez gözüm
Gündeyüzbin kere sürerim yüzüm
Hac 'c el-ekberimiz Dost ayağıdır
Söyletmeyin şu Melüli deliyi
Nideyim ben gelip geçen nebiyi
İsa gibi diri kılan öîüyü
Şol lebinden akan Dost trmağıdır.
***
1950'lerdekişürierinden
un Anstıl Köyû'ne geçiyoıiar; Raşo
hizmetkâr duruyor, ancak orada da ede-
miyorlar ve kısa bir süre sonra Yarpuz'-
un (Afşin) Kötüre Köyü'ne geliyorlar.
188O'li yıllarda Kötüre her tarafı or-
manlarla kaplı bakir bir araadir. Top-
raklann sahipleri Afşin'de Ağalar
namıyla anılan kabiledir. O yıllarda ora-
ya Malatya'dan gelenkr bu ağalann
yanına ortakçı gırerler ve çevredeki top-
raklan ekmeye başlarlar.
tUc yerleşim yeri Gözpınardır; gelenler
arasında Raşo'nun dayılan, senemın ba-
bası ve yıllar sonra Melûli'nin hayatında
önemli bir rol oynayacak olan Senem'in
küçük kardeşi Ali gibi akraba ve
hısımlan da vardır. Bunlann gelişiyle
birlikte Kötüre'de 20 kadar ev oiur.
Çok geçmez, Raşo ile Senem'in Bange
adında bir kız çocuklan doğar. Daha
sonra Raşo sırasıyla Hatun (Abo Kan)
ve Fatma ile evlenir. Hatun'dan, Gül-
süm, Karaca, Cuma, Memik, Şâre, Par-
re, Fatma'dan da, Çoro, Rahim, Fat-
ma, Ali, Hassık dünyaya gelirler. (Bu ki-
tabın yazunına başlandıgı tarihte, Ocak
1992, kardeşlerden Cuma, Parre, Fat-
ma, Ali Hassık, hayatta idiler.
Btsmişah ile Karaca
Bir zamanlar cıvı! cıvıl olan Kötüre
şimdi virane bir köyü andınyor. Kara-
ca'nın küçük oğlu Zeynel Abidin, bü-
yük gelini Hoşe, kızı Bağdat, kardeşi
Cumo, Hassık ve Çoro'nun çocuklan
Yusuf ile Hüseyin'den başka kimse kal-
mamış köyde. Ali göçüp Izmir'e gitmiş.
Sülaleden diğer insanlar da, kirru Al-
manya'da, kimi Ingiltere'de, kimi An-
karavetstanbul'da mekân
tutmuşlar. Şimdi Kötüre'-
de baykuşlar ötüşüyor
dersek abartmış olmayız.)
Melûli,asıl adıyla Kara-
ca, 1989 yıhnda, ölümün-
den hemen bir ay önce
Arap alfabesiyle kaleme
aldığı "Hayaum Yazısı"
başhklı 7 sayfalık yazısın-
da son sayfayı söyle biti-
rir: "Bugün 97 yaşıma gir-
dira. Gerçek muhabbetim
arttı; aklım da batıl güçler
karşıanda zerre kadar
sarsılmadı. Reşit yaşım
bu; hayaum böyle geçti.
Ve bürün Ehl-i Beyt dost-
lanna âhirdünya son nefe-
sine kadar içleri Ehl-i
Beyt'in muhabbetiyle
doiu yaşamaJannı dik-
rim. Amin-Hayatımın
sonu."
Demekki, Karaca 1892
yılında dünyaya gelir.
Maraş, Kayseri ve Sivas
civanndaki yaygm bir
söylentiye göre adı, kendi-
sinden bir kuşak önce ar-
kadaşı Bismişah ile biriik-
te medresede okuduktan
sonra Osmanb'ya karşı
direniş bayrağı açıp uzun
yıllar mücadele veren ve
daha sonra uğradıklan
bir yenilgide Bismişah'ın
yakalanarak ıdam edilme-
siyle gaiplere kanşan Karaca'nın adıdır.
Baa kaynaklar bu Karaca'nın o Ka-
raca olduğunu söylerse de, arada en az
30 yıl fark olduğu göz önüne aündığı-
nda, bunda bir tarih hatası olduğu şüp-
hesi kuvvetle kendini belli eder,
Kendisi de geçmişine ilişkin olarak
aynnDlı hiçbir şey anlatmazdı; dolayısıy-
la, adı etrafında çıkartüan söylentileri
araştırma olanağı pek olrnadı. Bu söy-
lentileri burada bırakıp tekrar öykümü-
ze dönersek: Karaca'nın çocukluğu di-
ğer akranlanyla biriikte köyde geçer.
Çocukluğunun o mutlu ve feyizli
yıllannı geçmüği bu Ermeni ailenin koça
taş binası 1960'lı yıllarda Afşin ilçesinin
Cezaevi olarak kullanıldı ve hayatın cil-
vesine bakın ki Karaca daha son-
raki yaşamında cezaevine düş-
tüğünde 4-5 ay bu evde mahpus
olarak yaşadı.
Ermeni mektebindeki tahsili
sırasında 18-20 yaşlanndadır.
Okul zamanı Afşine gitmekte,
yazın boş zamanlannda da
okuyarak, avlanarak vakit geçir-
mektedir. Çıftte-çubukta çalış-
maz. Rençberlik ona göre değil-
dir. Kesin olarak bilinmemekle
biriikte, 10-12 yıl Ermeni okul-
lannda tahsil yapar. Arapça ve
Ermenice'nin yanı sıra Farsca
(Acemce) ve Osmanlıca'yı da ana
dili gibi konuşurdu. Bu dil ye-
teneğı sayesindedır ki, tarih, fel-
sefe ve din üzerine zengin bir
okuma-inoeleme olanağı bul-
muştur.
20 yaşına geldiğinde babası
Raşo Ağa (artık köyün en zengi-
ni ve ağası olmuştur), ama ondan
da çok kendisini oğlu gibi seven
dayısı Ali, Karaca'yı evermek is-
terier. Çevredegösterilen kızlann
hiçbinsinı beğenmez Karaca:
"Benim için boy pos, yüz güzelli-
ği, mal varlığı hiç önemli değildir.
Yeter ki birbirimizı sevebilelim
ve inandığunız yolda birlikte yü-
rüyebilelim. Oysa bana teklif et-
tığlniz kızlann hepsiru tanıyo-
rum ve hepsi de gösterişe. zengjn-
Uğe, sûse düşkün ınsanlardır.
Ben onlarla mutlu olamafh" der.
öğrenim ydlan
7-8 yaşlanna geldiğinde köye gönde-
nlmiş Arap Hoca adında bilgüi bir
adamın e|itimiyle Arapça okuma-yaz-
mayı öğrenir. 9-10 yaşlânnda da babaa
onu Afşın'deki aile dostu Ermeni Penes'-
in yanına verir ve Karaca, Ermeni mek-
tebinde tahsile başlar.
O yıllar, Karaca'nın kendi kalemin-
den şöyledır "Arap Hoca engin bılgısi
olan bıriydi. Evden götürdüğümüz min-
derlerin üzerine oturarak ders yapardık.
O yıllarda Osmanlı'nın dinı baskısı çok-
tu. Ramazan geldi mi köylere bırer
imam gönderirler, herkesi oruç rutmaya
zorlarlardı. Ne var kı, Arap Hoca kuru
kuruya aç kalmanın manuksızlığını kav-
ramış biriydi. Insanlann asıl tutmalan
gereken orucun başkalanna kötülük et-
meme ve yalan söylememe orucu ol-
duğunu söyler ve yemek zamanı dışar-
dan bir yabana gelirse haber versinler
diye kapıya nöbetçi koyarak herkesle
biriikte yemeğini yerdi. Birkaç yü sonra
Arap Hoca'yı köyden aldılar ve babam
beni Afşin'de Ermeni bir ailenin yanına
vererek Ermeni mektebine gönderdi.
Ilk tasavvuf gıdarnı ben bu aüeden
aJdım. Kadın gerçek inançlan olan bıri-
siydi Kocası Penes batıl inançb, kiliseye
gidip gelen bir ınsandı. Kadın zorunlu
olarak kiliseye giderdi ama hiç inan-
mazdı. Benden biraz daha büyükçe bir
kızı vardı; ikisi de bana "'Küçük Dos-
tum" diye hitap ederlerdi.
Umut ve cehennem olmasa
Annem bile bana bu kadar emek çek-
memiştir. Bana derdi ki, "Küçük Dos-
tum, sen bu Penes'e ve onun çevresinde-
ki insanlara bakma. Bunlar Tannyı ga-
ipte arayan, kiliseye gidip dua etmekle
ibadet ettiklerini sanan ve bundan dolayı
daTann tarafindan mükâfa tlandınlmajı
bekkyen, o umut ve cehennem korkusu
olmasa dönüp de Tann'nın yüzüne bile
bakmayacak insanlardırlar. Oysa
Tann'ya gerçek ibadet, insanı sevmektir
ve Tann insanın kalbindedir.
Beni kendi çocuğundan hiç ayırt et-
Karaca'ya kız gösterme
Ali Dayısı ona Gürün'ün Ko-
nakpınar köyünde Apo Kâ'nın
kızından söz eder. Kızı mahnü-
dürleri, kaymakamJar istemeye
gelmişlerdıf, ama kız kimseyı
almamıştır. "Gidip bir de onu
görelim" der. Karaca teklifı ka-
bul eder ve birlikte yola çıkarlar.
At sıründa yapüan üç günlük bir
yolculuktan sonra Konak-
pınar'a vanr bir eve misafır olur-
iar. O yıllann örf ve adetlerinde
kızın babasından baberli kıza
bakmak mürnkün değü derhal
vururlar adamı. Fakat gene de
her müşkülün bırçaresi bulunur;
kadınlar, kızlar el altından kıza haberi
ulaştınrlar ve oğlandan habersiz bir
punduna getirip oğlanı kıza gösterirler.
Sıra oğlanın kızı görmesıne gelmıştir.
Onu da kızdan ve ailesinden habersiz bir
akşam ev damının çatı penceresinden
bakürarak sağlarlar. Olayı Bağdat, o
masala tatlı diüyleşöyleanlatırdı "O ak-
şam komşu kızlanyla gelinlerinden bazı-
lan bize geldiler, saçlannı tarayıp bana
yeni elbiseler giydirerek eğlence gibi bir
şey düzenlediler. Sonra da içeriden bir
şeyi almayı bahane ederek beni gaz lam-
balannın ışığında ev damına götürüp
geri getirdUer. Eskiden bütün evler düz
toprak damlıydılar ve damlarda
aydınlık için iki-ücer tane camlı küçük
pencere bulunurdu. Meferse Dedeniz
AL davısıyla o sırada üst pencereden
bana bâkarmış.'
SÜKECEK
Canımızı ahrlar ama düşüncelerimizî asla, asla
O N B I N L E R
İÇİN YAZDI
Sevgili Uğur Mumcu, eşim
Nurşen, küzım Deniz sizin izi-
nizde beraberiz. Duygu ve dü-
şüncelerinız bizim idealkrimiz-
dir. Demokrasi, laildik ve öz-
gürlük uğruna verdiğiniz bütün
çabalan yaşatmaya cahşacağız.
RaUKanbıır
Sevgüi Uğur abi, sana böyle bir
yaa yazmanın verdiği eziklik
içersındeyim. Senin yaktığın
mumlar sönmeyeoek içimizde
her zaman içimizde ve düşünce-
mizdesin.
M.Çimen
Saygı değer Uğur Mumcu, se-
nin aramızdan böylece gitmeni
hiç mi hiç istemezdik. Sana ya-
pılan bu haince saldınyı şiddet-
îe kınıyoruz. Bir Uğur Mumcu
gider biri gelir senin düsünceni
yaşatacağımıza emin ol. Ruhun
şad olsun.
TuranTopnü
Değerli yol gösterici, yaşamın
karanlıkJarla mum oldu, ölü-
mün gelecek kuşaklara ışık seli
olacak. Saygıyla mücadelene
omuz venyoruz.
Cengiz Banuı
Sayın Mumcu, sen bütün öm-
rünü Atatürk ilkelerine. laik
cumhuriyete demokrasiye, in-
san haklanna ve tüm olumsuz
ahti demokratik kara güçleri su
yüzüne çıkarmak için yılmadan
insanlık uğruna feda ettin. Seni
katleden hain eller şunu bilsinler
ki emellerine ulaşamayacaklar.
Çünkü Uğur Mumcular ölmez.
Çünkü sen ilerliyeceğimiz yolda
bir ışık tutacak bir yıldız bir gü-
neş oldun. Mücadelen karşısın-
da saygıyia eğüiyonım.
Hüseyin Kayakıran
Sevgili Uğur Mumcu, senin sa-
dece bedenini ortadan kaldırdı-
lar. Bizlere ettiğin, bizlere bı-
raktığın, bizlere aşıladıguı fıkır-
leri asla ortadan kaidıramaya-
cakJar. Çünkü bizi sen yetiştir-
din. Bizler de söz veriyoruz dü-
şüncelerimizden, onurumuz-
dan, erdeminizden asla ödün
vermeyeceğiz. Canımızı ahrlar
bizimde ama düşüncelerimizi
ASLA.. ASLA...
Mengühan Keser
Sevgüi Mumcu, sizi hep hatırla-
yacağım. sevgi ile gururla.
Metin Bara
SÜRECEK
ÇALIŞANLARIN SORULARl/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL
Priııı ve ikramiyeniıı sigortası
1- 1966 yıiındaıı bu yana sigortalrvım. Sigor
talı okiuğunı gânden, 1987 yüı temmuz ayma kadar si-
gorta tavamnm üstönde ficret aküm. 1987 yılmda sigor-
ta tavanı yükseltiliııce, akfağnn ücret agorta tavanınm
altmda kakh. Ancak yd içinde almış oMuğum ikramiye
ve primfcr (her yd 4 ikramiye ve 4 prim) ayfağnu ekle-
nince ücretim taramn kat kat üstime çıkıyor.
Bu ikrami)e ve primler emekli olurken göz önüne ab-
nır mı? Sorduğum bazı kişiler bu ödemeleriıı göz öoüne
alınmayacağını. bazılan da sadece ikramiye ve prim al-
diğun aylan etkileveceğiııi söylüyoriar. Hangtsi doğru?
2- Şubat 1993 sonunda emekliliğimi istedim. Halen
işlemler süröyor. 1966 ile 1993 arasında geçen 26 yd
içinde 22 yıl 4 aylık fiüi çalışmam var.
Emekli olduğumda aylığm tavandan mı bağlana-
cak? Bağlaıursa ne kadar emekli aybğı alabilirim?
(E.Ö.)
YA^fIT: Sosyal Sigortalar Yasası'mn 77. maddesi
"Prime esas ücreüer" ile ilgilidir.
"Sigortahlarda işevrenlerin bir ay için ödeyecekleri primlerin
hesabında:
a) Sigortalılann o ay içinde hakettikleri ücrctlerin,
b) Pnm, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaktan si-
gortahlara o ay içinde ödenenlerin,
c) ldari veya kaza mercilerince verilen karar gereğince (a) ve
(b) fıkralannda yazılı kazançlar niteliğinde oknak üzere sigor-
talılara o ay içinde yapılan ödemelerin,
Brüt toplamı esas almır.
Şu kadar ki, yolluklar, çocuk ve aile zamlan, ölüm, doğurn
ve evlenme yardımlan ile ayni yardımlar sigorta primlerinin
hesabına esas tutulacak ücretlerin ayhk tutannın tespitinde na-
zara ahnmaz."
Yasa, ikramiye ve prim niteliğjndeki ücretlerin, ödendiği ay
içinde göz önüne ahmp prime esas ücret olarak kabul edileceği-
ni açık ve seçik olarak belirtmiştir.
2- Sosyal Sigortalar Kurumu'nce yaşbhk ayhklan, iki ayn
gösterge tablosundan bağlanmaktadır. Bunlardan biri "Gös-
terge Tablosu (ki biz buna Alt Gösterge Tablosu diyoruz), di-
ğeri ise "Üst Gösterge Tablosu"dur.
Bugün, Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan emelcli olanlann
büyük çoğunluğuna, 10 derece içinde yer alan 100 kademe ve
100 göstergeden ojuşan "Üst Gösterge Tablosu"ndan ayhk
bağlanmaktadır. Üst Gösterge Tablosu, 1700 göstergeden
başlar ve her kademe arası 50 puan artarak 100. son ve tavan
gösterge olan 6.650'de son bulur. 1993 yılı özel sektör emekü-
sinden son 5 yılm prime esas kazanç ortalaması, 5 milyon 854
bin 299 lira olanlara ilk gösterge 1.700'den ayhk bağlamr. Her
183 bin 48 lira fazlası için 1.700 gösterge 50 puan alır ve 5 yılın
kazanç ortalaması, 2 milyon 68 bin 160 lira tavan ücrete ulaşır.
Tavan ücrete ulaşanlara da son ve tavan gösterge olan 6.650'-
den ayhk bağlamr.
Size bağlanacak ayhğı hesaplayabilmek için, 5.854.299 TL.
ile 24.068.160 TL. arasında yer alan ve 100 ayn prime esas son
5 yılın kazanç ortalamasına karşıhk gelen 100 göstergenin han-
gisinden ayhk bağlanacagmı bilmemiz gereklidir.
ANKARANOTL
MUSTAFA EKMEKÇİ
Domuz Eti Helal!
4 Nisan 1993 günlü Cumhuriyet'te, "Domuzlarla Eko-
nomi-Politika..."başhklı "AnkaraNotlan"nda, Cumhuri-
yet'in Genel Yayın Danışmanı Orhan Erinç'in bir uyarısı-
nı aktarmıştım. Orhan Erinç, o uyarısında, Prof. Sadi
Irmak'ın bir konuşmasına değiniyor, Dr. Milaslı Ismail
Hakkı'nın "domuzetininharam olmadığını ispataçalıştı-
ğı" bu konuşmada vurgulanıyordu.
Kimdi bu Milaslı ismail Hakkı? Ali Rıza Cihan'ın yardı-
mıyla, Meclis Kitaplığı'nda buldum, Dr. ismail Hakkı Mi-
laslı'nın yapıtını. Bu arada, Çağdaş Gazeteciler Der-
neği'nin araşnrma-inceleme ödülünü kazanan Cumhu-
riyet'in Milas muhabiri Olcay Akdeniz, Ankara'ya
ödülünü almaya geldiği gece, ondan, Milaslı Hakkı ile il-
gili bilgi aldım. İsmail Hakkı Milaslı, HalideEdip Adıvar'-
la birlikte ünlü "Sultanahmetmitingi"ne kanlmış yurtse-
verlerdenmiş. 1932'de Dil Kurultayı'na da kanlmış.
Baktığım ansiklopedilerde adını göremeyince üzüldüm.
Izmir'de Mualla Akarca'yı buldum; bana Milaslı İsmail
Hakkı ile ilgill bilgi toplayacağını soyledi.
İsmail Hakkı Milaslı, zamanının din yorumcularınataş
çıkaracak denli bilgili. "Dinlmizi Bilelim ve Bildirelim"
adlı yapıtında, Elmalılı Hamdi Efendi'yi öyle bir benzeti-
yor ki şaşıp kalıyorsunuz. Bir yerde şöyle diyor İsmail
Hakkı Bey:
"Elmalılı Hamdi Efendi domuz etinin helal olabileceği
hakkındaki yazılanma da kanşmış. Fakat ne gariptir ki
bu husus hakkındaki Arapça ve Türkçe olarak basılmış
eserlerimin hiçbirisini görmeden, okumadan mücerret
işitme üzerine mülahazalar yürütmüş. Vakıa böyle bir
cür'etin değil bir tefsir (yorum) yazandan, herhangi bir
kimseden sâdır olacağına (çtkacağına) inanmamak ica-
beder. Fakatçok esefolunur ki bu böyle..."
İsmail Hakkı Milaslı, Elmalılı Hamdi Efendi'nin Arap-
çasıyla ince ince dalga geçtikten sonra şunları söylüyor:
"Işte böyle kocaman bir hata ile başlayarak 1562. sa-
hifeden ıtibaren türlü bilgisizlikler savurmuş..."
İsmail Hakkı Milaslı, Elmalılı Hoca'ya
dersler veriyor;
şöyle diyor örneğin:
"Trişin mikrop değil, bir nevi tufeyl, parazittir ve her
domuz etinde yoktur. Domuzların yetiştikleri yerlere ve
usullere göre değişir. Herhalde, domuzların çoklarında
yoktur. Fakat mesela binde birinde bile bulunsa milyon-
larca domuz kesilmekte olduğundan muayenesi, tezki-
yesi (temizlenmesi) yapılmadan yenmesindeki mahzur
yine büyük olur.
Trişin az büyütücü bir aletle görülebilir Domuz etinde
olup olmadığının anlaşılması kolaydır. Bugün bütün me-
deni milletlerde, trişin muayenesi görmemiş domuz eti
yemek yasaktır, yani ilmen haramdır. Muayenesi yapı-
larak trişinli, hastalıklı olmadığı anlaşılınca da yine il-
men helaldır. Medeniyet alemi fennin terakkisi sayesin-
de bunu daha yeni keşfetmıştir. Kur'anı Kerim ise bunu
bin üç yüz sene evvel bildirmiştir..."
Dr. İsmail Hakkı Milaslı, bizdeki gericilerin, rutuculann
kavrayamayacaklag nitelikte bir aydın. Bir mantıklı kişi.
Işime öyle geldiği için söylemiyorum; yapıtının bir yerin-
de de şöyle diyor:
"Bugün insanın hatınna: Eğer domuz eti yemek fena
ise ilimde, fende ve medeniyetin her kısmında o kadar
ileri gitmiş milletler, hükümdarlan, doktorlan, profesör-
leri ve her sınıf akıllıları, bilginleri dahil olduğu halde
hepsi onu niçin yiyorlar? Eğer fena değilse, pek ziyade
gıda eksikliği çekmekte olan fukara tabakalanmız da
dahilolarak, bizlerniçinyemiyoruz? Ve niçinyememeli-
yizdfye bir müiahazergelmemek mümkün değildir. Bu-
na, onların dinlerinde haram edilmemiş, onun için yiyor-
lar; bizler de dinimizde haram edildiği için yemiyoruz
diye cevap verenler olabilir.
Fakatbuna karşı da: Onların dinlerinde nasıl olmuş da
haram edilmemiş ve bizim dinde nasıl ve ne suretle ha-
ram edilmiş, onun da bilinmesi lazımdır, denir. Vakıa
Hıristiyanlıkta niçin demek yoktur, fakat hazreti akıl hu-
zvrunda ve hazreti akıldan asla ayrılığı olmayan Islam
dininde herhangi bir şey için iyi denirse, niçin iyi; kötü
denirse, neden dolayı kötüdür diye sormak, anlamak
zarureti vardır. Hazreti Musa şeriatı, çok hususlarda Hı-
ristiyanların da şeriatıdır. Domuz eti, Hazreti Musa 'nın
şeriatmda haram olduğu halde, Hıristiyanlar, Incillerde
Hazreti l'sa'nın: dışardan, ağızdan insanın içıne giren
hiçbir şey insanı kirletmez demiş ve bunu demekle bü-
tün yemekleri temiz etti diye yazılmış olması üzerine
domuz etini de temiz ve helalgörmüşlerdir. f Hıristiyan-
lık ve Müslümanlık' kitabında bu bahis vardır. Sahife:
128)
Domuz etinin Hıristiyanlarca helalgörülmesisebebiy-
le trişin muayenesinin keşfinden evvel birçok yerlerde
trişinoz hastalığından kimbilir kaç binlerce Hıristiyanlar
ıstırap çekmişler ve ölmüşlerdir. Işte Kuran'ı Kerim hem
bu keşiften evelki zamanlar için domuz etinin yenmesini
men ederek Ümmeti Islamiyeyi hastalıktan korumuş,
hem de tezkiyesiyle (temizlenmesiyle) helal olacağını
ve bir gün gelip de tezkiyesinin bulunacağını bildirerek
zararsızlığı muhakkak olarak bilinir olduktan sonra mil-
leti faidelenmekten mahrum etmemiştir. Bu suretle hem
gayet büyük ve zararsız iktisadi menfaat yolu açılmış,
hem de Kuranımızın en koyu imansızları bile imana ge-
tirecek, inkâr edilemez çok güzel bir mucizesi daha
meydana çıkmıştır..."
İsmail Hakkı Milaslı'mn bu tümcelerini okuduktan son-
ra, günümüzün yobazlarına; ülkeyi Iran'a, Suudi Arabis-
tan'a benzetmek isteyenlere ne demeli? Bırakmayaca-
ğım yakasını yobazların!
BULMACA
SOLDANSAĞA: 1 2 3
1/ Kaynak, pınar... Siper-
siz şapka. 2/ "Çocuk
gönlüm kaygüardan
-/Yüzkrde nur, ekinlerde
bereket" (Orhan Veli)...
Bir tümceyi oluşturan bi-
rimlerden her biri. 3/
Tabut... Çıkılması güç
kayalık yer. 4/ Bin metre- 6
ninfasayazılışı... Aşılma- -,
sı çok güç dogal engel. 5/
Bir gösterme sıfatı... Yah- 8
ya Kemal'in hece ölçü- «
süyle yazdığı tek şiiri. 6/
Daha çok sirkJerde kullanılan bir
jimnastik aracı... Bricte sanzatu-
nun kısa yaahşı. 7/ Çarlık Rusya-
sında soylulara verilen san...
Renkli televizyon sistemterinden
biri. 8/ Evin bölümü... Yelken dev-
rinde muhabere ve irtibat hizmet-
lerinde kullanılan hızlı ve hafif
gemi. 9/ Islamhktan önce Kâbe'de
duran üç puttan biri... Boş, içinde
kimse bulunmayan.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bir spor dah. 2/ Algılanan nesnelerin temel niteliğı... Düzgün
sanlmış halat yumağı. 3/ Samit de denilen ve sözsüz oynanan
köy seyirlik oyurüannın genel adı... Çorum'un bir ilçesi. 4/ Şöh-
ret... Geminin arkası. 5/ Boğa, tosun... Erden çavuşa kadar
olan askerlere verilen ad. 6/ Saban, pulluk ya da traktöriin top-
rakta açnğı iz... Bir bağlaç. 7/ Kadın kıhğına girip çengi gibi
oynayan erkekJere verilen ad... Iskambildeki maca rengjne veri-
len bir başka ad. 8/ Arka, sırt... Alman faşisti. 9/ Beş dah kapsa-
yan atletizm yanşması.