22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 MART1993 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 llhami Hüseyin'in koleksiyonu • PARİS(AA)- Mısır KraJı Faruk tarafından "Pasa" unvanı verilen İlhami Hüscyin'in koleksivonu Monakoda açık arttırma ıle satışa çıkanldı. Türkıye'de doğduktan sonra gençliğınde Mısır'a giderek Kral Faruk'un hizmetinegiren İlhami Hüseyin Paşa" burada görev yaptığı süre içinde muazzam bırservet bırıktırerek dünyanın sayılı antıkacılan arasına katılmıştı. Kral Faruk'un devrilmesi üzerine Fransa'nın güneyineyerleşen İlhami Hüseyin.deniz kıyısındaki villasını son derece pahalı antika eşyalarla süslemişti. İlhami Hüseyin'in kral aılesindcn aldığı armağanlarda kişisel kolcksiyonunda önemli yer tutuyor. Paşanınölümünden sonra yakınlan tarafından açık arttırmayla satışa sunulan kolcİcsiyonda ağı rlığı tablo v e şark halılan oluşturuyor. Malle, Cannes Jüri Başkanı • PARİS(AA) - 13-24 mayjs tarihleriarasında düzcnlcnecck olan Cannes Film Festivali'ninjüri başkanhğına Fransız yönetmen Louis Malle seçildi. Malle. denizbilimci JaquesCousteau"vh birlikte gcrçekleştirdiği. "Sesiz Dünya" belgeseliyle Cannnes"da Altın Palmiye'yi kazandığı 1956yı!ındanbu yana. Fransız sinemasınını usta yönetmenleri arasında sayılıyor. Malle (60) başkanlık görcvını. geçen yılınjüri başkanı Gerard Depardıeu'den de\ ralıvor 2 sterline saıtat harikası • LONDRA(AA)- İngiltere'nin Bristol kentindeki bir bit pazanndan 2 sterline (yaklaşık 26 bin TL) satın âlınan vağlı boya resim I milyar liralık sanat harikası çıktı. İngiltcre"de turistolarak bulunduğu sırada. ikı kuşu görüntüleyen yağlıboya resmi beğenerek satın alan bır Amerikalı kadın.elindekiresmin. 19. asırda yaşamış Amerikalı ünlü ressam Martin Johnson Mede'e aıt bır sanal yapıtı olduğunu öğrenince şok geçirdi. Amenkalı turistin bit pazanndan aldığı 26 bin liralık tablonun 600 bin sterline satılmasından sonra biraçıklamayapanChristic's müzayede şirketinin sözcüsü Megan Moymhan. "Bu tablo 90 vıldır kayıptı. kuş veçiçek kompozisyonlan ile tanınan Meade'nin bu tablosunun da bit pazannda bulunması çok ilginç diye konuştu". Felsefenin önemi • Kültür Servisi- Kafe Düzayak"taki sanat etkınlikleri sürüvor. Semra Aktunç bugün saat I9.00"da kafe Düzayak'ta "Felsefi bakış açısının önemi" konulı bir konuşma yapacak. Adres: İstiklal cad. Zambak sok.No:l5 4.tel:25l0566. BÜ'de söyleşiler • Kültür Senisi- Boğaziçi Üniversitesi Güzel Sanatlar Kulübütarafından düzenlenen III. Sanat Bayramı kapsamında bugün ressam Halc Tengel, Turgut Noyan Salonu'nda > apılacak bir söyleşiye katılacak. Saat l2.00r debâşla\acak toplantıda bir de dia gösterisi sunulacak. Ali Akay ise Kırmızı Salon'da yapılacak •Çağdaş Sanatta Eğilımler" konlu söv leşıye katılacak. Sotiriyu'dan Anadolu'ya Selam • Kültür Senisi -Ünlü Yunanlı Yazar Dido Sotıriyu'nun KurtuluşSavaşı dönemindcki Türk-Rum ih^kilcrinikonualan ." Benden Selam Söv le Anadolu'ya" adlı kiiabı Yıınanistan'da 57. kez baMİarak ulaşılması güç bir rckorkırdı K4\a^ındakı yjzarın I962\ılında \a/dığı kitap. Türkçc'dcn başka Bulgarcıı. Rusça. Romencc vc Macarca yaçcvnlmışü. Geçen haftanın en gözde piyanisti CRR'de resital veren Brigitte Engerer'di Yaşama çokboyııthıbakabilmek EVİN İLVASOĞLU İstanbul bu yıl birçok yabancı yo- rumcuva ilk kez sunduklan vapıtlann sahnesı olarak görev yaptı. Hemen aklımıza gelenler: Rejisör Gian-Carlo del Monaco'nun ilk kez Uçan Hollan- dalı sahnelemesi İstanbul'a rastladı. IgorOistrach'ın hayatındailk kez\i\al- di'nin Mevsimler'ini çalması; oğlu V'a- lery'nin de ilk kez hayatında Mozart'ın 3 numaralı sol majör keman konçerto- sunu çalması İstanbul sahnelerine rast- ladı. Bu hafta yıne ilk kez yapılan bır dene- mede ünlü iki arpistın resitalini dinle- dık: Susanna Mildonian ve Marielle Nordman. Her ikisı de çalgılannın usta- lan, aranan solistlen. Mildonian'ı daha önceki yıllardan ve son İstanbul Festi- valı'nden tanıyoruz. Son festivalde flüt- çü Rampal ile bırlıkte gelen Nordman da beğeni kazanmıştı. Kendi alanlannın vıldızı olan kişilenn birarayagelcbilme- leri. ayn üsluplan birleştirebilmeleri çok olumlu. Daha geçen yıl Mildonian böv- lcsi bir planlan olduğunu ve ilk dup-arp resitalini İstanbul'da vermeyi planla- dıklannı söylemişti. Cıddi çalışan iki sa- natçının ürünü olarak dinledik bu resi- tali. İlk kez olmasının tedirgınliğinden sözediyordu Mildonian. Bundan sonra yapacaklan bu ikili turnededaha rayına oturmuş olacaklanna inanıyordu. De- mek kı yine ilk denemeyi dinlemek İstanbul'a düşmüştü. Dağarcıklannda- ki yapıtlann çoğu başka çalgılardan arpa uyarlama. Bach ve Vivaldi'nin yapıtlannda barok müziğin net üslu- bunu aynı solukta çalarken daha ro- mantik yapıtlarda her iki yorumcunun de kendıne özgü biçemlerini dinledik. Mutlaka Avrupa sahnelerinde iyi puan toplayacaktır bu ünlü düo. istanbul Devleı Senfoni Orkestrasf- nın pınl pınl bir gcnç kemancı konuğu vardı bu hafta: Laurent Korcia. Fransız sanatçı. Lalo'nun İspanvol Senfonisini güzel renklerle. tertemiz bir yayla sun- du. Orkestrayı yöneten deneyimli şef. Fransız müzisyeni Gerard Akoka da iki hafta İstanbul'un konuğu olacak. Geçen haftanın en gözde müzisyeni ise piyanist Brigitte Engerer oldu. Tu- ortaya" diyor. Engerer. Fransız ve, Rus okullanndan yetişmiş. Bugün kendine özgü bir Amerikan okulu olduğuna inanmıyor. Ama kusursuz bır piyanis- tin birkaç ayn üsluptan. çeşitli kültür- lerden kaynaklanmasının gerekli oldu- ğunu söylüyor. Piyanistin dünyasını ko- nuşuyoruz. • Akdeniz insanının yumuşak duygulanyla büyü- müş Brigitte Engerer: 'Belki de bu nedenle ne zaman kendi kendime piyanomun tuşlarmda doğaçlama yapmaya başlasam, Arap müziği renklerinde, Akde- niz havasında bir şeyler çıkıyor'diyor. nus. bir Fransız sömürgesi olduğu gün- lerde oraya göç eden bir ailenin torunu. Tunus'ta doğmuş ama hep Fransız pa- saportu taşımış. Akdeniz insanının yu- muşak duygulanyla büyümüş: "Belki de bu nedenle ne zaman kendi kendime piyanomun tuşlannda doğaçlama yap- maya başlasam. Arap müziği renklerin- de. Akdeniz havasında bir şeyler çıkıyor "Yılda altmış konser ve iki plak. Daha fazlasını yapayım derken kaliteyi bozabilirsiniz. Mekanik müzisyen ol- mak istemiyorum. Öyle çok sayıda ve öyle çok çalışan, uğrayan piyanist var ki! Her şeyden önce müthiş bir yanşma dünyası. Genç müzisven kendini ünlü bir yanşmada kanıtlamalı. Oradan or- kestra şeflerine konser ajanlanna kapı- lar açılacaktır. Kendi kendinize hiçbır şey yapamazsınız." Kıran kırana yanşmayı. rekabeti an- latmak içın bir de fıkra ekliyor söyleji- mize: "İşsiz bır piyanist bir sirk müdürüne gıdıp iş ister. Çok becerikli olduğunu. sağ eliyle Campanella sol eliyle valsleri çalabileceğini söyler. Oysa sirk müdürü onu ip canbazlığına kabul eder. Tepeye ürmandığmda altında bir dolu aç asla- nın düşmesini beklediğini görür. Ve düştüğü anda onu yemek üzere saldın- ya geçen aslanlardan biri yavaşça ku- lagına eğilip. merak etme biz aslında as- lan değiliz. hepimiz birer işsiz piyanistiz. der." Brigitte Engerer, esprisi. neşesi ve in- sancıllığmınyanında müthiş bir piyanist olduğunu da kanıtladı. Chopin-Schu- ır.ann-Debussy ve Schubert gibi piyano- nun şiirselliğinı duyurması gereken bes- tecileri seçmişti. Her bir moıifı, her bir müzik tümcesini öylesine açık. anlamlı ve "rafıne" seslendirdi ki kendinin için- den şiıre çevnlip yeniden doğdu sanki müzik. Chopin'in noktürnlerinde, bes- tecinin "geceye ait müzik" tanımla- masını tüm karanlık renklerin derinli- ğinde, tuşlann ötesinde yaşattı. Schubert'in Gezgin adlı fantezisinde sanınm yirminci yüzyılın son günlerin- de çalınabilecek en duyarlı Schubert'i sundu. 1816'da yazdığı yapıtı yüz yet- miş yedi yıl sonra Schubert gelip Brigitte Engerer'den dinleseydi. kendi de şa- şardı piyanodan yükselen rengarenk ses paletıne! Ve Schumann'ın op. 9 Car- naval'ından sonra pek çok dinleyici gözleri yaşlanmış, olağanüstü duygulu aynldı Cemal Reşit Salonu'ndan. Bri- gitte Engerer iyi müzisyen olmanın ko- şullannı bir kez daha düşündürttü bizle- re: Belki de bu işin sırn yaşama çok bo- yutlu bakabilmek, yaşayarak müzik sunabilmek. % Don Kişot'u sahneleyen Yelizariev: 100 yılınnaifliğinde bir şenlik sunduk Kültür Senisi - Leo Minkus'- un 3 perdelik 'Don Kişot' adlı balesi İstanbul Dc\let Opera \e Balesi'nde sahnelenmeve baş- landı. Bu ünlü >apıtı. Minsk Balesi'nin dün\aca ünlü başko- regrafı Valentin Yelizariev sah- neve kovdu. Ispanvol yazar >e şair Cer- vantes'itı yüzyıllar boyu çeşitli sanat dallarındaki yapıtlara ko- nu obnuş ünlü romanı 'Don Ki- şot' birçok kez farklı koregraf- lar tarafından bale vapıtı ola- rak tasarlanmış. sahneve kon- muş. İstanbul Devlet Balesi'nce sahnelenen Don Kişot"a temel aJınan balcnin \aratıcısı ise bir süre Rusya'da çalışmış Fransız koregraf Petipa. Petipa'nın Don Kişofu ilk kez 26 Aralık 1869'da Moskoıa'da Bolşm TiyatroMi'nda oynanmış. Don Kişot'u sahne>e koyar- ken IOO>ıllıkbirbirikimden>a- rarlandığını belirten Valentin Yelizariev, burada sahneve koyduğu balenin Rusya'da şim- divekadarsahnelenmişDon Ki- şot'ların bir sentezi olduğunu söylüyon "Rus bale geleneğinde tekni- ğin ötesinde bir canlılık ve ruh vardır'"diyen Yelizarie*, Türk dansçılarınm. vapıtın dokusıın- da öriilü Rus geleneğine hemen adapte olduklarını, provalarda pek bir zoriuk çekmediğini an- latıyor. Balede vapıtın daha çok han- gi yönünün öne çıkarıldığını, iş- lendiğini sonıyoruz Yeliza- riev'e: "Libretto'nun vazan Marius Petipa, romanın valnı/ca küçük bir bölümünü, Hancı Lo- renzo'nun kı/ı Kitri ve Basil arasındaki ilişkiyi anlatan kıs- mı almış. Romanın başlıca kişi- leri Sanço Panço ve Don Kişot valnızca bir aksesuar olarak giriyor oyuna. Yapıt, yüzyd ön- ce sahnelenmiş halinin naifliğini konıyor. Dramatik dokusunda 100 yılın saflığım. yalmlığını taşıyor. Sahneler sanki beyaz ipJiklcrle bağlanmış. Ve bu özellikle bövle vapılmış i/leyen için. Amaç şenlikli, izleveni ra- hatlatan, eğlendiren bir yapıt sunmak." 'Don Kişot'un İstanbul De\- let Opera ve Balesi bünvesinde daha önce de 1980-1981 sezo- nunda Ovtun Turfanda tarafın- dan sahneve konduğunu soyle- yen İstanbul De>let Opera ve Balesi Genel Sanat Yönetmeni Yekta Kara, vapıtın bu vıl tek- rar repertuara kazandırılması ile ilgili olarak şunları sövlüyor. Çok geniş bir bale topluluğuna sahip olmamıza karşın gnıbun bir kısmı etkin olarak çalışıyor, bir kısmı ise etkinliklerde yer alamıyordu. \ ılllarca çok de- ğerü sanatçılanmı/ ürctinı dışı tutuldu. Oysa amaç, topluluğun bütününü büvük bir prodüksi- von çerçeyesinde değerlendire- bilmekti. İşte Don Kişot böyle , bir vapıt. Büvük bir kast gerek- • tiriyor. Tabii konu olarak da çok ilgi çekici." Dekorlan Selçuk Tollu'va, kostümleri Ayşeğül Alev'e ait Don Kişot Balesi'nin orkestra şefliğini Elşad Bagirov yapıyor. Gözleri görmeyen Muammer Ketençoğlu, yaşamı yüreğiyle yakalamış, müziğiyle yansıtıyor Yunan ıııiiziğiııiııhasını yapaıı bir sanatçı ATİLLA DORSAY Muammer Ketençoğlu'nun "Se*- dalı Kıyılar-Latremena Akrogalia" ka- sedini dinliyorum. Muammer'i bu ka- sedin çıkışından bir yıl kadar önce, Boğaz'da çalıp söylediği bir küçük lo- kalde dinlemişüm. Yunan müziğıni. her türlü ticari kaygılardan uzak. ala- bıldiğine otantik bıçimde icra eden ve bizlere. Ege kıyılanndan sımsıcak etkı- ler taşıvan "rembetiko"yu (Yunanlı- lar bunu "rebetıko" dıye okuyor) mü- zik beğenısinin tam ortasına yerleşti- ren bu gözleri görmeyen. ama yaşamı yüreğiyle kavramasını çok iyi bilen müzisyen. daha o zamandan beni çok etkilemişti. Muammer. şımdi gazete- de. \anı başımda oturuyor. Yar- dımcısıyla bırlikte kalkıp bizleri ziya- rete gelmiş. Bunu fırsat bilip. bu sıcak sesli şarkıcıyla bir küçük söyleşi yap- maya nedersiniz? Göçmenlerin müziği Muammer. öncelikle "rebetiko"yu tanımlıyor bıze: "'Ege kıyılannda. halk arasında doğmuş. bir tür yoksul in- sanın. fakırierin. sokaktakı adamın mr ıziği. Geleneksel biçimlerden yola çıkan bir müzik. Saz olarak. keman. ut. darbuka. santur. hatta kanun var içinde...Mübadeleden sonra Türkiye'- den Yunanistan'a dönen Yunanhlar ıçın bu müzik. onlan anavatanlanna bağlayan bır kültürel bağ olarak kalı- yor. Onlar. eskiden kopmuş. yeni va- tanlanna da u\um sağlayamayan in- sanlar olarak. kültürlerini. beğenileri- ni. argolannı. üzüntülerini, yaşam fel- sefelerini koyuyorlar bu müzığc.Bu, göcmenlenn müziği. Ve onlar ülkele- rinde marjinal saydıklan ölçüde de bu müzik marjinal kalıyor. diğer toplum katlanna pek çıkamıyor." -Demek ki "rebetiko" so- nuç olarak bir hüzün müziği? İçinde neşe de var. Ama hüzün ağır basıyor. Ha- yatla. herşeyle dalga geçmek eğilimi de var, bu şarkılarda... -Türk müzi- ğiyle ilişkisi nasıl? Türk müziğj- ni sev iyor. kullanıyor. Ör- neğin bizim "Adalar Sahi- linde Bekliyo- rum" şarkımız. onlann da göz- de parçalan- ndan...Bizdekı kadar gelişmiş bir makam an- layışlan yok. Ama ömeğin Saba ma- kamını sıkça kullanıyor. Sazlarda or- taklık var. Bizim gazel dediğimiz bi- çim. "amane" adıyla onlarda da var: "aman"dan geliyor!. -Bu müziğin bugünkü dunımu ne? Tek sozcükle. kötü. •"Rebetiko'", yıllar boyu. general Metaksas döne- minde veya savaş yıllannda. insanlan birbirine bağlayan ve onlara umut ve- ren bir ışlev görüyor. Ancak savaşta çok sayıda "rebet", yani "rebetiko müzisyeni" ölüyor. geri ka*'anlar geçen yıllarla bırlikte yok oluyorlar. Yuna- nıstan'ın da bizim gibi "Batı'ya açıl- sonra, müziğin ha- yatımın baş amacı olması gerektiğine inandım. Çok çe- şitli müzik dinli- yordum: pop. Fransızca 'chan- son"lar, vs. Ama loji tavnndan vaz- geçip bir türe yo- ğunlaşma gereğini duydum. Daha ortaokuldan beni etkileyen bir mü- zik hocam olmuş- tu. bana plaklar vermişti. Yunanca plaklan. kasetleri. kayıtlan arşivle- meye başladım. Sonra çok ünlü bir "rebetiko" ustası olan Yorgos Dal- larası keşfettım. Diyebilırim ki, be- h Muammer Ketençoğlu, YunanistaıTla aranuzdaki ortak bağolan'Rebetiko'nunkonınmasıgerektiğinivTirguluyor. ^r kıcı olan ması", bu eski kültür biçimlerini ya- vaş yavaş yok ediyor. Bugün ölmekte olan bir müzik bu...Oysa korunması gerekir. Bizim de korumamız gerekir. Çünkü bu. Yunanistan'la aramızda ortak bir kültür bağı oluşturan bir olay. -Tıpkı birbirine pek benzeyen mııt- faklarımız gibi? Evet. öyle denebilir. -Peki, seni bu müziğe çeken ne oldu? Ben Söke'liyim. Çocuk yaştan beri müzikle ilgilendim. sürekli radyo din- leyerek büyüdüm. Boğaziçi Üniversi- tesi'nde psikoloji egitimi yaptıktan ve otantik bir rebetikocu olan Kostas Rukunas da beni çok etkiledi. Ve son- ra, ticari şansı pek olmasa da bu mü- ziği yapmaya karar verdim. Önceleri biraz idealist bir yaklaşımım vardı: İşte, iki halkı birleştirecek. Ege'de banşı sağlayacak bir ögedir müzik di- ye...Ama son iki yıldır bu müziğe öyle- sine tanıdım ve ona öylesine tutuldum ki, artık bu tür politik kaygılar fılan kalmadı. Bu müziği yalnızca müzik değeri için seviyorum ve yapıyorum. -Yunan müziği, tavema müziği adıy- la ülkemizde de birden iigi görmeye baş- ladı. bir sürü şarkıcı plak y apıyor, prog- ramlara çıkıyorlar. Onlann yaptığını naşıl buluvorsun? İyi bulmuyorum. Son derece ticari bir müzik yapıyorlar. Türk dinleyicisi- ne ulaşan Yunan müziği. otantik ol- mayan, modalann beürlediği oldukça düzeysiz bir müzik. Yunanistan'ın çok zengin bir müzikal birikimi, çok iyi gruplan var. Oysa burada tanıtılan parçalar, sadece eğlendirmeye. göbek atürmaya yönelik kalilesiz parçalar. Müzikal açıdan da icralan kalitesiz. Kısaca, Yunan müziği adı altında üzu- cü şeyler yapılı>or. Ege duyarlılığı Bu konuşmadan sonra yapılacak en iyi şeyi yapıyor. Ketencıoğlu'nun bıze hediye ettiği Rukunas Dallaras kase- dini ve sonra da onun uıptığı kasedi dinliyoruz. Ketençoğlu'nun kasedin- de, ünlü Yunanlı bestecılerin par- çalan, kimı anonim parçalar ve bir Cengiz OnuraJ parçası yeralıyor. Onu- ral. çesitli enstrümanlarda ve düzen- lemelerde katkıda bulunmuş. Aynca Yeni Türkü'den Derya Köroğlu, Selim Atakaa, Murat Buket. Gürol Ağırbaş. Mahmut Üsküdarlı, Halis Bütünley, Aydın Karabulut'un da katkılanyla. otantik. has bir Yunan müziği kaset- ten dökülüp çevre yayılıyor. Tam kı- vamında bir Ege duyarlılığı. hüzünle kanşan yaşama sevinci. aîaturkadan hep birşeyler borç almış ilginç bir kül- türel kanşım. Bu arada. "Rembetıko" filminden de bir şarkı ve Yeni Türkü"- nün "Yedikule" şarkılannın Yunanca sözlü orjinal versiyonu Ketençoğlu, tüm bunlan duyumsamış. Ve düzeyli müziğiyle bizlere de yansıtmayı. moda parçalann ardındaki gerçek ve özgün bir sanatsal biçemi tanıtmayı denemiş. İlgilenenlere duyumlur.. David Bowie'nin yeni sürprizi 5 nisanda piyasada 'Rock Bukalemıuıu'BURAK ELDEM Ne yapacağmı önceden kolay kolaüv kestiremediğiniz adamlar- dan biri Da»id Bovvie. Müzik kari- yerinin her evresinde insanlan şaşırtmayı seçerek değisik tarzla- ra, türlere \e tekniklere \5nelen, bir tür "rock bukalemunu." He- men her albümünde, müzik ya- şamına sanki yeni başlıvormuş gibi farklı denizlerde gezinebilme- si, Bovvie'nin belki de entipikö/cl- liklerinden biri. "Ziggy Stardust"dan "Station To Station"a; "The Man V\ho Slod The Earth"den "Let's Dan- ce"e BoHİe küDivatmı şöyle bir el- den geçirdiğinizde, "Bu adaıtı değisimden hiç mi vonılmaz?" diye düşünüyorsunuz ister istemez. Ondaki dinamizmi. valnızca sahi olduğu enerjiyle açıklanacak gibi de değil; çok az starda göriiien bir cesaret ve mcydan okuma güdüsü, tüm kariyerini riske sokabilecek adımlan atabilmesini sağlıyor. Müzik vaşamında ceyrek vüzvılı geride bırakmavma hazırlandrğı şu günlerde de Bovrie, "Black Tie> >Vhite Noise" albümüvle vtniliğc olan tutkusunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Pop tarihindeki çoğu öncü gibi, Bottie de "kırkvedililer" kenanı- ndan. Ergenlik döneminden itiba- ren müzikle ciddi anlamda ilgilen- mesine ve King Bees, Manish Boys gibi toptuluklarda şarkı söylenip saksofon çalmasına karşın, istedi- ği çıktşı yapması bir hayli gecik- miş. İlk solo albiimü. 1967 tarihli. Bir "pop star" olarak müzik diin- \asmda boy göstermesiyse 1969 yılına rastlıyor: yani tam 32 yaşı- ndayken vakalıyor ün onu. Par- çası, o güne dek pek benzeri görül- meyen, modern bir Yalmzlık ba- ladı: "Space Odditv." İçinde bu- • Bowie, son çalış- ması 'Black Tie White Noise'ta, 'beyaz funk'tan caz renklerine, modern rock'tan dans çizgile- rinedek birçok farklı kaynak kullanmış. lundugu uza> aracıyla dünyanın vöriingesine giren Astronot Albay Tom'un, aşağıdaki kontrol merke- ziyle yaptığı telsiz konuşmaları üzerine kuruiu bu yumuşak ve mo- ledik parça, BovvicŞi çoğu ülkedc I numaraya dek yükscltiyor. Yetmişli vıllarda Bowie efsa- nesi. müzik dünyasında büvük yankılar yaratan " Ziggy Star- dust", "Yougn Americans", "Sta- tk>nToStation","Low"\e"Hero- es'" gibi albümlerle, büyüyerek sü- niyor. Yalnızca müziğiyle değil, hepsi birbirinden ilginç sahne kos- tümleri ve kimselere benzemeven so> peronnansıyla da insanlan sü- rekli şaşırtan \e sansasvnn yara- tan Bowie. popüler müzik akımla- nnın birinden diğerine sıçravarak (ama her aşamada kendi özgün çizgilerini belirgin biçimde ortaya koyarak), oldukça harekedi vc renkli bir grafık çiziyor müzik dünyasında. 1976 ydında, müri kariyerine paralel olarak sinema kariyeri de devreye giriyor: "Dün- yaya Düşen Adam"da Bowie baş- ka gezegenden gelen bir "ziyarct- çi"yi canlandınrken. ilk kez de ka- mera karşeına geçiyor. Bu arada "FU Adam" ve Brechfin "Baal'- inde, tiyatro oyunculuğunu da de- niyor. David Bov»ie kendi albürnle- rinin çoğunda podüksiyonu üstlen- diği gibi. başka sanatçıların al- bümlerinde de prodüktörlük ya- pan ve yarattcıltğının sınıriannı zorlayan bir müzisyen. Birlikte çalıştığı sanatçılar arasında Lou Reed, Iggy Pop ve Vtott The Ho- oplc'ı saymak mümkün. Bu tür iş- birlikleri, bir bakıma kendi çizgi- lerini yenilemesinde de ona en bü- yük destek. Seksenlerin flaş hiti "l^et's Dance" ya da Tin Machine adlı topluluğuyla birlikte yaptığı parçalar. bu çalısmalar sırasında ortaya çıkan esinlerie oluşmuş. 5 nisanda Türkiye'de piyasaya çıkacak yeni albümünde Bowie, nefesli sazlar da çalmış, WOMAD/ ONE LOVE- Fesüvali Kültür Senisi- Kurucu-. luğunu Peter Gabriei'ins yaptığı "Gerçek Dünya Cen- neti" felsefesiv le dünyanın beş kıtasından müzisyen ve artisti, bir çatı altında toplayan WO- MAD( World of Music and Dance )Festivali. 1993yıbnın evlül ayında. .PO;ZİTlF,-.\5^ ISTA\r ın ortak girişimi sb- nucu İstanbul'da da düzenle- nerek Batı ile Doğu"yu birleş- tirecek. Kurulduğu 1982'denbu ya- na Avustralya. Kanada, Danimarka. Finlandiya. Al- manya. İtalya, Japonya, İspanya. İsveç ve İngiltere'de festivaller düzenleyerek farklı kültürlerden müzisyenleri bi- raraya getiren VVOMAD. ilk kez iki kıta üzenne yayılmış bir şehirde gerçekleşecek İstanbul'da.Festivalin ismi, tüm insanlığın müzik aracığıyla tek bir aşk içinde kayboluşunu anlatması amacıyla \VOMAD ONE LOVE olarak behrlendi. WOMAD'in kurucu üyele- rinden olan ve şu andakı yö- netıcisı Thomas Brooman, yardımcısı David Taraskevics ve Bıllboard >azarlanndan '\vorld music" otoritesı Brian Cullman. festivalın gerçekleşe- ceğı tarihi mekanlan görmek üzere İstanbul'a gelecekler. Festival. Yedikule Zindan- lan. Aya İrini Müzesi. Galata Mevlevihanesı ve Asya ya- kasında saptanacak bir me- kanda gerçekleşecek. Festi- val. Pakistan, İngiltere, Ame- rikan. Haiti. Jamaika. Türki- ye ve Hindistan'dan 50'ye yakın sanatçıyı konuk edecek. Antalya Devlet Tiyatrosu ANKARA(AA)- Antalya Devlet Tiyatrosu, 27 mart cu- martesi günü "Sersem Kocanm Kurnaz Kansı" adlı oyunun prömiyeri ile perdelerini aça- cak. Devlet Tiyatrolan'nın 8'inci. merkezi ve 22'inci \erleşik sah-' nesi olarak Antalya ve çevre il- lere tiyatroyu götürecek olan Antalya Devlet Tiyatrosu'nun açıhşı bir şenlik programı çerçe- vesinde gerçekleştirilecek. An- talya Devlet Tiyatrosu Müdür- lüğü'ne Mehmet Cem Emüler. getirildi. ', Programa göre 27 mart cu- martesı günü "Sersem Kocanın; Kurnaz Kansı" ile perdeleriniı açacak olan tiyatroda, 28 mart' pazar günü" Modern Dans,; Topluluğu Göstensi" sergilene-, cek. 29 mart pazartesi günü> Devlet Tiyatrosu sanatçılan Maral Üner ve Tomris Çetinel"r in hazırladıklan "Şiir Akşamı"- ndan sonra aynı gün Erdinç, Dınçer'in pandomim gösterisi' izlenebılecek. ı 30 Man sah günü düzenlene- cek "Anadolu Üçlüsü" konse-î nyle sürecek olan program. 31 mart çarşamba günü açılış oyu- nu olan "Sersem Kocanın Kur- naz Kansı" ile sona erecek-
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear