22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16MART1993SAU 12 DIZIYAZI Turgut Özakman Anlatıyor Yorgun Savaşçı'nın gızlı oykusu -2- GÖKHAN AKÇURA • Macit Akman o günü şöyle anlatıyor: "Bu arada filmin son işlemleri yapılırken, Ünite Müdürü Sami Şekeroğlu, TRT Genel Müdür Yayın Yardımcısı Behçet Devay'ı İstanbul'dan arayarak filmin nakil esnasında kaçınlacağını ihbar etti." Macit Akman • Macit Akman, Shov TV'de yaptığı açıklamada, fılmi askerden kurulacak bir kurulun denetlemesini istediğini söylemiyor.Bu hususu atlayıp sözü, sivillerin de bulunduğu son kurulabağlıyor. Kısacası kamuoyunu aldatıyor. ' 'KonseyEgeUlennbaskısıattındaBu arada tepkiler de devam etmek- tedır. Filmin denetlenmesi ıçin kuru- lan ve benım de yer aldığnn kuruldaki albaylardan bıri, 'Konsev'in, Egelilerin baskısı altında olduğunu' söylemiştı. Savın Halit Refiğ ıse bu durumu özctlc şövle anlatıvor "Sol, 'Aman bunu >aptırma\ ın, gös- termeyiıT diyor; sağ, 'Aman bunu gös- termeyin, komünistin eserini >akın' diyor. (..) Hatta bir ara bu işe sendika- iar da alet edildi.(..) Kemal Tahir'in varisleri de 'Aman bunu göstermeyin' diyorlar. (..) Kemal Tahir Vakfı'nın yöneticileri bile > akfı zi> arete gelen as- kerlere. 'Biz \akıf olarak bu filmin gös- terilmesine karşrvız' diyorlar. Yakfın bir vöneticisi bana 'Filmin yakılmasın- da galiba bizim de bir sebebiyetimiz oMu' dedi. (Milliyet Y.Süsö>, H. Refiğ'le Tatil Sohbeti 23 Şubat 1986. Aynca, Milliyet, fiimin yönetmeni H. Refiğ Yazıyor adlı dizi yazının 13 Şu- bat 1986 günlü bölümü). Sayın Macit Akman da tepkik-rte iigili durumu şöy- le aktarmaktadır: "Göreve başladığımda filmin çekimi sürmekteydi. l ğraşacak > ığınla sonın vardı. Fakat birdenbire ilgimi Yorgun Savaşçı ûzerine çeken olaylar patlak vermeve başladı. Kendimi ağır bir bas- kı altında buldum. Öldürme tehditleri bile yapılıyordu. Filmin çekiminin dur- durulmasını iste\ en mektup ve telgraf- lann ardı arkası kesilmiyordu. Aynı yazıların bazı bakanlıklara. Konsey Genel Sekreterb'ği'ne, Başbakanlık'a gönderildiği haberlerini de alıyor- dum." Hürriyet, 4 Kasım 1985. Bu tepkiler bıtmemiştir. Radyo- Televizyon Yüksek Kurulu üyelerine. bu arada bana da yollanan. aynca TRT Yönetım Kurulu üyelenne de ycllandığını sandığım ımzasız, 15 Şu- bat 1989 günlü bir mektup bunun bir örneğıdır. Onun fotokopısini de veri- yomm.(BeIge No.l) Panikleyen panikleyene Olaya \ön veren bu aşamayı. Sayın Halit Refiğ'den dinlevehm: "Birisi telefonJa Enstitü Müdürû Sami Şekeroğlu'na. Yorgun Savaşçı*- nın bir video bandı karşılığı 20 milyon teldif ermiş. Sami Şekeroğlu durumu TRT'ye, onlar da Başbakanlık'a inti- kal ettirmişler. Başbakanlık'tan gelen etnirierle sıkı giivenJik tedbirieri alındı. Tedbiıierden biri üniversite biriminde bulunan negatiflerin kasalara kilitlen- mesi. özel muhafızlann huzurunda ka- salardan çıkarılıp işlenmesi. Oteki ted- bir, ses kayıtlannın kesinlikle, ses ka- yıtlarının yapıldığı İstanbul Televiz- vonu'ndan çıkarılmaması. Bmlece dün> ada örneği olmav an bir fılm çalış- ması yapıyoruz. Ses biir binada hazırla- nıyor, gönintü başka bir binada. (..) Filmin etrafında birtakım garip ağlar örülmekte olduğunu sezivordum. (..) TRT Gen. Md. Yardımcısı Behçet De- vay'ın filme 35 mm. kopya bastırmak istemediği bana söyleniyor. (..) Lniver- site Rektörii Prof. Muhteşem Giray'- ın. muhtemel bir tehiike üzerine defa- larca dikkatini çekme>e çalışıvorum. Bir büirkişi topluluğuna gösteriİmeden filmin TRTve teslim edilmemesini ri- teslim edeceğimi bildirdim." (Milliyet, Ek. 26 Şubat 1986). Anlaşılıyor ki, daha işlemler bitme- mış. ses ve görüntü birîeştirilip filme henuz son biçımi verilmemış bile. Ama Sayın Şekeroğlu, bu aşamada, paniğe kapılarak ya da bu sıkıntılı iş- ten bir an önce kurtulmak için filmin negatif ve pozitiflerini hemen teslim alması için TRTyi zorluyor. Çeşitli baskılar. tepkiler ve söylentilerden bu- nalmış olan TRT üst yönetimi de pa- niğc kapılıyor. Sayın Macit Akman o günü şöyle anlatıyor: "Bu arada filmin son işlemleri yapı- lırken Cnite Müdtirü Sami Şekeroğlu, di. (12 Mayıs 1983) Füm, TRT Genel Müdüriüğü'ne ulaşınca, filmi.TRT Ku- rumu dtşından da katılacak ve bu konu- da yetişmiş insanlar marifetiyle denet- letmek ve öyle karar almaktı." Shov TV'., 32. Gün, Sn. Macit Akman'ın açıklamalan. 20Temmuz 1992 Yaşayan kıdemli birkaç yayıncıdan biri olarak, şunu söylemek istiyorum. Eğer TRT Genel Müdürü . biraz tec- rübelı yayıncı olsaydı. bu mesleğın bit- mez tukenmez cilvelerini bilir, işi ikin- ci sınıf bir macera filmine döndürmez- di. Sanki yayına hazır bır filmi, nor- mal şartlar altında teslim almış gibi her şeyden önce denetim yollannı dü- şünüyor. Oysa paniğe kapılmadan , Halit Refiğ: 35mm'lik kopya basılmaktan kaçılması beni kuşkulandınyordu. ca ediyorum. başına her türlü belanın gelebiİeceğini anlatmava çalışnorum. (..) Filme 35 mm'lik kopva basılmak- tan kaçımlması beni kuşkulandın- yor.(..)" Milhyet, Ek. 26 Şubat 1986. Bu olayı bır de Sayın Sami Şekeroğ- lu'ndan dınleyelım: "Filmin 20 milyona videoculara satı- lacağına dair bir ihbar aldım. Zaten zor şartlar icindevdik, rahat çauşamıyor- duk, bir de bu sıkuıtı başiamıştı. TRT G. Md. Yardımcısı Sayın Behçet Devay'ı aray arak böyle bir ihbar aldığunı, her ih- timale karşı tedbir için kendilerinin de hazDİıklı olmalarını bildirdim. filmin ses kuşaklarının kesinlikle enstirti\e gönde- rilmemesini. filmin kopyalarını da noter huzurunda, gönderecekleri bir görevüye TRT Genel Müdür Yayın Yarduncısı Behçet Devay'ı İstanbul'dan aravarak filmin nakil esnasında kaçırılacağını ih- bar etti. Bu ihbar bana ulaşınca hemen Başbakanlık'a gittim ve Devlet Bakanı Savın İlhan Öztrak'la durumu incele- yip üniversiteye bir yazı hazırladık. Bu yaztda verilen direktifler >e alınması emredilen tedbirler açıklandı." (Maat Akmanın Anılan. s.20) Açıklamalar arasındaki çelişkiler il- ginç, değil mi? Neyse, biz hikayemize devam edelim. Sayın Macit Akman, olayın de- vamını da şöyle hıkaye ediyor: "Fimûn ses ve görüntü kopyalan, ayn ayn kuryelerle ve olağanüstü as- keri önlemler altında Ankara'ya getiril- fılırun son şeklinı alması ıçın gerekli teknık ortamı hazırlamasj. bunun için de dızınin yöneımeni Sayın Halit Re- fiğ ile ilişkiyi koparmaması. tersine sürdürmesi beklenirdi. Bunun yerine, yanm yamalak filmin nasıl denetle- neceğıni hesapüyor. İşin acısı. denetim işlemı, bazı TRT- cilerin uyanlanna rağrnen, yasal yo- lundan saptınlacak, ikinci hal çaresi tercıh edilecektir. Sayın Macit Akman, yasal ve doğal olan birinci yolu neden secmedığini şöyle açıklıyor: "Bu yöntemlerin TRT açtsından fay- da ve mahzurlan, çok ince detaylara varmcaya kadar incelendi ve 'a' şıkkının (yasal ve doğal yol) uygun ol- mayacağına karar veriİerek, Başba- kanlık'a. 'b' ştkkı (ikinci hal çaresi) çerçevesinde gerekh' teklif yapddı." Macit Akman'ın Anılan, s.21 Dönemeç Sayın Macit Akman, konuyu en üst karar organı olan TRT Yönetim Ku- rulu'na bile götürmeye gerek görme- den, 31 Mays 1983 gün ve 3601-709- 1767 sayılı bir yazı ile Başbakanlık'a başvuruyor ve 'Genelkurmay ve MilB Güvenlik Konseyi Genel Sekreteriiği U- gililerinden kurulacak bir heyet tara- fından tetkiki' ile Yorgun Savaşçı'nın yayını konusunda karar alınmasıru istiyor. Yorgun Savaşçı'nın akıbetini, işte bu yanlış tercih ve yasal yetkiden se- bepsiz feragat belirlemiştir. Kamuoyunu aldatma Sayın Macit Akman, Shov TV'de yaptığı açıklamada, fılmi askerden kurulacak bir kurulun denetlemesini istediğini söylemiyor. Bu hususu atla- yıp sözü, sivillerin de bulunduğu son kurula bağlıyor. Kısacası kamuoyu- nu aldatıyor. O zamanki Ankara Televizyon Müdürü Sayın önder Ulay, Televiz- yon Dairesi Denetim Müdürü Ahan Kmal, Televizyon Dairesi Başkan Yardıması Sayın Teoman Ertan, Te- levizyon Daire Başkanı Sayın Kerim Aydın Erdem konuşur ve bana özel olarak söylediklerini kamuoyuna da açıklarlarsa, bu tercihin çarpıcı îçyü- zü de gün ışığına çıkacaktır. Dizinin seyredilebilmesi için TRT- de, ses ve görüntü kopyalan videoda birleştirilerek ilk yayın kopyası hazır- lanır. Filmin yönetmeni Sayın Halh Re- fiğ bu konuda şöyle diyor: "Ortada seyredilebilecek bir kopya yok. Bir ses bandı, bir de ses-görüntü u>umu yapılmak için basıunış 16 mm'- lik renkli iş koptası var. Bu malzeme- den Ankara'da bir videoband çıkanla- cak, ilgililer de Yorgun Savaşçı'yı böyle seyredebüeceklerdir." (Milliyet, Ek". 25 Şubat 1986) TRT Genel Müdürü'nün başvunı- su üzerine, Milli Güvenb'k Konseyi Genel Sekreterliği'nce oluşturulan üç albaydan kurulu bir heyet, 10-13 ha- riraıi 1983'te, diziyi TRTce hazırla- nan video banttan seyrediyor. Sürecek Mumcu için Dostlann arasındayız. gü- neşin sofrasındayız. O, Uğur Mumcu. Bizden biri. Anadolu'yu, bu mem- leketi sevenler için. çocuklannı sevenJer için, büyüklerini sevenler için, kadmlannı ve erkeklerini sevenler için ve demokrasi- ye inananlar için, bilime, aydmlığa. se\giye. mutlulu- ğa. hele hele bir de kavganın haklısına inananlar için, haklılığa ve aykınhğa yakın olanlar, fazla seviJmemeyi dahi göze alanlar için bir madolyondur o. Bir yüzü var olan cesur ulu- sa! kişiliğı ve karşı çıkışı. diğer yüzü üreten, paylaşan. sömürüyü unutmaya çalı- şan. mutlu, doğurgan, ın- sanlann aynası. Sevgiden yoksun, talancı Haramiler. onu aramızdan kalleşçe aldılar. Tarihın bu düzleminde ya- şayıp. tarihi yaratan bızler ne yazık ki üzülüyoruz. Üzülmeden yaşamayı, yürümeyi ve yö- netmeyi henüz öğreneme- dik. Demokrasiyi. laıklik ve üre- tim ve paylaşım ve de sevgi adına halkımıza başınız sa- ğolsun derken. bu ve buna benzer olaylan hiç yaşamamış gıbi cesur, kararlı ve atılgan olmayı, O'nu güneşe gömmeyi teklif edivorum. VeBAydm O N B I N L E R ICİN YAZDI Düşüncedüşmanlan kahrolsun "Seni susturmaya çalıştılar ve hayvanca katlettiler. Ama :senin kitaplannda, yazılannda bizlere ulaştırmaya çalışüğın gerçekler ve düşünceleri artık haykırarak herkes bağınyor. Sanıyorum onbinJerce insanı katletmeye çalışacaklar. Ba- kalım ne yapacaklar?" Devrim Karasûleymanoğhı "UğurAbi Seni dünyanın en korkak in- sanlan öldürdü. Öyle ki seninle yüz vuze. j'ürek yureğe çarpış- mayı göze alamadılar. Korkakça.gizlice öldürmeyi planladılar. Ama öldürdüler mi yoksa, silahlan geri mi tepti bilmiyo- rum. Çünkü bunu zaman gösterecek. Her aydın, demok- rat, yiğit insan ardından belirli Cumhuriyet gazetesine Değerli gazeteciler, toplumumu- zun ve Türkive'nin uyaiuk savaşçüan, siz değerli bir ya- zaruuzı, Türk Milleti vılmaz bir evladını, Atatürkçü düşünen bir büyük adamını. kahramanını kaybetti. Sizin şahsmızda milktiniin bütün insanhk âleminin ve basınmuzm bu büyük acKinı paylaşıyorum. Hepimizin başı sa- ğoîsun. Mumcu'yu öldürenlerin dış mih- raklann uşağı, vatan hainleri olduğundan hiç şüphem yok. Biz vatandaşlar olarak. siz değerli basınımız olarak gön- lümiıze düşen bu ateşi hep kor halinde tutaJım ki, hep uyaiuk du- ralım, hep biıieştirici oiahm, yeni ateşlerde yanma- yabm. Çağrım bütün basınunıza, bütün politikacılara. bu vatanı korumakla görevli tüm insanlara. M.İrfan Ülkü Bu bir bayrakyarışıdır, yeııileri devrahr Uğur Mumcu'nun öldurülmesini haürlatan her şey gözlenmı dolduruyor. Bir yakınımı kaybetmiş gibiyim Tüm demokratlar bır dostunu yitirdi. Hepimizin başı sağolsun. Bizleri bir araya gelerek dayanışmamız ve bazı gerçekleri görmemiz için yeni cinayetle- rin gerekmeyeceğıni umuyorum. Artık yeter bu son olsun. Ülkenın aydınlanna ve devlet adamlanna buradan seslenmck istiyorum. Siyasi görüşlen ne olursa olsun, lütfen, sadece doğrudan. gerçekten, bılimden ve akıldan yana olun. Kişisel çekişmelerle zaman kaybetmeyin. Çünkü bu ülkenın sabn kalmadı Boşa zaman geçirerek ve kaınuovoınu yanıltarak tarih önünde sabık duruma dûşmeyin. Bilgjnızi, becerinizi. sabnnızı. hoşgörü ve sevginizi yeni Uğur Mumcu anayetlerinin olmayacağı tam demokratik bir Türkiye'yi kurmak ıçın kullanın. Uğur Mumcu'nun ölü- müyle bır araya gelme eğilimi gösteren düşünce sahipleri, lütfen ey- )em bırliğinj de gerçekleştırelim. Bazı çıkarcı- lar tarafından verilen tavızlere seyirci kalmayalım Keşke Uğur Mumcu öldürülmeden onunla birlikte olabılseydik. Sevgili Uğur Mumcu Kır çicekleri kadar doğal ve gerçek. Bir sabah yeli gıbi senn ve uyancı, Gün ışığı kadar aydmlık ve sıcak, Bir pınar gibi berrak ve akıa Adera Görgülü İzmir MTA çaltşanlarmm Mumcu antsına açtıkları ve gazetemize ilet- tikleridefterdede, Jeoloji Mühendisleri Odası tzmir Şube Başkanı Hulusi Sankaya tep- kilerini şöyle dile getiriyor "...Güzel insan; senin açtığm yolda da yeni yeni savaşçılar yetişecektir, hem de en yoğun saldınlar, hatta canına kastedenler olsa bile. Bu bir bayrak yanşıdır,biri bırakır ya da haince bıraktınlır, yenileri devralır. Huzur içinde yat. Gözün arkada kalmasın. düşün- ce ve ilkelerin de\ am edecektir. Her- kes karınca karannca üzerine düşen görev ve sonımlulukları yerine getirecektir. Tüm dostlann başı sağolsun." " flk gencliğimin düşünce dünyası Mumcu'nun yazdarıyla aydınlandı, filiz verdi, yeşerdi..." diye yazma>a başlayan ServetTorun, öfkesini vurguladıktan sonra umut dohışu sözlerle bitiriyor \azdıklannı: "Bu güzel ülke senin gibi güzel insan- lar yetişrirecek kadar güçludnr... Atatürk'ün ve Mumcular'ın ışığuun hiç sönmemesi dileğiyle seni kalbimize gömdük." bir süre tepki gösteriyor. Son- ra... Eğer aydın geçinenler ne zaman birlik olup güçlerini ortaya koyarlarsa o zaman büyük olay olur. Bu korkak, iki yüzlü, şerefsiz insanlar bir daha bu ey- lemi yapmaya cesaret edemeyecekler. Bu insanlan yok etmek bizim elimizde. Haydi aydınlar, demokratlar Mumcu, Emeç,Üçok,pursun ve nice aydınlar hep birükte bu kahpe, yüreksiz, insanhk niteîiklerini taşımayanlan yok edelim. Güzel ve mutlu bir Tür- kiye'ye." Hidayet Ç n "Dilerim Uğur Mumcu'nun ölümü toplumun duyarsızlığını gidermesinde son uyan olur. Kaülleri lanetliyorum." ŞükranÇiriş "Okumayı ve anlamayı. tabii ki düşünmeyi seninle Cumhuri- yefte öğrendjk. Ölümün şekli önemJi değil. önemli olan düşünceleri yaşatmak. Düşünceye düşman olanlar kahrolsun." Yi>anbaş " Sevgili Uğur Mumcu, Ben bir anneyim. Oğluma aydmlık bir gelecek istiyorum. Senin gibiler olmayınca bu aydınük geleceği biier kura- cağız. Inaruyorum ki üzerimiz- deki ölü toprağı senin ölümünle kalkü. Senin yılmadan yerine getirdi- ğin görevleri biz yapacağız. Her şey 'toplumsal mutluluk' için. Nurıçındeyat." Serap Aksoy ve Leyla Yemce "Bu alçak cinayetleri işkyenler şunu bilmeli ki, bizleri Atatürk devrimlerinin ışıklı yo- lundan ayıramayacaklar. Kahrolsun şeriat. Kahrolsun Faşizm. Türkiye hiçbir zaman mollalar, şeyhler, tarikatçılar üikesi olmayacak. Uğur Mumcu bedensel olarak öldü, fakat düşünceleri nesilden nesi- le yaşayacak. Demokrasimiz ve laiklik sonsuza dek yaşayacak. Daha nice Mumcular, Emeçler, Üçoklar Ipekçiler gelecek. Yannlar bizim. Biz Atatürk gençleriyız. Pes etmeyeceğjz." Gürkan Günen ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKO Emil'i Yaşatmak... Kimileyin, "Yazıp çizdiklerimizin bir yararı oluyor mu? Yoksa boşuna mı uğraşıyoruz?" düşündüğüm olur. Bir yararı olduğunu öğrendiğimde sevinirim. 4 mart günü çıkan "Zorla Oruç Tutulur mu?" başlıklı "Ankara Not- ları"nda, Alaşehir'de Atatürk büstünün bir yıl önce yıkıl- dığını, bir türlü yapılmadığını yazmıştım. Yazı çıktıktan sonra, büstün yapımına başlanmış, işçiler harıl harıl ça- lışıyorlarmış. Aynı yazıda, Bingöl'de Sağlık Meslek Lisesi'nde, olup bttenleri yazmıştım. öğrenciler baskılar altında oruç tu- tuyorlardı, oruç tutmayanların sayısı otuz kadardı. Onla- rın ötomü göze aldıkları söyleniyordu. "Ankara NotlarT'n- da olay ortaya dökülünce, oruç tutmayanlann sayısı seksene çıktı. Bingöl'den bir mektup aldım, yazdıklarımı doğruluyor; özetle şöyle diyor mektubu yazan: "Sayın Ekmekçi, Her gün kahroluyorum, ölüyorum, ülkemin geleceğin- den endişe duyuyorum. Atatürk adına yola çıkanlann Türkiye'yi nereye getirdiklerinı düşününce. çıldırıyo- rum. Öyle bir ortam yaratıldı ki, herkes birbırinden kor- kar hale geldi. Zira insanların can güvenliği bile yok. Sözü uzatmadan yazdığınız Bingöl Sağlık Meslek L.İ- sesi'ne geleyim: Aslında, 1986 yılından ben sistemli, ama yavaş bir dinsel eğitim başladı. Ama, son ıki yılda her şey çığırından çıktı. Çünkü kale içinden fethedıldi. Artık gizliliğe gerek kalmadı. öğrenciler, derste etütler- de ve boş zamanlarında ellerınde Saidi Nursi'nin, Gaz- zali'nin, Necip Fazıl'ın kitapları, dinsel içerikli dergiler, Fethullah ve fimurtaş'ın kasetleriyle dolaşıyorlar. Bir kı- sım öğrenciler -özellikle yoksul ve zeki olanlar- cumar- tesi ve pazar açık olan medreselere götürülüp beyinleri yıkanarak militan yetiştirilmekte. Nurculuk ve Hizbullah- çılık serbest olarak yapılmaktadır Okulda Atatürk'ten söz etmek cesaret ister Onun için ağıza alınmayacak sözler soylenmektedir. Bunlara göz yumulmaktadır.. Ramazan nedeniyle oruç tutmayan öğrenciye köpek muamelesi yapılmaktadır. Oruç tutmayanların, namaz kılmayanların kafalarının kesilıp çöplüğe atılması gere- kir' denilmektedir. ilerici öğrenciler dövülmekte, sövül- mekte, en kötü insan yerine dahi konulmamaktadır. Akşamları dışarıdan imam getirilip, okul mescidinde -aslında camidir- teravih namazı kılınmakta, sahurda yüksek sesle ilahiler çalınmaktadır. Cuma günleri son dersler yapılmamaktadır. Oruç için akşamları iki etût- den biri, sabahki ise tümüyle kaldırılmıştır. Okul kütüphanesine, demirbaş defterinde olmayan bi- ni aşkın kitap, (malum çevrelerden) bağışlanmıştır. Kan- dil gibi gecelerde, mescitte toplantılar yapılmaktadır. Ben o kitapları okuyunca, insanlığımdan utanıyorum. Körpecik beyinler kinle beslenmektedir. Bir kısım öğrenciler, aileleriyle bağlarını tamamen ko- parmışlar, yarı ve ara tatillerinde, medreselerde barın- dırılmaktadırlar... Sayın Ekmekçi, bugüne değin olduğu gibi bundan sonra da kaleminizin tüm insanların özgürlüğü ve mut- luluğu için yazacağına olan inancım tamdır. En derin saygılarımı sunarım." Aydın Engin, Elazığ-Tunceli-Erzincan-Erzurum illerini dolaşıp döndü. Alevilerin, Kürt-Alevilerin yoğun olduğu illerde,dinsel bastalardanaazrmş. Örneğin. birElazığ- da, Erzurum benzeri dinsel baskı yok gibiymiş. Kırşehir'de bağnazlığın izi yok desem yeri. İnsanlar öyle hoşgörülü ki Uğur'u anlatırken, Uğur'un "Sen dört ayaklı domuzları yazıyorsun, ben iki ayaklıları" sözünü andım. Nasıl alkışladılar, görmeliydiniz. Onlara Bektaşi fıkralan anlattım. Hacıbektaş orada değil mi? Nevşehir'e bağlı ama, Kırşehirliler, Hacıbektaş'ı kendilerinden bel- lerler. Yunus Emre'nin gömütünün Kırşehir'de olduğu- nu saptamışlar. Yunus Emre günleri burada da düzenle- niyor. Cuma sabahı, Istanbul'a Emil Galip Sandalcıyı uğur- lamaya gittik, MahmutTali Öngören'le. Istanbul'daTeş- vikiye Camisi'nde gördüklerim ilginçf. Cami avlusu kalabalık mı kalabalık. Emil'in tabutunun üzerin- de, öyle Arapça marapça yazılı bir örtü ne yok; sade bir örtü var. Yakın dostlarından biri, sayrıevine Emil'in cenazesini almaya gittiğinde. oradaki imam: - Yıkanacak mı? diye sormuş... - Elbette' yanıtını alınca, rahatlamış. "Emil" adını, ona ailenin yakınlarından olan, çok se- ven, yazın adamı ozan Ali Ulvi Elöve (1881-1975) öner- miş. Emil'in karşılığını sözlüklerde bulamadım. ömer Asım Aksoy'a sordum. -Şemsettin Sami de, Ferit Devellioğlu'nun sözlüğünde yok. Yalnız Mütercim Asım, Arapça'dan çevirdiği söz- lükte "Emil"in karşılığının "uzun kum yığını" anlamına geldiğini yazıyor Bir de "Tarama" dergisinde, Emil "nüve" (çekirdek) diye geçiyor. Emil Galipyakınlarınaadının "metanet" yani dayanık- lılık anlamına geldiğini söylermiş. Bir de "yumuşak" anlamına gelirmiş ki Emil sinirlendiği zaman "Adın da yumuşak sözde" diye takılırmış yakınları. Emil Galip, öylesine dürüst, alçakgönüllü bir kişiydi ki ben insan onuruna böylesine saygılı az insan gördüm. Evine gelip hırsızlık yapan biri bile, ikinci kez elini kolu- nu sallayarak girebilirdi eve; hiçbir şey olmamış gibi. Cami avlusunda tutucu kişiler, "Müslümanlıkta alkış yok" diye bağırdılar. Biz onlara aldırmadan, Emil'i alkış- larla uğurladık. Emilleri yaşatacağız... BULMACA SOLDANSAĞA: 1/ Fazıl Husnü Dağlarca - nın bir şiir kitabı. 2/ Cze- rinde sayı saymaya yara- yan boncuklar bulunan dikdörtgen biçiminde tahta levhacık... Eski Mı- sır'da güneş tannsı. 3/ Mimarlıkta sahın anla- mında kullanılan söz- cük... Dördüncü zaman- 7 da kuzey bölgelerinde yaşamış fosil fil. 4/ Şarkı, 8 türkü... Derviş selamı... „ Sıkıntı verme. üzme. 5/ Osmanlı ordusunda albaya karşı- lık olan rütbe. 6/ İlişkin, değgin... Bangladeş'in para binmi. 7/ "Ke- nann dilberi nazik de olsa — ola- maz" (Nami). 8/ Şık, lüks ve göste- rişh giyim tarzı... Yabana. 9/ Bır yapıt ya da yazının son bölümü... Bir cetvel türü. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ 1989 Antalya Film Festivali'n- de Halit Refiğ'e "en iyı yönetmen" ödülünü kazandıran film... Bir şe- yin doğru olduğunu belirtmek için yapılan işaret. 2/ tspanyol besteci Albeniz'in en tanınmış yapıtı... Baryumun simgesi. 3/ Sergen... Burun iltihabı. 4/ tlkel bir silah... Şah İsmail'in şiirle- rinde kullandığı mahlas. 5/ İçine alma. kapsama... Yerme. 6/ Bir peygamber... Tanntanımaz. 7/ Çorba gibi yıyeceklerelezzet kazandırmak için un ve yağla yapılan sos 8/ Divan şiirinin öl- çüsü... İskoç erkeklerinin giydığı İusa eteklik. 9/ Kazak başkan- lanna verilen ad.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear