01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 NİSAN1993 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 11 Mûzik Festivali'nde bugûn M 10. Ankara Uluslararası Müzik Festivali kapsamında bugûn cazın ustalanndan Chick Corea ve Akoustic Band, ikınci kez Başkentlilerin karşısma çıkıyor. Chick Corea ve Akoustic Band'ın dinletisi bugün saat 2O.3O'da Milli Eğıtim Bakanlıği Beşevler Şura Salonu'nda ızlenebılecek. Vural Yıldınm sergisi • BANDIRMA (Çumhuriyet) - Marmara Üniversitesi Atatürk Eğjtim Fakültesi Resim-İş Böliimü Yardımcı Doçenti Vural Yıldınnı7 kışisel sergisini diin Bandırma Kültür Merkezi'ndeaçtı. Bandırma Belediyesf nin kültür etkinbklen kapsamında düzenlenen sergide' sanatçının kırka yakın vağlıboya yapıtı yeralıyor. Mimar Sinan Haftası • KAYSERİ (AA) - Mımar Sınan Kültür veSanat Haftası başladı. Kayseri İl Kültür Müdürlüğüile Erciyes Üniversitesi Rektörlüğünce düzenlenen "MimarSinan Kültür ve Sanat Haftasfnın açıhşı üniversite kültür salonunda yapıldı. Hafta dolayısıyla yapılanclkinliklcr kapsamında Prof. Dr. Vacit İmamoğlu. Mimar Sinan'ın vapıtlan ile gelcneksel Kaysenevlen konusunda slaytlar eşlığınde bır konferans verdı. Sabana Kültür Sıtesi Salonu'nda da "Kayseri Evleri' konulu bir fotoğraf sergisi açıldı. 10 nısana dek sürecek hafta dolayısıyla çeşitli bilimsel etkinlikleryapılacak ve9 nisanda da Sinan"ın doğum yeri Ağırnas'ta bir törcn düzenlenecek. 'Nasıl bir okul düşlüyorsunuz?' • KûİhîrServisi-Özel Eyüboğlu Lisesi, ilkokul 4 ve 5. sınıf öğrencileri arasında "NasılBir-Okul .»•? •:•-•,\ r < r< Düşlüyorsunuz?" konulu kompozisyon ve "YaşadığımızÇevre" konulu resim yanşması düzenledi. Öğrenciler kompozisyon yanşmasına birden fazla yapıtla katılabilecekler. Kompozisyon ya da öykü türünde yazılmış olan yapıtlarda dilin etkili ve güzel kullanılmış olmasına dikkat edilmesi gerekiyor. Yanşmanın ödül töreni 30 nisanda Özel Eyüboğlu Lisesi Tiyatro Salonu'nda yapılacak. Pınar Süt'ün Yanşması • Kültür Senisi - Pınar Süt'ün düzenlediği "İlkokul öğrencileri arası resim yanşması" sonuçlandı. "Sağlıklı BeslenmedeSüt" konusunun işlendiği yanşma şonunda. İzmit Dumlupınar İlkokulu'ndan Ender Küçük. Ankara Özel Yükseliş İlkokulu'ndan Serkan Akyürek, İstanbul Nazmi Dubai Ilkokulu'nda Banş Erdem; Samsun Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu'ndan Şehri Çırak, Bolu 50. Yıl İzzet Baysal İlköğretim Okulu'ndan Berna İmge HaİKi ve İstanbul Ozel Tek İlkokulu'ndan BeUtıs Boyacıgiller üstün başan ödülü kazandılar. Yanşmada dereceye giren yapıtlar l-14mayıstarihleri arasında İzmir Resim Heykel Müzesi'nde sergilenecek. Gravürden kıyafetlere • ANKARA (AA) - Galeri ARS'ta, lö.yüzyıldan başlayarak 1860'larauzanan süreçteki Osmanlı kıyafetleri. gravürler aracıhğıyla sanatseverlere sunulacak. Yanndan itibaren başlayacak sergide^ Marianna YerasunosveAli Ozdamar koleksiyonlanndan derlenen orijinal gravûrlerle, 16. yüzyıldan 1860'lara kadar uzanan bir Osmanlı kıyafetleri defilesi izlenebilecek. Sergide yer alan en eski ravürler, Fansız gezginNidıolasDe Nicolay'ın 1562veAlman . gezgin Hans Weigd'in 1577 tarihlıgravürlen. Dünya Kıyafetnameleri literatüriinde yerleri olan bu eserlerin dışında, sergide 17. yüzyıl kadın ve erkek kıyafetleri gravürleri, 18. ve 19. yüzyıl Osmanlı saray kıyafetleri gravürleri, askeri ve günlük kıyafet gravürleri yeralacak. 25. yıl sergisini Taksim Sanat Galerisi'nde açan ressam Orhan Taylan yıllarla çok şeyin değiştiğine inanıyor: Resimler yerinefiyatlarkomışuluyor AHU ANTMEN Artık bir sergiyı gezdikıen sonra "Hayırlı işler!" dıyerek çıkan izleyicılere şaşırmamak mı gerekiyor yoksa? Taksim Sanat Galerisi'- nde açtığı 25. yıl sergisınde. 1%8 yılında açtığı ılk sergiyı anımsıyor ressam Orhan Taylan: "Gezenler. fıyatlan değil resimleri konuşurdu...Sanatseverler, meraklı gençler ve sanatçılarla dolu olurdu sergi yeri. Birkaç bin kişi gelmemişse, sergi gezilmiş sayı- lmazdı. Artık paragöz bir resim alanı var. Paradan başka şey konuşulmuyor. Galerici- nin sanatsever kitleyle sanatçı arasına koy- duğu duvar. sanatseverin galeriye gitmesini engeller oldu. Bir sergiye 20 alıcı gelmiş de birkaç resim saulmışsa, o sergi yılın en ba- şanlı sergisi sayılıyor. 22. kişinin sergjyi gör- mesi gerekmiyor, yerleri kirletmekten başka işe yaramıyor nasılsa..." 25 sanat yıhnı gende bırakan Orhan Tay- lan'la bırlikte, o 25 yılın heraşamasından ke- sitler sunan. hem eskilerden, hem bugünden izler taşıyan (bir L'ğur Mumcu resmi de var) resimlerin arasında küçük bir zaman yolcu- luğuna çıkıyoruz... 'Döviz imtihanı'yla Roma'ya Taylan. 1961 yılında o zamanlar "döviz imtıhanı"denilen sınavı, yani bir devlet bursunu kazandıktan sonra Roma'ya gidı- yor. Resimle ilk tanışıklığı ya da "resimsel uyanışı" tabii Roma serüveninden çok önce. anncsi ressam Seniye Fenmen araalığıyla oluyor. Roma'dan daha çok kendı çabasıyla öğrendıklenyle (İtalyan hocalar asistanlara teslim ettikleri smıflara yılda birkaç kez. o da 'transit' gecerek uğradıklanndan...) bir de anılanyla dönüyor Taylan. Bızım akademi- lerimizde verilen eğıtimın Roma'dakı akade- miden hiç de eksık yanı olmadığını vurgular- ken, İtalya'da zaman zaman küfür olarak kullanılan bir "Turco ' olarak İtalyan sınıf arkadaşlanyla nasıl geçindiğinı anlatıyor: "Akademide benim desen çizmek gibi bir zorluğum yoktu, ama hocalar çabşmalan de- netlemeye geldikleri zaman, öteki arkadaşlar paniğe kapılırdı. Böyle 'denetım' günlerinde, çoğu çizdiği modellerle aman Orhan, şunun elini ayağını düzeltsene -eller ve ayaklar iyi olmaz kolay kolay- diye bana gelirlerdi. Be- nım de fotokopiyle çoğalttığım küçük kağı- Orhan Taylan'ın Taksim Sanat Galerisi'nde 15 nisana dek süren 25. yıl sergisi, bir tür retrospektif. (Fotoğraf: İBRAHİM GÜNEL) tlanm vardı, resmine yardım ettığim arka- daşlann adını yazar, bu kağıdı imzalatırdım: Aldo kabul eder ki Türk ressam Orhan Tay- lan Miketanj dan daha iyi resim çizer...İmza- lamazlarsa, resimlerini düzeltmezdim. Di- renırler, sonunda kudurarakgelip imzalar- lardı ...Epey de imzalalmıştım bunlardan İtalyanlara..." Bu "Turco" deyimi, Orhan Taylan'ın daha sonra başına çok dert acacak "dernekçi ruhu"nun ilk belirtilennı taşıyor aslında: "Kanımızda var, İtalya'ya gider gitmez ora- da okuyan Türk öğrencileri bıraraya getıren birdernek kurduk. İlk ciddi olayımız, polise 'Turco' dıyerek hakaret eden bir sürücünün davasıydı. Tabii hakim o kadar Türk'ü bira- rada görünce "Turco'nun bir küfür sayılama- yacağına karar verdi..." İtalya'dakı öğrencılıği sırasında beş pa- rasız bir halde, daha çok müze gezmek, daha çok resim görmek için Londra, Paris, Münih gibı şehirlere 24 saat içinde Roma'dan Pa- ns'e gidebılecek denli otostopçuluğun ınce- liklerini öğrenerek. kendi deyimiyle oldukça "sürterek" geçirdigı öğrenciliği sonrası, İstanbul'a dönüyor. Ve 1968'dekı ilk sergi. Resim çalışmalannı sürdürüyor, bir yandan da 1969-71 yıllan arasında Türkiye Sanatçı- lar Birligi. 1976-78 yıllan arasında Görsel Sa- natcılar Derneği ve 1978-80 yıllan arasında da Banş Derneği'nde yönetici olarak görev yapıyor. Barış Derneği ve cezaevi 1982de Banş Derneğinde yönetici olmak "suçundan" tutuklanıyor ve belirli aralıklar- la toplam üç yıü aşkın bir "hapis serüvenin- den" sonra 1986'da özgürlüğüne kavuşuyor. O yıl, onuruna Belçika'da 75 ressamı birara- ya getıren bir özgürlük sergisi açılıyor. Şımdi geriye dönüp baküğında, "ıçerdeki" yıl- lannın aslında sanatı açısından faydalı oldu- ğuna inanıyor Taylan. İlk çiçek resmıni ceza- evınde yapmış olması, oldukça sembolik bir anlam taşımıyor mu? Cezaevi ya da sürgün -korku içinde, saklanmak zorunda bırakıla- rak yaşamak, belki gerçekten insandan çok şey götürüyor, öte yandan bir sanatçıya (keş- ke bu şekilde olmasaydı ama) birşeyler getiri- yor "Bu, insanın duygulannı biliyor, sivrilti- yor" diyor Taylan. " Çalışmalanna yeni bir ıvme getiriyor. anlaüm dilini güçlendirmek ihtiyaanı dayatıyor. Çünkü bu kadar şıddet- lı duygulann insanın içinde, yüreğinde bı- rikmesi birden bİT o sanat diliyle kendisini ıfade edemedığıni kavratıyor ınsana. Yetmi- yor. Avaz avaz bağırmak gelirken ıçinızden, sessiz bir şey yapıyorsunuz... O zaman işte büyük bir itici güç haline geliyor içinde ya- şadığınız koşullar. Uğraşüğı resmin ifade kabiliyetini geliştrrmek zorunda kalıyor ın- san..." Roma yıllanndan, 1968'deki ılk sergiden, cezaevinden- kısacası geçmışten bugüne ge- liyoruz Taylan'la; 15 nisana d-:k süren 25. yıl sergisinde oturup da düşününce, bugün en çok kızdığı, o "hayırlı işler" mantığı, 1990'da atölyesinde sergi açacak denli tepki duyduğu galenler ve "Batı düzeyinde Türk resmi yapı- lamaz" inancmda olanlar... Türkiye T nin siyasi dışlanmışlığı Türk resminin baüda yelerince tanınma- masının, bilinmemesinin resmin kendısiyle hiçbir ilgisi olmadığını savunan Orhan Tay- lan, bunu Türkıye'nin siyasi "dışlanmışhğının" bir sonucu olarak görü- yor. "Bır Türk sanatçısını Avrupa kültür or- tamı içıne sokmazlar, dırenişle karşılaşır..." diyor Taylan ve anlaüyor "Bunda Avrupa'nın, Amerika'nın, Hırisoyan sağ gerici çevrelerinin çok büyük etkisi var. Avrupa Toplulugu'nu gerçekten bir Hıristiyan kulübü olarak gören çok...Türkiye bu dışlanmışlıktan uzun bir süre kurtulamayacaktır diye düşünüyo- rum. çünkü Avrupa'da pek çok çevrede Os- manlı İmparatorluğu'nun parçalanma sü- recinin henüz tamamlanmamış olduğu görü- şü var. Türkiye'vi kabul etmek istemiyorlar, bunun için külturünü benimsemek de işleri- ne gelmiyor. Ama biz yine elimizden geleni yapmaya çalışacağız. Aynı şey Rusya'da ya- şandı. Poütik durum elverişlı olunca, Rus resmi bir anda popüler oldu, dünya pazanna gırdı. rejim dcğışır degişmcz Rus sanatcılar baştacı edildi. Oysa bu ressamlar 20 yıldır aynı resmi vapıyorlardı..." Sanatçının statüsû değişti Türkiye'de sanatçının konumunun gide- rek değiştiğını ve özellikle 1980 sonrası sos- yal statüsünün iyice ortadan kalktığını belır- ten Taylan, bunun da bilinçli bir tavır oldu- ğuna inanıyor: "Eskiden kendini kabul ettir- miş, sevilen bir sanatçı adeta bır bakan düze- yinde, ülkesinı temsil edebilen seçkin bir şah- siyetti. Fakat sanatçının böyle bir sosyal ko- numu otoriteyi rahatsız etti. Sanatçıyı engel- leyecek bir geriletme başladı. Nasıl yapıldı bu? Tabii ki doğrudan baskıyla. Sanatçının bağımsız konumuanu ortadan kaldırarak sanatçı tipinin önüne her bin bir grup sa- natçıyı çekip çeviren, basına ve alıcılarla mu- hatap olan galerici tipini yerleştirerek. Böyle- ce sanatçı o eski bağımsız konumunu kry- betti..." 12.ULUSLARARASI İSTANBUL FİLM FESTİVALİ Güzellik ve ölümKültür Senisi - "Baba" Viscoo- tfyle, eserlennde Alman burju- vazisinın yaşantısını yansıtan \a- zar Thonias lyfanff't ! bUt^ttefah ünlü fılm 'Venedik'te Ölüm', bu- günun fılmlen arasında, ıncı gıbi parlayan bir klasik. 'Senso'yla "Leopar'ın soylulanndan."Roc- co'nun köylülerinden sonra bur- juvaziye de el atan Visconti, fılm- lerinde sürekli. kahramanlannın da içinde yer aldığı sınıflann çö- küşynü, çüriiyüşünü ve bundan doğan trajik çatışmalann hikayc- lerinı anlatmayı benimsemiştir hep. •Venedik'te Ölüm'de de l.Dün- >a Savaşı öncesınde, her yönüyle yoğun bir 'dekadans'ın ağırlığını taşıyan bır döneme. 'La Belle EpcKjue'a göz atıyor Visconti. "Ölüm, ara>ış, topluma ters düs,- me. eşcinsellikle estetik arasında- ki ilişkiler ve geçmişe özlem gıbi tcmalar arasında salınan. Gustav Mahler'in 3. ve 5.senfonıleriyle bezenmiş, incelikli, ağır ama son derece estetik bir film imzalamış. 1911, Venedik, Lido. Yaratıcılık 'kriz'indeki bir Al- man bestecuDirk Bogarde), tatil amaayla geldiği Ve- nedik'te rasladığı, ergenlıkten deli- kanlılığa geciş sü- recindeki güzel bir Polonyalı çocuğa (Björn Andersen) körkütük tutulur. Saf güzellik ıdea- linin somut bir ör- neği olarak gördü- ğü çocuğun yüzün- deki mutlu ve düz ifadeye vurulan bes- teci, bulaşıcı bir has- talığın tehdit ettiği Venedik'i bir türlü terketmez. Yanm kalmış son eseri ko- nusunda da yeniden aşka gelmiştir. Her- kesin kaçarcasına Venedik'ten aynldığı bir sabah plaja giden besteci, çocuğun güzel görüntü- süyle düşüncelere dalmışken ansızın ölüverir oraakta... Visconti'nin Proust'vari geriye dönüşlere başvurarak anlattığı öykünün geçtiği dönemi. 'çağ at- mosferi' yaratmadaki bilinen us- talığı. aynntı zevki.oyuncu yöne- timi.vb. öğeler 'Venedik'te Ölüm'ü birinci sınıf bir film halı- ne getiriyor. Bır yandan ıdeal güzcllikle ör- tüşen genci ve çevTesini yansıtan olağanüstü güzellikteki açık ton- lar, öte yandan 'çürümeyi',boğu- cu ve hastalıkh havayı veren koyu ve ağdalı renkler, ustaca birbirine kaynaşmış Pasqualino De Santis'in görüntülerinde. Dirk Bogarde da en unutulmaz oyunlanndan bırini çıkanyor besteci Gustave von Aschenbach rolünde. LUNA PARK - 1990'da Can- nes'da, Fransız sermayesiyle çe- virdiği ve 1991 İstanbul Fdm Fes- üvab'nde gösterip çok beğenilen ilk filmı "Taxi Blues'la adını du- yuran Rusyönetmen Pavel Loun- gııine'in ıkinci filmı 'Luna Park' da bugün ilk kez gösteriiiyor. SSCB'nin dağılmasından sonra. ülkesınin şıddet ve kargaşadan kurtulamadiRinın farkındaki Lo- unguine, 'Luna Park'ta bu kez 'Slav ruhu diye adlandınlan olgu- ya ve bunun uzantısı olan korku- tucu Yahudi düşmanlığı'na el atı- yor. Perestroyka sonrasının, New- York'u hiç aratmayan, adım başı tehlikenın beklcdiği Moskova 'cangılı'nda geçen fîlm.Rusya'yı bütün "pis" Yahudilerden, ya- banalardan, eşcınsellerden ve Batılı hayat tarzını sürdürenler- den kurtarmaya, hatta tümünün kökünü kazımaya azimli bir çe- teyle karşıtiannın kapıştığı, şıd- det gösterisı sahnelerle başlıyor. Gıttikçe gemı anya alan a$ın milliyetçiliğin.ürkütücü neo- faşizmın içyüzünü, Ruslara özgü bir kara mizahla destekleyerek göstermeye girişen 'Luna Park'- ta. giderek babayla oğlu arasın- daki seygi açmazına yöneliyor Lounguine. tıpkı 'Taxi Blues'- daki şoförle alkolik müzisyenin, nin 'Ultra'lan gıttikleri her yerde izlcdiğı ve yaşamlannı olduğunca gerçekçı biçiıjide verdiği f\lm. en radika! amigölarla yapıîmış soy- leşilen de ıçeriyor.Şiddet dozu- nun da hiç inmediği 'Amigolar', öncelıkle futbol tutkunu seyirci- nin ilgısini cekebılir. TURNE - "Kaçış Üçlemesı'nın ıkına filmı Turne'yi çekerken sırasını bekleyen üçüncü fılm Ak- denız'le (Mediterraneo) En tyı Yabancı Film Oscar'ını kazana- cağmı tabii kı bilmıyordu Salvato- res. Ama icindeki '68 ruhu", mev- cut dûzenın pislıkleriyle çatışmak yenne uzaklara gitme isteği. genç italyan yönetmeni derin hesap- laşmalarla dolu, nostalji kokan senaryolara yöneltiyordu. Bır- gün bu senaryolara dünyadan yanıt geleceğine inanıyordu. Salvatores (42 yaşında) Tur- ne'de narsizme kaçmadan kendı kuşağmın üstün dostluk an- layışını. yaşama bakış acısını an- latıyor. Turne'de, uzun yıllara daya- Bulgakov'un 'Moliere' adlı oyununu Leonid Heifetz sahneledi Saııatçuını 6 ebedi 9 çatışması ANILAL . - Sahne arkası_ imgır»^ koşuşr nıran. kostümlerini giymeye çalı- şan ovuncular. Soluk soluğa, su is- teyen terti, hasta ve kızgın bir Mo- liere... Rus oyun yazan Bulga- kov'un ünlü Fransız kocnedi yazarı ve oyuncusu Moliere'in hayatını anlatan o\umı "Moliere va da Ka- ra Komplo" perdesini, Palais- Royal kumpanyasının oyun telaşı ve geriliminin yaşandığı sahne ar- kası ile açıyor. İzleyici olarak bir anda kendini- ü kuliste bulmeriyor, bir röntgen- ci gibi o tiyatronun en mahretn gerçeklerine tanık oJuyorsunuz.. Çoğu zaman sahnesiyle topluma ayna tutan tiyatro tanımı düşü- nüldüğünde bu, aynanın arkasına geçmek gibi bir şey! Yasaklı Bulgakov erkeksi ve mazohist ilışkısindeki gibi. Taxi Blues'dan daha uçta, daha alaya ve daha atak bır fılm niteliğinde 'Luna Park'^ınema- severlenn kolayca ıskalamaması gereken,' yırtıa bir Rus mızahı kokteylı". AMİGOLAR - Aileden sine- macı(ünlü aktör Ugo Tognazzi'- nin oğlu) Ricky Tognazzi'nin ikinci yönetmenlik denemesi •Amigolar-Ultra'.günümüzün yaygın futbol fanatizmine ilişkin. ilginç bir gençlik filmi. İtalyan sinemasının yeni umut- lan arasında yer alan genç yönet- men-aktör Ricky Tognazzi'nin aksamayan bır tempo tutturduğu filmde. takımlannın peşine takıhp tüm deplasmanlara giden, takım tutma ve taraftarlığı rakip takımın taraftarlannı dövmek olarak anlayan, 'ultra' denilen belalı İtalyan taraftarlannın ya- şamlan aynntısıyla anlatılıyor. Oldukça müstehcen dilıne ve kimi sahnelerinin hoşgörü sınırlannı zorlamasına karşın ka- balaşmayan 'Amigolar', baştan sona 'ritmini yitirmeyen, hünerli bir oyunculuk ve oyunculuk ör- neği'olmuşçıkmış. Yönetmen Tognazzi ve ekibi- Tume nan arkadaşhklannı aynı tıyatro sahnesinde sürdüren Dario ve Federico, kumpanyayla Güney İtalya'ya doğru turneye çıkıyor- lar. Oyun Çehov'un ünlü Vişne Bahçesi. tkisi de çok farklı insanlar. Da- rio neşeli, girişken, Federico ise içine kapanık, sıkılgan. İkisi de ti- yatronun oyunculanndan Vitto- ria'ya (Laura Morante) aşık, Vit- toria da onlara. Salvatore sinemasını bellı te- malar üzenne kuruyor; marjinal- liğe pnm, kariyer hırsını eleştır- me, dostluğa övgü. Bu temalann ış yapma şansının yüksek oldu- ğunu da keşfetmiş durumda. Tume ise melankoliyle sar- malanmış bır komedı. Bilinen yol öykülerine hayli yakın; ancak Salvatores'in çekinmeden fılmin riunine müdahale edip araya duygusal dersler koyması, yer yer filmin hızını etkiliyor Sesli çekilen Turne'de başrol- deki Abatantuono'nun oyunu samimi ve sıcak. Tıyatrodan ge- len Salvatores'in Turne'si, Os- car'lı Akdeniz'e rağmen yönet- menin kısa kariyerindekı en ba- şanlı filmı kabul ediliyor yönet- menlerce. Bulgakov'un admı, üikesinde yasaklı olduğu için ancak çok son- ralan duyduğunu anlatan oyunun vönetmeni Rus Leonid Heifetz, yazann oyunları ile hayatı ara- sında birçok koşutluk olduğunu belirtiyor. Çünkü Bulgakov, Stalin döoe- minde yaşamış, ya/dığı oyunlarla inceden inceye komüntst rejimin baskıcılığını, ikiyüzlülüğünü yer- miş, oyıınlan uzun bir süre üike- sinde yasaklanmış bir sanatçı. Aynı şekilde Bulgako>'un oyunu- nun başkişisi Moliere de yaşadığı dönemdeki toplumsal ikiyüzlülük- leri gözier önûne seren, yazdığı ko- medilerfc gerçeğin birkaç yfizfinü yakalay an bir sanatçı. Fransu kralı 14. Louis döne- minde yaşamış Moliere'in dinin sahtekaıiığinı eleşriren 'TartufTe' oyunu yasaklanırken 20. yüzyılda yaşamış Bulgakov'un, adeta din- leştirilmiş düzenin öbür yüzümi. 'perde arkası'nı sahneye getiren oyunu 'Moliere' de y asaklanmış. Şehir Ti> atrolan'nın yeni oyunu 'Moliere'de Ayla Algan ve Sezai Alptekin oynuyor. natçı tarafından tşlenmiş yine ebe- di sorunlardan birisi olduğunu söy- iüyor Heifetz: "Thomas Mann, Goethe, Vic- tor Hugo...Hepsi kendikrinden çok genç insanlara aşık obnuşlar. Sanatlannda olduğu gibi aşkla- rmda da devrimcikr." Sanatçının sanatınıa bedelini kanıyla canıyla ödediğini anlatan Heifetz, iktidardakilerin bu bede- lin hiç de farkmda obnadıklannı sövlüvor. Heifetz için, Moliere'in öldürü- leceğini bildiği halde yine de sah- neye çıktığı ve rolünü oynadığı an, oyunun donık noktası. Oyiınun şu anda Moskova'da üç tiyatroda birden sahnelendiğini söyleyen Heifetz, Bulgakov'un gördüğü ilgiyi şu nedenlere bağh- yor "Bulgakov, totaliter bir rejimin insanlara ne gibi kötülfikler yapa- bileceğini ta 1930larda anladı. Rusya hala daha hasta bir ülke. Büyük bir halk henüz yeni bir ha- yata başlayabilmiş değil. İşte Bulgakov bize bu noktada yardım ediyor." Egemen baskısı Bulgakov'un oyunu yazmadan önce Mofiere'in yaşamını uzun uzun araştırdığını. hatta "Moliere Efendi" adlı bir roman yazdığını anlatan yönetmen Heifetz, oyu- nun özünü sanatçı ile egemen arasındaki ebedi çatışmanuı oluş- turduğumı söylüyon "Oyun, sanatçî ile de>1et arasın- daki çefişjdyi anlatıyor. Çünkü sanatçı. hep özgür olmak ister. Egemen ise baskı alhnda tutmak ister. Moliere bir dahiydi. Dahiler jn özünü görürler. Moliere döaemoe aristokrattaria gerçeğj, din gerçeğini ve tıp adamlan ile ilgili gerçeği gördü ve oyunlannda bunlan söyledi. Hepsi ondan nefret ettiler. Oyun bu bakımdan sanatçı ile egemen ideo- \of arasındaki çatışmayı anlatı- yor." Sanatın bedeli Heifetz'e göre oyun yalnızca bu siyasi çefişkiyi aktarmıyor. Ya- zann, Moliere'in yaşamını en ince aynntılanna sadık kalarak st- kıştırılmış bir zaman içerisinde aktaran oyununu farklı biçimlerde okumak olası. • Kendisinden çok genç olan Ar- mandela ilişkisi olan Moliere'in kural tanımaz aşkının birçok sa- u s t a l a r g e l e ı ı e ğ i n d e ı ı Wins;or & Wiıtton Yağlı ve Art&st Akriltk boyaları şimdi daha ekonomik 21 ınl 6 adet Winton yağlı boya alana 1 adet 37 ml Winton beyaz 37 ml 4 adet Winton yağlı boya alana 2 adet 37 ml Winton beyaz 200 ml 2 adet Winton yağlı boya alana 1 adet 60 ml Winton beyaz 60 ml 2 adet Artist Akrilik boya alana 1 adet 60 ml Artist Akrilik beyaz II E D A ¥ A O R I O I H A L 0FFKC MIEIUU.( •UHlRlMnUM KIRTASİYE» Ş
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear